ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ-TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Anasayfa | Makale Bilgi Sistemi | Konu Dizini Yazarlar DiziniKaynaklar Dizini | Makale-Yazar Listesi |  Makale Sayısı-Tarih Listesi | Güncel Türkoloji Kaynakçası

Atatürk Araştırmaları || Çukurova Araştırmaları || Halkbilim || Dilbilim || Halk Edebiyatı || Yeni Türk Dili || Eski Türk Dili
Yeni Türk Edebiyatı || Eski Türk Edebiyatı || Dil Sorunları || Genel || Tiyatro || Çağdaş Türk Lehçeleri

 

OSMANLI’DAN CUMHURİYETE MAHALLE YÖNETİMİ

Musa ŞAHIN1 Esra IŞIK2

Dumlupınar Üniversitesi Sayı: 30

Sosyal Bilimler Dergisi
Ağustos 2011

Özet: Bu araştırmada, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e mahalle yönetimindeki değişim incelenmiştir. Özellikle mahalle
yönetim ve organizasyonu Türk modernleşme sürecindeki yasal düzenlemeler ekseninde analiz edilmiştir. Yasal
değişimlere paralel olarak mahalle yöneticileri ve değişen rolleri açıklanmıştır.

Anahtar Sözcükler: Mahalle, Mahalle Yönetimi,Değişim,

Abstract: In this study,the change of street management from Otoman State to Turkhis Republic period is
investigated.Especially,the street management and organisation are analysised from the point of view period of
legislations within Turkhis Modernization.The change of street managers and their roles are explained paralel with
legislative changes.

Key Words:The Street,The Street Management,The Change
GİRİŞ

Bilgi Toplumu yasalarının doğal bir sonucu olarak zaman, mekan kavramlarının içi boşalmış; sosyal ve fiziksel
mesafe kavramı ters yüz olmuştur. Modernite uygarlığın üretici ve itici gücü olarak yerküreye egemen olma iddiasını
da genel bir sosyolojik gerçekliğe dönüştürmeyi temel strateji haline getirmiştir. Böyle bir zorunlu mantıktan yola
çıkış Batı dışı toplumları yeni bir kolonileştirme anlayışıyla yüz yüze getirmiştir. Bilimsel verilerle desteklenen hatta
bilimin doğal bir sonucu olarak öngörülen bu durum dünyayı yeni bir bölünmenin eşiğine getirmiştir. Ancak bu
farklılaşmanın daha öncekilerden farkı bilim ve entelektüel düzeyle sınırlandırılmış olmasıdır.

Dünyanın tek tipleştirilmesi yeni bir kolonileştirme kaygısı olarak öne çıkmaktadır. Bu kaygı kendi anti tezini
oluşturarak yeni karşı koyuş mekanizmalarına dönüşmektedir. Bu mekanizma diyalektik bir zihni temel oluşturmuş ve
bu durumu meşrulaştırmıştır. Küreselleşme ve yerelleşme kavramları böyle bir var oluşu hem beslemekte hem de
buna karşı bir mekanizmayı da oluşturmaktadır. İşte bu noktada yerel bilincin sosyolojik inşası önem kazanmaktadır.
ilginç olanı yerel bilincin küresel mekanizmalarca beslenmesidir.

Küresel karşı koyuş yerel bir duruş yaratırken aynı zamanda küresel mekanizmalarla doğru ve sürdürülebilir bir
ilişkiyi de inşa etmektedir. Şöyle ki; küresel tek tipleştirme iddiaları küreselleşmeyi anlama duyarlılığı yaratmakta,
bunun bir yansıması olarak yerellikler canlı tutularak küresel kesişme noktası oluşmaktadır. Bu nokta ‘Küresel
Kamusal Alan’ olarak inşa edilmektedir.

Küresel alanın küresel barış yaratacak şekilde inşası demokrasi kültürünün yaygınlaşması, bireysel ve toplumsal
yaşama dönüşmesiyle; yerel mekanizmaların demokratikleşmesi ile de doğrudan ilintilidir. Bir başka deyişle,
Küreselleşmenin panzehiri daha çok demokratikleşmedir.Bu da ancak yerel yönetimlere sivil toplum kuruluşları
aracılığıyla halkın katılımından geçmektedir.Farklı kimliklerin kendi sosyolojik gerçekliklerini koruyarak ortak bir
yaşamın parametrelerini özellikle de yönetsel kültürü oluşturmaları açısından Osmanlı Yönetim kültürünün
birikiminden bugün de yararlanmayı gerektiren derin bir tecrübe vardır.

Bu makalede bu derin tecrübenin oluşumunu, modernlik karşısındaki dönüşümlerini Kuruluş , Yükseliş;Modernleşme
ve Cumhuriyet olmak üzere üç dönüşüm evresinde inceleyeceğiz.Temel yaklaşımımız şudur:Dış dünyadaki
değişimler toplumların yapısal gerçekliğini değişime zorlar.Bu baskı en çok mikro ölçekte kentlerde ve kent
topluluklarında kendini gösterir.Kent toplulukları bu değişime kendilerini içinden geçtikleri zaman aralığının küresel
sosyolojik koşullarında kendi kimliklerini yeniden üreterek karşılık verirler.Küreselleşme karşısında yerelleşmenin

öne çıkarak merkezi bir kavram haline gelmesinin ana nedeni budur.Bir başka deyişle küresel olanla yerel olan
arasında diyalektik bir ilişki söz konusudur.Küresel olandan yararlanmanın en meşru yolu onu yerelleştirmektir.Küre-
Yerelleşme de yerel yönetimlerin yeniden ve sürekli örgütlenmesi demektir.Küreselleşmenin bir teklife dönüşmesi
için daha çok yerelleşme;modernitenin tek tipleştirmesine karşı da temel çözüm daha çok demokratikleşme ve
sivilleşmedir.

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecinde mahalle yönetiminin merkeziyetçi karakteri değişmemiş; sadece kurumsal
anlayışın merkezi değerleri değişmiştir. Osmanlı’da mahalle örgütlenmesinde din, merkezi bir kriterken modernleşme
sürecinde bu kriter tedrici olarak Cumhuriyet’te yerini demokratik kriterlere bırakmıştır. Mahalle-Yerel Yönetim
ilişkisi toplumun demokratikleşme ve sivilleşmesinin ana göstergesidir. Bu bağlamda mahalle yönetimi
demokratikleşen bir süreç izlemiş; mahalle oluşumunda din meşruiyet aygıtı olma özelliğini korumuştur. Bu
meşruiyetin merkezinde de cami olgusu yer almaktadır.

Ulaştığı kaynaklarla sınırlı ve anlamlı olan bu çalışma; ‘Tarihselci Yaklaşımdan yola çıkarak sosyolojik mirasın
değişen dış dünya yani Küreselleşme koşulları karşında en küçük yönetsel birim olan mahalle bağlamında‘dünden
bugüne’ yansımalarını analiz etmeye çalışmaktadır. Bize göre yerel yönetimlerin artı ve eksileri;değişimin yönü ve
yüzleri en küçük yerel yönetim birimi olan mahalle yönetiminde saklıdır. Yerel Yönetimlerin başarısının nedenlerini
bu birimlerde aramak gerekir. Mahalle yönetimi ve yaşamı bireyin yerel ve küresel mekanizmalara uyumu ve
mutluluğu açısından önemlidir. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e mahalle örgütlenmesi sosyal ve fiziksel anlamda değişen
bir yol izlemiştir. Osmanlı’da din,meslek ve topluluk kimliği mahallenin ayırdedici özellikleriyken modernleşme ile
birlikte bu özellikler değişen dış dünya koşullarına bağlı olarak mahalle yönetiminde yerini yeni özelliklere
bırakmıştır.

Osmanlı’da mahalle çoğulcu ve farklı kimliklerin kendini ifadesine ve korunmasına imkan verecek şekilde
tasarlanmıştır. Mekan birlikteliğe açık; ama karışıma,kimlik kargaşasına kapalıdır.Farklı kimlikler sınıf ve statü farkı
gözetilmeksizin mahalle adı ile kurumlaşmışlardır. (Ortaylı,2007,s.305) Bir bakıma mahalle farklı kimlikler ve
birliktelikler kurumudur. Bu bağlamda üç farklı mahalle tipinden söz edebiliriz: Müslüman mahallesi, Azınlık
mahallesi ve Birlikte Yaşanan mahalle. Mahalle örgütlenmesinde din ve etnik köken belirleyici olmaktadır. Bu tarz
bir örgütlenmenin ana amacı kimliklerin korunması ve birlikte yaşama bilincinin sağlanması ve sürdürülmesidir.
Mahalle aynı zamanda yerel bir kontrol mekanizmasıdır.

Kısacası; komün yönetiminden modern yerel yönetimlere değişen süreçlerde mahalle yönetimi, merkeze bağlı bir
yönetim birimi olma özelliğini korumuştur.Ancak kontrol araçları değişmiştir.

1.YEREL YÖNETİM OLGUSU

Geçmişte demokratikleşme; günümüzde ise küreselleşme ve yerelleşme tartışmaları yerel yönetimlerin önem
kazanmasında başat rol oynamaktadır. Yönetim kültürünün kökleri yerel yönetimlere dayanmaktadır.( Görmez,s.12)
Yerel Yönetim Kültürünün Tarım Uygarlığı ile oluştuğu bilinen bir gerçektir. Ancak bunun hangi mekanizmalar
aracılığıyla gerçekleştiği ise tartışma konusudur.İlk yerleşme birimin kent ve ilk yönetimin yerel yönetim olduğu
noktasında sosyologlar hem fikirdir.Yerel yönetim kavramı küreleşme sürecinde merkezi bir kavram haline gelmiştir.

Yerel yönetimler bazen bir geleneğin, bazen coğrafi bir zorunluluğun bazen de siyasal bir amacın sonucunda veya
başka sosyolojik bir nedenle kurulabilirler, hatta kendiliğinden de ortaya çıkabilirler. Her ne sebeple ortaya çıkmış
olursa olsun yerel yönetimlerin işlevleri değişiklik gösterir. Yerel yönetimler sanayi toplumlarında kalkınmanın temel
aracı olarak kabul edilirken, Bilgi Toplumunda demokrasinin kurumsal aracı olarak görülmektedirler. Bugün
sosyolojide en merkezi tartışmalara konu olan yerel yönetimlerin sağlıklı işledikleri sürece faydalı birer yapı oldukları
su götürmez bir gerçektir. Her şeyden önce yerel yönetimler; halkın yönetime katılımını arttırır, halkı yönetimin idare
sisteminden haberdar eder, halkın politik arenaya yabancılaşmasını engeller, merkezi idarenin yükünü hafifletir,
çatışmaları azaltırlar. İşte tüm bu işlevleri yerine getiren yerel yönetimler, özetle demokratikleşmenin vazgeçilmez
yapı taşlarıdır.

Günümüzde demokratikleşme beklentilerinin odağında yer alan yerel yönetimler 1982 Anayasasında üç birim halinde
ele alınmaktadır. Bu birimler, “il özel idaresi”, “belediye yönetimleri” ve “ köy” yönetimleridir. Yerel yönetimler de
Belediye ve Mahalle yönetimi şeklinde yapılandırılmıştır. Osmanlıdan günümüze yerel yönetim merkezi bağımlılık
özelliğini korumaktadır. Bu bağımlılık demokratik beklentileri tetiklemekte, aynı zamanda yerel yönetimlerin önemini
arttırmaktadır.

Günümüzde yerel yönetimlerin önem kazanmasında iki temel öğenin etkin olduğu söylenebilir. Bunlardan birincisi,
yerel yönetimlerin demokratik yapının etkili bir aktörü ve vazgeçilmez koşulu olduğu yönündeki düşüncedir. İkincisi
ise , yerel yönetimlerin halka doğrudan ve ucuz hizmetleri sunabilen ve halkın katılımına imkan veren yönetsel
birimler olarak görülmesidir. (Coşkun-Uzun;s.37) Ancak yerel yönetimler ne yazık ki bu beklentilere gereği kadar
cevap verebilecek konumda değildir. Yerel yönetimlerin bu beklentileri karşılayamayacak durumda olması şüphesiz
ki demokrasinin de sağlıklı işleyebilmesi açısından oldukça sıkıntılı bir durumdur. Derin bir tarihi geçmişe sahip olan
yerel yönetimlerin bugün ulaştıkları gelişmişlik ne yazık ki umut edilen seviyede değildir. Tanzimat’la birlikte
Modernleşme sürecine giren ülkemizin yönetim yapısı içinde yerini alan bu kurumlar, 150 yıla yaklaşan bir
uygulamadan sonra, hala doğdukları noktalardan bile geri düzeyde bulunmaktadır. (Eryılmaz,s.14)

Yerel yönetimlerin örgütlenmesindeki merkeziyetçi tutum temel bir sorun olmaya devam etmektedir. Halktan
yönetime değil de yönetimden halka doğru işleyen karar mekanizması ve kısıtlanan yerel yönetimler siyasi çarkın
tutarlı, verimli bir biçimde işlemesini engellemektedir. Yerel Yönetimlerin mali ve idari açıdan yeterince
özerkleşememesinin, siyasilerin de önemle üzerinde durduğu bir konu olması ilk başta şaşırtıcı gibi görünse de;bu
tuhaf yaklaşımın mantıklı bir açıklaması vardır. Önemine rağmen bu sağlıksız yapının gelişmesini sağlamak adına
yapılması gerekenlerin yapılmaması veya yeterince yapılamaması ikilemin çıkış noktasıdır. Bu tutum, yöneticilerin
zorunlu bir demokratik unsuru görmezden gelip yeterince değerlendirememesinden başka bir şey değildir. Yerel
yönetimlerin demokratikleşmesinde hemfikir olan yöneticilerin bunu geliştirme konusundaki yaklaşımları yukarıda
açıklamaya çalıştığımız ikilemi merkezi bir sorun haline getirmiştir. Devletle yerel yönetimler arasındaki yönetimsel
ilişkilerin geniş ölçüde siyasal bir nitelik taşıdığını belirtmeye gerek yoktur. Siyasal gelişmeye koşut olarak, özellikle
çok partili ve çoğulcu ülkelerde yönetimsel ilişkiler, siyasal yaşam yönünden önemli sonuçlar doğururlar. Nitekim,
ülkemizde de, yönetimsel gözetim ve deneyimin, yerel birimleri merkezi yönetime bağımlı durumda tutmak amacıyla
kullanıldığı; dolayısıyla siyasal bir içerik kazanmış olduğu ileri sürülebilir.( Keleş,s.217) Yerel yönetimlerin merkezi
yönetimle bağımlılık ilişkisi belediye mahalle ilişkisine de aynen yansımaktadır.Osmanlı’da bu ilişki merkezi
otoritenin rolüyle tanımlanırken günümüzde demokratik mekanizmalarla tanımlanmaktadır.

2. MAHALLENİN SOSYOLOJİK ANLAMI

Mahalle, “bir yere inmek, konmak, yerleşmek” anlamına gelen Arapça hall (halel ve hulul) kökünden türetilmiş bir
mekan ismidir.Türkçe’de kelimeye kaynaklık eden mahal sözcüğü; yer,yöre,mevzi anlamıma gelmektedir. (Türkçe
Sözlük,s.1484) Mahalle ise, devamlı veya geçici olarak ikamet etmek için kurulan küçük yerleşim birimlerini ifade
eder.Mahalle bir yer ismi olarak bir kentin veya kasabanın en küçük fiziksel parçasını;sosyal olarak bir yerde oturan
ve aralarında örgütsel ilişkiler bulunan bir topluluğu ifade eder.

Kentsel açıdan en küçük yönetsel birim olarak kabul edilen mahallenin tanımını yaparken, mahallenin içinde
barındırdığı kurumlardan veya sosyal ilişkiler ağından yola çıkmak mümkündür. Örneğin tanımı, kurumsal unsurları
göz önüne alarak yapacak olursak ; içinde camisi,ilkokulu, çeşmesi, hamamı, külliyesi, bakkalı, kahvehanesi, oyun
sahaları(parkları) olan en küçük yerleşim birimidir. Bu açıdan baktığımızda mahalle,bir kentin en küçük fiziksel
yerleşim tasarımıdır. Bu tasarım toplumdan topluma değişiklikler gösterir.Sosyal açıdan ise ,mahalle,asabiyet ve
komşuluk ilişkilerine dayalı birincil ilişkiler alanıdır.

Geleneksel kentlerde mahalle,yer kimliğinin oluşum ve gösterge alanıdır.İnsanlar yaşadıkları mahallenin kültürünü
içselleştirerek bireysel kimlik kazanır ve bu kimlik kentsel yaşamda ayırdedici bir özellik taşır. Osmanlı kentlerinde
her birey yaşadığı mahallenin kimliği ile anılır.Osmanlı’da mahalle içe açık,dışa kapalı yerleşim ve yaşam alanıdır.Bu
bağlamda her birey yaşadığı mahallenin kimliğinin somut bir taşıyıcısıdır.Mahalleler homojen bireylerden
oluşur;yabancılaşmaya ve yabancılara kapalı ,koruyucu bir yapıya sahiptir.

Sanayileşme sürecinde yer kimliği ve mikro aidiyet bilinci aşınmış;sanayi kentlerinde sadece yaşıyor olmak ve
bulunmak önem kazanmıştır.Mahalleler geleneksel kimlikleri kaybetmiş,heterojen mekanlara dönüşmüşlerdir.Herkese
ve her şeye açık kontrolsüz mekanlara dönüşen mahalleler koruyucu ve güven verici özelliklerini kaybetmişlerdir.

Günümüz mahallelerini tanımlarken yapısal özelliklerini içeren tanım uygun olsa da, sosyal ilişkiler üzerinden yapılan
tanımlama mahalle tanımından git gide uzaklaşmaktadır. Çünkü artık yüz yüze ilişkiler yerini daha uzak ve
gereksinimlerle örülmüş ilişki ağına terk etmektedir. Osmanlı’dan devralınan mahalle kültürü ne yazık ki günümüz
koşullarında sürdürülememiştir. Mahalle bir yaşam biçiminden bir barınma biçimine dönüşmüştür. Hatta bu
işlevinden de hızla uzaklaşarak konaklama birimlerine evrilmiştir.

3. OSMANLI’DA MAHALLE YÖNETİMİNİN GELİŞİM SÜREÇLERİ
3.1 TA
RİHSEL BİRİKİM

Hiç şüphesiz yerel yönetimlerin önemli unsurlarından biri olan mahalle yönetimi Osmanlı’dan öncede var olan bir
yapısal formdur. Bu formun analizleri gerek ulusal gerekse Batılı araştırmacılar tarafından sürdürülmektedir. Bu
çalışmalarda görülen o ki;mahalle sürekli değişen bir sosyal ve fiziksel gerçekliktir.Buna bağlı olarak da mahallenin
örgütlenmesinde merkezi unsurlar sürekli yer değiştirmektedir. Mahallenin tarihsel geçmişi bir yandan milli geleneğe
öte yandan da Medine Kent modeline kadar uzanmaktadır. Din mekansal örgütlenmede en temel belirleyici
öğedir.(Erkan,s.76)

Emevi ve Abbasi dönemlerinde mahalleler,“reis” ve “şeyh” adı verilen kimseler tarafından yönetilirdi. Reisler valiler
tarafından görevlendirilir, şeyhleri ise hükümet tayin etmiyorsa da onları tanırdı. Yönetim, bu kişiler sayesinde
mahallede bulunan kabileyi denetim altına alarak kontrol eder, kabileleri birbirine karşı dengede tutardı.”(Yel-
Küçükaşçı,s.325)

Selçuklular’da mahalleler, “iğdiş” adı verilen ve her mahallenin kendi iğdişini seçtiği mahalle başlarınca
yönetilirdi.Seçilen İğdişler Kadı tarafından onaylanırdı.İğdiş’in görevleri: halkı, kadı ve hükümet nazarında temsil
etmek, halktan “salma” ve “peşkeş” toplamak, fermanları halka duyurmaktı.(Akdağ,ss19-20) Osmanlı,kendinden
önceki Asr-ı Saadet,Emevi ve Abbasi geleneği ile milli geleneği bütünleştirerek bu birikimi daha da geliştirmiş ve
kendi mahalle kimliğini üretmiştir.

Osmanlı döneminde halkı, birlik, beraberlik gibi duygular içerisinde yaşatan önemli bir sosyal gerçeklik alanı olmanın
yanında, kurumsal açıdan da şehirleşmede yerleşme, yönetim ve kontrol düzeni oluşturan mahalleler, merkezi
sistemin ana parçasını oluşturmuşlardır. Türkiye’de yerel yönetimin çekirdeğini oluşturan Köy ve Mahalle Muhtarlığı
sistemi Türk yönetim hayatına Tanzimat’tan önce girmiştir.

Emeviler, Abbasiler ve Selçuklulardan günümüze kadar uzanan mahalle gerçeği, Osmanlı Devletinde de önemle
üzerinde durulan bir yaşam alanı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Osmanlı kent yönetiminde mahalle; mektebi, medresesi, mescidi, meydanı, çeşmesi, kahvehanesi, pazarı
,şifahanesi,aşevi ve hamamı ile sosyal bir bütündür.Bu bütünlük hem fiziksel hem de sosyal mekanizmalarla
sağlanmaktadır. Kasaba ve şehirler, kendine has özellikleri taşıyan mahallelerden oluşur. (Eryılmaz,s.200)
Mahalle,sosyal ve fiziksel anlamda bir müslümanın ya da gayr-i müslimin gündelik yaşamının bireysel ve toplumsal
ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde tasarlanmıştır.

Osmanlı mahallelerinin kendine has özelliklerinden biri de köyler ile benzer özellikler taşıyor olmasıdır. Osmanlı’da
mahalle ve köyün en önemli benzerliği, cemaat tipi kapalı bir topluluk oluşturmalarıdır. Her ikisinde de aynı dilden ve
dinden insanlar toplanmıştır. Yönetim açısından bu özdeşlik en önemli öğedir. Köyler ve mahalleler kayıtlarda,
isimlerinden başka sakinlerinin diniyle de belirlenmiştir.

Osmanlı mahallesinde göze çarpan bir diğer özellik ise, mahallenin sınıf ve statü farkı gözetilmeksizin
biçimlendirilmiş olmasıdır. Osmanlı mahallesinin sınıf ve statü ayrımı gözetilmeksizin gerçekleştirilen yerleşim planı,
sosyal ilişkilerin daha sağlam ve kalıcı olmasına neden olmuştur. Bir paşanın konağının karşısında, basit bir evkaf
katibinin aşıboyalı küçük evi, İlmiye sınıfından bir efendinin kaşanesinin yanı başında mahalle suyolcusunun kulübesi
bulunur. Mahalle halkı birbirleriyle her gün karşılaşır, etiket farklılıklarına rağmen iletişim içinde olurlardı.
(Ortaylı,2000,ss.106-107) Bu açıdan mahalle,farklı statülerin bütünleşme;aynı zamanda farklı din ve dillerin birlikte
yaşam alanıdır.

Osmanlı Devleti’nde mahalle, hem devlet içinde hem de kendi içinde önemli bir yapıdır. Camisi, külliyesi, mektebi,
kahvehanesi ile mahallede olusturulan sosyal sistem bir anlamda Osmanlı Devleti’nin mikro yansıması; sosyal
gerçeklik olmanın ötesinde, birlik, beraberlik, dayanısma gibi değerlerin yasatıldığı bir yasam alanıdır. Günümüze
kadar gelen bu sosyal olgu Tanzimat’la birtakım dönüsümlere uğrasa da toplumsal yapı içindeki varlığını korumustur.
Osmanlı’da mahalle olgusunu incelerken bu noktayı da göz önünde bulundurmak doğru olacaktır. Bu yüzden mahalle
yönetimini üç ayrı bölümde irdeleyebiliriz. Osmanlı’da mahalle yönetimi ilk zamanlarda cemaat olgusunun ön planda
olduğu bir yapı arz ediyordu. İmamların mahalle yönetiminden sorumlu olduğu bu dönemi takip eden Tanzimat
öncesi 2. Mahmut’un reformları ile yeni bir sekle kavustu. Kadı-imam yönetim tarzının ortadan kalkması bu dönemin
en göze çarpan yanıdır. Akabinde Tanzimat, mahalle yönetimini de etkilemis ve Cumhuriyet Döneminde mahalle
önemli değisikliklerin gerçeklesmesinde rol oynamıstır.

3.2. KURULUŞ ve YÜKSELİŞ DÖNEMİNDE MAHALLE YÖNETİMİ

Osmanlı Mahalle Kimliği Beylikten Devlete giden süreçte ikili bir yol izleyerek farklılasmıstır. Bu farklılasmada
temel belirleyici dindir. Din, ikili hatta üçlü mahalle tipi olusturmustur. Bu farklılasma mahalle ve kent bazında farklı
mekanları doğurmustur. Müslümanların yasadığı mahallelerle azınlıkların yasadığı mahalleler olgusu ortaya
çıkmıstır.Kurulus döneminde ortaya çıkan bu farklılasma Cumhuriyet dönemine kadar devam etmistir. Müslüman-
Türk mahallesinin yönetiminden ‘İmamlar’;azınlık mahallelerinin yönetiminden ‘Kocabasılar’ sorumluydu. Mahalleli
arasındaki anlasmazlıkların çözülmesi, mahallenin huzurunu bozanların mahalleden uzaklastırılması, mahallede
asayisin sağlanması, gibi görevleri yerine getiren imam, aynı zamanda mahalledeki doğum, ölüm, evlilik, bosanma
gibi olayların kayıtlarını tutardı.

Azınlık mahallesindeki benzer görevleri Kocabasılar ve Papazlar yerine getirirdi. Kocabasılar ve papazlar, Fatih
devrinden beri, kendi cemaatleri üzerinde, imamınkine benzer yetki ve görevlere sahiptiler. Osmanlı Devleti,
gayrimüslim tebaanın dini ve idari islerine karısmamıstır. Her cemaat, dini ve idari islerini, kendi teskilatları
vasıtasıyla yürütmekteydi.

( Eryılmaz , s.201)

Mahalle yönetiminden sorumlu olan imamların en önemli görevlerinden biri de vergileri toplamaktır. İmam, Mahalle
halkından toplanması gereken vergiyi belirleyip toplar ve bunları kayıt ederdi. İmamın gücü bu göreve
bağlıdır. Ancak,her zaman bu görevlerini hakkaniyetle yerine getirdiklerini söylemek zordur. (Ortay lı,2000,s.107)
Ayrıca Ortaylı, bu kayıtların özellikle de papazlar tarafından tutulan Vaftiz Defterlerinin Osmanlı tarihi arsivlerinin
en zengin kaynağını olusturduklarının altını çizmektedir.

Osmanlı’da dısarıdan birinin mahalleye gelip yerlesmesi de sanıldığı kadar kolay olmamaktaydı. Mahalleye yeni
birinin gelip yerlesmesi imamın iznine tabiiydi. Bu kisiye ya mahalle esrafından birinin ya da imamın kefil olması
gerekirdi. Böylece mahalleli birbirine dolayısıyla da imam bir anlamda mahallenin hepsine kefil olurdu. Bu
zincirleme kefillik, mahalle içindeki birlikteliğin ve sosyal dayanısmanın bir göstergesi olarak algılanabilir.

Osmanlı mahalle örgütlenmesinde var olan bu dayanısma; bir yandan devlete olan sadakat çerçevesinde toplumsal
bütünlüğün çekirdeğini teskil ederken, öte yandan da sosyal ayrısmayı ve sınıfsal farklılıkları önlemekteydi. Padişah
Beratı ile atanan İmamlar mahalle yönetiminden kadıya karsı birinci dereceden sorumludurlar. İmamlar, muhtarlık
kurumu kuruluncaya kadar mahalle örgütündeki bu önemli rolü sürdürmüslerdir. (Ulusoy- Akdemir,s.125)

Mahalle yönetiminde “yiğitbası” veya “kethüda” imamın yardımcısıydı. Yine mahalledeki önemli kurumların basında
gelen “ avarız akçası vakfı”, mahalledeki sosyal dayanısmayı pekistiren bir diğer unsurdur. Bu vakıf, hayır sever
vatandasların tasınmaz veya nakit yardımları ile varlığını devam ettiren, ihtiyacı olan mahalleliye ve mahallelinin
ortak ihtiyaçlarını karsılamaya yönelik bir kaynak olustururdu. Cami, mescit, mektep, çesme, su yolu gibi yapıların
yapımı ve onarımı, ısıtma ve aydınlatılmasının sağlanması; imam, müezzin ve muallim gibi görevlilerin ücretlerinin
ödenmesi ve giderek sürekli alınır hale gelen avarız vergisinin karsılanması gibi amaçlarla kullanılan bu vakfa ait
nakit paradan, ihtiyaç sahiplerine, borç verilerek bir ölçüde sosyal yardımlasma da sağlamaktadır. Bu vakfın
mütevellisi,yöneticileri, hem mahallede yasamakta hem de mahalle yöneticileri arasında yer almaktadır.
(Atasoy,s.16)

Diğer bir ifade ile, Mahalleden sorumlu bir başka kişi de mahalle mütevellisiydi. Bunlar mahalle vakıflarının yönetim
ve denetiminden sorumluydular. Mahalle vakıfları, mahalledeki kişilerin mahallelerine vakfettikleri,bağışladıkları,
gayr-i menkullerle veya paralarla varlıklarını sürdürüyorlardı. Bu vakıflar belli bir gelir kaynağı oluşturuyorlardı.
Mesela; ev,dükkan ve tarlalardan gelen kiralar mahalle vakfının gelir kaynağını oluşturuyordu. Bu vakıfların gelirleri
de Mahalle Bütçesini oluşturmaktadır.Bu bütçeden, mahalleye düşen ortak verginin bir kısmı; mahalle imamının
barındırılması , fakirlerinin bakımı vb. mahallenin ihtiyaçlarına harcanıyordu.( Tamdoğan,www.os-ar.com)

Mahalle ve imamın denetiminden sorumlu olan Kadı, Osmanlı Devletinde önemli bir mevkiye sahiptir. Kadılık
kurumu önemini 2.Mahmut döneminde yitirmiş, 2.Mahmut’un gerçekleştirdiği reformlar, kadılık kurumunun
hiyerarşisinin yıkılmasına yol açmıştır.

3.3.MODERNLEŞME SÜRECİNDE MAHALLE YÖNETİMİ

Osmanlı kent yapısında İslam dininin etkileri açıkça görülmektedir. Osmanlı’da Devletin kuruluş ve yükseliş dönemi
kent dokusunun yapısal tasarımında din ana belirleyici kurum olarak öne çıkmaktadır.Kent merkezi gündelik yaşamın
beklentilerini karşılayacak kurumlarla şekillenmektedir.Bu yapının itici gücü dindir.Barınma ihtiyacı ise çevre unsuru
olarak tasarlanmıştır.Mahalleler kenttin çevresine yerleştirilmiştir. Köylerden ve başka yerlerden gelen göçmenler,
aileleri ile birlikte kent çevresinde yeni mahalleler oluştururdu.Genel olarak ibadethanelerin çevresinde şekillenen bu
yerleşim alanlarının başında karizmatik dini bir lider bulunurdu. Merkezi dini yapı mahalle sakinlerinin inançlarına
göre değişmektedir. Müslüman mahallesinde merkezi yapı cami,azınlık mahallesinde ise sinagog veya kilisedir.

Osmanlı mahalle yönetiminde değişim ve dönüşüm , 1856 Islahat fermanı ve Tanzimat’la başlar.1856 Islahat fermanı
ile İstanbul’da kısa süreli de olsa belediyecilik deneyimi yaşanır. Tanzimat Döneminde ise Batı ile olan ilişkilerin
gelişmesine paralel olarak ekonomik dönüşümlerle beraber kentsel yapılar da değişmeye başlar. Aşağıda daha
ayrıntılı değineceğimiz bu dönüşümleri,II. Mahmut Dönemi, Tanzimat Dönemi ve Cumhuriyet Dönemi olarak ele
alacağız. Böylece tarihsel süreç içerisinde bu değişimi daha net kavramak mümkün olacaktır.

Osmanlı Devleti 18.yüzyılın sonları 19.yüzyılın başlarında Aydınlama Hareketinin bir yansıması olarak yerel
yönetimin yapısal organizasyonunda yeniden yapılanma çalışmalarına girişti. Bu değişim ve dönüşüm çabalarının
altında Batıyı yakalama, Batı üstünlüğüne karşı onun kazanımları ile mücadele etme isteği yatıyordu. Batı kentlerinde
görev alan aydınların da oradaki kentsel mekanlara hayranlıkları bu kentlerin model alınmasında etkili oldu.

3.3.1. II. MAHMUT DÖNEMİNDE MAHALLE

2.Mahmut dönemine kadar önemli bir kurum olan kadılık kurumu, O’un muhtarlık teşkilatını kurması ile, yerel
yönetimde eski önemini yitirmiş ve buna paralel olarak da mahalle yönetiminde bir takım değişiklikler ortaya
çıkmıştır. Mahallelerdeki bu değişiklikler yoğun olmamakla birlikte, kadının görev ve yetkilerini sınırlandırmış,
mahalle yöneticileri imam ve kocabaşları da etkilemiştir. Bu farklılıklara geçmeden önce muhtarlık teşkilatının
kuruluşuna bakmak konuyu kavramamız açısından faydalı olacaktır.

Muhtarlık teşkilatı ilk olarak İstanbul’da kurulmuş, taşrada ise bu uygulamadan ilk olarak nasibini alan vilayet,
Kastamonu olmuştur. Muhtarlık teşkilatına ihtiyaç duyulmasının nedeni Yeniçerilerin, 2. Mahmut tarafından ortadan
kaldırılması ile ortaya çıkan boşluğu telafi etmektir. 2. Mahmut Yeniçerileri ortadan kaldırınca o zamana kadar
yeniçeriler tarafından sağlanan ‘güvenlik ve beledi kolluk hizmetleri’nin yerine getirilmesi için yeni bir düzenlemeye
gidilmesi gerekiyordu.

1826    yılına kadar “ İstanbul’un genel ve beledi kolluk hizmetleri, Yeniçeri Ocağı’na bağlı kuvvetler tarafından
yürütülmekteydi. Ayrıca, mali ve mülki görevlerin daha iyi yerine getirilmesi için de yeni bir düzenlemeye ihtiyaç
vardı.

1827    nüfus sayımında erkek nüfusun sayımı ve yazımı yapılmıştır. Ortaya çıkan sonuçlar o dönemde, yepyeni bir
sorunun varlığına işaret ediyordu. Nüfus artışına bağlı olarak işsizlik ve serseriliğin artması Osmanlı Devleti’nde yeni
önlemlerin alınmasını zorunlu kılmış; şehre giriş ve çıkışların kontrol altına alınması için “mürür tezkerelerinin” daha
sıkı kontrol edilmesi ihtiyacı doğmuştur. Ancak bu işle görevli olan imamlar bu tezkereleri kontrol etmekte başarısız
olunca her mahalleye muhtarlar tayin edilmiştir.

İstanbul’da mahallelere tayin edilen muhtarlar ”evvel(birinci)” ve “sani(ikinci)” olmak üzere iki tanedir. İkincisi
mahalle muhtarının yardımcısıdır. Reaya mahallelerinde ise, kocabaşılar ve papazlar, önceden olduğu gibi görevlerini
yürütmeye devam etmişlerdir.(Eryılmaz,s.202)

İstanbul’daki bu yeni uygulamanın taşradaki öncü vilayeti ise Kastamonu sancağı olmuştur. “Kastamonu sancağı
Taşköprü kazası halkı, kazanın Ayanı olan Hacı Ömer’in zulüm ve yolsuzluklarından bizar olur ve sancak
mütesellimi Dergah-ı Ali Kapucu Başlarından Dede Mustafa Ağa’ya, Hacı Ömer’i şikayet ederler. Mütesellim
,tahkikat için Ayanı çağırdığında, davete cevap vermeyip isyan eder. Dede Mustafa Ağa isyanı bastırır; ayan Hacı
Ömer’i tutuklar. Fakat yerine yeni Ayan seçmez ve İstanbul mahallelerinde uygulanmaya başlanan, yeni muhtarlık
usulünü Kastamonu’da da uygulamaya başlar. Bu işlem Padişah ve devlet ricalince de uygun görülür ve sistemin
bütün eyaletlerde uygulanması için her yere fermanlar yazılır.”( 0rtaylı,2000,ss.108-109)

Bu uygulama ile birlikte mahallelerde vergilerin toplanması, güvenlik hizmetleri, mahalleye yeni gelip yerleşmek
isteyenleri tespit etmek ve onlar hakkında gerekli araştırmayı yapmak, hesap defterleri tutmak, veraset işleri ile
ilgilenmek, mahalle halkı haksızlığa uğradığında onlar adına gerekli yerlere başvurmak, kısacası mahalle halkının
güven içerisinde yaşayabilmesi muhtarların sorumluluğuna girmiş oluyordu. Mahalle halkının hükümetle ilişkilerinde
aracı kurum olan muhtarlar, mahalle halkına kefil oluyordu. Mahalle imamı da muhtara kefil olduktan sonra bir
anlamda mahallede yapılan her şeyden tüm mahalleli sorumlu hale gelmiş bulunuyordu.

“Mahalle ve köy muhtarları, 1831 nüfus sayımından sonra Sancaklarda kurulan Defter Nazırlarına, Defter Nazırları
da, yine bu tarihlerde İstanbul’da ihdas edilmiş bulunan Ceride Nezaretine bağlı idi. Ancak, muhtarların denetimi,
defter nazırları değil, sancağın başında bulunan mütesellimler tarafından yürütülüyordu. Mahalleli muhtarından
memnun değilse, imamları ve ileri gelenleri vasıtasıyla mütesellime şikayette bulunma imkanına
sahipti.(Eryılmaz,s.205)

Daha evvel de belirttiğimiz gibi mahallenin idaresinde artık söz sahibi muhtar-ı evvel ve onun yardımcısı olan
‘Muhtar-ı Sani’dir. Muhtara usul gereği padişahın uygun görmesi halinde darphanede hazırlanan mühürler gönderilir
ve muhtarlar mahalledeki işlerinde bu mühürleri kullanırlardı.

0smanlı’da mahalle örgütlenmesinde bahsetmemiz gereken bir diğer önemli noktada Tanzimat ile mahalle
yönetiminde yaşanan dönüşümlerdir.

3.3.2. TANZİMAT DÖNEMİNDE MAHALLE

Tanzimat,mahalle yönetiminde birtakım değişikliklerin yaşandığı bir dönem olarak ele alınabilir. Bu açıdan mahalle
yönetiminden bahsederken, Tanzimat Dönemini de ele almak yerinde olacaktır.

“Türk siyasi tarihinde Tanzimat, modernleşmenin başlangıcı olarak görülmektedir. Bu dönemde her konuda yaşanan
batılılaşma hareketi yerel yönetimler alanında da kendini hissettirmiştir.”(Vural,s.186)

2. Mahmut dönemindeki düzenlemelerin akabinde devlet, Tanzimat’tan hemen sonra da bir takım düzenlemelere
gitmiştir. Halkla olan ilişkilerin iyileştirilmesine yönelik kanunlar yürürlüğe konmuş, danışma meclisleri kurulmuş,
rüşvet, yolsuzluk güvenlik gibi konularda tedbirler alınmıştır. 1858’de de memurların görevlerini belirleyen “Vali,
Mutasarrıf ve Kaymakamların vazifelerini içeren talimat” yayımlanmış; bu talimatla birlikte ülke; eyalet, liva veya
sancak, kaza ve köylere ayrılmıştır.

Yine o dönemdeki diğer önemli bir düzenleme 1864’te gerçekleştirilmiştir. 1864’te çıkartılan Vilayet Nizamnamesi
ile valilerin en basit işleri bile merkeze danışmaları engellenmeye çalışılmıştır. Bu nizamname ile kasaba ve
şehirlerdeki en az elli hanelik yerleşme birimi mahalle olarak kabul edilmiş ve her mahalle bir karye(köy) hükmünde
kabul edilmiştir. Yine her köy ve mahallede iki muhtar seçilmesi kararlaştırılmış, yirmi haneden az yerlerde ise tek
muhtarın bulunmasına; yine muhtarların yanında en az üç, en çok on iki kişiden oluşan ihtiyar meclisleri
bulundurulmasına karar verilmiştir. 18 yaşını doldurmuş ve yılda en az elli kuruş vergi veren erkeklere muhtar ve
ihtiyar meclisi üyelerini seçme hakkı verilmiştir. Bu nizamnameye göre: “Muhtarlar, köylerde asayiş ve vergi tahsil
işlerinde, hükümet icra organı olarak vazife görecekler; su yolu, çeşme, mektep ve cami gibi binaların onarımı ve
bakımı hizmetlerini yürüteceklerdi. Ayrıca bekçi ve korucu gibi köy zabıtası işlerinde çalışanların yönetimi de
muhtarlara verilmiştir.

İhtiyar meclislerinin görevleri de, ait oldukları cemaatının vergi hisselerinin usulü üzere dağıtımına nezaret etmek;
köylerin temizliğine ve ziraatın gelişmesine ilişkin konuları müzakere etmek; kanunun tayin ettiği derecede hukuken
çözümlenebilecek davalara bakmaktır.”(md.56-59; aktaran Eryılmaz,s.208)

4. CUMHURİYET DÖNEMİNDE MAHALLE YÖNETİMİ

Cumhuriyet’in ilanı ile köy ve mahalle yönetiminde yeni düzenlemelere gidilmiş, bir takım yenilikler
gerçekleştirilmiştir. Atatürk köylüye büyük önem vermiş, onların sorunlarını çözmek için köy idaresine ve mahalle
yönetimine yeni bir biçim vermeye çalışmıştır. Bu amaçla 18 Mart 1924 tarihinde “Köy kanunu “ kabul edilmiştir. “
Mahalle Muhtarlıkları, 1913 tarihli ‘İdare-i Umumiye-i Vilayet Kanunu Muvakkatı(geçici)’ ile hukuken
kaldırılmış;ancak hükümetin izniyle faaliyetlerini 1934 yılına kadar sürdürmüşlerdir.01.01.1934 tarihinde çıkarılan
2295 sayılı kanunla, belediye teşkilatı olan yerlerde, mahalle muhtarlıkları ve ihtiyar meclislerinin faaliyetlerine de
fiilen son verilmiştir.”(Eryılmaz,s.212)

Bu kanunla halk ile hükümet arasında kopukluk meydana gelmiş, daha da önemlisi belediyeler kendilerine devredilen
görevleri yerine getirememek durumunda kalmışlardır. 10 Nisan 1944 tarih ve 4541 sayılı “Şehir ve Kasabalarda
Mahalle Muhtar ve İhtiyar Heyetleri Teşkiline Dair Kanun” ile içişleri bakanlığı bu sorunların önüne geçmek için
mahalle teşkilatını yeniden kurmuştur. Bugün hala yürürlükte olan bu kanun birtakım değişikliklere uğramıştır. Yasal
değişikliklere karşın mahalle yönetiminin merkezle ilişkisi değişmemiştir.(Palabıyık-Atak,2002,s.333)

Cumhuriyet Döneminde de mahalle yönetsel birim olarak son derece önemsenmiş ve mahallede yaşayan halkın
gereksinimlerinin karşılanması, onların güvenliklerinin sağlanması, hükümetle aralarındaki iletişimin sağlıklı
işleyebilmesi için düzenlemeler yapılmıştır. Bu özelliği ile mahalle merkezi yönetimin bir parçası olmayı
sürdürmektedir.(Keleş,2000 s.251)

Mahalle en küçük yönetsel birim olarak Osmanlı Devletinde devletin bekası için önemle üzerinde durulan bir
yerleşim yeri olmasının ötesinde, insanların birliktelik duygularının tatmini ve yardımlaşma gibi sosyal dayanışmanın
devamı adına üzerinde durulması gereken bir değerdir.

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e yansıyan belki de en önemli mirastır mahalle olgusu. Aynı camide, kilisede, sinagogda
ibadet etmek, aynı çeşmeden su içmek, aynı esnaftan alışveriş yapmak, acılara beraber ağlamak, sevinçleri beraber
paylaşmak, sorunlara beraber sahip çıkmak ve çözmek adına beraber mücadele etmek insanların yalnızlık duygularını
gidermesinde ve hayata sıkı sıkıya sarılmasında çok etkilidir. Buradan hareketle makalemizin en başından beri altını
çizdiğimiz mahalle olgusunun devamını sağlamak her geçen gün daha da önem kazanmaktadır.

SONUÇ

*En küçük yerleşim birimi olan mahallenin yönetim yapısı ve işleyişi küresel koşullara bağlı olarak değişmekte ve
gelişmektedir.

*Mahallede yönetim din kurumu eksenli işlevini siyaset kurumu eksenli işleve bırakmıştır.

*Mahalle yönetiminde demokratik işleyişe geçilmiş; ancak merkeziyetçi yapı ve anlayış devam etmektedir.
*Mahallenin yönetiminde sorumluluk imamdan muhtarlara geçmiştir.

*Mahalle yöneticisi atama ile değil seçimle belirlenmektedir.

*Mahalle yönetiminde etniklik ve azınlık farkları belirleyici olma özelliğini yitirmiştir.

*Mahalle yönetiminde cinsiyet farkı kalkmış ve kadınlar da yönetici olma hakkı kazanmıştır.

*Sosyal sınıflaşmaya ve çoğulculuğa açık bir demokratik yönetim anlayışına geçilmiştir.

*Sınıf ve statü farklılıkları mahallenin sosyal ve fiziksel yapısını biçimlendirmektedir.

*Mahallenin her türlü alt yapı hizmetleri yerel yönetime; dini ve milli eğitim hizmetleri merkezi yönetime
bırakılmıştır.

*Mahalledeki geleneksel dayanışma aygıtları yerini STK’lara bırakmıştır.

*Caminin mahallenin biçimlenmesinde ve meşruiyet kazanmasındaki belirleyici rolü devam etmektedir.

*İmamların mahalledeki merkezi rolü ikincil bir role dönüşmüştür.

KAYNAKÇA

AKDAĞ Mustafa, (1995),Türkiye’nin İktisadi ve İçtimai Tarihi, 1. cilt, Cem Yayınları, İstanbul

ATASOY Veysel, (1992), Türkiye’de Mahalli İdarelerin Yapısı ve Yeniden Düzenlenmesi, Türk Dünyası
Araştırmaları Vakfı, İstanbul

COŞKUN Bayram, UZUN Turgay,( 1998 ),“Cumhuriyet’in 75. Yılında Türkiye’de Yerel Yönetimlerin Niteliği ve
Sorunları” Yeni Türkiye, Eylül-Aralık, yıl 4, sayı 23-24

ERKAN Rüstem, (2002) , Kentleşme ve Sosyal Değişme, Bilim adamı Yay., Ankara

ERYILMAZ Bilal, (1997),Yerel Yönetimlerin Yeniden Yapılanması, Bileşik Yay., İstanbul

EVREN Burçak, (1996), “Mahalle Kahvehaneleri”, Yeni Türkiye Dergisi, Mart-Nisan, Yıl 2, Sayı 8

GÖRMEZ Kemal, Yerel Demokrasi ve Türkiye, Vadi Yayınları, 2. Baskı, Ankara

KELEŞ Ruşen, YAVUZ Fehmi, (1998),Yerel Yönetimler, Turhan Kitapevi,2 Baskı,Ankara

KELEŞ Ruşen,( 2000),Yerinden Yönetim ve Siyaset,Cem yayınevi,İstanbul

ORTAYLI İlber,( 2000),Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahalli İdareleri (1840-1880) Türk Tarih Kurumu yayınları,
VII. Dizi , Sayı 178, Ankara, (2000), Türkiye İdare Tarihine Giriş, 2.Baskı, Turhan Kitabevi, Ankara,
(2007), Türkiye Teşkilat ve İdare Tarihi,Cedit Neşriyat, Ankara

PALABIYIK Hamit-ATAK Şermin, (2002),Türkiye’de Mahalle Yönetimi,Avrupa Birliği Sürecinde Türkiye’de
Yerel Yönetimler,Alfa Yayınları,İstanbul

ULUSOY Ahmet, AKDEMİR Tekin,(2002), Mahalli İdarelerin Maliyesi, 2. Baskı Seçkin Yayınları, Ankara

TAMDOĞAN Işık, (2005),“ Osmanlı Döneminden Günümüz Türkiye’sine “Bizim Mahalle”, www.os-ar.com,
23.11.2005

Türkçe Sözlük,(1998),Türk Dil Kurumu,C.2,9.Baskı,Ankara

VURAL,Tarık,(2004)’Osmanlı İmparatorluğunda Yerel Yönetimler’,Türk idare Dergisi,Eylül,S.444,Ankara

YEL Ali Murat, KÜÇUKAŞÇI Mustafa Sabri,(2003), Mahalle Maddesi, İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı,
Cilt 27, Ankara

Musa Şahin

Osmanlı’dan Cumhuriyete Mahalle Yönetimi_Esra Isık

230

1

Yrd.Doç.Dr. Yalova Üniversitesi İİBF

2

Arş.Gör. Dumlupınar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü