ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ 

Anasayfa | Makale Bilgi Sistemi | Konu Dizini Yazarlar DiziniKaynaklar Dizini | Makale-Yazar Listesi |  Makale Sayısı-Tarih Listesi | Güncel Türkoloji Kaynakçası

MAKALELER

Atatürk Araştırmaları || Çukurova Araştırmaları || Halkbilim || Dilbilim || Halk Edebiyatı || Yeni Türk Dili || Eski Türk Dili
Yeni Türk Edebiyatı || Eski Türk Edebiyatı || Dil Sorunları || Genel || Tiyatro || Çağdaş Türk Lehçeleri

 

TÜRKİYE TÜRKÇESİNDE SAAT ANLATIMLARININ SÖZDİZİMSEL YAPISI

Yrd.Doç.Dr. Muna Yüceol ÖZEZEN
Çukurova Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

            1. Saptayabildiğimiz kadarıyla, kaynaklarda Türkçede saat anlatımlarının sözdizimi özellikleri üzerinde henüz durulmamıştır. Oysa günlük yaşamımızda büyük bir sıklıkla kullandığımız bu anlatım biçimlerinin üzerinde durulmaya değer birtakım özellikleri vardır.

            Bizim özellikle üzerinde durmak istediğimiz anlatım biçimi, zamanın, başına "saat" sözcüğü getirilerek anlatıldığı sözdizimsel birlikteliklerdir: Saat kaç? / Saat bir. / Saat yedi. / Saat 14.30. / Saat on bire yirmi var. / Saat sekizi çeyrek geçiyor. / saat beşe beş kala / saat on ikiyi on geçe / saat on civarında gibi. Türkiye Türkçesinde zaman anlatımlarının, yalnızca bu biçimlerde sağlandığı da söylenebilir. Çünkü bunların dışındaki anlatım olanakları, yukarıda verilen örneklerdeki "saat" sözcüğünün eksiltilmesinden başka birşey değildir: [Saat] 13.15'te buluşalım. / [Saat] dokuza on var. gibi.    

       Bu anlatım biçimlerinin Türkçede, ne zamandan beri kullanılmaya başladığı ve ne zaman yaygınlaştığı konusunda kesin bir yargıda bulunmak, Eski Anadolu Türkçesi ve Osmanlıca metinlerinin taranması ile elde edilecek sonuçların değerlendirilmesine bağlıdır. Eski Anadolu Türkçesi ile ilgili olarak taradığımız eserlerde bu tip anlatım biçimlerine rastlamadık. Bu dönemdeki metinlerde saat sözcüğü  "zaman, vakit, an"1 anlamlarıyla ve sıfat tamlaması birlikteliği içinde isim olarak kullanılmıştır: ol saat, heman saat, bir saat gibi. Ancak bu metinlerden birinde dikkati çeken "buçuk sâ'at" tamlaması (Özmen: 1984, s. 167), saat sözcüğünün, daha o zamanlardan başlayarak "zaman, vakit, an" anlamları yanında saat anlamıyla kullanıldığını göstermektedir. Türkçede saat sözcüklü saat anlatımlarının yaygınlık kazanması ile mekanik saatlerin bulunarak özellikle Osmanlılarda yaygın olarak kullanılması arasında bir koşutluk olduğu söylenebilir. Gerçi "İnsanların günün saatlerini bilme arzusu yıl, mevsim, ay ve hafta gibi kavramların gelişmesi kadar eski olmalıdır." (Çam: 1990, s.3). Özellikle doğu toplumlarında İslamiyetle birlikte namaz ve oruç zamanlarının tam olarak saptanması zorunluluğu, çeşitli aletlerin bulunması ve kullanılması sonucunu doğurmuştur. Doğu toplumlarında ve buna bağlı olarak Osmanlılarda bu gereksinim sonucunda yaygınlıkla kullanılan aletler, rubu tahtası, usturlap ve güneş saatleridir. Bu ilkel aletlerde dahi, görülen ve gözlemlenen birimin bir biçimde söze döküldüğü tartışmasızdır. Ancak bu anlatım biçimlerini ve çalışma konumuz olan anlatım biçimleriyle ne ölçüde ilişkili olduğunu saptayamadığımızı kabul etmek durumundayız. Eski Anadolu Türkçesinde rastlayamadığımız "saat" sözcüklü zaman anlatımları, özellikle 18.-19. yüzyıl Osmanlı Türkçesi metinlerinde ise yaygın olarak kullanılmıştır:                                                                                         

         Cuma gelince karar veçhile beyin arkadaşları saat üç raddelerinde Üsküdar'a geçerler. (Özön: 1971, s.46)

          Gece saat altı sularında harem merdiveninin şu bahçe üzerine olan kapısı açıldı, gölge peyda oldu. ( Cezmi: 1299, s.312),

              Saat beşte geldim. (Şemsettin Sami: 1989, s.699) gibi.

           2. Türkiye Türkçesinde saat anlatımlarının hepsinde saat sözcüğü söz konusu birlikteliklere özne olarak katılıyor gibi görünmektedir. Ancak yüzeysel bir bakış açısının ürünü sayılabilecek bu açıklama, başka bakış açılarıyla geçerliliğini yitirmektedir. Konuyu daha iyi değerlendirebilmek için Türkiye Türkçesinde kaç tür saat anlatımı olduğunu belirlemek gerekmektedir. Buna göre Türkiye Türkçesinde saat anlatımları başlıca iki anlatım biçimiyle sağlanmaktadır. Her iki anlatım biçimi de gizli veya açık bir "Saat kaç?" veya "Saat kaçta? / Ne zaman?" sorularının yanıtı niteliğindedir ve yine her iki anlatım biçiminde zamana "bir, beş, 15.45, 18.00" gibi adlar verilir:

            2.1 Birinci tip anlatımlarda, verilmek istenen  zaman adı, yani kesin zaman, başına bir "saat" sözcüğü getirilerek verilir: Saat iki. / Saat 13.30. gibi. Bu yapılar, bu biçimleriyle yüklemleri "iki / 13.30", özneleri "saat" olan isim cümleleridir. Ancak yüklemlerin, kullanımda büyük bir yaygınlıkla Dor koşacını almaması dikkat çekicidir. Bu yüzden "Saat kaç? " sorusunun yanıtı olan bu kesin zaman anlatımlarının "Saat iki oldu." / Saat ikiye geldi. cümlelerinden kısalma yoluyla oluştuklarını da düşünmek mümkündür. Yine "Saat kaç?" sorusunun yanıtı olan bu cümleler, "Saat kaçta? / Saat kaç sularında? / Saat kaç civarında? / Ne zaman?" vb. sorulara yanıt oldukları zaman durum değişmektedir.

            Bu durumda "Saat iki." cümlesi bazan sonuna +DA durum ekini alarak başka bir cümleye doğrudan doğruya zarf tümleci olarak katılmaktadır: "Saat ikide gelirim." gibi. Bazan da cümle içindeki bir ögenin herhangi bir birimi olmaktadır: Biz [saat] ikiden önce burada oluruz, siz de [saat] ikiye doğru gelin. gibi. Bu örneklerde de görüldüğü gibi cümlede doğrudan doğruya zarf tümleci olan veya bir ögenin bir birimi durumundaki bu iki sözcüklük birlikteliğe cümle adını vermek, peşi sıra birtakım tartışmaları da getirmektedir. Çünkü Türkçede örneğin "Kitap yararlıdır.", "Öğrenci okuldadır." isim cümlelerinde "kitap yararlı." ve "öğrenci okulda" bölümlerinin veya "Resim güzel oldu." fiil cümlesinde "resim güzel" bölümümünün, bir durum ekini alarak (örneğin +DA) bir başka cümleye zarf tümleci olması yaygın bir özellik değildir. Buna göre bu birliktelik cümle değilse hangi sözcük öbeği olarak değerlendirilmelidir? Kaynaklarda bu veya buna benzer bir sözcük öbeği tanımlaması yoktur.   

            Belirtildiği gibi kesin zamanı öğrenmek için sorulan "Saat kaç?" sorusuna verilen      yanıtta "Saat iki oldu. / Saat ikiye geldi." cümlelerinden kısalma olduğu düşünülse bile, bu "Saat kaçta? / Saat kaç sularında? / Ne zaman?" sorularına yanıt olan biçimleri açıklamamaktadır. Bu ikinci tip saat anlatımlarıyla ortaya çıkan sözcük öbeği, içerdiği yargımsı anlamdan dolayı en fazla olarak fiilimsi öbeklerine benzemektedir. Zaten bu anlatım biçimi neredeyse tam olarak ve derin eksilti varsayımlarıyla sıfatı bir sıfat-fiilden oluşan bir sıfat tamlamasına karşılık gelmektedir:

            saat 13.30'da = saat[+in] 13.30 [olduğu zaman]'da / saat[+in] 13.30['u gösterdiği zaman]'da / belki daha da ileri giderek saat[+te göstergelerin] 13.30[+u gösterdiği zaman]'da.

            Bu varsayımsal karşılıklarda saat ilk iki sıfat-fiil öbeğinde özne, sonuncusunda dolaylı tümleç olmaktadır. Ancak artık genel kullanımda bu derin yapılar tamamen yok olmuştur. Bu yüzden "Saat iki."'yi basit bir isim cümlesi olarak değerlendirebilmemize rağmen "saat ikide" için aynı özgürlüğe sahip değiliz. Zaten Türkçede herhangi bir ek almamış iki ismin (isim+ isim) ilişkisi olarak ortaya çıkan bazı sözcük öbeklerinde de çeşitli fiilimsi öbeklerinden kısalma mantığı söz konusudur. Buna göre, cümle içerisinde çeşitli durum ekleriyle bir öge (özellikle +DA ile zarf tümleci) veya başka sözcük öbekleri içerisinde bir birim (örneğin saat üç+e doğru) olan bu birlikteliği "saat öbeği" terimiyle tanımlamak tartışılabilir bir öneri olarak düşünülebilir.       

             2.2  İkinci tip anlatım biçiminde, yaklaşık zamanın belirtildiği açık cümle veya isim tamlaması / fiilimsi öbeği kuruluşları söz konusudur:

            Saat on bire yirmi var.  / Saat sekizi çeyrek geçiyor. veya

            saat beşe beş kala / saat on ikiyi on geçe,

            saat iki civarında / saat yedi sularında gibi.

             2.2.1 Cümle kuruluşlarıyla sağlanan yaklaşık zaman anlatımlarında, bir zamanın yirmi dört ana dilimden biri olarak adlandırılması için gereksinim duyduğu daha küçük birim zamanı belirtmek için "var" isim yüklemi kullanılır: Saat üçe beş var. / Saat ona yirmi var. gibi.  Bir ana birimle birlikte kendisinden artık küçük zaman biriminin belirtildiği durumlarda ise cümle "geçiyor" fiil yüklemini alır: Saat dördü on geçiyor. / Saat beşi çeyrek geçiyor. gibi.  geç- fiilinin, metin bağlamıyla ilgili olarak başka çekim ekleri aldığı da olur. Burada ilginç olan iki karşıt anlatım için iki karşıt sözcüğün kullanılmamasıdır: var~ yok veya geçiyor ~ kalmış. Ancak bundan daha dikkate değer olan  "Saat on bire yirmi var.  / Saat sekizi çeyrek geçiyor." cümlelerinde "yirmi" ve "çeyrek" sözcüklerinin saat gibi "ne" sorusunun karşılığı ve dolayısıyla özne  gibi görünmesidir. Ancak olanı / kılanı tek olan bir cümlede iki özneden söz edilemez. Şu durumda  "yirmi" ve "çeyrek" ögelerinin yükleme "ne kadar" sorusuyla ve miktar belirtmek yoluyla bağlandıklarını ve cümleye zarf tümleci olarak katıldıklarını söylemek gerekmektedir.

            2.2.2 Yaklaşık zaman anlatımlarının sözcük öbeği kuruluşlarında ya "civarında / sularında"lı isim tamlamaları veya fiilimsi öbekleri kullanılır. Fiilimsi öbeği olarak kullanımda "geç-" ve "kal-" karşıt fiilleri yer alır: [saat] ikiye beş kala veya  [saat] onu çeyrek geçe gibi. Cümle kuruluşundaki "var" ismi, bu yapılarda "kal-" olarak değişir. Yine bu tip zaman anlatımlarında başka zarf-fiil ekleri yanında yaygın olarak -A zarf-fiil ekinin kullanılarak kalıplaştığını da eklemek gerekir.

            2.3 Saati öğrenmek için kurulan soru cümlelerindeki sözcüklerin dizimleri de ilginçtir. Kesin zamanı öğrenmek için genelde "Saat kaç?" sorusu sorulurken, kesin veya yaklaşık zamanın başka bir cümleye zarf tümleci olarak katıldığı durumlarda "Ne zaman?" sorusu "Saat kaçta? / Saat kaç civarında?" vb sorularından daha sık olarak kullanılmaktadır. "Kaç gibi?" biçiminde yaygınlaşan anlatım ise yanlıştır. Saat'li anlatımlarda saat sözcüğü özne işleviyle kesinlikle anlatımın başında yer almaktadır. Kaç soru sıfatı ise ya tek başına veya bir isme bağlanarak sıfat tamlaması birlikteliğiyle cümlenin yüklemi olmaktadır. "Ne zaman?" sorusunda ise özne biçimsel olarak yoktur ve cümlenin yüklemi "ne" soru sıfatlı bir sıfat tamlamasıdır. 

             3. Sonuç olarak, Türkiye Türkçesinde zaman anlatımları, henüz üzerinde ayrıntılarıyla durulmamış bir konudur. Türkçedeki zaman anlatımlarının sözdizimsel özellikleri, Eski Türkçeden çağdaş Türk lehçelerine uzanan bir çizgiyi kapsayacak bir çalışmayla, genel olarak ortaya çıkarılabilir. Biz bu çalışmayla yalnızca Türkiye Türkçesindeki genel özellikler üzerinde durmaya çalıştık. Buna göre saat anlatımları, kesin zamanı belirten başlı başına bir yargı olduğu zaman saat özne, iletilmek istenen zaman adı da yüklem olmaktadır. Bu yapı, yargı biçimiyle ve fakat sözcük öbeği işleviyle başka cümlelerin içinde de yer alabilmektedir. Dilbilgisi kaynaklarında üzerinde durulmayan bu öbek, saat öbeği biçiminde adlandırılabilir. Yaklaşık zaman anlatımlarında genel olarak yargı durumunda "var" ismi ile "geçiyor" fiili, sözcük öbeği kuruluşlarında "civarında" ve "sularında"lı isim tamlamaları veya "geçe" ve "kala"lı fiilimsi öbekleri kullanılmaktadır.

             TARANAN ESERLER

Canpolat, Mustafa (1982), Ömer Bin Mezid Mecmuatü'n- Neza'ir, Türk Dil Kurumu Yayınları: 500, Ankara.

Cemiloğlu, İsmet (1994), 14. Yüzyıla Ait Bir Kısas-ı Enbiya Nüshası Üzerinde  Sentaks İncelemesi, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Dil Kurumu Yayınları: 602, Ankara.

Cezmi (M 1299), Mihran Matbaası, İstanbul.

Demirel, Mustafa (1997), Mecmû'a-i Latife ve Dili (Gramer- Metin- Sözlük), (basılmamış doçentlik tezi), İstanbul.

Derleme Sözlüğü I- XII (1993), Türk Dil Kurumu Yayınları sayı: 211, 2. Baskı Ankara.

Ergin, Muharrem (1991), Dede Korkut Kitabı II (İndeks- Gramer), Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Dil Kurumu Yayınları: 219, Ankara.

İnalcık, Halil- Mevlûd Oğuz (1989), Gazavat-ı Sultân Murâd b. Mehemmed Hân, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Türk Dil Kurumu Yayınları XVIII.     Dizi- Sa 1a, Ankara.

Karahan, Leylâ (1994), Erzurumlu Darir Kıssa-i Yusuf (Yusuf u Züleyha), Atatürk      Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Dil Kurumu Yayınları: 564, Ankara.

 Kutlu, Şemsettin (1989), Şinasi Şair Evlenmesi, Remzi Kitabevi, 2. Baskı, İstanbul.

Tarama Sözlüğü I- VIII (1971), Türk Dil Kurumu Yayınları sayı: 212 / 5, Ankara.

Tulum, A. Mertol (1971), Sinan Paşa Tazarru'nâme, Milli Eğitim Bakanlığı Büyük Türk  Yazarları ve Şâirleri Komisyonu Yayınları: 8, Dinî ve Tasavvufî Eserler Serisi: 1,  İstanbul.

Özezen, Muna Yüceol (1994), Gelibolulu Mustafa Ali'nin Hilyetü'r- Rical'i Metin- Gramer- Dizin (basılmamış yüksek lisans tezi), Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana.

Özkan, Mustafa (1993), Mahmûd b. Kadî-i Manyâs Gülistan Tercümesi Giriş- İnceleme- Metin Sözlük, Atatürk Kültür, Dil ve tarih Yüksek Kurumu Türk Dil Kurumu Yayınları: 562, Ankara.

Özmen, Mehmet (1984), Ahmed-i Dâî Divanı (basılmamış doktora tezi), Selçuk  Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya.

Özön, Mustafa Nihat (1971), Namık Kemal İntibah, Remzi Kitabevi, İstanbul.

 

KAYNAKÇA

Çam, Nusret (1990), Osmanlı Güneş Saatleri, Kültür Bakanlığı Yayınları:1243 Bilim ve  Teknoloji Dizisi:1, Ankara

Hüseyin Kâzım Kadri (1943), Türk Lûgati, Maarif Matbaası, İstanbul. 

Ong, Walter J. (1995), Sözlü ve Yazılı Kültür (Sözün Teknolojileşmesi), (Çeviren: Sema   Postacıoğlu Banon), Metis Yayınları, İstanbul.

Ruska, J. - T. Gökmen (1988), İslâm Ansiklopedisi  "Sâat" Maddesi, Milli Eğitim  Gençlik ve Spor Bakanlığı Yayınları, 10. cilt, İstanbul, ss. 2-3.

Şemsettin Sami (1989), Kamus-ı Türkî, Çağrı Yayınları: 2 Lugatlar Dizisi: 1, 3. Baskı,  İstanbul.

Thema Larousse Tematik Ansiklopedi (1993- 1994), "Saat" Maddesi  3. cilt, Milliyet Yayınları, İstanbul, ss. 428-429.

Tuğlacı, Pars (1972), Okyanus Ansiklopedik Sözlük, Pars Yayınları Sözlük Dizisi:8, 1.  Baskı, İstanbul.

Türkçe Sözlük 1-2 (1998), Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Dil  Kurumu Yayınları:549, 8. Baskı, Ankara.

Wehr, Hans (1980), A Dictionary Of Modern Written Arabic, (Hazırlayan: J. Milton   Cowan), Lübnan Kütüphanesi Yayınları , 3. Baskı, Beyrut.  

DİPNOTLAR

1 Kökü sa' (sin elif ayın) olan ve "kaybol-, yok olmak, zayi ol-" anlamlarındaki bu Arapça sözcüğün yalnızca birkaç türevi(müştak) vardır: sâ'at, çoğulu sâ'ât / sâ'un / savâ'un ve "kısa süre" anlamında suvai'a. Bu türevlerden sâ'un, savâ'un ve suvai'a sözcükleri Osmanlıcada kullanılmamıştır. Türev bakımından zengin olmayan "saat" sözcüğü, Türkçede "zaman, saat, an" yanında "zamanı, saati gösteren alet" anlamını da karşılamıştır.