ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ-TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ |
Anasayfa | Makale Bilgi Sistemi | Konu Dizini | Yazarlar Dizini | Kaynaklar Dizini | Makale-Yazar Listesi | Makale Sayısı-Tarih Listesi | Güncel Türkoloji Kaynakçası |
Atatürk Araştırmaları || Çukurova Araştırmaları || Halkbilim || Dilbilim || Halk Edebiyatı || Yeni Türk Dili || Eski Türk Dili Yeni Türk Edebiyatı || Eski Türk Edebiyatı || Dil Sorunları || Genel || Tiyatro || Çağdaş Türk Lehçeleri |
OSMANLI-
TÜRK KÜLTÜRÜNDE ÂŞIK ŞİİRİNİN
BELİRLEYİCİ ROLÜ1
Prof. Dr. Erman Artun
Kültür kaynaklarının Orta Asya’dan Anadolu’ya
çağlar boyu süren bir
süreçte Türk şiirini şekillendirici etkisi vardır. Türklerin İslâmiyeti
kabulünden
sonra dünya görüşü ve yaşama biçimlerinde meydana gelen değişiklikler
şiire
de yansımıştır. 10.yüzyıldan başlayarak İslâmi kültür ve Arap Fars
şiirinin
etkisiyle Türk şiiri yeni konular ve anlatım biçimleri kazanarak yeniden
şekillenmeğe başlamıştır.
13. yüzyılda, Türk şiiri, 1) Nazım şekli ve vezin
2) Tercüme 3) Konu
olmak üzere üç kolda gelişmiştir. Bu yüzyılda yazılı edebiyatın kültür
malzemesi Farsça’dan kurtulup Türk diline dönmeğe başlamıştır(Kut,1994:
127). Anadolu’da yeni bir kültür senteziyle oluşan Türk edebiyatı aynı
kültür
kaynaklarından beslenmelerine rağmen, bu ortak malzemenin çevrelere
farklı
yansıması nedeniyle divan edebiyatı, âşık tarzı Türk halk edebiyatı ve
dinî
tasavvufî halk edebiyatı adlarını alan üç disipline ayrıldı. Fakat
sanatçıların
hayatı algılayışları çok farklı değildir(Artun,1996:14).
Ozan- baksı veya destan geleneği diye
adlandırabileceğimiz İslamiyet
öncesi Türk edebiyatı geleneği Anadolu’da İslamiyet ve Osmanlı kültür
potasında şekillenmiştir. Bu gelenek yeni coğrafyada, yeni bir hayat
anlayışı ve
beğenisine cevap verecek bir biçim ve öz kazanmıştır. Tasavvuf diğer
edebiyatları olduğu gibi âşık edebiyatını da şekillendiren bir yol, bir
yaşama
biçimi olmuştur. Şiiri Anadolu’da şekillenirken yeniden yapılanmıştır.
Büyük
şehirlerin çevresinde oluşan üst kültür edebiyatta farklılıklar
doğurmuştur.
Anadolu’da ise konar-göçer, köy, kasaba çevrelerinde İslâmî kültür
etkisiyle,
Orta Asya kültüründen farklı, fakat büyük şehirlerin çevresinde oluşan
üst
kültürü de yakalayamayan bir çevre oluşmuştur(Artun,1996:11-25).
Divan edebiyatı dil ve anlatımda halktan gittikçe
uzaklaşmakla birlikte
halk edebiyatını düşünce ve anlatım yoluyla sürekli beslemiştir. Divan
şiiri
millî ve yerli kaynaklardan uzaklaşıp dış kaynaklardan etkilenmiş, halk
şiiri
ise millî ve yerli kaynaklara belli ölçüde bağlı kalıp dış kaynaklardan
daha
az etkilenmiştir(Artun,1996:11-25). 13.-15. yüzyıllar Türk edebiyatının
geçiş dönemidir, İslâmiyet öncesi edebiyatın yansıması kuvvetlidir, eski
edebiyatın bir çok ögesi korunurken İslâmî ve millî ögeler yeni
kültürde başanyla
birleştirilmiştir.
Milli öz'e bağlı epik şiirler söyleyen
ozan-baksılar Anadolu'da yeni
kültürel kimlikle yeniden şekillenen Türk edebiyatında yerini İslâmî öze
bağlı lirik şiirler yazan divan edebiyatının şairlerine, tekke
edebiyatının hak
âşıklarına, âşık tarzı şiirin âşıklarına bıraktılar. Yeni nazım
anlayışı ve aruz
ölçüsüyle yeni ve klasik bir edebiyat oluşturmağa çalışan aydın kesimin
yanında dörtlük esasına ve hece ölçüsüne dayanan edebiyat geleneği de
âşıklarca sürdürüldü, iki ayrı yapı ve anlayış çerçevesinde gelişen Türk
edebiyatı sosyal hayata bağlı olarak sürdü (Eraslan,1994:114).
İslâmiyet sonrası
ilk dönemde, İslâmî kültüre rağmen İslâmiyet öncesi yaşama biçimiyle
olan
bağlar korunmuştur. Şiirde de Türk kültür tarihi içindeki zincirleme
sürekliliği bulabiliriz, İslâmiyet öncesi şiirler yerini dinî konulu
şiirlere
bırakmış ya da bünyesine yeni ögeler alarak İslâmî yapıya bürünmüşlerdir
(Kaplan, 1981:1). Bunun yanında dinî menkıbeleri, kıssa ve destanlan
anlatan
meddah, kıssahan adlı sanatçılar edebiyatımıza İslâmi kaynaklı konular
taşımaktaydılar (Köprülü, 1981:41-42). Yeni coğrafyada bir yandan
tercümelerle Arap ve İran edebiyatlarına uygun yeni bir edebiyat
anlayışı
oluşurken, diğer yandan Arap ve İslâm edebiyatlarından gelen
kahramanlık hikayeleriyle dinî-destanî edebiyat ve geniş halk
kitlelerine
seslenen Türk şiir geleneği sürüyordu (Çetin,1997:30). Eserlerdeki
İslamî
ögeler Türk dünya görüşü ve kültürüyle yeniden şekillenmiştir.
Efsane ve tarihin kaynaştırıldığı sözlü gelenekte
oluşan ozan-baksıların
Anadolu'ya taşıdıkları kültür, âşık şiirini beslemiştir. Bu gelenek
İslâmiyet
ve Anadolu kültür potasında şekillenerek oluşmuştur. Âşıklık geleneği
Osmanlı Türk kültür varlığının önemli bir bölümünü oluşturmuştur.
Âşıklık kendine özgü icra töresi, geleneğe dayalı yapısı âşık olmak ve
âşıklığı
sürdürmek için gereken kuralları olan bir gelenektir (Artun,1996:19).
13.-15.
yüzyıllar arasında Anadolu halk edebiyatı geleneğini bir yönüyle derviş
âşıklar
temsil etmişlerdir. Bunlar İslâmiyet öncesi inanç sistemlerinde
varlığını
sürdüren yarı kutsal âşıklık geleneğini sürdürmüşlerdir.
Hicretin ilk yüzyılından itibaren bir züht ve takva
anlayışı içinde ortaya
çıkmaya başlayan tasavvuf hareketi miladî 9. yüzyıldan sonra geniş ve
renkli bir düşünce sistemi olmuştur. 11. yüzyılda tarikatların
kurulmasıyla
tasavvuf bütün İslâm âlemine yayılmıştır (Ocak,1984:1). Türk kültür
tarihi açısından Anadolu'da dinsel inançlara değişik bakış açıları
tarikatları doğurmuştur. Anadolu sufiliği İslâmiyet öncesi inanç
sistemleri ve
sosyal yaşamın etkisiyle karışmış Anadolu'ya özgü bir sentez
oluşturmuştur
(Güvenç,1993:138).
Türkler arasında ilk olarak Orta Asya'da Ahmet
Yesevî ile görülmeye
başlayan tasavvuf akımı daha sonra Moğol istilasıyla Anadolu'ya gelen
dervişlerce etkili olmuştur. Anadolu'da Yunus Emre'yle doruk noktasına
ulaşan dinî-tasavvufî edebiyatın her dönemde her zümrede Osmanlı-Türk
kültürünü oluşturmakta önemli rolü olmuştur.
Divan şairleri ve âşıklar ortak yaşadıkları
kültürü, aldıkları eğitime,
bulundukları şiir çevresine, seslendikleri kültür çevrelerine,
geleneklerine
özgü edebî şekillerle ortaya koymuşlardır. Farklı şiir ve kültür
çevrelerinde
bulunmaları nedeniyle aralarında estetik fark vardır (Tatçı,1997:3).
Âşığın
şiirlerinde âşığın dünyası ve seslendiği toplum gizlidir. Âşıklar,
divan şairlerinin
aksine Türk, Arap, İran asıllı tarihî ve mitolojik kahramanları
sembolik bir
öge olarak anarlar (Tatçı,1957:427).
Âşık, hem döneminde hem de sonraki dönemlerde
sesini geniş kitlelere
duyurmuş bir sanatçıdır. Her edebiyat akımı gibi, âşık şiiri de kendi
döneminin zihinsel atmosferinin bir sonucu olarak oluşmuştur. Âşık
yaşadığı
kültürel ortamla iç içedir, âşık şiiri toplumun ihtiyacına bağlı olarak
ortaya
çıkmıştır. Toplum bilinciyle âşık şiiri arasında bir bağ vardır.
süreçte Türk şiirini şekillendirici etkisi vardır.
Türklerin İslâmiyet!
kabulünden sonra dünya görüşü ve yaşama biçimlerinde meydana gelen
değişiklikler şiire de yansımıştır. 10.yüzyıldan başlayarak İslâmî
kültür ve
Arap Fars şiirinin etkisiyle Türk şiiri yeni konular ve anlatım
biçimleri
kazanarak yeniden şekillenmeğe başlamıştır.
Âşıklar, toplumsal konulan en çok destanlarda
kullanmışlardır. Destanlar,
belli bir olay üzerine koşma nazım şekliyle yazılmış âşık şiirleridir.
Günlük
hayatın küçük olaylarından büyük sosyal hareketlere kadar destanlar her
türden olayı içine alır. Bir tarihi olayın toplum üzerindeki etkisinin
bilinmesi
onu temellendirme de önemlidir. Destanlarda tarihi olayın geçtiği zamana
ait yaşayış, düşünüş ve inanışların izleri vardır. Toplumlan derinden
etkileyen
savaşlar destanlara konu olur.Destanlar bu yönleri ile eski ve yeni
kültür
arasında bir bağdır. Destanlarda tarih kitaplarında yer almayan halkın
duygularını buluruz. Destanlar toplumun değer verdiği kişi ve olayları
anlatan halkın umut ve isteklerini yansıtmaları yönüyle hayata açık
yapıya
sahiptir.
Destanlarda halkın devleti nasıl değerlendirdiğine
ait ipuçları buluruz.
Âşıklar devletin iradeli, güçlü, adaletli, ordusu eğitimli ve savaş
yeteneğine
sahip olduğunu belirterek devletin bekası, kutsallığı düşüncelerinin
halka
anlatılarak Osmanlı Türk kültürünün oluşmasına olumlu katkılar
sağlamıştır.
Devletin gücünün toplumun dayandığı ilkeler çerçevesinde biçimlendiği
düşüncesi halka anlatılarak devlete bağlılık düşüncesi pekiştirilmiştir.
Âşık şiirinde öğreticilik vazgeçilmez özelliktir.
Âşık güncel konulan
halkın ilgisini canlı tutacak biçimde işler. Onlar yaşadıkları toplumun
sözcüleridir. Toplumun ortak norm değerlerini şiirlerinde günlük
olaylarla bağ
kurarak anlatırlar. Şiirlerinde sevgi, kardeşlik insanlık gibi evrensel
değerleri
bıkmadan usanmadan konu ederek halkı insanlığın ortak paydalarında
birleştirmeyi kendilerine görev sayarlar. Olaylara ayna tutarak
insanları iyide,
doğruda, güzelde birleştirmeye çaba sarf ederler. Toplumda aksayan bir
yön gördüklerinde toplumu temsil görevini üstlenerek doğruları
sıralarlar.
Aşıkların öğütlemeleri ayıncı, yargılayıcı değil birleştiricidir.
Onlann öğütleri
yararlı, denenmiş, yaşam kesitleridir. Bu tür şiirlerin arka planında
dönemin
sosyal, ekonomik çarpıklıkları, yozlaşan değerler karşısında farklı
davranış
biçimleri sergileyen kişiler vardır (Artun,1999).
Aşıklar toplumun norm ve değerlerine ters düşen
kişileri mizaha konu
ederler. Onların bu türden şiirleri bireysel taşlama, toplumsal taşlama,
taşlama-takılma, yalanlama-mübalağa şiiri olmak üzere dört grupta
toplanabilir. Bunlar eğlendirme, düşündürme, eğitim, eleştirme
amaçlıdır.
İnsan-insan, insan-toplum ilişkilerini irdeleyen
eleştiren boyutuyla
işlevseldir (Artun,1999:209-224). Halk kültürü geleneğinde kıssadan
hisse
alma deyimi yaygındır. Aşıklar, öğüt vermeyi, yol göstermeyi âşıklığın
gereği
sayar, halk da bekler. Aşıkların bu türden şiirlerini incelediğimizde
öğüdün
insan ve toplum üzerine kurulduğunu görüyoruz. Aşıklar bir insanda
olması
gereken özellikleri şu başlıklarda toplarlar. Dürüst, sır saklayan,
yapıcı,
sözünde duran, büyüğünü seven, dosta sadık, zorda kalana yardım eden
vb. Bir
insanda olmaması gereken özellikler ise şu şekilde sıralanır. Gururlu,
hırslı,
öfkeli, insanları küçük görme, emanete hıyanet etme, dedikodu yapma,
kötülüğe kötülükle karşılık verme, ün ve servetin tutsağı olma vd.
Aşıklar,
toplumun yapı taşlarından olan sosyal normların taşıyıcısı, takipçisi,
denetleyicisi olmaları yönüyle işlevseldir. Birlik beraberlik
öğütlerler. Onlar
dinî-nasihat konulu şiirlerinde Allah, Peygamber sevgisini işleyip
İslâmî
ahlakın kurallarına uyulmasını öğütlerler. Bunlar; kutsal değerlere
bağlılık,
insanları iyiye doğruya ulaştırma çabası, dinin gereklerini yapma
vd.dir.
Aşıklar yiğitlenmelerinde halkın ortak duygu ve
düşüncelerini dile
getirmeleri bakımından Osmanlı-Türk kültürünün korunmasında,
yaşatılmasında hizmet verirler. Onlar vatan, bayrak, özgürlük gibi
yüksek
ahlaki değerleri telkin ederler. Savaşı konu alan şiirlerinde halkın
duygu ve
düşüncelerini yansıtarak sosyal tarihe kaynaklık ederler (Artun,1999).
Aşıklar, mutasavvıf olmasalar da, tekke âşıklarıyla
aynı motifleri
kullanarak mecazi aşkla, gerçek aşk arasında bir köprü, bir bağ
kurmuşlardır.
Bu yolla geniş anlamlı ve daha geniş çevreye hitap edecek bir şiir
estetiğine
ulaşmışlardır. Aşık edebiyatıyla, divan edebiyatı dil ve üslup yönünden
farklı
özellikler gösterir. Aşık edebiyatının beslendiği ve geldiği çevrelerin
diliyle
divan edebiyatının dili arasında büyük farklılıklar vardır. Aşıklann
günlük
konuşma dilini kullanmaları, şiirlerini saz eşliğinde söylemeleri,
divan şiirinin
üst kültürünü yakalamayan geniş halk kitleleriyle kolaylıkla
bütünleşmesini
sağlamıştır. Âşıklar Osmanlı-Türk kültürünün belirleyici dinamiklerinden
olmalarının yanı sıra Türk dilinin doğal gelişimine ve Türk diliyle
şaheserler
yaratacak edebiyata zemin hazırlamışlardır.
Âşık şiiri, divan şiiri, tekke şiiri gibi Osmanlı
-Türk kültürünün en
önemli belirleyici dinamiklerinden ve başlıca anlatım kaynaklarından
biridir.
Âşıkların şiirlerinden söylendiği dönem Türk halkının estetik modelini,
beğenilerini, ahlak anlayışını, insana, topluma, dünyaya bakışını vd.
öğrenebiliriz.
Âşıklar, toplumu örnek değerler çevresinde toplamaları yönüyle
işlevseldirler,
âdeta kültürün oluşup, kökleşip, yayılmasında birer kültür
gönüllüleridir.
Anadolu'da oluşan, şekillenen ve gelenekselleşerek
günümüze kadar
gelen âşık şiiri, Osmanlı döneminin sosyo-kültürel şartları içinde
Osmanlı-
Türk kültürünün yurt tutulan Anadolu'da kök salıp boy atmasında önemli
rol oynamıştır. Dış kaynakların baskılarına rağmen millî özden kopmadan
geniş kitlelerin beğenisini kazanıp bir gelenek olmuştur.
Âşıklar bağlı bulundukları geleneği ve halk
kültürünün bütün değerlerini
şiirlerinde ifadelendirerek Osmanlı-Türk kültürünün ortak bir yaşam ve
değerler bütünü olmasına çağlar boyu hizmet etmiştir. Âşıklar
seslendikleri
kitlenin önündedirler. Bu yönleri onları ve öğütlerini daima önemli
kılmıştır.
Onlar şiirlerinde devletin birliği beraberliğini işleyerek devletin
bekasının
önemini anlatırlar, insanlığı sevgi ve kardeşlik, insanlık gibi ortak
değerlerde
birleştirme çabası verirler.
Sanat ürünleri toplumun yapısından soyutlanamaz.
Bunlar toplumsal
ilişkilerden doğan olgulardır. Her toplumun kendine özgü acıları,
sevinçleri,
umutları özlemleri, tepkileri kısacası kendine özgü bir iç dünyası
vardır. Bu
iç dünyanın birikimleri sanatçılarca, sanat ürünlerinde dile getirilir.
Edebî
eserler yaşayan kültür topluluğunun ortak dünya görüşüne ve değerler
sistemine göre şekillenir (Artun,1196:295-296). Sanatçılar da
eserleriyle
toplumun kültürüne katkıda bulunurlar.
Âşıklar halkın ortak duygu ve düşüncelerini
özellikle sosyal ve tarihî
konulu şiirleriyle dile getirerek geniş kitlelere yayarak Türk
kültürünün
taşımacılığını, koruyuculuğunu yaparlar. Âşık tarzı şiir toplumun
ihtiyacına
bağlı olarak ortaya çıkmıştır. Toplum bilinciyle bu şiirler arasında
bir bağ
vardır. Bir tarihi olayın toplum üzerinde etkisinin bilinmesi onu
temellendirmekte önemlidir. Bu yönüyle âşık şiirinin bir bölümü sosyal
tarihe kaynaklık eder.
Âşık şiiri eski Türk şiiri ögelerini bünyesinde
barındırıp günümüze
getirerek Türk kültürünün sürekliliğine katkı sağlamıştır. Âşıklar
şiirlerinde
tasavvuf düşüncesini halk dili ve kültürüyle bütünleştirerek işlemişler
ve
Anadolu'da Moğol istilası sonrası maddî manevî yıkıma uğrayan insanlan
ortak duygularda birleştirerek yeni bir yurt kurulmasında olumlu bir
katkı
sağlamışlardır.
Âşık şiiri, divan şiiriyle, Tekke şiiriyle
geçişlerle bağ kurarak zümreler
arası alış verişin sağlanmasında köprü görevi yapmışlardır. Divan şairi
aydınlar arasında Osmanlı kültürünü yayarken âşıklar da halk aydını
olarak
Osmanlı - Türk Kültürünü halk arasında yaymışlardır. Halkın Osmanlı Türk
kültürü çevresinde toplanmalarına yardımcı olmuşlardır.
Sonuç olarak, âşık şiiri halk arasında mayalanmış,
halkın kültür
yapısını, dokusunu şekillendirmekte önemli rol oynamıştır. Toplum
bilinciyle
âşık şiiri içiçedir. Âşık, toplumun yaşamakta olduğu serüveni sorgulayıp
anlamaya çalışarak Türk insanını her boyutuyla kavrayıp aydınlatma
çabasıyla
Osmanlı-Türk kültürünün belirleyici dinamiklerinden birisi olmuştur
KAYNAKÇA
Artun, Erman;1996, Adana Âşıklık Geleneği (1966-1996) ve âşı k Feymani,Adana
Artun, Erman; 1996, Adanalı Âşıkların Şiirlerinde
Kıbrıs Barış Harekatı, Kıbrıs
Araştırmaları Dergisi, C.2, Sayı.4 Kktc,
Artun, Erman;1999, "19 Yüzyıl Osmanlı Dönemi
Ortadoğu Sosyal Tarihine Bir
Kaynak" Âşık Esrarînin Vehhabi Destanı, Fırat Üniversitesi I.
Milletlerarası Ortadoğu
Sempozyumu, Elazığ
Artun, Erman; 1999, Adana Âşıklık Geleneğinde
Nasihat (Öğütleme) 1.Balıkesir
Üniversitesi Kültür Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri, Balıkesir
Artun, Erman; 1999, Günümüz Adana Âşıklık
Geleneğinde Mizah, Folklor Edebiyat,
1999/1, Sayı 17, Ankara
Artun, Erman; 1999, Günümüz Adana Âşıklık
Geleneğinde Yiğitleme (Yiğit Üstüne
Türkü) Prof. Dr. Bilge Seyidoğlu Armağanı, İzmir
Çetin, İsmet;1997, Türk Edebiyatında Hz. Ali Cenknâmeleri, Ankara
Eraslan, Kemal; 1994, Divan-I Lugat-İt Türk'te Aruz
Vezniyle Yazılmış Şiirler, Türk Dili
Araştırmaları Yıllığı, Belleten 1991, Ankara
Güvenç, Bozkurt;1993,Türk Kimliği, Kültür Tarihinin Kaynaklan, Ankara
Kaplan, Mehmet;1981, Tip Tahlilleri, Türk
Edebiyatında Tipler,
İstanbul
Köprülü Fuat;1981,Türk Edebiyatı Tarihi, İstanbul
Kut, Günay;1994, 13.Yüzyılda Anadolu’da Şiir
Türünün Gelişmesi, Türk Dili
Araştırmaları Yıllığı, Belleten1991, Ankara
Ocak, Ahmet Yasar; 1984, Türk Halk İnançlarında Ve
Edebiyatında Evliya
Menkıbeleri, Ankara
Tatçı, Mustafa; İslâmî Türk Edebiyatında Türklerle
İlgili Bazı Meseleler, Edebiyattan
İçeri, Ankara
Tatçı, Mustafa;1957, Âşık Şiirinde Şahısları Telmih
Eden Bazı Tesbitler, Edebiyattan
İçeri, Ankara
Folklor Halkbilim Dergisi , 2003, C.6, S. 51, İstanbul, s. 34-37