ç.ü. türkolojiÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ

Anasayfa | Makale Bilgi Sistemi | Konu Dizini Yazarlar DiziniKaynaklar Dizini | Makale-Yazar Listesi |  Makale Sayısı-Tarih Listesi | Güncel Türkoloji Kaynakçası

MAKALELER

Atatürk Araştırmaları || Çukurova Araştırmaları || Halkbilim || Dilbilim || Halk Edebiyatı || Yeni Türk Dili || Eski Türk Dili
Yeni Türk Edebiyatı || Eski Türk Edebiyatı || Dil Sorunları || Genel || Tiyatro || Çağdaş Türk Lehçeleri

 

KADİRLİLİ YUSUF SIRA'NIN HİKÂYE REPERTUARI VE GÜZEL AHMET HİKÂYESİ

Dr. Bayram DURBİLMEZ*

 

GİRİŞ:

Çukurova, Sözlü kültür ürünleri bakımından Türk kültürü dairesinde önemli bir yere sahiptir. Çukurova halk kültürü ürünleri içinde de halk hikâyeciliğinin yeri büyüktür. Doç.Dr. İsmail GÖRKEM' in araştırmasına göre, 1923 yılından günümüze kadar Güney Anadolu bölgesinden derlenerek neşredilen halk hikâyeleri şunlardır: Ahmet Bey ile Güheri, Ali Kadıoğlu, Ali ile Fatma, Ali Paşa (=Yeğen Ali / Yeğen Mehmet Paşa), Arzu ile Kamber, Asuman ile Zeycan, Âşık Garip, Âşık Halil, Bey Böğrek, Cin Yusufoğlu, Deli Boran, Elbeylioğlu, Efcişli Emrah ile Selvihan, Esma Han, Genç Osman, Gündeşlioğlu, Güzel Ahmet, Han Mahmut, Helvacı Güzeli, Hurşit ile Mahımihri, Kamberoğlu, Kerem ile Aslı, Kılmç Ali, Kozanoğlu, Köroğlu Kolları, Kulöksüz, Oğuz Pehlivan, Öksüz Ali, Öksüz Oğlan, Sultan Kız, Sürmeli Bey, Şah (Bey) Mayii, Tahir ile Zühre, Yaralı Geyik ve Yazıcıoğlu ile Telli Senem (Görkem, 1996: 157).

Ali Rıza Yalgın, Wolfram Eberhard, Ahmet Caferoğlu, İsmail Görkem, Esma Şimşek, Osman Bahadırlı, Hasan Çavuş, İbrahim Davutluoğlu, Salim Güven, Mustafa Hızlı, M. Nuri Mingan, Fatma Gülay Mirzaoğlu vd. gibi araştırmacılar / derleyiciler, Adana, Kozan, Osmaniye, Ceyhan, Düziçi ve Kadirli'den halk hikâyeleri derlemişlerdir. Bu derlemecilerin çalışmaları sonucunda Çukurova'da, Hacı Osman oğlu Bekir Ağa, Hasan oğlu Abdal Hüseyin, Şıhlı Kadir Ağa, Haruniyeli Kır İsmail (= İsmail  Güngör),  Ali  Soylu  (Arslan  Ali),  Jandarma Ali(Ali  Tekerek), Hüseyin Bozdağan, Mehmet Göç, Ahmet Cehan / Ahen (Ahmetçe), Kır İsmail, Âşık Mehmet / Mehmet Köse, Üdülü Musduk, Âşık Mustafa Köse(=Hafız), Köroğlu(=Mehmet Demirci), Kirik Ali(Âşık Ali Altun), Yusuf Sıra gibi hikayecilerin olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz.

Bildirimizde, Kadirlili Yusuf Sıra'nın hikâye repertuarı ve Güzel Ahmet hikâyesi üzerinde durulacak, bu konudaki tespit ve değerlendirmelerimiz sunulacaktır.

Yusuf Sıra'nın doğup büyüdüğü ve yetişti yer olan Kadirli yöresi halk kültürü ve âşık edebiyatı ürünleri bakımından önemli bir yöredir. Kadirli ve köylerinde-tespit edebildiğimiz kadarıyla- Mehmet Taştepe (Sarıtanışmanh Köyü, 1922), Mehmet İlbars (Hardallık Köyü, 1926), Halil Karabulut (Mehmetli Köyü, 1926), Muzaffer Çağlayan (Kadirli, 1957), Mehmet Cihangiroğlu (Kadirli, 1928), Mehmet Türkmenoğlu, Abdülvahap Kocaman (Avluk Köyü, 1934), Ayşe Çağlayan (Kadirli, 1939), Mahmut Taşkaya (Azaplı Köyü, 1939), Osman Taşkaya / Feymani (Azaplı Köyü, 1942), Ali Ambarcı (Kadirli, 1949), Kamil Kurt / Kamili (Kadirli, 1964), Veli Uçuk (Kadirli, 1965) gibi saz şairlerinin yaşadığı bilinmektedir.^) Yusuf Sıra da askerlik yıllarında birçok şiir yazdığını şiir defterini kaybettiğini söylemektedir.

I.YUSUF SIRA'NIN HİKÂYE REPERTUARI

Kadirlili hikâye anlatıcısı Yusuf Sıra'nın Hikâye repertuarı hakkında bilgi vermeden ve Güzel Ahmet hikâyesini incelemeden önce kaynak şahısı kısaca tanıtmak istiyorum. 

Hikâye anlatıcısı Yusuf Sıra 1943 yılında, Adana'mn Kadirli ilçesinin Bekereci köyünde dünyaya gelmiştir(2). Doğum tarihi nüfus kayıtlarına 1949 olarak geçirilmiştir. İkisi kız(Fatma, Elif), üçü erkek(Ahmet, Mehmet, Hasan) olmak üzere 5 kardeşi vardır. 1963 yılında evlenen Sıra, 10 çocuk (ikisi kız, sekizi erkek) babasıdır. Ailenin en küçük çocuğu olduğu için babasının yanından hiç ayrılmadığı söylenmektedir. Kısa aralıklarla Adana, Konya, Kayseri, Sivas, Yozgat, Ankara, Erzincan, Erzurum, Elazığ, Malatya, Kahramanmaraş, Gaziantep, Diyarbakır, Mersin, Şanlıurfa, Mardin ve İskenderun çevrelerini gezip görmüştür. Okula gitmemiş, okumayı askerlik görevi sırasında öğrenmiştir. Küçük yaşlarda çobanlık yapmıştır. 10 yaşından itibaren, babasının yanında âşık toplantılarına katılan Yusuf Sıra, buralarda âşıkları dinlemiş ve onların anlattığı hikâyeleri öğrenmiştir. Yusuf un âşıklara ve halk hikâyelerine ilgisini gören babası ona bir saz hediye etmiştir. Saz çalmada fazla usta değildir. İrticalen şiirler de söyleyememektedir. Çobanlık yaparken kaval çalmayı öğrene Yusuf Sıra kaval ve sipsi de çalmaktadır. Pek çok ezginin yanı sıra    Karakoyunu Suya İndirme nağmesini kavalla çok güzel icra edebilmektedir. Öğrendiği halk hikâyelerini düğünlerde, derneklerde anlatarak sözlü kültür geleneğimize katkıda bulunmuştur. Hikâye anlatıcılığı yanında, mükemmel derecede taklit yapma yeteneğine de sahip olan Yusuf Sıra, bir çok düğünde de "Apdal Ağası"(3) olmuş, mahalli seyirli oyunlarda oynamış, fıkralar anlatmış türküler söylemiştir. Oynadığı mahalli seyirlik oyunlar arasında Göde Oyunu, Sinsin ve Serçenin adlarını sayabiliriz. Oynadığı Göde oyununun TRT ekiplerince çekimi de gerçekleştirilmiştir. Günümüzde ise Yusuf Sıra'mn geçmişte olduğu gibi hikâyeler anlattığı söylenemez (bkz. Çimen, 1994; Hekimoğlu, 1996). 

Yusuf Sıra'nın anlattığı hikâyeler Yusuf Sıra'dan derlemeler (Adana) (Çimen, 1994) ve Kadirli'den Derlenmiş Halk Hikâyeleri (Hekimoğlu, 1996) adlarını taşıyan lisans tezlerinde biraraya getirilmiştir. 

Yusuf Sıra'nın ortaoyunu, hikâye, masal, fıkra ve efsane repertuarı köy odalarında ve kendi evlerinde dinledikleriyle oluşmuştur. Hikâye anlatıcısı Yusuf Sıra'nın hikâye repertuarı Köroğlu hikâyelerinin altı kolu, "Güzel Ahmet" (Çimen, 1994: 74-152; Hekimoğlu, 1996: 145-188) ve "Esmehan" (Çimen, 1994:16-73; Hekimoğlu, 1996:117-144) hikâyeleri ile "Karacaoğlan- Karaoğlan'ın Ali Kayası" (Çimen, 1994: 167-73; Hekimoğlu, 1996: 189-192), "Bey Kızı ile Hüseyin" (Çimen,1994:158-163), "Çöllo"(Çimen,1994:164-166), ve "Hacı"(Çimen,1994: 174-178) adlarını taşıyan hikâyeli türkülerden oluşmaktadır. Yusuf Sıra'nın hikâye repertuarı içinde önemli bir yer tutan Köroğlu hikâyesinin kollan: "1. Köroğlunun Zuhuru (Hekimoğlu, 1996: 4-26), 2. Ayvaz'ın Bolu Beyine Esir Olması (Hekimoğlu ,1996: 27-37), 3. Köroğlu'nun Esir Olması (Hekimoğlu, 1996: 38-60), 4. Köroğlu'nun Ermenistan Seferi (Hekimoğlu, 1996: 61-76), 5. Köroğlu'nun Gürcistan Seferi (Hekimoğlu, 1996: 77-99), 6. Köroğlu'nun Kaybolması (Hekimoğlu, 1996:100-115)" adlarını taşımaktadır. Yusuf Sıra, Köroğlu Kollarını Mehmet Demirci (Köroğlu)'den öğrenmiştir. Yusuf Sıra'nın anlattığı Köroğlu Kollarıyla başka anlatıcılardan derlenen Köroğlu Kolları karşılaştırıldığında bazı olaylar ve kişi adlarında bir takım farklılıklar görülmektedir. Aynı hikâye değişik anlatıcılar tarafından anlatıldığında, hikâyenin bünyesinde bazı değişiklikler yapıldığı bilinmektedir. Hatta bir hikâye, aynı anlatıcı tarafından değişik zaman ve mekanda anlatıldığında bile hikâyede çeşitli değişiklikler yapıldığı tespit edilmiştir. Bu durum saz ve tekke şiirinde olduğu gibi halk hikâyeleri konusunda değerlendirme yapılırken de "Sözlü kültür geleneği ve bu geleneğin unsurları" nın göz önünde bulundurulması gerektiğini göstermektedir(4) 

Yusuf Sıra'nın anlattığı "Karacaoğlan'm Ali Kayası Hikâyesi", Yrd.Doç.Dr. Doğan KAYA'nm sunduğu "Karacaoğlan'm Efsanevi Kişiliği" başlıklı bildiride değerlendirilmiş, hikâye metni de bildirinin sonuna eklenerek    yayımlanmıştır.    (Kaya,    1997:7-13).    Zikredilen    hikâyede Karacaoğlan ve Yörük Kızı karşılıklı olarak dörtlükler söylemektedirler. Hikâyede yer alan altı dörtlüğün üçü Karacaoğlan, üçü de Yörük Kızı tarafından söylenmektedir. 4 Mart 1996 tarihinde derlenen bu kısa hikâyede efsane ve masal unsurları fazladır. Karacaoğlan'ın dayaktan kurtulmak için kedi kılığına girmesi oradan uzaklaştıktan sonra tekrar eski haline dönmesi dikkat çekicidir. Doğan Kaya, bu hikâyede görülen şekil değiştirme motifinin devir nazariyesi ile ilgisinin olmadığını belirterek, "bunun izlerini Budizm'deki tenasüh (Transmigration, Metempsycose, .ruh göçü)" düşüncesinde aramak gerektiğini söylemektedir (Kaya,1997:9).

Yusuf Sıra'nın anlattığı "Esmahan Hikâyesi" de Yrd.Doç.Dr. Doğan Kaya tarafından değerlendirilmiş olup -aldığımız bilgiye göre- Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisinde yayımlanmak üzeredir. Doğan Kaya bu hikâye ile ilgili olarak şöyle demektedir: "Esmahan hikayesinin kim tarafından ne zaman tasnif edildiğini bilmiyoruz. Her ne kadar hikâye özellikleri ağırlıkta ise de ağaçta bulunan Esmahan'm yüzünün güzelliğinin suya vurması üç çocuğun hain kişi tarafından acımadan kesilmesi motifleri gibi zaman zaman masal unsurları da göze çarpmaktadır. Hikâye, manzum ve mensur bir yapıya sahiptir. Durumlar ve olaylar mensur olarak, hikaye kahramanlarının duygularının yoğun olduğu kısımlar ise manzum olarak ifade edilmiştir"(5) 

Yusuf Sıra'nın Hikâye repertuarında yer alan Güzel Ahmet Hikâyesi ise tarafımızdan değerlendirilecektir. 

ILGÜZEL AHMET HİKÂYESİ 

Yusuf Sıra, Güzel Ahmet Hikâyesini Haruniye'nin Böcekli köyünden olan Ahmet Dombaloğlu'ndan öğrenmiştir. İncelediğimiz hikâye, 5 Ekim 95 tarihinde, Güzide Hekimoğlu tarafından, Yusuf Sıra ile görüşmek suretiyle derlenmiştir. Hekimoğlu, derlediği başka metinlerle birlikte Güzel Ahmet Hikâyesini de "Kadirli'den Derlenmiş Halk Hikâyeleri" adlı lisans tezinde toplamıştır/6) Aynı hikâye 1992 yılında Esma Şimşek tarafından da derlenmiş, Kazım Çimen tarafından hazırlanan "Yusuf Sıra'dan Derlemeler (Adana)" adlı lisans tezinde değerlendirilmiştir. 

Güzel Ahmet hikâyesinde masal unsurları oldukça fazladır. Umay Günay'ın Elazığ masalları (Günay, 1975:97-99-341-350) adlı çalışmasında yer alan Şah İsmail masalı ile hemen hemen aynı olan Güzel Ahmet hikâyesinde görülen masal özelliklerini şu şekilde sıralayabiliriz: 1. Kahramanları benzerdir, 2. Çevre aynıdır, 3. Tabiat üstü varlıklar vardır, 4. Hayvan kahramanlar bulunmaktadır(7) 

Belirtilen bu hususlardan kısaca bahsetmek yararlı olacaktır: 

1.    Kahramanları   benzerdir:   Masallarda   olduğu   gibi   Güzel   Ahmet hikâyesinde de evlat tektir; o da yıllar sonra bir dervişin söylemesiyle bir elmanın yenilmesi sonunda olmuştur. Kahramanların güzellikleri ve yiğitlikleri masallardaki gibidir.  Masal kahramanlarından Keloğlan, Güzel Ahmet'i evinde misafir eden ve yardımlarından dolayı Güzel Ahmet tarafından Nevşehir padişahı  yapılan bir kahraman olarak karşımıza çıkmaktadır.

2.    Çevre aynıdır:  Güzel Ahmet hikâyesinin kahramanları bazı masal kahramanlarının da yaşadığı Erzurum, Horasan, İran gibi memleketlerde yaşamaktadır.

3.    Tabiat üstü varlıklar vardır: Güzel Ahmet hikâyesinde görülen devler, uçan küp, sihirli elma gibi tabiat üstü varlıklar masallarda çokça yer almaktadır.

4.    Hayvan kahramanlar bulunmaktadır: Güzel Ahmet hikâyesinde bulunan yardımcı at, konuşan güvercinler ve evren / yılan masallarda çokça bulunan hayvan kahramanlardır. Atm olağanüstü özellikleri vardır. At, bir tehlike karşısında Güzel Ahmet'i uyandırmaktadır. Güzel Ahmet'in kendi atından başka Yelkesen ve Selkesen adları verilen iki atı daha vardır. Bu atlar da olağan üstü özellikler taşımaktadır. Güvercinler ve evren(=ej derha,canavar) konuşmaktadır. 

Kısaca söyleyecek olursak, Dellek Emine adlı cazı karının uçan küpü olması, devlerin bulunması, masal kahramanı olan Keloğlan'ın hikâyede de yer alması, Pamuk Güzeli'nin bir pamuk içinde büyümüş, Hırıznıalı Güzeli'nin yarısı altın yarısı gümüş bir sarayda yaşaması, iki güvercinin konuşması ve bu kuşların tüylerini gözlerine süren Güzel Ahmet'in gözlerinin iyileşmesi, Güzel Ahmet'in evren ile konuşması, kahramanların olağanüstü özellikler taşıması gibi hususlar, Güzel Ahmet hikâyesinin masal özelliklerini taşıdığını açıkça göstermektedir. Şah İsmail masalının, sözlü kültür geleneği içinde anlatıcıların yaptıkları değişiklikler (=ekleme, çıkarma) sonucu Güzel Ahmet hikâyesine dönüştürülmüş olduğu kuvvetle muhtemeldir. Bazı saz şairlerinin, bilinen bir masal üzerinde bazı ekleme ve çıkarmalar yapıp, kahramanları zaman zaman şiirle / türkülerle konuşturarak yeni bir hikâye tasnif ettiklerini biliyoruz (Durbilmez, 1997:17). Hatta, Murat Çobanoğlu gibi bazı saz şairlerinin, okudukları romanlardan etkilenerek, yeni bir hikâye tasnif ettiklerine de şahit olduk (Durbilmez, 1993: 81-82). Bu cümleden olarak, Çukurovalı bazı hikâye anlatıcılarının da halk arasında anlatılan bazı masallardan etkilenerek hikâyeler tasnif ettiklerini, Güzel Ahmet hikâyesinden hareketle söyleyebiliriz. Yusuf Sıra'nm anlattığı Esmehan hikâyesinin de Helvacı Güzeli masalıyla büyük ölçüde benzerlikler göstermesi bu düşüncemizi destekler mâhiyettedir. 

Güzel Ahmet hikâyesinin masallardan farklı özelliklerine de işaret etmek gerekmektedir. Bu konuda kısaca şunları söyleyebiliriz: Güzel Ahmet hikâyesi, masallara göre oldukça hacimlidir. Hikâye» nazım ve nesir kısımlarından oluşmaktadır. Durumlar ve olaylar nesir olarak, duyguların yoğunlaştığı kısımlar ise manzumelerde ifade edilmiştir. Halbuki masallarda manzum kısımlara fazla yer verilmemektedir. 

Hikâye anlatıcısı Yusuf Sıra'nın akıcı üslûbu vardır. Yusuf Sıra, hikâye anlatırken çeşitli kalıp ve ifadeler, mahalli söyleyişler, kelime grupları, tasvir ve benzetme sözleri vs. kullanarak üslûbunu akıcı kılmaktadır. 

Güzel Ahmet hikâyesinde tespit ettiğimiz bazı hususları şöyle sıralayabiliriz:

Formeller

Giriş Formeli:

-Vakti zamanında kalbur sarar iken, devenin tellalında, eşeğin berberliğinde, baltayla baş yürüdüklerinde, usturayla meşe kestiklerinde, eski zamanlarda Erzurum'da İrişvanoğlu sülalesinde bir Ahmet Bey vardı.

Geçiş Formelleri:

-Lâf, heykâttan sonra gece oldu, herkes dağıldı

-Ahmet daha orda uyuyadursun, alalım devlerden haberi.

-Topal geledursun Hırızmalı Güzeli " Şu pencereyi açayım da, gelen giden var mı? Bizim devler n'apıyor? Şöyle sağa sola bir seyredeyim" dedi. Pencereyi açıverdi ki, çeşmenin başında bir oğlan yatıyor.

-Ahmet Bey uyuyadursun, Topal Dev; tapurduk tupurduk, zapırdık güpürdük geldi.

-Şuymuş, buymuş Ahmet aşağıdan yukarıya doğru gelmeye başladı

-Alalım saçtan haberi

-Uzatmayalım

Bitiş Formeli:

-Muraz aldılar, şen oldular. Siz de muraz alın, şen olun arkadaşlar.

Sayı Formelleri:

Bir elma ağacı, bir şinik altın, üç gelin, üç gün üç gece, dört rekat, dört altın, dört tane nöbetçi, yedi yaşında, on beş kuruş para, doksan yamalık, doksan dokuz buçuk yaşında, yüz on yedi yaşında, kırk tane dev, sarayın kırkıncı odası, zindanın kırkıncı odası, kırk arşın derinliğinde, kırkaltı, kırk yük çam odunu, kırk gün kırk gece toy düğün,

Yer Formelleri:

-Erzurum, Horasan, Palandöken Dağı, Rusya, İran, Türkiye, Nevşehir, Kilis, Şam, Mısır

Kelime ve Deyimler Dacık: Müslüman Dellek: Deli Deşirici: Dilenci Emmi: Amca Evren: Evran, yılan Fers: Fes, başlık Gadariı alam: Belânı alayım Garı: Karı Gö: Gök, yeşil

Gönlünü yılım sıtması al-: Âşık ol-Güleş: Güreş Heykât: Hikâyeler Kesilik: Kesilmiş Yet-: Olgulaş-Yırak: Irak Yuka: Yufka

Tasvir ve Benzetmeler

-O gece Allah etmeye Şam bastığı gibi, Kilis lastiği gibi, dere gâvur saptan söğüme sarmaş sanş oldular. Arada pire de olsa çatlar ölür, boş ver yok.

-Erzurum'un o soğuk karlı gecelerinde odun ya da ısınacak bir şey bulamadığı zaman soğuktan o iki dişi; "Lıp! Lıp!..." nalburun çekici gibi birbirine değerdi.

-Zemheride yemden kesilik koca öküz gibi kendini attı içeri, can kalmadı.

-Motor tapanı gibi yatmış oraya, bir uykuya kapılmış ki üç gün ayıkmaz.

-Elma bahçesinde güzelliğin şavkı vurmuş. Doğan aya: "Sen doğma, ben ısıtırım senin yerine" diyor.

-Ahmet'in gözü halbur gibi açıldı.

-Kıza baktı ki kız; mesel ineği gibi, Mehre camızı gibi, Erzurum koyunu, Mısır tavuğu gibi... Kaşları yay, kirpikleri ok, yanaklar elma, ağzı fılcan, dişleri mercan, bacakları ihtiyat tomruğu gibi, bilekler soba borusu gibi.

-"Yok" deyince Topal'ın yüreğine bir ok sıkmıştan daha çok tesir

etti.

-Gözlerinden de ırmak gibi döküyor.

-Zindağlılar kaçak tütün sigarası içiyor gibi bir fasıltı çöktü oraya.

-Birinin kafası gidiyor balkabağı gibi o yuvarlanıp gidiyor.

-Ahmet'in hayvan hamıdı gibi vücudu kapıya dayandı.

-Cep elması gibi seviyorlardı birbirlerini.

-Karayılan gibi kendir(=ip) Ahmet'in yanma yığıldı.

-Birbirlerine bakıyorlar çakal bakışı gibi. Çam çırası gibi yanmaya

başladılar.

-Kazdamı gibi bir yer

-Mart buzağısı gibi sıçrıyor.

-Oynarken dokuz yerden vidalan sakırdıyor.

Mübalağa

-Ayda büyüyeceğini günde büyüyor. -(Elmanın)düştüğü er bir külek buğday alır

-Üzerinde elbiseden bir iplik çeksen doksan yamalığı düşer derler ama bunun yüz on yamalığı düşer

-Altmış batmanlık gürzünü çekti

-Alttan yukarı bir ok atar Ahmet, hırızmanın deliğinden geçer, yere

düşer.

-Başına vuruyorlar, boynuna vuruyorlar; zannedersin ki, baltanın arkasıyla kütüğe vuruyorlar. Kılıç geriye sıçrıyor, bir kılını dahi kesmiyor.

-Kız kılıcı çekti, yanaştı kırk kişiye. Beşinin birden doğruyor kafasını. Beş dakikaya bırakmadı ki kız, kırk kişiyi öldürdü. Kızın artık yeneceği kalmadı, vardı on kişinin kaldıramadığı bir taşa bir tepik vurdu duvarı da delerek yuvarlandı gitti taş

Atasözü ve Özlü Sözler

-Arayan Mevlâsım da bulur belasını da -Can umutla yaşar

-Aslana demişler neden boynun yoğun işimi kendim yaparım demiş (=Kurda neden boynun kaim demişler kendi işimi kendim, yaparım da

ondan, demiş)

-İnsan yediği sofraya bıçak sokmaz

Beddualar

-Allah küpçü aldığını göz otuna veresin. Güle güle yiyemeyesin

-Allah yavrun, Hınzmalı Güzelinin hışmından gidesin

Kafiyeli Sözler

-Bunu güzelce buldur, bir havuz içine aldır.

Hikayeci anlatımında günümüze ait kelimeleri de kullanmaktan kaçınmamıştır:

Monte et-, salon, banyo yaptır-, alarma geç-, motor tapanı gibi, dokuz yerinden vidalan şakırda-, ilk etapta

Şahıs Kadrosu

Ahmet Bey         :Erzurum Padişahı

Gülüşan Hanım   :Erzurum Padişahı'nın Hanımı, Güzel Ahmet'in annesi Güzel Ahmet      :Padişahın oğlu, hikâyenin asıl kahramanı Hırızmalı Güzeli :Güzel Ahmet'in birinci kansı

:Ermeni kızı, Güzel Ahmet'in ikinci karısı :Nevşehir Padişahı'nın Kızı,Güzel Ahmet'in üçüncü karısı :Güzel Ahmet'e beddua eden yaşlı kadın : Çoban

Topal Dev/Koca Örnek : Hmzmalı Güzelin saray bekçisi olan dev Dellek Emine                :Cazı karı

Hikâye kahramanlarının bir kısmı sanatçı kimliğine de sahip insanlardır. Yukarıda da işaret ettiğimiz gibi bilhassa hüzünlü anlannda duygularını manzum olarak dile getirirler. Kahramanlardan en çok Güzel Ahmet'e ait şiir bulunmaktadır. Hikâyede şiirler karşılaşma ve müstakil olarak karşımıza çıkmaktadır. Karşılaşma Hırızmalı Güzeli-Güzel Ahmet, Topal Dev-Devlerin Beyi, Emine- Güzel Ahmet, Gülüşan Hanım-Güzel Ahmet, Güzel Ahmet-Evran ve Güzel Ahmet-Hınzmalı Güzeli-Emine-Pamuk Güzeli arasında cereyan etmektedir. 

I.Karşılaşma: Hınzmalı Güzeli (2 dörtlük)+ Güzel Ahmet (2 Dörtlük) (8 Heceli)

II.Karşılaşma:Topal Dev (1 Dörtlük)+ Devlerin Beyi(l Dörtlük) (Hece ölçüsü tutmuyor)

III. Karşılaşma: Emine (2 Dörtlük)+ Güzel Ahmet(2 Dörtlük)(8Heceli)

IV.KarşılaşmarEmine (1 Dörtlük)+ Güzel Ahmet (1 Dörtlük)(Hece ölçüsü tutmuyor)

V.KarşılaşmarGülüşan Hanım (2 Dörtlük)+ Güzel Ahmet (2 Dörtlük) (11 Heceli)

Emine

Pamuk Güzeli Karı Keloğlan 

VI.KarşılaşmarGüzel Ahmet (2 Dörtlük)+ Evran (2 Dörtlük) (( Heceli)

VII.Karşılaşma:Güzel Ahmet (1 Dörtlük)+ Hınzmalı Güzeli (lDörtlük)+Emine (1 Dörtlük)+Pamuklu Güzeli (1 Dörtlük)(l 1 Heceli)

Müstakil şiirler Hırızmalı Güzeli ve Emine'ye aittir. Sekizli heceyle söylenmiş olan bu şiirlerden bir dörtlük Hırızmalı Güzeline bir dörtlük de Emine'ye aittir. 

III. HİKÂYENİN EPİZOTLARINA GÖRE ÖZETİ

Hikâyede şu epizotları tespit etmiş bulunuyoruz. 1. Kahramanın Ailesi, 2. Kahramanın Doğumu, 3. Kahramana ad verilmesi, 4. Kahramanın eğitimi, 5. Kahramanın gurbete çıkması, 6. Kahramanın sevgili ile karşılaşması, 7. Kahramanın mücadeleleri, 8. Kahramanın memleketine dönüşü, 9. Sevgilinin başkasıyla evlendirilmek istenmesi, 10.Sonuç. 

1.Kahramanın ailesi: Hikâyenin kahramanı olan Güzel Ahmet'in Babası bir padişahtır. Padişahın uzun süre çocuğu olmaz. Bu durum padişahın ve vezirlerin üzülmesine sebep olur. Padişah bir gün, birinci veziri yanına alarak Allah'ı bulup ona derdini anlatmak ve evlat sahibi olmak için Palandöken Dağına doğru yola çıkar. 

2.Kahramanın Doğumu: padişah ve vezir, bir öğle vakti Palandöken'in zirvesine varırlar. Çayırlık-çimenlik bir yerde bir pınar görürler. Abdest alıp namaz kılarlarken bir ihtiyar koca gelip padişahın atma biner vezirin atını da yedeğe bağlayıp dereye aşağı götürür. Bunlar namazı bitirdikten sonra, Koca adam atları alır getirir. Konuşurlar. Padişah, buralara niçin geldiklerini başlangıçta söylemese de sonunda derdini bu adama anlatır. Koca adam padişaha, babasının eski ev yerinde bir elma ağacının kökü olduğunu, bu kökü buldurmasını, bir havuz içine aldırmasını, bu kökü her gün sulamasını söyler. Bu kökten bir ışkın çıkacak ışkından da elma yetişecektir. Padişah, elmanın kabuğunu soyarak ikiye bölüp tartacak, elma kabuğunun yarısını kısrağa karısını da erkek küheylana yedirecektir. Kabuğu soyulan elma altın terazide tartılacak yarısını padişah yarısını da hanımı yiyecektir padişahın bir erkek çocuğu olacak, kısrak da bir erkek tay doğuracaktır. Koca adam, kendisi gelmeden çocuğun adını koymamalarını söyledikten sonra kaybolur. Elmanın kökü bulunur. Koca adamın dedikleri yapılır dört nöbetçi burayı bekler. Ağaç ayda büyüyeceğini günde büyür. Bir gün elma olgunlaşır. Elmayı soyarak kabukların yarısın kısrağa yansını da küheylana verirler. Kabuğu soyulan elmanın yarısını padişah, yarısını da hanımı yer. Dokuz ay, dokuz gün, dokuz saniye sonra bir oğullan olur. At da bir erkek kulüp tay doğurur. 

3.Kahramana Ad Verilmesi: Koca adam gelip çocuğa ve ata ad verecektir aradan yedi yıl geçer; Koca ad vermeye gelmez. Çocuk okula gitmeye başlar okulda yaramazlıklar yapar. Bir gün bir fakirin çocuğunun kalemin defterini alır, kulağının dibine bir de tokat atar. Tokat yiyen çocuk, padişahın oğluna "Ulan seni adı belirsiz! Sen iyi bir adam olsan baban sana bir ad koyardı. Ahmet, Mehmet, Hüseyin... Hepimizin bir adı var senin neden bir adın yok?" deyip kaçar. Bunun üzerine padişahın oğlu çok üzülür. Babasının yanma varır ve "Akşama benim adımı ver. Bana ad koymazsan sen benim babam değilsin, ben de senin oğlun değilim. Giderim naharcımn kapısına, bana bir isim verir, ben de onun oğlu olurum" diye sitem eder. Padişah bu sözü duyunca: "Oğlum akşama olmasın, yarın olsun" der. Ertesi gün, tellal çağırtılarak çocuğa ad verileceği duyurulur. Ad verebilecek hoca, hacı, şıh ve müritlerin sarayda toplanması istenir. En iyi ad bulan ödüllendirilecektir. Çocuk, giyindirilip kuşandırılır. Bu arada Koca adam gelip selam verir. Koca'nın selamını kimse almaz Koca adamı deşirici (=dilenci) zannederler. Adam eliyle kalabalığı aralar ve bir kenara varır. Padişahın oğluna seslenerek "Oğlum Ahmet Güzel Ahmet, yanıma gel çocuğum babanın adıyla çağıracağım seni" der."Seni bu dünyada Allah'ın yarattığı, kul yenemez. Hiçbir güç sana engel olamaz, atma da sana da" diyen Koca, yayının kirişinden başka hiçbir gücün Güzel Ahmet'e engel olamayacağını söyler. "Allah adını hayırlı uğurlu etsin" dedikten sonra çocuğun gözlerinden öper ve kaybolur. 

4.Kahramanın Eğitimi: Kahramanın eğitimi epizotuna hikâyede fazla yer verilmemektedir. Çocuğun yedi yaşında okula gitmeye başladığı, ad verildikten sonra okula rahatça devam ettiği belirtilmektedir. 

5.Kahramanın Gurbete Çıkması: Sırtında yoğurt küpü taşıyan yaşlı kadın yoldan geçerken Güzel Ahmet küçük bir taş atarak küpü deler. Yaşlı kadın, "Hırızmalı Güzeli'in hışmından gidesin" diye beddua eder. Hırızmalı Güzeli'in kim olduğunu soran Güzel Ahmet'e kızın resminin sarayın kırkıncı odasında olduğunu söyler. Resmi gören Güzel Ahmet bayılır. Bir derebeyi kızı olan Hırızmalı Güzel İran'da, iki katlı bir sarayda yaşamaktadır. Bir tarafı altın, bir tarafı gümüş olan bu saray, güneş değdiği zaman güneş gibi parlamaktadır. Güzel Ahmet bu güzel kız ile evlenmek ister. Fakat Hırızmalı Güzeli'ne ulaşmak ve onunla evlenmek kolay değildir. Çünkü kızı kırk tane dev korumakta; kızın ününü duyarak onun almaya gelen gençleri devler yemektedir. Güzel Ahmet'in babası adamlarını devlere yem ettirmekten korktuğu için Güzel Ahmet'i gözden çıkarır. Güzel Ahmet kızı almak için yola çıkar. Dinlenmek için durduklarında Güzel Ahmet uykuya dalınca padişahın kırk atlısı oradan kaçar. Güzel Ahmet tek başına sarayı bulur; sarayın penceresine bakarken uyuyakalır. 

6. Kahramanın Sevgili İle Karşılaşması: Sarayın bahçesinde yakışıklı bir gencin uyumakta olduğunu, gören Hırızmalı Güzeli, devlerin bu adamı yemesini istemez. Bir dörtlük söyleyerek Güzel Ahmet'i uyarır. At, ayağını yere vurarak güzel Ahmet'i uyandırır. Güzel Ahmet, Hırızmalı Güzeli'ne hayran olur. Karşılıklı dörtlükler söylerler. Güzel Ahmet, kırk devden korkmadığını, onlarla dövüşebileceğini, güreşebileceğim söyler; otuz dokuz devi öldürür. Topal Dev, Güzel Ahmet'in kılıcının altından yedi kere geçerek emrine girmeyi kabul eder; ölümden kurtulur.  Güzel Ahmet, Hırızmalı Güzeli ile memleketine gidince evlenecektir. 

7.  Kahramanın Mücadeleleri :Hırızmalı Güzeli saçlarını tararken kopan saçlarını bir taşın altına saklar. Güzel Ahmet, bu saçları ırmağa atar. Ermeni balıkçılar saçları bularak Rusya'nın Ermeni Kralına götürürler. Kral Delik Emine adlı cazı karının yardımıyla, bu ışık saçan şeylerin Hırızmalı Güzeli'nin saçları olduğunu öğrenir. Cazı karı, Ermeni Kralı'nın emriyle Güzel Ahmet'i kaçırır. Kral, Güzel Ahmet'i zindanın kırkıncı odasına atar; Kral'm kızı kurtarır. Kral'ın kızı Müslüman olarak Emine adını alır. Güzel Ahmet ile Emine İran'a, Hırızmalı Güzeli'nin sarayına gider. Topal Dev, Emine'yi ve Güzel Ahmet'i öldürmek ve Hırızmalı Güzeli'ni alıp Kral'a götürmek için gelen Kral'm askerlerini yer. Güzel Ahmet her gün ava gitmekte, avdan dönünce de Hırızmalı Güzeli'in Hırızmasının deliğinden ok atarak "Var mı benim gibi yiğit?" demektedir. Hırızmalı Güzeli de her geçen gün korkusundan zayıflamaktadır. Hırızmalı Güzeli'nin durumuna üzülen Emine, bir gün Güzel Ahmet'e, "Nevşehir padişahının Pamuklu Güzeli'ni alıp getirirsen senden babayiğidi, getiremezsen senden pısırığı yok" der Güzel Ahmet, Pamuklu Güzeli'ni alıp getirmek için yola çıkar. Nevşehir'de Keloğlan'ın evine misafir olur. Padişahın kızını kim yenerse, kız onunla evlenecektir. Güzel Ahmet, kızı yener; Keloğlan'ı padişah yapar: Pamuklu Güzeli'ni alıp İran'a döner. 

8. Kahramanın Memleketine  Dönüşü:  Güzel Ahmet,  Hırızmalı Güzeli, Emine ve Pamuklu Güzeli'ni alarak Erzurum'a gitmeye karar verir. Topal Dev, sarayı -içindekilerle birlikte- yüklenerek Erzurum'a taşır.

9.Sevgilinin   Başka   Birisiyle   Evlendirilmek   İstenmesi:   Güzel Ahmet'in babası Hırızmalı Güzeli'ne âşıktır; Hınzmalı Güzeli'ni almak için Güzel Ahmet'i öldürmek ister. Güzel Ahmet'in, yayının kirişi hariç her şeye yeteceğini öğrenen babası, "Bu zinciri, halatı kıran adama, yayının kirişi ne ki? diyerek Güzel Ahmet'i aldatır. Yayının kirişiyle Güzel Ahmet'in kollarını bağlatır. Güzel Ahmet yayının kirişini kıramaz. Padişah Güzel Ahmet'in gözlerini çıkartır; sağ gözünü sağ cebine, sol gözünü sol cebine korlar. Kayalıktan aşağı atarlar. Padişah kızlarla evlenmek ister. Padişah, her gün bir evden bir kişiyi Topal Dev ile savaşmaya gönderir. Aradan altı ay geçer. İki güvercin uçtuklarında kanatlarından bir tüy düşeceğini, bu tüyleri gözlerine sürerse Güzel Ahmet'in gözlerinin iyileşeceğini söyler. Güzel Ahmet kuşların konuştuklarını anlar, dediklerini yapar. Gözleri açılır fakat mavi renge dönüşür. Vücudunun her tarafını da kıl kaplamıştır. Bir naharcmın evine misafir olur. Naharcını oğlu uşağı yoktur. Güzel Ahmet'i oğul olarak kabul eden naharcı ve hanımı adını gizleyen Güzel Ahmet'e Ali adını verirler. 

10.Sonuç: Güzel Ahmet, naharcmın oğlu olarak padişahın yanına gider ve Topal Dev ile savaşacağını söyler. Atma biner; Topal Dev'in yanma varır. Topal Dev Güzel Ahmet'i tanır. Güzel Ahmet'ten kaçar gibi yapar, bu adamın Güzel Ahmet olduğunu saraydaki hanımlara haber verir. Güzel Ahmet, Topal Dev'in kollarını çürük bir ip ile bağlar. Ateşe atması için Topal Dev'i padişaha götürür. Üç tane kız ile evlenmeyi düşünen padişah sevinir. Topal Dev bu esnada kolundaki ipi koparıp padişahı yakalar ve parçalar. Güzel Ahmet padişah, Topal Dev Birinci vezir, Hırızmalı Güzeli de ikinci vezir olur. Güzel Ahmet, kırk gün kırk gece düğün yaparak kızlarla evlenir. 

SONUÇ: 

Sözlü kültür ürünleri bakımından hayli zengin olan Çukurova'da halk hikâyeciliği de önemli bir yere sahiptir. Kadirlili Yusuf Sıra, halk hikâyeciliği geleneğine hizmet eden bir hikâye anlatıcısıdır. Yusuf Sıra kendisi hikâye tasnif etmemiş, öğrendiği hikâyeleri düğünlerde, derneklerde, hatta tarlada çalışırken anlatarak sözlü kültür geleneğimize katkıda bulunmuştur. Köroğlu hikâyelerinin altı kolu (=1. Köroğlu'nun zuhuru, 2. Ayvaz'm Bolu Beyi'ne esir olması, 3. Köroğlu'nun esir olması, 4. Köroğlu'nun Ermenistan seferi, 5. Köroğlu'nun Gürcistan seferi, 6. Köroğlu'nun kaybolması), EsmaHan ve Güzel Ahmet hikâyeleri ile Karacaoğlan / Karacaoğlan'ın Ali Kayası hikâyesi, Bey Kızı ile Hüseyin, Çöllo ve Hacı adlarını taşıyan hikâyeli türkülerden oluşmaktadır. Yusuf Sıra'nm anlattığı hikâyelerde masal unsurları oldukça fazladır. Hikâyelerde olağanüstü olaylara yer verilmektedir. Hatta Esma Han hikâyesi Helvacı Güzeli masalıyla, Güzel Ahmet hikâyesi de Şah İsmail masalıyla büyük ölçüde benzerlikler taşımaktadır. Kanaatimizce, anlatıcıların sözlü kültür geleneği içinde yaptıkları ekleme, çıkarma ve değiştirmeler bu masallann halk hikâyelerine dönüşmesini sağlamıştır. Güzel Ahmet hikâyesi masallara göre oldukça hacimli olup, manzum ve mensur kısımlardan oluşmaktadır. Hikâyede çeşitli kalıp ifadeler mahalli söyleyişler, kelime gruplan, tasvir ve benzetmeler, mübalâğa, atasözü ve özlü sözler, günümüze ait kelimeler vs. yer almaktadır.     

NOTLAR: 

Fen-Edebiyat    Fakültesi    Öğretim    Elemanı,  Erciyes    Üniversitesi Kayseri/Türkiye

 1.   Bu   konuda   bigi   için   bkz.   ARTUN,1996;   ÖZHAN   vd,    1992; SAKAOĞLU,1987; HALICI, 1992, KALKAN, 1992...vd.

2.   Yuısuf Sıra'nın doğum tarihi, Kâzım Çimen'in çalışması da 1944 olarak yer almaktadır. Bkz. Çimen, 1994: 1.

3.   Düğün yapan oğlan tarafı "düğünümüz kesimlidir" diye bildirmişse, davetliler davulcu eşliğinde "Abdal Ağası" tarafından karşılanırlar. Abdal ağası değişik şekillerde oyunlar oynayıp komiklikler yaparak davetlilerden para alır, biriktirdiği paralan düğünün sona erdiği gün düğün sahibine verir.

4.   Bu hususta bilgi için bkz. DURBİLMEZ.1998: 14-16

5.   Doğan KAYA, "Esmehan Hikâyesi", C.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, (Yayımlanacak)

6.   Derlemeyi   bize   ulaştıran   saygıdeğer   hocam   Yrd.Doç.Dr.   Doğan KAYA'ya teşekkür ederim

7.  Bu konuda bilgi için bkz. SAKAOĞLU, 1973:11.

8. Masalarla halk hikâyelerinin benzerlikleri konusunda bilgi için bkz. SAKAOĞLU, 1973:11

 KAYNAKLAR

ALPTEKİN (1997), Ali Berat: Halk Hikâyelerinin Motif Yapısı, Ankara1997

ARTUN (1996), Erman: Günümüzde Adana Âşıklık Geleneği (1966-1996) ve Âşık Feymani, Adana 1996.

ÇİMEN (1994), Kâzım: Yusuf Sıra'dan Derlemeler (Adana),(Yayımlanmamış Lisans Tezi), Elazığ 1994.

ÇOLAK (1994), Faruk: Şah İsmail Üzerine Bir Araştırma,(Yayımlanmamış Lisans Tezi), Kayseri 1994.

DURBİLMEZ (1993), Bayram: Karslı Âşık Murat Çobanoğlu, Hayatı-Sanatı ve Eserleri, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Kayseri 1993.

DURBİLMEZ (1997), Bayram: Karslı Âşık Murat Çobanoğlu'nun Saracı İbrahim İle Güneş Sultan Hikâyesi, Erciyes, c.20, nr.235, (Temmuzl997),s.17-32.

DURBİLMEZ (1998) Bayram: "Sözlü Kültür Geleneği ve Bu Geleneğin Unsurları" Muhyiddin Abdal Divânı (İnceleme-Tenkitili Metin),(Yayımlanmamış Doktora Tezi), Elazığ 1998.

GÖRKEM (1996), İsmail: Çukurovalı Âşık Mustafa Köse ve Hikâye Repertuarı Üzerine Bir araştırma, (Yayımlanmamış Doçentlik Takdim Tezi), Elazığ 1996.

GÜNAY (1975), Umay: Elazığ Masalları (İnceleme), Erzurum 1975.

HALICI (1992), Fevzi: Âşıklık Geleneğinde Günümüz Halk Şairleri, Güldeste, Ankara 1992.

HEKİMOĞLU (1996), Güzide: Kadirli'den Derlenmiş Halk Hikâyeleri,(Yayımlanmamış Lisans Tezi), Sivas 1996.

İVGİN (1976), Hayrettin: "Bir Dede Korkut Hikâyesi Varyantı: Güzel Ahmet", Türk Folkloru Araştırmaları, c.17, nr.325(Ağustos 1976) , s.739-742.

KALKAN (1992), Emir:XX. Yüzyıl Halk Şairleri Antolojisi, Ankara 1992.

KAYA (1973), Doğan: "Bir Küpeli Masalı: Güzel Ahmet", Sivas Folkloru, nr.8 (Eylül 1973),s.l9-22.;nr,9 (Ekim 1973), s.19-21.

KAYA (1993), Doğan: Mahmut ile Nigâr Hikâyesi Üzerine Karşılaştırmalı Bir Araştırma, Ankara 1993.

KAYA (1997), Doğan: "Karacaoğlan'm Efsanevi Kişiliği", İçel Kültürü yıl: 10, nr.54, (Kasıml997), s.7-13.

ÖZHAN (1992), Mevlüd vd.: Yaşayan Halk Ozanları Antolojisi, Ankara 1992.

SAKAOGLU (1973), Saim: Gümüşhane Masalları, Metin Toplama ve Tahlil, Ankara 1973.

SAKAOGLU (1987), Saim: Senin Aşkınla, Kadirli'li Âşık Halil Karabulut, Konya 1987.