Prof. Dr. Erman Artun’un Türk Halk Edebiyatına Giriş (2004) adlı kitabının ardından Ekim ayında Anonim Türk Halk Edebiyatı Nesri (2004) adlı kitabı da Kitabevi tarafından yayımlanarak okuyucunun ilgisine sunuldu. Türk Halk Edebiyatına Giriş adlı kitabında halk edebiyatının kültürel değişim ve gelişim bakış açısıyla genel çerçevesini çizdikten sonra anonim Türk halk edebiyatının manzum ürünlerini tanıtan Artun, Türk Halk Edebiyatı Nesri adlı ikinci eserinde mensur ürünlere yer vermiştir.
Anonim Türk Halk Edebiyatı Nesri, ön söz, kısaltmalar ve girişten sonra beş ana bölümden oluşmaktadır.
Birinci bölümde Türklerin tarihleri boyunca etkisi altında kaldığı İslâmiyet öncesi inanç sistemleri, öğretiler ve dinler üzerinde durulmuştur. Bilindiği üzere Türkler, dünya coğrafyası üzerinde sık sık yurt değiştirerek çok geniş bir alana yayılmış, birçok kültür ve dinin etkisi altında kalarak zengin bir kültürel yapıya sahip olmuştur. Bunun sonucunda Anadolu’da, Orta Asya’dan günümüze değişen, gelişen geleneğe bağlı bir halk kültürü oluşmuştur. İslâmiyet öncesi dönemde o günkü inanç sistemlerine, kültür ve geleneklerine dayalı halk kültürü ürünlerine sahip olan Türkler, İslâmiyet sonrasında da eski inanışlarından tamamen kopamamış, bunlara ait birtakım izleri yeni kültür içerisinde yaşatmaya devam etmiştir. İnancın kültürü, kültürün de halk kültürü ürünlerini etkilediği gerçeğinden yola çıkan Artun, bu bölümde eski Türklerin inanç sistemleri, öğretileri ve dinleri hakkında bilgi vererek bunların günümüz Türk halk edebiyatının kollarından birisi olan anonim ürünlere dolayısıyla mensur ürünler üzerindeki etkisine dikkati çekmeyi amaçlamıştır. Buna bağlı olarak eserinde öncelikle İslâmiyet öncesi inanç sistemlerinden Totemizm, Animizm, Şamanizm, Budizm, Zerdüştîlik ve Maniheizm hakkında bilgi verdikten sonra Türklerin daha evvel etkisinde kaldığı semavî dinlerden Musevîlik ve Hıristiyanlık üzerinde durmuştur. Eski Türklerdeki put-fetişler ve kült konusuna da değinen Artun, bugün de çeşitli gelenek ve göreneklerde, anlatılarda yaygın olarak izleri görülen atalar kültü, gök tanrı kültü ve tabiat kültleri hakkında bilgi vermiş, ardından ölüm ve ölüler kültü, sihir ve büyü, falcılık ve kehanet, şekil-don değiştirme, Tanrı’nın insan şeklinde görünmesi, bayram-tören ve ayinler, tenasüh, yağmur taşı ve yağmur tılsımları, havada uçma gibi İslâmiyet öncesi çeşitli âdet, inanç ve pratikleri ele alıp incelemiştir.
Kitabın “Mitten Destana Sözlü Anlatım Ürünleri” başlığını taşıyan ikinci bölümünde mitoloji, destan ve Dede Korkut Hikâyeleri konularına yer verilmiştir. Tarihin en eski dönemlerinde evreni ve evren karşısındaki insanı açıklama gereksiniminden doğan mitoloji, ilk edebî yaratmaların kaynağı olarak kabul edilmektedir. Artun, ilk çağ insanının varoluş ve yaşam kaynağı olarak gördüğü mitosu tanıtarak konuya giriş yapmıştır. Ardından mitlerin birtakım değişikliklerle günümüzde müzik, dans, resim gibi güzel sanatın çeşitli dallarında hâlâ yaşatıldığını, ayrıca mitik törenlerde anlatılan kutsal hikâyelerin etkisiyle meddah hikâyelerinin ve halk hikâyelerinin de kutsal kabul edildiğini, zamanla bu anlatıların içindeki kutsallık taşıyan unsurların unutulması sonucunda masal ve efsanelerin ortaya çıktığını, bunların yanı sıra günümüz doğum, evlenme ve ölüm gibi geçiş törenlerinde de mitolojik etkilerin bulunduğunu belirtmiştir. Bir yaratılışın öyküsü olan mitlerin, yaşatıldığı toplumlarda gerçek kabul edildiğine de değinen yazar, konularına göre bu türü; “ritüel mitosları, orijin mitosları, prestij mitosları, etioloji mitosları ve eskatoloji mitosları” olmak üzere altı grupta ele alıp incelemiştir. Mitlerin tanınmasıyla belirli bir toplumun davranışları, istekleri, zevkleri hakkında bilgi edinmenin mümkün olduğunu belirten Artun, bu türün öğrenildiği ve yaşatıldığı ortamları, gelecek kuşaklara nasıl aktarıldığını, özellikle tedaviye yönelik dinsel törenlerdeki mitlerin rolünü, ayrıca yapısını ve toplum üzerindeki işlevlerini, kozmogoni ve tarihle bağlantısını, tarihî seyir içinde mitlerin yükselişini ve günümüzdeki yerini de açıklamıştır.
İnsanlık tarihinin ilk ürünleri olarak tanımlanabilecek olan mitlerden sonra, çoğunlukla onların izlerini taşıyan ve bir toplumun millet haline gelmesini konu edinen kahramanlık hikâyeleri olan destan ise, ikinci bölümde yer alan en kapsamlı konulardan birisidir. Bu kısımda öncelikle destan hakkında bilgi verilmiş, doğal ve yapma destanlar olarak iki büyük gruba ayrılan destan türleri tanıtılmış, doğal destanların oluşması için gerekli aşamalar; tarihî bir olayın olması, bu olayın meydana gelişinden sonra uzun bir zamanın geçmesi ve bu arada söz konusu olayın halk tarafından nesiller boyu aktarılması, en sonunda da milletlerin bir şairin bütün anlatılanları toplayarak nazım haline getirmesi şeklinde özetlenmiştir. Destanların yazıya geçirilme aşamasıyla ilgili bilgi verildikten sonra bu türün manzum olması, bir milletin millî iradesinin direnme gücünü yansıtması gibi başlıca özellikleri de sıralanmıştır. Destanların olağanüstülüğü; destanlarda olayların geçtiği çevre; destanların konusu, içeriği ve özellikleri buna bağlı olarak öneminden de bahsedilen kitapta, destanların masal, roman ve hikâye gibi diğer türlerle ilişkisi ve destanlardan doğan düşünce ve sanat eserleri üzerinde de durulmuştur. Destanla ilgili bu genel bilgilerin ardından Türk destanları ele alınmış ve Türk destanları dönemleri, konuları ve hacimlerine göre olmak üzere üçe ayrılmıştır. Dönemlerine göre Türk destanları, İslâmiyet’ten önceki döneme ait olan “Altay Destanları, Saka Destanları, Hun-Oğuz Destanı, Göktürk Destanları, Siyenpi Destanı, Uygur Destanları ve Mani Dininin Kabulü” başlıklarında toplanmış; İslâmî dönemde meydana gelenler ise İslâmiyet’in kabulünü, yayılışını ve bu yolda gösterilen kerametleri anlatan menâkıbnâme özelliği gösteren Satuk Buğra Han, Battalnâme, Dânişmendnâme, Saltuknâme şeklinde sıralanmış, burada İslâmî dönemde yer almasına karşılık dinî bir özellik taşımayan Köroğlu’ndan da bahsedilmiştir. Konularına göre Türk destanları millî destanlar, dinî destanlar, kahramanlık destanları, halk destanları olmak üzere dörde ayrılmış; hacimlerine göre Türk destanları başlığında ise destanlar uzunluk-kısalıklarına göre değerlendirilmiştir. Bu sınıflandırmanın ardından Fuad Köprülü, Pertev Naili Boratav ve Özkul Çobanoğlu’nun tasnif çalışmalarının da verilmesi konuyla ilgili çeşitli görüşlerin bir arada okuyucuya sunulması açısından faydalıdır. Çalışmanın bu kısmında Türk destanlarında dil, şekil ve üslûp; destan anlatıcısı ve dinleyiciler; Türk destanlarındaki eski Türk inançlarının izleri; Türk destan parçalarındaki başlıca tipler ve tip özellikleri; ayrıca başlıca Türk destan motifleri üzerinde de durulmuştur.
İkinci bölümün “İslâmî Renge Bürünmüş Destan ve Hikâyeler” başlıklı kısmında ise Manas Destanı ile Dede Korkut Hikâyeleri’ne yer verilmiştir. Burada öncelikle Kırgızların manzum kahramanlık destanı olan Manas’ın çeşitli rivayetleri hakkında bilgi verilmiş, ardından sıralanan beş rivayet arasındaki farklılıklara değinilmiştir. Manas Destanı’nın bölümleri ve kişileri ele alındıktan sonra da her ne kadar İslâmiyet’in kabul edilmesi, yayılması ve onun uğruna yapılan savaşlar etrafında oluşmasına rağmen eski Türk inançlarından biri olan Şamanizm’in destan üzerindeki izleri tespit edilmiştir. Manas’ta destan geleneği etkisi, başlıca destan motifleri, sosyal yapı, dil ve üslûp özellikleriyle beraber Manas Destanı her yönüyle ele alınıp incelenmiştir.
Türk edebiyatının en önemli ürünlerinden biri olan Dede Korkut Hikâyeleri ise, bilindiği üzere Oğuz boyları arasında geçen 12 destansı hikâyeden oluşmaktadır. Burada Artun, Dede Korkut Hikâyeleri’nin şimdiye kadar tespit edilmiş iki nüshası olan Dresden ve Vatikan nüshalarını tanıtmış, hikâyelerin yazarı ve yazılış tarihinden, söz konusu iki nüsha üzerinde yapılan çalışmalardan bahsetmiş; Oğuzlar’ın iç ve dış mücadelelerinden, doğaüstü varlıklar ve aşk serüvenlerinden oluşan hikâyeleri konuları bakımından incelemiştir. Hikâyelerdeki bilge, alp ve kadın tiplerine değindikten sonra olayların geçtiği mekân ve zaman konusunu ele almış, ayrıca hikâyelerdeki sosyal yapı, hikâyelerin dili ve üslûbu, nazım-nesir yönünden anlatım özellikleri konusunda da açıklayıcı bilgiler vermiştir.
Kitabın “Anlatım Türleri” başlığını taşıyan üçüncü bölümünde ise efsane, masal, halk hikâyeleri ve fıkra türlerine yer verilmiştir. Değişik çevre ve zaman içinde gelişen insan düşüncesinin, dış dünyaya karşı üstünlük sağlama isteğine bağlı olarak şekillendirdiği bazı kavramları, olayları sergileyerek sözlü gelenekte yaşayan anlatım türlerini oluşturduğunu belirten Artun, burada öncelikle efsane türü üzerinde durmuş; efsanenin özellikleri; oluşması ve oluşum kuralları; sınıflandırılması; konuları ve amacı; efsanelerde yapı, dil ve anlatım özellikleri; efsanelerin mit, destan, masal, halk hikâyesi, memorat ve menkıbe türüyle ilişkisi hakkında bilgi verdikten sonra efsanelerde geçen motifleri ele almıştır.
Halkın beğeni süzgecinden geçerek oluşmuş bir diğer sözlü anlatım türü de masallardır. Erman Artun’un kitabında masalın tanımı yapıldıktan sonra masallarda işlenen konu; masalı oluşturan bilinç; masal anlatma geleneği; masalların kaynağı; masal üzerine çalışanlar ve masalların sınıflandırılması; motif yapısı; masallarda yapı ve anlatım; masal olaylarının geçtiği zaman ve mekân, masallardaki tipler; masalın tür olarak önemi; masallarda toplum yaşantısından izler; masalın halk hikâyesi, efsane, destan gibi türlerle benzeyen ya da ayrılan yönleri; çıkış kaynaklarına göre masallar üzerinde durulmuştur.
Destanlarla modern roman arasındaki geçiş döneminde ortaya çıkan halk hikâyeleri de kitapta ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Türk edebiyatındaki halk hikâyesinin yeri konusuna değinen Artun, klâsik edebiyatta hikâyecilik geleneğinden söz ettikten sonra realist halk hikâyeleri hakkında bilgi vermiştir. Halk hikâyelerinin tasnif çalışmalarının da bir bütün halinde yer aldığı kitapta, hikâyecilik geleneğinde anlatıcılar; halk hikâyelerinin konularının kaynakları; konuların eskiliği ve yeniliği; halk hikâyelerinin kültürle bağlantısı; halk hikâyelerinde kişiler, mekân ve zaman; halk hikâyelerinde motifler; şekil ve üslûp özellikleri; halk hikâyelerinin masal, destan, roman ve halk şiiri ile ilişkisi gibi konulara da yer verilmiştir.
Anlatım türleri bölümünde ele alınan son konu, geniş bir coğrafî alanda oluşan yüzlerce yıldan beri sözlü gelenekte yaşayan fıkralardır. Tarihî seyir içerisinde fıkra türünü tanıtan Artun, fıkraların yapısı, fıkralarda kişiler, olayların geçtiği zaman ve mekân, fıkraların sınıflandırılması, konuları, fıkra tiplerinin değişmesi, fıkraların dili, diğer türlerle ilişkisi ve belli başlı fıkra tipleri üzerinde durmuştur.
Dördüncü bölümde “Türk Seyirlik Oyunları” ele alınıp incelenmiştir. Oyun ve dans kavramlarını açıklayarak bunların tarihsel gelişimini özetleyerek konuya giriş yapan Artun, dinsel oyun ve dernek danslarından “taziye”, “sema” ve samah (semah)” üzerinde durmuştur. Daha sonra tiyatronun kökeni ve kaynakları konusunu açıklığa kavuşturmuş, geleneksel Türk tiyatrosunun (halk tiyatrosunun) gelişimini, türlerini ele alarak halk tiyatrosunun “kukla, karagöz, ortaoyunu, meddah, hokkabazlık, tuluat” gibi türlerini adı, tarihçesi, malzeme ve tekniği, karakterleri, içeriği, bölümleri, dil ve üslûp özellikleri vb. yönlerden ele alıp incelemiştir. Burada Anadolu’nun zengin kültür yapısı içinde köylerde yılın belirli günlerinde oynanan köy seyirlik oyunları da, tarihçesi, işlevi, oynanma zamanı, oynanma nedenleri, içeriği, teknik özellikleri ve kişileri bakımından değerlendirmeye alınmıştır.
Dördüncü bölümün sonunda teknolojik gelişmelere bağlı olarak sosyo-kültürel hayatta meydana gelen değişimlerin, geleneksel değerlerimizi olumsuz yönde etkilediğine dikkati çeken Erman Artun, günümüzde toplumsal gelişim ve değişime uyum sağlayabilen bireylerin yetiştirilmesinde, bireylere kazandırılması gereken temel becerilerin yanı sıra ulusal değerlerin ve ulusal kültürün korunmasının gerekliliğine de işaret etmektedir.
Sözlü gelenekte yaşayan söz konusu ulusal değerlerimizden örnekler ise kitabın beşinci bölümünde “Türk Halk Edebiyatı Nesri Metinlerinden Örnekler” başlığı altında verilmiştir. Bu bölümde 16 destan örneği, 20 efsane, 2 Dede Korkut Hikâyesi, 7 masal, 2 halk hikâyesi, 42 fıkra, 5 meddah hikâyesi, 1 Karagöz oyunu,1 orta oyunu, 8 köy seyirlik oyunu örneği verilerek, inceleme bölümlerinde yer alan türlerin daha iyi tanıtılmasına katkı sağlanmış, ayrıca okuyucunun zahmetsizce ilgili metin örneklerini bir arada bulabilmesine olanak tanınmıştır.
Kitap, konuyla ilgili kapsamlı bir kaynakça ile kullanımı işlevsel hale getiren dizin kısımlarıyla son bulmaktadır.
Çukurova Üniversitesi öğretim üyesi olan Prof. Dr. Erman Artun, uzun yılların akademik deneyimi ve bilgi birikimiyle yazdığı “Anonim Türk Halk Edebiyatı Nesri” adlı kitabıyla Türk halk edebiyatı alanında özgün ve son derece yararlı bir çalışma ortaya koymuştur. Anonim Türk halk edebiyatı türlerini tarihî seyir içerisinde kapsamlı bir şekilde ele alıp inceleyen ve örnekleriyle beraber bir arada veren bu çalışmanın, önümüzdeki dönemlerde anonim Türk halk edebiyatı nesri konusunda nitelikli bir başvuru kaynağı olacağını düşünüyoruz.