ç.ü. türkolojiÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ

Anasayfa | Makale Bilgi Sistemi | Konu Dizini Yazarlar DiziniKaynaklar Dizini | Makale-Yazar Listesi |  Makale Sayısı-Tarih Listesi | Güncel Türkoloji Kaynakçası

MAKALELER

Atatürk Araştırmaları || Çukurova Araştırmaları || Halkbilim || Dilbilim || Halk Edebiyatı || Yeni Türk Dili || Eski Türk Dili
Yeni Türk Edebiyatı || Eski Türk Edebiyatı || Dil Sorunları || Genel || Tiyatro || Çağdaş Türk Lehçeleri

 

DADALOĞLU’NUN ŞİİRLERİNDEKİ  TARİHİ OLAYLAR  ve  BU OLAYLARDA YER ALAN ÖZEL KİŞİ ADLARI

    Yrd.Doç.Dr.Nevin AKKAYA*

 

            Halk şiirimizin bilgi kaynağı bağlamında veriler sunduğu önemli alanlardan biri de tarih ve tarihi kişilerdir. Tarih kitaplarına yansımamış birçok kişi ve olayı halk şairlerinin dizelerinde bulmak mümkün olmuştur. [1]  

            Halk şiirinin ikinci altın çağı altın sayılan XIX. yüzyılın çeşitli tarihi, sosyal, siyasal olayları saz şairlerinin dizelerinde geniş bir açılım yaratmıştır. Yoğun savaş, sefer, bozgun ve imparatorluğun çözülmesi gibi halkın hafızasında yer etmiş olan önemli olayların kahramanlarına bu dizelerde rastlamak mümkündür.  

            XIX. yüzyıla damgasını vuran halk ozanlarından biri de Dadaloğlu’dur. Dadaloğlu’nun özellikle kavga şiirlerindeki tarihi unsurların esasını Osmanlı İmparatorluğu’nun Güneydoğudaki  aşiretleri iskana zorlaması, aşiretlerin Osmanlı’ya karşı verdiği mücadele oluşturur.  Aşiretlerin kendi aralarındaki savaşlar da aynı ölçü de önemli bir yer tutar.  Elbette yoğun olayların yer aldığı şiirlerde zengin bir şahıs kadrosuna da rastlanır.

            1866 yılında o zamana kadar hiçbir şekilde iskanlarına muvaffak olunamamış olan Güneydoğu Anadolu’daki aşiretlerin teskin ve iskan işi ele alındı.  Bunun için oldukça geniş komisyon teşkil edildi.   Adı Fırka-i Islahiye idi, emrinde askeri bir birlik de bulunmaktaydı.  Başında Derviş Paşa’nın bulunduğu bu heyette Cevdet Efendi (Paşa) de vardı.  Fırka-i Islahiye hareketinde ilk hedef,  isyan ve karışıklık yatağı olan ve devlet nüfuzunun hiçbir zaman varamadığı Kozan Dağı ve Çukurova’da olan aşiretleri tenkil ve sonra iskan etmekti.   1863’de teşkil edilen bu askeri fırka, IV. Ordu Müşiri Derviş Paşa emrine verildi.  Bu harekatta hiçbir zaman nüfusa kaydedilmemiş aşiret topluluklarını nüfusa kaydederek ordu için taze askeri kuvvet olarak istifade etmek düşüncesi, bu iskan işinden beklenen faydalar arasındaydı.[2] 

            Güneydoğu’da konar-göçer aşiretlerin en güçlü olanlarından Avşar boyuna mensup Dadaloğlu ve aşireti ise her ne amaçla olursa olsun bu uygulamadan hoşnut değildirler.  Bütün Avşar’ın ve diğer Türkmen göçerlerin dili, sözcüsü olan Dadaloğlu, Fırka-i Islahiye hereketinin kumandanı Derviş Paşa ve Osmanlılar hakkındaki düşüncelerini; 

Derviş Paşa gayrı kına yakınsın

Böbür böbür dört bir yana bakınsın

Amma bizden gece gündüz sakınsın

Öc alırız ilk fırsatı bulanda
 

Şu Feke'nin hanımları

Kara bilmez alınları

Kör olasın Derviş Paşa

Hep dul kodun gelinleri

 

Derviş Paşa yaktı yıktı illeri

Soldu yurdumuzun bütün gülleri

Karalar geydik de attık alları

Altınımız geçmez akçe, tunc oldu

 

 Malım mülküm seyfi gözlüm kalınca

Kaypak Osmanlılar size aman mı 

söyleyişleriyle dile getirir.

            Son Kozanoğlu beylerinden olan Küçük Ali Oğlu Bey, devlete karşı ayaklanmış, üzerine gönderilen Osmanlı komutanlarından Halit Paşa komutasındaki orduyu yenmiştir.

            Küçük Ali Oğlu Halit Bey uzun süre devleti uğraştırmıştır.  Beylanlı Mustafa Paşa; Küçük Ali Oğlu ve öteki aşiret beylerinin ortadan kaldırılması için çok uğraşmıştır.[3] Bu tarihsel olayların ve tarihsel kişilerin Dadaloğlu’nun şiirlerine yansıması şöyledir: 

Bozok Han'dan sürer gelir ötesi

Özer Oğlu, Seyfi Han'dır atası

Baz şahanlar sarı kaplan yuvası

Varılmaz yurduna Küçük Ali Oğlu

 

Âşık DADAL, varsın ünün söylensin

Haleb'in paşası sofrasını dürsün

Beylan'ın beyleri pekmezin satsın

Tuğlar sana lâyık Küçük Ali Oğlu           

            Zorunlu iskana karşı çıkan Dadaloğlu, İskenderun Payas’ta zindana atılır.  Zindanda iken Dadaloğlu, dayısı Koca Nallı’nın Avşar olmadığına dair yemin etmesine çok alınır.  Zindandan kaçar, Durmuş Paşa’yı ve aşiret erkanından kişileri ararken, aşiretin içinde bulunduğu anı dile getirir: 

Derviş Paşa iskanı aşiret yasta

Kız gelin kalmadı hepisi yasta

 

Gene Kad’oğlu mu Maraş valisi

Uslandı mı Dalgıçlı’nın delisi

Ahmet Bey de Elbeyli’nin ulusu

Kolu bağlı İstanbul’a gitti mi[4] 

            Koca Nallı’nın dayısı olduğunu, ona kırgınlığını ve İran’da saltanat süren Avşar Türkmen hanedanının soyunun Nadir Şah’tan geldiğini vurgularken gurur ve kırgınlık içiçedir: 

Kabaktepe asıl köyüm

Nadir Şah’ tan gelir soyum

Koca Nallı benim dayım

Avşarlıktan çıktı m’ola[5] 

            Avşarlar içinde Türkmenaliler (Türkmenler de denir) denen bir oba vardır.  Şair iki aşiret arasındaki kavgayı dile getirirken Türkmen Oğlu’nu, Avşar beylerini, savaşçıların adlarını zikrederek şöyle övmektedir: 

Ali Paşa'm her ülkeyi bağladı

Ah etti de torun deyi ağladı

Her obadan üç beş yiğit hoğladı

Siftah hoğlayan da bir Türkmen Oğlu

 

Kara Ahmet, der gel etme inadı

Bıldır deden dedemizi sınadı

Benim koğduğumun kalkmaz kanadı

Çekerim çengeni, der, Türkmen Oğlu

 

Gezdir DADALOĞLU, kır atı gezdir

Nalları dökülmüş, yeniden düzdür

Kargının ucuna Maşallah yazdır

İlet Sadık Beye ver Türkmen Oğlu 

            Aşiretin ileri gelenlerinden Sait Battal’ın ve padişah tarafından İstanbul’a çağırılan Elbeyli aşiret beyi Osman Paşa’nın adını anarken onların yiğitliğini över: 

Bitmesin ekini, selvi söğüdü

Sait Battal hiç içinde yoğudu

Fino fesli, dal püsküllü yiğidi

On kişiye yamaç ucu Avşar’ın[6]

 

DADALOĞLU'm der, oradan geçerse

Elbeyli, Avşar'dan yolun aşarsa

Akan kanlı Murad köpük saçarsa

Sait Battal gibi er var önünde 

            Memicioğlu ceritlerin ağasıdır.  Memicioğlu kışın Adana-Ceyhan’da yaşar, yazın Binboğa’ya çıkardı.  Bu sıralarda Avşarlar sürgündedir.  Memicioğlu daha önce Avşarlar’a kaptırdığı yurdunu ele geçirir.[7]  Bunun üzerine Dadaloğlu, söylediği taşlamada,

Bire Memicioğlu'm unutma bunu

Lorşun benim derdin hanıya Hunu

Unuttun mu kuzum geçen günleri

Yalman kalpak geyer idi beyleri

 

Emmim Hacı Osman böyle söyledi

Altı Türkmen beyi, Avşar yediydi

Firenk barutlu da Macar tüfekli

Ölen öldü hesap edin sağları 

Avşarlarla ceritler arasındaki mücadeleyi anlatır. 

            Yavuz Sultan Selim Mısır seferi için Çukurova’dan geçerken Avşarlar’a bazı ayrıcalıklar vermiştir.[8]  Yavuz Sultan Selim’i anarken, 

Koca Payas bu oyunu çok gördü

Yedi dağ üstüne ordusun kurdu

Yavuz Sultan Selim korkup da verdi

Bey baban zorundan aldı tuğları 

biraz da abartarak Osmanlı İmparatorluğu’yla aşiretlerin ilişkilerine değiniyor. 

            Reyhanlı aşiret beyi Mürsel Oğlu Haydar Bey Avşar beyi Mirza Oğlu’na haber göndererek toprak ister.[9] Mürsel Oğlu’nun yenilmesi üzerine Dadaloğlu Avşar beyinin isteği üzerine savaşın öyküsünü şöyle anlatır: 

Mürsel Oğlu der de: Ey Mirza Oğlu

Evimden meydana çıkmam var, dedi

Binbir atlım var da ağalı, beyli

Onların maşkına bakmam var, dedi

 

Mirza: savaş paklar işin sağını

Küküm ettim Kürdistan'ın beyini

Başına yıkarım Beyrut dağını

Yazın Andırın'a dökmem var, dedi 

            Apalak, Avşar boyunun yiğit savaşçısıdır, onbeş oğlu vardır.  Hasan da bunlardan biridir.  Apalak, oğlu, Alişanlı Beyi ve Alişanlı Türkmenlerinden savaşçıları överken bizzat adlarını da zikreder: 

Hersinen mi geldin hey beyin oğlu

Zannettin Hasan'ın kolları bağlı

On beş oğlum vardı, başları tuğlu

Yürün aslanlarım, derdi Apalak

 

Ordu geldi karşımıza düzüldü

Alnımıza kara yazı yazıldı

Yekbıyık vuruldu, ordu bozuldu

Kırın aslanlarım, derdi Apalak

 

DADALOĞLU'm söylemezdin hileyi

Alişanlı beyi buldu belâyı

Varup da düşürdü Halit Köle' yi

Vurun aslanlarım, derdi Apalak 

            Fırka-i Islahiyye geldiği zaman Doğu Kozan, Kozanoğlu Yusuf Ağa’nın yönetimindedir. Mareşal Derviş Paşa’nın yönetiminde Osmanlı ordusu da  İstanbul’dan gelir. Yusuf Ağa’nın iskan için öne sürdüğü koşullar Derviş Paşa tarafından kabul edilir. Fakat Yusuf Ağa yine isyan eder, Yusuf  Paşa’nın adının ve kişiliğinin Dadaloğlu’nun dizelerinde yansıması şöyledir. 

                                               Aşağıdan Yusuf Paşam geliyor

                                               Düşmamına karşı koyan merd olur

                                               Şahin kocasa da vermez avını

                                               Aslı kurt yavrusu, yine kurt olur 

            Cerit aşiret beylerinden Arslan Bey, aşiret beylerinden birinin oğlu Mirza Ali, Hacı Osman aşiret kavgalarında, Dadaloğlu’nun şiirlerinde yiğitlikleriyle yerini almış kahramanlardır: 

Dolanayım Yarsuvat'ın yolundan

İçen ölmez Binboğa'nın gölünden

Arslan Bey'im Sar'aslan yolundan

Çek atın başını Urum'a doğru

 

Yar yerine indim, ana yoluna

Nâmeler gönderdim Anadolu'ya

Bizden nefes kalsın Mirza Ali'ye

Kanlı gömlek koç yiğide dondur bu

 

Karalar, Karalar ünlü Karalar

Davanızı ancak mahşer aralar

Hacı Osman tuttuğunu yaralar

Ulaştı hayfını aldı, Karalar 

            Yozgat’ta derebeylik yapan Çapanoğulları bir beyliktir.  Çapanoğulları ile Kozanoğulları birbirleriyle sürekli bir rekabet içindedirler. 

            Halk edebiyatı şiir geleneğinde karşılıklı şiir söylemek bir gelenektir. Bu geleneğe uyarak Dadaloğlu da bu iki komutanı karşılıklı birbirlerine meydan okutur.           

Necip Paşa:

Yozgat tarafından çıktı bir paşa

Görünen Avşar'ı yaktı ataşa

Dövüşün dövüşün de çıkaman başa

Sen de gönlünle gel, hey Kozanoğlu 

Kozanoğlu:

Ben Kozanoğlu' yum, sırta kaçarım

Ağzımdan, burnumdan köpük saçarım

Bir varırsam, bin taneni biçeri

Beri gel, hasmını gör, Necip Paşa 

Necip Paşa:

Yozgat tarafından çıktı bir paşa

Görünen Avşar'ı yaktı ataşa

Dövüşün dvüşün de çıkaman başa

Sen de gönlünle gel, hey Kozanoğlu 

Kozanoğlu:

Ben Kozanoğlu' yum, sırta kaçarım

Ağzımdan, burnumdan köpük saçarım

Bir varırsam, bin taneni biçerim

Beri gel, hasmını gör, Necip Paşa 

            Avşar Beyi, İstanbul hükümetince çağrıldığı için emre uyarak gidiyor. Uzun zaman geçmesine rağmen Bey geri dönmüyor. Aşiret sızlanıyor, sabırsızlanıyor. Dadaloğlu’nun aşireti yatıştırmak için söylediği şiirde Osmanlı Padişahı Sultan Hamid’in adı da anılır:  

Çıksın Sultan Hamit seyrana çıksın

Sığasın sırtını, aslana baksın

Hil'atlar geydirsin, çelenkler soksun

Ordan efendimizi tez alın gelin 

            Anadolu’nun orta yerinde kuvvet bulan Çapanoğlu, Yozgat’ın eski beylerindendir.  Avşarlar’ın bir bölüğü de Yozgat’ta iskan edilmişti.  Çapanoğlu ile Avşarlar’ın ilişkileri de zaman zaman dost, zaman zaman da düşmanca sürmüştür.

                                               Davetçi gönderir şol Çapanzade

Gayet sever, muhabbeti ziyade

Silinsin, süprünsün, döşensin oda

Zayıftır vücudu, uz alın gelin

 

DADALOĞU'm yine çoştu, çağladı

Ak üstüne karaları bağladı

Firkat odu yüreciğim dağladı

Ben ölem de Çaparoğlu utansın 

söyleyişleriyle Çapanoğlu ile ilişkiler dile getirilmiştir. 

            Zorunlu ve zaman zaman haksız gelişen iskan siyasetinden acı çeken Avşar boyu  ve Dadaloğlu, iskanı dile getiren şiirlerin çoğunda Derviş Paşa’ya beddua etmiştir. 

            Avşarlar’ı Kayseri’nin Bozoklu bölgesine iskan eden Osmanlı paşası Mecit Paşa’yı da aynı beddua ile anar: 

Gine göründü Anavarza Kalesi

Hiç gitmiyor aşiretin belâsı

İlâhi Mecit Paşa Hak'tan bulası

Çukurova kildi beyler nic’oldu 

Avşarlar Yozgat dönüşünde Necip Paşa tarafından gönderilen Gemerekli Cadıoğlu tarafından sıkıştırılır. Avşarlar Cadıoğlu’nu mağarada bozguna uğratırlar. Dadaloğlu, bu olayı ve kişileri şöyle anlatır:[10]

 Küçük Hacı ile Gök Ahmet geldi

Elaman vermedi, hepsini kırdı

Her birine temiz bi boya vurdu

İstanbul'a gitti şanı beylerin

 

Ali Bey oğlu Deli Osman Ali

Alayından zorba idi Zor Veli

Bağrını kuşuna verdi Seyf Ali

Etten kale oldu canı beylerin

 

Yaşa DADALOĞLU'm, sen binler yaşa

Cadı Oğlu düşürdü şol Aslantaş'a

Yarasının ünü gitti Maraş'a

Necip Paşa'm çifte çeksin tuğları 

            Avşarlar, Yozgat-Bozok’a sürgün edilmişlerdir. O sıralar Bozok’ta Pehlivanlı aşireti vardır. Bu aşiretin en güçlü adamı da, başkanları Abidin Paşa’dır.  Abidin Paşa, Avşar güzellerinden Kamer’le evlenir, oğulları olur. Gün olur, Abidin Bey’in Avşar’la arası açılır, savaş olur. 

            Bu savaşta Avşar’ın Torun obasından Mühazimoğullarından Tırnaksız Ahmet Paşa, Abidin Paşa’yı vurur.  Bir süre sonra Abidin Paşa ölür.[11] 

            Dadaloğlu, Abidin Bey’in ağzından oğullarının ve adamlarının adlarından söz ederek üzüntülerini dile getirir: 

Büyüle imiş de benim kaderim

Karaları bağlasın da pederim

Öksüz kaldı bey Yusuf'um, Haydar'ım

Kafesinde tor şahinim ağlasın

 

Böyleymiş kaderde yazılan yazı

Hepten Tülek Hasan yelledi bizi

Evvel ezel sadıksın dayım kızı

Top zülüflerini yolar ağlasın

 

Dokuz boğumdur da kargımın boyu

Düşmana at katmak ecdadımın huyu

Gitti gelmedi, nice oldu, deyü

Abidin Bey'im, deyü anam ağlasın 

            Mıstık paşa, Küçük Ali Oğulları’ndan Halil Paşa’nın küçük oğludur. Ağabeyi Dede Bey’in Adana Valisi Beylanlı (Belenli) Mustafa Paşa tarafından idam edilmesi üzerine Payas Sancağı Adana Beylerinin eline geçmişti.   Mıstık Paşa henüz çocuktu. 

            Mıstık Paşa ve ailesi, Fırka-i İslahiye zamanında hile ile ele geçirildi. Mıstık Paşa’nın sürgünü ile Küçük Ali Oğulları’nın sonu gelmiş oldu.[12]

            Dadaloğlu ona olan sevgisini ve bu olayı şöyle anlatır: 

Gine tuttu Gâvur Dağı boranı

Hançer vurup acarladın yaramı

Sana derim, Mıstık Paşa öreni

İçindeki bunca beyler nic'oldu

 

                                    Mıstık Paşa gitmiş odası yaslı

                                    Hatunları vardı hep turna sesli

                                    Top top zülüflü de İstanbul fesli

                                     Usul boylu hatunların nic’oldu 

            Halk ozanları, yüzyıllar öncesinden günümüze sesiyle sazıyla gelen ve bu süreç içinde gittikçe değer kazanan müstesna kişiliklerdir.  Yunus, Karacaoğlan, Köroğlu, Pir Sultan, Dadaloğlu gibi ozanlar bu müstesna kişiliklerin içinde farklı bir yere sahiptirler. 

            XIX. yüzyıl halk ozanı Dadaloğlu’nun şiirlerine bakıldığında o dönemin tarihsel gerçeklerinin zengin kişi kadrosuyla birlikte, bu zengin özel adlar dizini içinde bir kısmının kimliği açıktır, bir kısmının kimliği ise varsayımlarla açıklanır.  İleriye dönük yıllarda yapılacak çalışmalar, bu kişiler ve olaylar hakkında daha aydınlatıcı olacaktır.

KAYNAKÇA

 

AYHAN, Aydın          : Balıkesir ve Çevresinde İskan Hareketleri Manavlar,

Yörükler ,Çepniler, Türkmenler, Muhacirler,  Karşı Yayın, I.Baskı, Ankara 1997.

 

DANİŞMEND,İ.Hami: İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, IV.Cilt,

                                   İstanbul 1961.

 

DULKADİR, Hilmi      :“Avşar Elleri” İçel Kültürü, Sayı: 40-53, Yıl:9-10-11.

 

   EREN, Muharrem     : Kocaavşar Köyü ve Tarihte Avşarlar, MEB Yayınları, I.Baskı, İstanbul 1992.

                                     

ERÖZ, Mehmet            :Yörükler, Türk  Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul 1991.

 

IŞIK, Mahmut              : Afşarlar Tarihi-Yetiştirdiği Şahıslar-Folkloru, Ankara 1963.

 

MAKAL, Tahir Kutsi  : Dadaloğlu, İstanbul 1974.

 

ORHONLU, Cengiz     : Osmanlı İmparatorluğu’nda Aşiretlerin İskan        Teşebbüsü/ 1691-1696, İstanbul 1963.

 

ÖZDEMİR, Ahmet Z.  : Avşarlar ve Dadaloğlu, Dayanışma Yayınları, I.Baskı, Ankara 1985.

 

ÖZTELLİ, Cahit           : Köroğlu Dadaloğlu Kuloğlu, II.Baskı, İstanbul 1984.

 

SAKAOĞLU, Saim     : Dadaloğlu, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1993.

 

SÜMER, Faruk            : Oğuzlar(Türkmenler) Tarihleri-Boy Teşkilatı-Destanları, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul 1992.

 

YALGIN, Ali Rıza        : Cenupta Türkmen Oymakları I-II, Ankara 1977.

 

*Balıkesir BAÜ Necatibey Eğitim Fak.Türkçe Eğitimi Öğr.Öğretim Üyesi.

[1]Yard. Doç. Dr. Nevin AKKAYA, Halk Şiirinde Özel Adlar Dizini,(basılmamış doktora tezi), s. 12

[2]Cengiz ORHONLU, Osmanlı Imparatorluğu’nda Aşiretlerin İskanı, İst. 1987,Eren Yayınevi, s. 115

[3]Cahit ÖZTELLI; Köroğlu, Dadaloğlu, Kuloğlu, İst. 1984, Özgür yayın, s. 173-175

[4]Hilmi DULKADIR; İçel Kültürü, Yıl:9, Sayı:42, Kasım 1995, s.23

[5]Hilmi DULKADIR; a.g.e., s.24

[6]A.Zeki ÖZDEMIR; Avşarlar ve Dadaloğlu, Dayanışma Yay., I.Baskı, Nisan 1985 Ankara, s.211

[7]A.Zeki ÖZDEMIR; a.g.e., s.171

[8]Cahit ÖZTELLI; a.g.e., s.180

[9]A.Zeki ÖZDEMIR; a.g.e., s.222

[10]Hilmi DULKADIR, “Avşar Elleri”, İçel Kültürü,,  S.41, s.10

[11]A. Z. ÖZDEMIR, a.g.e., s. 275

[12]A. Z. ÖZDEMIR ,a.g.e., s. 166