ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ-TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ |
Anasayfa | Makale Bilgi Sistemi | Konu Dizini | Yazarlar Dizini | Kaynaklar Dizini | Makale-Yazar Listesi | Makale Sayısı-Tarih Listesi | Güncel Türkoloji Kaynakçası |
Atatürk Araştırmaları || Çukurova Araştırmaları || Halkbilim || Dilbilim || Halk Edebiyatı || Yeni Türk Dili || Eski Türk Dili Yeni Türk Edebiyatı || Eski Türk Edebiyatı || Dil Sorunları || Genel || Tiyatro || Çağdaş Türk Lehçeleri |
İRAN AZERBAYCANI’NDA (URMİYE’DE) “SAYALAR” VE “SAYAÇILAR”
Talip DOĞAN1
Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 6/4 Fall 2011, p., TURKEY
ÖZET
Urmiye, İran Azerbaycanı’nın önemli merkezlerindendir. Bu
bölgedeki Türk varlığını, büyük oranda, Oğuz boylarından Avşarlar teşkil
eder. Bölgedeki köy seyirlik oyunları çerçevesinde ele alınan saya
geleneğinin menşei, Türklerin eski bolluk törenlerine ve animizm
(canlıcılık) inançlarına dayanır. Kuzuların, gebe koyunların karnında yüz
gün olduğu zamana rast gelen saya törenleri, bugün de Türk dünyasının
büyük bir bölümünde halk tarafından bilinmekte ve bölgeden bölgeye
değişmekle beraber belirli günlerde bazı kalıplaşmış davranış ve
kıyafetlerle coşku içinde icra edilmektedir.
Dil, asırlar boyunca binbir tecrübe neticesinde inşa edilen kültürü,
muhafaza ederek bugünlere taşımakla birlikte geleceğe de aktarır. Bu
itibarla, her türlü soyut ve somut kültürel unsuru dilde, başka bir
deyişle, nesilden nesile devredilen sözlü kültür ortamında bulmak
mümkündür. Yaşayan fertlerin belleğine dayalı anlatıların kaynaklık
ettiği sözlü tarih ise sözlü kültür ortamında oluşur. Bu yazıda, Urmiye
bölgesindeki Türklerde tespit edilen saya geleneği, sözlü kültür/tarih
bağlamında ve derlenmiş bir metin çerçevesinde sunulmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Saya, Sözlü Kültür, Sözlü Tarih, İran
Azerbaycanı, Urmiye.
“SAYALAR” AND “SAYAQILAR” IN IRAN AZERBAIJAN
(URMIYE)
ABSTRACT
Urmiye is the most important centre of Iran Azerbaijan. Turks living
in Urmiye substantially come from Av§ars of Oghuz Tribe. The origin of
Saya tradition handled in the framework of village observation games in
the region stands up to antique abundance ceremonies of Turks and
animism beliefs. Saya ceremonies that come across the time when the
duration of ship’s pregnancy is about a hundred have been known by the
majority of Turkish world and changed from region to region and they
have been performed enthusiastically with some stereotyped behaviours
and clothes.
Language saves the culture built as a result of thousands of
experiences for ages, it moves the culture to these days and transfers to
the future. In this respect, it is available to find all the abstract and
concrete cultural elements in the language, in other words, in the verbal
culture transferred from generation to generation. Verbal history which is
the source of narratives based on the memories of living persons develops
in the verbal culture environment. In this paper, the “sayalar” and
“sayaçılar” observed on Turks in Urmiye region have been put forward by
a compile text and in the context of verbal culture/history.
Key Words: Saya, Verbal Culture, Verbal History, Iran Azerbaijan,
Urmiye.
Urmiye, İran Azerbaycanı’nın batı bölgesinde (Batı Azerbaycan eyaletinde) yer alır ve aynı
zamanda bu bölgenin merkezi durumundadır. Batı Azerbaycan eyaletinin diğer önemli şehirleri
olarak Hoy, Makü, Salmas, Koşaçay, Mahabat, Uşnu, Sayın Kala, Sulduz ve Tikantepe
gösterilebilir. Urmiye’nin doğusunda Urmiye Gölü, batısında Türkiye ve Irak, kuzeyinde Salmas,
güneyinde ise Uşnu yer alır. Urmiye Gölü, İran’ın en büyük gölüdür ve içerdiği mineraller
bakımından dünyada büyük öneme sahiptir. Burası ayrıca Nazlı Çay, Baranduz Çayı, Mahabat
Çayı gibi zengin çaylarıyla bilinmektedir. Urmiye’de yaşayan Türklerin geçim kaynakları
ekseriyetle zanaat, ziraat, hayvancılık ve ticarete dayanır (Doğan 2010, 10-11). Uzun tarihî
geçmişinde olduğu gibi Türkler, bugün de, Urmiye bölgesinin hâkim unsuru olmuşlardır.
Urmiye’de bulunan Türk varlığının esasını ise daha çok Avşar Türkleri teşkil eder (Caferoğlu 1966,
127; Sümer 1972, 286-289; Kafalı 1972, 38-39; Köprülü 1979, 317; Melikzade 2010, 18). Bölgede
Türklerin yanı sıra Yahudiler, Hristiyanlar (Nasturi, Süryani, Ortodoks, Katolik, Protestan),
Ermeniler ve Kürtler yaşamaktadır (Minorsky 1984, 63).
Genellikle köy muhitlerinde yılın belirli günlerindeki birtakım törenlerle uzun kış
aylarında, düğünlerde, bayramlarda eğlenmek ve vakit geçirmek için düzenlenen dram karakterli
oyunlar köy orta oyunları, köy tiyatrosu, köylü temsilleri, köy seyirlik oyunları gibi terimlerle ifade
edilir (Elçin 2001, 671; Artun 2009b, 200; Düzgün 2002, 313).
Köy seyirlik oyunları, toprağa ve hayvan kültürüne bağlı Türk köylüsünün, eski bolluk
törenleri ile animizm (canlıcılık) inançlarını devam ettirdiği ritüel/büyü kökenli oyunlarıdır. Halk,
bu oyunlara başlangıçta hayatının daha verimli olması maksadıyla dinî ve içtimaî bir takım
zaruretler içerisinde iştirak etmiş; fakat daha sonradan o zaruretler ortadan kalkınca oyunların
ortaya çıkış sebeplerini unutarak bir eğlence aracı olarak bakmayı yeğlemiştir.
Köy seyirlik oyunlarında, Türk’ün tarih boyunca kültürünü inşa etmek için etkileşimde
bulunduğu her medeniyet dairesinden izler görmek mümkündür. Milletler yeni bir dine geçerken
eski inançlarına dair unsurları tamamen terk etmezler, onları yeni dinlerinin müsaadesi
çerçevesinde çeşitli vasıtalarla yaşatmaya devam ederler (İnan 1954: 204). Bu, asırlardır İslam
dairesinde yer almış Türkler için de geçerlidir. Türk’ün eski hayatının bakiyesi niteliğinde birçok
ananesi, bugünkü hayatında bir şekilde yaşama fırsatı bulmuştur. Nitekim bu manada, köy seyirlik
oyunlarının hayvan ve atalar kültünü yaşattığı gözlemlenir.
Köy seyirlik oyunlarının kendisi, köylüler tarafından oyun yapma, oyun çıkarma ve seyirlik
oyun şekillerinde zikredilmektedir (Karadağ 1978, 9; Artun 2009a, 35). Oyunlardan bazıları, koç
katımı, saya ve döl olarak adlandırılan yılın belli dönemlerinde düzenlenir. Bu dönemlerin birincisi,
üremenin başlangıcını; ikincisi, canlanmayı; sonuncusu ise doğumla birlikte gerçekleşen mutluluğu
işaret eder.
Koç katımı tarihi, araştırmalara göre 1 Ekim ile 20 Kasım arasındadır. Koç katımında,
koçlar ile koyunlar çiftleştirilir ve ilk günde bu iş için koç katımı adı verilen bir tören düzenlenir
(Boratav 1997, 212). Bu törende halk, neşe ve şetaretle sürüsünü alarak otlağa gider. Herkes allı
güllü kıyafetler içinde coşkulu ve sevinçlidir. Koçlar, rengârenk boyalarla bezenir. Koçların
boynuzlarına bereket sembolü niteliğinde elma, nar gibi yiyecekler takılır. Yine, koçlara kurdeleler
bağlanır, koçların üzerlerine kız ve erkek çocukları bindirilir ki, bu ritüel, koçun erkeklik gücünü
simgeler yahut da kuzulayacak koyunun dişi olması arzusunu ifade eder. Koç katımında hep
birlikte yenilir, içilir ve eğlenilir (Karadağ 1995, 66-67).
Saya, koç katımının yüz gün sonrasına rast gelmek suretiyle Türk dünyasının büyük bir
bölümünde bilinmektedir. Bunun yanında, yılın belirli günlerinde bir takım kalıplaşmış
davranışlarla halk tarafından sevinç ve coşku içinde kutlandığından dolayı, bir çeşit bayram kabul
edilir. Ayrıca, koyunculukla uğraşılan bölgelerde varlığını bugün de sürdürür ve koyun yüzü, davar
yüzü, tekecik, yüz kömbesi, çoban oyunu, saya, saya gezme, saya oyunu gibi adlarla dile getirilir.
Saya törenleri, Azerbaycan sahasında yaylaya göç etme, koyunların kırpılması ve kuzuların
doğumu sırasında da sergilenmektedir (Boratav 1997, 213; Düzgün 2002, 313-314).
Kuzular, gebe koyunların karnında yüz günlük olduğunda canlanmış kabul edilir, kuzuların
tüylerinin çıktığına inanılır ve bu vesileyle saya gezme adı verilen şenlikler düzenlenir. Saya
gezmede, hayvanların yakında yavrulayacağı ve kış mevsiminin yarılandığı bildirilir; daha çok
gençler tarafından olmak üzere, Yaradan’dan bereket, bolluk ve uğur dilemek maksadıyla
eğlenceler yapılır. Bu eğlencede çobanlar ve beraberindeki gençler, yöreden yöreye değişmekle
birlikte, çeşitli kılık, kıyafet ve çalgılarla köylerde kapı kapı dolaşırlar, tekerleme ve tekerlemeye
benzer türküler söyleyerek ev sahibinden yiyecek ve bahşiş toplarlar. Evlere yapılan gezmeler
esnasında bazı yörelerde Arap, Dede ve Gelin karakterleriyle oyunların oynandığı da olur.
Sayacılar, köyü gezdikten sonra evlerden topladıklarını aralarında paylaşırlar ve yiyip içerek geç
vakitlere kadar eğlenirler. Saya bayramı, koç katımından daha canlı ve coşkulu kutlanmaktadır
(Boratav 1997, 213; Albayrak 2004, 457). Çobanlık bayramları zincirinin son halkası olan döl
müjdesi ise sayadan elli gün sonra, koyunların kuzulamaya başladığı günlere denk gelir. Bugün
için, kuzuların doğması sebebiyle birtakım törenler yapılır; ancak bu törenler, bir bayram niteliği
kazanacak kadar yoğunluk sergilememektedir.
Kökeni, kadim zamanlara uzanan saya geleneğinin Türk kültür coğrafyasında yaygın
olduğu belirtilmişti. Kültür kavramına dair yapılan tanımlarda; bir milletin, yaşadığı tabiat
üzerindeki farklı yaşama biçimi, dünya görüşü, tarihi, dini, dili ve benzeri ortak değerlerin
toplamının o milletin millî kültürünü meydana getirdiği ifade edilmektedir. Her topluluk,
birbirinden farklı unsurlardan müteşekkildir. Dolayısıyla maddi ve manevi bütün kültür ürünleri, ait
olduğu topluluğun kimliğini temsil eder. Kültür sahasında var olan her unsurun yansımasını sözlü
kültür ortamında bulmak mümkündür (Ersoy 2004, 102-110). “Sözlü gelenekte yer alan tamamen
söz ile, kısmen söz ile ve tamamen sözsüz yaratılan ama sözlü geçiş ve iletişimle fertler arasında
dolaşan veya nesilden nesile geçen tüm unsurlar yapı, muhteva, biçim ve fonksiyonları ne olursa
olsun sözlü kültür kapsamındadır” (Yıldırım 1998, 87-101).
Sözlü tarih, sözlü kültür ortamı içinde oluşup geliştiği için sözlü kültür kümesinde
değerlendirilir. Tarihin alanına, yazılı belgelerin yanında fertlerin belleğine dayalı anlatıları da
dâhil eder. Dolayısıyla tarihe burada, yaşayan bellek kaynaklık etmektedir.
Dil, bir bakıma kültür dizini şeklindedir. Çünkü, milletin asırlar içerisinde üretmiş olduğu
soyut ve somut her türlü değeri dil denen hazinede bulmak/görmek mümkündür (Üçüncü 2004, 1 -
2). Umiye bölgesinde derlenmiş olan aşağıdaki metinde (Doğan 2010, 243-246), saya geleneği,
sözlü kültür/tarih bağlamında verilmektedir. Zira, “sayalar” ve “sayaçılık” bugünlere, “ağ sağğallı
babaların, ağ birçehli anaların” yâdlarından gelip çatmıştır. İncelemeye kaynaklık eden bu metin
ayrıca, özgünlüğünün muhafaza edilmesi için, konuşurun ağız özellikleriyle birlikte aktarılmıştır.
Bunun yanında, metindeki Türkiye Türkçesinde bulunmayan ve fonetik açıdan tanınamayacak
durumda olan kelimelerin dipnotta karşılıkları gösterilmiştir:
Metin
(Konuşan: Mahmut Sadıkpur/Yaş 63, Urmiye Merkez)
indi2 size déyim hardan3, kéçmiş gedim4 zamanlardan; sazlı, sözlü şamanlardan.
esrimizden5 çox çox uzax, islam, gelmemişden gabax6; onlar, gelib deste deste azerbaycan
dağlarını, odlu7 sulu bağlarını sévib séçib galarmışlar. döyüşlerde8 at_oynadıb düşmenlerin9
garşısında mahir gılış10 çalarmışlar. türk dilli, ağır^_,élli o köçeri gebîleler11, mal davarı, tebieti12 çox
mugeddes13 sayarmışlar. çoban_olub dağda daşda sürülerin yayarmışlar. sayaçılıx, sayalar da
hemanlardan14 yadigardır, şamanlardan yadigardır. belke15 hele yurdumuzda sayaçılar, géne vardır.
onlar goşan sayaların heyif16 çoxu, itib batıb17; ancax bir_az üzmehleri18, ağ saggallı19 babaların,
/v . in ... 2q . 21 *22 * * 23
ağ birçehli anaların süzüb galıb yadlarında; esrimize gelib çatıP . hindüstan’ın xelgi kimin
héyvanlara20 boyun eyen, goyunlara nenem déyen; adı belli, şirin dilli sayaçılar; söz sinede gatar
gatar, gezib yurdu diyar diyar; aya, güne, dağa, daşa, yéle, suya, gurda, guşa, denizlere, gar, yağışa,
méşelere başdan başa gözel sözler goşarmışlar21. gah yaylaxda gah gışlaxda çadır gurub
yaşarmışlar. gış gurtarıb22 yaz gelende, tebiet; üze23 gülende, o, gelerdi bizim kende24. güler_üzlü,
sine sözlü; mahal mahal25, oba oba, gapı gapı gezerdi o. neğmeleri inci kimi26 meharetle düzerdi, o,
oxuyardı gözel saya. él, gelerdi tamaşaya27.
salameléyk28 say beyler, birbirinen yéy beyler29! sayaçı memmed geldi, xéyr-i bereket
geldi. gözel^olsun halınız, açsın gara malınız, safa olsun yurdunuz, ulamasın gurdunuz. sayaçıya
pay vérin30, çöreh31 vérin, çay vérin, bu tekeme tay vérin. bu sayax, o sayaçı, oxuyub
regs^éderdi32, özüne33 pay dilerdi. bi gözel şéytan teke, gaşları géytan34 teke, gözleri mercan teke,
boğazı zıngıroli35, tühleri36 xölı xöli37, başı ipeh kakılli38, bezehli39, xallı bılli40, eyreti gıllı teke,
uzun saggalli teke; onun sâhir41^eliyle, neğme goşan42 diliyle texd^üsde43 oynıyardı. yaxçı44
yadımda vardı. memmed kişi, coşardi, tekeye söz goşardi:
bu teke, axta45 teke; boynunda noxta teke,
gul olar gah satılar, gah çıxar texte teke.
bu tekem, oyun^éler, gurdiyle goyun^éler,
yığar gîlan46 düyüsün47; çepişin48 toyun^éler.
tekem,^oynar toz^éler, bayramı péşvaz^éler49,
toplayar gış zumarın50, gışı onla yaz^éler.
bu tekem, arıx51 tekem, dabanı yarıx tekem,
tühleri çadır cécim52, derisi çarıx tekem.
bu tekem, gözel tekem, tekemin nazın çekem;
bu tekem de olmasa, dünyada tekem tekem.
belelihle53 bu neğmekar, dolanardı diyar diyar, behre54 veren heyvanlara, ğoyun, ğuzu,
çobanlara saya ğoşub^oxuyardı, oxuyarken^oynıyardı; o oxuyan sayalardan xatirimde hele vardı:
-nenem^ay xallı geçi, memesi ballı geçi, ğayaların başında tutub yallı55 geçi. nenem^ay
deli ğoyun, südü mezeli56 ğoyun, gelinler; cüzeminnen57 toxuyar58 xeli59 ğoyun. nenem^ay nazlı
ğoyun, ğerğavul gözlü60 ğoyun, peniri61 kesme kesme, ğatığı62 üzlü ğoyun. sürünün gözü ğoyun,
dolan gel düzü ğoyun, ilde63 bir cüt64 bala65 doğ, sevindir bizi, ğoyun. canım^ala baş ğoyun, gözü
yO "Tl * * *70
ğelem66 ğaş ğoyun, ğaranlıx gecelerde çobana yoldaş ğoyun. altı bulax67 içerem, üsdü zemi68
biçerem, komuna69 ğurT düşende öz canımnan geçerem. sürünün tozu geldi, yayıldı düzü geldi,
çobanın ğucağında bir emlih ğuzu70 geldi. yiyib dağlar gülüni, süTle dolub yelini71, onu sağan
gelinin xınalayım72^elini. gelinin dodağı bal, durub ğabağımda73 lal, gelin tez^ol; pay geti74,
sayaçını yola sal. bu tekenin bendi var, min bir cüre75 fendi76 var, har ğapıda oynasa; bir nalbeki77
ğendi78 var. menim tekem delidir, edasi gülmelidir, tekeme bal getiren nece de selğelidir79.
pay getiren gelini sayaçı, çox öyerdi80. ona neğme diyerdi. yumurtadan, buğdadan81, undan,
yağdan,^arpadan öz payını alardı, xurcununa82 salardi. pay vermiyen kimseni, ğırnısı83 hex84
keseni ğarğıyıb85 hecv^ederdi, göreh neler deyerdi:
-teline gül bağlar tekem, buynuzların yağlar tekem, ğırnıs^olan86^arvadların çölmeyine87
ğığlar88 tekem. mal naxıra89 ğatmasın, muradına çatmasın, payımı kesen^arvad, kişisiyle90
yatmasın. nenem ğoyun, tez doğsun, ay doğsun, ulduz91 doğsun, pay veren bir cüt^oğlan, pay
vermiyen ğız doğsun. tekemin^unu gelsin, bir döşeh yünü gelsin, pay vermiyen gelinin üsdüne
güni92 gelsin. gelin, ğolbağın93 versin, ğoyunun yağın versin, boş ğaytarsa94 tekemi, eri; talağın95
versin. bu gelin, urmuludur96, pinti, boğaz ğuludur, tekem; onnan küsübdür, dili tikan97 koludur.
* 102 103
bu tekem, yiyer yatar, oynayar şıllağ^atar , gezeyen ^arvadlara söz ğoşar ğatar ğatar. tekem,
niye xar98 yesin, alma yesin, nar yesin, tekemün payın yiyen; görüm; zehrmar99 yesin.
sayaçının sözleri, daha burda biterdi, yolun tutub gederdi, gözümüzden^iterdi100. biz,
yolun gözleyerdih, könlümüzde101 diyerdih: birde haçan102 geleceh, bize saya diyeceh. saya, yaxşı
sayadır, yeri, yurdu ğayadır. sayaçının sözleri, yatannarı oyadır103.
Sonuç
Sayaların Azerbaycan sahasında; çoban sayası, bayram sayaları, yas sayaları, yağış
sayaları, yağış kesme sayaları, meclis sayaları şekillerinde türleri bulunmaktadır (Kalafat 2011, 6).
Urmiye bölgesinden derlenen bu çoban sayasında öncelikle, saya geleneğinin Şamanlardan yadigâr
olduğu kanaatinin halk dilinde yaşaması, atalar kültünün varlığını göstermesi ve inanç hafızası
açısından oldukça dikkate değerdir.
Azerbaycan sahasındaki diğer saya metinlerinde olduğu gibi (Düzgün 2005, 26-27) burada
da herhangi bir zaman dilimine dikkat çekilmemektedir. Fakat Anadolu’da “100 gün”ün bilhassa
belirtildiği görülür ve saya metinlerindeki “koyunumuzun yüzü yetti” yahut “elli gün kaldı”
deyişleri bunun için kullanılır.
Yüksek ovalara ve yaylalara sahip bozkır coğrafyasında Türk ekonomisinin temelini, iklim
şartlarından dolayı çobanlık ve hayvan yetiştiriciliği oluşturmuştur. Yetiştirilen hayvanlar arasında
ise en büyük önemi, Türk sosyal hayatında, at ile birlikte koyun taşımaktaydı (Kafesoğlu 1997,
317). Bu suretle metinde dikkat çeken hususlardan biri de, özellikle koyunların övülmesi ve
kıymetinden bahsedilmesidir. Koyunun hem sütünden hem de yününden yararlanıldığı, “altı bulax
içerem, üsdü zemi biçerem” deyişiyle sanatkârane bir şekilde ifade edilir. Ayrıca onların “nenem
goyun, tez doğsun”, “bir cüt bala doğ, sevindir bizi, goyun” şekillerinde doğurmasını arzu etmekle,
bolluk ve bereket temennileri dile getirilmektedir.
Eski Türkler, tabiatta dağ, tepe, kaya, vadi, ırmak, su kaynağı, mağara, ağaç, orman, göl,
deniz, demir gibi bir takım gizli kuvvetlerin var olduğuna inanmışlar ve bu kuvvetleri aynı
zamanda birer ruh olarak addetmişlerdir. Bunun yanında güneş, ay, yıldız, gök gürültüsü, şimşek
gibi ruh-tanrılarını tasavvur etmişlerdir. Metinde “aya, güne, dağa, daşa, yele, suya, gurda, guşa,
denizlere, gar, yağışa, meşelere” güzel sözler söylenmesi, onların canlı sayıldıklarına ve mukaddes
görüldüklerine işarettir.
Sayacının “ulamasın gurdunuz” dileğinde bulunması ise kurda karşı saygı gösterildiğini
bildirir. Bu saygı, kurdun, yüz binlerce baş sürülerin otlatıldığı bozkır yaylalarının korkulu hayvanı
olmasından neşet ediyor görünmektedir.
Yine sayacının, raks ederek pay dilemesi söz konusudur. Bu da ritüel/büyü kökenli
oyunlarda dansın önemli bir yer tuttuğunu gösterir (Elçin 1991, 31).
Metinde pay veren kişinin güzel dileklerle övüldüğü ve alkışlandığı, pay vermeyenin ise
türlü yollarla kargışlandığı görülür. Bunlar da Türk halk kültürünün yaygın motiflerindendir.
KAYNAKÇA
ALBAYRAK Nurettin (2004). Ansiklopedik Halk Edebiyatı Terimleri Sözlüğü, İstanbul: L&M
Yayıncılık.
ARTUN Erman (2009a). Türk Halk Edebiyatına Giriş, İstanbul: Kitabevi Yayınları.
ARTUN Erman (2009b). Anonim Türk Halk Edebiyatı Nesri, İstanbul: Kitabevi Yayınları.
BORATAV Pertev Naili (1997). 100 Soruda Türk Folkloru, İstanbul: Gerçek Yayınevi.
CAFEROĞLU, Ahmet (1966). “İran Türkleri”, Türk Kültürü 50, s. 125-134.
DOĞAN Talip (2010). Urmiye Ağızları, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Kırıkkale: Kırıkkale
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
DÜZGÜN Dilaver (2002). “Törensel Nitelikli Köy Seyirlik Oyunlarının Kaynakları”, Türkler
Ansiklopedisi, C. 18, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, s. 313-320.
DÜZGÜN Dilaver (2005). “Türkiye ve Azerbaycan Sahalarında Uygulanan Saya Geleneğinin
Karşılaştırmalı Tahlili”, Milli Folkor 65, Bahar, s. 24-29.
ELÇİN, Şükrü (1991). Anadolu Köy Orta Oyunları, Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi.
ELÇİN Şükrü (2001). Halk Edebiyatına Giriş, Ankara: Akçağ Yayınları.
ERSOY Ruhi (2004). “Sözlü Kültür ve Sözlü Tarih İlişkisi Üzerine Bazı Görüşler”, Milli Folkor
61, Bahar, s. 102-110.
İNAN, Abdülkadir (1954). Tarihte ve Bugün Şamanizm: Materyaller ve Araştırmalar. Ankara:
Türk Tarih Kurumu Yayınları.
KAFALI Mustafa (1972). “Azerbaycan ve Azeri Türkleri”, Töre 16, Eylül, s. 38-39.
KAFESOĞLU, İbrahim (1997). Türk Millî Kültürü, Ankara: Ötüken Yayınları.
KALAFAT Yaşar (2011). Türk Kültürlü Halklarda Orta Asya’dan Orta Doğu’ya İnanç Göçü,
Ankara: Berikan Yayınevi.
KARADAĞ Nurhan (1978). Köy Seyirlik Oyunları, Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
KARADAĞ Nurhan (1995). “Türk Tiyatrosunun Kut-Törensel Kaynakları ve Köylü Tiyatrosu”,
Tiyatro Araştırmaları Dergisi 112, s. 65-75.
KÖPRÜLÜ Mehmet Fuat (1979). “Avşarlar”, İslam Ansiklopedisi, C. 2, İstanbul: MEB Yayınları,
s. 28-38.
MELİKZADE Tohid (2009). Tarihçe-i Darün-nişat-ı Urmiye, Urmiye.
MİNORSKY Vladimir (1984). “Urmiye”, İslam Ansiklopedisi, C. 13, Ankara: MEB Yayınları, s.
59-65.
ÜÇÜNCÜ Kemal (2004). “«Sözlü Kültür/Tarih Bağlamında Edebî Bir Metin Olarak Otman Baba
Vilâyetnâmesi”, Bilig 28, Kış, s. 1-27.
YILDIRIM Dursun (1988). “Tarih Yazımı ve Sözlü Ortam Kaynakları”, Türk Bitiği:
Araştırma/İnceleme Yazıları, Ankara: Akçağ Yayınları, s. 87-101.
ÇEVİRİ YAZI İŞARETLERİ VE KISALTMALAR
â |
a - e arası ünlü |
c |
c - j arası ünsüz |
â |
a - o arası ünlü |
Ç |
ç - c arası ünsüz |
e |
kapalı e ünlüsü |
P |
b - p arası ünsüz |
e |
e - ö arası ünlü |
g |
g - c arası ünsüz |
i |
ı - i arası ünlü |
K |
k - g arası ünsüz |
0 |
o - ö arası ünlü |
T |
t - d arası ünsüz |
1 |
u - ı arası ünlü |
K |
k - ç arası ünsüz |
u |
u - ü arası ünlü |
g |
art damak g ünsüzü |
i |
ü - i arası ünlü |
k |
art damak k ünsüzü |
â |
uzun a ünlüsü |
x |
art damak h ünsüzü |
e |
uzun e ünlüsü |
h |
sızıcı ön damak h ünsüzü (k - h arası) |
e |
uzun kapalı e ünlüsü |
h |
x - h arası ünsüz |
1 |
uzun ı ünlüsü |
r |
r - l arası ünsüz |
î |
uzun i ünlüsü |
r |
r - y arası ünsüz |
ö |
uzun o ünlüsü |
Î |
ince l ünsüzü |
ö |
üzün ö ünlüsü |
t |
düşmek üzere olan h ünsüzü |
ü |
uzun u ünlüsü |
X, |
düşmek üzere olan x ünsüzü |
ü |
uzun ü ünlüsü |
1 |
düşmek üzere olan l ünsüzü |
1 |
kaybolmak üzere olan ı ünlüsü |
n |
düşmek üzere olan n ünsüzü |
i |
kaybolmak üzere olan i ünlüsü |
r |
düşmek üzere olan r ünsüzü |
b |
b - v arası ünsüz |
y |
düşmek üzere olan v ünsüzü |
yaxçı: iyi, güzel
’ axta: kısır
Arapça
Farsça
Soğdça.
< bu şekilden gelir.
y
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 6/4 Fall 2011
Dr., Kırıkkale Üniversitesi Türk Dili Okutmanı. El-mek: dogan.talip@hotmail.com
indi: şimdi
hardan: nerden
gedim: kadim (< Ar. kadîm)
esir: asır (< Ar. ‘asr)
gelmemişden gabax: gelmeden önce
odlu: ateşli
döyüş: savaş, cenk
düşmen: düşman (< Far. duşman)
gılış: kılıç
köçeri gebîleler: göçebe boylar (< Ar. kabîle)
tebiet: tabiat (< Ar. tabî'at)
mugeddes: mukaddes, kutsal ( Ar. mukaddes)
hemanlardan: söylediklerimizden
belke: belki
heyif: vah, heyhat, yazık (< Ar. hayf)
itib batıb: kaybolup
üzmeh: ayrılmış, koparılmış, muhafaza olunmuş
ağ saggallı: ak sakallı, yaşlı
heyvan: hayvan
söz goş-: söz söylemek
gurtar-: bitirmek, tamamlamak
27 üz: yüz
kend: köy (< Soğd. kent)
mahal mahal: yöre yöre, bölge bölge (< Ar. mahall)
kimi: gibi
tamaşa: temaşa (< Far. temaşa)
salameleyk: Selamün aleyküm
birbirinen yey: biri diğerinden daha iyi
pay ver-: ikram etmek
çöreh: ekmek
reğs^et-: oynamak (< Ar. raks)
özüne: kendine
ğaşları ğeytan: kaytan kaşlı, ince ve uzun kaşlı
zınğıröli: zilli, çanlı (< Far. zıngırov)
tüh: tüy
xölı xöli: biçimli, düzgün, mevzun
kakılli: kâküllü (< Far. kâkul)
bezehli: süslenmiş, süslü
xallı bılli: benekli
sâhir: sihirbaz, büyücü (< Ar.)
neğme ğoş-: güzel, ezgili ses çıkarmak
texd^üsde: taht, koltuk üstünde (< Far. taht)
y
a
gîlan: Hazar denizinin güneyinde olan vilayet
düyü: düğü, ince bulgur
çepiş: bir yaşında keçi
peşvaz^ele-: karşılamak (< Far. pîşvâz)
zumar: kış günleri için tedarik edilen yiyecek
ârıx: zayıf, cılız, sıska
cecim: kilim
belelihle: böylelikle
behre: fayda, menfaat
yallı: halay
mezeli: tatlı, lezzetli
cüzem: koyun ve kuzu yünü (< güzem)
toxu-: dokumak
xeli: halı
ğerğavul gözlü: sülün gözlü
penir: peynir
ğatıx: yoğurt
il: yıl
cüt: çift (< Far. cuft)
bala: yavru, kuzu
ğelem: kalem
bulax: çeşme, pınar
zemi: tarla
kom: koyun ve kuzu yatağı
emlih ğuzu: süt emme çağında olan kuzu
yel: meme
xınala-: kınalamak
ğabax: ön, karşı
pay getir-: pay getirmek (ikram getirmek)
min bir cür: bin bir tür (< Far. cür)
fend: düzen, hile (< Far. fend)
nalbeki: tabak
ğend: şeker (< Ar. kand)
selğeli: temiz, tertipli, düzenli
öy-:övmek, methetmek
buğda: buğday
xur: kıl veya yün dokunmuş heybe (< Ar.)
ğırnıs: cimri, hasis
hex: hak (< Ar. hakk)
ğargı-: ilenmek, lanetlemek
ğırnıs^ol-: cimri olmak
çölmek: çömlek
ğığla-: pislemek
naxır: büyük baş hayvan
kişi: koca
ulduz: yıldız
güni: haset
ğolbağı: bilezik
ğaytar-: geri çevirmek, döndürmek
talağın ver- : boşamak (Ar. talâk)
urmulu: Urmiyeli
tikan: diken
xar: diken (<Far. hâr)
zehrmar: zehir, yılan zehri (<Far. zehr+mâr)
it-: yitmek
könül: gönül
haçan: ne zaman
oyad-: uyandırmak