ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ  

Anasayfa | Makale Bilgi Sistemi | Konu Dizini Yazarlar DiziniKaynaklar Dizini | Makale-Yazar Listesi |  Makale Sayısı-Tarih Listesi | Güncel Türkoloji Kaynakçası

MAKALELER

Atatürk Araştırmaları || Çukurova Araştırmaları || Halkbilim || Dilbilim || Halk Edebiyatı || Yeni Türk Dili || Eski Türk Dili
Yeni Türk Edebiyatı || Eski Türk Edebiyatı || Dil Sorunları || Genel || Tiyatro || Çağdaş Türk Lehçeleri

 
            ANADOLU VE İRAN'DA KARŞILAŞTIRMALI TÜRK HALK İNANÇLARI


Dr. Yaşar KALAFAT,
Araştırmacı- Türkiye

Giriş:

Biz bu bildirimizde, inançların karşılaştırmadan önce, bazı genel açıklamalar yapmak istiyoruz. Buna göre de neden bu konuyu seçtiğimizi açıklamak gerekiyor. Ayrıca, bildirimizde geçen bazı tabirlere de açıklık getirmek yerinde olacaktır.

Halk inançları ile ilgilenmeye başladıktan sonra, Türk Dünyasının büyük bir bölümünün halk inançlarını inceleme imkânı bulduk. Bunlar, çoğu zaman kısa süreli inceleme gezileri idi. 11-21 Kasım 1996 tarihleri arasında İran'da bulunma imkânı elde ettik. Daha evvel ve daha sonra Nahçıvan ve Azerbaycan'da bulunabilmiştim. Doğum yerim de Kars olunca, İran halk kültürüne fazla yabancı sayılmazdım. Böylece, bu bildirimizde önceden yayınlanmış halk inançları muhtevalı üç çalışmamızı esas alarak bazı karşılaştırmalar yapma cihetine gideceğiz." "Bazı" diyoruz, zira elimizde bilgi birikimi o derece arttı ki, bunları bir bildirinin kapsamına sığdırmak oldukça zordur.

Aldığımız bu davet münasebeti ile dostumuz Doç. Dr. Kâdir Güldiken'e teşekkür ederken, kısaca duygularıma da yer vermek istiyorum. 15 Kasım 1996 tarihinde kendisini ziyaret etliğimiz Sayın Ahmet Hüseyin Eşkovari, "Siz bizi bizim düşmanımızın ve biz de sizi, ancak sizin düşmanınızın gözüyle görebiliyoruz. Bu seferiniz çok faydalı olmasa da, birbirimizi doğrudan doğruya tanıma fırsatı bulduk" demişlerdi. Kadir Güldiken Hoca bu iki komşu ülkenin kardeşçe gidip gelinebileceğini göstermesi itibariyle ciddî bir adım atmıştır. İnşallah, hayırlı olacaktır. Aynı seyahatimizde 21 Kasım 1996 günü 'İslâm İçi Diyalog Merkezinin Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Ayetullah Muhammed Bakır Set, Kum'da kendisini ziyaret ettiğimizde bize, "sizler resmî görevlerinizdeki kimliğinizden bizlere daha yakınsınız. Allah katında ilim adamlarının itibarı, resmî şahıslardan daha fazladır... Alim ıslah olursa, alem ıslah olur. Ulemanın vahdeti bu bakımdan önemlidir... Araştırmacı sıfatımızla burada bulunmanız, bu bakımdan ehemmiyetlidir... SSCB'nin dağılmasından sonra doğan coğrafyayı kastederek, İslâmı oralara tertemiz ve hurafesiz sunmalıyız... Biz ilim ve siyasetin birbirini tamamlaması gerektiğine inanıyoruz. Ancak her iki alanın da uzmanları ayrı olmalıdır. Bu sahalardaki uzmanların ayrı ayrı yetiştirilmesi gerektiği kanaatindeyiz... Yardımlaşmayı karşılıklı güven itibariyle olumlu buluyoruz" demişlerdi.

Bu İfadelerde bize göre altı çizilecek kısımlar şunlardır: Başlattığımız dayanışmanın siyaset boyutu yoktur. Alim ıslah olur ise alem ıslah olur. Araştırmacı sıfatı ile buradayız, hurafesiz İslâmdan yanayız. Dayanışmamız güven zemininde olmalıdır. Benim ihtisas saham, hurafesiz İslâm kısmı özel önem arz etmektedir. Halk inançlarının daima bir boyutu hurafe, bir boyutu da maalesef şirktir. Biz halk inançlarının semavî dinlerin, ehli kitabın esaslarına uyumu üzerinde fazla durmuyoruz. Bizi ilgilendiren yaşayan halk inançlarının mahiyetidir. Yapılan dinî uygulamaların içerik ve amaçlarının ortaya konulmasıdır. Bunların ait oldukları kültürün temel kaynaklarındaki yerlerini belirleyerek, kimliklerini tespit etmektir. Buradan hareketle, bu kültür unsurlarının tespit edildikleri toplumların halk kültürü itibariyle, ortaklıkları üzerinde durmaktır. Başka bir ifade ile, millî kültürlerin akrabalıkları veya aynilikleri belirlenirken, tarih, edebiyat, müzik vs. disiplinler gibi, halk kültürü de bir kültür dalıdır.

Bu karşılaştırmayı yaparken İran ve Anadolu'da geçmişte hakim olmuş dinlerin kapsadıkları coğrafyayı ve inanç unsurlarını da sergilemek isterdim. Fakat maalesef, dinler tarihi uzmanlığımız henüz bu imkânı bize sağlayabilecek güçte değildir. Bu itibarla, İran'dan tespitini yapabildiğimiz doğum, evlilik ve ölümle ilgili halk inançlarını, Anadolu'daki benzerleri ile karşılaştırmakla yetineceğiz.

Yaşayan halk inançlarının mahiyetini incelerken, dinî uygulamaların muhteva ve amaçlarını irdelerken doğaldır ki, ortaya çıkacak sonuçlarla, bunların İslâm şeriat ve akaidine uygunlukları belirlenmiş olacaktır. Ancak belirttiğimiz gibi, bizim öncelikli olarak arayışımızın mahiyet ve maksadı, halk kültürünün bir alt dalı olan halk mistisizmi, dinî folklor, halk sufizmidir.

Metin:

İran devlet büyüklerinden birisine ait olan halk inançları muhtevalı veciz bir ifadede şunlar söyleniyordu: "Muharremi canlı tutunuz ve yaşatınız. Bizim değerlerimiz Muharremdedir. Muharreme endeksli ve ona bağlıdır". 23 Pençe-i Ali Aba figürü içerisine yerleştirilmiş bu vecize, İran halk inançları için büyük ölçüde temel olmuştur. Anadolu'da halk inançları uzun süre folklorik malzeme, hurafe veya şirk olarak görülmüş, giderek yaşanılan genel anlamdaki İsl âma adeta alternatif oluşturmaya başlamıştır.

Muharrem, Anadolu'daki bilinen uygulamaları olan bir dinî mevsimdir. Bazı kesimlerde daha canlı yaşanır. Kültürlerin coğrafî sınırlarını, genelde onların yaşadıkları alanlar belirlerken, halk inançları da kendi coğrafî hudutlarını belirler. Bu itibarla, İran ve Anadolu halk inançlarının benzerlikleri, bize yaşanılan halk kültürünün sahalarını gösterecektir.

Bizim inancımıza göre, Allah (c.c.)' ın dini birdir ve onun ismi İslâm'dır. Allah'ın zaman içerisinde değişen elçileri ile birlikte, bir olan din de dönemlere göre isim almıştır. Yarattığı hiçbir adem toplumunu uyarıcısız bırakmayan Allah, şüphesiz ki, Türklere de Muhammediyat'tan önce bir ilahî yol gösterisi göndermişti. Yani, Türkler Müslüman olmadan önce de çoğunlukla İslâm idiler. Bu kısa açıklamayı "Ulu Kişi Kültü" itibariyle yaptım. Eski Türk inançlarındaki "Kam", İran'da İmamzadeler, Anadolu'da Ulucanlarla bütünleşmiştir denilebilir.

İran'da kendisini daha fazla hissettiren İmamet Kültü, İslamiyetin bir tezahür biçimidir. Böyle olunca imam ve imamzadelerin isimleri dinî-İslâmî olmuştur. İran'da olduğu kadar yoğun olmasa da, bu isimler Anadolu'da da insanlara verilmektedir.

İran'da çocuğu yaşamayan anneler çocuklarının yaşaması için İmam Rıza'yı, İmam Hüseyin'i, İmam Abbas'ı şefaat için ziyaret ederler. İmam Rıza ve İmam Musa-i Kâzım'ın, Babü'l- Havayic (Dilekler kapısı) olduğuna inanılır. Bu mübareklerin türbelerine her türlü dilek talebi için gidilir. Hz, Ali'nin imam olmayan oğlu Celal Abbas Abulfaz da Babü'l- Havayic'dir. Hz. Hüseyin Babü'l-Şifa (Şifa kapısı)' dır. Hz. Ali, Babü'l- Keramettir. Hz. Fatıma, Kevser'dir. Hz. Muhammed, Babü'l- Rahmet ve Babü'l-Şifa'dır. Diğer imamlar da şifa, rahmet kapışıdırlar. Allah onlardan razı olsun.

Eski Türk inançlarında yağmur, sağlık, çocuk edinme gibi birçok ihtiyacın pirleri vardı. Anadolu'da birçok hacet için başvurulan ulucanların yanı sıra, muayyen ihtiyaçlar için özel olarak şifa, rahmet ve yardım umulan kabirler vardır. Bu tespit, inançların sürekliliğini göstermesi itibariyle önemlidir. Şüphe yok ki, bu kült sadece bu coğrafyaya ait değildir.

İran halk inançlarında "12 İmam Kültü" kendisini Anadolu'ya nazaran daha fazla hissettirir. İmam zadelere saygı, doğal olarak Anadolu halkında da yaşamakladır. Hz. Ali (R.A.), Hz. Fatıma (R.A.)'a ait Anadolu'da birçok efsane anlatılır. Düldül'ün ayak izi, Zülfikar'ın darbe izi ve Hz. Ali'nin ayak iziyle birçok dağ, tepe, kale ve kaya vardır. Hz. Fatima anamızla ilgili efsaneler, Batı Anadolu'ya, Kazdağı'na kadar uzanır. Biz, 12 imam muhtevalı inançları Kırım ve Dağıstan'da da tespit ettik. Buralarda Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'le ilgili yerel menkıbeler bulup yazdık.

Anadolu'da Fatima Ana kültü İle ilgili olarak Müjgan Uçer ve Hikmet Tanyu'nun müstakil çalışmaları olmuştur. 24

Kuzey Afganistan'dan Makedonya'ya kadar, Türkler arasında örneklerini tespit ettiğimiz, kilitle baht açma veya baht kapama inancı Anadolu ve Azerbaycan'da "kilit asmak" şeklinde geçerken, İran'da "kulplu kulplamak" olarak bilinmektedir. Mezar-ı Şerif'de Hz. Ali'nin türbesinde ve Üsküp'te tarikat tekkelerinde biz bu uygulamayı resimledik.

Gerdek gecesi damadı başarısız kılmak için yapılan büyü türünden uygulamalar, Anadolu, Azerbaycan ve İran'da da görülmektedir. İran'da böyle erkeğe, "bağlı" denilmekledir. Yapılan işlemin adı " hapsetmek"tir. Bu işi "cadı"lar yapmaktadır. Bağlı erkeğin açılması için de bazı uygulamalar vardır. Ayrıca, muhtemel bir bağlanma olayına karşı tedbir almak üzere yapılan işlemler de vardır.

Azerbaycan ve Anadolu'da olduğu gibi İran'da kuşak, kemer, belbağı, kemerbent bağlama inancı vardır. Çok kere kemeri küçük kardeş bağlar. Kemer, namusun ve iffetin simgesidir.

Aşerme, hamile kadının 3. ayında canının yiyecek bir şeyler istemesi olayıdır. İnanca göre, aşeren anne adayının arzuladığı şeyin temin edilmesi gerekir. Aksi halde rahimdeki bebek zarar görebilir. Aşeren annenin ihtiyacını karşılamak büyük sevaptır. Bizim, Bulgaristan, Irak, Suriye, Kırım, Dağıstan, Kuzey Kafkasya ve Azerbaycan'dan yaptığımız aşerme mahiyeti! bilgiler, aşermenin Türk halk inançlarında önemli bir yer tuttuğunu göstermektedir. Bazı yörelerde ' yerikleme' olarak da bilinen aşerme inancı ile ilgili efsaneler de vardır. Iğdır'daki bir inanca göre, balığa aşeren annenin çocuğu ele avuca sığmaz. Bakü'deki bir inanca göre ise, geyik etine aşeren annenin çocuğu koşmayı çok sever. Bulgaristan Türklerinde, aşerince tavşan eti yiyen annenin çocuğunun üst dudağının yarık olacağına inanılır, İran'da ise aşerme "ağız pisliği" olarak biliniyor. Bu döneme "nefsin galebe çaldığı dönem" ve böyle kadına da "ağzı pis" denir.

Al Arvadı inancı, dolaşma imkanı bulduğumuz Makedonya, Gagauz, Bulgaristan, Kıbrıs, Kuzey Mezopotamya, Kuzey Kafkasya, Türkistan, Ural-İdil Türk bölgelerinde olduğu gibi Anadolu, Azerbaycan ve İran 'da da mevcuttur. İran'da da Al Arvadının demirden korktuğu, korunmak için demir bulundurmak gerektiği inancı vardır.

Türklerde geçmişte ve günümüzde taşla ilgili inançların çok yaygın olduğunu biliyoruz. Eski Türk inanç sistemi olan Gök Tanrı (Ulu Tanrı) inancında "Taş Kültü" vardı. Bu kült Anadolu ve Azerbaycan'da canlı bir biçimde yaşamaktadır. 25 İran'da nazara Karşı Göyboncuk ve Nazar Duası'ndan istifade edilir. Ayrıca, göz şeklinde hazırlanmış akik taşı, akik yüzük, Baba Gorî Taşı ve akik-ı doğa da kullanılır. Bunun için taş dörtgen şeklinde yapılır, ortası delinir, ip geçirilerek boyuna takılır. İnanca göre, akik taşı ferahlık verir. Peygamber efendimiz (S.A.V) ve Hz. Ali (R.A.) bu taşı kullanmışlardır. Hz. Ali ayrıca, Hadıd-ı Sini (doğal demir) kullanmıştır. Bu taş, onu kullanana güç verdiğine inanılır. Yakut taşı, kullanana uluhiyt, Firuze taşı ise gönül zenginliği verir.

İran'da 40 cm. uzunluğunda bir yaş ağaç alınır ve boyuna yarılır. Bu ağaçların üzerine Kerbela'dan getirilmiş Hz. İmam Hüseyin'in türbeti (toprağı) ile "La İlahe İllallah Muhammeden Resulüllah" yazılır. Bunlar mevtanın sağ ve sol koltuklarının altına konulur. Kefenin artan parçası ile bu ağaçlar sağ ve sol kola bağlanırlar. Mahşer günü bütün ağızlar mühürleneceğinden, ellerini kaldıran mevta "ben buyum" demiş olarak (mühür) şahadet edecektir.

İran'daki Kerbela toprağını namazda secdeye koyma uygulaması Anadolu ve Azerbaycan'ın belli yerlerinde de vardır. Zemzem ile bebeğin ve ölünün ağzını silmek Anadolu ve Azerbaycan'da vardır. Ancak koltuklara konulan ağacı, sadece İran'da duyduk.

Anadolu'da Tahtacı ve bazı Zaza Türk aşiretlerinde görülen eski Türk adeti, "ölü bayramı", "mezar kaldırma" İran'da da yaşamaktadır. Esasen seneyi devriyede yapılan bu uygulamada olduğu gibi ölünün 3 ., 7. ve 40. günü İran'da da yapılmaktadır.

Geçmişteki yakınlarını rüyada görmek suretiyle onların durumlarına dair yorum yapıp hayır işlemek, Balkanlar ve Türkistan'da olduğu gibi, Türkiye'de, Azerbaycan'da ve İran'da da vardır.

Anadolu ve İran'da benzerlikler gösteren diğer inançlardan "Kurt Ağzı Bağlamak", "Türbede Tavaf Etmek", "Ulu Makamların Kapısında Şifa Niyetine "Yatmak", " Penc-i Ali" (Açık halde beş parmak; Resullah, Hz. Fatima, Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin)'yi İmamzadelerin mezarına koymak, ocaklara şifa için başvurmak gibi inançlarda da ortaklıklar vardır. Ancak biz konuyu daha fazla uzatmak istemiyoruz.

Sonuç:

Anadolu ve İran coğrafyalarında yaşayan halk inançlarında büyük bir benzerlik ve ayn îlik vardır. Bu benzerliği Azerbaycan ve Kuzey Mezopotamya'da da görmekteyiz. Bu benzerlik hayatın sadece bir döneminde değil, doğumdan Ölüme kadar hayalın bütün şamalarında gözlenebilmektedir. Bu benzerliğin Zira, bölgenin güney komşularında bu benzerlik, bu derece net ve yoğun değildir. Komşu kültürlerin etkileşim halinde oldukları hususî bir gerçektir. Ancak İran ve Anadolu halk kültürleri arasındaki halk inanç benzerlikleri daha ileri boyuttadır. Muhtemelen, bu benzerlik bölge halklarının mensup oldukları eski dinlerin ortak özelliklerinden gelmektedir.
 

DİPNOTLAR
22 Y. Kalafat "Vatan-İran-Turan Hattı ve Caferi Türklerde Halk İnançları" TOA. Haziran 1 997, S. 108, Sh. 33-101 "Güney Azerbaycan"da Din" Türk Dünyasının Dini Meseleleri Sempozyumu 1997 Kutlu Doğum Haftası. Sh. 149-156. Y. Kalafat, Z. Makas Karşılaştırmalı Türk Halk inançları, Azerbaycan- Doğu Anadolu Sûrunu 1993- "Lakenin Folklor Müşaveresi ve Azerbaycan Halk Sufizmi" TOA. .Şubat 1998, S. 112, Sh. 61-65/ " Nahcıvan Seyahati ve Halk İnançları Tespitleri" ATK D. Temmuz-Ağustos 1995, S. 304, Sh. 14-21/ "Nanemin Halk İnançları Anket Sorunları" Erciyes, Ağustos 1996, 5.224. 5h.5/" Keleki'de Dört Gün Üç Gece ve Nahcıvan Halk İnançları, "TDA, S. 104.5h. -1.21 Nahçıvan Halk İnançları (Yazılı Kaynaklar), İçel Kültürü, Mayıs 1996 / Nabcıvan Özelinde Tarihi Kaynak Olarak Halk İnançları. Erciyes, Ocak 1997, S.229. Sh. 15-16/ Nahçıvan Seyahati Halk İnancı Tespitleri" I. Milli Kafkas Sempozyumu 25-29 Ekim 1995)
23 Bu söz İran İslam Devrimi lideri, Sayın Ayetullah Hümeyni'ye aittir.

24   M.Üçer, Anadolu Folklorunda Fadime Ana-Türk Folklor Arattırmaları 1981/ l Ankara, 1981, s. 113-120. Hikmet Tanyu, Fatma Anamız/Fadime Anamız ve El ile ilgili İnançlar Üzerine bir Araştırma" II. Milletler Anısı Türk Folklor Kongresi Bildiriler, Ankara 1976; C.IV. s. 479-497; Y. Kalafat, Z. Makas Karşılaştırmalı. Türk Halk İnançları, Azerbaycan-Doğu Anadolu Sorunu 1993/" Lenkeran Folklor Müşaveresi ve Azerbaycan Halk Sufizmi" TOA. Şubat 1998, s. 112, s. 61-65/" Nahcıvan Seyahati ve I laik İnançları Tespitleri" ATKO, Temmuz-Ağustos 1995, s. 304, Sh. 14-21/ " Nahcıvan Halk İnançları Anket Sorunları" Erciyes. Ağustos 1996, s.224. s.5/ " Keleki'de Dört Gün Üç Gece ve Nahcıvan Halk İnançları", TDA. s. 104. s. 1-221 " Nahcıvan Halk İnançları (Yazılı Kaynaklar), İçel Kültürü, Mayıs 1996; Nahcıvan özelinde Tarihi Kaynak Olarak Halk İnançları", Erciyes, Ocak 1997, s,229. s. 15-16/ " Nahcıvan Seyahati Halk İnancı Tespitleri" l. Milli Kafkas Sempozyumu 25-29 Ekim 1995.
25 Dr. Yaşar Kalafat, Kuzey Azerbaycan-Doğu Anadolu ve Kuzey Irak'ta. Eski Türk Dini İzleri-Dini Folklorik Tabakalaşma-Ankara, 1998.
 

e-kaynak: http://www.akmb.gov.tr/turkce/books/azerbaycan/yasar%20kalafat.htm