ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ-TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ |
Anasayfa | Makale Bilgi Sistemi | Konu Dizini | Yazarlar Dizini | Kaynaklar Dizini | Makale-Yazar Listesi | Makale Sayısı-Tarih Listesi | Güncel Türkoloji Kaynakçası |
|
Atatürk Araştırmaları || Çukurova
Araştırmaları || Halkbilim || Dilbilim || Halk Edebiyatı || Yeni
Türk Dili || Eski
Türk Dili Yeni Türk Edebiyatı || Eski Türk Edebiyatı || Dil Sorunları || Genel || Tiyatro || Çağdaş Türk Lehçeleri |
TÜRK HALK KÜLTÜRÜNDE NEVRUZ
Prof. Dr. Erman ARTUN
Nevruz, Türk dünyasında, ortak kültürel değer
olması yönüyle önemli bir yere sahip
olup Türklük dünyasında ve Anadolu’da ortak inanmalarla, ortak
heyecanlarla yüzyıllardır
Türk kültürüne özgü özelliklerle kutlanılmaktadır.
Tarihin ilk topluluklarından beri ay, mevsim yıl
vb. değişiklikler törenlerle
kutlanmaktadır. Avcı kültüründen tarım kültürüne geçildiğinde tarımda
bolluk, bereket için
çeşitli törenler yapılmaya başlanmıştır. Çeşitli kültürlerde mevsim
değişiklikleri törenlerle
kutlanır. İslamiyet öncesi Türk kültüründe bahar bayramı yapılarak
kıştan sonra canlanan
doğanın sevinçle karşılandığını ve şenlikler düzenlendiğini biliyoruz.
Takvimin olmadığı dönemlerde insanlar hayatlarını
temel uğraş konularına göre
düzenlerlerdi. Bunlar; ekin ekme, bağ bozumu, hasat, koç katımı,
baharın gelmesi, tabiatın
canlanması vb. gibi olaylardı. (Genç, 1995:15). Ayların, mevsimlerin,
yılların düzenli
geçişleri bunlara bağlı olarak bitkilerin düzenli olarak yeşermesi ve
sararması, törenleri belirli
bir takvime bağlamıştır. Bir yıl içerisinde doğadaki değişiklikler
toplumların hayatını her
zaman etkilemiş ve bu değişiklikler tarih boyunca bütün halklar
tarafından çeşitli tören, ayin
ve bayramlarla kutlanmıştır. (Pirverdioğlu, 2002: 44).
Bütün milletlerin kültürlerinde görülen yeni yıl
törenleri, yaşama biçimlerine,
coğrafyalarına, ekonomik yapılarına, inanç yapılarına uygun koşullarda,
uygun zamanlarda
çeşitli pratiklerle kutlanır. İnanca bağlanan yeni yıl törenleri, Asya
ve Ön-Asya toplumlarında
benzer iklim ve coğrafya şartlarında zaman, ad ve pratik benzerliğiyle
kutlanmıştır
(Malinowski, 1998:152). Nevruz; uygulamalarda bazı farklılıklar olmakla
birlikte, Orta Asya
Türk Toplulukları, İran, Anadolu ve Balkanlarda aynı tarihler arasında
her toplumca kendine
özgü bir nedene dayandırılarak kutlanan geleneksel bir bayram niteliği
kazanmıştır.
Nevruz sözcüğü Farsça nev (yeni) ve ruz (gün)
sözcüklerinin birleşmesinden meydana
gelmiş olup yeni gün anlamına gelmektedir. Eski İran takvimine göre
yılın ilk günüdür ve
güneşin koç burcuna girdiği ilkbaharın başlangıcı sayılan bir gündür.
Hayvancılıkla, tarımla
uğraşan topluluklar için kışın bitip baharın gelmesi yapısal, işlevsel
ve yeniden dirilişin
sembolleşen başlangıcı olan, gece ve gündüzün eşitlendiği, doğanın
uyandığı ve dolayısıyla
üremenin başlangıcı olarak kabul edilen 21 Mart tarihi pek çok takvimde
ve kültürde yılbaşı
olarak kabul edilip kutlanmıştır (Çobanoğlu, 2000:34).
Nevruz şenlikleri, geniş bir coğrafyaya yayılmış,
çeşitli kültürlerde yer almıştır.
Nevruz şenliklerindeki pek çok motif ortak olmakla birlikte her kültür
çevresinde
farklılıkların görülmesi de doğaldır (Turan, 1998:90). Her sosyal
grubun kutlama şekilleri
Nevruzun içeriğini farklı belirlemektedir. Bazı toplumlarda mitolojik
kaynağa, bazı
toplumlarda dini kaynağa oturtulmaya çalışılmıştır. Nevruz, çeşitli
toplumlarda kendi
kültürünün derinliklerindeki bir olayı kaynak göstererek kültür
değerleriyle özdeşleştirip
sembolleştirerek bayram niteliğinde kutlanılan gündür. (Tezcan, 1957:
37).
Tarih boyunca bütün Anadolu, çeşitli adlarla
Nevruzu kutlamıştır. Nevruz; bahar ve
bereketi, yeni yıl ve yılın başlangıcını çağrıştırır. Nevruz, Türk
kültüründe baharı, yaşama
sevincini, su ve kutsal arınmayı, yenilenmeyi, uyanan doğa ile birlikte
bolluk-bereketi ve
üremeyi simgeleyen anlam ve ögelerle yüklüdür. Geleneksel ve toprağa
bağlı her sosyal
grubun toprakla ilgili baharı, hasadı ve kışa girişi törenlerle
kutladığı şenlikler vardır.
Anadolu dışındaki Türklük Dünyası’nda Nevruz’un
Kazakistan’da (İbrayev 1996:189),
Kırgızistan’da (Karatayev 1995:229 ), Özbekistan’da (Muratoğlu
1996:281), Azerbaycan’da
(Nerimanoğlu 1995:125), Doğu ve Batı Türkistan’da ( Nazar 1996:299),
Kırım’da (Özkan 1995:173),
Yakutlar’da (Kirişcioğlu 1995:16 ), Balkan Türkleri’nde (Dede
1978:123), Yugoslavya Türkleri’nde
(Çay 1991:113-114), Kıbrıs Türkleri’nde (Çay 1991:116) kutlandığını
öğreniyoruz. Aynı zamanda
Türkiye dışında Azerbaycan, Bulgaristan, Kazakistan, Özbekistan gibi
Nevruz geleneğinin yaşandığı
coğrafyalarda konuyla ilgili çeşitli çalışmalar yapılıp kitaplar
yayınlanmıştır. ( Oğuz 1995: 19)
Nevruz, kökü çok eski bir geleneğinin Anadolu’da
yeniden şekillenip günümüzde de
şenlik ve kutlama biçiminde sürdürülen bir örneğidir. Doğanın uyanması
ateşle kutlanır.
Çünkü ateş evreni canlandıran güneşin dünyadaki uzantısıdır.
Nevruz çeşitli efsanelerle örtülerek çok değişik
biçimler almıştır. Nevruz Güneşin koç
burcuna girdiği, Tanrının evreni ve insanı yarattığı gün olarak da
yorumlanır. İslamiyet öncesi
bahar kutlamalarını yapan Türkler bu kutlamaları Nevruz adıyla daha
sonra da
sürdürmüşlerdir. Anadolu’da kutlanan Nevruz şenliklerinin
biçimlenmesinde eski Türk bahar
bayramları ve Anadolu’da kutlanan eski bahar şenliklerinin etkisi
olmuştur.
Nevruz Osmanlı devrinde, sayılı günlerden biri
olarak kutlanmış, güneş koç burcuna
girdiği anda Nevruziye adı verilen macun veya tatlı yemek adet olmuştu.
Müneccimbaşı
Nevruz günü padişaha yeni yıl takvimini sunar, aldığı bahşişe
“Nevruziye Bahşişi” adı
verilirdi. Nevruz dolayısıyla sadrazam padişaha donanmış atlar,
silahlar ve pahalı kumaşlar
gibi hediyeler verir, bunlara “Nevruziye Pişkeşi” denirdi
(Levy,1998:234).
Kuzeydoğu Asya’dan merkezi Avrupa’ya kadar uzanan
geniş bir coğrafyada yaşayan
Şamanist, Budist, Hıristiyan, Musevi, Müslüman Türk halkları arasında
yılbaşı/bahar bayramı
bugün de varlığını korumakta ve her yıl coşkuyla kutlanmaktadır. Bu
bayram değişik adlarla
adlandırılsa da fonksiyonel, anlam ve pratik açılardan bir bütün olarak
ortaya çıkmaktadır
(Pirverdioğlu, 2002: 44).
Nevruzu yaşatan Türkistan-Rumeli yayına
bakıldığında, yapılan çalışmaların özü
itibariyle bölgeseli yerelleştirme ve daha dar bir topluluğa mal
ettirme çabalarını içerdiği
görülür. Nevruzu yaşamakta olduğu büyük coğrafyadan ve bu coğrafyada
yaşama şansı
bulduğu diğer kültürlerden soyutlamaya çalışmak, kendiliğinden oluşmuş
bölgesel
küreselleşmeyi yerelleştirmek olur. Yerelleşen kültür veya mitlerin
zaman içinde küresel ve
bölgesel etkilerle ortadan kalkabildiği, özellikle Batı kaynaklı yeni
kültürel küreselleşme
uygulamalarının bu süreci hızlandıracağı dikkatten uzak tutulmamalıdır
(Oğuz,2002:ss.88-
94).
Nevruzun nereden kaynaklandığı sorusuna kendi yerel
ortamlarında cevap oluşturan
bu mitlerin bir bölümü tarihten gelmekte, bir bölümü tarihi olaylardan
yararlanılarak yakın
dönemlerde kurgulanmaktadır. Nevruz üzerine yapılan aidiyet
tartışmalarına her toplumda
farklı olabilen daha doğrusu olması doğal olan bu köken mitleri neden
olmaktadır. Nevruzla
ilgili kimi mitler, ilk insanın bugün doğduğunu anlatır. Nevruzun
doğumla ilişkilendirilmesi
mantıksal açıdan doğrudur. Çünkü, Nevruzda tabiat adeta yeniden
doğmaktadır (Oğuz, 2002:
88-94).
Nevruzun İslamiyet öncesi, İslamiyet sonrası ve günümüz olmak üzere üç boyutu
vardır.
İslamiyet Öncesi Nevruz:
İslamiyet öncesi Nevruz’un inanç ve pratiklerini
şöylece sıralayabiliriz. Nevruz,
hayvancılık ve tarıma dayalı toplumlarda üreme ve üretme işlevlidir.
Takvim bilgisine dayalı
kutlama tarihi vardır. Nevruz, doğayla barışık olma ve onlardan
yararlanma dileğine dayanır.
Yaratılış ve türeyişe, yeniden doğuş ve doğanın canlandırma inancına
ait inanma ve pratikleri
vardır. Nevruz ateşinden atlama, günahlardan arınmadır. Ateş kutsanır,
doğanın uyanması
ateşle kutlanır. Ateş; evreni canlandıran güneşin dünyadaki
uzantısıdır. Nevruz ateşi, ritüelin
başlamasında önemlidir. Ateş kültü pek çok uygarlıkta aydınlık,
kötülükten arınma,
temizleyicilik ve bereket - bolluk sembolüdür. Aynı zamanda yakılan
büyük ateş toprağın
ısınıp uyanması simgesidir. Bahar bayramıdır.
İslamiyet Sonrası Nevruz:
Orta Asya’dan gelip Anadolu’yu yurt tutan Türkler,
göç yollarında kültürleşme
yoluyla kültür alışverişinde bulunarak bunları Anadolu’ya
taşımışlardır. Taşınan Orta Asya ve
göç yolları kültürü yeni yurt Anadolu kültürü ve İslami kültürle
yüzyıllar süren kültürleşme
sürecinde yoğrularak günümüz kültürünü oluşturmuştur.
Anadolu toprakları üzerinde yaşayan halkımızın
yaşama biçimleri, hem kendisinden
önce Anadolu’da yaşayan uygarlıkların hem de kendisinin Orta Asya’dan
getirdiği kültür
temelleri üzerine kurulmuştur. Nevruz doğa güçlerine törenler
düzenleyerek bu törenlerin
toplum yaşantısını kolaylaştırması dileği üzerine kurulmuştur. Doğayla
barışık olma isteği bu
şenliklerin temel taşını oluşturur.
Nevruz, İslamiyet sonrası, eski inanç ve pratikleri
taşıyarak devam etmiş, yeni
kültürde yeni anlamlar kazanmıştır. Nevruz’a İslami olmayan inanç ve
pratiklerle,
İslamiyet’in kabulü sonrası Anadolu ve Anadolu dışı Türk dünyasında
inanılan dini inanışlar
ve menkabelerle kutsal kabul edilip yeni anlamlar yüklenerek İslami
kimlik kazandırılmıştır.
Bunlardan birkaçını sıralayalım. Allah, yeryüzünü 21 Martta
yaratmıştır. Nevruz, Hz.
Adem’in çamurdan yoğrulduğu, Adem ve Havva’nın buluştukları, Nuh’un
gemisinin karaya
vardığı, Yusuf Peygamber’in kuyudan kurtarıldığı, Hz. Musa’nın asasıyla
Kızıldeniz’i yardığı
gün olarak kabul edilmiştir (Kutlu 1990: 109 ). Nevruz, Hz. Muhammed’in
peygamber olduğu
gün olarak kabul edilmiştir. İslamiyet öncesi, su kültünün Hızır’a,
toprak kültünün İlyas’a
yüklenmesi tesadüf değildir. Alevi- Bektaşi inanç ve pratiklerinde
Nevruz farklı anlamlar
kazanmıştır. Birkaç örnek verelim. Nevruz; Hz. Ali’nin doğum günü ve
halife olduğu gün,
Hz. Ali ile Hz. Fatma’nın evlendikleri gün, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in
doğduğu gün,
Kerbela olayının olduğu gün olarak kabul edilir (Temren 1995: 152-155).
Nevruz özellikle toprakla ilgili mevsim değişikliği
zamanında, kıştan yaza geçişte
kutlanır. Nevruz doğanın canlanmasını karşılayan bir şenliktir. Uyuyan
doğa için yiyecek
toplanıp topluca yenir. Günümüze kadar bahar bayramı olarak
kutlanmıştır.
Günümüzde Nevruz
Nevruza çeşitli anlamlar yüklenmesi binlerce yıllık
süreçte süreklilik kazanmasına
neden olmuştur. Günümüzde ilk çıkışı işlevsel olan Nevruz, doğanın
çözülebilmesi oranında
işlev değiştirerek güncelleşmeğe başlamış ve şenlik şeklini almıştır.
SONUÇ:
Bugün "Nevruz" adıyla yaygınlaşan; ancak Asya'da
birçok Türk topluluğu tarafından
hâlâ yeni yılın gelişi ritüelleri içinde kutlanan ve her yeni dönemde
yeni mitlerle beslenerek
zenginleşen olgu, başlangıç mitlerinin kitleselleşerek ve kültüre
dönüşerek günümüze
ulaşmasından başka bir şey değildir. Türklerdeki Nevruz ve Hıdrellez
kutlamalarına ve bu
kutlamalar içindeki inanmalara, ritüellere ve diğer pratiklere
bakıldığında, yapılan her şeyin
"yeni yıl”ın gelişini kutlamak olduğu açıkça görülür (Oğuz, 2002:
77-88).
Nevruz, toplumsal yaşamda canlandırıcı etkisinin
bulunması, geleneklerin sürmesine
aracı olması, törelerin kökleşmesini sağlaması yönüyle işlevseldir.
Nevruz geleneğini
sürdürenler kültür taşıyıcıları olarak görev yapmaktadırlar. Nevruz,
halkın ortak duygu ve
düşüncelerini dile getiren, Türk kültürünün korunup yaşatılmasında
önemli bir yeri olan
mevsimlik törenlerimizdendir.
Bayramlar fertleri bir araya getirir, onlar
arasında toplumsal bağları güçlendirir,
ortaklıkları pekiştirir. İslamiyet’in kabulüyle birlikte Nevruz’un
coğrafi ve tarihi nedenlerinin
yanı sıra geniş halk kitlelerince inanılan ve menkabevi nedenlerle
kutsal olarak kabul
edildiğini görüyoruz. Nevruz, yeni kültürde kutsanmış, bayram olarak
kutlanmıştır.
Nevruz, ister ayini, dini ritüele dayansın, isterse
din dışı bir ritüele dayansın takvime
bağlı bir kültür veya folklor olayı olarak toplumu, belli değerler
üzerinde birleştirir.
Nevruz Kutlamaları Uygulamaları
Nevruz Yörükler arasında kışın bitişi ve bahar
bayramının başlangıcı olarak kabul
edilir. Nevruzda “Nevruzunuz kutlu, dölünüz hayır ve bereketli olsun”
diyerek kutlanır,
kurban kesilir. Nevruz, Gaziantep ve çevresinde Sultan Nevruz adıyla
kutlanır. Diyarbakır’da
halk nevruzu eğlence ve mesire yerlerine giderek kutlar.
Anadolu’da Türkmenler Nevruzu, Eski Martın Dokuzu
ve Sultan Nevruz olarak
adlandırmaktadırlar. Büyük ateşler yakılıp üzerinden atlanır. Aynı
şenliği Karadeniz
Bölgesinde de görüyoruz (Çay,1995:17-139). Trakya’da Tekirdağ,
Kırklareli ve Edirne’de
Nevruz şenlikleri ve Mart Dokuzu adıyla şenlikler yapılır. Nevruz
kutlamaları için mesire
yerlerine gidilir. Eski hasırlar yakılarak üzerlerinden atlanır. İzmir
ve Uşak’ta da Mart
Dokuzu Şenlikleri ve Sultan Nevruz Bayramı adıyla kutlamalar yapılır.
Uşak’ta “Yıl
Yenilendi” tabiri yaygındır (Çay, 1995:17-134) Bu da bize hala törenin
işlevsel yönünün
olduğunu göstermektedir.
İslamiyet sonrası Anadolu ve Türklük dünyasında
nevruzla ilgili yapılan pratiklerden
birkaç örnek verelim: Nevruz günü, nevruz sofrası kurulur, “s” harfiyle
başlayan yedi çeşit
yemek hazırlanır. Nevruz kurbanı kesilir, bereket simgesi kabul edilen
Hızır ve İlyas’ın evleri
ziyaret etmesi için kapı önüne un serpilir. Nevruz ateşi yakma, ateşin
etrafında dönerek çeşitli
oyunları oynama gibi uygulamalar da yapılmaktadır.
Türk dünyasındaki nevruz kutlamaları sırasında
yapılan uygulamalara baktığımızda
eski kültür, inanış, mit, efsane, gelenek, örf ve âdetlerimizle ilgili
yönleri görebiliriz. Türk
dünyasındaki nevruz kutlamaları aşağıdaki sıraya göre uygulamaktadır.
Nevruza hazırlık genel temizlikle başlar. Evlerin
etrafı temizlenir, içi ve dışı
badanalanır, halılar ve kilimler yıkanır. Aile üyelerine yeni elbise,
alınır. Akrabalara hediye
alınır. Bayrama birkaç gün kala tatlıların yapımına başlanır. Nevruz
ateşi için gerekli ot, çalı
ve odun hazırlanır.
Nevruz kutlamalarında önemli bir yeri olan bu
gelenek, eski Türklerdeki yuğ
törenlerinin izlerini taşımaktadır ve bunların devamı niteliğindedir.
Azerbaycan, Türkistan ve
diğer yörelerde hâlâ nevruzda yapılan bu gelenek, ölmüşlerin mezarını
ziyaret etmek, mezar
üzerine şeker ve tatlı bırakmak, yasin okumak, ağıt söyleyip ağlamak,
mezarların etrafını
temizlemek, bazı yörelerde de mezarlıkta kahve içmek ve yemek yemek
gibi etkinliklerle
devam etmektedir. Orta Anadolu’da Nevruz “Mart Dokuzu” adıyla bilinir.
Diğer yörelerde de
benzer adetler vardır. Mezarlar ziyaret edilir.
Nevruz Tahtacı Türkmenlerinde 22-23 Martta
kutlanır. Ölülerin yedirilip içirildiği gün
olarak kabul edilir. Burada eski Türk inanç sisteminin atalar kültü
kendini göstermektedir.
Mezar ziyareti yapılır. Kabir öpülür. Eğlenceler gün ve gece boyu sürer
(Yetişen,1951:365).
Toplu şekilde kırlara çıkılarak eğlenceler, şölen
ve yarışmalar düzenlenir. Bu gelenek
Hun Türklerinde de mevcuttur. Türk dünyasının bazı yörelerinde bu
etkinlik Nevruzda
gerçekleşmeye devam etse de, diğer yörelerde Hıdrelleze kaymıştır.
Geniş Türk coğrafyasında kutlanan Nevruz
törenlerinin hepsinde ateşle ilgili pratikler
bulunmaktadır. Bunlardan en yaygın olanı büyük ateşler yakarak
üzerinden atlama ve bu
sırada “Ağırlığım, uğurluğum sende kalsın”, “kırmızılığın bana,
sarılığım sana” gibi büyüsel
duaların edilmesidir. İnanışa göre nevruz ateşinden atlayanlar
hastalıklardan arınır ve yıl
boyunca hastalanmaz. Bir diğer pratik, hayvanları ateş üzerinden
atlatmak veya iki ateş
arasından geçirmektir. Nevruz törenlerinde ateşin kullanılması, onun
temizleyici, arındırıcı,
hastalıkları, kötülükleri ve büyüyü yok edici özelliğinden
kaynaklanmaktadır.
Sabah erkenden tüm su kaplarındaki suları yenileme,
taze su içme ve ev hayvanlarına
içirme, eski eşyaları suya atma, birbirinin üzerine su serpme ve su
falına bakma şeklinde su ile
ilgili pratikler uygulanır. Su kültü, eski Türk inanç sisteminde önemli
bir yere sahiptir ve tüm
pınarların, dere, ırmak, göl ve denizlerin kendi iyi ruhlarının
olduğuna inanılmaktadır. Suyun
şifa verici, arındırıcı gücüne inanç, Türk mit, efsane ve destanlarına
da yansımıştır.
Nevruz kutlamalarında çeşitli yarışlar, gösteriler,
seyirlik oyunlar ve müzik yer
almaktadır.
Nevruz kutlamalarının en önemli özelliği
yardımlaşma, sevgi ve şefkat bayramı
olmasıdır. Bayramdan önce fakir, hasta ve zor durumda olan kişilere
para, giyecek yardımı
yapılır ve bayram günü yapılan bayram aşından pay verilir. Yardımlar
sırasında insanları
kırmamaya dikkat edilir (Pirverdioğlu, 2002: 46-49).
Manisa’nın ünlü “mesir bayramı” da Nevruz günü
kutlanan bir bayramdır. Nevruz
günü, türlü otlardan ve çiçeklerden alınmış maddelerle yapılmış ve
kâğıtlara sarılmış küçük
macun parçalarının minareden atılması ve aşağıda toplanmış halkın,
şifalı saydığı bu
macunları kapışması törenin en önemli kesimi sayılıyor.
Nevruzla İlgili İnanç ve Adetler
Anadolu’da nevruz inancına bağlı düşünceler farklı
olmakla birlikte geleneksel
uygulamalar birbirine benzemektedir. Bu uygulamaları dört ana başlık
altında toplayabiliriz.
a) Şifa ve Sağlık İsteğine Yönelik İnanç ve Âdetler:
- Şebinkarahisar’da
Nevruz sabahı akarsularda yıkanıldığı takdirde kuvvet ve sağlık
kazanılacağına inanılır.
- Mart ayı içerisinde
Anadolu’nun bazı yerlerinde (Nevruzla bağlantılı olarak) görülen
bir başka gelenek de “kara çarşamba”dır. Bu günde bir yabani gül ağacı
dalı, iki ucu
kesilmeden ortadan ikiye ayrılır. Sonra iki ucundan tutularak
bastırılır ve bir daire oluşturulur.
Daha sonra, başta hastalar olmak üzere herkes bu dairenin içinden
geçer. Böylece hastalığın
geçeceğine, sıkıntıların yok olacağına inanılır.
b) Bolluk, Bereket, Mal, Mülk ve Uğura Yönelik İnanç ve Âdetler:
- Doğu Anadolu’da
Nevruzdan bir gece önce aile reisi, aile bireylerinin sayısı kadar
küçük taş toplar. Bunları evin bacasının etrafına dizer. Taşların kimi
temsil ettiği önceden
belirlenir. Nevruz sabahı taşların altı kontrol edilir. Hangisinin
altında kırmızı böcek
bulunursa, uğur ona sayılır. Böylece ailenin o uğurlu bireyinden dolayı
Tanrı’nın rızkının
kendilerine verildiğine, o kişinin evin kaderi üzerinde etkili
olacağına inanılır.
- Orta Anadolu’da
Nevruz sabahı erkenden kalkılarak, mezarlar ziyaret edilir, dilekte
bulunulur. Dilekte bulunan kişi, mezarlardan birer taş alarak kırka
tamamlar. Bir torbaya
koyup evine asar ve bir yıl bekler. Dileği kabul olursa taşların kırk
bir adet olacağına inanılır.
Bir dahaki Nevruzda dilek kabul olsa da olmasa da taşlar alındığı yere
konur.
- Sivas’ta Nevruzda (mart dokuzu) gök gürlerse o yıl ürünün bol olacağına inanılır.
- Nevruz günü çimenler ne kadar çok çiğnenirse, o kadar çok büyüyeceğine inanılır.
Tunceli’de de Nevruz baca dizme ve taş dizme adetleriyle kutlanır.
c) Kısmet Açma ve Şans İsteğine Yönelik İnanç ve Âdetler:
- Gaziantep’te 22
Mart gününe “Sultan Navrız” denir. Halk arasındaki inanca göre 21
Marta bağlanan gece sultan Navrız, belli olmayan bir saatte, batıdan
doğuya göç eden güzel
bir kızdır. Sultan Navrızın geçtiği saatte uyanık olanların
dileklerinin gerçekleşeceğine
inanılır. Evdeki bütün kap kacağa su doldurulur, sabaha kadar beklenir.
İnanca göre, dilek
kabul edilirse sular altına dönüşür.
-Birçok yöremizde Nevruz günü gençler dilek dileyip
soğuk suya girerler. En az üç
kez bütün vücudu suya daldırırlar. Böylece kısmetlerinin açılacağına,
dileklerinin
gerçekleşeceğine inanılır.
- Yozgat’ta genç
kızlar, gelecek yıl koca evinde çocuk kucakta olalım dileğinde
bulunarak çimen veya sebzeleri düğümlerler.
d) Geleceği Anlama ve Yönlendirme Amacına Yönelik İnanç ve Âdetler:
- Ağrı’da gençler
“gıllik” adı verilen, tuzlu hamurdan yapılmış bir çöreğin yarısını yer,
hiç su içmeden yatarlar. Rüyada kendilerine su verileceğine ve suyu
veren kişiyle
evlenileceğine inanılır. Akşamdan kalma çöreğin diğer yarısı da
sabahleyin evin damına
bırakılır. Az sonra bir karga gelir bu çöreği alır giderse ve kimin
damında yerse, dilek tutan
kişinin o evin kızı ya da oğlu ile evleneceğine inanılır. Karga
herhangi bir evin damına
konmamış ve uzaklaşmışsa uzaklardan birisiyle evleneceğine inanılır.
- Genç kızlar bir
evde toplanırlar. Hiç konuşmadan bir çeşmeye giderek su getirirler.
Suyu derince bir leğenin içine dökerler. İki iğnenin ucuna iplik ve
pamuk sarıp her birini
leğenin bir tarafından suya bırakırlar. İki sevgiliyi temsil eden
iğneler birbirine yaklaşırsa
sevgililerin kavuşacağına uzaklaşırsa kavuşamayacağına inanılır.
- Uzun kış günlerinin
sıkıntısından kurtulmak, yeni yılın sıkıntısız ve iyi olmasını
sağlamak amacıyla suya 13 taş atılır, daha önceden çimlendirilen
buğdaylar suya bırakılır.
KAYNAKÇA
Çay (Abdulhaluk M.), 1995, “Ergenekon Destanı ve Nevruz Bayramı, Ankara.
Çobanoğlu (Özkul), 2000, “Türk Dünyası Sosyo-Kültürel Bağlamında Nevruz Bayramının
Yapısal ve İşlevsel Bakımlardan Halk Bilimsel Çözümlemesi” Uluslar Arası Nevruz
Sempozyumu Bildirileri, HAGEM Yayınları, Ankara.
Dede (Abdürrahim), 1978, Batı Trakya Folkloru, Ankara.
Fischer (Ernest) 1985, Sanatın Gerekliliği, Ankara
Genç(Reşat),1995 ,”Türk Tarihinde ve Kültüründe
Nevruz” Türk Kültüründe Nevruz
Sempozyumu Bildirileri,Ankara.
İnan (Abdulkadir), 1954, Tarihte ve Bugün Şamanizm, Ankara.
İbrayev (Şakir), 1996, “Kazak Folklorunda Nevruz” Nevruz ve Renkler, Ankara.
Karadağ(Nurhan), 1978, Köy Seyirlik Oyunları, Ankara.
Karatayev (Olcay), 1995, “Kırgız Tarihi ve Nevruz” Nevruz, Ankara.
Kirişçioğlu(Fatih),1995, “Sahalarda Bahar Bayramı”, Milli Folklor, Ankara.
Kostic (Petar), 1972, Preklo Znacenje Godisnijih, Obicaja, Beograd.
Kutlu (M. Muhtar), 2000, “Anadolu’da Nevruz
Kutlamalarının Ritüel Niteliği”, Uluslar Arası
Nevruz Sempozyumu Bildirileri, Hagem Yayınları, Ankara
Kutlu (Mustafa), 1990, “Nevruz” Türk Dili ve
Edebiyatı Ansiklopedisi, c.VII, Dergah
Yayınları, İstanbul.
Malinowski (Bronislaw), 1998, İlkel Toplum, İstanbul.
Muratoğlu (Malik),1996, “Nevruz ve Onun Özbek Halk
edebiyatında Terennüm Edilişi”
Nevruz ve Renkler, Ankara.
Nazar (Khudai), 1996, “Afganistan Türklerinde
(Güney Türkistanlılarda) Nevruz
Kutlamaları”, Nevruz ve Renkler, Ankara.
Nerimanoğlu (Kamil V. ), 1995, “Nevruz Geleneği ve Azerbaycan, Nevruz”, Nevruz ,
Ankara
Nutku (Özdemir), 1985, Dünya Tiyatro Tarihi, İstanbul.
Prosic (Mirjana), 1976, Obredna Praska u Srbji,
Teorijsko Hipoteticki, Okvir Za Proucavanje
Poklada Kao Obreda Prelaza. Etnoloske Sveske I, Beograd.
Temren (Belkıs), 1995, “Bektaşi Geleneklerinde
Nevruz Kutlamaları: Kırklar Bayramı”,
Folklor/ Edebiyat, sayı:3
Tezcan (Mahmut),1997, “Türk Coşkusunun Simgesi Nevruz”, Türk Dünyası, Ankara.
Turan (Mustafa), 1998,”Tarihi Kaynaklar Işığında
Nevruzun Menşei Meselesi”, Milli Folklor,
Ankara.
Oğuz (M. Öcal), 1995, “Türk Dünyasında Nevruz Kitapları”, Milli Folklor, c.4, S.25,Ankara.