ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ-TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ |
Anasayfa | Makale Bilgi Sistemi | Konu Dizini | Yazarlar Dizini | Kaynaklar Dizini | Makale-Yazar Listesi | Makale Sayısı-Tarih Listesi | Güncel Türkoloji Kaynakçası |
Atatürk Araştırmaları || Çukurova Araştırmaları || Halkbilim || Dilbilim || Halk Edebiyatı || Yeni Türk Dili || Eski Türk Dili Yeni Türk Edebiyatı || Eski Türk Edebiyatı || Dil Sorunları || Genel || Tiyatro || Çağdaş Türk Lehçeleri |
NİNNİLERE BAĞLAM MERKEZLİ BİR YAKLAŞIM
Songül ÇEK CANSIZ1
Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 6/4 Fall 2011, p.61-75, TURKEY
ÖZET
Anonim halk şiiri türlerinden biri olan Türk halk ninnilerinin, ayrı
bir nazım türü olarak ele alınmasını sağlayan en büyük faktörlerden biri,
kadınlar tarafından icra ediliyor olmasıdır. Dış ve içyapı özellikleri, icra
bağlamları kadın tarafından şekillendirilen ninnilerin, türsel nitelikleri bu
sayede ortaya çıkmaktadır. Ninnilerin de diğer sözlü türler gibi
yaratıldıkları sosyo-kültürel ortamlardan bağımsız düşünülmesi
mümkün olmadığından bu çalışma daha ziyade, Türk halk ninnilerin
kadın cinsiyetinden nasıl etkilendiğini irdelemeye yöneliktir. Ninnilerin
anlamlandırılmasında kadının toplumsal cinsiyet rolünde ortaya çıkan
değişimleri ve annenin ataerkil yaşam biçimi içinde kendini dile getiriş
biçimini görmek zorunludur. Bu amaçla ninniler, sözlü, yazılı ve
elektronik kültür ortamlarında ayrı ayrı değerlendirilecek; ninnilerde
kadının icrasını etkileyen dolayısıyla da ninnilerin türsel niteliklerini
belirleyen oluşumlar üzerinde durulacaktır. Sözlü kültürde dilden dile
geleneksel kalıplarla birlikte aktarılan ninnilerin yazılı ve elektronik
kültür ortamlarında aldıkları yeni biçimler üzerinde durulacak; ninni
kitaplarının, kaset ve CDlerinin ninni icrasına etkisi incelenecektir.
Böylelikle Türk halk ninnilerinin farklı iletişim ortamlarında uğradıkları
yapısal, tematik ve fonksiyonel farklılaşmalar değerlendirilecektir.
Anahtar Kelimeler: Türk halk ninnileri, kadın dili, toplumsal
cinsiyet, sözlü kültür, yazılı kültür, elektronik kültür.
CONTEXT ORIENTED APPROACH TO LULLABIES
ABSTRACT
Turkish folk lullabies which is one of the types of anonymous folk
poetry in Turkish folk lullabies, to be addressed as a separate type of
verse is one of the biggest factors is being performed by women . External
and internal structural features and execution contexts of lullabies
defined by women, , so that the features of a lullaby occur as genres. In
this article, how to female gender influenced the Turkish folk lullabies,
within the changing structure of the Turkish socio-cultural. Because
lullabies which is created in socio-cultural environments is impossible to
be considered independently. Moreover, analysing lullabies within
changes the social sex role of women , to understand how mother
describe her self in the patriarchal life. Lullabies will be evaluated
separately in oral, written and electronic cultural environments. The
factors what is affecting women performance and lullabies as a genre is
determined.It will be focused on new forms of lullabies, wich have
traditional patterns; lullaby books, tapes and CDs will be analysed the
impact of the execution of lullabies.Thus, different communication
environments experienced by Turkish folk lullabies, structural, thematic
and functional differentiation will be evaluated.
Key Words: Turkish folk lullabies, women's language, social sex/
gender, oral culture, written culture, electronic culture
Anonim Türk halk şiiri türlerinin sınıflanması ve analizinde kullanılan ezgi, konu, şekil
gibi ölçütler kimi zaman tür tanımlamalarında yetersiz kalabilmektedir. Mani, ağıt, türkü ve
ninnilerin konuları, ezgileri ve şekil özellikleri çoğunlukla ortaklık gösterdiğinden, onların
tanımlanmasında metin merkezli sınıflamaların yanı sıra türlerin icrasına ve icracısına da dikkat
çekmek gerekmektedir. Bu bağlamda Türk halk ninnilerinin tanımlanmasında icracının nitelikleri
ve icra ediliş koşulları, onların ayrı bir tür olarak ifade edilmesinde etkin rol oynamaktadır. Genel
anlamda kadınlar tarafından söylenen ninniler, kadın dilini ve toplumsal cinsiyet rolünü yansıtan
bir tür olmakla birlikte ataerkil yapının şekillendirdiği kadın algısı, ninni metinlerinde kendini
göstermektedir. Sosyal ve kültürel değişimlerin kadın üzerindeki izdüşümünün açıklıkla görüldüğü
ninniler, her kültür ortamında varlığını sürdürmüş, çeşitlenmiş ve annenin kimliğine yönelik
verileri içinde barındırmıştır.
Sözlü kültür geleneği içerisinde otaya çıkan ve yayılan Türk halk ninnileri, icracılarının
yalnızca kadınlardan oluşması bakımından, diğer Türk halk şiiri türlerinden farklı bir yerde
durmaktadır. Ninnilerin temel işlevinin, en genel tanımıyla, bebeğin uyutulması oluşu, onun yazılı
ve elektronik kültür ortamında da sözel icrasını zorunlu kılmaktadır. Walter Ong’a göre,
kelimelerin sözlü kültürde sesle sınırlanması anlatım biçiminin yanı sıra düşünme sürecini de
etkiler ( Ong, 1999: 48 ). Ninnilerin söze dayalı anlatım biçimi olması, kadının düşünce sürecini
ortaya koymaktadır. Bu yönüyle kadın ve ninni, söz boyutu temel alındığında karşılıklı olarak
birbirini etkilemekte; kadının kullandığı söz, ninniyi biçimlendirirken geleneğin yarattığı hazır
kalıp ifadeler de kadının icrasında yol gösterici olmaktadır.
Belirtilen bu iki unsurun irdelenmesi, Türk sosoyo-kültürel yapısı içinde kadının tarihsel
değişiminin tespitini gerektirmektedir. İslamiyet’in kabulü öncesinde Türk kültüründe kadınlar
üretime erkekle eşit oranda katılan, kapalı mekân dışında da yer alabilen, dinsel törenlerin
yöneticisi konumunda görülebilen kişilerdir. Bu nedenle belirtilen dönemde erkeğin ve kadının
cinsiyet farklılaşması; yerleşik hayatın görüldüğü, tarımsal faaliyetlerin sürdüğü sonraki
dönemlere oranla daha sınırlıdır.
Kadının İslamiyet sonrası yerleşik yaşam biçimi içerisindeki statüsü kırsal ve
kentsel dönüşüm bağlamlarında ele alınabilir. Farklı aile biçimlerinin doğurduğu farklı yaşam
biçimleri, köyde ve kasabada yaygın olan geniş aile tipi ve onun yarattığı ilişkiler, sözlü kültür
ortamının daha canlı biçimde sürdürüldüğü mekânlar yaratmaktadır. Köy ve kasabalar yüz yüze
ilişkilerin önem taşıdığı, insanların ekonomik ve sosyal yönden benzer oldukları, “biz” duygusunun
ağır bastığı, iş bölümü ve yardımlaşamaya dayalı örgütlenmenin bulunduğu alanlar olduklarından
erkeğe ve kadın cinsiyetlerine dair ayrımlar, kent yaşamındakinden daha belirgindir. Kadınların ve
erkeklerin hane içindeki ve dışındaki görevleri nettir. Kadın ataerkil toplumun bir sonucu olarak ev
içi görevlerle özdeşleşmiştir. Geleneksel aile yapılarında ekonomik yetersizliğin sonucu olarak
kadının tarlada ya da bahçe de çalışması da olasıdır. Fakat yine de köy ve kasaba yaşamında kadın,
kamusal alanda önemli roller oynamaz. Onun asli görevi temizlik ve yemek yapmak, çocuk
doğurup onu yetiştirmektir. Kandiyoti, köyde yaşayan erkeklerin ya tarlada çalışarak ya kapı
önünde sohbet ederek ya da zengin evlerin konuk odalarında toplanarak zamanlarının çoğunu evin
dışında geçirdiklerini ifade eder. Kadınların ise konuk odalarına alınmadığını, toprağın yalnızca
erkekler tarafından kuşaktan kuşağa aktarıldığını; ata soylu hane halkı yapılanmasının, kadınlara
sınırlı bir alan bıraktığını belirtir (Kandiyoti, 2007: 29).
Köy ve kasabalarda kadınlara ayrılan bu sınırlı alan, evdir ve onun asıl yaşam alanıdır.
Fakat kadın, burada erkek egemen aile yapısının belirlediği sınırlar içerisinde yaşar. Hane içinde
otorite erkeğe ve erkeğin babasına aittir. Erkeğin annesinin otoritedeki payı ise sınırlıdır. Kadının
aile içinde kabulü belli aşamalar gerektirir. Gelin olarak erkeğin ailesinde yaşamaya başlayan
kadın, çocuk doğuruncaya dek, aile içinde “yabancı”, “el kızı” ya da “ öteki” olarak algılanır. Aile
içinde kendine yer edinmeye çalışan kadın; özellikle erkek çocuk doğurarak soyun devamlılığını
sağlamak, iffetini korumak, aile içi düzeni sağlamak ve erkek otoritesine uyum göstermek gibi
geleneksel toplum yapısının belirlediği kurallara riayet eder. Belirtilen koşullar, her ne kadar
kızların ve kadınların yabancı olmadığı bir yaşam biçimine aitse de, sürekli bir çabayı, mücadeleyi
ve bunun sonucunda ruhsal bir gerginliği de beraberinde getirir.
Hane içinden ya da dışından erkelerin bulunduğu ortamlar, kadının serbestliğini engeller.
Kadının yalnız ya da başka kadınlarla birlikte bulunduğu ortamlar, onun duygu, düşünce ve
hareketlerindeki sınırlamaların esnediği alanlardır.
Kamusal alanda yer almayan kadının yaşadığı sınırlı alana rağmen iletişimsel ilişkilerini
sürdürebildiği diğer bir alan, komşuluk ilişkileri kurulmuş olan bir başka kadının evidir. Komşuluk,
kadına kendi yaşadığı evden farklı bir sosyal iletişim ortamı sağlar. Kadının ev içindeki görevleri
ve sorumlulukları, komşularıyla geçirdiği vakit süresince kesintiye uğrar. Annenin ve bebeğin
birlikte yer alabildiği bu ortam, anne için rahatlatıcı bir etki sağladığı gibi diğer kadınlarla yüz yüze
ilişki kurma imkânı da verir.
Komşularıyla bir arada bulunan kadın eşini, çocuğunu, kendi yaşamında önem taşıyan
duygusal konuları; kurulan samimiyet ölçüsünde dile getirebilir. Bu bağlamda anne için
komşusuyla kurduğu iletişim hem haber, bilgi ve duygu paylaşımını sağlayan hem de aile ve
toplum yaşantısının devamlılığını kolaylaştıran etkilere sahiptir.
Toprağa bağlı üretim ilişkisi içinde bulunan geleneksel aile yapısı içerisinde annenin yer
aldığı belki de tek kamusal mekân ailenin geçimine katkı sağlamak üzere çalıştığı tarla ya da
bahçedir. Fakat bunlar, kadın için somut maddi getirisi olan, ekonomik güç sağlayan çalışma
sahaları değil kadının ailede yer alan erkeklere iş gücü anlamında sağladığı katkıdır. Çünkü köyde
ve kasabada kadın için aileden bağımsız bir çalışma alanı hemen hemen yoktur. Bunun sonucu
olarak da üretim ilişkilerinin paylaşımına rağmen kadının toplumsal ve ekonomik statüsünde bir
değişim görülmez. Annenin yer aldığı bu çalışma ortamları, bebeğin de anne ile bir arada
bulunmasını zorunlu kılmaktadır. Bebeğin beslenmesi, uyutulması, bakımı annenin çalıştığı
mekânlarda da sürdürülür. Bunun doğal bir sonucu olarak da ninnilere, çalışma ortamlarında da
ihtiyaç duyulur.
Sözlü kültür ortamında ve geleneksel aile yapısı çerçevesinde yer alan kadının içinde
bulunduğu sosyal ve fiziksel mekânlar, annenin söylediği ninnileri etkilemektedir. Sözlü gelenekte
uzun yıllar içerisinde ortaya çıkan ve aktarılan ninniler, annenin kendi çevresini algıladığı şekilde
biçimlenir. Bu algı, yine sözlü geleneğin yarattığı söz kalıpları ile uyumludur. Bir başka deyişle
anne, kendi yaşamının her aşamasını ninniye aktarırken ninni söyleme geleneğinin yarattığı söz
kalıplarını kullanır ki bu kalıp ifadeler sözlü kültürde oluşmuştur. Yalnız söz kalıpları değil ayrıca
ninnilerin icrasında da bazı kalıplaşmalar vardır ki yine sözlü kültür ortamında öğrenilir ve
aktarılır. Ninnilerde en sık kullanılan kalıp ifadelerin bir kısmını şöyle belirlemek mümkündür:
l.İlk dizede yer alan kalıp sözler
-Dandini dandini danası ( dastana , danaylı, dan kişi)
-Ninni ninni ninnisine
-Neni desem beşiğine/ Neni desem ben sana/ Neni desem dağlar uyur/ Neni deyim
uyutayım / Neni diye uykun gelsin
-İstanbul evrilesin/İstanbul’dan geldi ferman / İstanbul’dan çıktım yayan / İstanbul’un
yolları( minareleri, kuyuları, viranları)
-Ninnilerim senin olsun
-Neni oğlum neni
-Hu hu hu Allah bebek
-Lay lay dedim
2.Son dizede yer alan kalıp sözler
- Ninni ninni yavrum ninni
- Nen nen nen / hu hu hu hu / eee e
3. İlk iki dizesi kalıplaşmış olanlar
- Bahçeye kurdum salıncak
- Eline verdim oyuncak
-Bebeğin beşiği çamdan
- Yuvarlandı düştü damdan
- Elma attım yuvarlandı
Gitti beşiğe dayandı
-Ninnisine belediğim
Al bağırdak doladığım
-Uyusun da büyüsün ninni
Tıpış tıpış yürüsün ninni
4. Dize aralarında söylenen kalıplar
-Ninni yavrum ninni
-Ninni ninni der yine ninni
Daha çok dört dizelik bentlerden oluşan ninnilerde ortaya çıkan bu kalıp sözlerin sayısı
arttırılabilir, ancak burada dikkati çeken kalıpsal ifadelerin ninniyi bütünleştirici ögeler olarak
görünmesidir. Özellikle başta ve sonda yer alan kalıplar, ilgili olsun ya da olmasın asıl konu için
başlangıç ve bitiş sağlar. Böylelikle ninniler kendi içinde bir kompozisyon oluştururlar.
Ninnide uyak düzeni, tekrar edilen sözcükler, bebeği sallama hareketine eşlik eden ritim ve
sözlü kalıplar şiirin tekrar hatırlanmasını kolaylaştıran faktörlerdir. Çünkü çocuğun beğenisi
ölçüsünde kadın, bu ninnileri tekrarlar. Ong’a göre bedensel ritim, anımsamayı kolaylaştıran
etmenlerdendir (Ong,1999: 50).
Ritimli sallama hareketi ve ezginin kullanımı hafızaya destek sağladığı gibi bebeğin
uyumasını da kolaylaştırır. Bunların yanı sıra ninnilerde tekrar edilen sesler ve sözcükler, ünlü
uyumuna riayet eder görünmektedir. Hece ölçüsüyle söylenen ninniler, dörtlüklerden oluşur. Bu
gibi biçimsel özellikler anne için sınırlayıcı gibi görünse de geleneksel kalıplar kullanımı, ölçü ve
kafiyenin sınırlayıcılığını hafifletir.
Annenin kendi yaşantısını dile getirdiği kısımlar yukarıda sözü edilen kalıplaşmış- yapısal
çerçeve içine yerleştirilir. Anne, içinde bulunduğu fiziksel ve ruhsal koşullara göre ninni icra eder;
hane halkıyla bir aradayken kısalan ya da söylenmeyen ninni, erkeklerin bulunmadığı ortamlarda
uzamakta veya çeşitlenmektedir. Yalnız kadınların yer aldığı ortamlarda söylenen ninniler ise
sosyal bir rol üstlenmekte, kadınlar arasında kurulan iletişimde araç olabilmektedir. Bebeğe ve
anneye dair iyi dilekler ve dualar bu ortamlarda kadınlar tarafından söylenen ninnilerde görülür. Ev
dışında, tarla- bahçe gibi kadının çalıştığı alanlarda anne, hem çalışmanın neden olduğu kısıtlı
zaman içinde bebeğini uyutabilmelidir, hem de yabancı erkeklerin ve aile büyüklerinin yer aldığı
ortamının neden olduğu kısıtlamalara rağmen ninni söylemelidir; bu koşullar, ninnilerin icrasının
kısa tutulmasına sebep olmaktadır.
Neredeyse tüm ninniler annenin hayatından izler taşımaktadır. Hem yaşanan önemli olaylar
hem de annenin ninni söyleme anında fiziksel durumu ve buna bağlı duygusal durumu ninninin
konusunu, işlevini ve yapısını belirlemektedir.
Bu durumun daha iyi anlaşılması için her bir annenin yaşam öyküsünün ayrı ayrı
değerlendirilmesi gerekmektedir. Fakat sözlü gelenek ortamında yaşayan ninnilerin genel karakteri,
okuryazar olmayan ya da yazılı kültürün etkilerini taşımayan anneler tarafından yeniden üretilip
aktarıldığı gerçeğidir. Kadınlar ya gelenekte yaşayan ninnileri annelerinden çevrelerinden
duydukları şekilde icra ederler ya da hafızalarında yer eden çeşitli ninni kalıplarına uygun yeni ve
anneden izler taşıyan ninniler söylerler. Bunları bildikleri ezgilerle, içinde bulundukları ruhsal ve
fiziksel koşulların etkisiyle kısaltıp uzatabilmektedirler.
Yalnızca bebeği uyutmak için değil, onunla vakit geçirirken, süt verirken, bebeği yıkarken,
bebeği avuturken de ninni söylenmektedir. Böyle ninnilerin ezgileri konusu ve yapısı daha farklı
bir karakter gösterir. Uyutma amacı taşımayan ninniler hareketli ve canlıdır. Yüksek bir ses tonuyla
icra edilebilmektedirler. Ayrıca bu tür ninnilerin içinde kimi zaman ninni, eee..e, uyusun da
büyüsün gibi ifadeler görülmeyebilir.
Yazılı kültür ortamına geçiş sözlü kültür ortamının niteliklerinde değişim ve dönüşüm
yaratmıştır. Bu değişim toplumun her boyutunda kendini hissettirmiştir. Sözlü gelenekte yaratılan
şiirler de doğal olarak farklı bağlamlara taşınmış ve yeni nitelikler kazanmaya başlamışlardır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki yazılı kültür ortamı içerisinde yaşayan annenin, sözlü olarak
üretilen ve aktarılan ninnileri yazıya geçirdikleri düşünülmemektedir. Çünkü ninniler, işlevi gereği
sözel icrayı zorunlu kılar. Öte yandan yazılı kültür çevresi içinde yaşayan annenin ürettiği ninniler
sözlü kültürde üretilenlerden az çok farklılık göstermektedir. Metin haline getirilmiş ve
yayınlanmış Türk halk ninnileri ise sınırlı sayıdadır ve genellikle erkekler tarafından hazırlanmış
akademik düzeydeki araştırma ve derlemelerden oluşmaktadır; okuyucu kitlesi de yine akademik
çevrelerdir. Annelerin okumasına yönelik basılmış kitaplar bulunmakla birlikte bunlar yalnız
metinlerin sunumu şeklinde olup ezgisel boyutun geri plana itildiği ve sözlü geleneğin ürettiği
ninnilerdir. Bu türdeki ninni kitaplarından biri M. Sabri Koz tarafından hazırlanmış olan “Her Gün
Bir Ninni” adını taşımaktadır. Eserde ninnilerin annelerin okumasına yönelik hazırlandığı
belirtilmektedir ve ninnileri içeren CD kitaba eklenmiş bulunmaktadır (Koz, 2005). Eserde yer alan
ninniler, anonim halk şiiri geleneğinde yaşayan ninnilerdir. Çeşitli halk kültürü ve edebiyatına
yönelik derleme ve inceleme çalışmalarından seçilerek bir araya getirilmiştir. Kitaptaki ninniler,
Nurdan Duygulu tarafından seslendirilmiş bir CD’ de toplanmıştır.
Burada dikkat çekici olan geleneksel bağlamda, sözlü kültür ortamında yaratılan ninnilerin
yazılı kültür ortamındaki yeni formudur. Sözlü kültür ortamından farklı olarak kitapta basılı halde
bulunan ninniler, geleneksel yaşamda üretilmiş anonim ninnilerdir. Ancak kadının yaratımına
imkân sağlamaz. Çünkü metin halindedir, ninniyi okuyarak öğrenen anne, bireysel yaratıcılığa
gereksinim duymaz. Metin ne ise ninni de odur. Başka bir deyişle yazılı kültür ortamı, annenin
yaratıcılığını sınırlamaktadır.
Bugün de çeşitli ninni kitapları yayımlanmaya devam etmektedir. Fakat bunlar esasen
elektronik kültür ortamı içinde değerlendirilmesi gereken eserlerdir. Suat Urgan tarafından
hazırlanmış olan “İşlevsel Yönleriyle Ninniler” adlı kitap; Amil Çelebioğlu’nun “Türk Ninniler
Hazinesi” adlı eserinden seçilerek, Emine Sevim tarafından hazırlanmış ve 100 Temel Eser
İlköğretim serisi içerisine girmiş “Türk Ninnilerinden Seçmeler” adlı kitap; Ahmet Özdemir’in
“Ninnilerden Seçmeler” adını taşıyan eseri böyledir ve bu eserler ninnilerin söylenişine dair
herhangi bir bilgi vermemektedir.
Ezgisiz ninni icrası mümkün olmayacağından bu kitapların yazılı kültür ortamı içinde nasıl
bir işlev yüklendikleri sorusuna yanıt aranmalıdır.
Sözlü kültür ortamından yazılı kültür ortamına geçiş sürecinde kadının ve özelde annenin
yaşadığı kültürel değişim safhalarını değerlendirmek bu soruya yanıt vermeyi kolaylaştıracaktır.
Yazılı kültürün Türkiye’de ortaya çıkış dönemi matbaanın kullanımının yaygınlaştığı
19.yüzyılın ilk yarısı şeklinde ifade edilir (Çobanoğlu, 2000: 142). 19. yy, Osmanlı Devleti’nde
tarım- da, eğitimde, haberleşme ve teknolojide yenilikler dönemidir. Bu yeniliklere matbaanın
kullanımı da eklendiğinde yazılı kültürün oluşması ve yayılması kolaylaşmıştır. Yazılı kültür
ortamında Türk kadını, özellikle kent çerçevesinde, bir değişim sürecine girmiştir.
Tanzimat aydınlarının öncülük ettiği yenileşme ve çağdaşlaşma hareketleri içerisinde
Osmanlı toplumunda kadının durduğu yer, Batılılaşma yolundaki engellerden biri olarak kabul
edilmiş ve kadının sosyal yaşama katılmasını sağlanmak istenmiştir. Bu isteğin ilk aşamalarından
biri kadınların laik eğitim içerisinde yer alması olmuştur.
Osmanlı toplum yapısında kapalı, aile içinde üretim yapan kadının statüsü, esas olarak
devlet düzeninin dayandığı şer’i yasalarla belirlenmiştir. Buna göre erkek ve kadın aile hukukunda
erkeğe eşit değildir, tüm yaşamı erkek otoritesinin var olduğu aile çevresinde örülmüştür.
Tanzimat’a kadarki dönem içinde kırsal kesimde yaşayan kadın evinde, tarlasında çalışan,
üretilenleri tüketmek üzere dönüştüren kişidir. Kent yaşamında ise üretimde yer almayan kadın
kamusal yaşamdan tümüyle soyutlanmıştır, ev içi işlerle uğraşmıştır. “Eğitimli kadın, anne olarak
nesillerin iyi yetişmesini sağlayacaktır.” görüşü, Tanzimat aydınlarının ülke kalkınmasında kadını
millî bir mesele olarak algıladıklarını gösterir (İmançer, 2002:162). Tanzimat döneminde, bu amaca
hizmet edecek “inas rüşdiyeleri”nin açılması kız çocuklarının eğitiminde önemli bir adım olmuştur.
Bu kurumun yaygılaşması ve lise düzeyine kadar yükselmesi yeni bir meslek grubunu, öğretmen
hanımları, doğurmuş böylelikle kadınlar çalışma hayatına girmeye başlamışlardır (Ortaylı, 1995:
223).
Tanzimat döneminde yaşanan değişimlerden bir diğeri “Arazi Kanunnamesi”nin kırsal
kesimdeki geniş aile yapısında çözülmeye neden olmasıdır. Bu yasaya göre işlenen toprakların
tapulanması ve miras yoluyla intikali, mirasın erkek ve kız evlatlara eşit pay edilmesi hukuki bir
ilerlemedir. Bu durum kırsal kesimden şehre göçü arttırmış, hatta şehirleşmeyle birlikte çekirdek
aile yapısının başlangıcı olmuştur (Ortaylı, 1995: 223). Çok eşliliğin eleştirilmeye başlanması,
kadına yönelik gazetelerin yayınlanması, laik eğitim alanındaki gelişmeler, hukuki haklar Tanzimat
dönemi kadınlarının bilinçlenmelerindeki önemli adımlardır. Ancak asıl değişim, Tanzimat’la
başlayan, Meşrutiyet dönemi ve Milli Mücadele yıllarıyla devam eden süreç ile organik bağları
bulunan Cumhuriyet’in ilanıdır.
Gerçekleştirilen yeniliklerle birlikte Cumhuriyet Türkiyesi’nin kadınları yazılı kültür
ortamında yer almaya başlamış, kadınlar belirli bir bilinç düzeyine ulaşmıştır. Elbette Cumhuriyet
toplumunun tüm kesimleri için bunu söylemek zordur. Ancak özellikle kent yaşamında kadın,
üretimde faaldir ve ücret karşılığı çalışmaya başlamıştır. Kadınların sosyal, siyasal ve hukuksal
haklarının devlet tarafından sağlanması, giderek artan okur-yazar kadın sayısı kentli kadın tipini
doğurmuştur. Kamusal alanda yer edinen kentli kadınlar erkek cinsiyetiyle eşitlenmeye
çalışılmıştır. Yazılı kültür ortamında yer alan okur-yazar kadınlar, sözlü kültür ortamından farklı
sosyal bağlamlarda yer almaya başlamışlardır. Kadının üretime katılmış olması, sanayi kollarında
çalışmaya ve karşılığında nakit para almaya başlaması; toprağa bağlı üretim yapan geleneksel geniş
aile tipinin çözülmesinin sosyolojik bir sonucudur. Artık kent yaşamındaki kadın, çekirdek aile
yapısında var olmaya başlamıştır.
Kent yaşamında yer alan sosyal ilişkiler, köy ve kasabadaki ilişkilerle karşılaştırıldığında
daha formal bir yapı göstermektedir. Kentte, çeşitli türde insanlar arasında kurulan ilişkiler bu
formal ilişkileri oluşturur. Köydeki insanların homojen yapısı şehirde görülmemektedir. Birbirini
tanıyan insanlar arasındaki ilişkiler yüzeysel kalmaktadır. Bunun yanı sıra ailenin bazı
fonksiyonlarını okullar, çocuk yuvaları, yardım kurumları üstlenmeye başlamış, yeni müesseseler
ortaya çıkmıştır (Nirun, 1991:192).Köydeki cemaat yaşamının yerini cemiyet yaşamı almıştır.
İnsanların birbirinden uzaklaştığı ve yalnızlaştığı şehir ortamında, kadınların ailede üstlendikleri
görevler sözlü kültür ortamının yaşandığı köy ve kasabaya göre daha karmaşık hale gelmiştir.
Kamusal alanda çalışan anne, bir yandan erkeğe ait olduğu düşünülen maddi kazanç
sağlama görevini üstlenirken aile içinde yemek ve temizlik işleriyle uğraşmak, bebeğin bakımını
sağlamak gibi geleneksel kadın rolünün gerektirdiği işleri de yapmak zorunda kalmıştır ( Tezcan,
2000: 234 ). Köyde ve kasabada kadınlar arasında kurulan yakın komşuluk ilişkileri kent kadını
için geçerliliğini yitirmiş konumdadır. Zamanının büyük kısmını iş ve aile hayatına ayıran kadının,
kentlerin heterojen insan tipleri arasında sıkı komşuluk bağları kuramamıştır. Öte yandan
kadınların komşuluk ilişkilerinin yerini tutan bir başka sosyal ortam olarak “kabul günleri” ortaya
çıkmıştır. Kabul günleri “erkeklerin girmediği” kadın dünyasını simgeler görünmektedir.
Kasaba ve kentlerde kabul günlerinin uygulanmasında temel faktörlerden biri yalnız ve
yaşadığı çevreye yabancı kadınların kendi aralarında içsel bir dayanışma sağlamaları şeklindedir
(Kandiyoti, 2007: 36). İkinci temel faktör daha çok kent kadınlarına özgüdür. Kadının çalışma
hayatında yer alması, konuk kabul etme olgusunu belirli bir standarda eriştirmiş, belirli gün ve tarih
dilimleriyle sınırlandırmıştır; çünkü çalışan kadın için habersiz gelen konuğu ağırlayacak zaman
yoktur (Tezcan, 2000: 202).
Yazılı kültür ortamında kadın özellikle kent yaşamı içinde yer alan okur-yazar, eğitimli ve
çalışan kadınlar açısından değerlendirilmeye alınmıştır. Kent dışında da bu özelliklere sahip
kadınlar yer almakla birlikte köy ve kasaba kadınlarının yazılı kültür ortamı içindeki özelliklerinde
derin farklılıklar bulunmamaktadır. Bu nedenle bu iki kesimde yaşayan kadınlar, sözlü kültür
ortamı içinde değerlendirilmiştir. Yazılı kültür ortamı kentli kadınlarının ve annelerinin
değerlendirmeye alınan sosyal statüler ve aile ilişkileri, annelerin ninnileri hangi bağlamlarda
ürettiklerini belirlemek açısından gerekli görülmüştür. Kent yaşamında kamusal alanda yer alan
kadın, sözlü kültür ortamının kadın tipine göre formal ilişkiler içinde yer aldığından daha yalnızdır,
ancak bilinçlilik düzeyi daha ileri düzeydedir. Eğitime, öğrenmeye ve okumaya yönelik faaliyetleri,
yazılı kültür ortamındaki kadına çok yönlü bir bakış açısı kazandırır. W.Ong’un da belirttiği gibi
yazı, bölünmeyi ve yabancılaştırmayı getirmekle birlikte daha üstün bir birlik de sağlar. Benlik
duygusunu pekiştirir ve insanlar arasında bilinçli bir etkileşim kurar. Yazı, bilinç düzeyini yükseltir
(Ong, 1999: 209).
Yazılı kültür ortamında kadın daha içe dönüktür ve kendi dünyasına yönelmiştir. Sözlü
kültürün yarattığı kişilik, okur-yazar kişiliklerden daha az içe kapalı, dış dünyaya ve topluma daha
açıktır. Sözlü iletişim insanları birleştirir. Yazı ve okuma işi ise kişinin tek başına yaptığı ve kendi
iç dünyasına döndüğü eylemleri kapsar (Ong 1999, 87-88). Yazılı kültür ortamında yaşayan
annenin geleneksel yapıdan kopuşu ve içe dönüşü halk kültürü ürünlerini yaşatmasını ve devam
ettirmesindeki rolünü zayıflatmaktadır (Tezcan, 2000: 235). Bu nedenle anne geleneksel ninnileri
söylemekten de uzaklaşmaktadır. Okur-yazar kadının belleği zayıftır. Hazır ninni kalıplarını
kullanmak yerine bireysel yaşamının içe dönük ifadelerini dile getirmeyi tercih etmektedir. Bu
bağlamda okur-yazar kadına sunulan ninni kitaplarının da temel amacı geleneksel ninnilerin
unutulmasını engellemek, bebeğin eğitiminde yeniden işlevselliğini sağlamaktır. Fakat burada
gözden kaçırılmaması gereken nokta, yazılı kültür ortamında ninnilerin yazı yoluyla çocuğa
aktarılamayacağı gerçeğidir. Anne, bebeği uyutmak üzere ninni metni okumamakta ya da
yazmamaktadır. Yazılı kültür ortamında anne, çoğu zaman geleneksel ninni kalıplarını
kullanmadan kendi günlük yaşamında söyleyebildiği her türlü ezgili yapıyı bebeği uyutmak için
kullanır. Bu popüler bir şarkı olabildiği gibi okullarda öğretilmiş bir çocuk şarkısı, hatta kendi aile
yaşantısını dile getiren doğaçlama yoluyla ortaya çıkmış bir şarkı da olabilmektedir. Yalnız
başınayken de, kabul günlerinde de, akrabalarla birlikteyken de kent yaşamının sağladığı her türlü
bilgi ve deneyim sayısız konuda ve ezgide ninni üretmekte ve canlı bir gösterim içerisinde bebeğe
aktarılmaktadır.
Kısaca söylemek gerekirse yazılı kültür ortamında yer alan anneler, ninnileri yine sözlü
bağlamda icra etmekte fakat geleneksel ninnilerin yanı sıra, kent ortamının yarattığı her kayna ktan
beslenerek evde, kabul günlerinde, akrabalarıyla birlikteyken ya da erkeklerin bulunduğu
ortamlarda ninni icra edebilmektedir. Bu icrada kalıp ifadelere, ezgisel ve konusal sınırlamalara
rastlanmamaktadır. Sözlü kültür ortamında ninniler genellikle ağıt, mani, türkü gibi türler arasında
yaşanan geçişlerle oluşturulmakta iken yazılı kültür ortamı, her tür popüler kültür ürününün
ninnilerde kullanılmasına olanak sağlamıştır.
Değişen kültür yapılarına paralel biçimde ninniler konu ve ezgi bakımından geleneksel
kalıpların dışına çıkmış ancak ninnilerin hacminin kısalması noktasında ters orantı yaratmıştır.
Sözlü gelenek ortamında yaygınlaşmış geleneksel ninnileri bilen ve bebeğini uyuturken
söyleyen Aydın-Çineli Binnaz Uygun, her bir ninni icrasında sayısız ninniyi art arda
söyleyebildiğini ifade etmektedir.(K.K. 3 )
Uyusun da büyüsün ninni
Tıpış tıpış yürüsün ninni
Neni oğlum neni
Eeee eeee oğlum eee
Nen oğlum nen nen
Neni de yavrum nenni
Nenni de oğlum nenni
Uyusun da büyüsün neni
Güllere boyansın oğlum neni
Dandini dandini dastana
Danalar girmiş bostana
Kov bostancı danayı
Yimesin lahanayı
Asmaya kurdum salıncak
İçine de koydum oyuncak
Uyu dedim oğlum uyuyacak
Nenni de yavrum nenni
Babası da gitti pazara
Uğramasın nazara
Hadi benim yavrum uyusun
Uyusun da oğlum büyüsün
Binnaz Uygun, ninnileri yukarıdaki gibi söylerken ezgiyi değiştirmemiş dörtlük yapısına
bağlı kalmış ve geleneksel ninni kalıplarını kullanmıştır. Bu ölçütler ninnilerin icrasını daha kolay
hale getirdiğinden ninni dörtlüklerinin sayısı artmıştır.
Yazılı kültür ortamında yetişmiş ve kent yaşamının koşulları içinde olan bir başka annenin
söylediği aşağıdaki ninni, hacimdeki değişime örnektir.
Annesinin güzel bir kızı varmış
Bu kız’ın adı Elif Naz’mış
Annesi Elif i çok çok severmiş
Babası Elif i çok çok severmiş
Uyu Elif Naz uyu Elif Naz
Uyu Elif Naz uyu Elif Naz (K.K 4)
Tülay Yavaş, yukarıdaki ninniyi kızını her uyuttuğunda söylediğini belirtmektedir. Ninniyi
nasıl söylemeye başladığını ise şöyle anlatmaktadır. “Aslında ben ninni bilmiyorum, ama kızım
doğduktan sonra onu uyutmak için bunu uydurdum. Her uyutuşumda bu ninniyi söyledim, o da
dinledi, sonra uyudu. Melodisi galiba bir çocuk şarkısı, bir yerlerden aklımda kalmış”. Görüldüğü
gibi yazılı kültür ortamında geleneksel kalıpların unutulmaya başlaması ninninin üretimini
sınırlamakta, bu durum da ninninin daha kısa söylenmesine neden olmaktadır.
Yazılı kültür ortamında icra edilen ninnilerin yapısal ve tematik değişimi sözlü gelenekte
yaşatılan ninnilere göre daha bireysel nitelikler göstermeye başlamıştır. Yazılı kültür ortamına ait
gelişmelerle benlik bilincini kazanmaya başlayan anne elektronik kültür ortamının araç ve
gereçleriyle yeni iletişim ortamlarında yeni iletişim biçimleri geliştirir. Fakat bu iletişim sözlü
kültür ortamındaki gibi aracısız, yüz yüze değil, teyp, radyo, televizyon, bilgisayar ve CD, internet
gibi tek yönlü bir iletişim sunan araçlarla kurulur. Yazılı kültür ortamının metinle sınırlanmış
araçlarının yerini görsel ve işitsel medyanın almış olması annenin, bağlamından kopmuş ninnilerin
yeni formlarına bu ortamlarda rastlamasına neden olmuştur. Çünkü bu görsel ve işitsel araçların
sunduğu ninniler yazıya değil söze dayalıdır. Bu bakımdan yazılı kültür ortamının yarattığı
ninnilerden farklılık göstermektedirler. Doğaçlama yapmak yerine elektronik kaynakların
sunduklarını kullanmak sözlü geleneğe ait ninnilerin icra karakterini tamamıyla değiştirmiştir. Sözü
edilen iletişim araçlarının anne ve ninniler için sağladığı yenilikler, çeşitli devlet kurumları
tarafından kontrol edilmiş; eğlence ve eğitme gibi iki farklı amaca hizmet edecek hale getirilmiştir.
Kitleleri eğlendirmek çeşitli değer ve bilgileri benimsetmek gibi amaçlara medya karşılık
vermektedir. Medya; mesajları, sembolleri genel nüfusa iletir. Eğlendirmek, bildirmek/haber
vermek toplumun örgütlü yapılarına insanları bütünleştirecek değerleri, inançları ve davranış
kurallarını işletmek medyanın görevleridir. (Doğan, 2005: 343). Özellikle radyo ve TV
programlarında RTÜK'ün belirlediği ilke ve kuralların uygulanması, ninnilerin bilinçli bir
değerlendirmenin sonucunda yayımlanmasına neden olmuştur. Sözlü kültür ortamında ve yazılı
kültür ortamında belli kalıplara ve kurallara bağlı kalmaksızın üretilen ninniler; elektronik kültür
ortamında, tek yönlü iletişim içerisinde, önceden hazırlanmış biçimde bebeği uyutma amacından
uzaklaşmış şekilde yer almıştır. Bu tür ninnilerin işlevi en genel anlamıyla bebeği uyutmak değil
dinleyiciye duygu aktarmaktır. Ancak yine kadınlarca söylenen bu ninnilerde geleneksel ninni
kalıplarının kullanıldığı görülmektedir.
Aşağıdaki ninniler TV, radyo veya CD çalar yoluyla kadına ulaşan anonim Türk halk
ninnilerdendir.
“Adalardan Çıktım Yayan” - Sevcan Orhan (seslendiren)
Adalardan çıktım yayan
Gardaş atlı bacı yayan
Digel bu dertlere dayan
Nenni nenni nenni nenni nen ni
Nenni nenni nenni bebek ey
Bebeğin beşiği çamdan
Yuvarlandı düştü damdan
Bey babası gelir Van'dan
Nenni nenni nenni nenni nen ni
Nenni nenni nenni bebek ey
“Kımızı Gül Demet Demet”-Aysun Gültekin ( seslendiren)
Kırmızı gül demet demet
Sevda değil bir alamet
Balam nenni yavrum nenni
Gitti gelmez o muhannet
Şol revanda balam kaldı
Yavrum kaldı balam nenni
Kırmızı gül her dem olmaz
Yaralara merhem olmaz
Balam nenni yavrum nenni
Ol tabipten merhem gelmez
Şol revanda balam kaldı
Yavrum kaldı balam nenni
“Alma Attım Yuvarlandı”-Mircan Kaya (seslendiren)
Alma attım yuvarlandı
Gitti beşiğe dayandı
Bebek uykudan uyandı
Nenni oğul oğul
Nenni yavru yavru
Nenni bebek bebek
Nenni yavru yavru
Nenni balım oy
Sana bebek diyemedim
Kalkıp meme veremedim
Nenni oğul oğul
Nenni yavru yavru
Nenni bebek bebek
Nenni balım oy
Deve gelir katar gider
Çamurlara batar gider
Yavrusunu atar gider
Nenni oğul oğul
Nenni yavru yavru
Nenni bebek bebek
Nenni yavru yavru
Nenni balım oy
Sana bebek diyemedim
Kalkıp meme veremedim
Nenni oğul oğul
Nenni yavru yavru
Nenni bebek bebek
Nenni balım oy
“Ninni”- Aslı Güngör (seslendiren)
Ninni bebeğime
Uyusun benim güzel meleğim
Uyusun benim küçük sevgilim
Büyün bitanem çiçeğim ninni
ninni
Ninni bebeğime
Uyusun benim güzel meleğim
Uyusun benim küçük sevgilim
Büyün bitanem çiçeğim ninni ninni
Grup Deli - Ninni ( seslendiren)
Dandini dandini dastana
Danalar girmiş bostana
Kov bostancı danayı
Bitirdi lahanayı
Dandini dandini dastana
Danalar girmiş bostana
Kov bostancı danayı
Bitirdi lahanayı
Uyusun da büyüsün ninni
Tıpış tıpış yürüsün ninni ...
Yukarıdaki ninniler sözlü gelenekte bebekleri uyutmak amaçlı söylenmekteyken elektronik
kültür ortamında türkü olarak algılanmış ve ninni, temel kullanım amacından uzaklaşmıştır. Başka
bir deyişle sözlü gelenekte türküler, ninniler bebeği uyutmak amacıyla icra edilirken elektronik
kültür ortamında ninniler, büyük oranda yetişkinleri eğlendiren duygulandıran türkü ya da popüler
şarkı haline gelmiştir. Televizyonda, radyoda, CD’de bulunan bu şarkı ve türküler yazılı kültür
ortamında icrası zayıflayan geleneksel ninnilerin, yeniden anneye hatırlatılışı şeklinde dolaylı bir
görev yüklenmiş durumdadırlar. Annenin yazılı kültür ortamında, özellikle de büyük kentlerde,
geleneksel ninnileri belleğinden silmeye başlaması olgusu elektronik kültür ortamının iletişim
araçları ile yeniden bu ninnileri annenin hayatına sokmuştur. Anadolu’nun çeşitli bölgelerinden
derlenmiş, geleneksel ninnilerin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş CD’ler annelerin hafızasında
yeniden yer etmeye başlamıştır.
Bu tür çalışmalardan biri Mircan Kaya’nın “Bizim Ninnilerimiz” adlı çalışmasıdır. Albüm;
Uyusun Da Büyüsün, Fış Fış Kayıkçı Ninnilerin Merdanesi, Bol Soğanlı Börülce, Eşekli Ninni,
Yağmur Yağar Sere Serpe, Dandini Dandini Dastana, Atem Tutem Men Seni, Çamlıbel' den
Çıktım Yaya, Uyu Yavrum Yine Sabah Oluyor, Alma Attım, Danalı Bebek aldatını taşıyan on iki
ninniyi bir araya getirmektedir. Ninnilere Kaya’nın sesine; bağlama, cura, klarnet, klasik kemençe
gibi çalgılar eşlik etmektedir.
Yaptığı çalışmanın amacını müzik Yönetmeni Emin İngüs; “Anadolu'nun sesini, kendi
çocuklarına doğru ve dürüst ulaştırmaya çalıştım.” sözleriyle belirtmektedir. 2005 yılında
yayımlanan bu CD, kısa sürede tanınmış, annelerin bebeklerine dinlettikleri ninniler arasında yer
almıştır. Burada dikkat çekici olan nokta, ninni icracısı “annenin” yerini CD, kaset, TV gibi görsel
ve işitsel araçların almış olmasıdır. Anneler hazır ninni CD’lerini bebek için kullanmayı tercih
etmiş görünmektedirler. Bebeğin bu şekilde uyutulmasında annenin ninni üretmesine gerek yoktur.
Bu bağlamda elektronik kültür ortamındaki anne pasifize edilmiştir.
Kalan Müzik tarafından hazırlanmış olan “Anadolu Ninnileri ” adlı kitap ve CD, M. Sabri
Koz’un hazırladığı “Her Güne Bir Ninni” adlı CD’li kitap, Rüya Ersavcı’nın „Ninniler’ adlı
albümü belirtilen amaçlara hizmet eden ninni çalışmalarıdır.
İzmirli Selda Şahin, “Oğluma ninni söylemedim hiç, bilmiyorum zaten, ama CD’ler
almıştım, onları dinleyerek uyuttuğum çok olmuştur. Mesela bir tanesi “Mışıl Mışıl Ninniler”
adındaydı. İçinde hem Türkçe hem de İngilizce ninniler vardı, oğlum ona alışınca ben de
rahatladım” demekte ve bu tür ninnilerin tüketicisi olduğunu belirtmektedir. ( K.K.5)
Halk kültürüne ait değerlerin yeniden üretimini sağlamayı amaçlayan çalışmalardan biri de
TRT’nin “Ninni" adıyla satışa sunduğu belgesel DVD’dir. Belgesel ayrıca TRT 2’de
yayımlanmıştır. DVD’de farklı yörelerden farklı sosyal statüdeki annelerden derlenmiş çok sayıda
ninni ve bebeklerin bakımına ilişkin âdet ve uygulamalar bulunmaktadır. Eserde sözlü gelenekte
yaratılan ninniler elektronik kültür ortamı anneleri için bilgi verici, eğitici formatta hazırlanmıştır.
Elektronik kültür ortamı ninnilerinin yalnızca TV, radyo, CD ya da DVD’ler yoluyla
aktarıldığın söylemek doğru olmaz. Anneler bu yollarla öğrendikleri ninnilere kimi zaman kendi
yaratıcılıklarını ekleyerek de ninni söyleyebilmektedirler. Ancak görüldüğü gibi anneler, elektronik
kültür ortamının sağladığı kaynaklar ölçüsünde ninnilere yer vermektedirler. Çünkü elektronik
kültür ortamının genel karakteri bireyin aktif üretimi yerine bireyin hazır bilgiye en hızlı ve kolay
yoldan ulaşmasını sağlamaktır. Teknolojik gelişmelerle örgütlenmiş toplumlarda yüz yüze kurulan
ilişkiler giderek azaldığından kadınların söylediği ninniler de icra ediliş tarzı bakımından
gelenekten ayrılmıştır. Anneler televizyonda, internette ya da teypte çalan ninniyi bebeğine
dinleterek onun uyumasını sağlamaktadır. Böyle bir ortamda söze dayalı iletişim bulunmadığından
anne duygusal yoğunluğunu kendi dilinden aktaramamaktadır. Bu, anne için de bebek için de bir
içe dönüş yaşatır.
Öte yandan medya araçları ninnilerin geniş kitlelere yayılması işlevini yüklenmekte
geleneksel ninnilerin yeni ve özgün dönüşümlerini sağlamaktadır. Özellikle internet, bu konuda
etkili bir iletişim ortamı oluşturmuştur. Kadınlara ve annelere yönelik internet siteleri; kadın
sağlığı, çocuk bakımı ve eğitimi, kişisel bakım, magazin, ev dekorasyonu hobi, eğlence, yemek
tarifleri gibi sekmeleri içermektedir.Bu sitelerden bazıları “kadınca.net”, “kadınınyüzü.com”,
“bebekkokusu.com”, “bebekbilgi.com”, “webanne.com”, “bebek.com”dur. Bu sitelerde yer verilen
ninniler hem sözlü gelenekte yaşayan hem de İpek Acar, Kayahan, Candan Erçetin, Aydilge, Aslı
Güngör, Münire Ayla Kıraç, Toygar Işıklı gibi ses sanatçılarının yazdığı ninnilerdir. Bunların
birkaçı aşağıda yer almaktadır:
Kayahan- E bebeğim ee ee ee:
Minik minik kolları
Düşmüş iki yanına
Başı düşmüş yastığa
Uyuyor mışıl mışıl
E bebeğim ee ee ee
E bebeğim ee ee ee
Kirmizi pabuçlari
Duruyor başucunda
Başi düşmüş yastiğa
Uyuyor mişil mişil
E bebeğim ee ee ee
Minik minik kollari
Düşmüş iki yanina
Dalmiş pembe düşlere
Dünyalardan habersiz
E bebeğim ee ee ee
Yum usulca gözlerini
Uzat üşümüş ellerini
Sakla o masum yüreğini
Zaman gibi sessiz uyu
Bu dünya dipsiz bir kuyu
Pamuktan kalbin solmadan
Hayat yüzüne vurmadan
Uyu yavrum uyu
Bu dünya dipsiz bir kuyu
Uyu melek yüzlüm uyu
Bu dünya dipsiz bir kuyu
Ceylan gibi yüzün olsun
Selvi gibi boyun olsun
Talihin hep açık olsun
Uyan güzel kızım
Uyan melek kızım
Uyan canım kızım
Uyan uyan oy
Güftesi ve bestesi belli kişilere ait olan bu tür ninniler sözel dokusu, yapısal nitelikleri
bakımından geleneksel ninnilere, birkaç örneği dışında, çok uzak değillerdir. Fakat
seslendirilişlerinde kullanılan müzik aletleri, ağır ritimlere sahip farklı ezgileri, ninnilere yeni ve
özgün nitelikler kazandırmıştır. TV, CD çalar, radyo ve elektronik kültür ortamının en güçlü
iletişim kaynağı olan internet, anneler için yeni ve özgün ninnilerin paylaşıldığı yayıldığı ve
yorumlandığı farklı bir kültür ortamı yaratmıştır.
Sonuç olarak; sosyal ve kültürel değişimlerinin yarattığı yeni şartlar Türk halk ninnilerinin
icrasının kimliğini ve icra bağlamını doğrudan etkilemiştir. Sözlü kültür ortamında geleneksel
ninniler yaygınlık göstermiş; belli kalıp ifadeler, annenin doğaçlama yeteneğiyle birleşerek sayısız
varyant ortaya çıkarılmıştır. Bunun en temel nedeni köy ve kasaba çevresinde yaşayan kadınların
yüz yüze ilişkiler kurduğu ve dış dünyanın uyaranlarından uzak kaldığı bir ortamda yaşamalarıdır.
Bu durum eril dilin kadının söylediği ninnilerde daha net görülmesine neden olmaktadır. Kadının
toplumsal cinsiyet rolü ataerkil anlayış doğrultusunda biçimlenmiştir. Sınırlı bir çevrede kamusal
mekandan uzakta yaşam sürdüren kadın ninnilerde kendi yaşamında önem taşıyan unsurları
dillendirmektedir. Erkeklerin ve kadınların toplumsal cinsiyet rolleri anneler tarafında yeniden
üretilmekte ve aktarılmaktadır. Çocuk, içinde bulunduğu toplumsal kuralları bu yolla
öğrenebilmektedir.
Yazılı kültür ortamının biçimlendirdiği kadın, geleneksel yaşamdan kısmen uzaklaşmış
olmakla birlikte eril söylemi devam ettire gelmiştir. Ancak ninnilerin icrası ve içeriği değişmeye
başlamıştır. Sözlü gelenekte doğaçlamaların gösterdiği yaygınlık yazılı kültür ortamında hafızayı
zayıflatmış, kalıp ifadeleri azaltmıştır.
Elektronik kültür ortamı sözel icranın başlı başına yeni bir karaktere büründüğü, daha çok
kentli ve eğitimli kadının içinde yer aldığı bir ortamdır. İnternet, televizyon gibi yeni gelişen
iletişim araçları yüz yüze ilişkileri azaltmış sözlü geleneğe de yeni bir boyut kazandırmıştır.
Özellikle çalışan kadınların zaman sıkıntısı ve yoğun iş temposunun yarattığı yorgunluk, annenin
bizzat ninni icrasını engellemekte, bunun yerini TV, internet, CD ve teyplerin sunduğu ninniler
almaktadır. Bu ninniler profesyonel müzisyenler tarafından icra edilmiş olmaları bakımından anne
tarafından üretilen ninnilerden uzaklaşmış görünmektedir. Popüler kültürün yarattığı söz ve ezgiler,
geleneksel ninnilerin yanında kendini göstermeye başlamıştır. Sözlü gelenekte bir anlamda kadının
kendini ifade etme biçimi olarak değerlendirilebilecek ninniler, elektronik kültür ortamında bu
niteliğini kaybetmeye başlamıştır. Ancak ataerkil söylemlerden uzak kalınmadığı da gözden
kaçırılmamalıdır.
KAYNAKÇA
ONG Walter J., Sözlü ve Yazılı Kültür, çev. Sema Postacıoğlu Banon, İstanbul, Metis Yayınları,
1999
KANDİYOTİ Deniz, Cariyeler, Bacılar, Yurttaşlar, çev. Aksu Bora vd. İstanbul, Metis
Yayınları, 2007
NİRUN Nihat, Sosyal Dinamik Bünye Analizi, Ankara, Atatürk Kültür Merkezi Yayını, 1991
ÇELEBİOĞLU Amil, Türk Ninniler Hazinesi, İstanbul, Kitapevi Yayınları, 1995
ÇOBANOĞLU Özkul, Aşık Tarzı Kültür Geleneği ve Destan Türü, Ankara, Akçağ Yayınları ,
2000
KOZ M. Sabri, Her Güne Bir Ninni, İstanbul; Yapı Kredi Yayınları, 2005
İMANÇER Dilek, “Feminizm ve Yeni Yönelimler”, Doğu- Batı, Ankara, Doğu- Batı Yayınları,
cilt. 19, 2002
ORTAYLI İlber, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, İstanbul, Hil Yayınları, 1995
DOĞAN İrfan, İletişimi Anlamak, Ankara, Pozitif Matbaacılık, 2005
ÖZDEMİR Nebi, Medya Kültür ve Edebiyat, Ankara, Geleneksel Yayıncılık, 2008.
Kaynak Kişi 1.
Kaynak Kişi 2.
Kaynak Kişi 3.
Kaynak Kişi 4.
Kaynak Kişi 5.
Çocuk Sayısı
Kaynak Kişiler(K.K): Ad soyad Yaş Meslek
Yer
Marmaris
Ankara
Aydın
2 kız çocuk
2 kız çocuk
Çiftçi,
Ev hanımı
Ev hanımı
Muhasebeci
Öğretmen
2 kız 3 erkek torun
Ankara-Polatlı 2 kız çocuk
İzmir 1 erkek çocuk.
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 6/4 Fall 2011
Dr., Öğretmen MEB. El-mek:songulcekc@gmail.com