ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ-TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Anasayfa | Makale Bilgi Sistemi | Konu Dizini Yazarlar DiziniKaynaklar Dizini | Makale-Yazar Listesi |  Makale Sayısı-Tarih Listesi | Güncel Türkoloji Kaynakçası

Atatürk Araştırmaları || Çukurova Araştırmaları || Halkbilim || Dilbilim || Halk Edebiyatı || Yeni Türk Dili || Eski Türk Dili
Yeni Türk Edebiyatı || Eski Türk Edebiyatı || Dil Sorunları || Genel || Tiyatro || Çağdaş Türk Lehçeleri

 

Özel Adlar ve SÖzlÜk Bîrîmlerî Üzerİne

About Proper Names and Lexical Morphemes

Levent KURGUN1

Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi / Journal of Turkish World Studies, XI / 2 (Kış 2011), s.293-307.

ÖZET

Özel adlar, biçim bakımından benzerlik sebebiyle dil incelemelerinde sözlük bi¬
rimleri gibi değerlendirilmiştir. Ancak bu ikisi arasında anlamdan başlayan büyük
farklar vardır. Sözlük birimleri anlamlı, özel adlar ise anlamsızdır. Bunu en kolay
bir şekilde, sözlüklerde özel adların yer almamasından anlamak mümkündür. Do¬
layısıyla, özel ad ile kavram ilişkisine, sözlük birimi ile kavram ilişkisinden farklı
bir biçimde bakmak gerekir. Özel adlar ile sözlük birimleri arasında yapı ve işlev
bakımlarından da farklar vardır. Sözlük birimleri leksik, sentaktik ve morfolojik
yöntemlerle yapılırken, özel adlar yalnızca sentaktik yöntemlerle oluşturulur.
Ayrıca sözlük birimleri, kavramın anlamını verirken, özel adlar kavramı benzer¬
lerinden ayırt eder. Buna göre, anlam, yapı ve işlev özelliklerinin, özel adları söz¬
lük birimlerden uzaklaştırdığı, biçim bakımından benzerliklerinin ise, onları bir¬
birlerine yaklaştırdığı söylenebilir.

Anahtar Kelimeler: Sözlük birimi, özel ad, anlam, sözlük

ABSTRACT

Proper names are evaluated such as lexical morphemes because of similarities in
terms of format in language studies. However there are large differences between
the proper names and lexical morphemes started meaning, lexical morphemes are
meaningful, proper names are meaningless. It is the easy way, it is possible to
understand the retaining of proper names in dictionaries. So, relationship with
the special names and concept should be looked in a different way from the
lexical morphemes in point of structure and function. Lexical morphemes, while
lexical, morphological and syntactic methods, syntactic methods are created only
in proper names. In addition to, lexical morphemes give to meaning of concept,
proper names distinguish the like. Accordingly, the properties of meaning,
structure and function are taken from lexical morphemes, it can be said that the
similarities are approached to each other.

Keywords: Lexeme, lexical morpheme, proper name, meaning, dictionary

Adlarla ilgili olarak Batı’da yapılan çalışmaların başlangıcını Kratylos Diyalogüna götürmek
mümkündür.
Hermogenes, Kratylos ve Sokrates arasında geçen tartışma, “Nesneler adlarını
nasıl alır?”
sorusunun cevabını bulmaya yöneliktir.2 Daha sonra gelen Chry-sippus ise, özel
ad ile genel ad arasında keskin bir çizginin olduğunu belirtmiştir.3
Dionysius Thrax, bu ko¬
nuyu derinleştirir.4
Adın niteliği hususu, özellikle 1843 yılında J Stuart Mill in yayımladığı
A System of Logic adlı eserden sonra başlı başına bir inceleme alanı haline gelmiştir.5 Daha
sonra,
F.L. Gottlob Frege, anlam ve gönderge (gönderim, gönderme,) ilişkisini ele alan ça¬
lışmasıyla
ad üzerindeki tartışmalara başka bir boyut kazandırmıştır. Onun konu ile ilgili
olarak ortaya attığı
Sabah Yıldızı Akşam Yıldızıdır örneği, sonraki felsefeciler tarafından
halen kullanılmaktadır.6 Mill ve Frege’den sonra Edmund Husserl,7 Bertrant Russell,8 Lud¬
wig Wittgenstein9 ile
onların görüşlerini ayrıntılı bir şekilde işleyen10 John Searle11, ad ve
özel adkonusunu geliştirmiş, Kripke,12 Donnellan,13 Katz,14 Marmaridou15 gibi araştırmacılar,
tartışmayı günümüze kadar taşımışlardır. Ancak Mill’in özel adlarla ilgili düşüncelerini açık¬
lamasından, günümüze kadar geçen süre içinde16 adların ve özel adların
anlamlan üzerine
ortak bir kanaate varıldığı söylenemez.17

Daha çok anlam merkezinden hareketle hazırlamaya çalıştığımız yazı, özel adlar ile
sözlük birimleri arasında belirgin farklılıklar vardır, bu farklılıklar yüzünden özel adlarla
sözlük birimleri ayrı dil unsurları olarak görülmeli ve incelenmelidir
şeklinde ifade edilebi¬
lecek olan düşüncemizi anlatmayı amaçlamaktadır.18 Bunun için kapsam, Türkiye’de kulla¬
nılan özel adlar (kişi adları ve yer adları) ve Türkiye Türkçesi’nin söz varlığı olarak belir¬
lenmiştir.

1. Sözlük Birimleri Hakkında

Bugün ulaşılan bilgilere göre, dilin ya da dil kullanımının iki bölüğünden biri, onu
meydana getiren toplumun bilgilerinin toplamı olan sözlük -sözlük birimleri-,19 diğeri de
sözlük birimlerini harekete geçiren, onlara kişilik veren ve kişilere özel kılan söz dizimidir.
Varlık ve eylem adlarından oluşan sözlükler dilin nedensiz genellemelerden doğmuş sosyal
yapısını; söz dizimi ise, nedenli özellemelere dayanan bireysel yapısını ifade eder.20
Sözlük
birimlerinin
anlamlı olduğu ve söz ile anlamı arasındaki ilişkinin -her ne kadar uzun devir¬
ler boyunca devam eden tartışmalar yapılmış olsa da- sorgulanamadığı, nedensiz olduğu
(yansıma sözcükler dışında), artık kabul edilmiştir. Sözlük birimleri, teklik ve çokluk veya
bir mahiyet, bir nesne belirtmekten çok
kavram bildirmektedir. Yani, bir sözlük birim, gös¬
terdiği kavramın bütününü kapsar;
at, tek bir atı değil, bu türdeki bütün atlan bildirir.21 Bu
yüzden, sonuçta sözlük birimlerinin
kavram adlarından yani cins adlarından oluştuğu gö¬
rülmektedir. Sözlük birimleri -cins adlar-,
sözlüksel (leksik-semantik) anlamlar barındırırlar.
Bunlarda dil bilgisel anlam bulunmaz.22 Sözlüksel anlamlar ise, esasta, temel anlam ve yan
anlam olarak ikiye ayrılır. Sözlüklerde temel anlam önce, yan anlamlar daha sonra verilir.

Sözlük birimleri anlamlı ögeler oldukları için, sözlükler adlardan oluşmaktadır. Var¬
lık adları
ve eylem adları şeklinde iki öbekte toplanabilecek olan23 bu öğelerin anlam özellik¬
lerini
anlambilim (anlam bilim, anlam bilimi) ele almaktadır. Sözlük birimlerinin söz dizi¬
minde kullanımında yüklendikleri anlamlar da bu bilim dalının çerçevesi içinde kalmakta¬
dır. Buna göre, sözlük birimlerinin
temel anlamları, yan anlamları, çağrışım anlamları ile
bunlarla ilgili
mecazlar, aktarmalar, anlambilimin alanını oluşturmaktadır.

Sözlük birimleri, onları kullanan toplumun ilişkilendirdiği anlam yükleri bulunan ve
kavram-sözcük bağlamında başlangıçta tek anlama sahip dil ögeleridir.

2. Özel Adlarla Sözlük Birimlerinin Benzer ve Farklı Yönleri

Özel adlar, biçimleri bakımından sözlük birimlerine benzerler. Benzemeleri de dilin
doğası gereğidir. Hiçbir özel ad, özel ad biçiminde ortaya çıkmamıştır. Büyük oranda kayna¬
ğı sözlük birimleridir. Malzemesinin aynı olması, bu iki unsurun dille ilgili çalışmalarda
genellikle aynı biçimde değerlendirilmesine yol açmıştır. Ancak ikisinin arasında adlarından
başlayan bir ayrılık bulunmaktadır.24

2.1. Genellik-Özellik

Öncelikle, sözlük birimlerinin -cins adlarının- genel., özel adların ise özel bildirdi¬
ğini söylemek gerekir. Burada şunu da ilave etmek gerekir:
genel ve özelden anlaşılan birden
fazla varlık
ve tek varlık olmamalıdır. Fakat büyük oranda ayrımı belirtmek için kullanılabi¬
lir:
Aydın (sözlük birimi) ile Aydın (özel ad) teklik-çokluk ayrımının yapılabildiği örnekler¬
dendir, keza
aydın kavram bildirir ve bu söz ile bilinen anlamların tamamını içerir; buna
karşılık
Aydın (ister kişi adı olsun ister yer adı olsun) tektir, tek bir nesneyi gösterir. Ancak
özel ad ile cins adı arasındaki farkı bildirmek için yalnızca
teklik-çokluk kavramı yeterli
olmamaktadır, bu husus tartışılmalıdır.25

2.2. Anlam

Sözlük birimleri -cins adları- ile özel adlar arasındaki en büyük ayrım, malzemesinin
aynı olmasına rağmen, birincilerin
anlamının bulunması, ikincilerin ise anlamının bulun¬
mamasıdır26.
Görevli unsurlar olarak nitelendirebileceğimiz özel adların dildeki işlevleri,
önce kişinin veya grubun
kişileştirdiği, özelleştirdiği, onu işaretlediği varlıkları, diğer varlık¬
lardan ve diğer
kişileşen, özelleşen, işaretlenen varlıklardan ayırt etmektir. Bu aniamsıAık
ve görevli olma hususu en basit olarak tercümelerde görülebilir. Özel adların anlamları ol¬
saydı, bir dilden başka bir dile aktarılabilirlerdi. Ancak aktarmalarda böyle bir şey söz konu¬
su olmamaktadır:
Güneşli Köyü adının, İngilizceye Sunny Village olarak tercüme edileme¬
mesinin sebebi budur.27 Yalnızca
biçimin aktarılmasında da çoğu zaman seslere bile doku¬
nulmaz, biçim ve sesler aynen aktarılmaya çalışılır.28 Bunun yanında, sözlük birimlerinde
görülen eş anlamlılık ve zıt anlamlılık ve anlam olayları, özel adlar için söz konusu değildir.
Çünkü özel adlar yalnızca biçim bakımından sözlük birimlerine benzerler.29
Anlam bakı¬
mından diğer bir farklılık da sözlük birimlerinin her birinin anlamlı ses kompleksine sahip
olmalarından dolayı, kullanan kişiler tarafından şuurlu bir şekilde kavranmasına karşılık, yer
adlarının farkında olmadan öğrenilmeleridir.30 Bu yüzden sözlük birimleri, karşıladıkları
kavramlar ile birlikte hafızaya yerleşirken, yer adları ihtiyaç halinde öğrenilir.
Anne sözü¬
nün öğrenilmesi ile
Şarkîkaraağaç ilçesi adının öğrenilmesi bir değildir.31

Eğer özel adların anlam yüklerinden bahsedilecekse, bu, duygusal anlam olmalıdır;
bir kişinin, yerin, şeyin özel adının kişide veyahut toplumda çağrıştırdığı şeyler
duygusal
anlamla
ilgili görünmektedir. Özellikle yer adlarında bu anlamı yakalamak mümkündür. İlk
defa karşılaşan ve bir şeyi geçici/sürekli paylaşmak durumunda olan kişilerin öncelikle bir¬
birlerinin
memleketlerini sormalarının altında bu anlam yatıyor olmalıdır.32

Özel olan şeyleri işaret eden özel adlar, büyük oranda sözlük birimlerinden seçilmiş¬
tir. Ancak sözlüklerde yeri olmayan unsurlardan yapılmış özel adlar da vardır. Kısaltmalar,
kodlar, sayılar veya bunların birleşimleri, söz öbekleri ve cümleler, sözlüklerde yer almayan
unsurlar olarak düşünülebilir. Bu bakımdan özel adların ve sözlük birimlerinin bire bir ör-
tüştüğünü söylemek zordur:
Gürkan, Yüksel, Tanrıöver, 4. Levent, E23 Karayolu, Evka-3
Konutları, K2 Tepesi, Er-Pa Hastanesi
gibi.33

2.3. Benzemezlik

Özel adlar, benzemezlik üzerine tasarlanmışlardır. Zaten bu esas, onları özel ad ko¬
numuna getirir. Ağaca benzeyen bir bitkinin
ağaç sözü ile gösterilmesi ya da meyvesi armut
olan bitki ve elma olan bitkinin her ikisine birden ağaç denmesi bir karışıklığa yol açmaz
ancak, ikisi de
şehir oldukları halde, Denizli’ye Burdur, denemez. Aynı özel adı taşıyan iki
veya daha fazla
kişi/yer olamaz. Ancak bu adların benzerliğinden bahsedilebilir. Sıklıkla
karşılaşılan adres karışıklıkları bunu değiştirmez. Çünkü aslında her yer adının ihtiyaç hâsıl
oldukça ortaya çıkan
ayırt edici unsurları bulunmaktadır: İstanbul Aksaray-Aksaray örne¬
ğinde olduğu gibi. Aynı şekilde kişiler de
adları yeterli olmuyorsa, baba, ana adlarından,
doğum yerlerinden -ayırt edici unsurlar vasıtasıyla- birbirlerinden ayrılırlar: Hasan oğlu
Mehmet... gibi. Bu benzemezlik hususu,
genellemelerden oluşan sözlüklerde özel adların
bulunmaması durumu için de bir göstergedir.

2.4. Yapı

Sözlük birimlerinin oluşmasında leksik, sentaktik ve morfolojik usuller kullanıldığı
halde, özel adların yapımında yalnızca sentaktik usullerden yararlanılır34. Bu husus, sözlük
birimleri ile özel adlar arasındaki en belirleyici farklardan biridir. Aynı zamanda ikisi ara¬
sındaki biçim bakımından olan benzerliğin de niteliğini göstermektedir. Dilde sözcük yapı¬
mı, ilgili dili konuşan toplumun ihtiyacına göre gerçekleşir. Dillerde kavram-söz karşılığı
doğrultusunda elde edilen yeni bilgileri karşılamak için çeşitli türetme yolları bulunmakta¬
dır. Dilimizde sözcük yapımı, büyük oranda eker aracılığıyla sağlanır. Bunun yanı sıra çeşit¬
li bilgileri karşılamak için bir araya toplanmış sözlerin oluşturduğu öbeklerin kalıplaşarak
sözlük birimi haline gelmesi de bir başka yoldur.

Sözlük birimlerinin oluşturulmasını sağlayan eklerin özel adların yapımında ise, iş¬
levi yoktur.35
Anlam taşıyan bağımsız birimlere eklenen anlam taşıyıcı bağlı birimlerin bir
araya gelmesi, yine
anlamlı unsurları oluşturur. Dolayısıyla, anlam yükü bulunmayan özel
adlarda
anlamla ilgili işlevi olan dil unsurlarının rol aldığını söylemek zor olacaktır.36 Yal¬
nızca
biçimlerini aldıkları için, sözlük birimlerinin, kök, gövde veya türemiş olup olmadıkla¬
rı, özel ad düzleminde önemli değildir:
göl+cük=gölcük oluşumu dil kullanımı tabakasında
gerçekleşmiştir ve anlamı kök söze bağlı yeni bir kavramı bildirir. Özel ad ise, bu yapıyı
hazır olarak alır. Buna göre,
Gölcükün ilgili yer/ler/i bildirmesi için türetilmiş bir sözcük
olduğu söylenemez. Dolayısıyla, özel adların asıl ad parçalarının37
basit, türemiş ya da birle¬
şik
söz olmasının veyahut cümle olmasının özel ad olma bakımından bir değeri bulunma¬
maktadır:
Deniz (+soy adı), Deniz+li (İli), Kadı+köy (İlçesi), Yüksel (+soy adı).38

Söz öbeklerinin nasıl sözlük birimleri haline geldiği, anlam ve söz dizimi tabakasında
geçirdikleri değişiklikler, çeşitli kaynaklarda önceden dile getirilmiştir. Başlangıçta ve
özel
olarak
bir kavramı karşılamak üzere nedenli olarak bir araya getirilen sözlerin, toplumda
kabul görmesi ile
genelleştiği ve hangi sebeple bir araya getirildikleri unutulduğu söylenebi¬
lir. Böylece, birden fazla sözden oluşan ancak anlamı kendisini oluşturan sözlerin anlamları¬
nın dışında olan sözlük birimleri ortaya çıkar. Birleşik sözler, deyimler, özlü sözler ve ata¬
sözleri bu türdendir. Böylece, zaten
saymaca olan dil üzerinde bir kat daha saymaca olarak
yer alırlar.39

Özel adlar da görünüşte öbek biçiminde olan dil unsurlarıdır. Kullanımda tek parça
gibi görünen özel adların, gösterdikleri, bağlı bulundukları şeyi/nesneyi belirten bir dil un¬
suru mutlaka vardır. Bunların kullanımdan düşmesi başka bir dil olayıdır ve özel adın öbek
yapısında olduğu hususunu değiştirmez. Düşen unsurlar kişi adlarında
lakap, soy adı, takma
ad
vb.; yer adlarında ise coğrafi nesne göstericisi/coğrafî terimdir.40

İsim tamlaması ve sıfat tamlaması yapısına sahip olan özel adlar, söz diziminde bu iki
öbek yapısının üstlendiği işlevi tabiî, özel adlarda tamamıyla görmek mümkün değildir. En
az iki unsurdan oluşan özel adların kişi adları grubunda genel olarak bu yapı
üye ~ üye olu¬
nan topluluk,
yer adlarında ise gösteren ~ gösterilen ilişkisini belirtir. Bu bakımdan, özellikle
isim tamlaması yapısındaki
yer adlarını, taşıdıkları iyelik ekleri dolayısıyla iyelik/sahiplik
hususuyla değerlendirmemek gerekir. Erciyes Dağı, Erciyes’in Dağı değil, adı Erciyes olan
dağ
olmalıdır. Sıfat tamlaması yapısındaki özel adlarda ise, eksiz birleşme esasında görüldü¬
ğünde,
sıfat yerine kullanılan unsurun gösteren, niteliği belirtilen yerine kullanılan unsurun
ise, nesneyi veya topluluğu bildiren unsur olduğu açıktır ki,
Ahmet Hamdi Tanpınar adında
Ahmet Hamdi, kişinin bu soy adını taşıyanlardan hangi Tanpınar olduğunu, Aslanlı Yol
adında Aslanlı, yolun hangi yol olduğunu göstermektedir. Son örnek ayrıca özel adların
öbek yapılarına
da işaret eder: Aslanlı, tek başına nesnenin yol olduğunu bildiremez.

2.5.    Vurgu

Özel adlar ve sözlük birimleri, sözlü dilde vurguyla, yazılı dilde ise yazımla birbirle¬
rinden ayrılabilir. Ancak bu kesin belirleyici değildir. Vurgu, birçok özel adı, eşseslileri olan
sözlük birimlerinden ayırt edebilirken, özellikle olaya dayalı olarak yapılmış adlarda bunu
başaramamaktadır. Bu duruma, kullanım alanı dar olan yer adlarını örnek göstermek gere¬
kir: Aydın (sözlük birimi), Aydın (kişi adı), Aydın (yer adı), vurgu ile birbirlerinden ayırt
edilebilirken (burada sözlük birimi ile kişi adının vurgularının birbirlerine yakın olduğunu
belirtmek gerekir),
Vaymallarım Deresi, Askerinodunyaktığı Tepe, Berberalininöldüğü Yer
gibi kullanım alanı dar olan yer adları, ilgili nesnenin bir dere, tepe, mevki... olduğu bilin¬
mezse, vurgu ile ayırt edilememektedir.41

2.6.    Yazım

Yazımda ayrım ise, bizim alfabemizde, özel adın ilk harfinin büyük yazılması şeklin¬
de gerçekleşmektedir:
ağrı-Ağrı gibi. Ancak büyük-küçük harf ayrımı olmayan alfabelerde -
örneğin Arap alfabesi- bu durum söz konusu olamayacağı için, özel adın ilk harfinin büyük
yazılması hususu da bir ayırt edici özellik olamamaktadır.42

3. Özel Ad Sözlükleri

Anlamları olmadığı için sözlüklerde bulunmayan özel adlarla ilgili listeler yapılmış¬
tır. Bu listelerden kişi adları için olanları da
sözlük adıyla anılır. Ancak ilgili kitaplarda mad¬
de başı olarak verilen unsurların büyük bir kısmı, genel sözlüklerdeki sözlük birimleridir:

Bayram (kişi adı): 1- Dinî ve millî bakımdan hususî ehemmiyeti olan ve
milletçe kutlanan gün veya günler. 2- Şenlik.43

Bayram (sözlük birimi): Millî veya dinî bakımdan önemi olan ve kutlanan
gün veya günler. 2. Özel olarak kutlanan gün.44

İki sözlük biriminden oluşturulan kişi adlarının karşılığında, adı oluşturan sözlük bi¬
rimlerinin tek tek anlamları yer alır:

Cansu (kişi adı): Farsça Can ile Türkçe Su45.

Can (sözlük birimi): İnsan ve hayvanlarda yaşamayı sağlayan ve ölümle
vücuttan ayrılan madde dışı varlık. 2. Yaşama, hayat.41

Su (sözlük birimi): Hidrojenle oksijenden oluşan, sıvı durumunda bulu¬
nan, renksiz, kokusuz, tatsız madde, ab. 2. Bu sıvıdan oluşan kitle, deniz,
akarsu
.46

Bazı madde başlarının karşılıklarında ise, anlam ya da anlamlar değil, sözün göster¬
diği nesne verilir:

Neskara (kişi adı): Tarihî Türk Adlarından.47

Şelkev Yaltavar (Ütabar) (kişi adı): İdil Bulgarları hanlarından.48

Bunlar, özel adların iki büyük bölüğünden biri olan kişi adlarının anlamsızlığına bi¬
rer örnek gibi görülmelidir ki, bu bakımdan, bu tür listelerin
sözlük olarak adlandırılıp ad-
landırılamayacağı da ayrı bir konu olarak tartışılabilir.

Listelerin bir kısmı da yer adları için yapılmıştır. Bu listeler de sözlük olarak adlandı¬
rılır ancak madde başları birer özel addır ve karşılıklarında onların anlamları değil, bulun¬
dukları konum, koordinat bilgileri ve diğer fizikî ve beşerî (ayrıca tarihî) bilgiler bulunur:

Bilecik (yer adı): Hüdavendigâr Vilayeti’nde, ErtuğrulSancağı’nın merkez
idaresi olan büyük bir kasabadır ki, Sakarya tevâbi ’inden bir küçük çay
üzerinde ve Brusa ’dan 85 kilometro kadar uzakta vâki’dir.J49

Higham (yer adı): A hamlet of England, county: Derby, parish: Shirland,
Population: 451
.50

Bunlar, sözlüğün, bir dilin eski ve yeni bütün sözlerini veya belli bir çağdaki kelime¬
lerini belli bir sıra ile alarak onları anlam, türetim, karşılıklı ilgi ve daha bu gibi türlü bakım¬
lardan birine veya bir kaçına göre açıklayan kitap
51 tanımına uymamaktadır52. Dolayısıyla
sözlük birimleri ile özel adların farklı dil unsurları olduğu hususu burada da ortaya çıkmak¬
tadır.

Sonuç

Yukarıda belirtilenleri toplamak gerekirse, özel adlar ve sözlük birimleri üzerine
şunlar söylenebilir:

a)    Sözlük birimleri anlamlı, özel adlar ise anlamsız dil unsurlarıdır.

b)    Sözlük birimleri ile özel adlar yalnızca biçimce birbirlerine benzerler.

c)    Özel adlar, büyük oranda sözlük birimlerinden yapılırlar. Sözlük birimlerinin ya¬
pıları önemli değildir. Özel adlar, dilde kullanılan yapıları olduğu gibi alırlar. Bu
yüzden,
kök, gövde, türeme ve birleşik sözlerin, özel ad düzeyinde yapı bakımın¬
dan farkları yoktur.

d)    Ancak, özel adlar yalnızca sözlük birimlerinden oluşmazlar. Sözlük dışı unsurlar
da özel ad olarak kullanılabilir. Bunun için genellikle kodlar, numaralar tercih
edilir:
2048. Sokak, D100Karayolu, 4. Levent Semti, IV Murad, Henry VlIgibi.

e)    Özel adlar, öbek yapısında (isim tamlaması ve sıfat tamlaması yapısında) kuruluş¬
ları olan unsurlardır. Unsurlarından birinin kullanılmaması, o özel adın bilinirliği
ile ilgilidir ve özel adın tek parça olduğunu göstermez:
İstanbul ili - İstanbulgibi.

f)    İsim tamlaması yapısında olan özel adlarda bulunan iyelik eki, sahipliği değil, gös¬
teren ile gösterilen arasındaki ilişkiyi belirtmektedir:
İstanbul ili = adı İstanbul
olan il; Sakarya Nehri = adı Sakarya olan nehir.

g)    Özel adlar ile sözlük birimleri arasında vurgu ve yazım bakımından fark vardır
ancak bunlar her ikisi arasındaki belirleyici farklardan değildir.

KABAKÇA

AHMEDOV Tohg, Azerbaycan Toponimikasının Esasları, Bakı Üniversiteti Neşriyatı, Bakı
1991.

ALİ CEVAD, Memalik- ل Osmaniyenin Tarih ve Coğra^a Lugatı, İstanbul 1313.

ANDERSON John M., The Grammar of Names, Oxford University Press, New York, 2007.

BLACK Max, “On Sense and Reference”, Translations ^om the Phلlهsهphلcal Writings of
Gottlob Frege, Blackwell, Oxford, 2th edition, 1960. s. 56-78.

Büyük Türkçe Sözlük (BTS), <http://؟wwtdk.gov.tr/bts>.

CLODD Edward, The Story of the Alphabet, George Newnes Limited, London, 1900.

Collected Works of John Stuart Mill, ed. J.M. ROBSON, University of Toronto Press,
Routledge and Kegan Paul, Toronto, London, 33 vols., 1963-1991.

COŞKUN M. Volkan, “Türkiye Türkçesinde Vurgu, Ton ve Ezgi”, Türk Dili Dil ve Edebiyat
Dergisi, Ağustos 2000, C: 2000/II, S: 584, 126-130.

-----, Türkçenin Ses Bilgisi, IQ Kültür-Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2009, s.194-200.

DEMİRCAN Ömer, “Türkiye Yer Adlarında Vurgu”, Türk Dili, 34(300), 1976, s. 402-411.

-----, “Türkiye Türkçesinde Vurgulama ve Odaklama”, Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belle¬
ten, [1981] 1978 - 1979, 157-163.

Dialogues of Plato ^th Analyses and Introductions, çev. Be^amin JOWETT, Clarendon
Press, Oxford, 5 vols., 1892.

DONNELLAN Keith, “Reference and Definite Descriptions”, The Philosophical Re^ew, Vol.
75, No. 3. (Jul., 1966), s. 281-304.

DUMMET Michael, FREGE The Philosophy of Language, Harper & Row Publishers, New
York, 1973.

EGE Otto F., The Story of the Alphabet, Norman T.A. Munder & Co., Baltimore, Maryland,
1921.

EKER Süer, Çağdaş Türk Dili, Grafiker Yayınları, Ankara 2010.

ERGİN Muharrem, Türk Dil Bilesi, Bayrak Basım/Yayım/Tanıtım, İstanbul, 1993, s.98,99.

EROL Aydil, Adlarımız, TKAE Yayınları, Ankara 1992.

FREGE Gottlob, “Über Sinn und Bedeutung”, Zeitschri^ ئء Philosophie und philosophische
Kritik, NF 100, 1892, s. 25-50.

GARDINER Alan, The Theory of Proper Names, Oxford University Press, London, 1954.

GARY Marie ve PRIEUR Noëlle, “Le nom propre constitue-t-il une catégorie linguistique?”,
Langue ^:ançaise. N°92, 1991. s. 4-25.

GRÖNBECH Kaare, Türkçenin Yapısı, çev. Mehmet Akalın, Türk Dil Kurumu Yayınları,
Ankara.

HACKH Ingo W. D., “The History of the Alphabet”, The Scienti^c Monthly, Vol. 25, No. 2
(Aug., 1927), s. 97-118.

HUSSERL Edmund, ^gische Untersuchungen-I, II, Max Niemeyer, Halle, 1901.

INKELAS Sharon ve ORGUN Cemil Orhan, “Turkish Stress: A Review”, Phonology, Vol. 20,
No. 1 (2003), s. 139-161.

KABAK Barış ve VOGEL Irene, “The Phonological Word and Stress Assignment in Turkish”,
Phonology, Vol. 18, No. 3 (2001), s. 315-360.

KARAAĞAÇ Günay, “Özel Ad Bilgisi”, Türk Dili Dil ve Edebiyat Dergisi, C: 2001/I, S: 593,
s.520-525.

-----, Türkçenin Söz Dizimi, Kesit Yayınları, İstanbul 2009.

-----, Türkçenin Ses Bilgisi, Kesit Yayınları, İstanbul, 2010, s. 107,108.

KATZ Jerrold J., “A Proper Theory of Names”, Philosophical Studio: An International
Journal for Philosophy in the Analytic Tradition, Vol. 31, No. 1 (Jan., 1977), s. 1-80.

KEITH j. a., Dictionary Of Geography, Descriptive, Physical, Statistical, And Historical,
Forming A Complete General Gazetteer Of The World, Longman, Brown, and
Longmans, London 1852.

KİBAR Osman, Türk Kültüründe Ad Verme, Akçağ Yayınları, Ankara 2005.

KRIPKE Saul, Naming and Necessity, Harvard University Press, Blackwell, 1980.

-----, Adlandırma ve Zorunluluk, çev. Berat AÇIL, Litera Yayıncılık, İstanbul, 2005.

KURGUN Levent, Denizli İli Yer Adları, Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Yayınlanmamış doktora tezi, Denizli 2002.

-----, “Yer Adının Yapısı Hakkında”, Arayışlar, 2004, S. 11, s. 145-150.

-----, “Kızılhisar/Serinhisar Yer Adlarına Genel Bir Bakış”, Dünden Bugüne Serinhisar
(Kızılhisar) Bildiri Metinleri 2^2, Denizli 2008, s.58-72.

-----, “Özel Ad- Cins Ad Hakkında”, Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, 2010, Cilt 7,
Sayı 2, s.102-110.

LAMBERT Aaron, Proper Names, Queen Universi^, master thesis, Kingston, Ontorio, May
1997.

LANDMANN George, A Universal Gazetteer or Geographical Dictionary of the World,

Printed by C. Baldwin, London, 1835.

LANGENDONCK Willy Van, Theory and Typology of Proper Names, Mouton de Gruyter,
Berlin-New York, 2007.

MARMARIDOU Sophia, “Proper Names in Communication”, Journal of ^nguistics, Vol. 25,
No. 2 (Sep., 1989), s. 355-372.

MARSHALL John, A New Universal Gazetteer, W. Marshall & Co., Phil^elphia, 1839.

MILL John Stuart, System of Logic, New York, London, 1846, 1848, 1851, 1862.

MOLINO Jean, “Le nom propre dans la langue”, Langages, 16e année, n°66, 1982. s. 5-20.

MORSE Jedidiah ve MORSE Richard C., A New Universal Gazetteer or Geographical
Dictionary, Printed and Published by S. Converse, New-Haven, 1823.

NAVEH Joseph, Early History Of The Alphabet, Varda Books, illinois, 2005.

PLATON, Diyaloglar-I, (Kratylos Diyalogu), çev. Teoman AKTÜREL, Remzi Kitabevi, is¬
tanbul, 1998

RUSSELL Bertrand, The Principles of Mathematics, Cambridge University Press, London,
1903.

-----, “On Denoting”, Mind, New Series, Vol. 14, No. 56. (Oct., 1905), s. 479-493.

SARFATI Georges Elia, “Le statut lexicographique du nom propre: remarques méthologiques
et linguistiques”, Mots, fillet 2000, N°63, s. 105-124.

SCHEINHARDT Hartwig, Typen ^rkischer Ortsnamen, Carl Winter-Universi^tsverlag,
Heidelberg, 1979.

SEARLE John, “Proper Names”, Mind, New Series, Vol. 67, No. 266. (Apr., 1958), s. 166-173.

STURTEVANT E. H., Linguist Change, The University of Chicago Press, Chicago 1921.

SUMPF Joseph, “Noms - noms propres”, Langages, 19e année, n°76, 1984, s. 113-128.

ŞEMSEDDİN Samî, K^ûsu’l-A’lâm, Mihran Matbaası, İstanbul, 6 cilt, 1306-1316.

TAYLOR Isaac, The Alpha^t, Kegan Paul, Trench, & Co., I, Paternoster Square, London, 2
vols., 1883.

THOMSON John, The Universal Gazetteer and Geographical Dictionary, Printed by Henry
G. Bohn,London,1845.

TORCZYNER H. Tur-Sinai, “The Origin of the Alphabet”, The Je^sh ^ıarterly Re^ew,
New Series, Vol. 41, No. 1 (Jul., 1950), s. 83-109.

USER Hatice Şirin, Başlangıçtan Günümüze Türk Yazı Sistemleri, Akçağ Yayınları, Ankara,
2006.

WALKER John ve KERSHAW Arthur, The Universal Gazett^r, Printed by j. Swan and Son,
London,1807.

WITTGENSTEIN Ludwig, Tractatus Logico-Philosophicus, çev. C. K. OGDEN, Kegan Paul,
Trench, Trubner & Co., Ltd, London 1922.

-----, Philosophical Inves^gations, çev. G.E.M. ANSCOMBE, Basil Blackwell, Oxford, 1986.

ZIMMER Karl E., “Some Observations on Non-Final Stress in Turkish”, Journai of the
American Orientai Socie^, Vol. 90, No. 1 (Jan. - Mar., 1970), s. 160-162.

<http://^^.a-z-dictionaries.com/articles/^at^is^a^Lexicon.html> (Erişim tarihi:
07.10.2011).

<http://^^.britannica.com> (Erişim tarihi: 06.10.2011).

<http://dictionary.reference.com> (Erişim tarihi: 07.10.2011).

<http://^^.et^online.com> (Erişim tarihi: 05.10.2011).
<http://^^.masterliness.com/a/Proper.name.htm> (Erişim tarihi: 06.10.2011).
<http://oxforddictionaries.com/definition/gazetteeroxforddic> (Erişim tarihi: 06.10.2011).

1

Yrd. Doç. Dr., Pamukkale Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, medele@gmail.com

2

   Platon, Diyaloglar-I, (Kratylos Diyalogu), çev. Teoman Aktürel, Remzi Kitabevi, İstanbul,
1998, s.195-260; Dialogues of Plato
سآ Analyses and Introductions, çev. Benjamin Jowett,
Clarendon Press, Oxford, 1892, Vol I, s. 253-321.

3

   Alan Gardiner, The Theory of Proper Names, Oxford University Press, London, 1954, s. 4.;
Aaron Lambert, Proper Names, ^een University, master thesis, Kingston, Ontorio, May 1997,
s.7.

4

   Alan Gardiner, age, s. 4 ve devamı.

5

   John Stuart Mill, System of ءؤصء, London. 1843. Çalışmalarımızda bu eserin 1846 (New
York, baskı bilgisi yok), 1848 (New York, baskı bilgisi yok), 1851 (London, 3. Baskı) ve 1862
(London, 5. Baskı) yıllarındaki baskılarını kullanıyoruz (Ayrıca J.M. Robson’un genel editör¬
lüğünü yaptığı Collected Works of John S^art Mill serisinin yedinci ve sekizinci cildi de eseri
içermektedir (Collated Works of John Stuart Mill, ed. J.M. Robson, University of Toronto
Press, Routledge and Kegan Paul, Toronto, London, 33 vols., 1963-1991). Eserin birinci cil¬
dinin ikinci
(ofNames) ve üçüncü bölümü (Of the Things denoted by Names) ^،/kavramını ele
almaktadır.
Mili, özel adların yan anlam (connotative) taşımadıklarını düşünür: Proper names
are not connotative: they denote the individuals who are called by them; but they do not
indicate or imply any attributes as belonging to those individuals.
. .(1862, I, s.33).

6

   Gottlob Frege, “Über Sinn und Bedeutung”, Zeitschri^ fir Philosophie und philosophische
Kritik, NF 100, 1892, s. 25-50 (Bu yazının İngilizcesi bk. Max Black, “On Sense and Referen¬
ce”, Translations from the Philosophical Writing! of Gottlob Frege (Blackwell, Oxford, 2th
edition, 1960, s. 56-78). Gottlob Frege’nin dil felsefesi için Dummet’in çalışmasına bakılabilir:
Michael Dummet, Frege. The Philosophy of Language, Harper & Row Publishers, New York,
1973 (özel adlar için bk. s. 54-80).

7

   Edmund Husserl, ^gische Untersuchungen, Max Niemeyer, Halle, 1901, C.I, s.47 ve devamı.

8

   Bertrand Russell, The Principles of Mathematics, Cambridge University Press, London, 1903;
“On Denoting”, Mind, New Series, Vol. 14, No. 56. (Oct., 1905), s. 479-493;

9

   Ludwig Wittgenstein, Tracta^s ^gico-Philosophicus, çev. C. K. Ogden, Kegan Paul,
Trench, Trubner & Co., Ltd, London, 1922; Philosophical Investigations, çev. G. E. M. Ans-
combe, Basil Blackwell, Oxford, 1986.

10

   Willy Van Langendonck, Theory and Typology of Proper Names, Mouton de Gruyter,
Berlin-New York, 2007, s. 30.

11

   John Searle, “Proper Names”, Mind, New Series, Vol. 67, No. 266. (Apr., 1958), s. 166-173.

12

   Saul Kripke, Naming and Necessity, Harvard University Press, Blackwell, 1980 (Türkçesi
için bk., Adlandırma ve Zorunluluk, çev. Berat Açıl, Litera Yayıncılık, İstanbul, 2005).

13

   Keith Donnellan, “Reference and Definite Descriptions”, The Philosophical Review, Vol. 75,
No. 3. (Jul., 1966), s. 281-304.

14

   Jerrold J. Katz, “A Proper Theory of Names”, Philosophical Studies: An International Journal
for Philosophy in the Analytic Tradition, Vol. 31, No. 1 (Jan., 1977), s. 1-80.

15

   Sophia Marmaridou, “Proper Names in Communication”, Journal of Linguistics, Vol. 25, No.

2 (Sep., 1989), s. 355-372.

16

   Bu arada, başlangıçta felsefe içinde tartışılan konuya daha sonra dilciler de dâhil olmuştur.

17

   Mill’den sonra üzerinde yoğunlaşılan özel adın anlamı konusu, X called Y(X= varlık, Y= ad;
buna göre yapı Y denilen kişi/şey olarak Türkçeleştirilebilir) formülünü ortaya çıkarmıştır. Bu
formül, günümüzdeki çalışmalarda da kullanılmakta, araştırmacılar genellikle bu formül üze¬
rinden görüşlerini bildirmektedir.

18

   Daha önceki bir yazımızda da özel ad ile cins adı ayrımı değerlendirmiş, ikisi arasındaki
farklılıkların dilbilgisi kitaplarında yeterince gösterilmediğini ifade etmeye çalışmıştık (Levent
Kurgun, “Özel Ad- Cins Ad Hakkında”, Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, Ankara 2010,
Cilt 7, Sayı 2, s.102-110.).

19

   Sözlük birimi= Sözlükte madde başı olarak yer alacak anlamlı söz varlığı (BTS)

20

   Günay Karaağaç, Türkçenin Söz Dizimi, Kesit Yayınları, İstanbul 2009, s.15.

21

   Kaare Grönbech, Türkçenin Yapısı, çev. Mehmet Akalın, Türk Dil Kurumu Yayınları,
Ankara 1995, s.22, 23, 50-52.

22

   Süer Eker, Çağdaş Türk Dili, Grafıker Yayınları, Ankara 2010, s.439.

23

   Günay Karaağaç, age, s.30, 31.

24

   Günay Karaağaç, adı geçen eserinde sözleri söz dizimindeki görevlerine göre değerlendirir¬
ken özel adlara, alışıldığı gibi
adlar (isimler) başlığı altında değil özel adlar olarak ayrı bir baş¬
lık altında yer vermiştir (Günay Karaağaç, age., s.30 ve devamı). Jean Molino, özel adları
göste¬
ren
(champ déictique) ile gösterim (champ de la représentation) arasına yerleştirir (Jean
Molino, "Le nom propre dans la langue”, Langage, 16e année, n°66, 1982. s. 19. Ayrıca bk. Jo¬
seph Sumpf, ‘Noms - noms propres”, Langages, 19e année, n°76, 1984, s. 113-128; Marie Gary
ve Noëlle Prieur, "Le nom propre constitue-t-il une catégorie linguistique?”, Langue française.
N°92, 1991. s. 4-25; Georges Elia Sarfati, "Le statut lexicographique du nom propre: remarques
méthologiques et linguistiques”, M^s, }uillet 2000, N°63, s. 105-124.

25

   Levent Kurgun, age.

26

Yukarıda da belirtildiği gibi, özel adın anlamı üzerine yapılan tartışmaların henüz sonuçlan¬
madığı görülmektedir. Hatta bunun modern felsefedeki sorunların en inatçısı olduğu belirtil¬
mektedir (http://www.masterliness.eom/a/Proper.name.htm). Mill’in özel adların
denotative/
non-connotative
anlamlarının bulunduğuna (Mill, denotative terimini anlamsızlık/meaning-
less
karşılığında kullanmıştır (Alan Gardiner, age, s.1)) dair görüşünden bu yana, adların
boyutları ile ilgili birçok çalışma yapılmıştır. Gottlob Frege, Mill’in görüşlerinden ayrılarak
özel adların hem gönderge (bedeutung/reference) hem de anlam (sinn/sense) boyutlarının
bulunduğunu ifade eder (Gottlob Frege, age, Willy Van Langendonck, age, s.27). Husserl,
genel adları
çok değerlikli/polyvalent, özel adları tek değerlikli/monovalent olarak nitelelen-
dirmiş,
ein Pferd-Bucephalus ist ein Pferd örneğiyle genel adların (ein Pferd) sınırsız sayıda
varlığı kapsadığı bu yüzden geniş kapsamlı, genelgeçer/universal, özel adların ise
(Bucephalus)
yalnızca tek varlığı işaret ettiği için anlam ve göndergelerinin bir olduğunu ifade etmiştir.
Ancak aynı özel adın birden fazla varlığa verilmesi durumu ele alınmamıştır (Husserl, age, s.

47 ve devamı.). Russell, başlangıçta Mill’in görüşlerini savunarak genel adların hem düz hem
de yan anlam taşıdıklarını, özel adların ise yalnızca yan anlam taşıdıklarını düşünür (Bertrand
Russell, The Principles of Mathematics, s.502; Willy Van Langendonck, age, s.29). Russell da¬
ha sonra Frege’nin çizdiği yoldan gider (Bertrand Russell, On Denoting). Wittgeinstein’e göre
adın anlamı nesnenin kendisi, nesne anlamın gösterdiğidir:
A name means an object. The
object is its meaning. (A' is the same sign as 'A'.)
(Ludwig Wittgenstein, Tractatus Logico-
Philosophicus, s. 32). Wittgeinstein daha sonra keskin bir dönüş yaparak özel adın anlamının
gönderge ve adlandırılan nesneden oluştuğunu ifade eder (Ludwig Wittgenstein, Philosophical
Investigations, s.20, 36; Willy Van Langendonck, age, s.30). John Searle’ye göre ise, özel adlar
tanımsızdır
(they do not definitions. Willy Van Langendonck, age, s.30). Saul Kripke, Mill’in
özel adların
anlamsızlığına dair görüşlerini geliştirir. Kripke özel adlarla ilgili çalışma alanına
iki yeni kavram sokar:
katı belirleyiciler (rigid designators) ve nedensel zincir (causal chain).
Kripke için özel adlar katı belirleyicilerdir (Katı belirleyiciler ve nedensel zincir terimleri için
bk. Saul Kripke, Adlandırma ve Zorunluluk, s.13, 75;
rigid designators ve causal chain terim¬
leri için bk. Saul Kripke, Naming and Necessity, s. 6, 59). Günümüzde hâlen devam eden
özel
adın anlamı
sorunu, J.S. Mill ve G. Frege fikirlerinin savunucuları ve geliştiricileri olarak ikiye
ayrılabilecek bölükler halinde çözüme kavuşturulmaya çalışılmaktadır (özel adlar ve anlam
sorununun çözümüne yönelik görüşler için bk. Willy Van Langendonck, age). Araştırmaları¬
mızdan edindiğimiz bilgiler doğrultusunda özel adların anlamlarının bulunmadığını, onların
nesneleri ayırt etmeye yarayan, anlam yükleri boş dil unsurları olduklarını düşünüyoruz. Bu
bakımdan Günay Karaağaç’ın özel ad tanımı, bizce durumu özetler niteliktedir:
Özel ad, genel
adın özel ad olarak kullanılışıdır. Özel ad, ses ve heceden cümleye kadar herhangi bir dil
biriminin anlam boşalmasına (asematication) uğratılarak kullanılmasıdır
(Günay Karaağaç, age,
s.44.).

27

   Levent Kurgun, Denizli İli Yer Adları, Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Yayınlanmamış doktora tezi, Denizli 2002, s.9.

28

   Bk. Edgar H. Sturtevant, Linguistic Change, The University of Chicago Press, Chicago 1921,
s.125; Günay Karaağaç, "Özel Ad Bilgisi”, Türk Dili Dil ve Edebiyat Dergisi, Ankara 2001, C:
2001/I, S: 593, s. 524.

29

   Bk. Edgar H. Sturtevant, age, s.125; Tofig Ahmedov, Azerbaycan Toponimikasının Esasları,

Bakı: Bakı Üniversiteti Neşriyatı, Bakı 1991, s.12; Günay Karaağaç, age, s.525.

30

   Tofig Ahmedov, age, s. 13.

31

   Levent Kurgun, age, s. 10.

32

   Levent Kurgun, “Kızılhisar/Serinhisar Yer Adlarına Genel Bir Bakış”, Dünden Bugüne Serin-
hisar (Kızılhisar) Bildiri Metinleri 2002, Denizli 2008, s.58-72.

33

   Günay Karaağaç, sözlük malzemesinin dışında, ayrıca dillerin bir “özel ad” malzemesinin
bulunmadığını
ifade etmektedir (Günay Karaağaç, 2009, s.44.). Ancak belirttiğimiz gibi, sözlü¬
ğe girmeyen unsurların da özel ad malzemesi olabileceğini düşünüyoruz.

34

   Tofig Ahmedov, age, s.13.

35

   Tofig Ahmedov, age, s.143-145; Levent Kurgun, "Yer Adının Yapısı Hakkında”, Ara^şlar,
Isparta 2004, S. 11, s. 149.

36

   Hartwig Scheinhardt, Horasan’dan başlayıp daha sonra Azerbaycan’ın daha sonra yaklaşık
olarak bütün Türk coğrafyasının yer adı malzemesini kullandığını ifade ettiği
Typen tür¬
kischer Ortsnamen
(Carl Winter-Universitätsverlag, Heidelberg, 1979) adlı çalışmasında Türk
yer adlarını ses ve şekil bilgisine göre ele almıştır. Asıl amacın Türk Yer Adları için bir kıla^z
meydana getirmek olduğu belirtilen (s. V.) çalışmanın 143.-199. sayfaları arasında, yer adları
aldıkları ekler bakımından incelenmiştir. Her ne kadar doktora çalışmamızdan bu yana belirt¬
tiğimiz, eklerin özel adların oluşturulmasında işlevinin bulunmadığı görüşümüzle örtüşmese
de Türk yer adlarının tipolojisini çıkarmaya yönelik olan bu çalışmanın, geniş bir coğrafyayı
içine alması ve bibliyografyası bakımlarından Türk Adbilimi’ne çok önemli bir katkı olduğunu
düşünüyoruz.

37

   Levent Kurgun, age, s.149.

38

   Güzel (ya da çirkin) anlamı olan sözlük birimlerinin kişi adlarının asıl ad kısımlarında
kullanılması hususu, büyik oranda
halkbiliminin inceleme alanına girmektedir. Son devirler¬
de birden fazla sözlük biriminin veyahut sözlük birimi parçalarının bir araya getirilmesi
yoluyla yapılan kişi adları da bulunmaktadır:
Gök+tıığ=Göktıığ gibi. Ancak bunlar, dil düze¬
yindeki uygulamalardır. Söz, kişiye ad olarak verildiği andan itibaren, hesap edilen anlam ne
olursa olsun,
anlamsız olur. Kişi Göktıığ adıyla çağrılırken gök ve tuğ ya da varsa, her ikisinin
birden anlamı düşünülmez.

39

   Günay Karaağaç, age, s.20 ve devamı.

40

   Kişi adları, dilimizde günümüz için ad + soy adı yapısındadır. Tek başına ad kısmı özel adın
gösterdiği kişiyi bildirmede yeterli değildir. Kullanım alanına bağlı olarak kişilerin yalnızca
ad
kısmının işletiliyor olması, kişi adlarının tek parçadan oluştuklarını göstermez. Kişi adının
belirleyiciliği ancak kişinin bağlı bulunduğu soyun adının da bildirilmesiyle mümkündür (Bazı
durumlarda yalnızca soy adı yeterli olabilmektedir:
Atatürk gibi). Bunu kısmen lakaplar,
takma adlar vs. de gerçekleştirebilmektedir. Bununla birlikte günümüzde aynı adı ve soy adını
taşıyan kişilerin çokluğu, başka bir ayırt edici unsuru gerektirmektedir. Bir başka deyişle, kişi
adı, o adı taşıyanı işaret etmekte yetersiz kalmaktadır. Bu durumda çeşitli kodlara ihtiyaç
duyulmaktadır: Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlık numaraları bu işe yararlar ve bunlar kişi
adından daha belirleyici olmaktadır (Kişi adlarının ayırt ediciliği hususu ile ilgili olarak şu
esere bakılabilir: Osman Kibar, Türk Kültüründe Ad Verme, Akçağ Yayınları, Ankara 2005).
Yer adlarının kullanım alanına göre işletilmeyen parçaları için bk.: Levent Kurgun, 2002;
2004.

41

   Türkçede vurgu ile ilgili olarak şu eserlere bakılabilir: Karl E. Zimmer, “Some Observations
on Non-Final Stress in Turkish”, Journal of the American Oriental Society, Vol. 90, No. 1 (Jan.
- Mar., 1970), s.160-162 ;Ömer Demircan, “Türkiye Yer Adlarında Vurgu”, Türk Dili, 34(300),
1976, s.402-411; Ömer Demircan, “Türkiye Türkçesinde Vurgulama ve Odaklama”, Türk Dili
Araştırmaları Yıllığı Belleten, [1981] 1978 - 1979, 157-163;Muharrem Ergin, Türk Dil Bilgisi,
Bayrak Basım/Yayım/Tanıtım, İstanbul, 1993, s.98,99; M. Volkan Coşkun, “Türkiye Türkçe¬
sinde Vurgu, Ton ve Ezgi”, Türk Dili Dil ve Edebiyat Dergisi, Ağustos 2000, C: 2000/II, S: 584,
126-130; Türkçenin Ses Bilgisi, IQ_ Kültür-Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2009, s.194-200; Sharon
Inkelas ve Cemil Orhan Orgun, “Turkish Stress: A Review”, Phonology, Vol. 20, No. 1 (2003),
s.139-161; Barış Kabak ve Irene Vogel, “The Phonological Word and Stress Assignment in
Turkish”, Phonology, Vol. 18, No. 3 (2001), s. 315-360; Günay Karaağaç, Türkçenin Ses Bilgisi,
Kesit Yayınları, İstanbul, 2010, s. 107,108.

42

   Alfabe ve tarihi için şu eserlere bakılabilir: Isaac Taylor, The Alphabet, Kegan Paul, Trench,

& Co., I, Paternoster Square, London, 2 vols., 1883; Edward Clodd, The Story of the Alphabet,
George Newnes Limited, London, 1900; Otto F. EGE, The Story of the Alphabet, Norman T.A.
Munder & Co., Baltimore, Maryland, 1921; Ingo W. D. Hackh, “The History of the Alphabet”,
The Scientific Monthly, Vol. 25, No. 2 (Aug., 1927), s. 97-118; H. Tur-Sinai [Torczyner], “The
Origin of the Alphabet”, The Jewish Quarterly Review, New Series, Vol. 41, No. 1 (Jul., 1950),
s.83-109; Joseph Naveh, Early History of the Alphabet, Varda Books, Illinois, 2005; Hatice
Şirin User, Başlangıçtan Günümüze Türk Yazı Sistemleri, Akçağ Yayınları, Ankara, 2006.

43

   Aydil Erol, Adlarımız,TKAE Yayınları, Ankara 1992, s.64.

44

   Büyük Türkçe Sözlük, <http://www.tdk.gov.tr/bts>.

45

   Aydil Erol, age, s.90.

46

   Büyük Türkçe Sözlük, <http://www.tdk.gov.tr/bts>.

47

   Aydil Erol, age, s.295.

48

51    Ali Cevad, Memalik- i Osmaniyenin Tarih ve Coğrafya Lugatı, İstanbul, s.227.

49

52    J.A. Keith, Dictionary Of Geography, Descriptive, Physical, Statistical, And Historical, For¬

50

ming A Complete General Gazetteer Of The World, Longman, Brown, and Longmans,
London, 1852, s.624.

51

   Büyük Türkçe Sözlük, <http://www.tdk.gov.tr/bts>.

52

   Türkçede sözlük terimiyle karşılanan yabancı terimlere şunlar örnek verilebilir: dictionary,
glossary, thesaurus, lexicon, idioticon, clavis, kâmûs, lügat, ferheng.
Ancak bu terimlerin işaret
ettikleri arasında bazı farklar bulunmaktadır. Örneğin
dictionary, alfabetik olarak dizilen söz¬
cüklerin anlamlarını, yazımlarını, telaffuzlarım, etimolojilerini, sözdizimsel ve deyimsel kul¬
lanımlarını veren referans kitabı olarak tanımlanırken,
glossary, yalnızca sözcüklerin anlamla¬
rını veren kaynak şeklinde görülmektedir. Bununla birlikte,
glossary ile vocabulary birbirleri¬
nin yerine kullanılabilmekte,
lexicon da glossary ve dictionary terimlerini karşılayabilmekte¬
dir (<http://dictionary.reference.com>, <http://www.a-z-dictionaries.com/articles/What_is_a_
Lexicon.html
>, <http://www.etymonline.com>). Yer adları için ise,
gazetteer terimi kullanıl¬
maktadır. İlk olarak 1693 yılında
LaurenceEchardın bir kitabının başlığında (The Gazetteer's,
or Newsman's, Interpreter;
<http://www.etymonline.com>) kullandığı gazetteer, hem gazete¬
ci (journalist, publicist),
hem de coğrafî dizin ya da sözlük (a geographical index or dictionary)
kavramlarını karşılamaktadır (<http://www.britannica.com>, <http://oxforddictionaries.com/
definition/gazetteeroxforddic
>).
Şemseddin Samînin Kâmûsu’l-A’lâm adlı eseri de gazetteer
için bir örnektir (Şemseddin Samî, Kâmûsu’l-A’lâm, Mihran Matbaası, İstanbul, 6 cilt, 1306¬
1316. Karşılaştırmak için Keith’in eserinin yanı sıra, bk. John Walker ve Arthur Kershaw, The
Universal Gazetteer, Printed by J. Swan and Son, London, 1807; Jedidiah Morse ve Richard C.
Morse, A New Universal Gazetteer or Geographical Dictionary, Printed and Published by S.
Converse, New-Haven, 1823; George Landmann, A Universal Gazetteer or Geographical
Dictionary of the World, Printed by C. Baldwin, London, 1835; John Marshall, A New
Universal Gazetteer, W. Marshall & Co., Philedelphia, 1839; John Thomson, The Universal
Gazetteer and Geographical Dictionary, London, 1845.).