Emlek Yöresi'nde yetişen ozanlar1 içinde önemli yeri olan Âşık Veysel, Türkiye ve dünyada tanınmış en ünlü saz şâirlerimizden biridir2. Saz şiirimizin 20. yüzyıldaki büyük temsilcisi Âşık Veysel Şatıroğlu, edebî kişiliği3 yanında, Atatürkçü-Cumhuriyetçi-barışçı kişiliğiyle de ozanlarımız arasında önemli bir yer kazanmış, Cumhuriyet döneminde yetişen pek çok âşığımızı / şâirimizi etkilemiştir.
Âşık Veysel'in doğup büyüdüğü / yetiştiği Emlek Yöresi'nde olduğu gibi, Kayseri'de de âşıklık geleneğinin yüzyıllardır devam ettirildiğini biliyoruz. Kayseri ve Yöresi'nde Koyun Abdal, Dadaloğlu, Cingözoğlu Seyid Osman, Develili Âşık Seyrânî, Molulu Âşık Revâî, Bünyanlı Âşık Sıdkî, Erkiletli Âşık Hasan, Gömürgenli Habib Karaaslan...vd. gibi yüzlerce saz şâiri yetişmiştir. Âşık Hasretî, Âşık Sefâî, Âşık Nizamoğlu, Âşık Firkatî, Âşık Meydânî, Âşık Mahrumî, Âşık Şifâî, Âşık Destanî, Âşık Sezinî, Âşık Balaban, Âşık Gözübenli, Âşık Cefâî, Âşık Fedâî, Âşık Zavallı...vd. de âşıklık geleneğinin yaşayan temsilcileri olarak sanatlarını Kayseri'de icrâ etmektedirler4.
Âşık Veysel, Cumhuriyet döneminde yetişen pek çok âşığı etkilediği gibi, Kayseri'de yaşayan bazı ozanları da etkilemiştir. Kayserili ozanların bir kısmı, Âşık Veysel'i konu alan şiirler söylemiş / yazmışlardır. Âşık Veysel'i anma toplantılarına katılan bazı ozanlar da, Âşık Veysel ile ilgili hatıralarını anlatmışlar, şiirler söylemişlerdir5.
Âşık Veysel'den etkilenen ozanlar, bu ünlü ozanı konu edinen şiirler de söylemişler / yazmışlardır. Burada, Âşık Veysel'den etkilenen Kayserili ozanlar kısaca tanıtılacak, bu ozanların Âşık Veysel'den nasıl etkilendikleri belirtilerek Âşık Veysel'den bahsettikleri şiirleri üzerinde durulacak ve şiirler ekte sunulacaktır.
Âşık Veysel'den etkilenen Kayserili ozanları iki gurupta inceleyebiliriz:
1. Âşık Veysel'i yakından tanıyıp etkilenen Kayserili ozanlar,
2. Âşık Veysel'i bizzat tanıyıp etkilenen âşıkların çırakları olan veya Âşık Veysel'in şiirlerini dinleyip / okuyup etkilenen Kayserili ozanlar.
1. Âşık Veysel'i Yakından Tanıyıp Etkilenen Kayserili Ozanlar
1.a) Âşık Meydanî
Âşık Veysel'i bizzat tanıyıp etkilenen Kayserili ozanların başında Âşık Meydanî gelmektedir. 1942 yılında Küçük Tuzhisar köyünde doğan6 Âşık Meydânî'nin asıl adı İdris, soyadı Eroğlu'dur. Okuma-yazmayı kendi kendine öğrenmiş, dışardan imtihanlara girerek ilkokul diploması almıştır. Sazı eşliğinde doğmaca (irticalen) şiirler söyleyebilen, diğer âşıklarla deyişmeler / karşılaşmalar yapabilen bir saz şâirimizdir. Âşık Veysel'in zaman zaman Küçük Tuzhisar köyüne geldiğini ve evlerinde konuk olduğunu söyleyen Meydanî, gençlik yıllarında, Âşık Veysel'den âşıklık konusunda dersler aldığını ve bir takım bilgiler öğrendiğini belirtmektedir (Durbilmez 2000). Âşık Veysel ile tanışarak Kayseri ve Sivas yörelerindeki köyleri bu şöhretli âşık ile gezen Meydanî, "kazandığım başarıların temelinde Âşık Veysel'den kurs almam yatar." demektedir (Otuzsekiz: 14).
Âşık Meydanî'nin şiirlerinin büyük bölümünde Âşık Veysel'in etkilerini görmek mümkündür. Örnek vermek gerekirse, Âşık Meydanî'nin, aşağıda üç dörtlüğünü sunduğumuz "Türkü Söylerim" başlıklı şiirini okurken, Âşık Veysel'in "Dünya dolsa şarkıyılan / Türküz türkü çağırırız" mısralarıyla başlayan şiiri hatıra gelmektedir:
"...
Kopuzum dedemden yadigâr kaldı
Ruhumun mânevî boşluğu doldu
Dilime, duyguma o hâkim oldu
Ben Türkmen eriyim; türkü söylerim
Tartışması olmaz Ay-yıldızımın
Ülküsüdür sevgisidir özümün
Değişmez havası gönül sazımın
Ben Türkmen eriyim; türkü söylerim
...
İpliği çürümüş bezden anlamam
Türküme ters düşen cazdan anlamam
Duygumu vermeyen sazdan anlamam
Ben Türkmen eriyim; türkü söylerim..."
(Durbilmez, Öz. Arş.)
Âşık Meydanî'nin dil ve üslûp özellikleri ile Âşık Veysel'in dil ve üslûp özellikleri arasında benzerlikler bulunmaktadır. Hatta Meydanî'nin saz çalışı ve şiirlerini söylerken kullandığı saz havaları (âşık makamları) bile büyük ölçüde Veysel'in saz çalış tarzını andırmaktadır. Meydanî'nin bir süre Âşık Veysel ile birlikte gezmesi ve ondan dersler almasının bu etkilenmelerdeki yeri oldukça önemlidir.
Meydanî'nin, Âşık Veysel'i konu alan şiirler yazması da Âşık Veysel'den etkilendiğini gösteren unsurlardan biridir. Meydanî, bir şiirinde Âşık Veysel'i âşıkların pîri olarak kabul etmekte (1/2a)7, Veysel'in nağmesini bülbülün zârına benzetmekte (1/3c), Veysel'in şöhretinin cihana yayıldığını vurgulamakta (1/7b) ve l973 yılının Bahar mevsiminde bu ünlü âşığımızın aramızdan ayrıldığını (1/7c-d) ifâde etmektedir. Âşık Meydanî, değişik dörtlüklerde Âşık Veysel'in "Benim sâdık yârim kara topraktır" mısrâlı şiirine telmihlerde de bulunmaktadır (1/2c-d, 1/4b-c-d, 2/3b-c-d).
1.b) Âşık Hasretî
Âşık Veysel'i bizzat tanıyıp etkilenen ve Kayseri'de yaşayan ozanlardan biri de Âşık Hasretî'dir. Hasretî'nin asıl adı Sadi, soyadı Değer'dir. 1929 yılında Kars'ın İncesu köyünde doğmuştur. Sekiz kardeşin en küçüğüdür. İlkokul mezunudur. Cami imamlarından ve ailesinden dinî bilgiler öğrenmiştir. Bâdeli âşıklarımızdandır. Evli ve dokuz çocuk babasıdır. Âşıklık geleneğinin günümüzdeki önemli temsilcilerinden biridir. Hasretî, 1960'lı yıllardan beri Kayseri'de yaşamaktadır. Âşık makamları ve halk hikâyeleri konusunda geniş bilgiye sahiptir. Usta âşıkların tasnif ettiği hikâyeleri anlatmakla kalmamış kendisi de hikâyeler tasnif etmiştir. Şiirlerinin yer aldığı "Karslı Âşık Hasretî" ve "Işıklı Pınar" adlarını taşıyan iki kitabı yayımlanmıştır. "Âşık Hasretî, Hayatı, Sanatı ve Eserleri" adlı çalışmamız devam etmektedir.
"Turnam" adlı şâirnâmesinde Âşık Veysel'i Müdamî ve Ferrahî ile birlikte zikreden8 Hasretî, Âşık Veysel'i tanıma imkânı bulmuş ve ondan etkilenmiştir. Bazı şiirlerinde, Âşık Veysel'in "Benim sâdık yârim kara topraktır" ve "Uzun ince bir yoldayım" mısralarını ihtivâ eden şiirlerine telmihte bulunduğunu görüyoruz. Hasretî'nin, Âşık Veysel'i konu alan iki de şiir yazmış olması, bu ozanımızın Âşık Veysel'den etkilendiğini açıkça göstermektedir.
Hasretî, "Veysel Destanı" adlı şiirinde, Âşık Veysel ile ilgili olarak şunları ifâde etmektedir: Âşık Veysel çağımızın ozanıdır (3/4a). Fikri, izanı ilim ve irfan doludur (3/4b). Manevî ilim sahibidir (3/5a). Alevîlik ve Sünnîlik gütmemiş (3/2a), insanları ayırmamıştır (3/2b). Türklüğe dil uzatmamış, Türklüğü incitmemiştir (3/2c). Türklük şuurundan bir an bile sapmamıştır (3/6a). Cumhuriyet ve Atatürk'ün izinde gitmiştir (3/7c). Sağ-sol ayırımı yapmamıştır (3/3a).
Hasretî, ikinci şiirinde de Âşık Veysel'in sazı üç perdede çaldığını belirtmekte (4/3c), elinde sazı ile köyden köye gezdiğini (4/4a-b), çok çile çektiği halde ezilmediğini, kaderine üzülmediğini vurgulamakta (4/5a-b) ve gönlünde Âşık Veysel'in ayrı bir yeri olduğunu söylemektedir (4/6c). Aynı şiirde, Âşık Veysel'in sağcılık-solculuk akımlarına kapılmadığı ve bozulmadığı da vurgulanmaktadır (4/5c).
Hasretî, iki şiirinin değişik dörtlüklerinde de Âşık Veysel'in "Benim sâdık yârim kara topraktır" ve "Uzun ince bir yoldayım" mısralarını ihtivâ eden şiirlerine telmihte bulunmaktadır (3/5b-c, 4/4c-d).
1.c) Âşık Ali Çatak
"Seyranî Delisi" olarak bilinen Develili Âşık Ali Çatak da Âşık Veysel'i tanıyan, ondan etkilenen Kayserili ozanlardandır. Âşık Ali Çatak, Kayseri'nin Develi ilçesinde 1924'de doğmuş, 1995 yılında vefat etmiştir. Ortaokul mezunu olan Ali Çatak, Âşık Seyranî'yi usta olarak kabul ediyordu. Seyranî'nin hayatı ve şiirleri ile ilgili bir kitap yayımlamıştır (Çatak 1992: 544). Şiirlerinin bazıları Abdullah Satoğlu tarafından düzenlenen bir kitapta toplanmıştır (Satoğlu 1985). Bazı şiirleri de çeşitli gazete, dergi ve antolojilerde yayımlanmıştır.
Âşık Ali Çatak'ın bazı şiirlerinde Âşık Veysel'in etkilerini görmek mümkündür. Bu konuda, Âşık Ali Çatak'ın "Toprak Bize Neyi Vermez" başlıklı şiirini örnek verebiliriz:
"...
Mekân oldu bütün cana
Maya verdi ilk insana
Söylerdi gelse lisana
Toprak bize neyi vermez
Âlemde can basar gezer
Sanmayın ki bizden bezer
Açar bağrın olur mezar
Toprak bize neyi vermez..."
(Satoğlu 1985: 53)
İki dörtlüğünü örnek olarak verdiğimiz bu şiir Âşık Veysel'in "Kara Toprak" başlıklı şiirini hatıra getirmektedir:
"...
Âdem'den bu yana neslim getirdi
Bana türlü türlü meyve yetirdi
Her gün beni tepesinde götürdü
Benim sadık yârim kara topraktır
...
Her kim ki olursa bu sırra mazhar
Dünyada bırakır ölmez bir eser
Gün gelir Veysel'i bağrına basar
Benim sadık yârim kara topraktır"
(Şatıroğlu 1970)
Develili Âşık Ali Çatak'ın "Toprak Bize Neyi Vermez" başlıklı şiirinin üçüncü dörtlüğündeki bir mısrada geçen "Cömerttir saçar ganimet" ifadesi ile Âşık Veysel'in "Bir çekirdek verdim dört bostan verdi" ifadesi de benzerlik göstermektedir.
Develili Âşık Ali Çatak, "Veysel'e Deyiş" adlı şiirinde, kendisini Âşık Veysel'in bir parçası olarak görmekte (5/6a) ve şunları söylemektedir: Âşık Veysel, çiçek hastalığına yakalanmış ve yedi yaşında gözünü kaybetmiştir (5/1). Âşık Veysel riyâyı bilmezdi ve kötüyü sevmezdi (5/2c); zâlimden hoşlanmaz, kötülükten kaçardı (5/6b). Üç telli saz ile gurbeti gezmiş (5/3a), çalıp söylemiş bazan da yazmıştır (5/3b). Vatana sayısız eser bırakmıştır (5/5a).
1.ç) Âşık Yanık Umman
Âşık Veysel'i bizzat tanıyıp etkilenen Kayserili ozanlardan biri de Âşık Yanık Umman'dır. Asıl adı Ömer, soyadı Akçakaya olan Âşık Yanık Umman, 1938 yılında, Bünyan'ın Elbaşı bucağına bağlı Akmescit (Zerezek) köyünde doğmuştur. Bâdeli ozanlarımızdandır. Şiirlerinin bir kısmı Hayrettin İvgin tarafından hazırlanan "Dertler Üstüme Üstüme (Âşık Yanık Umman'ın Hayatı ve Şiirleri)" adlı kitapta toplanmıştır (İvgin 1988: 146-147). Şimdi İstanbul'da yaşayan Âşık Yanık Umman, "Veysel Bu Gün Seni Anmaya Geldik" başlıklı bir destan yazmıştır. Âşık Yanık Umman'ın Âşık Veysel'e yazdığı şiir on dörtlükten oluşmaktadır. Şiirde, yazını kışını hizmete harcamış olan Âşık Veysel'in (6/3b), sözlerinin öğrenilmesi, Âşık Veysel gibi saz çalınması gerektiği dile getirilmekte (6/3a), Âşık Veysel'in eserlerinin ölmediği ve bütün canlılığıyla yaşamaya devam ettiği söylenmekte (6/4b), Âşık Veysel'in sevenlerinin gönlünde yaşadığı ifâde edilmekte (6/4c), özellikle muamma dalında Veysel'in güçlü bir ozan olduğu belirtilmektedir (6/4a).
1.d) Âşık Gözübenli
Âşık Veysel'i yakından tanıyıp etkilenen Kayserili ozanlardan biri de Âşık Gözübenli'dir. Âşık Gözübenli'nin asıl adı Mustafa, soyadı Önder'dir. 1940 yılında, Kayseri'nin Tomarza ilçesinin Özlüce (=Taf) kasabasında doğmuştur. Babası Âşık Mehmet, annesi Ümmügülsüm'dür. İlkokul mezunu olup evli ve altısı erkek yedi çocuk babasıdır. Geçimini serbest çalışarak sağlamaktadır. Ustası Mahmut Anılan (Dertli)'dır. Şiirleri çeşitli dergi ve gazetelerde yayımlanan Gözübenli'nin yayımlanmış dört kitabı vardır. Âşık Veysel'den etkilenerek Veysel'i konu alan bir şiir yazan Âşık Gözübenli, "Âşık Veysel'i Veyselce Söyleyiş" adlı şiirinde Âşık Veysel'i şöyle anlatmaktadır: Âşık Veysel, küçük yaşta gözünü kayıp ettiği için dünyayı doyasıya görmemiştir (7/1a-b). Ayrılık izini sürmeyen Veysel, sazıyla sözüyle özünü sunmuştur (7/1c-d). Bir yerde oturup durmamış, memleketi adım adım gezip dolaşmış ve yazmıştır (7/2c-d). Veysel, vatan, millet, Atatürk ve devlet sevgisiyle doluydu; bu konularda kimseye taviz vermemiştir (7/3a-b-d). Veysel bu dünyadan gidince sazı ellerde (7/5a), sözü dillerde (7/5b), şeref dolu izi yollarda (7/5c) kalmıştır.
1.e) Ozan Abdülkadir
Âşık Veysel'i yakından tanıyıp etkilenen Kayserili ozanlardan biri de Ozan Abdülkâdir'dir. Soyadı Temizyürek olan Ozan Abdülkadir, adını mahlâs olarak kullanmaktadır. 19 Ocak 1939 tarihinde, Kayseri'nin Bünyan ilçesinin Dağardı köyünde doğdu. Babası Mahmut Efendi, annesi Akkadın'dır. İlkokul mezunudur. Evli ve dört çocuk babasıdır. Bir süre köyünde çiftçilik yapan Temizyürek, hâlen Kayseri'de inşaatçılık yaparak geçimini sağlamaktadır. Âşıklıkta ustası annesi Akkadın, sazda ustası Samsunlu Vahit Usta'dır. Davut Aydemir, oğlu Halit Temizyürek ve torunu Abdulkadir Temizyürek'i yetiştiren âşığın bir plâk çalışması vardır. Kayseri'de yapılan âşık toplantılarına ve şenliklere katılmaktadır. Yanık sesi ve destanları ile ünlüdür. Âşık Veysel'den etkilenerek Veysel'i konu alan iki şiir yazan/ söyleyen Ozan Abdülkâdir, "Veysel'in" adlı şiirinde Âşık Veysel'i şöyle anlatmaktadır: Dedi-kodu bilmeyen Âşık Veysel, gözleri görmediği için haramı da görmemiştir (8/1a-b). Dünyaya eser bırakan (8/2b), şiirleri kitap olan (8/4a) Veysel'in sözleri kıyamete kadar ölmeyecektir (8/1c-d).
Ozan Abdülkâdir, Âşık Veysel'in "Benim sâdık yârim kara topraktır" nakaratlı şiirine telmihte de bulunmaktadır (8/2a, 8/5c).
1.f) Âşık Mahrumî
Âşık Veysel'i yakından tanıyıp etkilenen Kayserili ozanlardan biri de Âşık Mahrumî'dir. Âşık Mahrumî'nin asıl adı Zeki, soyadı Yıldırım'dır. 1946 yılında Kayseri'nin Bünyan ilçesine bağlı Gömürgen köyünde doğmuştur. Babası Sabit Ağa, annesi Melek Hanım'dır. İlkokul mezunu olup evli ve üç çocuk babasıdır. Mahlâsını yakın akrabası olan imam-şâir Ömer Yıldırım vermiştir. Kayseri Halk Şâirleri Kültür Derneği'nin kurucularındandır. Şiirlerini sazı eşliğinde söylemektedir. Başka âşıklarla karşılaşma yapabilmektedir. Ustası yoktur. Osman Yıldırım, Musa Koçak ve Fahrettin Duran'ı yetiştirmiştir. Âşık Veysel'den etkilenerek Veysel'i konu alan bir şiir yazan / söyleyen Âşık Mahrumî, "Üstadım Veysel" adlı şiirinde Âşık Veysel'i şöyle anlatmaktadır: Veysel, bin üç yüz onda Sivrialan'da doğmuştur (10/1a). Yedi yaşında iken çiçek hastalığına yakalanan Veysel'in gözleri görmemeye başlamış (10/2a), baharı- yazı zindan olmuş,10/2b), kaderden sille yemiş (10/4d), dünyadan tad almamıştır 10/1d). Kimseye küskün ve düşman olmamıştır (10/3a). Gitar, keman, ud değil saz çalmıştır (10/5c-d). Sazını vatan millet (10/2c) ve kültürümüze hizmet (10/1c) için çalmıştır. Vatana hediye edilen bütün eserleri tarihlere geçmiştir (10/3c-d). Paha biçilmez bir değer (10/4a) olan Veysel, vatanını bayrağını sever (10/4b), büyük önder Atatürk'ü överdi (10/4c). Irk ayırımı yapmazdı (10/5c).
Âşık Mahrumî, Âşık Veysel'in şiirlerini olgun meyveye benzetmekte (10/3b) "Benim sâdık yârim kara topraktır" nakaratlı şiirine de telmihte bulunmaktadır (10/2d).
2. Âşık Veysel'i Bizzat Tanıyıp Etkilenen Âşıkların Çırakları Olan veya Âşık Veysel'in Şiirlerini Dinleyip / Okuyup Etkilenen Kayserili Ozanlar
Âşık Meydanî ve Âşık Hasretî Kayseri'de yaşayan pek çok ozanın yetişmesine yardımcı olmuşlardır9. Yaşayan Halk Ozanları Antolojisi'nde, Âşık Sefâî10, Âşık Devâî11, Yeşilhisarlı Âşık Kul Mustafa12 ve Âşık Mensubî13'nin ustası olarak Âşık Meydânî'nin adı geçmektedir. Âşık Veysel'in yanında bir süre gezen ve âşıklığını ilerleten Âşık Meydanî, yetişmesine katkıda bulunduğu ozanlar ile Âşık Veysel arasında bir köprü görevi yapmıştır. Kayseri'de yaşayan ozanların bir araya gelmesini sağlayan ve buradaki genç ozanların çoğunun ustası olan Meydanî, 1981 yılında Kayseri'de "Âşıklar Çay Ocağı"nı açmış, Kayseri Kültür Müdürlüğü'nün yardımları ile 1983 yılında "T.C.Kültür Bakanlığı Halk Âşıkları Toplantı ve Gösteri Yeri"nin faaliyete geçirilmesini sağlamıştır. "Kayseri Geleneksel Âşıklar Bayramı"nı ve "Geleneksel Ramazan Geceleri Âşıklar Şöleni"ni organize etmektedir. Açılan bu "âşık okulları" ve yapılan sosyal faaliyetler, Âşık Veysel'den etkilenen ozanların çoğunun genç ozanlarla yakınlaşmasına / kaynaşmasına ortam hazırlamıştır. Bu durumda, Âşık Meydanî'nin Kayseri'de yaşayan genç ozanlar üzerindeki etkileri artmış, dolayısıyla Âşık Veysel'in etki alanı da genişlemiştir. Bu genç ozanlar Âşık Veysel'i sadece Meydanî aracılığıyla tanımamışlar, aynı zamanda, Âşık Veysel'in şiirlerini dinleyerek / okuyarak da Âşık Veysel'in etkisinde kalmışlardır. Sezinî, Nizamoğlu, Kul İsmail, Mahrumî, Bekir Balaban, Mustafa Tanoğlu, Hayri Toprak vb. gibi Kayserili ozanlar da Âşık Veysel'in şiirlerini çeşitli ses bantlarından dinlemek veya kitaplarda yer alan şiirlerini okumak suretiyle Âşık Veysel'den etkilenmişlerdir.
Sonuç
Âşık Veysel, başta Âşık Meydanî ve çırakları olmak üzere, 40 yıldır Kayseri'de yaşayan Hasretî, Develili Âşık Ali Çatak, Bünyanlı Yanık Umman, Tomarzalı Âşık Gözübenli, Ozan Abdülkâdir, Âşık Mahrumî, Sefaî, Devâî, Yeşilhisarlı Kul Mustafa, Mensubî, Mustafa Tanoğlu, Sezinî ...vd. gibi Kayseri'de yaşayan ozanları etkilemiştir. Bu ozanlardan bir kısmı Âşık Veysel'i yakından tanıma fırsatı bulurken, bir kısmı da Âşık Veysel'den etkilenen ozanlar aracılığıyla, veya Âşık Veysel'in şiirlerini dinleyerek / okuyarak Âşık Veysel'den etkilenmişlerdir.
Âşık Meydanî ve Âşık Ali Çatak gibi ozanlarımızın bazı şiirleri ile Âşık Veysel'in şiirleri arasında birtakım benzerlikler bulunmaktadır. Âşık Meydanî, Âşık Hasretî, Ozan Abdülkâdir ve Âşık Mahrumî gibi Kayserili ozanların bazı şiirlerinde, Âşık Veysel'in birkaç şiirine / mısrasına telmihte bulundukları görülmektedir. Âşık Veysel'den etkilen ozanların bu ünlü ozana şiirler söyledikler / yazdıkları da bilinmektedir. Kayserili ozanlar içinde Âşık Veysel'e şiir söylemeyen / yazmayan kimse hemen hemen yok gibidir. Bu durum, Cumhuriyet döneminde, Kayseri'de yaşayan ozanların büyük bölümünün Âşık Veysel'den etkilendiği yönünüdeki düşüncelerimizi pekiştirmektedir.
Meydanî, Hasretî, Ali Çatak, Yanık Umman, Gözübenli, Ozan Abdülkâdir ve Mahrumî'nin Âşık Veysel konulu şiirleri yanında, Yeşilhisarlı Âşık Kul Mustafa ile Âşık Meydanî'nin Âşık Veysel'i konu ettikleri iki karşılaşma metnini de örnek olmaları bakımından, ekler kısmında veriyoruz.
Notlar
1 Bu ozanlardan bazıları şunlardır: Kaleli Kemter Baba (ölm. 1234=1818/19), İğdecikli Âşık Veli (1210=1795/96-1270=1853-54), Kılıççılı Âgâhi (ölm. 1332=1913/14), Sivralanlı Âşık Veysel Şatıroğlu (1894-1973), Sarıkayalı Âşık Hüseyin Gürsoy (1320=1902/3-1944), Kümbetli Suzî, Hardallı Âşık Hüseyin, Ortaköylü Hulusî, Höyüklü Kul Sabri, Saraçlı Haydarî, Tuzlalı Şevki, Beyyurdulu Ali, Yapıncaklı Âşık Resul, Höyüklü Âşık Ali İzzet Özkan (1902-1981) vd. Bkz. Başgöz 1979: 15-16; Dinçal 1993: 11-12.
2 Âşık Veysel'in hayatı hakkında bkz. Makal 1973; Bakiler 1989; Pehlivan 1984...vd.
3 Âşık Veysel'in edebî kişiliği hakkında bkz. Durbilmez 1995: 34-37.
4 Kayseri'de âşıklık geleneğinin tarihî gelişimi ve bugünkü durumu hakkında hazırladığımız "Kayseri'de Âşıklık Geleneğinin Tarihî Gelişimi" adlı çalışmamız Erc. Üniv. Araştırma Fonu tarafından desteklenmiştir.
5 "Âşık Veysel ve Ozanlar Haftası" dolayısıyla Kayseri İl Kültür Müdürlüğü tarafından 1995 yılında düzenlenen ve bizim de konuşmacı olarak katıldığımız panelde Âşık Hasretî, Âşık Meydanî ve Âşık Gözübenli de Âşık Veysel'i anlatan konuşmalar yapmışlardı. Yine "Âşık Veysel ve Ozanlar Haftası" dolayısıyla Âşık Meydanî Kültür ve Sanat Vakfı tarafından 26 Mart 1998 tarihinde Kayseri'de düzenlenen programda da Âşık Meydanî, Yeşilhisarlı Âşık Kul Mustafa ve Ozan Abdülkâdir Temizyürek Âşık Veysel ile ilgili şiirler söylemişlerdi. Bunlar arasında Yeşilhisarlı Âşık Kul Mustafa ve Âşık Meydanî, yaptıkları karşılaşmalarda da konu olarak Âşık Veysel'i işlemişlerdi. Bu şiirlerin ve karşılaşmaların metinleri ses kayıt cihazı kullanılarak tarafımızdan kaydedilmiş ve deşifre edilerek yazıya aktarılmıştır.
6 Doğum yeri ile ilgili farklı bilgiler verilmektedir. Âşığımızın doğum yeri olan Küçük Tuzhisar, bir süre Kayseri'nin Bünyan ilçesine, bir süre de Akkışla ilçesine bağlı idi; şimdi tekrar Sivas'a bağlanmıştır. Fakat âşığımız Kayseri'de yaşadığı ve Kayserili olarak tanındığı için onu Kayserili kabul ediyoruz. Doğan Kaya, âşığımızın adını Sivaslı ozanlar arasında zikretmektedir. Bkz. Kaya 1994: 74.
7 Parantez içinde verilen numaralardan birincisi ekler kısmındaki şiir numarasını, ikincisi kaçıncı dörtlük olduğunu belirtmektedir. Dörtlükleri oluşturan birinci mısrâ a, ikinci mısra b, üçüncü mısra c, dördüncü mısra d harfleri ile gösterilmektedir.
8 "Müdamî Ferrahî Âşık Veysel'e / Çarkı devran neler devretti böyle,
Âşık Hasretî'den çok selam söyle, / Kalbi sadık olan sağlara doğru"
(Kaya 1990: 49)
9 Âşık Hasretî (Sadi Değer), yetiştirdiği âşıklar arasında Meydânî'nin adını da zikretmektedir. Bkz. Özhan vd. 1992: 95.
10 Âşık Sefaî: Asıl adı Ayhan, soyadı Akyüz'dür. Trabzon'un Yomra ilçesine bağlı Tepeköy'de, 1956 yılında doğmuştur. Yüksekokul mezunu olan âşık evli ve iki çocuk babasıdır. Çeşitli şölenlere, gecelere katılarak sanatını icrâ etmekete ve geçimini bu şekilde sağlamaktadır. Şiirlerini sazı eşliğinde söyleyen âşığa mahlâsını Meydanî vermiştir. Şiirleri çeşitli yayın organlarında yayımlanan Sefaî çeşitli yarışmalara katılmış ve ödüller almıştır. Dört kaseti vardır. Türkiye'nin tanınmış ozanlarından biridir. Katıldığı programlarda -zaman zaman- Âşık Veysel ile ilgili anektodları nakletmekte, Âşık Veysel'in bazı deyişlerini de söylemektedir. Meydanî'nin çırağı olduğu konusundaki bilgi için bkz. Özhan vd., 1992:14 (Adı geçen antolojide, Âşık Sefaî'nin Amasya'nın Atabey çiftliğinde doğduğu yazılmıştır).
11 Âşık Devâî: Asıl adı Mustafa, soyadı Çıplak'tır. 1957 yılında Kahramanmaraş'ın Elbistan ilçesinde doğmuştur. İlkokul mezunu olan âşık evli ve dört çocuk babasıdır. Serbest meslekle uğraşmaktadır. İlk önceleri "Sarıçiçek" mahlasını kullanan âşığa "Devaî" mahlasını ustası Âşık Meydanî vermiştir. Halk hikâyeleri bilen Devaî, çeşitli yarışmalara katılmış ve ödüller almıştır. Âşığın bir de yayınlanmış kaseti bulunmaktadır. Meydanî'nin çırağı olduğu konusundaki bilgi için bkz. Özhan vd.1992: 83-84.
12 Âşık Kul Mustafa: Asıl adı Mustafa, soyadı Danacı'dır. Kayseri'nin Yeşilhisar ilçesinin Kuşçu köyünde 1965 (nüfus cüzdanında 1969) yılında doğmuştur. İlkokul mezunudur. Geçimini âşıklık geleneğini icra ederek sağlamaktadır. Mahlâsını yazar Emir Kalkan vermiştir. Gül Mustafa, Küskün Yolcu mahlâslarını da kullanmıştır. Şiirlerini sazı eşliğinde söylemektedir. Öncleri usta malı deyişler söyleyen Kul Mustafa daha sonra sadece kendi deyişlerini söylemeye başlamıştır. Ustası Âşık Meydanî, çırakları Sait Eser, İsmail Taşar, Abdullah Öneri ve Can Ozan'dır. Üç kaseti vardır. Şiirleri çeşitli sanatçılar tarafından söylenmektedir. Şiirlerinin bir kısmı çeşitli antolojilerde ve mahallî gazetelerde yayımlanmaktadır. Meydanî'nin çırağı olduğu konusundaki bilgi için bkz. Özhan vd.1992: 95.
13 Âşık Mensubî: Asıl adı Dilâver, soyadı Eroğlu'dur. Kayserili Âşık Meydanî'nin oğlu olan Mensubî, Küçüktuzhisar köyünde 1966 yılında doğdu. Lise mezunu olup, evlidir. Kayseri Büyükşehir Belediyesi Mehter Takımı'nda görev yapmaktadır. Saz çalmayı bilen âşığa mahlasını babası Âşık Meydanî vermiştir. Ustası, babasıdır. Şiirleri çeşitli dergi ve antolojilerde yer almıştır. Meydanî'nin çırağı olduğu konusundaki bilgi için bkz. Özhan vd.1992: 131.
Kaynaklar
Bakiler, Yavuz Bülent (1989): Âşık Veysel. Ankara 1989.
Başgöz, İlhan (1979): Âşık Ali İzzet Özkan, Yaşamı, Sanatı, Şiirleri. Ankara 1979.
Çatak, Ali (1992): Bütün Yönleriyle Seyrânî. Kayseri 1992.
Dinçal, Ali (1993): "Âşık Veysel'in Yetiştiği Çevre ve Şiir Ortamı" Halk Ozanlarının Sesi 1 (1993) 2: 11-12.
Durbilmez, Bayram (1995): "Âşık Veysel'in Edebî Kişiliği" Türk Dünyası Tarih Dergisi 97 (1995): 34-37.
Durbilmez, Bayram (2000): Âşık Meydânî, Hayatı-Sanatı-Şiirlerinden Örnekler. Kayseri.
Durbilmez (Öz. Arş.): Bayram Durbilmez (özel arşivi).
İvgin, Hayrettin (Haz.) (1988): Dertler Üstüme Üstüme (Âşık Yanık Umman'ın Hayatı ve Şiirleri). Ankara 1988.
Kaya, Doğan (1990): Şâirnâmeler. Ankara 1990.
Kaya, Doğan (1994): Sivas'ta Âşıklık Geleneği ve Âşık Ruhsatî. Sivas 1994.
Otuzsekiz: Rapor Otuzsekiz, "Halktan Alıp Halka Verenler", Rapor Otuzsekiz, Kayseri, ?.
Özhan vd. [Mevlüt Özhan-Emine Kırcı-N.Zeynep Özçörekçi-Ömer Gözükızıl-Mukadder Küren] (1992): Yaşayan Halk Ozanları Antolojisi. Ankara 1992.
Makal, Tahir Kutsi (1973): Âşık Veysel. İstanbul 1973.
Pehlivan, Battal (1984): Âşık Veysel, Yaşamı-Sanatı-Şiirleri Üzerine Bir İnceleme. İstanbul 1984.
Satoğlu, Abdullah (Haz.) (l985): Derdin Derdim Anadolu / Develili Aşık Ali Çatak. ? 1985.
Şatıroğlu, Âşık Veysel (1970): Dostlar Beni Hatırlasın, Ankara 1970.
Ekler
1.
Âşık Veysel
Yirminci asırın bir nişanıdır
İkilikten geçti bire kavuştu
Sevdâ dergâhının dervişanıdır
Sazıyla sözüyle pire kavuştu
Selâm olsun âşıkların pirine
Sivralan köyüne yâr diyarına
Kara toprak onu bastı bağrına
Sevdiğine, nazlı yâra kavuştu
Bahçe çiçek açtı bal yaptı arı
Bunlar kuduretin sırrı, esrarı
Veysel' in nağmesi bülbülün zârı
Güller ile âhu zâra kavuştu
Yürüdü yaşadı ne günler gördü
Bel ile belledi çift ile sürdü
Bir çekirdek dikti dört bostan verdi
Toprakları yara yara kavuştu
Nasihat eylerdi ham ile hasa
Her sözü anlamlı sanki bir yasa
Âdem'e ev oldu Musa' ya âsa
Gönlünün içinde tura kavuştu
Ferhat' ın dağları deldiği gibi
Güneşin dünyaya geldiği gibi
Çiğsenin yaprağa güldüğü gibi
Bir tomurcuk iken hara kavuştu
Ne sen var ne ben var bir tane Gani
Duyuldu cihana şöhreti ünü
Dokuz yüz yetmiş üç bir bahar günü
İki taşlı bir mezara kavuştu
Meydânî Âdemden şu ana bir bak
Güz gelir dalından dökülür yaprak
Az yaşa, çok yaşa, sonumuz toprak
İkrarında dura dura kavuştu
(Durbilmez, Öz. Arş.)
2.
Âşık Veysel
-Hayrettin İvgin'e
Bülbül figan eder güller har oldu
Dermeyince hocam Veysel çözülmez
Gönülde yaşayan bir nihan oldu
Görmeyince hocam Veysel çözülmez
Çıkmayınca Sivralan' ın dağına
Elvan çiçek açan elma bağına
İki bin yıllara uzay çağına
Varmayınca hocam Veysel çözülmez
Kapalı gözleri anlatmış çağı
Ormanı, ağacı, dalı yaprağı
Kazma ile kazıp kara toprağı
Yarmayınca hocam Veysel çözülmez
Yürür gider inandığı yolundan
Dut oymasından da sarı telinden
Öztürkçe olarak kendi dilinden
Sormayınca hocam Veysel çözülmez
Yonardı taşını kordu yerine
Âşık idi o güzelin birine
Kimse vâkıf değil gizli sırrına
Ermedikçe hocam Veysel çözülmez
Çok dikkat ederdi ham ile hasa
Her sözü anlamlı sanki bir yasa
Meydânî'yem der ki göğüs göğüse
Durmayınca hocam Veysel çözülmez
(Pehlivan 1984: 183)
3.
Veysel Destanı
Şarkışla'dan, Sivralan'a, Sivas'a,
Böyle yoldu, böyle hatdı ol Veysel
Türk milleti bir bütündür ne varsa
Böyle bildi, böyle tuttu ol Veysel*
Alevîlik ve Sünnîlik gütmedi
İnsana insan dedi, ayrı tutmadı
Türkün Türklüğünü hiç incitmedi
Böyle geldi, böyle gitti ol Veysel
Ne sağ dedi ne sol dedi hayatta
Ne tarikat, ne yol dedi hayatta
Ne bey dedi ne pul dedi hayatta
Böyle aldı, böyle sattı ol Veysel
Bence odur çağımızın ozanı
İlim irfan dolu fikri izanı
Var mı bir kimsede onun düzeni
Böyle buldu, böyle tattı ol Veysel
Manevî ilmini elden gizledi
"Sadık yârim toprak" dedi özledi
"Uzun ince bir yol" dedi sızladı
Böyle kaldı, böyle bitdi ol Veysel
Türklük şuurundan bir an sapmadı
Yaradan'dan gayrısına tapmadı
Asla menfaate etek öpmedi
Böyle oldu, böyle netti ol Veysel
Tabiatın hayranıydı sazında
Dünyayı seyretti gönül gözünde
Cumhuriyet, Atatürk'ün izinde
Böyle doldu, böyle zattı ol Veysel
Hasretî, ne deyim cevher alana
Canım feda olsun kadir bilene
Veysel bir örnekdir kâmil olana
Böyle soldu, böyle gitti ol Veysel
(Durbilmez, Öz. Arş.)
4.
Veysel
Koca Veysel koca Sivas
Dile destan ili güzel
Şarkışla'dan Sivralan'a
Mecnun yurdu çölü güzel
Bilen bilir buraları
Coşkun çağlar dereleri
Âdetleri töreleri
Değişmeyen dili güzel
Veysel bunu böyle bildi
İlhamını burdan aldı
Sazı üç perdede çaldı
Kimse bilmez teli güzel
Aldı sazı geldi yaya
Gurbet gurbet köyden köye
Kara toprak diye diye
Uzun ince yolu güzel
Kaderine üzülmedi
Çile çekti ezilmedi
Sağa sola bozulmadı
Her ahvali hâli güzel
Hasretî'den bu yadigar
Daima rahmetle anar
Gönlümde ayrı yeri var
Solmaz gonca gülü güzel
(Pehlivan 1984: 175; Hasreti 1989: 8)
5.
Veysel'e Deyiş
Yedisinde kayıp etti gözünü
Görmez oldu bahar ile yazını
Zalim çiçek çopur etti yüzünü
Derdi cefaları özünde buldu
Filiz iken kara gördü dünyayı
Boş yere yapmazdı mali hülyayı
Sevmezdi kötüyü, bilmez riyayı
Teselliyi sade sözünde buldu
Üç telli saz ile gurbeti gezdi
Çalıp söyledi hep bazan da yazdı
Dedi kader acep niye ki azdı
Bu aşkı sevdayı sazında buldu
Coşkun sular gibi çağlayıp aktı
O fani âleme içinden baktı
Bir amansız dert ki ömrünce yaktı
Rabb'in taktirini gözünde buldu
Bıraktı vatana sayısız eser
Benden ibret alsın der idi beşer
Sadece feleğin zulmüne küser
Aradı aşkı pir izinde buldu
Âşık Çatak parça Veysel'im senden
Hoşlanmaz zalimden kaçardı kemden
Ömür boyu çekti zalim sitemden
Sükûtu hep sabrın hazında buldu
(Satoğlu 1985: 79; Pehlivan 1984: 141-142)
6.
Veysel Bugün Seni Anmaya Geldik
Topraktan var etti Allah Âdem'i
Sultan Süleyman'a verdi hâtemi
Kıyamete kadar alır âlemi
Veysel bu gün seni anmaya geldik
Vefasız dünyaya aldanan çoktur
Ruh bize emanet alan da Hak'tır
Ölümün elinden kurtuluş yoktur
Veysel bu gün seni anmaya geldik
Öğrenin sözünü çalın sazını
Hizmete harcamış kışla yazını
Sevenlerin çeker senin nazını
Veysel bu gün seni anmaya geldik
Sorulu muamman iyi; çok derin
Ölmemiş yaşar bak canlı eserin
Sevenlerin gönlü mekanın yerin
Veysel bu gün seni anmaya geldik
Hakikatı bilen Hakk'ı unutmaz
Maşukunu seven aşkı kurutmaz
İyi kulu Allah asla çürütmez
Veysel bu gün seni anmaya geldik
Dolaştın dünyada çok figan ettin
Kapıdan bir girdin birinden gittin
Karışıp toprağa çiçekle bittin
Veysel bu gün seni anmaya geldik
Dizildik katara durmaz yürürüz
Vademiz yetince biz de ölürüz
Elbette gideni bizler görürüz
Veysel bu gün seni anmaya geldik
Gülhâne'de büstün şekle yanaştık
Yirmi bir Mart'ta yoluna düştük
Sevenler büstüne aşkla yaklaştık
Veysel bu gün seni anmaya geldik
Âşıklar burada şiir okuyor
Büstün bize sanki canlı bakıyor
Şahsınla kıbalın burda duruyor
Veysel bu gün seni anmaya geldik
Yanık Umman der ki gönül çok hasta
Yazdım bu destanı sunarım dosta
Sevenlerin durur burada yasta
Veysel bu gün seni anmaya geldik
(İvgin 1988: 146-147)
7.
Âşık Veysel'i Veyselce Söyleyiş
Küçük yaşta kayıp etmiş gözünü
Dünyayı doyası görmedi Veysel
Sazıyla sözüyle sunmuş özünü
Ayrılık izini sürmedi Veysel
Gördüğü, duyduğu güzel keleşti
Felek güldürmedi, bahtı kalleşti
Adım adım gezdi, yazdı, dolaştı
Oturup bir yerde durmadı Veysel
Vatan dedi, millet dedi, sızlandı
Atam dedi, devlet dedi, hızlandı
Gönlünün köşküne girdi, gizlendi
Kimselere tâviz vermedi Veysel
Gurbet gurbet hasret kaldı silaya
Sabır etti derde, türlü belaya
Bülbül gibi boynun büktü çileye
Kırmızı güllerin dermedi Veysel
Kendi gitti, sazı kaldı ellerde
Ömür bitti, sözü kaldı dillerde
Şeref dolu izi kaldı yollarda
Gönül defterini dürmedi Veysel
Açar burcu burcu yâr çiçeğinde
Sivas ellerinde, kır çiçeğinde
Sivralan köyünde, kar çiçeğinde
Nefsinin hevesin sermedi Veysel
Derdi derman olmuş kara gününde
Sadık yârle sarmaş-dolaş sonunda
Her yüce divanda, halkın önünde
Hep sevdi sevildi, yermedi Veysel
Âşık Gözübenli'm tozar toprakta
Göklere yükselir dalda, yaprakta
Bizim Yunus gibi bizim bayrakta
Kim demiş murada ermedi Veysel
(Durbilmez, Öz. Arş.)
8.
Veysel'in
Bu dünyada koğ-kıybeti* bilmeyen
Haramı görmeyen gözler Veysel'in
Kıyamete kadar asla ölmeyen
Aslını koruyan sözler Veysel'in
Severek kavuştu sâdık yârine
Eserler bıraktı canı yerine
Bağlıyıdı Hakk'a, hem de pîrine
Hedefe yürüyen izler Veysel'in
Kültürüm şahlansın kalmasın yaya
Ona hor bakmaya ederim haya
Sayın ozanlarım çekelim soya
Tutalım sözünü bizler Veysel'in
Şiirleri kitap oldu âleme
Sabi iken derdi sığmaz kaleme
Duyan yoktur şikayetçi kelime
Mahşerde gülecek yüzler Veysel'in
Abdülkâdir geçti ömrümün çağı
Sazıyla dost olup kurdular bağı
Onun gibi seven var mı toprağı?
Katılın fikrine sizler Veysel'in
(Durbilmez, Öz. Arş.)
9.
Veysel Diye Konuşur
Okullarda öğretmenin elinde
Sazlarımız Veysel diye konuşur
Kalem tutan öğrencinin dilinde
Sözlerimiz Veysel diye konuşur
Çiğdemi, navruzu, gülü severdi
Tabiatın nakışını överdi
Kültür bahçesinden meyveler verdi
Yazlarımız Veysel diye konuşur
Vatanım, milletim diyen ozanım
Toprağa, havaya, suya yazanım
Dostu için kaynatırdı kazanın
Közlerimiz Veysel diye konuşur
Sevenler türküsün çağırmak ister
Kâğıtlar adını bağırmak ister
Annelerim âşık doğurmak ister
Kızlarımız Veysel diye konuşur
Yaratan'dan ilham alıp coşarken
Kıymetini bilemedik yaşarken
Menzil için izlerinden koşarken
Hızlarımız Veysel diye konuşur
Abdülkâdir metağımız satmalı
Büyüklerin sözlerini tutmalı
Halkımın aşına tatlar katmalı
Tuzlarımız Veysel diye konuşur
(Durbilmez, Öz. Arş.)
10.
Üstadım Veysel
Üç yüz onda Sivr'alan'da sen doğdun
Şatıroğlu öbür adın üstadım
Kültür için sazın göğsünü döğdün
Almadın dünyanın tadın üstadım
Yedi yaşta çiçek aldı gözünü
Zindan etti baharını yazını
Vatan millet için çaldın sazını
"Yârim kara toprak" dedin üstadım
Yoktur senin düşman ile küserin
Meyvaların olgun yoktur hasarın
Tarihlere geçti bütün eserin
Vatana hediye kodun üstadım
Pahası biçilmez sen bir değerdin
Vatanını bayrağını severdin
Büyük önder Atatürk'ü överdin
Kaderden silleyi yedin üstadım
Mahrumî yolunda gör köle oldu
Senden Seyranî'den ilhamlar aldı
Irkı ayırmadan sazını çaldı
Yoktur gitar, keman, udun üstadım
(Durbilmez, Öz. Arş.)
11.
Kul Mustafa-Meydanî Karşılaşması
Ayak: Dağların karında Veysel'i gördüm
Kul Mustafa: Yamacına yayla kurup yaylanan
Dağların karında Veysel'i gördüm
Tapduk dergâhında, Yunus aşkında
Arının sırrında Veysel'i gördüm
Meydanî: Büyüklüğün bunun anlatmak zordur
Âşıkların pîrinde Veysel'i gördüm
Arı gibi çalışkan çiçek toplamış
Bülbülün zarında Veysel'i gördüm
Kul Mustafa: Kim sevmez ki okuyanı, yazanı
İlim irfan ile gurbet gezeni
Günümüzde Cumhuriyet ozanı
Bugünde, yarında Veysel'i gördüm
Meydanî: Âdemin içinden âleme bakmış
Ol gemiyi delmiş, duvarı yıkmış
Ağacın özünden meyveye çıkmış
Musa'nın Turunda Veysel'i gördüm
Kul Mustafa: Kul Mustafa toprak, havaya, suya
Âşık olmuş tabiata, doğaya
Kerem Aslısına Mecnun Leylâ'ya
Aşkın eserinde Veysel'i gördüm
Meydanî: Meydanî'yem der ki dillerden dile
Uçtu gönül kuşu güllerden güle
Bu nasıl bir kader, bu nasıl çile
Mansur'un darında Veysel'i gördüm
(Durbilmez, Öz. Arş.)
11.
Âşık Meydanî-Kul Mustafa Karşılaşması
Ayak: Dermeyince üstad Veysel çözülmez
Meydanî: Yaylalar yeşerdi, çiçek açıldı
Dermeyince üstad Veysel çözülmez
Koyunlar meledi, kuzu seçildi
Görmeyince üstad Veysel çözülmez
Kul Mustafa: Veysel bir âlimdir, âşıklık umman
Girmeyince üstad Veysel çözülmez
Eser yaşar imiş durdukça zaman
Varmayınca üstad Veysel çözülmez
Meydanî: Karlar yağdı şimdi gönül dağına
Gazel düştü artık ömrüm bağına
İlim, bilim ile uzay çağına
Ermeyince üstad Veysel çözülmez
Kul Mustafa: Baharına, goncasına, gülüne
Arısına, çiçeğine balına
Efkârlanıp bağlamanın teline
Vurmayınca üstad Veysel çözülmez
Meydanî: Sözleri anlamlı sanki bir yasa
Efkârlı, hicranlı gönlümde tasa
Meydanî'yem der ki göğüs göğüse
Durmayınca üstad Veysel çözülmez
Kul Mustafa: Ocağı da Kul Mustafa ocağı
Hiç bir yerde olmaz ana kucağı
İnsanlar elele açıp kucağı
Sarmayınca üstad Veysel çözülmez
(Durbilmez, Öz. Arş.)
* Bağlama dizeleri çift kâfiyelidir.
* koğ-gıybet: dedi-kodu, gıybet.