Garip Musa, Anadolu’nun manevi yönden inşa edilmesinde rol alan ulu zatlardan birisidir. Hakkında bilinenler pek çok erende olduğu gibi rivayetten öte gitmemektedir. Anadolu’ya 90 (bir söylentiye göre 400) atlısı ve tahta kılıcıyla Türkistan’dan geldiği, Hacı Bektaş Veli’den nasip aldığı ve Ahmed Yesevî düşüncesi doğrultusunda faaliyet gösterdiği söylenir. Bir söylentiye göre, Divriği civarında saygın olan ve Arhısu köyünde yatan Garip Baba ile kardeştir.
13. yüzyılın sonları, 14. yüzyılın başlarında yaşadığı kuvvetle muhtemeldir. Bizi bu düşünceye götüren İspanyol Elçisi Klaviyo’nun hatıralarında yer alan bir bilgidir. Garip Musa’nın ailesi Musa Şeyhoğlu, Pirzâdeler, Ağagil ve Erzâdeler olmak üzere dört büyük gruba ayrılmış bunlardan bir kısmı Sarıkamış’a yerleşmiştir. 1404 yılında, eskiden, Deliler bugün Deli Baba köyü halkı hakkında seyahat notlarında bilgi veren ve 14. yüzyılda yaşamış olan Klaviyo, onları bize şöyle tanıtır:
“Deliler köyü namında bir yere muvasalat ettik. Buraya Deliler köyü adının verilmesinin sebebi, bütün burada ikamet edenlerin, ruhbaniyet hayatına girmiş, dünyayı terk etmiş Müslüman dervişlerinden olmalarıdır. Etraftaki köylüler burayı ziyaret ederek dervişlerle görüşüyor, hastalar buraya naklolunuyor ve dervişlerin nefesiyle şifa buluyorlar. Bu dervişlerin reisi, bütün dervişler tarafından derin bir hürmet görüyor ve evliya tanınıyor. Timur buradan geçiyorken dervişlerin yanına gitmiş, reisleri yanında kalmıştı. Bütün bu havalide yerleşen kimseler. Dervişlere bol bol adaklar gönderiyorlar. Dervişlerin reisi bu köyün hakimidir. Ahali bütün bu dervişleri evliya tanıyorlar. Dervişler sakallarını ve saçlarını tıraş ediyor, yaz-kış sırtlarında eski bir aba ile yollardan geçiyor, ellerindeki sazları çalarak ilahiler okuyorlar. Bunlara ait tekkenin kapısında bugün de bir püskül ve ay şeklinde bir resim görülüyor. Altlarında geyik, keçi, koyun boynuzlarından bir sıra dizilmişti. Her dervişin kapısı üzerinde böyle bir işaret var...” (Klaviyo 1975: 79)
Deliler köyü halkı, Garip Musa ahfadındandır. Bu bilgilere bakarak sülalesinden bazılarının Sarıkamış’a gitmeleri, orayı iskân etmeleri için aradan geçen zamanı göz önüne aldığımızda Garip Musa’nın önceki yüzyılın ortalarına kadar yaşadığını söyleyebiliriz.
Anadolu’da oldukça yaygın ocaklarında birisi olan Garip Musa Ocağı’dır. Geçmişte 3. Selim, 4. Mustafa, 2. Mahmud ve Abdülaziz tarafından verilen fermanlarla imtiyaz tanınması bu ocağın ne derece önemli ocak olduğunun işaretidir.
Garip Musa Derneği Başkanı Musa Karakaş’taki Sultan Abdülaziz’in Sivas Valisi Zeki Paşa’ya ve Divriği Kadısı Ahmed Efendi’ye gönderdiği 22 Temmuz 1862 tarihli fermandan anlaşıldığına göre; Garip Musa, “sahihü’l-nesep” ve “sadat-ı kiram” yani “ehl-i beyt” soyundandır. (Karakaş, Yayımlanmamış Bildiri). Şeceresi, Yedinci İmam Musa-yı Kâzım’ın torunlarından İbrahim Sani’ye kadar uzandığı ifade edilir. Yukarıda sözünü ettiğimiz Musa Şeyhoğulları ve Pirzâdeler sülalesi Divriği’nin Güneş ve Yağbasan köylerine, Erzâdeler Kangal’ın Dışlık köyüne, Aziz Ağa Dede’nin liderliğinde bir başka grup da Kars’ın Selim kazasının Asboğa vadisinde mekân tutmuşlardır.
Güneş köyü yakınlarında bir türbede yatmakta olan Garip Musa türbesinde genç yaşta ölen oğlu Güneş de yatmaktadır. Türkiye’nin dört bucağından yüzlerce, binlerce insanın türbesini ziyaret ettiği Garip Musa hakkında birçok söylenceler anlatılmaktadır. İşte bunlardan bazıları:
· Söylentiye göre Garip Musa, tahta kılıcını, türbenin yakınında olan ancak bugün kurumuş bulunan ardıç ağacından keserek yapmıştır. (Özen 1996: 35)
· Anlatılanlara göre, Garip Musa, tahta kılıcıyla alay eden kalaycılık yapan bir Ermeni’nin eşeğini ikiye biçer. Ermeni pişmanlık duyar ve yalvarmaya başlar. Bunun üzerine Garip Musa dua eder. Eşek dirilip ayağa kalkar.
· Dertlerine derman arayanlar, sevdiklerine kavuşmak isteyenler, çocuğu olmayanlar türbeye gittikten sonra çocuk sahibi olurlar. Türbeye getirilen kurban, al-yeşil ipekle süslenir. Doğan çocuk kız olursa adı genellikle Dilek yahut Sultan konulur.
· Hünkâr Hacı Bektaş Veli’den nasip alan Musa, oradan ayrılırken, Hünkâr kendisine “Git Musa’m git, Divriği topraklarına git. Garip kalasın.” dedikten sonra adı “Garip Musa” olur.
· Garip Musa kendisi gibi alp-eren olan Seyyid Baba ile bir olup tahta kılıçlarıyla yöre halkını Müslüman ederler.
Halkın gönlünde ve beyninde önemli yer tutan Garip Musa, Alevi-Bektaşi şairlerince de şiirlere konu olmuştur. Bu cümleden olarak, biz de özel kitaplığımızda bulunan cönklerdeki Garip Musa’nın konu edildiği şiirlerle elde edebildiğimiz şiirleri ilim âlemine tanıtmak istedik.
Arşivimizden kaydettiğimiz şiirler 7, 8, 20 numaralı cönklerde yer almakta olup Âşık Muhammed, Kul Hasan, Kusurî, Kul İsmail, Şah Hatâyî’ye aittir.
Diğer taraftan ayrı bir cönkte de Garip Musa soyundan ve aynı zamanda cöngün sahibi olan şahsın tutuğu not, Garip Musa’nın şeceresini takip etmemiz açısından bir vesika niteliğindedir.
1 no’lu cönk: 1296 (Miladi 1880) tarihinde tutulmuştur. 11,5x17 ebadında, toplam 68 yapraktır. Yazı farklılığının olmaması aynı kişi tarafından yazıldığını göstermektedir. İçinde şu şairlerin şiirleri bulunmaktadır:
Âşıkî, Bende, Dedemoğlu, Derviş Ali, Er Mustafa, Fedayî, Gevherî, Hasretî, Hayrî, Dertli, Hüseyin, İsmail, Kul Himmet Üstadım, Niyazî, Pir sultan Abdal, Sefilî, Sıtkı, Şah Hatayi, Veli, Viranî-Viranî Abdal.
Cöngün sonunda (s. 136) cönk sahibi tarafından yazılan şu bilgi Garip Musa’nın soyu hakkında bilgi vermesi bakımından önemlidir:
“Kâtibü’l-huruf Es-Seyyid-i sânî ibn-i İbrahim ibn-i Muhammed ibn-i İbrahim ibn-i Mahmud Sülâle-i Sultan Garib Musâ-yı sani İbrahim.................ül mükerrem ibn İmam-ı Musâ-yı Kâzım Sultan-ı zî-şan evlâdlarından lakabı Küçük Garib oğlu dimekle meşhur kaza-yı Divriği karye-i ............... 1296”
7 no’lu cönk: İlk ve son sayfaları eksik olan bu cönk tahminimize göre 19. yüzyılın ortalarında tutulmuştur. Aslı, Divriği’nin Karakale köyündeki Hüseyin Demirteş’tadır. Cönk, 14.5x21.5 cm. boyutundadır.
Toplam 123 yapraktır. İçinde 40 şairin 140 şiirine yer verilmiştir. Bu şairlerin başlıcası alfabetik sıra ile şöyledir: Asrî, Arif, Âşık Umman, Budala, Cafer, Cefaî, Derviş Ali, Dertli, Dedemoğlu, Deli Boran, Fedaî, Feryadî, Gedaî, Gevherî, Gulamî, Hasretî, Hatayî, Hüseyin, İsmail, Kul Himmet, Kul Himmet Üstadım, Kul İsmail, Kul Sevindik, Miratî, Nesimî, Noksanî, Pir Sultan Abdal, Sadık, Sefil Ahmet, Sefil Ali, Sefil Edna, Sıtkı, Sırrı, Şem’î, Şi’rî, Teslim Abdal, Veli, Viranî,. Visalî.
8 no'lu cönk: 79 sayfadan ibaret ve yandan dikisli olup boyutlari 12x17 cm.dir. İki farklı yazi vardır. Yazıldığı yıllara ait her hangi bir kayıt yoktur. Ancak içinde yer alan şairlerden ve kâğıdın özelliğinden dolayı 20. yüzyılın başlarında tutulduğunu tahmin edebiliriz.
Cönkte yer alan şairlerin başlıcası alfabetik sıra ile şöyledir: Âşık Muhammed, Dertli, Fakir Edna, Fedayî, Hüseyin, İbrahim, İsmail, Kemterî, Kemterî, Kul Fakir, Kul Himmet, Kul Pervane, Mahzunî, Muhammet Mehdî, Muhlisî, Nesimî, Noksanî, Sadık Musa, Sefil Ali, Sefil Sadık, Selmanî, Şah Hatayî, Veli, Viranî.
20 numaralı cönk: 234 sayfadan ibarettir. Gürün’ün Külahlı köyünden Cafer Kaplan’da bulunmaktadır. 19. yüzyılda tutulmuştur.
Bu cönk diğer iki cönke göre daha okunaklı ve daha düzenlidir. Cönkte iki ayrı yazı karakteri olup, yazılar oldukça okunaklıdır. Şiirlerin dışında Allah’a yalvarma, Hz. Muhammed’den şefaat dileme, Kur’an-ı Kerim’den ayetler, Kerbelâ olayı, Miraç hadisesi ve öğütler yer almaktadır.
Cönkte yer alan şairler ise şunlardır:
Abdal Pir Sultan, Aşıkî, Aşık Muhammed, Aşık Hüseyin, Biçare Kalender, Can Hatayî, Dedemoğlu, Dertli, Derviş Ali, Fevziya, Fuzuli, Hakkı, Hatayî, Hatice Mihrap, Hulki Hüseyin, Hüseyin, İsmail, Kalender, Kemter, Kul Hasan, Kul Himmet, Kuddusî, Kusurîi, Muhammed, Nesimî, Noksanî, Pir Sultan Abdal, Sadık, Sefil Abdal, Sefil Ali, Seyyid Budalam, Seyyid Nesimi, Seyyid Nizamoğlu, Sultan Hatayi, Şah Hatayı, Şekür, Nizamoğlu, Teslim Abdal, Veli, Viranî-Virani Abdal-Virani Derviş, Yeminî.
İşaret ettiğimiz gibi Garip Musa hakkında söylenmiş şiirler Âşık Muhammed, Kul Hasan, Kusurî, Kul İsmail, Şah Hatâyî’ye aittir.
Âşık Muhammed’in Garip Musa ile ilgili şiiri 8. cönkte (s. 6-8) ve 11. cönkte (s. 73-75) yer almaktadır. Toplam 11 dörtlüktür. “Aman Garip Musa carın günüdür” şeklinde tek ayakla söylenmiþtir.
Kul İsmail’in Garip Musa için söylediği şiir 7 numaralı cönkte iki ayrı yerde (s. 100 ve s.123) geçmektedir. Şiir; “Sultan Garip Musa Sultan celalim” şeklinde tek ayaklıdır.
Kusurî’nin şiiri ise aruz vezniyle olup (Mefâîlün, Mefâîlün, Mefâîlün, Mefâîlün) kalıbıyladır. Şiir 5 dörtlüktür ve başında “Der medh Garip Musa Sultan” ibaresi yer almaktadır. Şiir 20 numaralı cönkte (s. 189-190) kayıtlıdır.
Elimizde şiir bütünlüşünde değil de dörtlük bazında Garip Musa’dan söz eden iki şiir daha vardır ki onlar da Kul Hasan ile Şah Hatayî’ye aittir.
Kul Hasan’ın şiiri 20 numaralı cönkte (s. 191-192) bulunmaktadır. 8 dörtlük ve “Gelin safa ile gönderin bizi” şeklinde tek ayaklıdır.
Şah Hatayî’nin şiiri 7 numaralı cönkte (s. 228-229) bulunmaktadır. Şiir; “Ali gelir mi olsa bize” ayağıyla söylenmiştir.
Yukarıda isimlerini zikrettiğimiz şairlerin haricinde elimizde başka şiirler de mevcuttur. Bunlar; şahsıma Musa Karakuş tarafından verilen altı şiir (Ana Sultan, Baki Aydın, Garip Musaoğlu, İsmail Onası, Sefil Ali, Şah Hatayî) İbrahim Aslanoğlu’nun Pir Sultan Abdallar kitabında bir şiir ve Kutluay Erdoğan’ın Alevi-Bektaşi Gerçeği adlı kitapta kaydedilmiş olan üç şiir (Şah Hatayî, Muzaffer Ersoy, Hüseyin Şengül) ve İsmail Elibol’a ait bir şiirdir. Biz, elde ettiğimiz şiirleri, şairlerin isimlerinin alfabetik sırasına göre şu şekilde kaydedeceğiz: Ana Sultan, Âşık Muhammed, Baki Aydın, Garip Musaoğlu, Hüseyin Şengül, İsmail Onası, Kul Hasan, Kul İsmail, Kusurî, Muzaffer Ersoy, Pir Sultan Abdal, Sefil Ali, Şah Hatayî (iki şiir).
Sözünü ettiğimiz şairler, şiirlerinde özel duygularını ve arzularını dile getirmenin yanı sıra Garip Musa hakkındaki kanaatlerini şöyle ortaya koymuşlardır.
Ana Sultan: Kara kuş donunda dolana dolana Ummanlara dalarak Anadolu’ya gelmiştir.
Âşık Muhammed: Âşık olup kudretten balkımış; Hakk’ın hazinesinde kumaş dokumuştur. Karakuş donuna girmiştir. İmdat isteyenin yardımına yetişir. Nice kâfirleri Müslüman etmiş, Seyyid Baba sancaktarlığın yapmıştır. On iki İmam, Kırklardan farkı yoktur. Cümle erler “belî” der. Kılıcı ardıçtandır.
Baki Aydın: Erenler sultanı, evliyanın piri, Resul soyundan ve güruh-ı nacidendir. Taliplere gıdadır.
Garip Musaoğlu: Kerem ettiklerin zoru başarmıştır, darda olanlar çağırdıklarında imdadına yetişir.
Hüseyin Şengül: Hüseyin soyundandır. Hünkârdan icazet alıp Alan köyüne yerleşmiştir. Taliplerin halin soran, garibin halinden bilendir, Dârdaki Mansur gibidir. Doksan bin erlerden biridir.
İsmail Onası: Muhammed Ali’nin yolu yürümüş olup, dertliler derman verir.
Kul İsmail: Diyar-ı Rum’um halifesi, Horasan piri olup cihânın varıdır. Balım Sultan'ın hem yâr-ı garıdır. Nice ağa ve beyleri irşat etmiş, ardıç kılıcıyla nice dağlar aşmıştır. Tarikat ehlinin kilidin bulmuştur. Firdevs bahçesin bülbülüdür.
Kusuri: Lütfu ve fazileti sınırsızdır. Kudret eliyle ardıçtan kılıç tutmuştur. Çağrıldığında gelir ve doğudan batıya hükmü olan biridir. Bendesin asla reddetmez.
Muzaffer Ersoy: Kendisini ölümsüzleştiren ardıç fidanı dikmiştir.
Pir Sultan Abdal: Ali ile Muhammed kadar yüce biridir. İmdat isteyenin yardımına koşar. Kara kuş donunda görünmüştür.
Sefil Ali: İhsan ettiğine nurlar yağmış Ali soyundan bir erendir. Elinde ardıç kılıcıyla Horasan elinden gelmiştir. Adam öldürmemiştir, kan akıtmamıştır.
Şah Hatâyî: Ali evladıdır. Başında tac-ı devlet vardır. İlmini kudretten almıştır. Don değiştirme gibi bir yüceliği vardır.
Şiirler
Ana Sultan
Cennet bağının korusu
İniler aşkın arısı
On İki İmam’ın birisi
Pirim Garip Musa Sultan
Meydana serilir postu
Üstüne getirir dostu
Münkirin elini kesti
Pirim Garip Musa Sultan
Garibim nerede kaldı
Dolanı dolanı geldi
Bahr u ummanlara daldı
Pirim Garip Musa Sultan
Ana Sultan dara durdun
Darda didarını gördün
On iki hizmete girdin
Pirim Garip Musa Sultan
(Kaynak şahıs: Musa Karakaş)
Âşık Muhammed
Âşık olup kuduretten balkıdı
Hakk’ın haznesinde kumaş dokudu
Bülbül olan gül dalında şakıdı
Aman Garip Musa carın günüdür
Şükür olsun ol Hüda’ya eriştik
Ruşen olduk gül bağına karıştık
Garip Musa senin lütfuna düştük
Aman Garip Musa carın günüdür
Karakuş donunda çökmüş oturur
Bâd eser de kokusunu getirir
Çâr deyince türlü hizmet bitirir
Aman Garip Musa carın günüdür
Garip Musa vatan kurmuş oturur
Nice kâfirleri dine getirir
Seyyid Baba sancağını götürür
Aman Garip Musa carın günüdür
Garip Musa yücesinde durursun
İsteyenin muradını verirsin
On iki İmam Kırkların birisin
Aman Garip Musa carın günüdür
Garip Musa yücesinde bakıyor
Şah-ı Merdan kitabını okuyor
Aşk ateşi bu sinemi yakıyor
Aman Garip Musa carın günüdür
Garip Musa kadehleri doludur
Cümle erler o sultana belî der
Şüphesiz Allah bir Muhammed Ali’dir
Aman Garip Musa carın günüdür
Ardıçtan kılıcı almış eline
Ali’m Zülfikârı çalmış beline
Mübarek Düldül’ü almış yanına
Aman Garip Musa carın günüdür
Garip Musa ersin pirsin seçersin
İman mürüvvet desem kandan geçersin
Dahi bundan öte nere göçersin
Aman Garip Musa carın günüdür
Garip Musa firkatim var cûşum var
Açtın yaralarım türlü hışım var
Garip Musa senin nerde işin var
Aman Garip Musa carın günüdür
Âşık Muhammed’im pirdir üstadım
Mübarek cemalin gördüm dost dedim
Garib Musa senden dolu istedim
Aman Garip Musa carın günüdür
(Doğan Kaya Arşivi: Cönk no: 8, Sayfa no:6-8, İkinci varyant: Cönk no: 20, Sayfa no:73-75)
Baki Aydın
Her zaman adına âşık olduğum
Ne olur carıma gel Garip Musa
Dedemden babamdan miras aldığım
Erenler sultanı gül Garip Musa
Erinlerin piri başlar tacısın
Evliya evladı “Güruh naci”sin
Gülbangın okunsun nurun saçılsın
Resul ağacında dal Garip Musa
Şefaat eylersen Hakk’a varırız
Cennet bahçesinden nasip alırız
Assalar kesseler sende kalırız
Gayrıya sapmayız bil Garip Musa
Baki Aydın der ki pirim sultanım
Niyazın postuna adağım canım
Ben bir yol oğluyum maha hayranım
Talibin gıdası bal Garip Musa
(Yeşilyurt köyü-Mahmudiye/Eskişehir, 7.1.2001)
(Kaynak şahıs: Musa Karakaş)
Garip Musaoğlu
Zalimin zulmünden ben helak oldum
Aman Garip Musa yetiş carıma
Dara düştüm senden imdat isterim
Aman Garip Musa yetiş carıma
Kerem ettiklerin zoru başardı
Düşman galip oldu bizi şaşırdı
Zalimler zulmünü hadden aşırdı
Aman Garip Musa yetiş carıma
Noksan işim çoktur ellerim kanda
Her ne günah desen bulunur bende
Zahirde batında umudum sende
Aman Garip Musa yetiş carıma
Kahrı küfrü iman eyleyemedim
Sözümü pişirim söyleyemedim
Dost güldürüp düşman paylayamadım
Aman Garip Musa yetiş carıma
İndiren kaldıran sensin kulları
Bize kısmet eyle güzel yolları
Muhabbeti güzel tatlı dilleri
Aman Garip Musa yetiş carıma
Pirimin iyliği çoktur kuluna
Hiç bakmazsın günahkârın haline
Ne gelirse söyle gelsin diline
Aman Garip Musa yetiş carıma
Ne gelirse bana senden bilirim
Sen ol demeyince nice olurum
Kulluk etmeyince kul mu olurum
Aman Garip Musa yetiş carıma
Gönlümüzden çıkar zannı gümanı
Güzel pirim nasip eyle imanı
Ezelden tutmuşuz biz de dameni
Aman Garip Musa yetiş carıma
İkilikten bizi birliğe yetir
İhsan eyle eksiğini sen bitir
Yollarına kurban olsun bu fakir
Aman Garip Musa yetiş carıma
İkilikte kalan Ezazil oldu
Hayvan geldi gitti elde ne kaldı
Gönül evini de zulmete saldı
Aman Garip Musa yetiş carıma
Mahrum kalmaz Hak deyip de çalışan
Taat eder dostu ile buluşan
Dar gününde çağırana yetişen
Aman Garip Musa yetiş carıma
Dünya tamahkârı şaşırdı bizi
Pişirip de söyleyemedik sözü
Umudumuz vardır tutmuşuz izi
Aman Garip Musa yetiş carıma
Münkir münafıklar dünyayı sardı
Yol buyruk ortadan kalktı ne kaldı
Hak ehli canlara pek zulüm oldu
Aman Garip Musa yetiş carıma
Tamamen bozuldu kalktı yol erkân
Hayli zaman yolu süremedi bu can
Âlemin sultanı melek sultan han
Aman Garip Musa yetiş carıma
Mümin Müslim gelip oturamaz da
Cümlesi de dünya işinde gamda
Yol erkân işini arar yok bunda
Aman Garip Musa yetiş carıma
Nice eyleyip varmayayım yoluna
Bizi kabul et de al bir eline
Garip Musaoğlu bende kuluna
Aman Garip Musa yetiş carıma
(Kaynak şahıs: Musa Karakaş)
Hüseyin Şengül
Hüseyin soyundan geldin
Hünkârdan icazet aldın
Alan köyüne karar kıldın
Erlerden bir Garip Musa
Taliplerin halin soran
Garibin halinden bilen
Mansur’un darına duran
Erlerden bir Garip Musa
On İki İmam’ın da yari
Doksan bin erlerden biri
Hünkâr Hacı Bektaş Veli
Erlerden bir Garip Musa
Senin el eteğin tutan
Yoluna göz gönül katan
Hak olup birliğe yeten
Erlerden bir Garip Musa
Garip kaldın yol üstünde
Ardıç kılıç var var üstünde
Hüseyin der hal üstünde
Erlerden bir Garip Musa
(Kutluay 2000: 291)
9.11.1997
(Dışlık köyü-Kangal, Sivas, Doğumu: 1936)
İsmail Onası
Bizi arz eyleyip pirimiz geldi
Gördü görüştürdü yüzümüz güldü
Şu güzel gönlümüz şen mamur oldu
Hoş safa geldiniz pir Garip Musa
Pir rehber mürşidimiz bir idi
Muhammed Ali’nin yolu yürüdü
Bir de Dede misafirimiz var idi
Cümlenin muradın ver Garip Musa
Âşık Hasan söyler çalar sazını
Musa Dede buluşlu söyler sözünü
Gördüm gül cemaller güzel yüzünü
Derdime bir derman ver Garip Musa
İsmail’im burada sözüm bağlarım
İçten gelir bazen beyit söylerim
Hatalıyım Musa Dede özür dilerim
Yüzüm basa geldiniz pir Garip Musa
(Kaynak şahıs: Musa Karakaş)
İsmail Elibol
Nedir erinler sizin derdiniz
Benim neslim inan ol Garip Musa
Yıllar yılı fetvaları verdiniz
Benim neslim inan ol Garip Musa
Güller solmuş bülbül boşa ötmeyin
Kökü birdir ayrı yola gitmeyin
İster kabul edin ister etmeyin
Benim neslim inan ol Garip Musa
Dede karkınlı’nın bizdedir eli
Şahidimiz bizim Bektaş-ı Veli
Burcu burcu kokan ey seher yeli
Benim neslim inan ol Garip Musa
Niceleri dalımızdan koptular
Çıkar için doğru yoldan saptılar
Türlü türlü bize cefa ettiler
Benim neslim inan ol Garip Musa
Mü’min olan mü’min söyler mi yalan
Şu halkın gönlünü gümana salan
Nesline taş atıp ahdini alan
Benim neslim inan ol Garip Musa
Neden böyle adaveti güttüler
Biz garibi canımızdan ettiler
Senelerdir karga gibi öttüler
Benim neslim inan ol Garip Musa
Elibol’um der ki nedir bu haller
Sararıp soluyor açılan güller
Himmet Şah-ı Merdan konuşsun diller
Benim neslim inan ol Garip Musa
(Aslan, 136-137)
Kul Hasan
Durmaz deli gönül vatan arzular
Gelin safa ile gönderin bizi
Mü’min müslim himmet eylen gaziler
Gelin safa ile gönderin bizi
Okurum dersimi yeşil yazılar
Yardım etsin evliyalar gaziler
Şimdi beni nice canlar arzular
Gelin safa ile gönderin bizi
Okurum dersimi yazıldı sırdan
Aşıkların ilmi İmam Cafer’den
Garip Musa ayırmasın katardan
Gelin safa ile gönderin bizi
Okurum dersimi sırdan yazılı
Hak kudret âleminden geldi sözleri
Bir muhabbet ettim amma az oldu
Gelin safa ile gönderin bizi
Firdevs bahçesinde salınır tûba
Mürşidin cemali mü’mine Ka’be
Yardımcımız olsun Erahi Baba
Gelin safa ile gönderin bizi
Mü’minin ervahı Güruh-u Naciler
Hizmet etsin sakiler sucular
Muhabbet ettiğimiz müslim bacılar
Gelin safa ile gönderin bizi
Allah diyerek her muratlar verilsin
Mü’min olan bir katre dirilsin
Geldiğimiz haneler şen ma’mur olsun
Gelin safa ile gönderin bizi
Kul Hasan’ım fehm edelim buradan
Mevlâ’m ayırmasın demden sıradan
Koşturmak nasip etsin yaradan
Gelin safa ile gönderin bizi
(Doğan Kaya Arşivi: Cönk no: 20, Sayfa no: 191-192)
Kul İsmail
Hey erenler sizi görmeye geldim
Sultan Garip Musa Sultan celalim
Dergâhına yüzüm sürmeye geldim
Sultan Garip Musa Sultan celalim
Dediler bu imiş cihânın varı
Urum halifesi Horasan piri
Ol Balım Sultan'ın hem yâr-ı garı
Sultan Garip Musa Sultan celalim
İrşâd etti ağaları beğleri
Horasan'dan kılıç giyen zağları
Ardıç kılıcıyla böldü dağları
Sultan Garip Musa Sultan celalim
Cümle erden sonra nasibin alan
Tarikat ehlinin kilidin bulan
Firdevs bahçesin bülbülü olan
Sultan Garip Musa Sultan celalim
Kul İsmail gördü elhamdülillâh
(Ayın lam) yazılmış ism-i arşullah
Şükür pûs eyledim el hükmülillah
Sultan Garip Musa Sultan celalim
(Doğan Kaya Arşivi: Cönk no: 7, Sayfa no:100, Ayrıca aynı cönk: Sayfa no:123)
Kusuri
. - - - / . - - - / . - - - / . - - - /
Der medh Garip Musa Sultan
Mukarreb bende-i Rabbü’l-Ehad Sultan Garip Musa
Velâyet işi bir “Abdüssamed” Sultan Garip Musa
Velidir lutf-u fazlı bî-aded Sultan Garip Musa
Esir-i efkende’ye eyler meded Sultan Garip Musa
Yed-i kudretle tuttu oldu ardıc yolladı şemşir
Görünce bu velâyeti muhabbet oldu geda-yı mir
İnanmaz nesl-i Mervan ceddi berced oldur münkir
Adudur ala bunlar ta-ebed Sultan Garip Musa
Nice fark eylesün Hakk’ı münafık gözü a’madır
Akılda marifette haz dahi anlardan evladır
Ne bilirsin evliyayı dini yok küfür ehli tersadır
Zira bunlar mecusiden eşet Sultan Garip Musa
Veliyullaha ikrar eyleyenler ola mı mahrum
Çağırsın sıdk ile garbdan olur şarkda gene ma’lum
Olur mu sırr-ı mü’min böyle zâttan zerrece mektum
Ne mümkün bendesin ede red Sultan Garip Musa
Kusurî olmadı bu âli zatlar faniye misal
Anın için eyledi Hakk bunları bu rütbeye îsal
Adular gizlice eyler bize bin dürlü mekr-i al
Ana agah olur ey fiil-i bed Sultan Garip Musa
(Doğan Kaya Arşivi: Cönk no: 20, Sayfa no: 189-191)
Muzaffer Ersoy
Garip Musa’m senin garip yurduna
Ben de bir muratla geldim sevdiğim
Diktiğin ardıcın kuru dalına
Uçtum amma konamadım sevdiğim
Kartal olsam süzülsem ben avıma
Bir nasip var benim naçiz gönlüme
Yuva yapsam ol Yılanlı Dağı’na
Gece gündüz seyreylesem sevdiğim
Seyyid Garip Musa o benim atam
Akşama gelemem Tecer’de yatam
Altı yüz yıl sonra kim demiş bulam
Yüreğimde bir elçin var sevdiğim
Akpınar’da göç yoluna çıkmışım
İzini ben mah gönlümde bulmuşum
Muzaffer’im divanına durmuşum
Divanından mahrum etme sevdiğim
20.9.1999
(Akpınar köyü/Sivas)
(Kaynak şahıs: Musa Karakaş)
Pir Sultan Abdal
Yalınız kalmışım dağlar başında
Yeriş Garip Musa gel imdat eyle
Yalınız olduğum size malumdur
Yeriş Garip Musa sen imdat eyle
Garip Musa sen bir ulu kişisin
Ali ile Muhammed’in eşisin
Car diyende hemen sen ulaşırsın
Yeriş Garip Musa sen imdat eyle
Musa Dede’m Şeydullah’a gidiyor
İnsan zalim olmuş pişman ediyor
Gör ki zalim kulun bize ne diyor
Yeriş Garip Musa sen imdat eyle
Musa Dede’m tekkesini beklesin
Mahmut Dede’m talipleri saklasın
Sizi çağıranlar mahrum kalmasın
Yeriş Garip Musa sen imdat eyle
Karasu’dan aşar oldu yolumuz
Gider olduk görünmüyor önümüz
Amucam uşağı kaldı yalınız
Yeriş Garip Musa sen imdat eyle
Küçük öküzü Ağdağ’a yetirdim
Atamı anamı bile getirdim
Gaziler beni sılama yetirin
Yeriş Garip Musa sen imdat eyle
Kara kuş donunda kendi göründü
Geldi ırmak kenarına oturdu
Pir Sultan Abdal’ım işim bitirdi
Yeriş Garip Musa sen imdat eyle
(Aslanoğlu 1984: 422-423)
Sefil Ali
Sabah oldu kutlu günler doğuyor
Yetiş Garip Musa Merdan Ali’ye
İhsan ettiğine nurlar yağıyor
Yetiş Garip Musa Merdan Ali’ye
Sen Ali oğlusun Ali Veli’sin
Aslan pençeli de gayet ünlüsün
Ne adam öldürdün ne de kanlısın
Yetiş Garip Musa Merdan Ali’ye
Horasan ilinden çıka gelesin
Ardıçtan kılıcı ele alasın
Kâfirleri bölük bölük bölesin
Yetiş Garip Musa Merdan Ali’ye
Sefil Ali’m der ki garipçe başım
Acem’den Urum’a atıldı taşım
Her nereye gidersem Hızır yoldaşım
Yetiş Garip Musa Merdan Ali’ye
(Kaynak şahıs: Musa Karakaş)
Şah Hatâyî
Müştâkıma boynun dönerim
Ali gelir mi olsa bize
Ağlar ağlar dinerim
Ali gelir mi olsa bize
Mihr-i fehm vefâ ile
Sanki sadef-ı safâ ile
Muhammedü'l-Mustafa; ile
Ali gelir mi olsa bize
Elinde gider asâ ile
Meryem;oğlu İsâ ile
Sultan Garip Musa ile
Ali gelir mi olsa bize
Şah Hatayî' m din eri
Vardır gerçeklerin hüneri
Sağ elinde Zülfikar'ı
Ali gelir mi olsa bize
(Doğan Kaya Arşivi, Cönk no: 7, Sayfa no:228-229)
Şah Hatâyî
Ben bugün bir er gördüm
Gayet hikmeti sır gördüm
Batında bir pirden sordum
Dediler Garip Musa’dır
Dediler Ali evladıdır
Başında tacı devletidir
Aslı Ali ile Muhammed’dir
Dediler Garip Musa’dır
İlmini kudretten alır
Don değiştirir gider gelir
Kâmillere öğüt verir
Dediler Garip Musa’dır
Şah Hatayî’m der ki ey şah
Türab ol da öyle dur sen
Budur dervişliğe nişan
Dediler Garip Musa’dır
(Kaynak şahıs: Musa Karakaş)
Kaynakça
Aslanoğlu, İbrahim (1984): Pir Sultan Abdallar. İstanbul.
Kutluay, Erdoğan (2000): Alevi-Bektaşi Gerçeği. İstanbul.
Karakaş, Musa (23-28.11.2001): "İnanç Önderlerinden Seyyid Garib Musa Sultan" Uluslararası Türk Dünyası İnanç Önderleri Kongresi, (Yayımlanmamış Bildiri).
Klaviyo (1975): Timur Devrinde Semerkand’a Seyahat. İstanbul.
Kutlu, Özen (1996): Sivas ve Divriği Yöresinde Eski Türk İnançlarına Bağlı Adak Yerleri. Sivas.
Aslan, Fadime; Yılmaz Yeşil; Enver Aydın Kolukısa: "Bir Köy Bir Âşık" Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi 21 (2002): 136-137.