ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ-TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ |
Anasayfa | Makale Bilgi Sistemi | Konu Dizini | Yazarlar Dizini | Kaynaklar Dizini | Makale-Yazar Listesi | Makale Sayısı-Tarih Listesi | Güncel Türkoloji Kaynakçası |
|
Atatürk Araştırmaları || Çukurova
Araştırmaları || Halkbilim || Dilbilim || Halk Edebiyatı || Yeni
Türk Dili || Eski
Türk Dili Yeni Türk Edebiyatı || Eski Türk Edebiyatı || Dil Sorunları || Genel || Tiyatro || Çağdaş Türk Lehçeleri |
ŞEHİRLEŞME -HALK
KÜLTÜRÜ İKİLEMİNDE SORUNLAR VE
BAZI ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Yrd. Doç. Dr. Ruhi ERSOY
Özet
Bizim burada kısa bir makale çerçevesinde
tartışmaya çalışacağımız husus, söz
konusu bu süreçte halk hayatının sürdürülebilir varlığı ve bu sayede
şehirleşme paradoksu¬
nun içinde halk kültürünün bir nebze de olsa kendine ait yaşam alanını
oluşturma vasıtasıy¬
la, sosyal çözülme ve kimliksizleşmeye karşı, duruş sergileme durumuyla
ilgili olacaktır.
Bununla birlikte söz konusu bu süreçte halkbilimi disiplininin işe
koşulmasına duyulan
ihtiyaca dair ulusal ve uluslar arası bazı gelişmeler ışığında bir
değerlendirme yapılmaya
çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Halk kültürü, Halk hayatı, Şehirleşme, Kimlik
PROBLEMS RESULTING FROM THE CONFLICT BETWEEN
URBANIZATION
AND FOLK CULTURE AND SOME SUGGESTIONS FOR SOLUTION
ABSTRACT
The point that we want to argue in this short
article will be about the ability of
people’s life to continue to be exist and about the attitude of folk
culture against a social
disintegration, and a loss of identity by forming a space for itself
within the paradox of
urbanization. At the same time, in this aforementioned process, I will
evaluate in the lights
of some national and international progress with regard to the needs to
make use of
folklore.
Keywords: Folk Culture, Folk Life, Urbanization, Identity
Giriş
Şehirleşme sürecinin insan davranışlarını
etkilediğine ve insanın ait oldu¬
ğu toplumsal yaşamda nasıl bir dönüşüm sağladığına dair sosyolog ve
sosyal psi¬
kologlar tarafından çok kapsamlı muhtelif çalışmalar yapılmıştır.
(Turhal 1997;
Türkdoğan 2002)
Bizim burada kısa bir makale çerçevesinde
tartışmaya çalışacağımız husus,
söz konusu bu süreçte halk hayatının sürdürülebilir varlığı ve bu
sayede şehirleşme
paradoksunun içinde halk kültürünün bir nebze de olsa kendine ait yaşam
alanını
oluşturma vasıtasıyla, sosyal çözülme ve kimliksizleşmeye karşı, duruş
sergileme
durumuyla ilgili olacaktır. Bununla birlikte söz konusu bu süreçte
halkbilimi disip¬
lininin işe koşulmasına duyulan ihtiyaca dair, ulusal ve uluslararası
bazı gelişmeler
ışığında bir değerlendirme yapılmaya çalışılacaktır.
1. Şehirleşme Süreci ve Getirdiği Sorunlar
Şüphesiz ki, şehirleşme sürecinin doğal sonucu
olarak pek çok halk kültürü
pratikleri ya kaybolmakta ya da mahiyetini dönüştürüp, farklı bir
terkiple devam
etmeye çalışmaktadır. Bu konuda şehirleşme ve modern hayatın, geleneği
öldürdü¬
ğü ve yaşam alanını tamamen ortadan kaldırdığına dair görüşlerin yanı
sıra; gele¬
neğin canlı, dinamik bir olgu olduğu ve sosyo-kültürel şartlar ve
değerlerin yeniden
tanımlanmasına paralel olarak, kendisine yeni bir yaşam alanı bulduğuna
dair gö¬
rüşler de mevcuttur. (Alangu 1983:81/87)
Söz konusu bu tartışmalar folklor disiplininin yeni
açılımlar yapmasını za¬
ruret haline getirmiştir. Folklor çalışmaları ortaya çıktığı 19.
yüzyıldan bu yana,
değişen toplum yapısına paralel olarak işlevsel açıdan gelişme ve
değişme göster¬
miştir. Zira folklor; 19. yüzyılda kırsalın-taşranın, köylülerin sözlü
anlatım ve pra¬
tiklerini kendisine araştırma alanı olarak belirlemiştir. Ancak, 21.
yüzyıla doğru
köylerin kentleşmesi veya köylülerin eğitilip şehre entegresi süreci
hız kazanınca;
bu alanın çalışanları arasında: “Köylü-taşralı halk ve onun hayatı
ortadan kalkacak,
böylece folklor da mı ortadan kalkacak?” konulu tartışmalar
yapılmıştır. (Dundes
2003)
Yapılan bu tartışmaların sonucunda halk hangi
şartlarda, nerede olursa ol¬
sun, bulunduğu bağlamın şartlarına ait yeni folklor mahsulleri
üretecektir görüşü,
folklor çalışmalarının araştırma alanının yönünü şehirlere çevirmiştir.
Bu sürecin
doğal sonucu olarak “kent folkloru” kavramı ortaya çıkmıştır. (Oğuz
2001:46/50)
Bu süreçle eş zamanlı olarak, dünya ölçekli gelişme
ve değişmeler, “küre¬
selleşme” diye adlandırılan olgu ve onun dünyanın tek tipleşmesini
hızlandırması¬
na bir tepki olarak, ulusların kimliklerini muhafaza etme ve
kimlikleriyle diğer
uluslarca tanınma ihtiyacının ortaya çıkışı, folklor disiplini
açısından yeni bir süre¬
ci başlatmıştır.
Söz konusu bu süreçte, dünya insanlığının kültürel
mirasını korumayı ve
onları yaşatmayı ilke edinen ve uluslararası hizmet veren kuruluşlardan
birisi olan
Unesco’nun, 17 Ekim 2003 tarihinde “somut olmayan kültürel mirasın
korunması”
adlı uluslararası sözleşmesiyle, tekrar “somut olmayan kültürel miras”
kavramı,
bununla ilgili folklor pratikleri ve folklor disiplini, sözleşmenin
tarafı olması nede¬
niyle, ülkemizde de çağdaş bir formda gündeme gelmiş ve bu konuda
ülkemizde de
uluslararası ölçekli çalışmalar başlatılmıştır. (Oğuz 2004)
Bununla birlikte ülkemizde, gerek şehirleşme
karmaşası içinde halkın ken¬
dine ait yaşam pratiklerini uygulamaya koyma ihtiyacı ve isteği,
gerekse küresel
ölçekli gelişmelerin ulus kimliğinin korunması ve kültür turizmi
potansiyeli oluştu-
234
rulabilmesi çalışmaları, folklor disiplinini
disiplinler arası bir çalışmaya yönlendi¬
rerek, açılım yapmaya zorlamıştır.
Bu zorlamanın Türkiye özelindeki durumunu tespit
edebilmek ve söz ko¬
nusu sorunlar yumağına, folklor çalışmalarını işe koşmak suretiyle bir
açılım getiri-
lebilirliğini tartışmak için şehirleşme kavramı üzerinde biraz durmak
gerekmekte¬
dir.
Şehir ve ş ehirleşme kavramı insanlık tecrübesinin
çok uzun birikiminin bir
neticesidir. Zira şehir, yapısal olarak sadece bir ekonomik örgütlenme
ve değişmiş
bir fiziki çevreyi değil, aynı zamanda insanın düşünce ve
davranışlarına da etki
eden farklı bir sosyal düzeni ifade eder.
Bu noktada şehirleşme, ikamet bölgesinin
değişmesinden öte, organize
edilmiş bir sosyal hayata geçiş ve organizasyonu bozmayacak ya da
aksatmayacak
şekilde gündelik hayatla bütünleşme şartına bağlanır. (Sezal 1992:23)
Fakat söz konusu bu durum, teorik düzlemde
tanımlandığı gibi her ülkede
aynı seyri takip etmemektedir. Toplumsal gelişmenin ve kültürel
değişmenin uyum
sürecinde, çoğunlukla bilgi yetersizliğinden dolayı değişime uyumda
geri kalan ya
da çeşitli etkenlere bağlı olarak değişime muhalefet eden bazı alt
grupların yaşam
biçimlerinde “Popüler Kültür”, ulusal kültür içerisinde ayrı bir alt
kültürel dilim
olarak varlık gösterebilmektedir. Toplumdaki bu ikili kültürel yapının
doğal sonucu
olarak da muhtelif sorunlar ortaya çıkmaktadır. (Erdoğan 2004:7/19)
Bu durumun en sıradan örneği ise, modern anlamda
bir şehirde insanlar
arası fiziki mesafe azalırken, zihinsel anlamdaki mesafenin artması ve
buna bağlı
olarak da bireyselliğin bir kültürel yaşam tarzına dönüşmesidir.
(Bilgin 1995:39)
Şehirleşme süreci kendi doğal ortamına henüz
kavuşmamıştır. Şehirleşme
sürecini gerçekleştirme yönünde çabalarını sürdüren toplumlarda da
geleneksel
üretimin alt yapısı ile sosyo-kültürel sistemin üst yapısını oluşturan
yaşam tarzını
değiştirme denemelerinde, hemen hemen her konuda önceki yaşam biçiminden
belirli ölçüde bir kopuş yaşanırken, şehirliliğin temel kriterlerine
uygun bir kültür
dokusu yaratılamamaktadır.
“Modernlik”, “gelenek” tarafından doğasından
uzaklaştırılırken; “gelenek”
de, modernliğin müdahalelerine maruz kalmaktadır. (Shayegan, 1991:
66-67).
Geleneksel kültür taşıyıcısı kesimler, önceki yaşam
biçimlerinden tam ola¬
rak kopamadıkları için yüksek kültür destekli modern yaşam biçimine
geçişte
uyum sorunu yaşamakta ve ne modernliğe ne de geleneğe uymayan, bir
anlamda
doğaçlama olarak türetilen, “türedi bir yaşam” tarzı yaratmış
olmaktadırlar. Söz
konusu bu durum ise bilinç yarılmasına ve kişilik parçalanmasına neden
olmakta¬
dır. (Shayegan, 1991:53).
235
Söz konusu bu süreçte; ulusal kültür sisteminin,
“popüler kültürün” yaygın
bir yaşam biçimi özelliği kazanmasıyla, “kitle kültürü” haline
dönüşmesini tetikle-
mesi, gelişmekte olan toplumların hemen hemen tamamında yaygın olarak
görülen
bir olgudur. Söz konusu bu yaşam biçimine sahip egemen insan tipinin
özelliği ise,
davranışların “öznesi” olmaktan çıkarak, içinde yer aldığı
kalabalıkların birer “nes¬
nesi” haline gelmesidir.
Nesneleşen insanın yaşam pratikleri de onun mutsuz
olmasına ve kendini
ifade edememesine, köksüzleşmesine neden olmakta ve bu süreç kendinden
emin
olmayan, kimlik bunalımına düşmüş, mutsuz bir halk kitlesini
oluşturmaktadır. Bu
durumun önüne geçilmesi ve halkın rehabilitasyonu ile ilgili, az da
olsa, gerek ye¬
rel ölçekli gerekse küresel ölçekli muhtelif çalışmaların yapılmakta
olduğundan
bahsetmiştik. Bu çalışmaların yetersizliğini ve daha da ileri seviyede
nelerin yapı¬
labileceğini, entelektüel anlamda halkbilimciler, alanlarını işe koşan
çalışmalarla
hızlandırmalıdır.
Bu kapsamda 2000 yılında ülkemizde kurulan ve kısa
sürede 123 belediye
ve beldenin katılımıyla uluslararası birliklerin de en prestijli üyesi
olan “Tarihi
Kentler Birliği”, söz konusu bu sorunların henüz ilk aşamasını
tartışmaktadır. Bu
birlik dahilindekiler kentlilik, yerlilik ve yurttaşlık bilincinin, o
şehirde yaşayanlara
benimsetilmesi hususunda çalışmalar yapmaktadırlar. (Yerel Kimlik 2004).
Bu nok¬
tada, öncelikle somut tarihi eserler etrafında oluşturulmaya çalışılan
bu bilincin,
somut olmayan mirasın da söz konusu somutun içine konulmasıyla daha
anlamlı
olacağına dair yaklaşımlarda bulunmak, bu süreçte daha verimli
ilerlemeyi getire¬
cektir.
Zira bu konuda, Tarihi Kentler Birliği’nin 3-5
Aralık 2004 tarihli Gazian¬
tep Buluşmasında, konu gündeme gelmiş ve UNESCO Milli Komisyonu Başkanı
Arsın Aydınuraz tarafından birliğe üye belde ve belediye başkanlarına
somut olan
tarihi mekanların, somut olmayan kültürel pratiklerle canlandırılma
sürecinin baş¬
latılması zarureti hakkında bilgi verilmiştir.
Bu konuda biz de yaşadığımız kent Gaziantep’te,
Büyük Şehir Belediye¬
since başlatılan tarihi Gaziantep evlerini koruma projesinin, tek
başına evleri resto¬
re etmekle başarılamayacağı, söz konusu bu evlerin işlevsel hale
getirilmesi ve
halkın hizmetine sunularak halk kültürünün bir nebze de olsa yaşam
alanı bulduğu
mekanlar haline dönüşmesi gerektiği hususundaki görüşlerimizi sunduk.
Şehirleşme paradoksu içinde halk kültürünün yaşam
alanı bulması, bir
nebze de olsa nefes alabilmesi ile ilgili olarak, en azından bazı
pratikler açısından
bir açılım getirme hususundaki görüşlerimizi kısaca özetlemek gerekirse:
Öncelikle Gaziantep evlerini koruma projesinin,
Gaziantep evlerini koruma
ve canlandırma projesine dönüştürülmesiyle işe başlanmalıdır. Söz
konusu bu can-
236
landırma, sadece kültür turizmi ve uygulamalı müze
formunda olmayıp, direkt
halka hizmet veren ve halk kültürünün bir yaşam alanı olarak
görülmelidir.
Bilindiği üzere şehirleşme sürecinin ve modern
hayatın her türlü engelle¬
melerine rağmen, halk ruhunun derinliklerinden gelen söz konusu halk
kültürü
pratikleri, sembolik olarak da olsa yaşamını devam ettirmektedir. Bu
durumun en
somut örnekleri, bir zamanlar kırk gün kırk gece süren düğünlerin yedi
gün yedi
geceye ve ardından üç gün üç geceye düşmesi ve ardından, üç saatlik
salon düğün¬
lerine indirgenmesine rağmen; düğünlerde uygulanan bazı kültür
pratiklerinin her
şartlarda kendini muhafaza etmiş olmalarıdır. Bu pratikler arasında;
kına yakma,
kırmızı bekaret bel bağı, modern dansla başlayan eğlencenin halayla
sona ermesi,
hatta meydan düğünü çalgısı olan davul zurnanın modern orkestranın yanı
başında,
yer yer geleneksel oyun havaları için yer alması sayılabilir.
Gaziantep evlerini canlandırma projesi kapsamında,
şehrin belirli noktala¬
rında ilgili restore çalışması yapılan ve geleneksel yaşam tarzına
uygun tefriş edi¬
len, bahçeli bir Gaziantep evinin; aynı zamanda üniversitenin Türk
Musikisi Devlet
Konservatuarı öğrencilerinin de uygulama alanı olarak kullanabileceği
ve gelenek¬
sel kına gecelerinin de yapılabileceği mekanlara dönüştürülerek,
hizmete sunulabi¬
leceği düşüncesindeyiz.
Şehirde yaşayıp, düğün salonlarında üç saatlik bir
zaman dilimine düğün
pratiklerini sıkıştıran halk, hangi şart ve imkanda olursa olsun
düğünden bir gün
önce apartman dairesindeki üç odalı evinde, eğer arası iyi ise karşı
komşunun da
evini açtırıp, kına gecesi törenini mutlaka yapmaktadır. Kendisine
zorla bir yaşam
alanı bulmaya çalışan kına gecesi töreninin, halkın hizmetine
sunulabilecek gele¬
neksel Gaziantep evinde, hem de canlı olarak geleneksel kına töreni
icrasının ya¬
pıldığı bağlamıyla, sembolik bir ücretle, halka sunulmuş olduğunu bir
hayal ede¬
lim. Acaba halka sunulan bu hizmet, onun arabasını, trafiği
aksatmayacak şekilde
park etmesi için yapılan otoparklardan daha mı az bir hizmettir. Yoksa
bu işi yap¬
mak, otopark yapmaktan daha önemsiz ve daha zor mudur?
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki, halk
kültürünün şehirleşme sürecinde
yaşam alanı bulması hususu sadece nostaljik, müzelik bir gösterim
olmayıp, halkın
ruh sağlığı için de bir zarurettir. Söz konusu bu önemi kavrayan başta
yerel yöne¬
ticiler ve bu konuda taleplerini dile getiren sivil toplum
kuruluşlarına büyük iş
düşmektedir. Zira, bugünlerde yerel yönetim konulu toplantılarda
konuşanlara ve
bazı büyük şehir belediye başkanlarına, dillerine doladıkları “Kentsel
Dönüşüm”
projesinin kapsamının, kentsel dönüşüm projesinde halk hayatı ve onun
sembolik
göstergesi olan bazı törenlerin yaşam alanı ile ilgili neler olduğunun
sorulması
gerekir. Ayrıca, bu konuda hayata geçirilmesi muhtemel projeleri
sunarak, onların
da zihinsel dönüşümde bulunmalarına katkı sağlamamız gerekir diye
düşünüyo¬
rum.
237
KAYNAKÇA
ALANGU, Tahir, 1983, Türkiye Folkloru El Kitabı, Adam Yayınları, İstanbul.
BİLGİN, Nuri, 1995, Kollektif Kimlik, Sistem Yayınları, İstanbul.
ERDOĞAN, İrfan, 2004, Popüler Kültürün Ne Olduğu
Üzerine, Bilim ve Aklın
Aydınlığında Eğitim “Popüler Kültür ve Gençlik” Özel Sayısı, Yıl: 5,
s. 57, MEB Yayınları, Ankara.
OĞUZ, M. Öcal, 2001, Kentlerin Oluşumu ve Gelişimi
Süreçlerinde Türk Halkbi¬
limi, Milli Folklor, s.52, Ankara.
OĞUZ, M., Öcal, SALTIK ÖZKAN, Tuba, 2004, Somut
Olmayan Kültürel Mi¬
rasın Müzelenmesi Sempozyum Bildirileri, Gazi Üniversitesi Türk
Halkbilimi Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayını, Ankara.
SEZAL, İhsan, 1992, Şehirleşme, Ağaç Yayınları, İstanbul.
SHAYEGAN, Daryus, 1991, Yaralı Bilinç, Geleneksel
Toplumlarda Kültürel
Şizofreni, Metis Yayınları, İstanbul.
TURHAL, Mümtaz, 1997, Kültür Değişmleri, Marmara
Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Vakfı Yayınları Nu. 16, İstanbul.
TÜRKDOĞAN, Orhan, 2002, Osmanlıdan Günümüze Türk Toplum Yapısı,
Çamlıca Yayınları, İstanbul.
YEREL KİMLİK, 2004, Yerel Kimlik, Tarihi Kentler
Birliği Dergisi, Erka Mat¬
baa, İstanbul.
238