Ulusal Kalıtın Küreselleştirilmesi ve Türk El Sanatları
Globalization of National Cultural Heritage and Turkish Handcrafts
Mondialisation du patrimoine national et l'artisanat turc
Prof. Dr. M. Öcal OĞUZ
ÖZET
Türk el sanatları terimi, "ulusal kalıt" kavramı bakışıyla yeniden tanımlanmalıdır. Türkiye'de kimi resmî kurumlar, derleme, araştırma, öğretme, üretme ve/veya pazarlama amaçlarıyla el sanatlarıyla ilgilenmektedir. El sanatları halk kültürünün görsel verimleridir ve kültür turizmine kazandırılması son derece kolaydır. Halk kültürü müzeciliği Türkiye'de yaygınlaştırılmalı ve el sanatlan buralarda geleneksel ve çağdaş biçimleriyle ulusal kalıtın küresele kazandırılması yaklaşımı içinde yeniden üretilmelidir.
Anahtar Kelimeler
Ulusal Kalıt, Küreselleşme, Türk El Sanatlan, Müzecilik
RESUME
On doit redefinir le terme de l'artisanat turc au regard de notion de patrimoine national. Certaines as-sociations publiques s'interessent â l'artisanat pour recueillir, rechercher, 6tudier, produire et/ou vendre en Turquie. L'artisanats sont les produits visuels de la culture populaire et offrir au torurisme culturelle est tres facile. II faut construire de musees de la culture populaire et il faut reproduire des exemples modernes et tra-ditionels de l'artisanat dans ces musees a l'approche de mondialiser le patrimoine national.
Mots-cles
Patrimoine national, Modialisation, L'artisanat turc, Museologie
Bir ulusun veya ülkenin kültürel kimliğini oluşturan, tanımlayan, destekleyen veya gösteren, bir ulus veya ülkenin "diğer" veya "öteki" olarak gördüğü uluslar veya ülkeler karşısındaki farklılığını ve varlığını belgeleyen, kültür tanımlamasının içine giren ve bütün ulusal yaratıları, kazanımları ve maddesel varlıkları "ulusal kalıt" kavramının kapsamı içinde görebiliriz. (Oğuz 2001a :6) Her ne kadar bu çerçeveleme denemesinin "ulus", "kültür", "diğer" ve "öteki" gibi tanımlama bekleyen sorunlu sözcükleri varsa da, Türkiye'de kültür varlıklarını araştırma ve yönetim kurumlaşmalarının zihinsel dağınıklığı hesaba katıldığında, ulusal kalıtın nelerden oluştuğu konusunda yeniden düşünmek adına bir yararı olduğunu söyleyebiliriz.
Konuyu birçok disiplinin kuramları ile ele alan "gelişmiş" ülkelerin aydınlarının uzun zamandan beri tartıştığı, üzerinde sayısız araştırma ve yayımlar yapılan "küreselleşme" ve konumuz açısından "kültürün küreselleşmesi" konusunda Türkiye'nin duruşunu belirleyecek bilimsel açılımlar ve bu çerçevede kurumsallaşma gerçekleşmemiştir. Basit bir tanımlamayla, gittikçe artan küresel benzerlikler karşısında önemi artan ve "biz"e "biz" dememizi sağlayan farklılıklar temelinde biçimlenen ulusal kalıtımız nedir, bunu nasıl belirleriz, ne kadarını müzeleye-rek, ne kadarını yeniden üreterek yaşa-tılabilir, ne kadarını unutulmaya terk edilebilir, ne kadarını öteki ülke ve kültürlere aktarabiliriz gibi soruların bilimsel cevaplarından ve bu cevapların doğurması gereken kurumlaşmalardan Türkiye yoksun olduğu için, bu yoksunluk, küreselleşen değer kültürlerin süz-geçsiz olarak "içselleştirilmesi" sonucunu doğurmakla kalmıyor, küresel merakın bir parçası olan "yerellik arayışına cevap verilemediği için, ulusal kalıtın yorumlanarak ve yayılarak yaşatılması, ticarileştirilmesi, kültür turizmine kazandırılması gibi süreçlerden de yeterince yararlanılamamaktadır.
Konumuzu oluşturan el sanatları, dünyada önceleri ulusal kültürün "maddi" boyutu olarak algılanır ve halk ekonomisinin bir parçası olarak görülürken, günümüzde "ulusal kalıf'ın en kolay küreselleşebilir "görsel" ürünleri olarak değerlendirilmekte ve kurumlaşmalar buna göre gerçekleştirilmektedir. Hatta kimi ülkelerde el sanatları bir bakanlığın adında bile yer alabilmektedir. Örneğin Fransa'da Ministere de l'Economie et l'Artisanat (Ekonomi ve El Sanatları Bakanlığı), Tunuseli'de Ministere du Tourisme et de l'Artisanat (Turizm ve El Sanatları Bakanlığı) (Oğuz 2002) bulunmaktadır. Halkbilime dair akademik ve idari kurumlaşmalarını xıx. yüzyılda gerçekleştiren Kuzey Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünyanın bir çok bölgesinde, halk kültürü müzeciliği, halk hayatı araştırmaları ve uygulamalı halkbilimi çalışmaları, el sanatları yaklaşımlarını "küreselleşme", "müzeleme" ve "kültür turizmi" bağlamlarında geliştirdi. (Dor-son 1972)
Türkiye'nin el sanatları konusundaki bilimsel ve yönetimsel durumuna bakacak olursak, yukarıdaki tanıma ve tanımlamalar açısından iç açıcı bir düzeyde olmadığı görülecektir. Bu alanda yapılan çalışmalara bakıldığında, çoğunlukla "El sanatı", "Köy el sanatı", "Türk el sanatı" ve "Geleneksel Türk el sanatı" terimleri birbirlerinin yerine ve kavram ve kapsam olarak tanımlanmadan kullanıldığı görülmektedir. Kavramın terimleştirilmesinde görülen bu karmaşa, bilimsel ve yönetimsel kurumlaşma bakımından ortaya çıkan çeşitlilik veya çok başlılık, beraberinde getirdiği kuramsal yaklaşım farkhlık-larıyla "el sanatı" çalışmalarını el sanatı sorunsalına dönüştürmektedir.
Türkiye'de el sanatları konusundaki kurumlaşmaları "derleme", "araştırma", "öğretme", "üretme" ve "pazarlama" merkezli olarak beş ana grupta inceleyebiliriz.
Derleme, bilimsel amaç ve yaklaşımları birbirinden farklı olsa da, halk tarafından üretilen el sanatı örneklerinin kendi üretim ve kullanım mekanlarından alınarak, doğal kullanımlarının dışındaki ortamlara çoğu zaman asgari halkbilimsel bağlam bilgilerine bile gerek duyulmaksızm taşınması olarak tanımlanabilir. Bu tanımlamanın en bilimsel görünümü "müzeleme" çalışmalarıdır. El sanatlarının müzelendiği resmî kurumlar, Kültür Bakanlığı'na bağlı "Etnografya Müzeleri"dir. Bunun dışında, araştırma kurumlarının müzeleri ve halk kültürü severlerin "hobi", yerli oryantalistlerin "şark köşesi" ve kültür turizmcilerinin "ticari" müzeciliği de bu çerçevede ele alınabilir. Kültür Bakanlığı Etnografya müzeleri, halkbilim veya halk kültürü gelişmelerini iz-leyememiş, "etnografya" kelimesini muhafaza etmesindeki donuklaşmadan da anlaşılacağı üzere ilk kurulduğu 1927'lerdeki müzecilik anlayışını yenileyerek günümüze gelememiştir. Müzeciliğin bu profesyonel merkezlerinin "camekan müzeciliği" modeli, diğer araştırma kurumlarının "müzecik"leri-ne de yansımış, Türkiye'nin bu alandaki müzeleri, içinde yer aldıkları mimarinin modern çizgileri ile sağladıkları zıtlık temelinde ortalama bir hazır giyim mağazasının teşhir salonunun veya bir el sanatı atölyesinin vitrininin "daha geleneksel" benzerleri olmaktan ileri gidememiştir. Ulusal kalıtın küre-selleştirilmesinde uygulama, üretme, gösterim ve bire bir canlandırma gibi özelliklere sahip çağdaş müzeciliğin önemi henüz Türkiye'de kavranamamıştır. Öte yandan, müzeciliğin bu "primitif örnekleri, yarattığı olumsuz imgeyle müzeciliğin çağdaşlaştırılması çabalarına da ket vurmaktadır. Çünkü müzeciliği bu tarz bir yapılaşma zanneden devlet veya özel sektör kurumlarını bu alanda yatırım yapmaya yöneltmek zorlaşmaktadır. Kültür Bakanlığı, araştırma kurumlan ve meraklıların halktan derlemelerine dayanan bu müzecilik, üretim gibi bir alanla ilgilenmediğinden, halktan derlenecek malzeme kalmadığında ne yapılacağı konusunda bir açılıma sahip değildir. Bu müzecilik, halk üretmeye devam ettikçe derlenen malzemeyi sergilemeye dayanmakla, tanıtım sonrasının bir aşaması olması gereken üretim ve pazarlama gibi konulardan uzakta durmaktadır.
Araştırma, el sanatlarının en karmaşık alanlarından birisini oluşturmaktadır. Kültür Bakanlığı'na bağlı Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü, el sanatlarının üniversiteler dışındaki en önemli araştırma kurumudur. 1966 yılında kurulan Millî Folklor Enstitüsü'nun çekirdeği temelinde gelişen, daha doğrusu büyüyen bu kurumda, diğer araştırma birimleri gibi El sanatları yönetimi de bir şube müdürlüğü tarafından gerçekleştirilmektedir. Kurumun, Daire Başkanlığı biçiminden Genel Müdürlüğe dönüşmesine rağmen, el sanatları yönetimi hep şube müdürlüğü düzeyinde kalmıştır. Bu birim, Türk el sanatlarını araştırmakta, kimi "değerli" gördüğü el sanatı örneklerini müzesi olmadığı için "arşiv"lemektedir. Burada yapılan araştırmaların niteliği, amaçları ve sonuçlan bilimsel eleştiriye konu edilebilirse de, bu yazının çerçevesini taşır-mamak için "araştırma" terimini daha fazla açmak istemiyoruz. El sanatları konusunda diğer önemli araştırma birimleri üniversitelerde yer almaktadır. Türkiye'de el sanatlarını halkbiliminin bir inceleme alam olarak gören ve buna göre yapılanan iki birim bulunmaktadır: Biri, DTCF'deki Halkbilim Bölümü diğeri H.Ü. Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'ne bağlı Türk Halkbilimi Anabilim Dalı'dır. Her iki birimde de halkbilim müze veya arşivi bulunmamakta (Hacettepe Üniversite-si'nde "Türk Halkbilim Müzesine Doğru" adıyla idareci iken başlattığımız ve "derleme" safhasında "mekansızlık" nedeniyle bir kaç yüz parça el sanatı örneğinin depolanması şeklindeki "yönetimin önemsemediği" âtıl kalan girişim sayılmazsa) dolayısıyla el sanatları kuramsal bir bilgi alanı ve birkaç saatlik ders olarak okutulmaktadır. Kültür Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü, Atatürk Yüksek Kurumu'na bağlı Atatürk Kültür Merkezi, üniversitelerin Güzel Sanatlar Fakülteleri'ne bağlı başta "Geleneksel Türk El Sanatları" bölümleri olmak üzere "Uygulamalı Sanatlar", "Tekstil " gibi bölümler de el sanatları konusuna eğilmektedirler. Bu fakültelerde el sanatları daha çok uygulama alanı olarak ele alınmakta, "kültürel" daha daraltarak söyleyecek olursak "halkbilimsel" yönünden çok "sanatsal" yönüyle araştırılmaktadır. Bunu bir eksiklik olarak gören kimi "güzel sanatlar" uzmanları halkbilimsel bağlama dikkat çekmektedirler. (Öztürk 1999: 231) Sanat Tarihi bölümlerinde el sanatı "sanatın tarihi", Resim bölümlerinde kimi el sanatları "eğitim" yaklaşımı içinde yer almakta ve araştırılmaktadır. Meslekî Eğitim Fakülteleri'nde başta "El Sanatları Eğitimi" ve "Uygulamalı Sanatlar" bölümleri olmak üzere el sanatları "eğitim" amaçlı olarak araştırılmaktadır. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Ev Ekonomisi Yüksekokulu bünyesindeki "Köy El Sanatları Anabilim Dalı" da Ziraat Fakültelerinin hedefleri doğrultusunda el sanatlarını araştıran üniversite kurumlaşmaları içindedir.
El sanatları üretimini çoğu durumda geri kalmış bölge halkının iç üretim ve tüketim dengeleri içinde algılayan ve özellikle köylülerin ekonomik açmazlarına çözüm olarak gören yaklaşımların sonucu olarak ortaya çıkan resmî kurumlaşmaları da öğretme kurumları olarak ele alabiliriz. Bu görev büyük oranda Millî Eğitim Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve üniversitelere bağlı Meslek Yüksekokulları tarafından üstlenilmiştir. Kimi üniversitelerdeki Meslekî Eğitim Fakülteleri bu kurumlaşmalardaki "öğretmen" Meslek Yüksekokulları ise "ara eleman" ihtiyacını karşılamakta, Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde Türkiye genelinde teşkilatlanmış olan Halk Eğitim Merkezleri, Meslek Liseleri, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Teşkilatlanma ve Destekleme Genel Müdürlüğü El Sanatları Daire Başkanlığı'na bağlı El Sanatları Eğitim Merkezleri, düzenledikleri yatılı ve gündüzlü kurslarla "geleneksel el sanatı" olarak tanımladıkları kimi sanat dallarını, "işsizlik", "istihdam", "köy sorunları" gibi sosyal politikalar çerçevesinde halka öğretmeye çalışmaktadır. Aynı bakış açısıyla Devlet Bakanlığı Sosyal Yardım ve Dayanışma vakıfları da el sanatlarının öğretimine kurslar düzenleyerek destek vermektedir. Öğretme merkezli olarak faaliyet gösteren kurumlara kimi üniversitelerdeki Halıcılık Enstitüleri, El Sanatları Merkezleri ile Araştırma kurumlarındaki "uygulamalı" dersler çerçevesindeki öğretimleri ve araştırma çalışmalarının dışındaki faaliyetleriyle Meslekî Eğitim Fakültelerini de ekleyebiliriz.
El sanatları üretimi, bu kurumlaşmaların hiçbirisinin ana işlevleri arasında yer almamaktadır. Resmî kurumlaşmaların "derleme","araştırma", "öğretme" merkezli el sanatı faaliyetleri sırasında kimi üretimler ortaya çıkıyorsa da bunlar, satışa yönelik küçük çaplı sergilerde değerlendirilmektedir ve el sanatlarını ticarî-kültürel bir mal olarak halka ve kültür turizmine arz planlamasından uzaktır. Faaliyetler, "hoca - öğrenci - kursiyer" üçgeninde yürütülmektedir. El sanatları üretim alanının bütün üretimsel bilgi ve yaratıcılıkla birlikte, dernek, şirket, kooperatif, vakıf gibi özel kurumlaşmalara bırakıldığı anlaşılmaktadır.
Resmî kurumlaşmalarda el sanatlarının pazarlanması düşüncesi oldukça yenidir. Kültür ve Turizm bakanlıklarındaki Döner Sermaye İşletmeleri, el sanatlarını satış mağazaları ile halka arz eden resmî kurumlaşmalardır. Bu kurumlaşmaların ortaya çıkışı 1970'lere, aktif hale gelişleri 1980'lerin sonlarına rastlar. Bu nedenle de, alandaki belirleyici rolleri son derece düşüktür ve yaygın bir üretme, yönlendirme ve satış ağına sahip değildirler. El sanatlarının pazarlanmasında, turizm merkezlerinde kendiliğinden ortaya çıkan özel sektör girişimleri, incelenmeye değer önemli bir "üretim - pazarlama" alanı olarak resmî kurumların önünde yer almaktadırlar.
El sanatları ile ilgili kurumlaşmalar hakkındaki bu özetlemeden sonra yazının başlığı etrafında kimi sorunlardan söz açabiliriz. Öncelikle "el sanatından ne anlaşıldığının belirlenmesi gerekmektedir. Terim, çoğu kez halkbilim çalışmaları açısından günümüzde geçerliliğini yitirmiş olan "seçkin -halk" düzleminde kullanılmakta "geleneksel", "köy" gibi vurgular bu çerçevede yapılmaktadır. Ulusal kalıt tanımlaması içinde yerelin ulusallaştırılması, ulusalın küreselleştirilmesi açısından bir kültür değerinin kent soylu veya kır soylu, anonim veya ferdî, arkaik veya modern oluşu belirleyici bir ölçüt değildir. (Oğuz 2001b). Bu bilgiler, daha farklı bilimsel amaçlar için gerekli detaylardır. Bu yaklaşım çerçevesinde, el sanatını, ulusal kalıtın "el" marifetiyle sanatsal olarak görselleş/tiril/mesi olarak tanımlayabiliriz. Küresele sunulan ulusal kalıt unsurları, hangi toplumsal veya ekonomik grup içinde üretildiğinden çok, ulusu ve kültürü tanımlama ve bu yönüyle ticarileş/tir/me bakımından önemlidir.
Bu tanımlama çerçevesinde, önce, el sanatı çeşitlerinin adlarını belirleyen ve özelliklerini içeren Türk El Sanatları Ansiklopedik Sözlüğü, ikinci olarak el sanatında kullanılan terim, kavram ve araç-gereçleri fotoğraf ve çizimlerle destekleyen Türk El Sanatları Terimleri Sözlüğü, üçüncü olarak motif, desen veya nakışları teknik çizimleri ve kültürel tanımlamaları ile veren Türk El Sanatları Motif Katalogu hazırlanmalıdır. Türk el sanatı envanteri niteliğindeki bu çalışma, tamamen bilimsel düzlemde, merkezi bir yönlendirme ile uzun zamana yayılması, akademik araştırma ve tezlerle desteklenmesi gereken bir proje olarak planlanmalıdır. Bu proje, el sanatını bağlamı içinde inceleyen halkbilimsel bir temelde yürütülmeli, ancak öteki disiplinlerin özellikle "sanat" vurgusu yapan birikimlerinden yararlanmalıdır.
Bu araştırmalara paralel olarak, el sanatı çalışmaları, halk hayatı araştırmaları, uygulamalı halkbilimi çalışmaları ve ülkemizde daha çok "açık hava müzeciliği" olarak tanımlanan "Uygulamalı Halk Kültürü Müzeciliği"nde yerini almalıdır (Dorson 1972). Uygulamalı Halk Kültürü müzeleri, el sanatını dar gelirli grupların işsizlik sorunu çerçevesine ele almayan, konuyu ulusal kalıtın küresele sunulması, kültürün turizmle ilişkilendirilmesi yaklaşımıyla planlanmalıdır. El sanatları, bu yaklaşım çerçevesinde yorumlanarak, yeniden biçimlendirilerek ve uygulamalı müzelerde doğal ortamlar yaratılarak üretilmelidir. Belli başlı turizm merkezlerinde, Türk Halkbilimi bölümleri ile entegre biçimde açılması gereken uygulamalı halkbilim müzelerinin sergileme, yeniden üretim ve pazarlama süreçlerinde, el sanatlarını derleme, değerlendirme ve yeniden yorumlayarak üretme ve bunları ticarileştirme, çok sayıda çalışanı ile kendi içinde bir istihdam alanı yaratması gibi gözlenebilir sonuçları, alanın meraklılarını profesyonelleştiren işlevsel bir okul niteliğini kendiliğinden ortaya çıkaracak, böylece Türkiye'deki "öğretme" yapılaşmasının hedeflediği dar gelirlilere ek iş ve mesleksizlere meslek edindirme gibi sosyal politikalarla da örtüşecektir.
Türk el sanatlarının akademik düzlemde araştırılmasında her türlü el sanatını ortaya çıkarmak için "bilimsel" yaklaşım ne kadar gerekli ise, ulusalın küresele kazandırılmasında "imgesel" yaklaşım o derece gereklidir. Kültürler arası etkileşim düzleminde, kavramsal etkileşimin sınırlı bir entellektüel grup içinde gerçekleştiği, buna karşılık, sözel kültürel dokuda ulusal kalıt aktarmalarının imgeler, motifler, kalıplar aracılığı ile yapıldığı, kültürden kültüre bakışı yansıtan "yaratılmış imajlar" dikkate alındığında daha iyi değerlendirilecektir.(Öztürk 1997) Bu nedenle, el sanatlarının müze dışı gereksinimler için üretiminde, ticari işlevsellik ve imgesellik vurgusunu dikkate alan planlamalar yapılmalıdır. Ulusal kalıtı küresele olduğu gibi sunmak, hiçbir şeyi sunamamak demektir. Kültürden kültüre sözel doku içinde aktarılanların imgeler ve simgeler olduğu kuramı kabul edilirse, el sanatlarının küreselleştirilmesinde de seçici bir planlama yapmanın ve binlerce obje sunumu yerine iyi hazırlanmış sınırlı objeyi sunmanın etkin bir küreselleş-tirme denemesi olabileceği varsayılabi-lir.
Kaynakça
Dorson ( Richard M.), 1972, Folklore and folk-life an introduction, Chicago and London: The Uni-versity of Chicago Press.
Oğuz ( M. Öcal), 2001a, "Küreselleşme ve Ulusal Kalıt Kavramları Arasında Türk Halkbilimi", Millî Folklor, Sayı:50, s. 5-8.
Oğuz (M. Öcal), 2001b, "Eski Kentin Folkloru ve Türk Halkbilimi", Millî Folklor, Sayı:52, s. ?
Oğuz (M. Öcal), 2002, Tunuseli Yazıları/Etu-des de Tunisie, Ankara: Millî Folklor Yayını.
Öztürk (Ali Osman), 1997, İmaj Yazıları, Konya: Gökhan Ajans.
Öztürk (İsmail), 1999, " Türkiye'de El Hacılığının Araştırılmasında Değerlendirme Ölçütleri ve Halkbilimsel Bilgilerin Önemi", Y.a.y. 20001i Yıllarda Türkiye'de Geleneksel Türk El Sanatlarının Sanatsal, Tasarımsal ve Ekonomik Boyutu Sempozyumu Bildirileri, Ankara: Kültür Bakanlığı HAGEM Yayınları.
Milli Folklor, 2002, S.54, ss.5-10