Anadolu’nun günümüzdeki evrensel değerler taşıyan özgün kültür yapısının oluşmasında Türkler ana etken olmuştur. Anadolu pek çok küçük kültürel çevreyi ve onların kültürel yapılarını içinde barındırmıştır. Bu kültür zenginliğini kesin çizgilerle birbirinden ayırmak mümkün değildir. Anadolu coğrafyasında iç içe yaşayan bu kültür zenginliği pek az ulusa nasip olmuştur. Bu bir kültür mozaiği değildir; yurt tutulan Anadolu coğrafyasında kültürlerin yarattığı alaşım; yeni bir Anadolu kültürüdür (Artun,1996:18).
Kültür mirası, insanlığın ortak mirasıdır. Her millet hatta her uygarlık dil, kültür, tarih mirasıyla dünyada yerini alır. Bireylerin kökleşmesi ve toplumsallaşması, bu mirasın içinde gerçekleşir. Kültür mirasları geçmişin tanıklarıdır, bu yönleriyle geleceğin şekillenmesinde etkendir. Halk kültürü ürünleri halk arasında mayalandığı için, halkın kültür yapısını ve dokusunu ortaya koyarlar. Halk kültürü toplumsal yaşamda birlikteliği pekiştirici, dayanışmayı arttırıcı özelliklerini sürdürerek bir işlev üslenir, halkın kendi kültürüyle yabancılaşmasını önler. Halk kültürü ürünlerinin halkın ortak duygu ve düşüncelerini dile getirmeleri bakımından Türk kültürünün korunmasında, yaşatılmasında önemli işlevleri vardır. Halk kültürü, uygarlıkların yaratıcısı olan insanların kimlik ve kişiliğinin temel belirleyicisidir (Günay,1999:24).
Halk kültürünün küreselleşme etkisiyle halkla bağları zayıflamağa başlamış ve kendi kaynaklarının yanı sıra yabancı kaynaklarla beslenmeğe başlamıştır. Halk kültürü, kültür varlığının önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Halk kültürü, toplumsal ve kültürel birlik oluşturan ortak ve kültürel özellikleri bulunan toplulukların ürünleridir. Halk kültürü toplumun sosyo-ekonomik dinamiklerini ortaya çıkarmakta, milletin kültür birliğini sağlamaktadır. Milletleri diğer milletlerden ayıran kültürel özelliklerin esası halk kültürüdür.
Türkiye hızlı bir kültürel değişim ve gelişim süreci yaşamaktadır. Yaşanılan son elli yılda, çağlar boyu süren kültür ikiliği hızla ortadan kalkmaktadır. Bugün köylü ve çiftçi toplumdan kentli ve sanayileşmiş topluma geçmekteyiz. Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçen toplumumuz, bu gün artık bilgi ve iletişim toplumuna geçiş aşamasındadır. Sanayi ve tarımın gelişmesi, ulaşım ve teknolojinin getirdiği yenilikler, iletişim halk kültürünü etkilemektedir. Halkın yarısı artık aydınla aynı kültür çevresini paylaşmaktadır. Köyde kalanlar da ulaşım ve iletişim araçlarıyla kent kültürüne bağlanmışlardır. Yeni kültürleşme ve toprağa bağlı ekonomiden sanayi toplumuna geçiş sürecinde yöre insanının sosyo-ekonomik konumu değişmeye başlamıştır.
Göçler nedeniyle çeşitli kültürler büyük şehirlere taşınmıştır. Köy kültür çevresiyle şehir kültür çevresi iç içe yaşamağa başlamıştır. Farklı geleneklerin bir arada yaşaması halk kültürüne yeni bir boyut getirmiştir (Artun, 1996:11-25). Göçle gelenler kentlileşme sürecini yaşamaktadır. Doku kaynaşması henüz tamamlanamamıştır. Toplumsal ve kültürel değişiklikler halk kültürü ürünlerinin değişip yeniden şekillenmesine neden olurlar.
Günümüzde halk kültürü ürünleri kitle iletişim araçlarıyla yayılmağa başlamıştır. Bu bir noktada teknolojinin sözlü geleneğin işlevini üstlenmesidir. Günümüzde halk kültürü yeni ortamlara, yeni şartlara uyum göstermeğe, gelenek dışı düşüncelerle beslenmeğe başlamıştır. Halk kültürü sözlü, yazılı kültür ortamlarının yanı sıra elektronik kültür ortamlarında yayılır hale gelmiştir. Gelenek sosyo- kültürel yapı içinde ancak yeni işlevler kazanarak var olan işlevlerini koruyarak yaşayabilir.
Bilgi patlaması, bilimsel ve teknolojik alanda kaydedilen hızlı değişme ve gelişmeler nedeniyle, günümüz bir bilim ve teknoloji dünyası ve “bilişim” dönemi olarak kabul edilmektedir. Ekonomik ve teknik olguların belirlenmesi sonucunda neredeyse uluslar arasındaki sınırlar kaybolmuş, bilgiye ulaşmanın yanı sıra halk kültürünü etkileyebilecek olumsuz olgulara ulaşmak kolay hale gelmiştir. Bireylerin iletişim ve etkileşim gereksinmeleri boyut değiştirmiş geleneksel değerler hızla kaybolmağa başlamıştır
Dünyanın her toplumundaki bireyler kendi özgün kültürlerinde bulamadıkları ve göremedikleri birey olma keyfini dünya kültüründe bulmakta ve kendilerini bu kültürle özdeşleştirmektedir. TV, internet, uydu aracılığıyla bütün dünyaya her konuda anında seslenme olanağı bulundu. Küreselleşme, biri siyasal, biri ekonomik, biri de kültürel olarak üç boyutu olan bir kavramdır. Küreselleşmenin kültürel ayağı, birbirinden farklı, hatta biri ötekine zıt iki ayrı sonuca işaret eder. Birinci sonuç "mikro milliyetçilik" biçiminde ortaya çıkmıştır. Küreselleşme, en küçük bir kültürel farklılığı bile vurgulayarak, elektronik medya aracılığı ile bunu tüm dünya kamuoyunun dikkatine sunan, ayrıca siyasal açıdan, kültürel farklılıkların korunması ilkesini demokratik hak ve özgürlükler alanının ayrılmaz bir parçası olarak gören bir anlayışı yaygınlaştırmaktadır. Küreselleşmenin kültürel ayağının ikinci sonucu, özellikle tüketici davranışını etkileyerek, dünya çapında kültürel bir örnekliğin önünü açmış olmasıdır. Küreselleşme bir süreç, bir olgudur. İyiliği ya da kötülüğü belki tartışılabilir ama, kaçınılmazlığı ortadadır. Bu çerçevede, bütün dünyayı etkileyen bu oluşumun sonuçlarını iyi kestirmek ve ona göre davranmak çağdaşlığın ve güncelliğin bir gerekliliği olarak ortaya çıkmaktadır (Kongar,1997:3).
Her şeyden önce bilmemiz gereken nokta, küreselleşmenin karşı konulmazlığıdır. Küreselleşme ile başa çıkmak için hedefe doğru, amacı gözden kaçırmadan gitmelidir. Küreselleşme karşısında savunulacak olan hedef nedir? Bireylerin kültürel kimlikleri, onlar üzerinde bağlayıcı olduğu oranda bireysel özgürlükleri sınırlandırmakta, ama aynı ölçüde bir kimlik kartı işlevini de yerine getirmektedir. Kültürel kimlik ile bireysel özgürlük arasında, bireyin tutum ve davranışlarının farklılıklarına izin verilen bir alan olmalıdır. Dayatmacı bir kültürel kimlik anlayışıyla, bireyin "bireysel özgürlükler alanı" önemli ölçüde sınırlandırılmış olur. Bu durumda birey, salt kültürel kimlik doğrultusunda hareket edeceğinden diğer kültürel kimliklerle etkileşimi olumsuz olacaktır. Kültürel kimliği savunan birey, aynı toplum içinde yaşadığı öteki kimlik sahiplerine de hoşgörü ile bakma eğilimindedir. Çözüm; farklılıkları zenginleştirerek bütünlüğü korumaktır (Kongar,1997:5).
Güney Anadolu halk kültürünün coğrafi konumu ve tarihsel bağlarıyla kendine özgü bir durumu vardır. Güney Anadolu Bölgesi tarih boyunca göçlerin, çeşitli kültürlerin, savaşların, ticaret yollarının üzerinde otuzun üstünde devletin kurulduğu bir yerdir. Halk kültürü ürünleriyle yaşadıkları yöre arasında bir bağ vardır. Bu ürünlerin şekillenmesinde tarihi ve kültürel mirasın önemli bir rolü vardır.
Osmanlı toprak hukuku çerçevesinde aşiretlerin bugün yaşadıkları topraklar “yurtluk”, “ocaklık” olarak verilmiştir. Tanzimat fermanıyla yürürlüğe giren 1858 tarihli “Arazi Kararnamesi” ile bölgede özel mülkiyete dayalı arazi alış verişleri başlamıştır. Cumhuriyet tarihinde bölgenin toplum yapısında meydana gelen en önemli değişme ata soyuna dayalı göçer aşiret yapılanmasının köylülüğe ve kentliliğe dönüşmesidir.
Çeşitli kültürlerin kesiştiği bölgede olması, stratejik değeri kadar işlek bir ticaret ve bağlantı noktasında bulunması nedeniyle bölge önemini her dönemde korumuştur. Bu nedenle zengin bir tarih ve kültür birikimi vardır. Güney Anadolu Bölgesi tarih boyunca farklı toplumları ve dinleri barındıran bir bölge olmuştur.
Cumhuriyet döneminde sınırların çizilmesi ve demiryollarının geçmesi Güney Anadolu Bölgesindeki aşiretlerin yerleşik yaşama geçmelerini hızlandırır. Bölge köyleşme ve kentleşme süreciyle hızlı dönüşümler dönemini yaşamağa başlamıştır. GAP uygulamaları çerçevesinde gerçekleşmeğe başlayan sulama ve kalkınma projeleriyle bu dönüşüm daha hızlanmıştır.
Güney Anadolu halk kültürü çağlar boyu önemini korumuş, değişen zaman ve koşullar gereği değişimden etkilenmiştir. Gelenek, sosyo-kültürel yapı içinde ancak yeni işlevler kazanarak varolan işlevlerini koruyarak yaşayabilir. Kültürel değişim ve gelişimle yozlaşma farklı olgulardır. Halk kültürü göçlerle doğal ortamından ayrılmış, geleneği besleyen sözlü gelenek de zayıflamıştır.
Her toplumun kendine özgü bir yerleşim, doğa ilişkileri üretim-tüketim biçimi bulunmaktadır. Halk kültürü ürünleri bir anda ortaya çıkmazlar. Oluşum nedenleri geçmişte yatmaktadır. Güney Anadolu Bölgesi yakın zamana kadar kapalı toplum yapısına sahipti. Bu yörede gelenek, görenek, örf ve adetlerin korunduğunu görüyoruz. Gelenekler içinde bulundukları çevrenin sosyo-ekonomik durumuna göre davranış kalıpları geliştirirler. GAP bölgesinde ulaşım ve teknolojinin getirdiği yenilikler yerel kültürü etkilemiştir. Güney Anadolu Bölgesi çizgileriyle geçiş halindeki bir toplumun genel özelliklerini taşımaktadır.
GAP yöresiyle ilgili olarak çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. Bir çoğu basılmadığı için bilinmemektedir. Çukurova Üniversitesinde öğrencilerime yaptırttığım halk kültürü araştırmaları tezlerini yöreyle ilgili çalışmalara katkı sağlaması amacıyla sunuyorum
1) Fatma Sezgin, “Kısaslı Aşıklarda Aşıklık Geleneği ve İncelemesi” Danışman: Prof. Dr. Erman Artun, 1998, 528 s. (Yüksek lisans tezi )
(Kısas’ta âşıklık geleneği, Kısaslı aşıklar ve şiirlerinden örnekler)
Fatma Sezgin, “Diyarbakır Çermik Masalları Araştırması” Danışman: Erman Artun, 1994, 300 s.
( Çermik Masalları İncelemesi ve 40 Çermik masalı metni)
Abuzer Kabak, “Kahta Yöresi Masalları İncelemesi”, Danışman: Prof. Dr. Erman Artun, 2000, 126 s.
(Kahta Masalları İncelemesi ve Kahta masalları metinleri)
Bilge Ballı, “Şırnak / Cizre Folklor İncelemesi”, Danışman: Prof. Dr. Erman Artun,2001,70 s.
Cizre halk kültürü, bayramlar, törenler, kutlamalar, hayatın geçiş dönemleri, halk bilgisi, halk inanışları, maddi kültür, halk mutfağı, anonim edebiyat vd.).
Sonuç: Dünya küreselleşme sürecine girmiştir. Küreselleşmeyle, farklı kültürlerden insanları bir araya getirecek ortak bir paydaya doğru gidiş başlamıştır. Bu da halk kültürleri için tehlike çanlarının çalınmasıdır, ancak küreselleşme olgusu kültürel değişim ve gelişime bağlı halk kültürünün doğal akışını hızlandırıp aşındırmağa başlamıştır.
Bu hızlı değişim ve gelişim beraberinde ne yapmalıyız sorusunu da getirmektedir. Milli kültürün biçimlenmesinde, halk kültürünün önemi büyüktür. Türk halk kültürünü ülkeye ve dünyaya tanıtma çalışmaları kültür politikaları doğrultusunda yapılmalıdır. Kültür politikaları, günümüz ve geleceğin kültür yapısının belirlenmesinde kültürel mirasın korunması ve tanıtılmasında etkin rol oynar.
Küreselleşmeyle ulusal değerlerin, ulusal kültürün korunması gerekliliği kendini göstermeğe başlamıştır. Küreselleşme karşısında büyük bir tehlike içinde olan halk kültürü derleme ve araştırma politikalarının tekrar gözden geçirilmesi, programların yeniden geliştirilmesi ve yapılanması gerçeğini gündeme getirmiştir.
Halk kültürü ürünleri küreselleşmeyle birlikte hızla değişmeye, hatta yok olmağa başlamıştır. Halk kültürü mirası olan bu ürünlerin yeni kuşaklara aktarılması zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Halk kültürü ve halk edebiyatı ürünleri Türk ruhunun ve dünyaya bakışının en çok yansıtıldığı ürünlerdir.
Güney Anadolu Bölgesindeki kültürel değişim gereği yaşama biçiminin değişmesi pek çok eski gelenek ve görenekleri de değişime uğratmaktadır. Farklı yörelerimizde geleneksel nitelikleriyle üretilmekte olan halk kültürü ürünlerini, bunlara bağlı inanç, davranış ve değer yargılarının değişmesiyle bulamayacağız. Bugün geç kalmış sayılmayız. Toplumumuz her ne kadar hızlı bir kültürel değişimle karşı karşıya kalsa da eski ile yeni iç içe yaşamaktadır. Anadolu kültürünün otantik örneklerinin uzmanlar tarafından belirlenip halk kültürü müzelerinde saklanıp gelecek kuşaklara aktarılması zaman kaybetmeden hayata geçirilmesi gereken bir görevdir ( Artun, 2000:163).
Bu hızlı değişim ve gelişim beraberinde ne yapmalıyız sorusunu da getirmektedir. Milli kültürün biçimlenmesinde, halk kültürünün önemi büyüktür. Türk halk kültürünü ülkeye ve dünyaya tanıtma çalışmaları kültür politikaları doğrultusunda yapılmalıdır. Kültür politikaları, günümüz ve geleceğin kültür yapısının belirlenmesinde kültürel mirasın korunması ve tanıtılmasında etkin rol oynar.
Gençler günümüzde, hızına ulaşılamayan iletişim ve bilgi çağında bir tür kültürel şokla karşı karşıyadır. Onları koruyup kollamak çağa hazırlamakla olur. Gençlerimizi, milletimizin kültürel kişilik ve kimliğini geliştirme amaçları doğrultusunda belirlenmiş sağlıklı politikalarla bilgilendirmeliyiz. Ancak bu yolla gençler yabancı kültürle baş edip evrensel kültürde yerlerini alabilirler.
Güney Anadolu Bölgesinin kültür ve sanat ürünleri derlenip araştırılmalıdır. 2000 li yıllarda Güney Anadolu gibi önemli kültürlerin oluştuğu binlerce yıllık kültür mirasının hızlı yok oluşu Türkiye kültür tarihi için geri dönülmez yanlışlıktır. Kültürel miraslarına sahip çıkmayan toplumlar kimliksiz bir toplum olmağa adaydırlar. Küreselleşen dünyada ayakta kalmanın tek yolu uygarlığa uymak onu yakalamak kadar tarihi ve kültürel mirasına sahip çıkmaktan da geçer.
Güney Anadolu halk kültürünü derleyip araştırmak için yapılan bireysel gayretler, yerel kurum ve kuruluşların çalışmaları desteklenmelidir. Belirlenecek ortak yöntemlerle halk kültürü ürünleri derlenip araştırılmalıdır. Sorunlar, çözümler nelerdir? Küreselleşme olgusu karşısında Güney Anadolu halk kültürünü en az kayıpla kültür mirası olarak gelecek kuşaklara nasıl aktarırız sorusuna cevap aranmalıdır. Gençlerimize milli kültürün tarihi ve kültürel bir miras olduğu, milli kültür donanımı olmadan evrensel kültürde yer alınamayacağı bilinci verilmelidir. Anadolu insanı küreselleşme karşısında kültürünü koruyacak deneyim birikimine ve sağduyuya sahiptir.
Özetlemek gerekirse neler yapılmalı sorusunun cevaplarını şöylece sıralayabiliriz.
Yurt içinde ve yurt dışında bölgenin tarih ve kültürüyle ilgili yapılan çalışmalar belirlenmelidir.
Üniversitelerde yapılan tezler belirlenip bir kopyaları kurulacak GAP Tarih ve Kültür Araştırmaları Merkezinde toplanmalıdır. Ayrıca bölge ile ilgili araştırmalar arşivlenip araştırmacılara açılmalıdır.
Bu çalışmaların yapılması aşamasında Tarih Kurumu, HAGEM, Üniversiteler vd. kurum ve kuruluşlardan yardım alınmalıdır.
Bölge araştırmalarına yönelik sempozyumların düzenlenmesi gereklidir.
Üniversiteler ve belediyeler bünyesinde konservatuvarlar kurulmalıdır.
KAYNAKÇA
Artun (Erman), 1996, Günümüzde Adana Aşıklık Geleneği ve Aşık Feymani, Adana, Hakan Ofset.
Artun (Erman), 1998, “Günümüzde Yeniden Yapılanan Aşıklık Geleneğinin Sosyo-Kültürel Boyutu” I. Emlek Yöresi ve Çevre Halk Ozanları Sempozyumu Bildirileri, Ankara, Kuloğlu Mat.
Artun (Erman),2000, “Halk Kültürü ve Folklorun Türk Kültüründeki Yerine Kültürel Değişim ve Gelişim Açısından Bakış” Adana Halk Kültürü Araştırmaları 1, Adana, Epsilon Ofset
Erden (Attila), 1998, Anadolu Giysi Kültürü, Ankara, Dumat Ofset.
Erginer (Gürbüz), 1997, Kurbanın Kökenleri ve Anadolu’da Kanlı Kurban Törenleri, İstanbul.
Günay (Umay), 1987, “Folklor Nedir”, Türk Folklor Araştırmaları, Ankara.
Kongar (Emre) 1997, Küreselleşme ve Kültürel Farklılıklar Çerçevesinde Ulusal Kültür, Kaynak: eylem.com/wkrekult.htm.
Kongar (Emre),1997,Küresel: Kültür, Kaynak:eylem.com /kurekult.htm
Tural (Sadık), 1994, Kültürel Kimlik Üzerine Düşünceler, Ankara.
Yıldırım (Dursun), “Sözlü Kültür ve Folklor ve Folklor Kavramı Üzerine Düşünceler”, Türk Bitiği, Ankara, Akçağ Yayınları.