ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ-TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Anasayfa | Makale Bilgi Sistemi | Konu Dizini Yazarlar DiziniKaynaklar Dizini | Makale-Yazar Listesi |  Makale Sayısı-Tarih Listesi | Güncel Türkoloji Kaynakçası

Atatürk Araştırmaları || Çukurova Araştırmaları || Halkbilim || Dilbilim || Halk Edebiyatı || Yeni Türk Dili || Eski Türk Dili
Yeni Türk Edebiyatı || Eski Türk Edebiyatı || Dil Sorunları || Genel || Tiyatro || Çağdaş Türk Lehçeleri

 

TİMUR’UN GÜRCİSTAN SEFERLERİ

The Raids of Timur on Georgia

Kâzım PAYDAŞ

Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi
Fırat University Journal of Social Science
Cilt: 16, Sayı: 1 Sayfa: 419-437, ELAZIĞ-2006

ÖZET

Güney Kafkasya'da yer alan Gürcistan, Türklerin milâttan önce ilgisini çeken bölgelerden
biri olmuştur. M.Ö. VII. asrın ortalarında meydana gelen İskit akınlarından sonra ise Türkler'in
kuzeyden Gürcistan'a akınları sistemli bir şekil almıştır. Türklerin İslâmiyeti kabul etmelerinden
sonra da bu akınlar devam etmiştir. Gürcistan, Timur döneminde de Türklerin ilgi alanı olmaya
devam etmiştir. Timur, Müslüman ülkelere seferler düzenlediği gibi gayri Müslim bölgelere de
seferlerde bulunmuştur. Özellikle, ahalisi Hıristiyan olan Gürcistan'a karşı gaza amacıyla birçok
seferde bulunmuştur. Bu seferlerin sonucunda ise Timur, Gürcü krallıklarını kendisine cizye ve
haraç ödemeye mecbur bırakmıştır.

Anahtar Kelimeler: Gürcistan, Kafkasya, Emir Timur, Bagrat.

ABSTRACT

Georgia, located on the South of Caucasia, is one of the regions that drew the Turks'
attention B. C. After the raids of the Scythians, in the middle of VII th century B.C., the Turks
systematically began to rush into Georgia from the north. Also, those raids continued after the
adoption of Islam among them. Morever, Georgia attracted the Turks' attention during the reign of
Timur. While Timur rushed into the Muslim-countries, he also made many raids on the non¬
Muslim countries. Especially, he carried out many raids on Georgia, having non-Muslim
population, with the aim of ghaza. As a consequence of those raids, he made the kingdoms of the
Georgia pay the Kharaj and Jizya.

Key Words: Georgia, Caucasia, Amir Temür, Bagrat.

Giriş

Yunan ve Lâtin kaynaklarında İberya, İverya, İvirya; Arab kaynaklarında Curzâ,
Curyâ, Kurc, al-Kurc; Avrupalılarda George, Ruslarda Gruzya; Gürcülerde ise efsânevî
cedleri Kartlos'a izâfetle, kendilerine verdikleri Kartvel adından Sakartvelo adıyla
zikredilen Gürcistan, M.Ö. IV. asırdan beri, münhasıran Suram (Lik) dağlarının
doğusunda güney Kafkasya'nın orta bölgesinde, Kür ırmağı havzasında, batıda Kolchida
(Eger), kuzeyde Kasfkasya sıra dağlarının orta kısmı doğuda bugünkü kuzey Azerbaycan
(Albanya) ile sınırlanmış bir me
mlekettir1.

M.Ö. I. asırda, Roma ile Pontos krallığı arasında cereyan eden harpler neticesinde,
İberya Romalılar tarafından zapt edildi. M.S. III. asırda ise Roma ile İran arasında harp
alanı haline gelen bu memleket, IV. asırda Bizans ile İran arasında taksim olundu. Bütün
bu devirlerden önce, hatta Gürcülerden daha önce bu bölgeye külliyetli miktarda Türk
unsurunun gelip yerleştiğini de görüyoruz. O zamanlar ve daha sonraları doğu Avrupa'nın
hâkim nüfusunu teşkil eden muhtelif Türk boyları, buraya bazen akıncı ve bazen de
müttefik sıfatı ile geliyor ve memleketin yaylak ve kışlağa elverişli taraflarında
oturuyorlardı2.

M.Ö. VII. asrın ortalarında meydana gelen İskit akınlarından sonra Türklerin
Kuzeyden Gürcistan'a akını daha vâzıh ve sistemli bir şekil almıştır3. Türklerin İslâmiyet'i
kabulünden sonra bu bölgeye Türk akınları devam ettiği gibi, Selçuklular, Harezmşahlar
ve Ahlat-şahlar zamanında da Gürcistan'a akınlar yapılmasına devam edilmiştir4. Ancak,
bu akınlar incelediğimiz dönemi kapsamadığından bu dönem üzerinde durmayacağız.

XIV. asrın ortalarına doğru, İlhanlıların zayıf düşmesinden istifade ederek,
Gürcistan bağımsızlığını ilân etmek istemişse de, İlhanlılar ile Osmanlıları ayıran devir
içerisinde Kara-Koyunlular ile Timur ve Ak-Koyunluların nüfuzu altına girmiştir. Bu
devirlere ait Ermeni ve Gürcü vesikalarında, Gürcistan'da "büyük prens” manasında "ulu
han”, "atabeg", "ağa" gibi Türkçe unvan ve rütbelere sık sık tesadüf edilmektedir5. Bu
yönüyle Gürcistan, Hazarlar ve daha sonra da Osmanlılar gibi Türk devletlerinin de
Kafkaslarda yakın ilişki içerisinde bulundukları bir devlet olmuştur6.

Ahalisi Hıristiyan olan Gürcistan krallığının toprakları fazla geniş değildi; ancak,
bu krallığın ele geçirilmesi coğrafi konumundan dolayı oldukça zordu. Çünkü, Gürcistan
sarp dağlar, uçurumlar, mağaralar ve buralarda yapılmış olan sağlam kaleler sayesinde
Gürcüler için büyük sığınma yerleri oluşturmaktaydı7. Giorgi V, David VII (1346-1360)
ve Bagrat (1360-1395)'in haleflerinin yönetimi altında Gürcü krallığının durumu oldukça
sağlam kaldı8. Ancak yine de ahalisi Hıristiyan olan Trabzon gibi Kafkasların bu bölgesi
Türk akınlarına sistemli olarak maruz kalmaktaydı. Meselâ, 1361 yılında Erzincan hâkimi
Ahî Ayne Bey, Gürcistan üzerine çok başarılı bir sefer gerçekleştirebilmişti9. Fakat,
bununla birlikte Samtzkhe'nin sınırları boyunca Türklerin akınları bu dönemde genel
olarak yavaşlatıldı. Bunun yanında Gürcüler ile Grekler arasında yakın bir savunma
anlaşmasının temelini oluşturan sabit bir politikayı devam ettiren Bagrationi ve Jaqali'nin
her iki hanedan ile Comnenianlar arasındaki evlilik ittifaklıkları ile sağlamlaştırılmış olan
ve Tamara'nın yönetimi süresince, V. Giorgi tarafından yeniden canlandırılan Şirvan ve
Arranda Bagrat krallığının politik etkisi bütün Gürcistan üzerinde sürdürüldü10. Timurun
Gürcistan seferleri de V. Bagrat döneminde başlamıştır.

Timur'un Gürcistan Seferleri

Timur, V. Bagrat (1360-1395)'ın uzun saltanatı esnâsında zuhur etmiştir. Timur
Müslüman ve gayri Müslim ayırt etmeksizin dünyanın birçok yerini kendi hâkimiyeti
altına alma idealini taşımasına rağmen Gürcistan'a karşı gaza amacıyla seferler
düzenlemiştir11. Ancak, Nikoloz Berdzenişvili ve Simon Canaşia gibi bazı Rus-Gürcü
tarihçileri Timur'un Gürcistan'a ilk seferinin sebebini Altınorda Hanı Toktamış ile olan
anlaşmazlığından kaynaklandığını ileri sürmüşlerdir. Bu yazarlara göre, 1385 yılı kışında
Toktamış Han askerleriyle Azerbeycan'a saldırarak Tebriz'i işgal ettiğinde Tebriz halkı
acımasızca kılıçtan geçirildi. Altınorda askerleri sayısız ganimetlerle ülkelerine dönerken,
Güney Kafkasya topraklarında önlerine gelen her şeyi çiğneyip yok ettiler. Bu haberleri
alan Timur büyük bir öfkeye kapılarak Tebriz'i işgal etti. Ardından kuzeydeki
Altınordaya saldırmak için Gürcistan'a doğru harekete geçti. Bu arada Timur, Gürcüler
arasında maksadının Gürcülerin mal ve canlarına zarar vermek olmadığını, sadece İslâm
dinini onlara öğretmek olduğu söylentilerinin yayılmasını sağladı. Fakat bu Timur'un asıl
amacı değildi. Onun amacı başkaydı. Çünkü ona göre; Toktamış Han Gürcülerle anlaşıp
işbirliği yapmadan İran'a karşı saldırı gerçekleştiremezdi. Timur'un Toktamışın geçit
yollarını kapatabilmesi için Gürcistan'daki Kafkas geçitlerini kontrol altına alması gerekti
ve bu amaçla o Gürcistan'a sefer düzenlemişti. Timur'un Gürcistan'a karşı düzenlemiş
olduğu bu ilk sefer hakkındaki bu düşüncelerde haklılık payı şüphesiz bulunmaktadır.
Ancak Timur'un Gürcistan'a neredeyse hayatının sonuna kadar aralıklarla seferler
düzenlemesi onun daha çok gaza amacıyla hareket etmiş olduğunu göstermektedir12.

Timur 1386-1388 yılları arasında çıktığı üç yılık seferinde Sürmeli ve Kars
kalelerini alarak tahrip etti13. Daha sonra da, Nahcivan ve Kars yöresinde fetihlerde
bulunarak Tiflis'e geldi. Yanındaki beyler ve devlet adamlarına hitaben, "Bu iş bana
acayip geliyor. Eski padişah ve meliklerin ellerinde bu kadar güç ve kudret olduğu halde
Müslüman olmayan Gürcülere memleketin ortasında, saltanat iddiasında bulunacak kadar
kudret vermişler. O halde Müslümanlık ve dindarlık nerede kaldı? Puta tapanlar bile bu
putlar kendilerine yardım edemeyeceği halde, kendi dinlerinin aleyhinde bulunanları yok
etmek için çalışırlar. Müslümanlar, Tanrı'nın kendilerine yardım edeceğine dair vaadine
rağmen, bu kâfirleri neden hükümdarlıkta bıraktılar? Onlardan sağlanan küçük bir
menfaat için neden böyle bir harekette bulundular? Şimdi hükümdarlık bize geçmiştir.
İslâm dünyasını onların kötülüklerinden kurtarmak için bu işi bizim yapmamız gerekir"
diyerek14 Gürcüler üzerine yürüyen Timur, Tiflis kalesi ve civarını kuşatma altına aldı.
Timur'un ilerleyişi karşısında kral Bagrat kaleye sığınırken, Gürcülerin bir kısmı onunla
kalmayarak daha güvenli olduğunu düşündükleri mağaralara çekildiler; bunun yanında bir
kısım Gürcüler krallarını terk etmeyerek onun yanında yer aldılar. Bunun üzerine Timur,
emir ve askerlerine kaleyi almalarını emretti. Kalenin duvarlarının tahrip edilmeye
dayanıklı olduğunu düşünen Bagrat, Timur'un inandığı dini kabul etmektense kendi dini
için ölmeyi tercih ederek direnmeye başladı. Bu saldırıya karşı cevap veren Bagrat,
Timurlu ordusuna karşı saldırıya geçti; her iki ordu da hem çok kayıp verdi hem de
birçok sıkıntıya maruz kaldı. Ancak, Gürcü kuvvetleri Timurlular karşısında fazla
dayanamayarak kaleye geri kaçtılar. Bunun üzerine Timur, askerlerine demir plaklar
yaptırdı ve bunlar ile kaleye doğru yeni bir saldırı başlattı. Bu ilerleme sonucunda da Kral
Bagrat ile Kraliçe Anna ve diğer bütün Gürcüler esir edildiler15. Emir Timur'un önüne
getirilen Kral Bagrat, Timur'un emri ile bağlandı. Daha sonra yola koyulan Timur, Gürcü
topraklarından geçerken birçok kale ve hisarı ele geçirdi. Bunlara ilâveten Emir Cihanşah
ve diğer emirlerden bazılarına Gürcü askerlerinin yağma edilmesi emrini verdi. Bu
sıralarda, Kral V. Bagrat esir edilerek Karabağ'a gönderilmişti. Timur bu sefere gaza
amacıyla çıkmış olduğundan onu yanına getirtti ve müşfikane nasihatlarla İslâm dinine
davet ederek kendisine güzel vaatlerde bulundu. İslâm dinini kabul etmesi durumunda
kendisini serbest bırakacağını, şereflendireceğini ve bütün Gürcüler'i zincirlerden serbest
bırakacağını söyledi16. Bu nasihatlar sonucunda Bagrat İslâm dinini kabul ettiğini söyledi.
Emir Timur bunu işitince büyük bir memnuniyet gösterdi; Kral Bagrat'a büyük hediyeler
ile hil'at vermekle kalmadı, aynı zamanda onun daha önce hâkim olduğu yerlere ek olarak
kendisine yeni yerler de bağışladı ve onu serbest bıraktı17. Ancak, Gürcü vakayinamesi ve
Metsoplu Thomas, Kral'ın ihtidâ etmiş olduğunu zikrederlerse de, bunu Gürcüler'in
Timur tarafından yok edilmesini önlemek ve daha sonra Gürcüler'in özgürlüğünü sağlayıp
Timur'un 12.000 askerini uzaklaştırarak topraklarını geri almasını temin eden
mahir bir
hile olarak gösterirler18.

Diğer taraftan, 1386 yılında Timur'un bu akınım takip eden İmareti'deki isyanlar
monarşinin gücünün Giorgi Brtsqinwale'nin yönetimi altında olmuş olduğu gibi V.
Bagrat'ın yönetimi altında o kadar etkili olmadığını gösterdi. Ancak, Timur Batı Asya'da
Moğolların ani sert gücünü yeniden canlandırmamış olsaydı, Gürcü krallığının, veba
hastalığının zararlarından hemen sonra meydana gelen ekonomik ve politik güçsüzlük
döneminden kurtulması büyük bir olasılıktı19. Yine de Gürcüler, Timur'un bu ilk
seferinden sonra onun ikinci seferine kadar az da olsa soluklanma imkânı bularak yara ve
zararlarını gidermeye çalıştılar20.

Timur'un ikinci defa olarak Gürcistan'a karşı ilerlemesi 1393 yılında oldu. Bunun
sebebi Kral Bagrat'ın Timur'a boyun eğip ona bağlı bir kral olduktan sonra isyan etmesi
idi21. Esasen, Gürcü vakayinamesinde de belirtilmiş olduğu gibi, V. Bagrat ihtidâ etmede
samimi değildi22. Timur Gürcistan'a girdiği zaman Tiflis'te olduğu gibi Gürcistan'ın diğer
bütün yerlerinde çıkmış olan veba hastalığı oralarda büyük bir yıkım meydana getirerek
Timur'un yapacağı tahribatın çok üstünde zarar vermekteydi. Böylece bu hastalık
Gürcistan'da birçok ölümlere sebep olarak Gürcüleri birçok felaketlere maruz bıraktı.
Bütün bunlara ilaveten, Timur'un saldırısı da onların bu felaketlerini artırmaktaydı23.
Ancak, kendisine söz verildikten sonra sözünde durmayarak ihanette bulunanları hiçbir
şekilde affetmeyen Timur, Gürcistan'ın uğramış olduğu bu felâketi dikkate almayarak
ilerlemesine devam etti.

Bagrat'ın bu ihanetine karşılık olarak Tiflis yağmalandı ve bütün Kakheti ve
Kartli arasındaki yerler yıkıma uğratıldı. Hıristiyan din adamlarına ve abidelerine
saldırıldı. Sweti-Tzkhoveli'nin kilisesi ve Mtzkheta katedrali yağmalanarak tahrip edildi;
dehşetli bir kıyım Gürcistan'ın bütün unsurları üzerinde sürdürüldü; Ruisi'de Ghtaeba'nın
tarihsel yapıları yerle bir edildi. Bu arada Timurlular orada kamp yaparken, yağma ve
öldürmeler üst Kartli'nin bütün vadileri boyunca sürdürüldü24. Esasen, Timur kendisine
karşı yapılan en küçük muhalefeti bile Müslüman veya Hıristiyan olsun en ağır bir
şekilde cezalandırmaktaydı. Meselâ, Timurlu kuvvetleri tarafından İsfehan'ın
alınmasından sonra buradaki askerlerin kadınlara saldırmaları ve çeşitli kötülüklerde
bulunmaları üzerine İsfehan halkı bu askerlerin altı binini öldürdüler25. Timur bu olayı
öğrendiği zaman büyük bir öfkeye kapılarak şehre doğru harekete geçti. İsfehan önlerine
gelen Timur, şehir halkının kanlarının dökülmesini emrederek, binaların yıkılmasını
ölülerin yakılmasını, abad yerlerin viran edilerek intikam alınmasını buyurarak şehir
halkından, şerefli ve nesepli olanların neseplerinden, yaşlının yaşından, Müslüman'ın
Müslümanlığından, zımmîye zimmîliğinden dolayı müsamaha gösterilmeyerek şehirde
canlı bırakılmamasını emrederek İsfehan'da büyük tahribat ve yıkım meydana
getirmiştir. Anlaşılacağı üzere Timur, fetihlerine meşruluk kazandırmak için en küçük bir
muhalefeti veya en küçük bir sebebi kendi lehine kullanmaya çalışmıştır. Onun için
savaşmak ve yeni yerler fethetmek en büyük gaye idi. Çünkü, o bir fatihti ve dünyanın
tümüne hükmetmek istiyordu. Bu sebeple o, çoğunlukla ordusunun başında savaşmaya
giderdi. Bazen de emirlerini düşmanlarına karşı göndermekteydi26. Meselâ, bu büyük
fatih 1394 yılında, Emir Burhan ile Emir Seyfeddin, Cihanşah Bahadır ve Osman

Bahadır'ı Gürcistan'a, Ahıska tarafına göndermiş, kendisi de Aladağ ormanına doğru yola
çıkmıştı27. Gürcistan tarafına giden bu emirler de, birçok kaleler ve zaptı güç olan
hisarlar feth ettikten sonra, önce Kars'a daha sonra da Mingöl'e göç etmiş olan Timur'un
huzuruna çıktılar. Timur 18 Zilkade Pazartesi/ 14 Eylül 1394 tarihinde buradan göç etti28.

Timur Gürcistan'a üçüncü kez girdiğinde Kara Kalgan'da birçok muhalifler
olduğundan oraya gitti ve onları yenilgiye uğrattı. Oradan Tiflis şehrine ve oradan da Şeki
vilâyetine giderek vilayet ahalisini itaat altına almak için askerler ileri sürdü ve emirlerin
yola çıkmalarını buyurdu. Bu ferman üzerine Emir Hacı Seyfeddin, Cihanşah Bahadır ve
diğer emirler yola çıktılar. Seki'yi itaat altına aldılar, itaat etmeyenleri ise yağma ettiler.
Emirler Timur'un emrini yerine getirdikten sonra onun yanına döndüler29. Timur, bu
seferinde Gürcülerin Toktamış Han'la anlaşarak Kafkaslar'daki Daryal geçidini
kapatmalarından dolayı bu geçidi kontrol altına almak için Aragvi vadisine ilerledi. Bu
vadide Gürcüler'le çarpışırken Toktamış Han'ın askerleri Derbent yoluyla güneye
sarkmayı başardılar. Timurlu ordusu Aragvi vadisinde birçok kale ele geçirdi; fakat, esas
hedefleri olan Daryal geçidini elde etmeyi başaramadılar. Bu arada Timur, Toktamış
kuvvetleri hakkında bilgi aldıktan sonra hızla onların üzerine yürüdü. 1395 yılında, Timur
ordusu Terek ırmağı kıyısında Toktamış askerlerini korkunç biçimde yenilgiye uğratıp
perişan etti. Oradan da Toktamış'ın başkenti üzerine yöneldi. Burayı da işgal edip yerle
bir etti30.

Ancak, bütün bu çabalarına rağmen Timur'un Gürcistan üzerindeki etkisi kalıcı
olmuyordu. Gürcüler, bu bölgedeki emirlerin en küçük başarısızlıklarını fırsat olarak
lehlerine değerlendirmeye çalışmaktaydılar. Bu amacın bir sonucu olarak, Timur 1395
yılında Kıpçak'ta savaşırken, Bagrat'ın ölmesinden sonra Kral olarak babasının yerini
almış olan VII. Giorgi, Azerbaycan'da vali olarak bırakılmış olan Timur'un oğlu
Miranşah'a karşı düşmanca tavır aldı. VII. Giorgi, Şaki hâkimi Sidi Ali'nin kuvvetleri ile
kendi gücünü birleştirerek Timur'un düşmanı olan ve Nehcivan yakınlarında Alıncak'ı
muhasara ederken burada mahsur kalmış olan Ahmed Celayır'ın oğlu Tahir'i kurtararak
beraberinde götürdü31. Bu sıralarda Gürcüler, Mirza Miranşah'ın akli dengesinde
bozukluk meydana geldikten sonra bütün vaktini eğlence ve içki içmekle harcadığını

öğrendiklerinden saldırılarını artırdılar32.

Diğer taraftan dünyanın her tarafına hükmetme niyetinde olan Timur, 1398 yılında
Hindistan seferine çıktı33. Timur Hindistan savaşları ile meşgulken Kafkasya'da itaat
altına alıp vasal ilan ettiği ülkeler bağımsızlık çabaları içine girdiler. Gürcistan kralı pasif
politikadan aktif ve saldırgan politikaya geçmeye karar verdi34. Bu sıralarda Şehzade
Ömer babası ile anlaşmazlığa düştü. Daha önce belirtmiş olduğumuz gibi, Gürcü Kral
Giorgi (VII. George) bu durumu ganimet sayarak ayaklandı. Ani ve Erzurum havalisine
saldırarak Tebriz yakınlarına kadar gelen VII. Giorgi birçok köy ile beldeyi yakıp yıktığı
gibi, birçok Müslüman'ı da öldürerek yağmada bulundu. Bunun üzerine Tebriz'deki
Müslüman ahali Şehzade Ömer'den kendilerini savunmalarını istediler. Ancak, o buna
imkân bulamadığı için çok yaşlı biri olan ve Tebriz'in kumandanlığını vermiş olduğu
Tatar ileri gelenlerinden Ömer Toban'ı bu iş için görevlendirdi. Ömer Toban, 5000 atlının
başında VII. Giorgi'nin üzerine gitti. Timurlu kuvvetlerinin üzerine geldiğini işiten
Giorgi, geceleyin ani bir baskınla bunların çoğunu kılıçtan geçirdi. Kaçabilenler ise
Tebriz'e gittiler. Bu olay Müslümanlar arasında büyük korkuya sebep oldu ve Tebriz'deki
halk felâketin askerden değil Şehzade Ömer'den kaynaklandığını, çünkü onun dedesi
Timur kadar iyi olmadığını söylemeye başladılar35. Bu hadiseyi takip eden iki yıl
süresince Timur Hindistan seferinde bulunduğundan Kafkaslar'daki bu Gürcü taarruzuna
gereken cevap verilemedi36.

Emir Timur, Hindistan seferinden Semerkand'a döndükten sonra İran
memleketlerine, özellikle de Azerbaycan ve mülhakatına Gürcü ve Ermeni askerleri
tarafından saldırılar olduğunu, bu sebeple de reâyanın zarar gördüğünü haber aldı. Bu
duruma son derece üzülen Timur, 1399-1400 yılında Horasan'a doğru yolu çıktı.
Sultaniye yolundan geçerek Tebriz'e vardı37. Gürcülerin yapmış oldukları kötülüklerden
dolayı onları cezalandırmak amacıyla ilerlemesine devam eden Timur, Gürcistan'ın doğu
sınırlarındaki Kahet-Herati bölgelerinden saldırıya geçti. Timur, ormanlarla kaplı olan bu
bölgeyi temizlemekle işe başladı. Fakat, yol açma çalışmaları sırasında aniden kış bastırdı
ve Kar yağışı 20 gün aralıksız sürdü. Gürcüler bu durumu fırsat bilerek saldırıya geçti
iseler de, büyük fatih Timur'un askerleri karşısında pek şansları yoktu. Çünkü,
karşılarındaki ordu hiç yenilgi yüzü görmediği gibi, birçok hükümdara da diz
çöktürmüştü. Nitekim, Çarpışmaların sonucunda Gürcüler fazla dayanamayarak geri
kaçtılar. Böylece Timurlular bu bölgeyi yeniden denetimleri altına aldılar. Fakat, bu
bölgenin beyi olan Himşa ele geçirilemedi38.

Timur Himşa üzerine yapmış olduğu seferden sonra39, Karabağ'a döndü. Kış
mevsiminin sonunda 1400 yılı ilkbaharı geldiğinde Emir Timur şehzadeleri ve devlet
erkânını toplayarak bir kurultay yaptı. Müşavere ve müzakereden sonra Gürcistan'a karşı
bir gaza yapılmasına karar verildi. Alınan bu karardan sonra Timur orduyu teftiş edip
piyadelere at40 ve bütün askere ulûfe ve yiyecek dağıttırdı. Ardından da Timurlu ordusu
Giorgi'nin vilayetine doğru harekete geçerek Berda'ya geldiklerinde orada çadır ve otak
kurup bir süre dinlendiler. Daha sonra buradan yola çıkarak Gürcistan hududuna geldiler.
Burada Emir Timur bir haberci ile Giorgi'ye nasihatta bulundu ve "eğer nefsinin
hanümanın selametini istersen Sultan Ahmed'in oğlunu bizim tarafımıza gönder, bunu
yaptığın takdirde ordumuzun kahır ve savletinden emin olursun ve vilayetin senin
uhdende kalır. Tersini yapar bana itaat etmeyi ret edersen seni ve ülkeni geçmişte yapmış
olduğum gibi perişan ederim" diyerek kendisine haber gönderdi41. Giorgi, Timur'un
sözlerini işitince çok sinirlendi. Timur'un dininin barbar dini olduğunu ve onun,
kendilerinin Davut Peygamberin soyundan geldiklerinin farkında olmadığını elçiye çok
kaba sözlerle söyleyerek kötü cevaplar verdi, akıbetini düşünmedi. Elçi Giorgi'nin bu iyi
olmayan sözlerinin tümünü Timur'a tebliğ ettiği zaman Emir Timur vilayete girmeleri
için derhal orduya emir verdi. Bunun üzerine Gürcüler dağlara kaçıp oralara sığındılar.
Çünkü bunlar muhkem mağaralar yapmış, evlerini hisarlarını sarp ve metin yerlerde inşa
etmişlerdi42. Gürcüler bu mağaralardan Timurlu askerlerine oklarla saldırıp büyük zayiat
verdirdiler. Bunun üzerine Timurlu ordusu, mağara ve korunaklardan kendilerine önemli
kayıp verdiren Gürcüleri etkisiz hale getirmek için çareler düşündüler. Sonunda sağlam
çubuklarla derin sepetler örüp içlerine askerlerini yerleştirdiler ve uzun iplerle sepetleri
mağara önlerine sarkıttılar. Bunlar mağaraların hizasına geldikleri vakit mağaralarda
bulunan Gürcülere ok ve mızraklarla neft attılar43, böylece onların bulundukları yerlerde
büyük yangınlar çıkardılar. Bunun sonucunda da Gürcüler önemli sayıda kayıp vermeye
başladılar. Nihayet, zafer Müslümanlara müyesser oldu; o muhkem hisarları ele
geçirdiler, Müslüman olanları bıraktılar diğerlerini kılıçtan geçirdiler. Bunun ardından
Emir Timur, Horasan askerlerini diğerlerinden ayırarak etraf memleketlerin muhafazası
için Tiflis'te bıraktıktan sonra ordusu ile Mukran sahrasına indi. Giorgi, Timurlu
askerlerin şiddetli saldırılarını görünce kaçtı. Bu sıralarda Gürcülerin büyükleri, ileri
gelenleri acizliklerini anlayarak Timur'un yanına gelerek aman istediler44.

Daha sonra Emir Timur Mukran çölüne geldi45. Oradan ılgar ederek Canibek
tarafına gitmeye karar verdi. Oraya vardığı zaman askerler saldırıya geçtiler ve
Gürcüler'in binalarını yıkarak muzaffer olarak Aruk'a indiler. Timur Kergin sahrasına
indiğinde Emir Cihanşah'ı ileri göndererek Giorgi'yi yakalaması için emir verdi. Fakat,
Giorgi ormana gizlendiğinden onu bulamadılar. Bundan dolayı, Emir Cihanşah ve
Timurlu askerleri ganimet olarak birçok at ve koyun ele geçirerek ordugâha geri
döndüler. Bu durumda Timur, emirlerini birlikte görünce hemen oradan göç ederek Gür
suyunu geçti. Bu sırada Gürcülerin Zorit kalesini kendilerine hisar yaptıklarını E
mir
Timur'a haber verdiler. Burası yüksek bir dağın tepesinde yapılmış muhkem bir yer
olduğundan büyük emirler ve ileri gelen askerler, her türlü fedakârlığı göze alarak bu
hisara karşı arrade ve
mancınık kurdular. Emir Timur kuşatmanın beşinci günü kaleyi ele
geçirerek yerle bir etti46. Giorgi ise oldukça yüksek bir dağın üzerine yapılmış olan ve
suvanit denilen kaleye kaçtı. Buraya daha önceden fethedilmemiş olan ücra yerlere
yapıldığı gibi, bir keşif heyeti gönderildi47. Daha sonra Timur, orduyu ileri sürerek o
tarafa gittiği vakit Giorgi kaçıp Ebhaz tarafına gitti. Timur'un ordusu Suvanit kalesini de
ele geçirdi. Ordu Giorgi'nin arkasından takip ile yola çıkarak onun, ele geçirebildikleri bir
çok adamlarını öldürdü48. Aciz ve zorda olduğunu görünce Sultan Ahmed'in oğlunu
koruyamayacağını anladı49. Bu durumda Giorgi Abkhazeti içine giderek Tahir'i Osmanlı
Sultanı'nın sarayına gönderdi50. Daha sonra da Giorgi, İsmail adındaki bir Müslüman'ın
aracılığıyla51. Timur'a tazarru ve niyazda bulundu, kusurlarını itiraf ile, şayet bu defa
kabahatlerini af ile geri dönerse itaatten hiç ayrılmayacağını ve Müslümanlar'a eziyet
etmeyeceğini52, hizmetkârlık vazifesi yerine getireceğini bac ve cizye vereceğine dair
yemin etti53. Timur, bu defa onun bu yalvarmalarını kabul ederek oradan ayrıldı. Ancak
diğer Gürcü hisarlarını tahrip etmeye devam ettiği gibi54, emirlerinden Şeyh Nureddin'i
gaza amacıyla Gürcü hisarlarını feth etmeye gönderdi55.

Timur'un Gürcistan üzerine bu kadar sefer düzenlemesi onun hâkimiyet anlayışına
dayanmaktaydı. Çünkü Moğol İmparatorluğunun vârisi olduğunu iddia eden Timur, aynı
zamanda kendisini dünyevî bir lider olduğu kadar, İslâm'ın koruyucusu ve "Tanrı'nın
Yeryüzündeki Gölgesi" lâkablarıyla ruhanî bir lider olarak da ilân etmişti56. Bu
düşüncenin bir sonucu olarak Gürcistan ve Arap Irakında sindirme faaliyetlerinde
bulunduktan sonra Mingöl'e gelen57 Timur, buradaki yaylada iki ay dinlendikten sonra
Giorgi tarafından sağlanan destekle Smatzkhe'nin yeni atabeyi İoanne'ye karşı bir keşif
birliği gönderdi58. Bundan sonra Semerkand'a dönen Timur, 11 Eylül 1399'da bu defa
yedi yıl süren Ön-Asya seferine çıkmış, Timurlu tarihlerinde "Gürcü ve Ermeni seferi"
diye de anılan bu seferde59, Gürcistan üzerine de yürümüş ve kendisine karşı koyan bir
çok Gürcüyü öldürülerek mabed ve kiliselerini de tahrip etmiştir. Bu seferin ardından
Malatya'ya gelen Timur, Gürcistan'dan esir etmiş olduğu Gürcüleri buradaki
Müslümanlar'a vermiştir60.

Timur'un ayrılmasından sonra Gürcüler tekrar Timurlular'a karşı düşmanca tavır
aldıklarından 1400 yılı ilkbaharında Koturkent'te yapılan bir kurultayda, ilk olarak
Gürcistan'ın ilhakına karar verildi. Bu arada Yıldırım Beyazid'in taarruzuna maruz
bulunan Emir Taherten'in beyliğini bu tehlikeden korumak için, Yıldırım Beyazid'e karşı
bir sefer açılması da düşünüldü. Fakat Timur'un ilk işi, Gürcistan'ı istilâ etmek oldu. VII.
Giorgi, bu sırada Timur'a karşı mukavemetinde Trabzon Rum İmparatorluğu'ndan yardım
görüyordu. Ancak on beş kadar Gürcü kalesinin düşmesi üzerine, VII. Giorgi itaatini arz
etti61.

Timur, 1401 yılında62, Gürcülerin, kendisinin yokluğu esnasında hasmane vaziyet
almış olduklarından bunları tedip etmek için yeniden harekete geçti. Şemkûr sahralarına
geldiği vakit Gürcüler onun önünden kaçtılar; fakat kendi arazilerini memleketlerini,
ekinlerini ve yakınlarını Timur'un gazabından korumak için kendisine müteaddit elçiler
göndermeğe mecbur kaldılar. Gürcüler atlar ve sair hayvanlar getirerek onları peşkeş
ettiler ve bu suretle de kendisinden şu şekilde niyazda bulundular: "Emir hazretleri,
âlemlerin tanrısı ve bütün merhametlilerin merhametlisi olan Tanrı'nın bir gölgesidir,
Tanrı'nın rahmeti ise Müslümanlara, kâfirlere, müşriklere şamildir. Onun kerem
sofrasından herkes nasibini alır. Onun merhamet ve ihsanından herkes müstefit olur;
binaenaleyh Emir'in ve Allah'ın bu âdetine ittibaen, merhamet ederek bizim
kabahatlarımızı affetmesini rica ederiz, bu defa da bize mühlet versin. Eba ve ecdadımız,
eski padişahlar zamanında nasıl bu topraklarda yaşadılarsa biz de yaşayalım. Haraç ve
vergi malını hazinei mamureye gönderelim. Her seferde ne kadar arzu edilir ve karar
verilirse o kadar asker; cizye arzu edilirse verelim muktezasınca emn-ü amanda olalım".
Emir Timur onların bu ricalarını dinledikten sonra onları affederek hediyelerini kabul etti.
Ayrıca bundan sonra bağlılık ve itaat dairesine girerek bendelik hizmetinde kusur
etmemelerini, gönderip getirme ile gidip gelme kapılarını açmalarını ve Müslümanların
her şeyini aman ve emniyet altına alarak onları aziz ve muhterem tutmalarını, dinsizlerin
kaide ve ayinlerini Müslümanların memleketlerinde alenen yapmamalarını şart koştu;
onlar da bu şartı kabul ile bunun üzerine yemin ettiler. Emir de bunların elçilerine izaz ve
ikramla hil'atlar verdi ve gönüllerini hoş ederek onları memleketlerine gönderdi. Daha
sonrada kendisi oradan Karabağdaki kışlağa gitti 63.

Timur, (804) 1401 yılı sonun'da64. Kafkasya'ya geri döndü ve memurlarını
(muhassil), Giorgi'den haraç istemeye gönderdi65. Bu arada kardeşi Constantine ile
birlikte birçok hediye göndermiş olan Giorgi yapmış olduğu kötülüklerden dolayı pişman
olduğunu, Timurun kendisine merhamet etmesi durumunda cizye ve harac'ı her yıl divan
memurlarına vereceğini; bununla birlikte istenildiği zaman asker hazırlayacağını kardeşi
vasıtası ile belirtti66. Gürcü Meliki'nin yalvarışları karşısında Timur, onun kardeşine
lütufta bulunarak hil'atlar giydirdi. Daha sonra da ona Giorgi'ye Müslümanlara iyi
muamelede bulunması şartıyla aman verdiğini bildirmesi için, onu Gürcistan'a gönderdi67.
Bu hadiseden sonra Samtshe Atabek'i Gürcü İvane'nin ülkesi Müslümanlığı kabul etti.
1401 yılının sonunda ise Timur Sivas'tan Tebriz'e geldi68. Ancak Gürcüler Timur'un
buradan ayrılmasından sonra isyan etmekten vazgeçmemişlerdi. Diğer taraftan Timur da
onları kendi hallerine bırakmaya niyetli değildi. Çünkü Osmanlı Sultanı Beyazid'e karşı
düzenlediği seferinden önce 1402 yılının yaz başlarında Timur Gürcistan'ın sınırlarında
halâ dolaşıp duruyordu ve Mingöl yaylağından o, Tortum'un ele geçirilmesi için faaliyete
geçmişti69. Çünkü Tortum kalesinin hâkimi olan Togay kaybolmuş ve yerine onun naibi
olarak Gürcbek adında biri geçmişti. İki yüze yakın Gürcü o kaleye kapanmıştı. Bunlar ne
Timur'a boyun eğiyor ne de çevredeki Müslümanlara rahat veriyorlardı. Bu sebeple
Müslümanlar bunların ellerinden çok zahmet çekiyorlardı. Bunun üzerine Timur,
Emirzadeler Şeyh Nureddin, Şahmelik, Emir Musa ve Timur Melik'in oraya yönelmeleri
için emir verdi. Gürcülere de bir elçi ile, "Eğer muti olur ve cizye verirseniz amana nail
olursunuz” diye haber gönderdi. Ancak bunlar kalenin metanetine güvenerek muharebeye
giriştiler, beş gün canla başla çalıştılar; altıncı günü iş tersine döndü ve Timurlular onların
tümünü yakalayarak öldürdüler. Bundan sonra kalenin hâkimi olan Togay Timur'un
huzuruna çıktı. Timur onun kabahatini af ile canını bağışladı ve oradan ayrılarak
Erzurum'a daha sonrada Erzincan'a gitti70.

Ancak Timur, 1402 yılının ilkbaharında Ankara da Beyazid'e karşı kazandığı
büyük zaferinden sonra tekrar Erzurum'a geldi71. Timur'un Ankara'da kazanmış olduğu bu
zafer sadece doğulu saraylarında değil, aynı zamanda batılı güçler ile de sayısız
diplomatik değişikliklere yol açtı. Timurlular ile Osmanlılar'ın bu mücadelesinde, Mısır
Sultanı Ferec Timur'u desteklemişti. Buna karşın Gürcü kralı VII. Giorgi'nin reaksiyonu
farklı oldu. O, Timurun Beyazid üzerinde kazanmış olduğu zaferi tebrik etmedi. Bu
durum Timur'un tepkisini çekmeye sebep oldu72. Bunun yanında Timur, daima
Gürcüler'in İslâm ehline karşı zararlarına mani olmak gayesi de takip etmekteydi73. Bu
sebeple zaferden sonra Anadolu toprakları geride bırakılarak, Gürcistan sınırına ulaşıldı.
Timur Mingöl'e ulaştığı zaman, burada74, Samtshe Beyi İvane Ağbuğasdze ile Giorgi VII.

nin kardeşi Constantine, Gürcistandaki iç çekişmelerden dolayı Kral'a karşı tavır almış
olduklarından Timurun huzuruna çıkarak ona hediyeler verdiler75. Benzer şekilde valiler
de Timur'un her geçtiği durakta bağlılıklarını bildirmek için huzuruna geldiler76. Bu arada
Giorgi de Timur'a hediyeler göndererek kendisini affettirmek için harekete geçti. Ancak,
Timur onun bu hareketini makul görmedi. Çünkü, önce huzuruna gelmiş olması
gerektiğini bildirerek onun göndermiş olduğu hediyeleri reddetti77. Bunun üzerine, Giorgi
yeni hediyeler gönderdi ve Timur'dan merhamet buyurarak teminatı evvelâ aldıktan sonra
huzura gelen Mardin hükümdarı ve diğer emirler gibi kendisinin de sonradan gelmesine
müsaade buyurmasını rica etti. Fakat Timur, onları reddetti ve elçilere, "Ona deyiniz ki;
senin meselen diğerlerinin meselelerine benzemez, eğer cezadan kurtulmak istersen, hiç
düşünmeden gel ve huzura geldiğinde eğer Allah yardımını yoldaş eder de Müslüman
olursan, o zaman senin hakkında ne kadar çok lütuf ve ihsan edildiğini âlem görür ve
işitir. Eğer Tanrıdan tevfik bulmazsan sana yapacağım hiçbir şey yoktur, çünkü Cenabı
Hak buyuruyor, sana yalnız cizye tarh ederim. Malın, ırzın, kadın ve çocukların masun
kalır. Sana izaz ve ikram ederim ve memleketini yine senin uhdende bırakırım. Eğer
badema bir mazeret gösterirsen hiç kabul edilmez" dedi. Elçiler döndükten ve bunun
üzerinden birkaç gün geçtikten sonra, Timur'a, onların ekinlerinin yetiştiğini mahsulât
alınacağı zaman geldiği halde vakit kazanmak ve kuvvetleşmek için henüz mahsulât
toplamadıklarını bahane ettiklerini söylediler. Bunun üzerine Timur, Emirzade Şeyh
Nureddin Bahadıra ılgar yolu ile o memleketlere yönelme ile onları dağıtarak mahsulâtı
askerlere toplatmasını e
mretti. Bunun üzerine Kral direnmeksizin geri çekildi78.

Bu arada Timurlu emirleri Gürcistan'ın köyleri ve kasabaları üzerinde akınlarda
bulunduktan sonra kampa geri döndükleri zaman, iki derin vadinin ortasında bir plato
üstünde neredeyse gökyüzüne değecek kadar yüksek bir dağın olduğunu Timur'a rapor
ettiler. Dağın güneyi o kadar yüksek ve diğerlerinden o kadar sarptı ki halat ya da bir
merdiven vasıtasıyla, dağın tepesine ulaşmak imkansızdı. Ancak dağ dar, dolambaçlı bir
yola sahipti ve onun vadisinin çevresi büyüklük açısından bir ordunun kamp yapmasına
müsait değildi79. Bu dağın tepesinde yapılmış olan kalenin etrafı yüz elli gez
yüksekliğinde taşla örülmüştü; yolları pek sarp, dar, karışık ve kalenin etrafı dağlık ve
kayalıktı. Kalenin içinde su hazineleri, zahire ambarları vardı, fakat kalenin haricinde su
bulunmuyordu80. Ayrıca kalenin üç tarafı çok yüksek uçurumlarla çevriliydi; bu yüzden,
kalenin kapısına yaklaşmak çok zordu. Kaleye girmek için yapılmış olan köprü istenildiği
zaman kaldırılabilmekteydi; bu sebeple, bu köprü kaldırıldığı zaman oraya yaklaşmak
mümkün değildi81.

Gürcülerin bir çoğu buradaki kalenin içine sığınmışlardı ve bir barış yapma
isteğiyle orada bulunmaktaydılar. Onların kale kumandanı Zaal adında biri idi. Gürcüler
bu kalede o kadar çok stokta bulunmuşlardı ki, kale sadece uzun bir kuşatma sonucu
alınabilirdi. Bu haberleri işittikten sonra Emir Timur, Kurtin denilen bu kaleyi fethetmeye
karar verdi. Ancak bu karar bir çok kişiyi şaşkına çevirdi. Çünkü böyle büyük bir ordu ile
kalenin yanında kamp kurmak mümkün değildi. Diğer taraftan küçük bir ordu ile de
kalenin sahip olduğu stoklar göz önüne alındığında orada beklemek akıllıca değildi.
Bütün bunlara rağmen, Timur 14 Muharrem 806 ( 3 Ağostos 1403) Cuma günü Kurtin'in
dışına ulaştı. Kurtin önlerine gelen Timur bu kaleyi kuşatma altına aldı; kaleye karşı
mancınık ve arradeler kuruldu. Bunların yanında kara buğralar yapılarak tertibe koyuldu.
Timurlu ordusu burada taş ve ok atarak Gürcüler ile savaşmaya başladı. Aynı zamanda
Timur, bu zapt edilmesi güç kaleye karşı iki üç siperin yapılmasını Emir Şah Melik ve
diğer emirlere emretti. Eğer, bu kale zorla alınamazsa askerlerin bir grubu burada
bekleyerek kuşatmayı sürdürecekti82. Kalenin güneyinde öyle kaypak ve yüksek bir taş
vardı ki onun üzerine çıkmak kimsenin aklından bile geçmezdi. Gürcüler kalenin içinden
bunun üzerine merdivenler kurarak ipler atmışlardı, oraya çıkmak istedikleri vakit o
merdiven ve iple çıkarlardı. Bir haftalık savaşlar ve hafif çatışmalardan sonra, dağlara
tırmanmada eşsiz olan Merkit kabilesinden Begchik adındaki bir asker, her nasılsa bir
hile ile o taşın üzerine çıkarak kalenin içine girdi. Gürcülerin bir keçisini yakalayarak,
onu taşın üzerine çıkardı. Orada onu öldürüp, bir nişan olarak bıraktı. Gürcüler'in bundan
haberi olmadı. Ertesi günü olayı Timur'a anlattılar. Bunun üzerine Timur, Merkitler'den
bir takımın, her ne yapıp yapıp o taşın üzerine çıkmalarını, onu ele geçirmelerini ve
düşmanların öteki taraftan attıkları ipi keserek merdivenleri çekmelerini emretti. Bu
teklife karşı Merkitler, "onun üzerine gidebilmek için elli gez uzunluğunda bir kement
atmak lâzımdır, fakat o taşın üzerinde bir ağaç görünüyor; bu güzel bir tesadüftür, o ağaca
bir kement atmak mümkündür. Eğer, kement ağaca sarılır ve bağlanırsa o zaman taşın
üzerine çıkmak hasıl olur" dediler. Bunun tecrübesini yaptılar ve bir kement attılar;

kement iyi bir tesadüf eseri olarak, istedikleri gibi ağaca takıldı. Nihayet ipi ağaca
bağladılar. Bundan sonra Emir Timur, Merkitler'den dört kişinin önce ipi kesip
merdivenleri çekmelerini, sonrada tam emniyetle Merkitler'den külliyetli bir fırkanın
yukarı çıkmasını e
mretti. Bu emir yerine getirildi83.

Diğer taraftan, Gürcüler de kaleye girişi sağlayan köprüyü kaldırdıkları için, kalede
kuşatmaya karşı güvenliklerini sağladılar. Çünkü, bu şekilde kuşatma altına alınan kaleye
karşı küçük oklarla saldırmanın bir faydası yoktu. Gürcüler, aynı zamanda gerekli olduğu
zaman kaleden köprüyü indirmekte ve işleri hallettikten sonra da tekrar kaleye
dönmekteydiler84. Bu arada Timur'un ordusunda bulunan Pir Muhammed, onlara karşı
cesurca saldırıya geçince, Timurlu gazilerin bir grubu da onu takip etti. Pir Muhammed,
köprüye yönelerek iplerini kesti ve köprüyü ele geçirdi. Gürcüler ise, bu saldırı karşısında
köprüyü kaldıramadıkları için kalenin içerisine çekilerek kapıyı kapattılar. Ardından da,
yağmur gibi ok ve taş atarak Pir Muhammed'i birçok yerinden yaraladılar85. Bu sırada
Emir Timur ata binerek gazilerin bir grubu ile kalenin eteklerine geldi ve askerlerine
kaleye saldırmalarını e
mretti. Kurtun'in Gürcüleri bu karışıklıkları içerisinde, bu adamları
nasıl püskürteceklerini ve ovaya uzanan dağ burnundan gelenlerin üstesinden nasıl
geleceklerini bilemediler. Şiddetli bir şekilde süren savaşın sonucunda, gaziler Gürcüler
üzerinde zafer kazandı ve kale alındı. Kale kumandanı Zaal ele geçirilerek öldürüldü.
Bunun yanında, Gürcülerin kadın ve çocukları esir edilerek kiliseleri tahrip edildi. Emir
Timur, dağın tepesine gitmiş olan bütün savaşçılar ile Begchik'i, altın, kemer, hil'at, kılıç
ve diğer hediyeler ile ödüllendirdi86. Gürcüler için bu kale ve mağara İbn Arabşah'ın
deyimiyle Gürcü kalelerinin dağlardaki iki gözü gibi idi. Bu gözlerin onlardan alınması
ile onların kemikleri kırılmış ve artık onlar için kurtuluş umudu olmadığını göstermişti.
Bunun yanında bu zafer Emir Timur'a Gürcü memleketlerini tamamıyla fethedeceği
umudunu verdi87. Timurlu tarihçi Şerafeddin Ali Yezdî ise bu fetihten sonra Gazneli
Mahmud Sebüktekin'in gazvesinin Timur'un kazanmış olduğu bu zaferlerin yanında
sönük kaldığını belirtmiştir 88.

Timur, bu fethin ardından Abhaza için yola çıktı. Emir Şeyh Nureddin ve Emirşah
Melik, öncü bir grup olarak ileri gönderildi ve onlar da Gürcülerin bir çoğunu kılıçtan
geçirerek bölgeye akın ettiler. Kral Giorgi durumu öğrendiği zaman, Timur'un Abhaza'ya
girmesi halinde, bölgede canlı tek bir hıristiyanın kalmayacağını anladığından vergi ve
haraç vermeyi kabul etti. Ayrıca af edilmek için yalvararak hediye ve mektuplarla elçiler
gönderdi. Emir Timur, başta onun ricasını kabul etmeyi reddetti. Fakat, ulemanın büyük
emirlerin tesiriyle, o, eğer vergi vermeyi kabul ederse onların topraklarına tecavüz
etmenin meşru olmadığını söylemeleri üzerine, Timur Şirvan hâkimi Şeyh İbrahim'e
“Senin hatırın için ben Giorgi'nin suçlarını afettim” diyerek onu affetti89 .

Daha sonra bu durumu bildirmeleri için Giorgi'nin elçilerinin ayrılmasına izin
verildi. Elçiler, birkaç gün sonra hediye olarak on sekiz miskal ağırlığında bir yakut,
çeşitli kaplar, kıristal vazolar, altın ve gümüş nesneler, bir çok değerli kumaşlar, bin at ve
Timur'un adına darb edilmiş olan bin eşrefi ile geri döndüler. Emir Timur, onlara hil'atlar
vererek geri çekilmeleri için izin verdi. Timur'un bu seferi sonucunda, Algeti üzerinde
Bintvisi 'nin şimdiye kadar zapt edilemeyen kaleleri on günlük bir kuşatmadan sonra
alındı. Timurlu tarihçilere göre yedi yüz kasaba ve köy Giorgi boyun eğdiğini bildirene
kadar harap edildi. Timur, 1403 kışını bu bölgede geçirdikten sonra, 1404'te orayı terk etti
ve Baylakan şehrini yeniden inşa etmeyi düşünerek, Arran Karabağ'a doğru yöneldi90.

Timur, 1404 yılı sonlarında bütün Azerbaycan'ı, İstanbul'a kadar Irak-ı Acem,
Arran, Mugan, Gürcistan, İskenderiye ve Nil'e kadar Şam diyarını Miranşah'ın oğlu Mirza
Ömer'e tefviz etti. Bunlara ek olarak, Şirvanşah İbrahim ile Gürcü kralı Köstendil gibi
mahalli begler de onun buyruğunda bulunacaklardı91.

1387 ile 1403 yılları arasında, Timur 6 defa Gürcistan'a girmiş ve onu, uzun bir
zaman için tâkatsız bir hale getirmiştir. Çünkü Gürcüler tarihleri boyunca pek çok
saldırılar görmüşlerdi. Ancak XIV. yüzyıl sonlarındaki gibisi hiçbir zaman başlarına
gelmemişti. Daha sonra Timur imparatorluğunun sukutu üzerine, Bagrat oğullarından I.
Aleksandr zamanında (1412-1442) Gürcistan millî vahdetini yeniden elde etmeğe
muvaffak olmuşsa da, bu vahdet uzun müddet devam edememiştir. Halk birçok bölgeleri
tamamiyle terk etmiş, iktisâdi hayat altüst olmuş ve devlet hazinesi boş kalmıştır. Bunun
sonucunda Gürcistan üç kırallığa ve 5. beyliğe ayrılmıştır92.

Sonuç olarak Timur Gürcistan'a gaza amacıyla seferler düzenlemiş ve Gürcüleri
her seferinde sindirmiştir. Ancak, onun Gürcistan'dan ayrılmasından sonra ona boyun
eğmiş olan Gürcü liderleri tekrar baş kaldırmışlar ve Timur'a verdikleri sözü
tutmamışlardır. Timur bu durumu öğrendiğinde tekrar Gürcistan üzerine yürümüştür.
Fakat Gürcüler, Timur'un her seferinde bu tutumlarını sürdürmüşlerdir. Timur ise
Gürcistan'a düzenlediği seferlerinde Müslüman olan Gürcüleri serbest bırakmış ve onları
bu davranışlarından dolayı çeşitli şekillerde ödüllendirmiştir. Bu durumda onun
Gürcistan'a karşı yapmış olduğu seferlerde gaza amacının ne derecede samimî olduğunu
ortaya koymaktadır.

KAYNAKLAR

AKA, İsmail, Timur ve Devleti, Ankara 1991.

AKA, İsmail, Mirza Şahruh ve Zamanı, Ankara 1994.

ALLEN,W. E. D., A History of The Georgian People, London 1971.

BALA, Mirza, “Gürcistan”, İA, c. IV, Eskişehir 1997.

BERDZENİŞVİLİ, N-CANAŞİA. S, Gürcüstan Tarihi ( Başlangıçtan 19. Yüzyıla Kadar),
Türkçeye Çev. Hayri Hayrioğlu, İstanbul 1997.

BROSSET, M., Histoire De la Georgie, Par. I., S. Petersbourg 1849.

BROSSET, Marie Felicite, Gürcistan Tarihi, Çev. Hrand D. Andreasyan, Notlar ve Yayına
Haz. Erdoğan Merçil, Ankara 2003.

CLAVİJO, Embassy to Tamerlane, Translated from the Spanish by Guy Le Strange,
London 1994.

GÜL, Muammer, “XIII-XV. Yüzyıllarda Anadolu Türkleri ile Trabzon İmparatorluğu
Arasındaki İlişkiler”,
Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 2, Elazığ 2003.

GÜL, Muammer, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da Moğol Hakimiyeti, İstanbul 20005.

HAİDER, Mansure, "Timurlular Devletinde Hâkimiyet Anlayışı (XIV-XV. Yüzyıllar),
Çev. Ekrem Memiş, Türk Kültürü, Sayı : 258. 1984.

HVANDMÎR, Habibü's-Siyer, yay. Celâleddin-i Humayî, IV. Tahran 1333.

İBN ARABŞAH, Acaibü'l-Makdur f Ahbar Teymur, Farsça Terc. Muhammed Ali Necati,
Tahran 1339.

KAFALI, Mustafa, “Timur”, İA, XII/I, Eskişehir 1997.

K'ART'LİS C'XOVREBA, The Georgian Royal Annals and Their Medieval Armenian
Adaptation,
Edited by Stephan H. Rapp, Jr. Vol. I, New York 1998.

MİRCAFERİ, Hüseyin, Tarih-i Timuriyân ve Türkmenân, İsfehan 1375.

MÎRHVAND, Ravzatu's-Safa, VI, Tahran 1349.

MİNORSKY,V, “Tiflis”, İA, XII/I, Eskişehir 1997.

NİZAMÜDDİN Şâmî, Zafernâme, Çev. Necati Lugal, Ankara 1987.

ROEMER, H.R. "Timur in Iran", CHI, VI, Cambridge 1993.

ŞEREFEDDİN Ali-İ Yezdî, Zafernâme, yay. Muhammed Abbasî, I, Tahran 1336.

438

1

'Mirza Bala, "Gürcistan", İA, c. IV, Eskişehir 1997, s. 837.

2

Mirza Bala, a. g. m., s.837.

3

Mirza Bala, a. g. m., s.838.

4

Marie Felicite Brosset, Gürcistan Tarihi, Çev. Hrand D. Andreasyan, Notlar ve Yayına Haz. Erdoğan
Merçil, Ankara 2003, s. 340;Muammer Gül,
Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da Moğol Hakimiyeti, İstanbul
2005, s. 74.

5

Mirza Bala, a. g. m., s. 841.

6

K'artlis C'xovreba, The Georgian Royal Annals and Their Medieval Armenian Adaptation, Edited by

Stephan H. Rapp, Jr. Vol. I, New York 1998, s. 14.

7

İbn Arabşah, Acaibü'l-Makdurfi Ahbar Teymur, Farsça Terc. Muhammed Ali Necati, Tahran 1339, s. 204.

8

W.E.D. Allen, A History of The Georgian People, London 1971, s. 122.

9

Muammer Gül, "XIII-XV. Yüzyılda Anadolu Türkleri ile Trabzon İmparatorluğu Arasında İlişkiler", Fırat
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi,
Sayı 2, Elazığ 2003, s. 431.

10

W.E.D. Allen, a. g. e., s. 122.

11

"Hvandmîr, Habibü's-Siyer, yay. Celâleddin-i Humayî, c. IV, Tahran 1333, s. 439;V. Minorsky, "Tiflis", İA,
c.XII/I, Eskişehir 1987, s. 270.

12

N.Berdzenişvili-S.Canişia,Gürcistan Tarihi (Başlangıçtan 19. Yüzyıla kadar), Türkçeye Çev. Hayri
Hayrioğlu, İstanbul 1997, s. 197.

13

Hvandmîr, a. g. e., s. 439; Minorsky, a. g. m., s.270.

14

Nizamüddin Şâmî, Zafernâme, Çev. Necati Lugal, Ankara 1987, s. 120; İsmail Aka, Timur ve Devleti,
Ankara 1991, s. 13. (Timur).

15

M. Brosset, Histoire De la Georgie, Par. I., S. Petersbourg 1849, s. 653.

16

M. Brosset, a. g. e., s.657; Nizamüddin Şâmî, a. g. e., s.121.

17

Hvandmîr, a. g. e., s. 439; M. Brosset, a. g. e., 657.

18

M. Brosset, a. g. e., s. 657; Minorsky, a. g. m., s.270.

19

Âllen, a. g. e., s. 123.

20

N.Berdzenişvili-S.Canişia, a. g. e., s. 198.

21

M. Brosset, a. g. e., 654 n.2 ;Allen, a. g. e., s.123.

22

Allen, a. g. e., s. 123.

23

M. Brosset, a. g. e., s. 654.

24

Allen, a. g. e., s. 124; M. Brosset, a. g. e, 659.

25

Arabşah, a. g. e., s. 48.

26

Arabşah, a. g. e., s. 49.

27

Nizamüddin Şâmî, a. g. e., s. 190.

28

Hvandmîr, a. g. e., s. 462.

29

Nizamüddin Şâmî, a. g. e., s. 191.

30

N.Berdzenişvili-S.Canişia, a. g. e., s. 198.

31

Allen, a. g. e., s. 124; M. Brosset, a. g. e., s. 663; Mîrhvand, Ravzatu's-Safa, c. VI, Tahran 1336, s. 338.

32

Hvandmir, a. g. e. , s. 482.

33

Ismail Aka, Timur, s. 22.

34

N.Berdzeni§vili-S.Cani§ia, a. g. e., s. 198.

35

Clavijo, Embassy to Tamerlane, Translated from the Spanish by Guy Le Strange, London 1994, s. 323-324.

36

Allen, a. g. e., s. 124.

37

Nizamuddin §ami, a. g. e, s. 254.

38

N.Berdzenişvili-S.Canişia, a. g. e., s.198; Minorsky, a. g. m., s. 270.

39

Nizamüddin Şâmî, a. g. e., s. 255.

40

Mîrhvand, a. g. e., s. 345.

41

Şerefaddin Ali-i Yezdî, Zafernâme, yay. Muhammed Abbasî, c. I, Tahran 1336, s. 172; Nizamüddin Şâmî,
a. g. e., s. 256; M. Brosset, a. g. e., s. 665; Minorsky, a. g. m., s. 270

42

Allen, a. g. e., s. 124; M. Brosset, a. g. e., s. 665; Nizamüddin Şâmî, a. g. e., s. 257.

43

Yezdî, a. g. e., s. 173; N.Berdzenişvili-S.Canişia, a. g. e., s. 200.

44

Nizamüddin Şâmî, a. g. e., s. 257; Yezdî, a. g. e., s.174.

45

Mîrhvand, a. g. e., s. 347.

46

Yezdî, a. g. e., s. 176; Nizamüddin Şâmî, a. g. e., s. 258.

47

Allen, a. g. e., s. 124; Yezdî, a. g. e., s. 177-178.

48

Yezdî, a. g. e., s.179; Nizamüddin Şâmî, a. g. e., s. 258.

49

Nizamüddin Şâmî, a. g. e., s. 259.

50

Allen, a. g. e., s. 124.

51

M. Brosset, a. g. e., s. 668; Yezdî, a. g. e., s. 180.

52

Nizamüddin Şâmî, a. g. e., s. 259.

53

Mîrhvand, a. g. e., s. 348.

54

Nizamüddin Şâmî, a. g. e., s. 259.

55

Mîrhvand, a. g. e., s. 349.

56

Mansure Haider, "Timurlular Devletinde Hâkimiyet Anlayışı (XIV-XV. Yüzyıllar), Çev. Ekrem Memiş,
Türk Kültürü, Sayı: 258,1984, s. 621.

57

İsmail Aka, Mirza Şahruh ve Zamanı, Ankara 1994, s. 22. (Şahruh)

58

Allen, a. g. e., s. 124; M. Brosset, a. g. e., s. 669.

59

Yezdî, a. g. e., s. 151-152;Mustafa Kafalı, "Timur", İA, c. XII/I, Eskişehir 1997, s. 344

60

Hüseyin Mircaferi, Tarih-i Timuriyân ve Türkmenân, İsfehan 1375, s. 38.

61

Kafalı, a. g. m., s. 344.

62

Allen, a. g. e., s.124.

63

Nizamüddin Şâmî, a. g. e., s. 290-291.

64

6645Allen, a. g. e., s. 124

65

Minorsky, a. g. m, s. 270.

66

Mîrhvand, a. g. e., s. 391

67

Mîrhvand, a. g. e., s. 392.

68

Minorsky, a. g. m., s.270.

69

®Allen, a. g. e., s. 125.

70

Nizamüddin Şâmî, a. g. e., s. 299; N. Berdzenişvili, S. Canaşia, a. g. e., s. 200.

71

Allen, a. g. e., s. 125.

72

H.R. Roemer, "Timur in Iran", CHI, VI, Cambridge 1993, s. 79.

73

Nizamüddin Şâmî, a. g. e., s. 331.

74

Hvandmîr, a. g. e., s. 516.

75

N. Berdzenişvili, S. Canaşia, a. g. e., s.200; Allen, a. g. e., s.125.

76

Hvandmîr, a. g. e., s. 516.

77

Roemer, a. g. m., s. 79

78

Allen, a. g. e., s. 125; Nizamüddin Şâmî, a. g. e., s. 333; Yezdî, a. g. e., s. 371-372.

79

Hvandmîr, a. g. e, s. 517

80

Nizamüddin Şâmî, a. g. e., s. 334.

81

Arabşah, a. g. e., s.206.

82

Hvandmîr, a. g. e., s. 517; Nizamüddin Şâmî, a. g. e., s. 335.

83

Nizamüddin Şâmî, a. g. e., s. 336.

84

Arabşah, a. g. e., s 206.

85

Arabşah, a. g. e., s. 207.

86

Mîrhvand, a. g. e., s. 552; Hvandmîr, a. g. e., s. 517-518.

87

Arabşah, a. g. e., s. 209.

88

Yezdî, a. g. e., s. 377.

89

Hvandmîr, a. g. e., s. 517-518.

90

Hvandmîr, a. g. e., s. 519; Allen, a. g. e., s.125; Kafalı, a. g. m., s. 345.

91

İsmail Aka, Şahruh, s. 28.

92

Bala, a. g. m., s. 841; N. Berdzenişvili, S. Canaşia, a. g. e., s. 202.