ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ-TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ |
Anasayfa | Makale Bilgi Sistemi | Konu Dizini | Yazarlar Dizini | Kaynaklar Dizini | Makale-Yazar Listesi | Makale Sayısı-Tarih Listesi | Güncel Türkoloji Kaynakçası |
Atatürk Araştırmaları || Çukurova Araştırmaları || Halkbilim || Dilbilim || Halk Edebiyatı || Yeni Türk Dili || Eski Türk Dili Yeni Türk Edebiyatı || Eski Türk Edebiyatı || Dil Sorunları || Genel || Tiyatro || Çağdaş Türk Lehçeleri |
Bireysel İki Dillilik ve Toplumsal İki Dillilik
Eylül 2011, C: CI, S: 717, s. 222-228
Türk Dili Dil ve Edebiyat Dergisi
Bir kişi, bir meslek, bir topluluk veya bütün bir dil toplumunda gö¬
rülen iki dil kullanma durumu, iki dillilik (bilingualism, diglossia)
olarak bilinir. İki dilliliğin, biri, bireysel iki dillilik ve öteki, top¬
lumsal iki dillik olmak üzere iki türü vardır. Bireysel iki dillilik ile toplumsal
iki dillilik, epeyce farklı olgulardır ve oldukça değişik kaynaklardan doğarlar.
Bireysel iki dillilik, bir bireyin hayat akışına; toplumsal iki dillilik ise, toplu¬
mun hayat akışına, toplumun benimsediği dinden göçlere, politik nedenler-
den modalaşmalara kadar oldukça değişik nedenlere bağlıdır.
Sarp dağlar, büyük ırmaklar, siyasi ve coğrafi sınırlar, tarih boyunca dil
bölünmelerine yol açmıştır. Bu durum, bölgesel dilciliğin konusunu oluştu¬
rur. Diğer yandan, insanlar, meslek, yaş, cins, sosyoekonomik, çeşitli sosyal
dernek üyelikleri gibi ölçeklere göre, toplum içinde küçük topluluklar oluştu¬
rurlar. İşte bu toplulukların da kendi özelliklerini yansıtan dilleri vardır; bun¬
lar, topluluk dilleridir. Bir sosyal grubun veya bir sosyal sınıfın kullandığı dil,
grup dili veya topluluk dili (sociolect) olarak bilinir. Dil kullanımında, birey¬
ler arasında olduğu gibi, sosyal gruplar arasında da farklılıklar görülür. Dil,
bir gruptan diğerine farklılıklar taşır. Aynı bölge dilini (dialect) konuşan in¬
san topluluğu, konuşma toplumu olarak bilinir. Konuşma toplumu, yaş, cins,
aile, arkadaş, coğrafya, meslek, sosyoekonomik sınıf gibi değişik temellere
dayanabilir. Bir dilin mesleklere göre kullanım biçimi olan topluluk dilleri, ol¬
dukça çeşitlidir: meslek dili (vocational language), çocuk dili (language enfantin),
yetişkin dili (adult langauge), yargı dili (legalese), bilim dili (scientific language),
din dili (religious language), cins dili (gender language) vb.
Görüldüğü gibi, doğal ve sosyal coğrafya, dil bölünmelerinde, iki dil¬
liliklerde temeldirler. Doğal coğrafya, bölgesel dilcilik çalışmalarını gerekli
kılmıştır. Sosyal coğrafyanın ürünü olan topluluk dili ise, her şeyden önce,
toplumsal dil biliminin ana konularından biridir. Sosyal sınıflarla ilgili her
türden bilgi, onların topluluk dillerinden çıkarılabilir. Bir topluluk dilini
kullanan dil topluluğunun toplum içindeki yeri, o topluluk dilinin konuşu¬
cularının ortak ögelerinin azlığı veya çokluğuna bağlıdır. Bugünün bölgesel
dilciliğinde, iletişim olanaklarının çok daha sınırlı olduğu devirlerde, doğal
coğrafyanın belirlediği bölge dilleri (dialect) yerine, toplumu oluşturan çeşitli
toplulukların, yani sosyal coğrafyanın belirlediği topluluk dili (sociolect) çalış¬
maları yer almaktadır; artık, aşılamayan dağların geçilemeyen suların yarattı¬
ğı, doğal coğrafyaya bağlı bölgesel diller yerine, sosyal coğrafyanın eseri olan
topluluk dilleri, bölgesel dilciliğin temel konusu olmuş durumdadır. İkinci
dil kavramı ve iki dillilik, daha çok dil biliminin toplum dil bilimi (sociolingu¬
istics), coğrafi dil bilimi (geolinguistics), budun dil bilimi (ethnolinguistics), ruh
dil bilimi (psycholinguistics), uygulamalı dil bilimi (applied linguistics) gibi alt
dallarının inceleme alanını oluşturmaktadır.
1. Bireysel iki dillilik: Bireyin iki dilli oluş durumudur. Dil edinimi çok
değişik nedenlerle oluşmuş iki dilli bir çevrede gerçekleşen kişi veya iki dil
bilen kimseler, iki dilli (bilingual) kimselerdir. İki dilli bireyler, genellikle iki
yolla ortaya çıkarlar: İki kültürlü ortamlarda büyüme ve ihtiyaç için öğrenme.
a. İki kültürlü ortamlarda büyüme: Çok uluslu evlilik, savaş, göç gibi çok
değişik nedenlerle oluşmuş iki dilli ve iki kültürlü ortamlarda oluşan bireysel
iki dilliliktir. Bir çocuk veya yetişkinin hayatındaki çeşitli ihtiyaçlar, onları, bu
ana dilleri dışındaki başka dilleri de öğrenmeye götürebilir. Bir çocuk, göç,
çok uluslu evlilik vb. nedenlerle bir başka dili öğrenmek zorunda kalabilir.
İki dilli çevrelerde yetişen çocuklarda, önce, bir dil bilgisi sistemi ile her
iki dilin sözlerinin karışık olarak kullanıldığı görülür. Sonra, çocuk, iki farklı
dil bilgisinin ayrı sistemler olduğunu anlamaya başlar; fakat sözler yine her
iki dildendir. Son olarak, bu iki dil, hem dil kuralları hem de sözleriyle çocu¬
ğun dünyasında iki ayrı dil olarak ortaya çıkar. Artık dil kuralları da sözler
de karışık kullanılmamaya başlar. İki dilliliği ortaya çıkaran bu süreçte, bu
iki dile ait ses, söz, söz dizimi gibi farklı yapıları öğrenmenin de farklı doğ¬
rultularda gerçekleştiği ortaya konulmuş bulunmaktadır. Bir bireyin ana dili
olmayan bir başka dili, o dilin ana dili olarak konuşulup yazıldığı bir yerde
öğrenmesi sonucunda doğan dile ikinci dil (second language); bireylerin ikinci
bir dili kullanabilir duruma gelmesine de ikinci dil edinimi veya daha doğ¬
rusu ikinci dil kazanımı (second language acquisition) denir. Birey bu durumda
yeni dili kullanmak zorunda kaldığından, yeni dili okuma, yazma, konuşma,
anlama, dinleme becerileri edinir. Ayrıca yeni dilin en son biçimini yerinde
öğrenme şansı olduğundan, bu dilin sözlerini gerçek ve iğretilemeli anlamla¬
rıyla, deyimlerini ve atasözlerini de özel kullanımlarıyla öğrenir.
b. İhtiyaç için öğrenme: Çağımız insanının hayatında, kendi deney ve
yaşantısıyla elde ettiği bilgilerin oranının, başka yer ve zamanlarda yaşamış
kişilerden edindiği bilgilerin yanında günden güne azalmasının bir sonucu
olarak, öğrenilmiş diller, çağımızda büyük önem kazanmaktadır. Bu ikin¬
ci dil, onun için bir öğrenilmiş dil veya bir yabancı dil (foreign language) ve
kendisi de, bu ikinci dilin yabancı konuşucusu (foreign speaker) olur. Çağımız
insanı, ihtiyacını duyduğu bilgi hangi dilde saklanmışsa, o dile koşarak, onu
öğrenmektedir. Öğrenilmiş dil veya daha yaygın adıyla yabancı dil öğrenmek¬
teki insan ihtiyaçları, tıpkı ana dili gibi, insan-insan (konuşma) ve insan-varlık
(öğrenme) haberleşmeleri sırasında ortaya çıkar; yani insan, bir yabancı dili,
ya ana dili kendisininkinden farklı olan kişilerle konuşmak ya da onların dil¬
lerinde taşınan bilgileri edinmek ve kendi ana diline aktarmak için öğrenir.
2. Toplumsal iki dillilik: Toplumun hayat akışından, toplumun benim¬
sediği dinden göçlere, politik nedenlerden modalaşmalara kadar oldukça de¬
ğişik nedenlerle, bir toplumun iki dilli oluşudur. Dil dışı nedenlerle ilişkiye
giren iki toplumun dili, bu iki dilin eşit tutulması durumunda, yeni bir karma
dilin, bir melez dilin (pidgin, hybrid, creole, creolized, corrupt, mixed, mongrel,
impure language) ortaya çıkışına neden olabilir. Melez dil, farklı diller konuşan
bir toplumdaki geniş dil ilişkilerinin ürünüdür. Çok değişik nedenler yüzün¬
den, birden çok dilin kullanıldığı bir toprak parçası hâline gelen bir ülkede,
bu dillerin sözlük ve söz dizimi ögelerinin karışmasıyla ortaya çıkan dile,
karma dil, karışık dil veya melez dil denir. Avrupalıların Güney Asya ve Afri¬
ka'daki eski müstemlekelerinin dilleri böyle adlandırıldı ve melez dil terimi, o
zaman doğdu. Bu terim, bugün büyük şehirlerde konuşulan karma diller için
de kullanılmaya başlandığı için bazı dilciler bu terim yerine, büyükşehir dili
(metropolitanization) veya yeni melez dil, (recreolization) terimlerini kullanırlar:
Londra'daki Afrika İngilizcesi gibi.
Son iki bin yıllık insanlık tarihine baktığımızda, yeni kuşaklara verilen
eğitim ve öğretim hizmeti programlarında hiç değişmeyen iki ders vardır: 1.
Dil ve dil bilgisi; 2. Geometri ve ondan doğan cebir. Bireysel iki dillilik, bireyin
zihnini, bir başka dilin de kuralları ile zenginleştirip, onları tek dilli bireyler¬
den daha üstün hâle getirirken; bireyler arasındaki iletişimi hızla zayıflatan
toplumsal iki dillilik durumu ise, kargaşanın her türlüsünü doğurmaktadır.
Toprağı, bayrağı, asker gücü ve alfabesi olan lehçeye yazı dili veya öl-
çünlü dil (standartized language) denir. Konuşma lehçelerinden herhangi biri¬
nin yazı dili hâline gelişi, bağımsız oluştan ayrı bir ulus oluşa kadar pek çok
girdisi olan bir konudur. Yazı dili hâline geliş, dilin kendi yapısından değil,
dil topluluğunun sosyal ve tarihsel boyutlarından kaynaklanan bir konudur.
Bir ülkede konuşulan lehçe ve ağızlar içinde, çok değişik nedenlerle öl-
çünlü yazı dili hâline gelmiş lehçeye, ortak dil (common language) denir. Ortak
iletişim dili (lingua franca) ise, ortak bir dili paylaşmayan insan toplulukları
arasında, yalnızca, ticaret, turizm vb. konularda iletişim için kullanılan dil¬
dir. Son derece basitleştirilmiş, yalnızca birlikte yaşayışı sağlayacak kadar bir
sözlüğü olan, ticaret ve günlük iletişim ihtiyaçlarına cevap veren dil, ortak ile¬
tişim dilidir. Bugün, İngilizce, uluslararası iletişimde, ortak iletişim dili olma¬
nın ötesinde, pek çok ülkenin ortak ölçünlü dili hâline getirilmeye çalışılmak¬
tadır. Bu tür ülkelerde, başta eğitim olmak üzere, sanattan felsefeye, bilimden
teknolojiye kadar bütün insan yapıp etmelerinin dili hâline getirilen bu dil,
her gittiği ülkede yarattığı iki dilli ortamlarda, yerli dillerin katline başlamış
durumdadır. İngilizceye hayat alanı açmak ve onu gittiği her ülkenin ölçünlü
ortak dili haline getirmek için ekonomik, politik her türlü silah kullanılmak¬
tadır. Bu tür ülkelerin kendi dilleri ise, ortak ölçünlü dil olmaktan çıkarılıp,
hızla, ortak iletişim dili (lingua franca) hâline gelmektedir.
Değişik bölgelerden gelenler, değişik toplumsal ve etnik gruplar, mes¬
lek grupları, kadınlar, erkekler, gençler, yetişkinler ve yaşlılar, dili kendilerine
özgü değişik biçimlerde kullanırlar. Ayrıca, bireyler, içinde bulundukları top¬
lumsal durumlara bağlı olarak da, konuşma biçimlerini değiştirmektedirler.
Kimse resmî bir toplantıda evde ailesiyle konuştuğu gibi konuşmaz. Tek bir
türü olan dil düşünülemediği gibi, her toplumsal durumda dili aynı biçimde
kullanan normal bir birey de söz konusu olamaz.
Varlık ve adı ilişkisinde 'bire karşı iki' formülünün gerçekleşmesi anla¬
mına gelen iki dillilik, bir bilgi için iki söz veya iki kurala sahip oluştur. İki
dilli çocuklarda, iki dillilik tam olarak gerçekleşinceye kadar, söz veya kural
karıştırma hep görülür. İki dilliliğin oluşmasından sonra ise, toplumun farklı
kesimlerine uygun dili kullanmada, iki dilliler, tek dillilere oranla çok daha
başarılı olurlar.
İki dillilik, farklı diller konuşan bir toplumdaki geniş dil ilişkilerinin ürü¬
nüdür. İki dilliğin çok değişik nedenleri vardır. İki dillilik, her şeyden önce,
farklı dilleri olan kişilerin ilişkisinden doğar. Kişilerin kendi seçimleri dışın¬
da, bu ilişkilerin başlıca nedenleri, öğrenim, çağdaş teknoloji, ekonomi, din
ve kültür, politik ve askerî etkenler, doğal felaketler gibi nedenler, bu birlikte
yaşamaya yol açmış olabilir. Aynı ülkedeki dil ilişkilerinde ise, aynı sosyal
grupta oluş, komşuluk ve evlilik gibi etkenler, etkili olurlar.
Dil, kültür, din ve tarih ile birlikte, ulusal kimliğin temelidir. Çok dilli
ülkeler, sık sık, tek dilli ülkelerde görülmeyen sorunlarla karşı karşıya gelir¬
ler. Çok dillilik, yalnızca ekonomi, ticaret, sanayi ve sosyal yaşantıyı sıkıntıya
sokmaz, devletleri de sıkıntıya sokar. Bu yüzden, bu tür ülkelerde, bütün bu
faaliyetler için tek bir dil mutlaka seçilmelidir. Bireysel düzeydeki bir çok dil¬
lilik, bir dil toplumu için büyük bir kaynak olmasına rağmen, etnik ve bölge¬
sel çok dillilik, her sosyal olayı geciktirci bir durumdur. Hem toplumsal hem
de bireysel çok dilliliğin, bir ülke için, mutlaka planlanması gerekmektedir.
Çok dilliler için dil seçimi, bir iletişim konusu olduğu kadar bir kimlik konu¬
sudur da.
Genel dil bilgisinin öğrenme yapı ve ilkeleri, çocuğun dil edinimine geniş
ölçüde yardımcı olur. İki dillilik, tek düze olmayan, çok girdili bir durumdur.
İki dillilik, iki dillilerin iki dil konuşma çabaları içinde, toplumsal ve bireysel
etkenlere dayalı olarak ortaya çıkar.
İki dilli topluluk ve kişileri incelemek için, tek dilliliğin dil edinimine
bakmak gerekir. Genel dilcilik, bize, dil ediniminin 'dil edinimi, kişi dili, top¬
luluk dili veya bölge dili gerçeklikleriyle tek düze bir yapıda olmayan bir
alanda gerçekleştiğini gösterir. Bu yüzden, iki dillilik, pek de alışılmış genel
şartlar içinde gerçekleşmez. Dil ediniminde, istenilen istenilmeyen, bekleni¬
len beklenmeyen ödünçlemeler, tarihsel miras ve yenilikler gibi pek çok girdi
söz konusudur.
Hiçbir yer ve zaman diliminde tek düze bir yapısı olmayan dillerin edi¬
nim ve kullanımı, bir metinden, bir kişi dilinden, bir meslek veya topluluk
dilinden veya bir ortak ölçünlü dilden diğerine geçiş, kod çözümlemesi (co¬
de-switching) olarak da adlandırılır. Kişinin dil edinimi, bu çeşitlilikler için¬
de geçer ve kişinin dil edinim süreci, ömür boyu sürer. Dillerin eş zamanlı
yapılarında görülen bu çeşitlilik, art zamanlı dil değişmelerinin de başlangıç
noktalarıdır.
İki dillilik, bireysel veya toplumsal iletişim sistemlerinde ortaya çıkan
doğal bir sıkıntılı durum değildir. Toplumsal iki dillilik, uzun ömürlü olamaz;
çünkü dil bir iletişim aracıdır ve iletişim birebir yapılır; bire iki durumu, bir
iletişim kusurudur. Yan yana yaşamak zorunda kalan dillerden biri, çok kısa
bir sürede ikincinin yerini alır ve iletişimde toplumsal bütünlük gerçekleşir.
İki dilli bir toplum hayatı, pek çok sıkıntı doğurur. Bireysel iki dillilik, bire¬
yin kod çözümleme yeteneğini geliştirirken, onu zenginleştirirken; toplumsal
iki dillilik, iletişimin zorlayıcı 'birebirlik' yasası gereği, bu iki dilden birinin
ölümüyle sonuçlanır. Kısacası, toplumsal iki dillilik, dil ölümlerinin başlangıç
noktasıdır.
İki dilliliğin çok değişik nedenleri vardır. İki dillilik, her şeyden önce,
farklı dilleri olan kişilerin ilişkisinden doğar. Kişilerin kendi seçimleri dışın¬
da, bu ilişkilerin başlıca nedenleri, öğrenim, çağdaş teknoloji, ekonomi, din
ve kültür, politik ve askerî etkenler, doğal felaketler gibi nedenler, bu birlikte
yaşamaya yol açmış olabilir. Aynı ülkedeki dil ilişkilerinde ise, aynı sosyal
grupta oluş, komşuluk ve evlilik gibi etkenler, etkili olurlar.
Melez dil, çok dilli koloni bölgelerinde gelişen ve genellikle bir iletişim
dili olarak kullanılan dildir. Melez dil, karşılıklı olarak anlaşılmaz dilleri ko¬
nuşanlar arasında haberleşme ihtiyacından doğan, fazlaca basitleştirilmiş bir
dildir.
Topluluk dilleri de, topluluk dillerini konuşanların kod çözümlemeleri
ve değerler sistemi, toplumun genel ölçünlü diliyle uyum sağlamıyorsa, top¬
lumu büyük sıkıntılara sokabilirler. Bu sıkıntılar arttıkça, topluluk dillerinde
hızlı bir argolaşma görülür. Bilindiği gibi argolaşmak, bütünden ayrılmak,
kopmak, kaçmak, gizlenmek, yer altına inmek demektir. Bu ise, dil toplumu
içindeki topluluk dilinin ayrı bir dil hâline gelişine, dil çözülmesine ve dil
bölünmesine gidiştir.
Dili yaşatma veya dili değiştirme kavramları, iki dilliliğin anlaşılmasında
temel oluştururlar. Dili yaşatma (language maintenance) veya dili değiştirme
(language shift) kavramlarını öğrenmek için de, dil yayılması (language spread)
ve dil ölümü (language dead) kavramlarını irdelemek gerekir.
Savaş, göç ve çok değişik nedenlerle oluşmuş iki dilli ve iki kültürlü or-
tamların yaşantısı, iki kültürlülük (biculturalism) yaratır. İki dilden birinin
yaşatılması ve yaygınlaştırılması, hiç şüphesiz, diğerinin değiştirilmesi ve
ölümüyle sonuçlanacaktır. Ayrıca kişi ve ailelerin sürekli göçleriyle oluştu¬
rulan adacıkların sakinleriyle evlenerek kurulacak akrabalıklar, dindaşlıklar,
ortak inanç ve değerler sistemine doğru gidişler, alt katman dilinin değişim
ve ölümüyle sonuçlanır. Bu noktada, dil ölümüyle birlikte, ata yadigârı kültür
ve değerler sistemini yitirmenin duygusal acılığı ortaya çıkar. Din ve kültür
değerlerinin yaşatılması, asimilasyona karşı en etkili silah oluşunu bugün de
sürdürmektedir. Aynı dinden olan topluluklar, birbirleri içinde kolayca eri¬
yebilirken, farklı dinlere mensup toplulukların birbirlerine uyumu çok zor
olmaktadır.
Dil ölümüyle birlikte, ata yadigârı kültür ve değerler sistemini yitirmenin
duygusal acılığı, bugün dünyanın her yerinde yaşanmaktadır. İletişim sistem¬
lerinin gücünü kullanan diller, her yıl, yüzlerce bölge dili ile beş-on yazı dilini
ortadan kaldırmaktadır. Bugünün dünyasında, en çok konuşuru bulunan ilk
beş-on dil dışında, bütün diller böyle bir tehlike ile karşı karşıyadır.
Dil ölümü, kültürel asimilasyonun en sağlam göstergesidir. Dilleri kay¬
bolunca, kimlikleri de kaybolmuş topluluk ve toplumlar, yeryüzünden hiç
eksik olmazlar. Bu yüzden, dünya tarihi, tıpkı evrendeki parça-bütün ilişkisi
gibi, ulusların ve devletlerin bölünerek veya birleşerek yeni uluslar ve yeni
devletler oluşturma sürecinden ibarettir.