ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ 

Anasayfa | Makale Bilgi Sistemi | Konu Dizini Yazarlar DiziniKaynaklar Dizini | Makale-Yazar Listesi |  Makale Sayısı-Tarih Listesi | Güncel Türkoloji Kaynakçası

MAKALELER

Atatürk Araştırmaları || Çukurova Araştırmaları || Halkbilim || Dilbilim || Halk Edebiyatı || Yeni Türk Dili || Eski Türk Dili
Yeni Türk Edebiyatı || Eski Türk Edebiyatı || Dil Sorunları || Genel || Tiyatro || Çağdaş Türk Lehçeleri

 

İLETİŞİM ÇAĞINDA AŞIKLIK GELENEĞİNİN  GELECEĞİ 
Prof. Dr. Erman Artun

            Türkler dünya coğrafyası üzerinde sık sık yurt değiştirerek çok geniş bir alana yayılmışlar , pek çok kültür ve dinin etkisi altında kalarak farklı uygarlıklar yaşamışlardır.  Bunun sonucunda Orta Asya’dan günümüze değişen gelişen ,geleneğe bağlı bir edebiyatımız olmuştur(Günay  1992:3-4). 

            Türk kültürü; Türklerin göçüp yerleştikleri devlet kurup egemen oldukları bütün ülkeleri kapsar. Dokuz yüz yıl önce Anadolu’ya akıp gelen insan dalgaları Türk diliyle birlikte kendilerine özgü inanışlarını, törelerini, geleneklerini sanatlarını da beraberlerinde getirdiler. Bunlardan bazıları aynen saklanmış, bazıları da Anadolu kültüründe yeni bir oluşumla yeniden şekillenmiştir. Türk kültürü tarih sürecinde kendine miras kalan kültürleri sentez yaparak onlara kendi ulusal damgasını vurmuştur. 

            Anadolu geçmiş zaman içinde çok sayıda kültürün doğurganlığını yapmış topluluklara yurt olmuştur. Bu kültürel miras Anadolu’ya gelen topluluklara aktarılmıştır. Bu kültür alış verişi sonunda kültür sürekli bir bireşimin ürünü olarak değişimini sürdürmüştür (Erginer 1997:137).Böylece günümüzde Anadolu’nun sosyo-kültürel yapılaşması ortaya çıkmıştır.  

            Kültür kaynaklarının, Orta Asya’dan Anadolu’ya çağlar boyu süren bir zaman süreci içinde, halk şiir geleneğini şekillendirici bir etkisi vardır. Sosyal yapı ait olduğu toplumun kültür ögeleriyle biçimlenir. Kültür her toplumsal ögede yansımasını bulan dokudur(Turan 1990:13). Kültürleşme adı verilen evrensel süreçte kültür varlıkları, yeniyi alarak değişir, gelişir(Güvenç 1993:138). 

Türklerin İslamiyet’i kabul etmelerinden sonra edebi şekiller yeni İslami renge bürünerek varlıklarını sürdürmüşlerdir. Yeni kültür gereği mitlerle örülü destan şiirleri   İslami ögelerle dolu şiirlere dönüşmüştür (Dizdaroğlu 1969:9-18). Bu ürünlerin oluşmasında ve şekillenmesinde tarihi ve kültürel mirasın önemli bir rolü vardır. Her edebi gelenek belli bir kültür birikimi dünya görüşü ve inanç sisteminin , yaşama biçiminin sanatçılar tarafından özümlenip , yorumlanmasıyla özgün anlatımlara kavuşur. Anadolu halk edebiyatı ,ozan-baksı geleneğinin geniş anlamda değişen zaman, zemin , inanç sistemi ,dünya görüşü ve yaşama biçiminin değişmesiyle oluşmuştur(Günay 1998: 101-104). 

Ozan-Baksı veya destan geleneği diye adlandırabileceğimiz İslamiyet öncesi halk edebiyatı geleneği Anadolu’da İslamiyet ve Osmanlı kültür potasında şekillenmiştir. Bu gelenek yeni coğrafyada yeni bir bakışa hayat anlayışı ve zevkine cevap verecek bir biçim ve öz kazanmıştır. Tasavvuf diğer edebiyatları olduğu gibi  Anadolu’da oluşan Âşık edebiyatını da şekillendiren bir yol, bir yaşama biçimi olmuştur. Anadolu’da ozan –baksı geleneği yerini yeni kültürde oluşan yeni bir sanatçı tipine ve bu kültürün beğenisine cevap verecek Âşık edebiyatı olarak adlandırılan bir geleneğe bırakmıştır(Artun 1996:14).  

Ozan-baksı geleneği Anadolu’da aşık edebiyatı başlayana kadar sürmüştür. Âşık edebiyatının ilk örnekleri hakkında kesin bilgi yoktur. Elimize ulaşan en eski örnekler, olgunlaşmış ürünlerdir. Anadolu’da oluşan Alevi-Bektaşi edebiyatında tasavvuf düşüncesinin yanı sıra İslamiyet öncesi inanç sistemlerinin kuvvetli izleri görülür. 

Türk kültürü yeni yurt edinilen Anadolu’da yeni bir kültürel kimlik kazanıp şekillenirken edebiyat da yeniden yapılanmağa başlamıştır. Milli öze bağlı epik şiirler yazan ozanın yerini İslami öze bağlı lirik şiirler yazan aşık aldı. Âşık şiiri Osmanlı toplumunun Anadolu’daki köklü kültür ve yapı değişikliğine uğraması sonucu oluşmuştur. Büyük şehirlerin çevresinde oluşan  üst kültür yeni bir yaşama biçimi oluşturmuştur. Anadolu’da İslami kültür etkisiyle Orta Asya Türk kültüründen farklı fakat, üst kültürü de yakalayamayan bir kültür oluşmuştur. Osmanlı kültürünün merkezi olan İstanbul’da aşık edebiyatı, klasik müzikten de ögeler almış, klasik Türk müziği makamları ve aruzlu şekiller geleneğe girmiştir. Edebiyat, tarihi dönemler içinde ihtiyaca göre şekillenmiş, kabul görmüş ve sürekli değişmiştir(Günay 1987:23-31).

Anadolu’da bir kültür senteziyle oluşan Türk edebiyatı; Divan edebiyatı, Âşık edebiyatı, Tekke edebiyatı ve Anonim halk  edebiyatı  gibi disiplinlere ayrılmalarına rağmen aynı kültür kaynaklarından besleniyordu. Bunlar İslami kaynaklar , Arap, Fars, Hint edebiyatlarından aktarılan çeşitli eserler ve bunlara ek olarak yerli ve milli malzemeydi. Bu ortak malzemenin edebiyata yansıyış biçimi Anadolu’da farklı edebiyat disiplinlerinin doğmasına neden oldu. Fakat sanatçıların hayatı algılayışları çok farklı değildir (Artun 1996:14). 

Anadolu’da 16.yüzyılda ilk örneklerini vermeğe başlayan Âşık edebiyatı geniş halk kitlelerine seslenmeğe başlar. Her yörenin kültür ve beğenisiyle oluşan Âşık edebiyatı diğer kaynakların yanı sıra anonim ürünlerle de beslenir. Anadolu halkının dünya görüşünün yanı sıra estetik modelleri de aşık şiirinde temsil edilir. Kültür çevresi değiştikçe yeni etkileşimler aşık şiirine kademe kademe yansır. Âşık şiiri sözlüdür, sözlü geleneğin pek çok özelliğini taşır. Anadolu’da aşıklar  toplumsal tarihsel olgular karşısında epik diye niteleyebileceğimiz, bireysel olgu ve durumlar karşısında lirik bir söyleyiş geliştirmişlerdir. 

17. Yüzyılda Osmanlı kültürü  ileri düzeye ulaşmıştır. Divan şiirinin çevresine yakın olan aşıklar da divan şiirinin etkileri görülmeğe başlamıştır.18.Yüzyılda divan şiirinin etkisi altında kalan aşıkların sayısı artmıştır. 19. Yüzyılda aşık şiiri divan şiirinin etkisine girerek halk zevkinden kopmağa başlamıştır. Tanzimat sonrası Türk toplumu hızlı değişim ve dönüşümlere uğramıştır. Yeni kültürle ortaya çıkan yaşama biçimi karşısında aşıklar da bocalamışlardır.  

Anadolu’da oluşan şekillenen ve gelenekselleşerek günümüze kadar gelen aşık şiiri ,Osmanlı döneminin sosyo- kültürel şartları içinde Türk kültürünün yurt tutulan Anadolu’da kök salıp boy atmasında önemli rol oynamıştır. Dış edebiyatların baskılarına rağmen milli özden kopmadan geniş kitlelerin beğenisini kazanıp bir gelenek olmuştur.  Âşık şiiri Türk kültürünün en önemli dinamiklerinden ve başlıca anlatım kaynaklarından biridir. Aşıkların şiirlerinden söylendiği dönemin estetik modelini, beğenilerini ahlak anlayışını insana topluma dünyaya bakışını vd. öğrenebiliriz. Aşıklar toplumu örnek değerler etrafında toplamaları yönüyle işlevseldir. Onlar kültürün oluşup kökleşip yayılmasında birer kültür gönüllüleridir. Âşık şiiri halk arasında mayalanmış, halkın kültür yapısını, dokusunu şekillendirmekte önemli rol oynamıştır. Toplum bilinciyle aşık şiiri iç içedir. Âşık, toplumun yaşamakta olduğu serüveni sorgulayıp anlamağa çalışarak Türk insanını her boyutuyla kavrayıp aydınlatma çabasıyla Türk kültürünün belirleyici dinamiklerinden birisi olmuştur. 

Aşıklar, karışık bir toplum yapısına sahip  Osmanlı döneminde, belli zümrelerin sanat zevkini karşılayan özel bir topluluktu. Yeni değişim ve gelişimi yakalayamayan aşıkların eski biçimde yaşayamayacakları bir gerçekti. Cumhuriyet sonrası köylü ile kentli arasındaki kültür ikiliği kalkmaktadır. Ulaşım ve iletişim araçları  kültür birliği sağlamıştır. Âşık şiiri büyük ölçüde sözle yaratılır olmaktan çıkmıştır. Saz eşliğinde doğmaca şiirler söyleyen aşık tipinin yerini yazan aşık tipi almağa başlamıştır. Âşık şiirinin yayılması artık çağdaş araçlarla oluyor.  

Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçen toplumumuz, bugün artık bilgi ve iletişim toplumuna geçiş aşamasındadır. Toplumlar arası haberleşme imkanlarının çok sınırlı olduğu, bir ülkeden diğerine hatta bir şehirden bir şehire ulaşmanın zor olduğu dönemlerde uygarlıklar ve kültürler arası ilişkiler elbette dar alanlarda kalacaktı. Genellikle komşu uygarlıkların ve kültürlerin birbirini etkilediği bu dönemlerin aksine günümüzde coğrafi bakımdan çok uzaktaki uygarlıklar ve kültürler hızlı bir etkileşme içindedir.  Tarım ve sanayinin gelişmesi ulaşım ve teknolojinin getirdiği yenilikler, iletişim halk kültürünü etkilemektedir.  

Yeni kültürleşme ve toprağa bağlı ekonomiden sanayi toplumuna geçiş sürecinde yöre insanının değişim ve gelişim karşısında sosyo-ekonomik konumu değişmiştir. Bu hızlı değişim ve gelişim geniş bir zaman boyutunda olmadığı için yeni yaşama biçimi bir bocalama yaratmıştır. Büyük şehirlere göçler nedeniyle çeşitli kültürler taşınmıştır. Köy kültür çevresiyle şehir kültür çevresi iç içe yaşamağa başlamıştır. Farklı geleneklerin bir arada yaşaması halk kültürüne yeni bir boyut getirmiştir(Artun 1996:11-25).  

Büyük şehirlerde şehir merkeziyle kenar semtler arasında iki ayrı kültür yaşamaktadır. Göçle gelenler kentlileşme sürecini yaşamaktadır. Doku kaynaşması henüz tamamlanamamıştır. Büyük şehirlerde tarım öncesi toplulukların ritüele dayalı düşünce yapısının kalıntılarını, tarım topluluklarının dini düşünce yapısını, sanayi toplumlarının laik düşünce yapısını iç içe buluyoruz. Toplumsal ve kültürel değişiklikler halk kültürü ürünlerinin değişip yeniden şekillenmesine neden olurlar.  

Günümüzde aşık şiiri kitle iletişim araçlarıyla yayılmağa başlamıştır. Bu bir noktada teknolojinin sözlü geleneğin işlevini üstlenmesidir. Teknoloji, geleneği yayan gezginci aşığın yerini alarak geleneğin dar çevrelerde sıkışıp kalmasını önleyerek yayılmasını sağlamıştır. Âşık şiiri yeni ortamlara, yeni şartlara uyum göstermeğe, gelenek dışı ögelerle beslenmeğe başlamıştır. Son yıllardaki köyden kente göç olgusu aşıkların doğal ortamını da etkilemiştir. Şehir kültürüyle beslenmeğe başlayan aşık şiiri de kaçınılmaz olarak değişime uğramıştır. Yeni bir olgu olarak ortaya çıkan şehirli aşık tipi, kentleşme sürecini yaşayan kesimler arasında şiir söylemeğe başlamıştır, artık o ne köylü ne de kentleşme sürecini tamamlayamadığı için şehirlidir. Aşıkların şehirdeki bu yaşama biçimleri sanatlarını da etkilemiştir. Artık onların seslendikleri kitle eski çevreleri değildir. Yeni insan tipinin sanatçısı da farklı olacaktır. 

Aşıklar günümüzde sazı, hece ölçüsünü ve aşık edebiyatı nazım biçimlerini koruyorlar. Âşık şiirinin beslenme kaynaklarının değişmesi , yeni çevrede, yeni insan tipinin beklentilerini karşılayacak bir yöne yönelmeğe başlamıştır. Somut sorunlar şiire konu olmağa başlamıştır. Hatta barış temi, insan sevgisi birlik kardeşlik konularına çağdaş aşıklardan daha duyarlıdırlar. Dar çevrelerin temsilcileri olan aşıklar uygarlığın köy yaşamına girmesi sonucu toplumun geneline açılarak halkın sanatçısı olma yolunu tuttu. Aşıklık geleneği çevresinden kopuş beraberinde bir çok sorunu da getirdi. Âşık şiirini doğal ortamından uzaklaşıp, halk kültürü kaynağından yeterli beslenemez oldu. Günümüzde geleneği öğrenemeyen, geleneği yaşamadan kulaktan dolma aşık şiiri bilgileriyle şiir söyleyen aşıklar ortaya çıktı. Âşık seslendiği kitlenin gerisinde kaldı. Sanatçı seslendiği kitlenin bir adım önünde olmak zorundadır. Âşık şiiri statik durağan bir gelenek değildir. Onun da değişime uğraması doğası gereğidir.  

İnsanları sosyal kılan birbirleriyle kurdukları iletişimdir. İnsanların yazı, matbaa ve elektronik gibi ses ve sözü mekana bağlayan teknolojiler kullanmaksızın yüz yüze ve sese dayanarak iletişim kurduğu ortama sözlü kültür ortamı adını veriyoruz. İletişim amacına yönelik bir araç aracılığıyla nakledilerek ve kaydedilerek icradan bağımsızlaştırılarak aktarımının sağlandığı kaydedilmiş icralara da kendi içinde yaratıldıkları yazılı kültür ortamı, elektronik kültür ortamı adını veriyoruz(Çobanoğlu 1996:182) 

Aşıklık geleneği ürünleri günümüzde sözlü, yazılı ve elektronik kültür ortamlarında üretilmekte kitlelerle buluşmaktadır. Aşıklık geleneği ve aşıklığa başlama değişime uğramıştır. Geleneği öğrenmek için çırak olup bir ustaya kapılanmanın yerini büyük şehirlerde saz ve bağlama kursları almıştır. Bu imkanı bulamayanlar   kaset dinleyerek, aşıkları ve onların usta malı şiirlerini taklit ederek örtülü bir çıraklık dönemi yaşamaktadırlar(Çobanoğlu 1999:251-252)  

             Aşıklık geleneğinin doğal ortamı dışında yazılı ve elektronik ortamın bütün olumsuzluğuna rağmen olumlu yönleri de vardır. Aşıklığa hevesli genç çıraklık dönemimde yalnızca ustasının bilgi dağarcığıyla sınırlı kalmayıp çeşitli yollarla pek çok yörenin yerel ezgilerine ulaşarak öğrenir, bu zenginliktir. Kaset çıkaran aşıklar hiç yüz yüze gelmedikleri dinleyici kitlelerine ulaşıyorlar, onlara doğal ortamının dışında  seslenebiliyorlar. Ayrıca aşıklığa başlamanın olmazsa olmaz şartı olan gelenekteki rüya görme ve bade içme motiflerinin yerini artık  kaset dinleyerek, klip seyrederek aşıklığa özenip aşıklığa başlama alıyor(Çobanoğlu 1999:251-252). Ayrıca aşıkların sanatçı kişiliğe geçtikleri geleneksel ortamın yerini elektronik ortam  almaktadır. 

Günümüzde aşıkların  çıraklık , yetişme dönemleri değişikliğe uğramıştır. Aşıklar artık aşık toplantıları yerine kaydedilmiş icralar aracılığıyla tanınıyorlar. Hatta mahlas almalarında ticari kaygıyla kasetçilerin önerileri öne çıkıyor. Bu gün katılalım katılmayalım aşıklık geleneği yeni bir değişim ve dönüşüm içine girmiştir. Aşıklık geleneğinde çağın getirdiği yeni bir görenek başlamıştır. 

Günümüzde aşıklar hem kırsal kesime hem de şehir çevresine sesleniyorlar. Her ne kadar eskiye oranla halk ile aydın kesim arasında kültür farkı azalsa da beğeni farklılığı vardır. Aşıklar bunun  farkındalar. Aşıklık geleneği çağlar boyu önemini korumuş, ulusal kültürün korunmasında ve taşınmasında önemli rol oynamıştır. Değişen zaman ve koşullar gereği değişimden etkilenmiştir. Günümüzde de seslenecek kitle bulmaları geleneğin sürdüğünün ve süreceğinin en önemli göstergesidir. Aşıkların bir bölümü gençlerin ilgisizliğinden yakınıyorlar. Yakınmak yerine bunun nedenleri üzerine suçlamadan kırılıp küsmeden gitmelidirler. Gençlerin beğenisini yakalamak gerekir. Âşık halkın sanatçısıdır. Halkın beğenisi sanatçı tipini sanat şeklini belirler. Aşıklar devletin ve  medyanın gereken ilgiyi göstermesini, şiirlerinin basılmasını istiyorlar. Geleneğin gençlere tanıtılması için sık sık toplantılar düzenlenmelidir. 

Aşıklık geleneği her gelenek gibi değişen sosyo-kültürel şartlara uyum göstererek değişmeğe mecburdur. Gelenek, sosyo-kültürel yapı içinde ancak yeni işlevler kazanarak varolan işlevlerini koruyarak yaşayabilir. Kültürel değişim ve gelişimle yozlaşma farklı olgulardır. Aşıklar bir değişimin farkındadır. Bu değişimi yakalayıp halkın beğenisini kazanmazlarsa geleneğin eski canlılıkla süremeyeceğinin bilincindedir. Aşıklar atalar  mirası geleneği her yönüyle öğrenmeli, genç aşıklara öğretmelidir. Aşıklık geleneği doğal ortamından ayrılmış geleneği besleyen sözlü gelenek de zayıflamıştır. Geleneği bilen dinleyici kitlesi azaldığı için aşıkları denetleme ortadan kalkmıştır. Âşık toplantıları ve fasıllarında icra ve gelenek göz ardı edilerek meclisin meşrebine göre yapılmaktadır.  

Daha önce çeşitli sempozyumlarda, toplantılarda anlattık ve yazdık ama tekrarlamakta yarar görüyoruz. Katıldığımız bir çok aşık toplantıları ve şenliklerinde, yeni aşıkların aşıklık geleneğiyle ilgili pek çok temel bilgilerinin eksik olduğunu gözledik. Kafiye,  ayak, redif, nazım şekilleri, nazım türleri, aşıklık kuralları , aşık toplantıları ve fasıllarının düzeni vd. konulardaki bir kaynak kitabın yeni yetişen aşıkların geleneği öğrenmesinde yararlı olacağı düşüncesini  taşıyoruz(Artun 1998: 43-48). 

 Aşıklık geleneği günümüz insanının beğenisine uygun özünden sapmadan yozlaşmadan yeniden yapılanmalıdır. Bilgi sahibi olunmadan fikir sahibi olunmaz. Yeni gelenek ancak iyi öğrenilen ve uygulanan eski gelenek üzerine bina edilebilir. Aşıklar halktaki gelişimi ve değişimi yakaladıklarında yeni özü ve biçimiyle gelenek yaşamağa devam edecektir. Bu da yeni kitleleri kucaklayacak bir yenileşme hareketinin başlatılmasına bağlıdır. 

KAYNAKÇA 

ARTUN(Erman), 1996,Günümüzde Adana Aşıklık Geleneği ve Âşık Feymani, Adana, Hakan Ofset. 

ARTUN(Erman), 1998,”Günümüzde Yeniden  Yapılanan Aşıklık Geleneğinin Sosyo-Kültürel Boyutu”, 1. Emlek Yöresi ve Çevresi Halk Ozanları Sempozyumu Bildirileri,Ankara, Kuloğlu Matbaacılık. 

ÇOBANOĞLU(Özkul),1999, “Elektronik Kültür Ortamında Âşık Tarzı Şiir Geleneği Bağlamında Çukurovalı Aşıklar Üzerine Tespitler”.3.Uluslar Arası Çukurova Halk Kültürü Sempozyumu Bildirileri,Adana,Adana Ofset. 

DİZDAROĞLU(Hikmet), 1969, Halk Şiirinde Türler, Ankara, Ankara Ün. Basımevi. 

ERGİNER(Gürbüz),1997, Kurbanın Kökenleri ve Anadolu’da Kanlı Kurban Törenleri, İstanbul. 

GÜNAY(Umay), 1987, “Folklor Nedir?”, Türk Folklor Araştırmaları, Ankara. 

GÜNAY(Umay),1988,“Âşık Tarzı Edebiyat Hakkında Düşünceler”,Mehmet Kaplan İçin, Ankara. 

GÜNAY(Umay), 1992, Türkiye’de Âşık Tarzı Şiir Geleneği ve Rüya Motifi, Ankara,Akçağ Yayınevi. 

GÜVENÇ(Bozkurt),1993,Türk Kimliği, Kültür Tarihinin Kaynakları,Ankara. 

TURAN(Şerafettin), 1990, Türk Kültür Tarihi, Ankara , Bilgi Yayınevi.