ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ-TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ |
Anasayfa | Makale Bilgi Sistemi | Konu Dizini | Yazarlar Dizini | Kaynaklar Dizini | Makale-Yazar Listesi | Makale Sayısı-Tarih Listesi | Güncel Türkoloji Kaynakçası |
Atatürk Araştırmaları || Çukurova Araştırmaları || Halkbilim || Dilbilim || Halk Edebiyatı || Yeni Türk Dili || Eski Türk Dili Yeni Türk Edebiyatı || Eski Türk Edebiyatı || Dil Sorunları || Genel || Tiyatro || Çağdaş Türk Lehçeleri |
Folklor Tedkîkînde Sîyasal ve KÜltÜrel ÜstÜnlÜk Davasi
Türk Dünyası incelemeleri Dergisi / Journal of Turkish World Studies, X/2 (Kış 2010), s.133-144.
Azerbaycan Halk Cumhuriyetinin (1918-1920) hâkimiyeti¬
ni yıkıp yerine Sovyet Sosyalist Cumhuriyetinin kurulması
birçok aydının vatanı terk etmesiyle sonuçlandı. Göçmek zo¬
runda kalan bu insanlar uzun yıllar halkının esaretten kur¬
tulması için mücadele etti. Sovyet hâkimiyeti sadece Azer¬
baycan’ın servetlerine el koymamıştı, aynı zamanda halkın
yarattığı edebiyat örneklerini da sosyalist ideolojiye göre ba¬
zen yasaklamış, bazen de tahrif ederek kendi ideolojisine
uydurarakyaşamasmaizin vermiştir. GöçteolanAzerbaycan
aydınları bu baskıya karşı mücadele etmiş, halkın yarattığı
bütün eserleri düzgün, tahrif edilmeden korunmasına, öğre¬
nilmesine çalışmıştır.
Anahtar kelimeler: Göç, Sovyet, folklor, halk, azaldık.
After the government of the Azerbaijani National Republic
(1918-1920) was overthrown and the SovietSocialistregime
was established, a lot of scholars and intelectuals had to
leave theirmotherland. These people, who had to emigrate,
fought to save their nation from enslavement for longyears.
The Soviet government not only appropriated the national
resources of Azerbaijan, but also barred because ofsocialist
ideological reasons the literary works created by the nation
or in some cases allowed their existence only after those
literary works were distorted and adapted to its own
ideology. Azerbaijani scholars in the emigration fought
against this suppression and tried to study and protect all the
Doç. Dr., Bakü Kizlar Üniversitesi Öğretim Üyesi, Bakü/AZERBAYCAN.
folklore samples in their original, correct and undistorted
versions.
Keywords: Emigration, Soviet, folklore, nation, freedom.
Vatanının Rus-Sovyet hâkimiyeti tarafından işgaline tahammül edemeyerek diğer ülkelere
göçmek zorunda kalan yüzlerle Azerbaycan evladı mücadeleden bir an da olsun, geri çekil¬
memiş, ana toprağının yadların elinden kurtulması için daim çaba göstermişlerdir. Azad bir
ülkede yaşayan bu aydınlar Azerbaycan’da baş veren haksızlıkları izlemiş, Sovyetlerin yalnız
maddi servetleri talamakla kalmayıp halkın yarattığı manevi zenginliyi de mahvetmesine
karşı itiraz seslerini yüceltmişler. Onlar bir gün mutlaka hürriyet arzularının gerçekleşece¬
ğine ümitlerini yitirmemiş, halkın manevi servetlerinden bu büyük emeli gerçekleştirmek
için bir vasıta gibi yararlanmışlardır.
Bundan ilave, Azerbaycan’ın zengin halk edebiyatının korunması, gelecek nesillere
bozulmadan, doğru şekilde ulaştırılması, dünyada tanıtılması için onların yayınlanmasıyla
ilgili ciddi işler görmüşlerdir. Sovyet sansürü yasak etmekle yanaşı, bazen de halkın yarattığı
efsane, masal, mani, destan, rivayet ve diğer örnekleri sosyalist ideolojisine uygunlaştırmakla
tahrif ettirmeğe, kendi tarzından uzaklaştırmaya kalkmıştır. Bu da muhacerette itirazlara
sebep olmuştur.
Muhaceret matbuatı, hususen Ahmet Caferoğlu’nun redaktörlüğü ile yayınlanmış
olan “Azerbaycan Yurt Bilgisi” dergisi edebi yapıtların ideolojik bir anlayışa sokulma giri¬
şimlerine karşı ardıcıl makaleler yayınlamıştır. Öyle ki, Abdülkadir Süleyman söz konusu bu
derginin ilk sayılarından başlayarak birkaç sayısında yayınladığı “Türk kavimlerinin halk
edebiyatında Rus istilasının inikâsı” adlı makalesinde esaret prangaları taşıyan bütün Türk
dilli halkların folklorunu gözden geçirirken bu problemlere dikkati çekerek şöyle yazıyor:
“... Türk halk edebiyatı ve halkiyatı kendi aydınlarımız tarafından ihmal olunmuş, ancak
köle millete mensup olan işgalcilere karşı başarılı bir şekilde toplanabilmiştir. Bu edebiyatı
işgalcilere müstemlekeciye nakledenler Rus istilasına dair halkın oluşturduğu destan ve tür¬
küleri bir sır olarak saklamış, ya da ‘Rus memuru’sandıklan işgalcilerin hatırını kırmayacak
bir şekilde tahrip etmeye mecbur kalmışlardır!’1
M. E. RESULZADE SOVYET İDEOLOJİSİNE KARŞI MÜCADELEDE
Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin büyük önderi M. E. Resulzade “Şekilce de, muhte¬
vaca da Ruslaştırma”2 adlı makalesinde ise Bolşeviklerin edebi eserler için ileri sürdüğü “bi¬
çimce milli, mazmunca sosyalist” prensibinin arkasında duran çirkin niyeti uzakgörenlikle
şerh etmiş, bu yolla milletlerin asimile olunarak, “Sovyet milleti” adı altında yalnız Rusların,
onların dili ve edebiyatının muhkemleşmesine şerait yaratıldığını yürek ağrısı ile ileri sürür¬
dü. Müellif Sovyetlerin ilk faaliyetinin Türk milletlerini dünyanın ekser devletlerinin de
istifade ettiği Latin grafikasından uzaklaştırarak Kiril alfabesine geçmesi ile şekilce Ruslaş¬
tırma siyasetinin başa çatmış olduğunu, artık mazmunun da mahvı için her tür faaliyet gös¬
terildiğini makalesinde kayıt ediyordu: “Millet nevi beşer, vatan da yeryüzü tasavvur olu¬
nurdu. Lenin: ‘Rusların menfaatleri cihan inkılâbının menfaatlerine feda olsun’, - diyordu.
Bu suretle Sovyet hâkimiyetine düşen milletler sosyalizm kozmopolitizmi ile aldatılıyordu.
Milletçiliğin - şovenizm, vatanseverliğin de kapitalistçe aldatma olduğu her tarafta ve herke¬
se ısrarla telkin olunuyordu”.3
Bir müddet geçtikten sonra Sovyet hükümetinin muhkemleşmesi ile artık sosyalizmin
“Rusçuluk” olduğunun aşikâra çıktığını gösteren M. E. Resulzade tahsile ve medeniyete bu
münasebetin çok ciddi tesir ettiğine hususiyle dikkat yetiriyordu. Böylelikle, “dünyanın ilk
inkılâpla değişen” Rus milletinin diğerlerinden üstünlüğü meselesinin öne çekildiğini ve
mahkûm milletlerin mahz buna uygun olarak kendi edebiyatlarını, tarihlerini yeniden ya¬
ratmağa tahrik edildiğini sübuta yetiren M. E. Resulzade yazıyor: “Diğer adı ‘Sovyet milleti’
olan Rus milletini övmek Sovyet hâkimiyetini kabul etmiş bütün milletlere farzdır. Çünkü:
‘O cihan inkılâbı fikrini kabul ve tatbik eden ilk millettir. Dünyanın bütün ihtiralarını, en
ileri fikirlerini o bulmuş, o vermiştir! Onun yolundan yürümek, onun tarihi ile öğünmek,
onun kafası ile düşünmek milletlere zillet değil, ancak şeref getirir’. Kozmopolitizm şimdi
bir irtica, bir kapitalist zihniyettir; asıl insani ve inkılabî fikir Sovyet patriotizmi denilen Rus
milletçiliğidir. Rus milleti tarihte Rus mahkûmu milletlerin muallimi olmuş, onlara medeni¬
yet dersi veren bir ağabeyi vazifesine yükselmiştir”.4 Böyle bir münasebetin halkın manevi
servetlerinin tahrifine, yanlış tebliğ edilmesine, bazen ise tamamıyla yasaklanmasına getirip
çıkardığını gösteren M. E. Resulzade Sovyet hükümetinin ikiyüzlü siyasetini keskin tenkit
ediyor, tarihen diğer milletlerin yarattıkları eserlerin “yeni milli siyaset”e uygun tahlilinin
aparılmasına itiraz ediyordu: “Başkurd kahramanı Knaseri de eskiden oturtulduğu milli kah¬
raman tahtından yendiriliyor. Azerbaycan’ın, onunla beraber diğer Türk illerinin kahramanı
olan Dede Korkut hikâyeleri vatanseverliğin, halk yiğitliğinin, vefa ve fedakârlığının bir şah
eseri değil de, ‘ortaçağ derebeyi çapkıncılığı ile İslami geri fikirleri’ yayan bir irtica eseri
imiş!” 5
Mahz Türk halklarının manevi servetlerine düşmen münasebetin neticesinde geçen
asrın ortalarında halkımızın tarihinin, dilinin, edebiyatının, kültürünün, devletçilik anane¬
lerini Rusların bir millet gibi mevcut olmadığı daha eski çağlara taşıyan Kitab-ı Dede Korkut
eposunun yasaklanması aleyhine M. E. Resulzade kalemiyle isyan etmiş, “Dede Korkut Des¬
tanları”6, “Dede Korkut Oğuznameleri”7 makalelerinde bu hadisenin Sovyet ideoloji sistemi¬
nin narahatlığından doğduğunu göstermiştir.
Kısa bir zaman içerisinde dünya edebi fikrini meşgul etmeğe muvaffak olan, hakkında
onlarla tetkikat eseri yazılan, birçok dillere tercüme edilen bu abidenin Sovyetler Birliği’nde
keskin bir münasebetle karşılanması, hatta yasaklanması “sosyalist beraberliğinin çürüklü¬
ğünü” ortaya koydu. M. E. Resulzade “Dede Korkut destanları” makalesinde: “Türk halk
edebiyatının şah eseri bu destanlar son yılların siyasi günlük mevzusunu teşkil ettiler. Az¬
gınlaşmış Bolşevik Ruslaştırma siyaseti gereğince bunlar Azerbaycanlı aydınları yeniden
eleyip kızıl kalburdan geçirmeye vesile oldular”8 - yazarak, bu hâkimiyetin başka milletler
için nice felaketler getirdiğini gösteriyordu.
M. B. MEHMETZADE’NİN YARATICILIĞINDA SOSYALİST ÎDELOJÎSINÎN
TENKİTİ
M. E. Resulzade’nin yakın silahtaşı, Almanya’nın Münih şehrinde faaliyet gösteren
Sovyetler Birliği’ni Öğrenme Enstitüsü temsilcisi Mirza Bala Mehmetzade Bolşeviklerin
kendi hâkimiyetleri altında olan halkların edebi servetlerinin, adet ananelerinin mahvına
yönelmiş kölelik siyasetlerini muhtelif konferans ve sempozyumlarda maruzalarıyla, muha¬
ceret matbuatında makaleleriyle ifşa etmiştir. Onun 1928 yılında İstanbul’da Azeri Türk
Gençler Birliği’nde ettiği “Milletlerin uyanmasında destanlar”9 maruzası, “Dede Korkut”10,
“Dede Korkut ve Komünizm”11, “Türklük ve Komünizm”12 , “Edebiyat ve Komünizm”13 ve
diğer makaleleri büyük yürek yankısı ile bu probleme hasrolunmuştur.
Mirza Bala Mehmetzade’nin Almanya’nın Münih şehrinde neşrolunan “Kafkasya”
dergisinde 1952 yılında (sayı 8, s. 10-12) derc ettirdiği “Dede Korkut” adlı iri hacimli maka¬
lesinde Sovyet siyasi ideoloji sisteminin ayrı ayrı halk kahramanlarına, hemçinin onlarla
bağlı yaranan eserlere gayri peşekar münasebeti, milli manevi değerlerin çok zaman gayri
objektif tebliği meseleleri tenkit edilmiştir. Öyle ki, Kafkasya halklarının yiğit oğlu Şeyh
Şamil ve onunla bağlı yaranan eserlere karşı aparılan adaletsiz münasebet müellifi ciddi
narahat eden problemlerden biri olmuştur ve hemin makalede Mirza Bala yaranan siyasi
şeraiti tahlil ederken yazıyor: “Milli geçmişi, milli gururu ve tarihi, milli kahramanları te¬
rennüm etmek cinayet, günah hesap olunuyordu. Kafkasya’nın milli kahramanı Şeyh Şamil’i
1947 yılında SSRİ İlimler Akademi’nin Tarih Enstitüsü’nde Profesör Ecemyan Türkiye ve
İngiltere’nin casusu elan etti. Hâlbuki Azerbaycanlı Haydar Hüseynoğlu’nun (akademik
Haydar Hüseyinov) “XIX. Asırda Azerbaycan’ın ictimai tefekkür tarihi” adlı eserinde Şeyh
Şamil’in müspet cihetleri gösterilmişti”14 .
Mirza Bala Mehmetzade daha sonra akademik Haydar Hüseyinov’a karşı garezli mü¬
nasebet, Mircafer Bağırov’un ona verilmiş Stalin ödülünü geri alması hakkında malumat
veriyor, hemçinin bu yenilmez insanla bağlı yaranan eserleri hatırlıyor: “Rusya’ya karşı
apardığı 25 sene davam eden merdane mübarezesi ile hakkında kahramanlık destanlarının
yaranmasına sebep olan Şeyh Şamil tarihi kahraman olmakla beraber, efsanevi ve sembolik
olan ölmezmanevi şahsiyeti ile RusEmperyalizmi için tehlike yaratırdı ”15 .
Göründüğü gibi, bu büyük şahsiyetin neinki hakkında yaranan eserler, hatta adının
hatırlanması siyasi rejim için kabul edilmez idi, çünkü Şeyh Şamil Kafkasya’da gurur sembo¬
lüne çevrilmiş, onunla bağlı dillerde dolaşan efsane, rivayet, destan vs.’de bu bölgede yaşa¬
yan bütün halkların kahramanlık geçmişi, hemçinin hürriyet arzuları bedii ifadesini bulu¬
yordu.
Esarete, köleliğe karşı mübareze azminin hakem olduğu, halkları özgürlük, adalet uğ¬
runda mübarezeye ruhlandıran, Türk devletçilik ananesini eski çağlara taşıyan “Kitabi Dede
Korkut” ve Şeyh Şamil’le bağlı yaranan eserleri mukayese ederek onların yasaklanmasının
nedenlerini M. B. Mehmetzade bu makalesinde böyle şerh etmiştir: “Dede Korkut’taki mo¬
tifler ise tamamıyla başka kabildendir. Böyle ki, bu boylardaki hadiselerin cereyan ettiği
vakit ve yerin ne dünkü, ne de bugünkü Rusya ile bir alakası var. Dede Korkut’un devrinde
Ruslar hiç millet gibi mevcut değildi. Ona göre de Rus istilası ve bu istilaya karşı mübareze-
den sohbet böyle olmaz. Fakat avazında Şamil hakkındaki efsanelerde olduğu gibi, Dede
Korkut destanlarında da kahramanlıklarla dolu parlak geçmiş vardır. Odur ki, milletin milli
benliğini, milli şuurunu ve milli vicdanını terennüm ve ona büyük milli idealler telkin eden
bele bir eserin tebliğ ve tedrisine Moskova, şüphesiz ki, razı olmazdı”16 .
M. B. Mehmetzade “Dede Korkut ve Komünizm” makalesinde “Kitabi Dede Korkut”a
karşı hücumlardan bahs ederken bu münasebetin neinki destanın unutturulmasına getirip
çıkardığını, aksine ona olan merakın daha da artmasına, Türk dilli halkların bütünleşmesini
saklayan eposun varlığı ile insanların ruhtan düşmediği kanaatine gelmiştir: “Dede Korkut
destanı Azerbaycan Türkünün kızıl komünizm denizinde boğulmasına mani olan bir can¬
kurtaran olduğu için her milli kahraman gibi GPU tarafından sürgüne mahkûm edilmiştir.
Fakat Kızıl komünizmin bu şeytani tedbirleri Dede Korkut destanının kıymet ve önemini bir
kat daha yükseltmiştir. Dede Korkut destanının her bölümü vatana - memlekete, anaya -
ataya, kardeşe, aileye, topluma saygı ve sevgi duyguları ifade ederek aile ve toplum ananele¬
rinin korunmasını saklamıştır. Dede Korkut destanı milli olan her şeyin buharlaştırılmağa
çalışıldığı Sovyetler Birliği’nde Azerbaycan Türklerinin ve Türk dünyasının kendi örf, adet
ve ananelerine bağlı kalması sahasında önemli işler başarmıştır. “Dede Korkut” destanının
hayat, insan, varlık, ölüm, hayatın anlamı, ahlak kaideleri ile bağlı görüşleri Türk halklarını
bütünlendiren ve milletlerin uyanmasını sağlayan ortak destanıdır” 17.
M. B. Mehmetzade bu makalesinde halk arasında geniş yayılması sebebinden Türk
milletinin yenilmezliğinin, azametinin bedii aksi olan “Köroğlu” destanının yasaklanmasının
gayrimümkünlüğünü ve bu eserin Sovyet döneminde insanlara yaşamak hevesi, cesaret ve
kahramanlık ruhu aşıladığını kayıt etmiştir.
AHMET CAFEROĞLU SOVYET SANSÜRÜNÜN HAKSIZLIĞINA KARŞI
MÜCADELEDE
Azerbaycan halk edebiyatına sosyalizm muhitinde gayri peşekar münasebete karşı iti¬
raz edenlerden biri de aslen Gence’den olan, fakat Cumhuriyetin çöküşünden sonra muha¬
cerette vatan hasretiyle yaşamak mecburiyetinde kalan meşhur folklor araştırmacısı Ahmet
Caferoğlu idi. Sözün kudretinin kılınçtan keskin olduğunu “ustalık”la derk eden Sovyet san¬
sür sisteminin milli manevi servetlerimize karşı ideolojik savaşı bu büyük Azerbaycan aydı¬
nının keskin itirazları ile karşılanmış, o, apardığı değerli tetkikatlarla halkının zengin tarihi¬
ni, edebiyatını dünyaya tanıttırmaya, mümkün kadar halk yaratıcılığı örneklerini toplayıp
neşrettirmeye muvaffak olmuştur.
Ahmet Caferoğlu Türk dilli halkların her birinin edebiyat ve medeniyeti ile bağlı ilmi
araştırmalar aparmış, değerli tetkikat eserleri yazmıştır. Lakin büyük ekseriyeti hak, adalet
tanımayan bir ülkenin - Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin terkibinde yaşayan bu
milletlerin manevi değerlerinin Rus şovenizminin baskısına maruz kalması muhacir âlimi
her zaman düşündürmüş, ciddi narahat etmiştir. Münih’te Sovyetler Birliği’ni Öğrenme Ens-
titüsü’nün organı olan “Dergi”de 1971 yılında Ahmet Caferoğlu’nun çap ettirdiği “Sovyetler
Birliği Türkoloji araştırmalarındaki Rus kültür üstünlüğü davası”18 adlı makalesi de mehz
devrinin en ağrılı problemine - sosyalist tebliğatının ifşasına hasrolunmuş ve bu tenkit
Azerbaycan’da büyük aks seda doğurmuşdur. Esarette yaşayan Türk halklarının araştırma¬
larda “hep Rus kültürü hesabına maledilmesi”ni, “milli Türk kaynaklarını kurutma yolunu
tutması”nı keskin tenkit eden âlim bu metodun evveller büyük itibar kazanan Rus
Türkologlarının araştırmalarının değerini “sıfıra indirdiyi”ni yürek ağrısı ile kayıt ediyor:
“Zamanın ünlü Türkologlarından Bartold, Radlov, Jukovski, Samoyloviç ve emsali gibi sözle¬
rine inanılır bilginlerin kıymetleri de ister istemez sarsılmıştır. Bütün bu karışıklık yeni
Sovyet mektebi Türkoloji araştırmacılarının gerçekleri çiğneyerek, daha hafifçesi, gerçekleri
bir tarafa bırakarak, komünist parti disiplini çerçevesi içerisinde Rus kültür üstünlüğünü
lüzumsuz yere kabartmak çabasından ileri geliyor. Buna duyulan ihtiyacın tek sebebi partiye
hizmettir”19 .
Dünya Türkolojisi tarihinde böyle bir münasebetle karşılaşmadığını gösteren Ahmet
Caferoğlu Sovyetler Birliği terkibinde yaşayan Türk halklarının dili, edebiyatı ve kültürünün
tahrif edilmesine itiraz sesini ucaltıyor: “İşin en garip tarafı yerli adacık halinde yaşayan
Türk Sovyet eyaletlerinde, şehir ve hatta kasabalarında yapılan Türk dili, edebiyatı, tarihi ve
genellikle Türk kültürü üzerindeki araştırmalarda tarihi tahrif yoluna sapılarak üstünlük hep
Rus kültürüne kaydırılmaktadır. Bu da olmazsa, ortaya bir bağlam atılarak, yerli kültür eser¬
leri bilinmeyen eski Rus yazarlarının tesirine bağlanmakdadır”20 .
Ahmet Caferoğlu eski Türk destanlarının mehz bu münasebet neticesinde hatta bazi
Türk araştırmacıları tarafından inkâr edilmesinin sebebini Rus şovenizmi ile bağlı “parti
disiplini meselesi” olduğunu, “itaat etmek mecburiyetinden” ileri geldiğini kayıt etmiştir:
“Nitekim geçen yıl bir milletlerarası Türkoloji kongresinde rastlaştığım bir Kırgız bilgini
Kırğız Türklerinden bahıs edilirken, gayet küstahça ‘elli yıl öncesi beni ilgilendiremez’ deye¬
rek toplantıdaki bilginleri şaşırtmıştı. Demek ki, parti disiplinin esiri bu komünist Türkolog
milli varlığının milletlerarası sembolu bulunan ‘Manas’ destanını dahi inkâr etmekten zevk
duymuştur. Oysa gerçek Rus Türkologları ‘Manas’ destanını dünya edebiyatının en mü¬
kemmel bir halk tefekkürü unsuru olarak tanıtmakta ısrar etmektedirler”21.
Türkdilli halkların milli değerlerini Rus şovenizmi baskısı altında ezildiğini faktlarla
sübut eden Ahmet Caferoğlu bu makalesinde “komünizm” belasının ağır sonuçlarından bahs
ederken, bir meseleye de dikkat yetirmeği vacib bilmiştir: “Nitekim komünist yazarlardan L.
Klimoviç adlı bir profesör nedense meşhur “İgor Alayı Destanı” gibi tarihi Kıpçak Türklerine
karşı yapılan Rus savaşlarını canlandıran ve Kıpçak Türklerini öven bir eseri bir Rus dehası
mahsulü sayarak, burada Beyazrusya ve Ukrayna halkları derdine ağlayan bir insanlık ürünü
görmektedir. Gerçeklikle hiç bir ilgisi olmayan bu destanı Rus varlığı ve kültür üstünlüğü
derecesine çıkarmak Rus Türkolojisi ile eğlenmekden başka bir şey ifade etmez. Çünkü des¬
tan Kıpçak Türklerinin cengaverliği karşısında boyun eğen ve bu Türk boyunu öven tarihi
belgeden başka bir şey değildir” 22.
Rus edebiyatının eski abidesi hesap olunan “İgor Alayı Destanı” da Sovyet tetkikatçıla-
rının hakikati tahrif yolunu seçerek, şovenizm ideaları fonunda yanlış araştırmalarını âlim
tenkit ediyor, “üstünlüğü” hemişe Rus milletinden olanlara ait edilmesi namına gerçeklerin
gizletilmesinin Rus şair ve edipleri için yolverilmezliğini dikkate çatdırır: “Üstelik Klimoviç
XII. yüzyıla ait Kıpçak Türk - Rus savaşı devrindeki Rus prenslerini adeta insansever birer
Rus tipi, ‘üstün insan’ yaratığı olarak tanıtmaktadır. Çünkü “üstünlük” her yerde Rus’a ait
olmalıdır. Halbuki destan Kıpçak Türklerinin haşin tabiatlı, yüksek kültürlü, müziğe düş¬
kün, şiir ve şarkısever bir halk olarak tanıtmakdadır. Bunu yazan ise halis ve muhlis bir Rus
edibi ve şairidir. Ne yazık ki, bu değeribiçilmez ilk Rus edebiyatı mahsulü 1812 yıl Moskova
yangınında telef olmuş, ancak ufak tefek parçaları ele geçmiştir”23.
Hatırlatalım ki, Ahmet Caferoğlu’nun tetkikatlarından bir kaç yıl sonra, yani 1975 yı¬
lında meşhur kazak şairi Oljas Süleymenov’un “İgor Alayı Destanı”nın dilini inceleyen,
oradaki Türk menşeli sözlerin ilmi izahını veren “AZ i YA” adlı eseri çap edildi. Rus edebi¬
yatının eski abidesi hesap edilen bu destanda işlenen, lakin düzgün şerhini bula bilmeyen
söz ve ifadelerin mahz Türk dillerine esaslanarak, dakik izahının mümkünlüğünü tek-
zibolunmaz faktlarla gösteren Oljas Süleymenov eserinde yazıyor: “... ben teessüfle emin
oldum ki, müelliflerin çoğu kendileri için önceden aydınlaştırdıklarını - vahşi göçerlerle hiç
bir kültürel alakanın olmadığı ve olabilmeyeceğini sübut etmek için bu çetin işe
girişiblermiş’24
Türk dilli halkların medeniyetine şovenist münasebet hakkında hâlâ 1971 yılında neşr
ettirdiği “Sovyetler Birliği Türkoloji araştırmalarındaki Rus kültür üstünlüğü davası” adlı
makalesi ile birçok hakikatleri üze çıkaran muhacir âlim Ahmet Caferoğlu’nun şerhlerinin
düzgünlüğü ondan birkaç yıl sonra “AZ i YA” eserine göre parti ve diğer ictimai teşkilatlarda
müzakereler zamanı doğruları yüze çıkarttığı için adaletsiz hücumlara maruz kalan O. Sü-
leymenov’un timsalinde bir daha sübut olunuyor.
Halkının manevi servetlerinin de baskılara maruz kalmasından derin rahatsızlık geçi¬
ren Ahmet Caferoğlu “Sovyetler Birliği Türkolojisinde Rus kültür üstünlüyü davası” makale¬
si ile esaretdeki Türk halklarını kendi milli medeniyetlerini yabancı tesirlerden, gayri objek¬
tif araştırmalardan korumaya, zengin kültürüne sahip çıkmaya çağırmıştır.
Esası M. E. Resulzade tarafından koyulmuş “Azerbaycan” (Ankara) dergisi hemin ma¬
kaleni yeniden neşretmiş, bu ise Sovyet Azerbaycan’ında sosyalist tebliğat kompaniyası tara¬
fından keskin itirazla karşılanmıştır. Böyle ki, 1974 yılı “Kommunist” gazetesinde bir birinin
ardınca Firudin Köçerli’nin “Böhtançıya cavab”25, İsmayıl Kerimov’un “Agent kafedra arka-
sında”26 adlı makaleleri neşredilmiş, Sovyet siyasi ideolojik bakışları fonunda Ahmet Cafer-
oğlu’nun fikirleri “ifşa” olunmuştur.
”Böhtançıya cevap” makalesinde müellif Azerbaycan’ın Rusya ile “birleşmesi”nin hal¬
kımız için “müterakki ehemmiyetinden” bahis etmiş, Sovyet devri tetkikatlarına istinat et¬
mekle Mirza Fethali Ahundzade, Seyyid Azim Şirvani, Celil Memmedkuluzade ve başkaları¬
nın Rus kültürünün tebligatçısı olduğunu sübuta yetirmeye çalışmıştır: “Bu tarihi faktları
Profesör A.Caferoğlu bilmemiş değildir. Lakin görünür, o kendi nökerçilik vazifesini yerine
yetirmek hatırına tarihi hakikate göz yummağı, hakikati tahrif etmeyi üstün tutmuştur”27 -
fikirlerinin şerhine ise ihtiyaç yoktur. Çünkü doğrudan da, tarih her şeyi yoluna koyur...
“Agent kafedra arkasında” makalesinin komünist partisine sadık müellifi kendinin katı
‘komünist ahlak’ı, kobud yazı tarzile seçiliyor: “Teessüf ki, idea düşmanlarımızın düşer-
gesinden ilimle, hayatla alakası olmayan azgın antisovyetçilerin tez tez çığırtıları işitiliyor.
Sinfi gazap onların gözünü tutmuştur. Onlar hiç neden çekinmeyerek Sovyet hayat tarzına,
sosyalist kanunlarına ait olan ne varsa, hepsine buhtan yağdırıyorlar. Bu cür adamlar
baresinde yalnız onu demek olar ki, it hürer, kervan geçer”28.
Vatanının özgürlüğü için bütün varlığı ile çalışan profesörün kaleminin gücünün ya¬
lancı sosyalist ideolojisine ne kadar ciddi bir tehlike yarattığını, her bir cümlesinin bile ko¬
münizm “ideallari”ne nice sarsıcı darbe vurduğunu anlamak için esası olmayan yalanlarla ve
tahkirle dolu olan “Agent kafedra arkasında” makalesine nazar salmak kifayettir.
Ahmet Caferoğlu’nun yaratıcılığından bahs edilirken bir ciheti de kayıt etmek la¬
zımdır. Âlim bütün ilmi faaliyeti boyu halk edebiyatına hüsusi kayğı ile yanaşmış, onların
toplanması, neşri, tebliği ile yanaşı, onunla bağlı çok değerli, bu gün de aktüelliğini yitirme¬
yen tetkikatlar aparmış, fikir ve mülahazalar ileri sürmüş, hatta dilcilikle bağlı eserlerinde -
“Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü”29 ve Türkiye’de hâlâ da üniversitelerde derslik gibi istifade
olunan fundamental “Türk Dili Tarihi”nde30 folklor örneklerine büyük önem vermiş, onlara
en itibarlı kaynaklar gibi yanaşmışdır. Hüsusen müellifin kendisinin de kayıt ettiği gibi
“Türk dili tarihi” eserinde hem de Türk halklarının folkloru, eski medeniyeti, kültür tarihi
çok zengin ve muteber ilmi tetkikatlara esaslanmakla dakiklikle araştırılmıştır.
Belli olduğu gibi, XIII. asır Türk dilinin gelişmesinde önemli bir aşama hesap edilir.
Büyük bir arazini kendi hâkimiyeti altına salan, Şark’ın “Gök Orda”, Rus’ların “Altın Orda”
gibi tanıdığı Moğol devletinin Dnyeper’den Volga’ya kadar olan arazisini XI - XV. asırlarda
Arap ve İran müellifleri “Deşti Kıpçak”, Rus salnameçileri “Polovets”, Bizanslılar “Koman”
veya “Kuman” adlandırmışlar. Hemin devirin tarihi manzarasını aydınlaştırarken Ahmet
Caferoğlu böyle bir kanaate geliyor ki, Kıpçak Türkleri ve hemçinin bazı Türk boyları hak¬
kında en değerli malumatı “İgor Alayı Destanı”ndan öğrenmek mümkündür.
XII. asırda bir Rus şairi tarafından sanatkârlıkla yazılan, Kıpçak Rus savaşlarını akis et¬
tiren bu kahramanlık destanı tam şekilde elde olunmasa da, devirin manzarasını tasavvur
etmek bakımından çok değerli bir menba hesap olunuyor. Ahmet Caferoğlu Rus müellifin
kendisinin derin kin küduretine bakmayarak, Türklerin yiğitliğini, harb sanatlarının Ruslar-
dan üstünlüğünü itiraf etmesini hatırlatarak eserin mahz bu cihetten Türkler için avazsız bir
kaynak olması fikrini ileri sürmüştür: “Bu savaşların sonu Rusların yenilmeleri ile netice¬
lenmiş ve Rus knezliği ağır bir felakete uğramıştır. Gazaplı ve kaygılı anlarda şair hiç bir
şeyden çekinmeden Kıpçaklara karşı ağır küfürler işletmekten kendisini alamamıştır. Eski
zaman Türk ve Rus mücadelelerinin canlı hatırasını yaşatan bu destan Rus milletinin ümit-
sizliyi karşısında: ‘Bayraklarınızı indirin, kılıçlarınızı kınınıza sokun, dedelerimizden kalan
şerefin artık sonu gelmiştir’ demekle, devri güzel bir şekilde canlandırmaktadır”31.
Destan Kıpçakların harb sanatı ile yanaşı, onların medeniyeti, giyimleri, adet ve ana¬
nelerinin öğrenilmesi, hemçinin bir Türk boyunun Rus kültürüne, diline çeşitli sanat sahala¬
rına ciddi tesirini araştırmak bakımından da çok kıymetli malumatlar veriyor. A. Caferoğlu
bu tesirin folklor ve musikide daha güçlü olmasına hususi dikkat yetirmiş, hemin devir Kıp¬
çak Türklerinin manevi dünyasını aydınlaşdırmak için “İgor Alayı Destanı”yla salnameler¬
deki malumatlar arasında mukayeseler aparmışdır: “XII. yüzyıl Rus vakayinameleri
(letopisleri) Kıpçak asilzadeleri ile Rus knezleri arasında yaygın bir akrabalık bağlarının ku¬
rulmuş olduğunu yazmaktadırlar. Gerçekten de birkaç Rus prensinin Kıpçak Türk prensesle¬
ri ile evlendikleri tarihi bir gerçektir. Bu yüzden Kıpçak düşmanlığına rağmen Rus vakayi¬
namesinde Kıpçak edebi tonu yerleşmeye muvaffak olmuştur. Tesir yalnız edebi sanatlara
mahsus olarak kalmamış, Rus savaş kültürü ve maden sanatı sahasında de verimli ve çekici
olmuştur. Diğer Kıpçak hâkimiyeti altına girmiş milletler üzerinde Kıpçak tesirinin hüsusen
folklor ve müzik sahasında daha geniş olması gerektir”32.
Ahmet Caferoğlu Rus kültürüne Kıpçak Türklerinin etkisinin bazı Rus bilim adamları
tarafından itiraf olunduğunu da nazardan kaçırmayarak yazıyor: “...Barthold gibi nüfuzlu bir
tarihçi dahi Rusların milli malı sayılan ‘sekme, bacak atma dansının’ Kıpçaklara ait olduğunu
açıklamaktadır” 33.
“İgor Alayı Destanı”yla bağlı geniş müzakereler aparmakla Ahmet Caferoğlu hakikatin
tamamıyla başka tarafta olduğunu, Türklerin soykökünün kadimliğini, zengin kültürünün,
dilinin ve edebiyatının Rus’lara tesir ettiğini menbalara esaslanmakla sübuta yetirmiştir.
Kayıt etmeliyiz ki, Azerbaycan bağımsızlığını berpa ettikten sonra muhacerette vatan
için çalışan bu aydınların yaratıcılıkları tetkik edilmekle beraber halkın milli servetlerine de
yeni bakışlar meydana çıkmış, yasaklanmış eserlerin berpası, neşri, tebliği ile bağlı muayyen
işler görülmüşdür. Fakat bu oldukça azdır.
Profesör Azad Nebiyev “Azerbaycan Halk Edebiyatı” adlanan kitabında haklı olarak
yazıyor: “Bu gün edebiyatımızın yeni istikamette, bütün genişliyi ve zengin janr terkibi ile
araştırılmasına ve tedrisine ihtiyaç var. Birçok meseleleri tetkikata celb etmek, araştırma¬
lardan kenarda kalmış janrlardan sohbet açmak, halk edebiyatını devirleştirmek, bir sıra
janrların tasnifini dürüstleştirmek ve umumilikte halk edebiyatımızın ilkin muhtasar tarihi¬
ni yaratmağa ihtiyaç duyulur”34.
Azerbaycan’ı sosyal, siyasi nedenler yüzünden terk ederek gurbet illerde ömür sürme¬
ye mecbur olan aydınların sosyalizmin ideolojik baskısının dışında yaşadıklarına göre onla¬
rın halk edebiyatı ile ilgili yapmış oldukları çalışmalar Sovyet dönemi Azerbaycan’da baskı
altında ortaya çıkarılan araştırmalardan daha objektiftir. Muhacerette ömür süren Ali Bey
Hüseyinzade (1864-1940), Ahmet Bey Ağaoğlu (1869-1939), Mehmet Emin Resulzade
(1884-1955), Ceyhun Hacıbeyli (1891-1962), Mirza Bala Mehmetzade (1898-1959), Ahmet
Caferoğlu (1899-1975), Mehmet Sadık Senan (1895-1971), Nağı Şeyhzamanlı, Abdül Vahap
Yurdsever (1898-1976), Hüseyin Baykara (1904-1984), vb. defalarca bu problemden söz et¬
mişler, edebi yapıtların bazen Sovyet ideolojisine uygun şekilde dile getirilmesi amacıyla
hatta Azerbaycan’ın kendi araştırmacıları tarafından mecburiyet yüzünden bozulmasına sert
bir şekilde karşı çıkmışlardır.
Burada onlardan bir kaç tanesi hakkında malumat verildi, hâlbuki bu şekilde mücade¬
le aparan daha çoktur. Mehmet Sadık Senan’ın “Azerbaycan saz şairleri”35, Nağı Şeyh-
zamanlı’nın (Keykurun) “Kaçak Nebi”36 , Abdul Vahap Yurdsever’in “Aşık Alesger”37 ve baş¬
ka makalelerde halk edebiyatı numunelerinin düzgün tebliği, neşri meseleleri tahlil olun¬
muştur.
KAYNAKÇA
Caferoğlu, Ahmet. “Sovyetler Birligi Türkolojisi Araştırmalarındakı Rus Kültür Üstünlüğü
Davası”, Dergi (Münih), S. 66, 1971.
Caferoğlu, Ahmet. Eski Uygur Türkçesi Sözlügü, İstanbul, Edebiyat Fakültesi Basımevi,
1968.
Caferoğlu, Ahmet. Türk Dili Tarihi, Enderun Kitabevi, 2000.
Hasankızı, Almaz, Azerbaycan Muhaceret Folklorşünaslığında Destançılık Meseleleri, Bakü,
Azerneşr, 2002.
Kerimov, İsmayıl. “Agent Kafedra Arkasında”, Kommunist, 24 Mart 1974, S. 71(15591).
Köçerli, Firudin. “Böhtançıya Cavab”, Kommunist, 20 Mart 1974, N66 (15586)
Mehmetzade, Mirza Bala. “Dede Korkut ve Komünizm”, Azerbaycan (Ankara), Y. 24, S. 10¬
12, 1975, s. 10-12.
Mehmetzade, Mirza Bala. “Dede Korkut”, Kafkasya (Münih), 1952, N8.
Mehmetzade, Mirza Bala. “Edebiyat ve Komünizm”, Azerbaycan (Ankara), Y. 24, S. 214,
1975.
Mehmetzade, Mirza Bala. “Milletlerin Uyanmasında Destanlar”, Azerbaycan (Ankara), Y.
18, S. 191-196, 1970.
Mehmetzade, Mirza Bala. “Türklük ve Komünizm”, Azerbaycan (Ankara), Y. 19, S. 201,
1970.
Nebiyev, Azad. Azerbaycan Halk Edebiyatı, I, Bakı, Turan, 2003.
Resulzade, Mehmet Emin. “Dede Korkut Destanları”, Azerbaycan (Ankara), Y. 1, S. 6, 1952,
s. 7-9.
Resulzade, Mehmet Emin. “Dede Korkut Destanları”, Azerbaycan (Ankara), Y. 1, S. 6, 1952.
Resulzade, Mehmet Emin. “Dede Korkut Oğuznameleri”, Azerbaycan (Ankara), Y. 2, S. 7(9),
1953.
Resulzade, Mehmet Emin. “Şekilce De, Mühtevace De Ruslaştırma”, Azerbaycan (Ankara),
Y. 1, S. 5, 1952.
Sanan, Mehmet Sadık. “Azerbaycan Saz Şairleri”, Azerbaycan Yurt Bilgisi (İstanbul), , Y.1, S.
2, 1932.
Suleymenov, Oljas, Az i YA, Alma-ata, Jalın Yayınları, 1989.
Süleyman, Abdülkadir. “Türk Kavimlarinin Halk Edebiyatinda Rus İstilasinin İnikası”,
Azerbaycan Yurt Bilgisi (İstanbul), Y. 1, S. 1, 1932.
Şeyhzamanlı, (Keykurun), Naki. “Kaçak Nebi”, Azerbaycan (Ankara), Y. 8, S. 12, 1960.
Yurtsever, Abdül Vahap. “Aşık Elesker”, Azerbaycan (Ankara), Y.1, S.7, 1952, s.2-4
144
Abdülkadir Süleyman. "Türk Kavımlarının Halk Edebiyatında Rus istilasının İnikası”, Azerbaycan
Yurt Bilgisi (İstanbul), Y. 1, S. 1, 1932, s.22.
Mehmet Emin Resulzade. "Şekilce De, Muhtevaca Da Ruslaştırma”, Azerbaycan (Ankara), Y. 1, S.
5, 1952, s.2.
Mehmet Emin Resulzade, agm., s.3.
Mehmet Emin Resulzade, agm., s.3.
Mehmet Emin Resulzade, agm., s.4.
Mehmet Emin Resulzade. “Dede Korkut Destanları”, Azerbaycan (Ankara), Y. 1, S. 6, 1952, s.7-9.
Mehmet Emin Resulzade. “Dede Korkut Oğuznameleri”, Azerbaycan (Ankara), Y. 2, S. 7(9), 1953,
s. 12-14.
Mehmet Emin Resulzade. “Dede Korkut Destanları”, Azerbaycan (Ankara), Y. 1, S. 6, 1952, s.2.
Mirza Bala Mehmetzade. “Milletlerin Uyanmasında Destanlar”, Azerbaycan (Ankara), Y. 18, S.
191-196, 1970, s.10-12.
Mirza Bala Mehmetzade. “Dede Korkut”, Kafkasya (Münih), 1952, N8, s.10-12.
Mirza Bala Mehmetzade. “Dede Korkut ve Komünizm”, Azerbaycan (Ankara), Y. 24, S. 10-12,
1975, s.10-12.
Mirza Bala Mehmetzade. “Türklük ve Komünizm”, Azerbaycan (Ankara), Y. 19, S. 201, 1970, s.4.
Mirza Bala Mehmetzade. “Edebiyat ve Komünizm”, Azerbaycan (Ankara), Y. 24, S. 214, 1975, s.5-
6.
Firudin Köçerli. “Böhtançıya Cavab”, Kommunist, 20 Mart 1974, N66 (15586).
Mirza Bala Mehmetzade. “Dede Korkut”, Kafkasya (Münih), 1952, N8, s.10-12.
Mirza Bala Mehmetzade. agm., s.10-12.
Mirza Bala Mehmetzade. “Dede Korkut ve Komünizm”, Azerbaycan (Ankara), Y. 24, S. 214, 1975,
s.10.
Ahmet Caferoğlu. “Sovyetler Birligi Türkolojisi Araştırmalarındakı Rus Kültür Üstünlüğü Davası”,
Dergi (Münih), S.66, 1971.
Ahmet Caferoğlu. agm., s.31.
Ahmet Caferoğlu. agm., s.31.
Ahmet Caferoğlu. agm., s.32.
Ahmet Caferoğlu. agm., s.39.
Ahmet Caferoğlu, agm., s.40.
Oljas Suleymenov. Az i YA, Alma-ata, Jalın Yayınları, 1989, s.510.
Firudin Köçerli. agm.
İsmayıl Kerimov. “Agent Kafedra Arkasında”, Kommunist, 24 Mart 1974, S. 71(15591).
Firudin Köçerli. agm.
İsmayıl Kerimov. agm.
Ahmet Caferoğlu. Eski Uygur Türkçesi Sözlügü, İstanbul, Edebiyat Fakültesi Basımevi, 1968.
Ahmet Caferoğlu. Türk Dili Tarihi, Enderun Kitabevi, 2000.
Ahmet Caferoğlu, age., s.160
Ahmet Caferoğlu. age., s. 160.
Ahmet Caferoğlu. age., s. 160.
Azad Nebiyev. Azerbaycan Halk Edebiyatı, I, Bakı, Turan, 2003, s.17-18.
Mehmet Sadık Sanan, “Azerbaycan Saz Şairleri”, Azerbaycan Yurt Bilgisi (İstanbul), Y. 1, S. 2,
1932, s.55-59.
Naki Şeyhzamanlı (Keykurun). “Kaçak Nebi”, Azerbaycan (Ankara), Y. 8, S.12, 1960, s.11-12.
Yurtsever, Abdül Vahap. “Aşık Elesker”, Azerbaycan (Ankara), Y. 1, S. 7, 1952, s.2-4.