ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ  

Anasayfa | Makale Bilgi Sistemi | Konu Dizini Yazarlar DiziniKaynaklar Dizini | Makale-Yazar Listesi |  Makale Sayısı-Tarih Listesi | Güncel Türkoloji Kaynakçası

MAKALELER

Atatürk Araştırmaları || Çukurova Araştırmaları || Halkbilim || Dilbilim || Halk Edebiyatı || Yeni Türk Dili || Eski Türk Dili
Yeni Türk Edebiyatı || Eski Türk Edebiyatı || Dil Sorunları || Genel || Tiyatro || Çağdaş Türk Lehçeleri


Doğan Kaya

 

Seyyid Garip Musa ve Onu Konu Edinen Şiirler

Garip Musa, Anadolu’nun manevi yönden inşa edilmesinde rol alan ulu zatlardan birisidir. Hakkında bilinenler pek çok erende olduğu gibi rivayetten öte gitmemektedir. Anadolu’ya 90 (bir söylentiye göre 400) atlısı ve tahta kılıcıyla Türkistan’dan geldiği, Hacı Bektaş Veli’den nasip aldığı ve Ahmed Yesevî düşüncesi doğrultusunda faaliyet gösterdiği söylenir. Bir söylentiye göre, Divriği civarında saygın olan ve Arhısu köyünde yatan Garip Baba ile kardeştir.

13. yüzyılın sonları, 14. yüzyılın başlarında yaşadığı kuvvetle muhtemeldir. Bizi bu düşünceye götüren İspanyol Elçisi Klaviyo’nun hatıralarında yer alan bir bilgidir. Garip Musa’nın ailesi Musa Şeyhoğlu, Pirzâdeler, Ağagil ve Erzâdeler olmak üzere dört büyük gruba ayrılmış bunlardan bir kısmı Sarıkamış’a yerleşmiştir. 1404 yılında, eskiden, Deliler bugün Deli Baba köyü halkı hakkında seyahat notlarında bilgi veren ve 14. yüzyılda yaşamış olan Klaviyo, onları bize şöyle tanıtır:

“Deliler köyü namında bir yere muvasalat ettik. Buraya Deliler köyü adının verilmesinin sebebi, bütün burada ikamet edenlerin, ruhbaniyet hayatına girmiş, dünyayı terk etmiş Müslüman dervişlerinden olmalarıdır. Etraftaki köylüler burayı ziyaret ederek dervişlerle görüşüyor, hastalar buraya naklolunuyor ve dervişlerin nefesiyle şifa buluyorlar. Bu dervişlerin reisi, bütün dervişler tarafından derin bir hürmet görüyor ve evliya tanınıyor. Timur buradan geçiyorken dervişlerin yanına gitmiş, reisleri yanında kalmıştı. Bütün bu havalide yerleşen kimseler. Dervişlere bol bol adaklar gönderiyorlar. Dervişlerin reisi bu köyün hakimidir. Ahali bütün bu dervişleri evliya tanıyorlar. Dervişler sakallarını ve saçlarını tıraş ediyor, yaz-kış sırtlarında eski bir aba ile yollardan geçiyor, ellerindeki sazları çalarak ilahiler okuyorlar. Bunlara ait tekkenin kapısında bugün de bir püskül ve ay şeklinde bir resim görülüyor. Altlarında geyik, keçi, koyun boynuzlarından bir sıra dizilmişti. Her dervişin kapısı üzerinde böyle bir işaret var...” (Klaviyo 1975: 79)

Deliler köyü halkı, Garip Musa ahfadındandır. Bu bilgilere bakarak sülalesinden bazılarının Sarıkamış’a gitmeleri, orayı iskân etmeleri için aradan geçen zamanı göz önüne aldığımızda Garip Musa’nın önceki yüzyılın ortalarına kadar yaşadığını söyleyebiliriz.

Anadolu’da oldukça yaygın ocaklarında birisi olan Garip Musa Ocağı’dır. Geçmişte 3. Selim, 4. Mustafa, 2. Mahmud ve Abdülaziz tarafından verilen fermanlarla imtiyaz tanınması bu ocağın ne derece önemli ocak olduğunun işaretidir.

Garip Musa Derneği Başkanı Musa Karakaş’taki Sultan Abdülaziz’in Sivas Valisi Zeki Paşa’ya ve Divriği Kadısı Ahmed Efendi’ye gönderdiği 22 Temmuz 1862 tarihli fermandan anlaşıldığına göre; Garip Musa, “sahihü’l-nesep” ve “sadat-ı kiram” yani “ehl-i beyt” soyundandır. (Karakaş, Yayımlanmamış Bildiri). Şeceresi, Yedinci İmam Musa-yı Kâzım’ın torunlarından İbrahim Sani’ye kadar uzandığı ifade edilir. Yukarıda sözünü ettiğimiz Musa Şeyhoğulları ve Pirzâdeler sülalesi Divriği’nin Güneş ve Yağbasan köylerine, Erzâdeler Kangal’ın Dışlık köyüne, Aziz Ağa Dede’nin liderliğinde bir başka grup da Kars’ın Selim kazasının Asboğa vadisinde mekân tutmuşlardır.

Güneş köyü yakınlarında bir türbede yatmakta olan Garip Musa türbesinde genç yaşta ölen oğlu Güneş de yatmaktadır. Türkiye’nin dört bucağından yüzlerce, binlerce insanın türbesini ziyaret ettiği Garip Musa hakkında birçok söylenceler anlatılmaktadır. İşte bunlardan bazıları:

·        Söylentiye göre Garip Musa, tahta kılıcını, türbenin yakınında olan ancak bugün kurumuş bulunan ardıç ağacından keserek yapmıştır. (Özen 1996: 35)

·        Anlatılanlara göre, Garip Musa, tahta kılıcıyla alay eden kalaycılık yapan bir Ermeni’nin eşeğini ikiye biçer. Ermeni pişmanlık duyar ve yalvarmaya başlar. Bunun üzerine Garip Musa dua eder. Eşek dirilip ayağa kalkar.

·        Dertlerine derman arayanlar, sevdiklerine kavuşmak isteyenler, çocuğu olmayanlar türbeye gittikten sonra çocuk sahibi olurlar. Türbeye getirilen kurban, al-yeşil ipekle süslenir. Doğan çocuk kız olursa adı genellikle Dilek yahut Sultan konulur.

·        Hünkâr Hacı Bektaş Veli’den nasip alan Musa, oradan ayrılırken, Hünkâr kendisine “Git Musa’m git, Divriği topraklarına git. Garip kalasın.” dedikten sonra adı “Garip Musa” olur.

·        Garip Musa kendisi gibi alp-eren olan Seyyid Baba ile bir olup tahta kılıçlarıyla yöre halkını Müslüman ederler.

Halkın gönlünde ve beyninde önemli yer tutan Garip Musa, Alevi-Bektaşi şairlerince de şiirlere konu olmuştur. Bu cümleden olarak, biz de özel kitaplığımızda bulunan cönklerdeki Garip Musa’nın konu edildiği şiirlerle elde edebildiğimiz şiirleri ilim âlemine tanıtmak istedik.

Arşivimizden kaydettiğimiz şiirler 7, 8, 20 numaralı cönklerde yer almakta olup Âşık Muhammed, Kul Hasan, Kusurî, Kul İsmail, Şah Hatâyî’ye aittir.

Diğer taraftan ayrı bir cönkte de Garip Musa soyundan ve aynı zamanda cöngün sahibi olan şahsın tutuğu not, Garip Musa’nın şeceresini takip etmemiz açısından bir vesika niteliğindedir.

1 no’lu cönk: 1296 (Miladi 1880) tarihinde tutulmuştur. 11,5x17 ebadında, toplam 68 yapraktır. Yazı farklılığının olmaması aynı kişi tarafından yazıldığını göstermektedir. İçinde şu şairlerin şiirleri bulunmaktadır:

Âşıkî, Bende, Dedemoğlu, Derviş Ali, Er Mustafa, Fedayî, Gevherî, Hasretî, Hayrî, Dertli, Hüseyin, İsmail, Kul Himmet Üstadım, Niyazî, Pir sultan Abdal, Sefilî, Sıtkı, Şah Hatayi, Veli, Viranî-Viranî Abdal.

Cöngün sonunda (s. 136) cönk sahibi tarafından yazılan şu bilgi Garip Musa’nın soyu hakkında bilgi vermesi bakımından önemlidir:

“Kâtibü’l-huruf Es-Seyyid-i sânî ibn-i İbrahim ibn-i Muhammed ibn-i İbrahim ibn-i Mahmud Sülâle-i Sultan Garib Musâ-yı sani İbrahim.................ül mükerrem ibn İmam-ı Musâ-yı Kâzım Sultan-ı zî-şan evlâdlarından lakabı Küçük Garib oğlu dimekle meşhur kaza-yı Divriği karye-i ............... 1296”

7 no’lu cönk: İlk ve son sayfaları eksik olan bu cönk tahminimize göre 19. yüzyılın ortalarında tutulmuştur. Aslı, Divriği’nin Karakale köyündeki Hüseyin Demirteş’tadır. Cönk, 14.5x21.5 cm. boyutundadır.

Toplam 123 yapraktır. İçinde 40 şairin 140 şiirine yer verilmiştir. Bu şairlerin başlıcası alfabetik sıra ile şöyledir: Asrî, Arif, Âşık Umman, Budala, Cafer, Cefaî, Derviş Ali, Dertli, Dedemoğlu, Deli Boran, Fedaî, Feryadî, Gedaî, Gevherî, Gulamî, Hasretî, Hatayî, Hüseyin, İsmail, Kul Himmet, Kul Himmet Üstadım, Kul İsmail, Kul Sevindik, Miratî, Nesimî, Noksanî, Pir Sultan Abdal, Sadık, Sefil Ahmet, Sefil Ali, Sefil Edna, Sıtkı, Sırrı, Şem’î, Şi’rî, Teslim Abdal, Veli, Viranî,. Visalî.

8 no'lu cönk: 79 sayfadan ibaret ve yandan dikisli olup boyutlari 12x17 cm.dir. İki farklı yazi vardır. Yazıldığı yıllara ait her hangi bir kayıt yoktur. Ancak içinde yer alan şairlerden ve kâğıdın özelliğinden dolayı 20. yüzyılın başlarında tutulduğunu tahmin edebiliriz.

Cönkte yer alan şairlerin başlıcası alfabetik sıra ile şöyledir: Âşık Muhammed, Dertli, Fakir Edna, Fedayî, Hüseyin, İbrahim, İsmail, Kemterî, Kemterî, Kul Fakir, Kul Himmet, Kul Pervane, Mahzunî, Muhammet Mehdî, Muhlisî, Nesimî, Noksanî, Sadık Musa, Sefil Ali, Sefil Sadık, Selmanî, Şah Hatayî, Veli, Viranî.

20 numaralı cönk: 234 sayfadan ibarettir. Gürün’ün Külahlı köyünden Cafer Kaplan’da bulunmaktadır. 19. yüzyılda tutulmuştur.

Bu cönk diğer iki cönke göre daha okunaklı ve daha düzenlidir. Cönkte iki ayrı yazı karakteri olup, yazılar oldukça okunaklıdır. Şiirlerin dışında Allah’a yalvarma, Hz. Muhammed’den şefaat dileme, Kur’an-ı Kerim’den ayetler, Kerbelâ olayı, Miraç hadisesi ve öğütler yer almaktadır.

Cönkte yer alan şairler ise şunlardır:

Abdal Pir Sultan, Aşıkî, Aşık Muhammed, Aşık Hüseyin, Biçare Kalender, Can Hatayî, Dedemoğlu, Dertli, Derviş Ali, Fevziya, Fuzuli, Hakkı, Hatayî, Hatice Mihrap, Hulki Hüseyin, Hüseyin, İsmail, Kalender, Kemter, Kul Hasan, Kul Himmet, Kuddusî, Kusurîi, Muhammed, Nesimî, Noksanî, Pir Sultan Abdal, Sadık, Sefil Abdal, Sefil Ali, Seyyid Budalam, Seyyid Nesimi, Seyyid Nizamoğlu, Sultan Hatayi, Şah Hatayı, Şekür, Nizamoğlu, Teslim Abdal, Veli, Viranî-Virani Abdal-Virani Derviş, Yeminî.

İşaret ettiğimiz gibi Garip Musa hakkında söylenmiş şiirler Âşık Muhammed, Kul Hasan, Kusurî, Kul İsmail, Şah Hatâyî’ye aittir.

Âşık Muhammed’in Garip Musa ile ilgili şiiri 8. cönkte (s. 6-8) ve 11. cönkte (s. 73-75) yer almaktadır. Toplam 11 dörtlüktür. “Aman Garip Musa carın günüdür” şeklinde tek ayakla söylenmiþtir.

Kul İsmail’in Garip Musa için söylediği şiir 7 numaralı cönkte iki ayrı yerde (s. 100 ve s.123) geçmektedir. Şiir; “Sultan Garip Musa Sultan celalim” şeklinde tek ayaklıdır.

Kusurî’nin şiiri ise aruz vezniyle olup (Mefâîlün, Mefâîlün, Mefâîlün, Mefâîlün) kalıbıyladır. Şiir 5 dörtlüktür ve başında “Der medh Garip Musa Sultan” ibaresi yer almaktadır. Şiir 20 numaralı cönkte (s. 189-190) kayıtlıdır.

Elimizde şiir bütünlüşünde değil de dörtlük bazında Garip Musa’dan söz eden iki şiir daha vardır ki onlar da Kul Hasan ile Şah Hatayî’ye aittir.

Kul Hasan’ın şiiri 20 numaralı cönkte (s. 191-192) bulunmaktadır. 8 dörtlük ve “Gelin safa ile gönderin bizi” şeklinde tek ayaklıdır.

Şah Hatayî’nin şiiri 7 numaralı cönkte (s. 228-229) bulunmaktadır. Şiir; “Ali gelir mi olsa bize” ayağıyla söylenmiştir.

Yukarıda isimlerini zikrettiğimiz şairlerin haricinde elimizde başka şiirler de mevcuttur. Bunlar; şahsıma Musa Karakuş tarafından verilen altı şiir (Ana Sultan, Baki Aydın, Garip Musaoğlu, İsmail Onası, Sefil Ali, Şah Hatayî) İbrahim Aslanoğlu’nun Pir Sultan Abdallar kitabında bir şiir ve Kutluay Erdoğan’ın Alevi-Bektaşi Gerçeği adlı kitapta kaydedilmiş olan üç şiir (Şah Hatayî, Muzaffer Ersoy, Hüseyin Şengül) ve İsmail Elibol’a ait bir şiirdir. Biz, elde ettiğimiz şiirleri, şairlerin isimlerinin alfabetik sırasına göre şu şekilde kaydedeceğiz: Ana Sultan, Âşık Muhammed, Baki Aydın, Garip Musaoğlu, Hüseyin Şengül, İsmail Onası, Kul Hasan, Kul İsmail, Kusurî, Muzaffer Ersoy, Pir Sultan Abdal, Sefil Ali, Şah Hatayî (iki şiir).

Sözünü ettiğimiz şairler, şiirlerinde özel duygularını ve arzularını dile getirmenin yanı sıra Garip Musa hakkındaki kanaatlerini şöyle ortaya koymuşlardır.

Ana Sultan: Kara kuş donunda dolana dolana Ummanlara dalarak Anadolu’ya gelmiştir.

Âşık Muhammed: Âşık olup kudretten balkımış; Hakk’ın hazinesinde kumaş dokumuştur. Karakuş donuna girmiştir. İmdat isteyenin yardımına yetişir. Nice kâfirleri Müslüman etmiş, Seyyid Baba sancaktarlığın yapmıştır. On iki İmam, Kırklardan farkı yoktur. Cümle erler “belî” der. Kılıcı ardıçtandır.

Baki Aydın: Erenler sultanı, evliyanın piri, Resul soyundan ve güruh-ı nacidendir. Taliplere gıdadır.

Garip Musaoğlu: Kerem ettiklerin zoru başarmıştır, darda olanlar çağırdıklarında imdadına yetişir.

Hüseyin Şengül: Hüseyin soyundandır. Hünkârdan icazet alıp Alan köyüne yerleşmiştir. Taliplerin halin soran, garibin halinden bilendir, Dârdaki Mansur gibidir. Doksan bin erlerden biridir.

İsmail Onası: Muhammed Ali’nin yolu yürümüş olup, dertliler derman verir.

Kul İsmail: Diyar-ı Rum’um halifesi, Horasan piri olup cihânın varıdır. Balım Sultan'ın hem yâr-ı garıdır. Nice ağa ve beyleri irşat etmiş, ardıç kılıcıyla nice dağlar aşmıştır. Tarikat ehlinin kilidin bulmuştur. Firdevs bahçesin bülbülüdür.

Kusuri: Lütfu ve fazileti sınırsızdır. Kudret eliyle ardıçtan kılıç tutmuştur. Çağrıldığında gelir ve doğudan batıya hükmü olan biridir. Bendesin asla reddetmez.

Muzaffer Ersoy: Kendisini ölümsüzleştiren ardıç fidanı dikmiştir.

Pir Sultan Abdal: Ali ile Muhammed kadar yüce biridir. İmdat isteyenin yardımına koşar. Kara kuş donunda görünmüştür.

Sefil Ali: İhsan ettiğine nurlar yağmış Ali soyundan bir erendir. Elinde ardıç kılıcıyla Horasan elinden gelmiştir. Adam öldürmemiştir, kan akıtmamıştır.

Şah Hatâyî: Ali evladıdır. Başında tac-ı devlet vardır. İlmini kudretten almıştır. Don değiştirme gibi bir yüceliği vardır.

Şiirler

Ana Sultan

Cennet bağının korusu

İniler aşkın arısı

On İki İmam’ın birisi

Pirim Garip Musa Sultan

Meydana serilir postu

Üstüne getirir dostu

Münkirin elini kesti

Pirim Garip Musa Sultan

Garibim nerede kaldı

Dolanı dolanı geldi

Bahr u ummanlara daldı

Pirim Garip Musa Sultan

Ana Sultan dara durdun

Darda didarını gördün

On iki hizmete girdin

Pirim Garip Musa Sultan

         (Kaynak şahıs: Musa Karakaş)

Âşık Muhammed

Âşık olup kuduretten balkıdı

Hakk’ın haznesinde kumaş dokudu

Bülbül olan gül dalında şakıdı

Aman Garip Musa carın günüdür

Şükür olsun ol Hüda’ya eriştik

Ruşen olduk gül bağına karıştık

Garip Musa senin lütfuna düştük

Aman Garip Musa carın günüdür

Karakuş donunda çökmüş oturur

Bâd eser de kokusunu getirir

Çâr deyince türlü hizmet bitirir

Aman Garip Musa carın günüdür

Garip Musa vatan kurmuş oturur

Nice kâfirleri dine getirir

Seyyid Baba sancağını götürür

Aman Garip Musa carın günüdür

Garip Musa yücesinde durursun

İsteyenin muradını verirsin

On iki İmam Kırkların birisin

Aman Garip Musa carın günüdür

Garip Musa yücesinde bakıyor

Şah-ı Merdan kitabını okuyor

Aşk ateşi bu sinemi yakıyor

Aman Garip Musa carın günüdür

Garip Musa kadehleri doludur

Cümle erler o sultana belî der

Şüphesiz Allah bir Muhammed Ali’dir

Aman Garip Musa carın günüdür

Ardıçtan kılıcı almış eline

Ali’m Zülfikârı çalmış beline

Mübarek Düldül’ü almış yanına

Aman Garip Musa carın günüdür

Garip Musa ersin pirsin seçersin

İman mürüvvet desem kandan geçersin

Dahi bundan öte nere göçersin

Aman Garip Musa carın günüdür

Garip Musa firkatim var cûşum var

Açtın yaralarım türlü hışım var

Garip Musa senin nerde işin var

Aman Garip Musa carın günüdür

Âşık Muhammed’im pirdir üstadım

Mübarek cemalin gördüm dost dedim

Garib Musa senden dolu istedim

Aman Garip Musa carın günüdür

(Doğan Kaya Arşivi: Cönk no: 8, Sayfa no:6-8, İkinci varyant: Cönk no: 20, Sayfa no:73-75)

Baki Aydın

Her zaman adına âşık olduğum

Ne olur carıma gel Garip Musa

Dedemden babamdan miras aldığım

Erenler sultanı gül Garip Musa

Erinlerin piri başlar tacısın

Evliya evladı “Güruh naci”sin

Gülbangın okunsun nurun saçılsın

Resul ağacında dal Garip Musa

Şefaat eylersen Hakk’a varırız

Cennet bahçesinden nasip alırız

Assalar kesseler sende kalırız

Gayrıya sapmayız bil Garip Musa

Baki Aydın der ki pirim sultanım

Niyazın postuna adağım canım

Ben bir yol oğluyum maha hayranım

Talibin gıdası bal Garip Musa

         (Yeşilyurt köyü-Mahmudiye/Eskişehir, 7.1.2001)

         (Kaynak şahıs: Musa Karakaş)

Garip Musaoğlu

Zalimin zulmünden ben helak oldum

Aman Garip Musa yetiş carıma

Dara düştüm senden imdat isterim

Aman Garip Musa yetiş carıma

Kerem ettiklerin zoru başardı

Düşman galip oldu bizi şaşırdı

Zalimler zulmünü hadden aşırdı

Aman Garip Musa yetiş carıma

Noksan işim çoktur ellerim kanda

Her ne günah desen bulunur bende

Zahirde batında umudum sende

Aman Garip Musa yetiş carıma

Kahrı küfrü iman eyleyemedim

Sözümü pişirim söyleyemedim

Dost güldürüp düşman paylayamadım

Aman Garip Musa yetiş carıma

İndiren kaldıran sensin kulları

Bize kısmet eyle güzel yolları

Muhabbeti güzel tatlı dilleri

Aman Garip Musa yetiş carıma

Pirimin iyliği çoktur kuluna

Hiç bakmazsın günahkârın haline

Ne gelirse söyle gelsin diline

Aman Garip Musa yetiş carıma

Ne gelirse bana senden bilirim

Sen ol demeyince nice olurum

Kulluk etmeyince kul mu olurum

Aman Garip Musa yetiş carıma

Gönlümüzden çıkar zannı gümanı

Güzel pirim nasip eyle imanı

Ezelden tutmuşuz biz de dameni

Aman Garip Musa yetiş carıma

İkilikten bizi birliğe yetir

İhsan eyle eksiğini sen bitir

Yollarına kurban olsun bu fakir

Aman Garip Musa yetiş carıma

İkilikte kalan Ezazil oldu

Hayvan geldi gitti elde ne kaldı

Gönül evini de zulmete saldı

Aman Garip Musa yetiş carıma

Mahrum kalmaz Hak deyip de çalışan

Taat eder dostu ile buluşan

Dar gününde çağırana yetişen

Aman Garip Musa yetiş carıma

Dünya tamahkârı şaşırdı bizi

Pişirip de söyleyemedik sözü

Umudumuz vardır tutmuşuz izi

Aman Garip Musa yetiş carıma

Münkir münafıklar dünyayı sardı

Yol buyruk ortadan kalktı ne kaldı

Hak ehli canlara pek zulüm oldu

Aman Garip Musa yetiş carıma

Tamamen bozuldu kalktı yol erkân

Hayli zaman yolu süremedi bu can

Âlemin sultanı melek sultan han

Aman Garip Musa yetiş carıma

Mümin Müslim gelip oturamaz da

Cümlesi de dünya işinde gamda

Yol erkân işini arar yok bunda

Aman Garip Musa yetiş carıma

Nice eyleyip varmayayım yoluna

Bizi kabul et de al bir eline

Garip Musaoğlu bende kuluna

Aman Garip Musa yetiş carıma

         (Kaynak şahıs: Musa Karakaş)

Hüseyin Şengül

Hüseyin soyundan geldin

Hünkârdan icazet aldın

Alan köyüne karar kıldın

Erlerden bir Garip Musa

Taliplerin halin soran

Garibin halinden bilen

Mansur’un darına duran

Erlerden bir Garip Musa

On İki İmam’ın da yari

Doksan bin erlerden biri

Hünkâr Hacı Bektaş Veli

Erlerden bir Garip Musa

Senin el eteğin tutan

Yoluna göz gönül katan

Hak olup birliğe yeten

Erlerden bir Garip Musa

Garip kaldın yol üstünde

Ardıç kılıç var var üstünde

Hüseyin der hal üstünde

Erlerden bir Garip Musa

(Kutluay 2000: 291)

9.11.1997

(Dışlık köyü-Kangal, Sivas, Doğumu: 1936)

İsmail Onası

Bizi arz eyleyip pirimiz geldi

Gördü görüştürdü yüzümüz güldü

Şu güzel gönlümüz şen mamur oldu

Hoş safa geldiniz pir Garip Musa

Pir rehber mürşidimiz bir idi

Muhammed Ali’nin yolu yürüdü

Bir de Dede misafirimiz var idi

Cümlenin muradın ver Garip Musa

Âşık Hasan söyler çalar sazını

Musa Dede buluşlu söyler sözünü

Gördüm gül cemaller güzel yüzünü

Derdime bir derman ver Garip Musa

İsmail’im burada sözüm bağlarım

İçten gelir bazen beyit söylerim

Hatalıyım Musa Dede özür dilerim

Yüzüm basa geldiniz pir Garip Musa

         (Kaynak şahıs: Musa Karakaş)

İsmail Elibol

Nedir erinler sizin derdiniz

Benim neslim inan ol Garip Musa

Yıllar yılı fetvaları verdiniz

Benim neslim inan ol Garip Musa

Güller solmuş bülbül boşa ötmeyin

Kökü birdir ayrı yola gitmeyin

İster kabul edin ister etmeyin

Benim neslim inan ol Garip Musa

Dede karkınlı’nın bizdedir eli

Şahidimiz bizim Bektaş-ı Veli

Burcu burcu kokan ey seher yeli

Benim neslim inan ol Garip Musa

Niceleri dalımızdan koptular

Çıkar için doğru yoldan saptılar

Türlü türlü bize cefa ettiler

Benim neslim inan ol Garip Musa

Mü’min olan mü’min söyler mi yalan

Şu halkın gönlünü gümana salan

Nesline taş atıp ahdini alan

Benim neslim inan ol Garip Musa

Neden böyle adaveti güttüler

Biz garibi canımızdan ettiler

Senelerdir karga gibi öttüler

Benim neslim inan ol Garip Musa

Elibol’um der ki nedir bu haller

Sararıp soluyor açılan güller

Himmet Şah-ı Merdan konuşsun diller

Benim neslim inan ol Garip Musa

(Aslan, 136-137)

Kul Hasan

Durmaz deli gönül vatan arzular

Gelin safa ile gönderin bizi

Mü’min müslim himmet eylen gaziler

Gelin safa ile gönderin bizi

Okurum dersimi yeşil yazılar

Yardım etsin evliyalar gaziler

Şimdi beni nice canlar arzular

Gelin safa ile gönderin bizi

Okurum dersimi yazıldı sırdan

Aşıkların ilmi İmam Cafer’den

Garip Musa ayırmasın katardan

Gelin safa ile gönderin bizi

Okurum dersimi sırdan yazılı

Hak kudret âleminden geldi sözleri

Bir muhabbet ettim amma az oldu

Gelin safa ile gönderin bizi

Firdevs bahçesinde salınır tûba

Mürşidin cemali mü’mine Ka’be

Yardımcımız olsun Erahi Baba

Gelin safa ile gönderin bizi

Mü’minin ervahı Güruh-u Naciler

Hizmet etsin sakiler sucular

Muhabbet ettiğimiz müslim bacılar

Gelin safa ile gönderin bizi

Allah diyerek her muratlar verilsin

Mü’min olan bir katre dirilsin

Geldiğimiz haneler şen ma’mur olsun

Gelin safa ile gönderin bizi

Kul Hasan’ım fehm edelim buradan

Mevlâ’m ayırmasın demden sıradan

Koşturmak nasip etsin yaradan

Gelin safa ile gönderin bizi

(Doğan Kaya Arşivi: Cönk no: 20, Sayfa no: 191-192)

Kul İsmail

Hey erenler sizi görmeye geldim

Sultan Garip Musa Sultan celalim

Dergâhına yüzüm sürmeye geldim

Sultan Garip Musa Sultan celalim

Dediler bu imiş cihânın varı

Urum halifesi Horasan piri

Ol Balım Sultan'ın hem yâr-ı garı

Sultan Garip Musa Sultan celalim

İrşâd etti ağaları beğleri

Horasan'dan kılıç giyen zağları

Ardıç kılıcıyla böldü dağları

Sultan Garip Musa Sultan celalim

Cümle erden sonra nasibin alan

Tarikat ehlinin kilidin bulan

Firdevs bahçesin bülbülü olan

Sultan Garip Musa Sultan celalim

Kul İsmail gördü elhamdülillâh

(Ayın lam) yazılmış ism-i arşullah

Şükür pûs eyledim el hükmülillah

Sultan Garip Musa Sultan celalim

(Doğan Kaya Arşivi: Cönk no: 7, Sayfa no:100, Ayrıca aynı cönk: Sayfa no:123)

Kusuri

. - - - / . - - - / . - - - / . - - - /

Der medh Garip Musa Sultan

Mukarreb bende-i Rabbü’l-Ehad Sultan Garip Musa

Velâyet işi bir “Abdüssamed” Sultan Garip Musa

Velidir lutf-u fazlı bî-aded Sultan Garip Musa

Esir-i efkende’ye eyler meded Sultan Garip Musa

Yed-i kudretle tuttu oldu ardıc yolladı şemşir

Görünce bu velâyeti muhabbet oldu geda-yı mir

İnanmaz nesl-i Mervan ceddi berced oldur münkir

Adudur ala bunlar ta-ebed Sultan Garip Musa

Nice fark eylesün Hakk’ı münafık gözü a’madır

Akılda marifette haz dahi anlardan evladır

Ne bilirsin evliyayı dini yok küfür ehli tersadır

Zira bunlar mecusiden eşet Sultan Garip Musa

Veliyullaha ikrar eyleyenler ola mı mahrum

Çağırsın sıdk ile garbdan olur şarkda gene ma’lum

Olur mu sırr-ı mü’min böyle zâttan zerrece mektum

Ne mümkün bendesin ede red Sultan Garip Musa

Kusurî olmadı bu âli zatlar faniye misal

Anın için eyledi Hakk bunları bu rütbeye îsal

Adular gizlice eyler bize bin dürlü mekr-i al

Ana agah olur ey fiil-i bed Sultan Garip Musa

(Doğan Kaya Arşivi: Cönk no: 20, Sayfa no: 189-191)

Muzaffer Ersoy

Garip Musa’m senin garip yurduna

Ben de bir muratla geldim sevdiğim

Diktiğin ardıcın kuru dalına

Uçtum amma konamadım sevdiğim

Kartal olsam süzülsem ben avıma

Bir nasip var benim naçiz gönlüme

Yuva yapsam ol Yılanlı Dağı’na

Gece gündüz seyreylesem sevdiğim

Seyyid Garip Musa o benim atam

Akşama gelemem Tecer’de yatam

Altı yüz yıl sonra kim demiş bulam

Yüreğimde bir elçin var sevdiğim

Akpınar’da göç yoluna çıkmışım

İzini ben mah gönlümde bulmuşum

Muzaffer’im divanına durmuşum

Divanından mahrum etme sevdiğim

         20.9.1999

         (Akpınar köyü/Sivas)

         (Kaynak şahıs: Musa Karakaş)

Pir Sultan Abdal

Yalınız kalmışım dağlar başında

Yeriş Garip Musa gel imdat eyle

Yalınız olduğum size malumdur

Yeriş Garip Musa sen imdat eyle

Garip Musa sen bir ulu kişisin

Ali ile Muhammed’in eşisin

Car diyende hemen sen ulaşırsın

Yeriş Garip Musa sen imdat eyle

Musa Dede’m Şeydullah’a gidiyor

İnsan zalim olmuş pişman ediyor

Gör ki zalim kulun bize ne diyor

Yeriş Garip Musa sen imdat eyle

Musa Dede’m tekkesini beklesin

Mahmut Dede’m talipleri saklasın

Sizi çağıranlar mahrum kalmasın

Yeriş Garip Musa sen imdat eyle

Karasu’dan aşar oldu yolumuz

Gider olduk görünmüyor önümüz

Amucam uşağı kaldı yalınız

Yeriş Garip Musa sen imdat eyle

Küçük öküzü Ağdağ’a yetirdim

Atamı anamı bile getirdim

Gaziler beni sılama yetirin

Yeriş Garip Musa sen imdat eyle

Kara kuş donunda kendi göründü

Geldi ırmak kenarına oturdu

Pir Sultan Abdal’ım işim bitirdi

Yeriş Garip Musa sen imdat eyle

(Aslanoğlu 1984: 422-423)

Sefil Ali

Sabah oldu kutlu günler doğuyor

Yetiş Garip Musa Merdan Ali’ye

İhsan ettiğine nurlar yağıyor

Yetiş Garip Musa Merdan Ali’ye

Sen Ali oğlusun Ali Veli’sin

Aslan pençeli de gayet ünlüsün

Ne adam öldürdün ne de kanlısın

Yetiş Garip Musa Merdan Ali’ye

Horasan ilinden çıka gelesin

Ardıçtan kılıcı ele alasın

Kâfirleri bölük bölük bölesin

Yetiş Garip Musa Merdan Ali’ye

Sefil Ali’m der ki garipçe başım

Acem’den Urum’a atıldı taşım

Her nereye gidersem Hızır yoldaşım

Yetiş Garip Musa Merdan Ali’ye

         (Kaynak şahıs: Musa Karakaş)

Şah Hatâyî

Müştâkıma boynun dönerim

Ali gelir mi olsa bize

Ağlar ağlar dinerim

Ali gelir mi olsa bize

Mihr-i fehm vefâ ile

Sanki sadef-ı safâ ile

Muhammedü'l-Mustafa; ile

Ali gelir mi olsa bize

Elinde gider asâ ile

Meryem;oğlu İsâ ile

Sultan Garip Musa ile

Ali gelir mi olsa bize

Şah Hatayî' m din eri

Vardır gerçeklerin hüneri

Sağ elinde Zülfikar'ı

Ali gelir mi olsa bize

(Doğan Kaya Arşivi, Cönk no: 7, Sayfa no:228-229)

Şah Hatâyî

Ben bugün bir er gördüm

Gayet hikmeti sır gördüm

Batında bir pirden sordum

Dediler Garip Musa’dır

Dediler Ali evladıdır

Başında tacı devletidir

Aslı Ali ile Muhammed’dir

Dediler Garip Musa’dır

İlmini kudretten alır

Don değiştirir gider gelir

Kâmillere öğüt verir

Dediler Garip Musa’dır

Şah Hatayî’m der ki ey şah

Türab ol da öyle dur sen

Budur dervişliğe nişan

Dediler Garip Musa’dır

         (Kaynak şahıs: Musa Karakaş)

Kaynakça

Aslanoğlu, İbrahim (1984): Pir Sultan Abdallar. İstanbul.

Kutluay, Erdoğan (2000): Alevi-Bektaşi Gerçeği. İstanbul.

Karakaş, Musa (23-28.11.2001): "İnanç Önderlerinden Seyyid Garib Musa Sultan" Uluslararası Türk Dünyası İnanç Önderleri Kongresi, (Yayımlanmamış Bildiri).

Klaviyo (1975): Timur Devrinde Semerkand’a Seyahat. İstanbul.

Kutlu, Özen (1996): Sivas ve Divriği Yöresinde Eski Türk İnançlarına Bağlı Adak Yerleri. Sivas.

Aslan, Fadime; Yılmaz Yeşil; Enver Aydın Kolukısa: "Bir Köy Bir Âşık" Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi 21 (2002): 136-137.