Yağmur yağdırmak için yapılan törenler ve buna bağlı âdetler çok eskilere dayanır. Yağmur yağdırma törenlerinin belli bir zamanı yoktur. Yağmur duasının amacı yağması geciken yağmurların yağmasını sağlayarak kıtlığı, kuraklığı önlemektir.
Günümüzde yağmur yağdırmak için yapılan büyü Müslümanlığın etkisi altında yapılır. Dini temsilci olan hocanın önderliğinde bütün köy halkı yağmur duasına çıkar. Yağmur duası toplumun, kendi gücüyle üstesinden gelemeyeceği bir durumda büyüye başvurmasıdır. Bu törenler, taklit, kılık değiştirme, kurban ve toplu yemeden oluşur.[1] Bunlar içinde taklit vazgeçilmez öğedir. Kollar uzatılır, avuç yere doğru çevrilir, parmaklar aşağıya doğru uzatılıp sallanarak yağmur yağışı taklit edilir.[2]
Yağmur yağdırma işlemlerine halk, yağmur duası adını vermektedir. Çocuklarsa buna değişik yerel adlar takmışlardır; “bodi, bodi bostan, dodu, gode, gode gode, göde göde, gelin, gelin gok, çomça gelin, çömçe gelin, kepçe gelin, çullu kadın, kepçe kadın, çalı gezme, çulla kepçecik” vb.[3] Trakya ve Balkanlarda da “dedule ve dodole” adıyla aynı âdet yaygın bir biçimde sürdürülmektedir.[4] Ayrıca Çin kültüründe, Akadlarda, Sami dinlerinde de bu tür törenlerin yapıldığını biliyoruz.[5]
Yağmur ilkellerden günümüze, insanlık tarihinde çok önem taşır. Gökten inen bereket olarak nitelenen yağmur, kutsal bir nitelik kazanmıştır. Yağmur dualarının kökeninde kutsallık yatar. Doğayla barışık olmak dileği bir takım ibâdetler ve ritlerle tamamlanır. İnanç insana özgü bir fenomendir.
Dini ayinlerden amaç insanı Tanrı'yla yakınlaşacağı kutsal bir alana çekmektir. Ayinler inananların kutsal bir atmosfere girmesini sağlayan kurallar ve törensel davranışların bütünüdür. Yağmur duası bir istek duasıdır, arkaik ve geleneksel toplulukların tanınması, mitosların ritüel davranışlarla ve insan topluluklarının hayatını yöneten kurumlarla ilişkisini göstererek bunların önemini ve anlamını ortaya koymuştur. Mitos inanılması gereken bir hikâye olarak algılanır, bu da ritlerin doğmasına neden olur.. Mitoslar insanla dünya arasındaki bütünlüğün sezgisidir.
İslamiyet öncesi Türk kültüründe de yağmur yağdırma törenlerinin yapıldığını biliyoruz. Duanın İslami kelime olmasından yola çıkarak yağmur duasının İslamiyet sonrası oluşmuş bir âdet olduğunu savunan araştırmacıya katılmamız olanaksızdır.[6] Günümüzde yağmur yağdırma törenlerine İslamiyet öncesi Orta Asya kültüründe de var olan, Anadolu’da İslami renge bürünmüş bir âdet diyebiliriz.
Yağmur duaları, toplumsal niteliklidir. Genellikle iki şekilde yapılır:
1) Bütün bir köyün veya büyük bir grubun katılmasıyla yapılan uygulama,
2) Çocukların toplanarak yaptıkları uygulama.
Büyüklerin katıldıkları yağmur yağdırma törenlerine yaşlı, genç, kadın, erkek ve çocuklar katılır. Yağmur duasına çıkılmasına karar verilince hazırlıklar yapılır. Çeşitli yörelerde farklılıklar gösteren bu hazırlıklar, oruç tutma, mevlüt okutma, yemekler hazırlama, kurban kesilecekse kurbanı temin etme, kurban sonrası toplu yeme için yemek kaplarını sağlama, suya dilek için atmak üzere taş toplama, hayvan kafatasları toplama, taş çuvallarını okuma vb.dir.
Törenin ikinci aşaması yağmur duası yürüyüşüdür. Önde hoca yürür, köylüler onu izler. Bazı yörelerde ceketler ters giyilir. Dualar edilir, ilahiler söylenir.
Törenin üçüncü aşamasında bir meydan, su kenarı veya bir yatır türbesinde toplanılır. Koyunlar kuzularından, bebekler annelerinden ayrılır. Çocuklar ağlar, hayvanlar meleşir. İnanışa göre ayrılan hayvanların melemeleri yağmur duası olarak nitelenir. Hayvan bağırışlarının yağmurun gelmesini kolaylaştırdığı inancı yaygındır. Hocalar da cübbelerini ters giyerek dua ederler. Bu arada getirilen taşlar ve iskeletler suya atılır. Bazı yörelerde ağaca akrep ve kaplumbağa asılır, diri diri yılan yakılır. Toplu halde yemek yenir. Akşam olunca tören sona erer, eve dönülür. Tören sonrasında hâlâ yağmur yağmazsa bu durum meleklerin uyuduğuna, işlenen günahlara bağlanır.
Türk yağmur yağdırma törenlerinde Orta Asya kültüründen izler buluyoruz. Elbiselerin ters giyilmesi, yağmur yağdırma temsilleri, yağmur taşları ve yada taşı bağlantısı, çocukların ağlatılması. Hayvan kafatası ve iskeletlerinin toplanması, toplu yemek âdetleri, İslamiyet’te olmayan eski kültür izleri bizi Orta Asya yağmur yağdırma törenlerine kadar götürüyor.
Türk yağmur dualarında suya taş atma öğesiyle Orta Asya Türklerinin yağmur taşı arasında bir bağ vardır. Çin ve Arap kaynaklarında yada taşı ile ilgili epeyce bilgi buluyoruz.[7]
Yağmur yağdırma törenleri, ekonomik nedenler dışında toplu iş görme, toplu yeme, birlikte hareket etme vb. yönleri dolayısıyla sosyal bir fonksiyona sahiptir. Törene halk inanarak katılır. Her ritüelde olduğu gibi törenin genel bir çatısı ve iş bölümü vardır, kurallara herkes uyar.
İslami renge bürünmüş yağmur dualarının temeli Kuran’a değil hadise dayanır. Bütün İslami ülkelerde ortak özellikler vardır. Ama törenin yapısını, yağmur duasının yapıldığı ülkenin yapısı belirler. Bunlara yerel âdetler de katılınca her yörede farklılıkların görülmesi doğaldır.[8]
Törenin Ortadoğu ve Asya’da görülen ortak bir yapısı vardır. Çocukların yaptığı törenlerde âdeta yağmur tanrısının simgesi olarak niteleyebileceğimiz bir bebek vardır.[9] Bu canlı veya yapma olabilir. Bazı yörelerde bereketi temsil eden gelin ve kadın simgesinin öne çıktığı görülür.
Çomçalı gelin, gelin vb. yapma veya canlı simgenin ev ev dolaştırılmasında çocuklar evlerden yiyecek toplarlar. Buna yağmur gezmesi adı da verilir. Tören yağmur yağma dileği olduğu için gezdirilen simgeye su dökülür. Canlı simgelerde genellikle bir öksüz çocuk seçilir. Vücudu dallarla sarılır, üzerine su dökülür. Trakya ve Balkanlarda da dedule adı verilen bu âdete rastlıyoruz. Ters kürk giydirilen ve dallarla sarılarak ısıtılan simgeyle yağmur yağdırma törenleri yapılır.[10]
Türk yağmur yağdırma törenleri dışındaki İslam dünyasında ve Avrupa’da görülen yağmur yağdırma amaçlı özel giydirilmiş kişi veya kuklanın ev ev dolaştırılması, evlerde su dökülerek ıslatılmasını araştırmacılar çok eski yağmur ve bereket tanrılarının günümüze gelmiş eski ön Asya kavimleri, Hindistan ve Japonya’da bu tür törenlerin yapıldığını biliyoruz.[11]
İstanbul’da kurban bayramı günü yağmur yağacağına dair olan halk inanışı da herhalde yağmur yağdırma için kurban kesilen çağlardan kalıntı olmalıdır.[12] Halk arasında kurban kanını yağmur temizler inancı vardır.
Bu yörede yağmur duası törenlerine bir eşeğin süslenerek götürülmesi, tekerlemeler ev ev dolaşılıp evlerden eşeğe su dökülmesi ilginç ve az rastlanan bir örnektir.[13]
Doğanın yağmur yağdırma işlevini yenilememe kaygısı insanları kurak geçen zamanlarda büyü yoluyla törenler düzenleyerek yağmur yağdırma yollarını aramaya itmiştir. Yağmur yağdırmak için yapılan törenler her ülkenin kültürüyle biçimlenmiştir.
Adana’da Yağmur Yağdırma Törenleri
Adana yağmur yağdırma törenlerini büyüklerin ve çocukların yaptığı törenler olarak iki ana başlıkta toplayabiliriz.
Büyüklerin Yaptığı Törenler
1. İstiska (Yağmur Duasına Çıkma)
İstiska’nın sözlük anlamı,
1) Suyun lüzumunu şiddetle duyma,
2) Yağmur duasına çıkmadır.[14]
İstiska eskiden yağmur duasına çıkma anlamında kullanılan bir kelimedir. Bu tür yağmur duası törenlerinde İslami esaslar öne çıktığı için ritüel kökenli İslami renge bürünmüş yağmur duası törenlerinden amacıyla böyle bir ayrımı uygun gördük.
Fıkıh kitaplarında istiska duasının hadislere göre hangi durumlarda yapılacağına dair bilgiler vardır. Bunlar kısaca şöyledir:
1) Şehir dışında iki rekat namaz kılma,
2) Basit elbise giyme,
3) Namazdan sonra iki hutbe okuma, cübbeleri ters çevirme,
4) Yağmur duası,
5) İstiğfar duası.[15]
İstiskanın Adana halk kültüründe biçimlenişini göstermek için kaynak kişinin anlatımını esas aldık.
Adana’da havalar kurak gittiğinden yağmur duasına çıkılarak Tanrı’dan yağmur yağdırması niyaz edilir. Dua öncesi tövbeler edilir. Haksız yere alınmış şeyler varsa geri verilir. Fakirlere sadaka verilir. Tanrı’dan Müslümanlar için mağfiret dilenir. İstiska için açıkta 2 rekat namaz kılınır, bu dinen uygundur. Cemaat isterse ayrı ayrı namaz kılabilir. Namaz sonrası hutbe okunur. Hatip minbere çıkmaz. Yerde durarak, kılıç, ok veya bir sopaya dayanarak hutbe okur. Üç gün arka arkaya istiskaya çıkılır. Eski ve yamalı fakat temiz elbiseler giyilerek dua yapılacak yere yaya gidilir. Duaya gidilirken çocuklar, ehil hayvanlar ve yavrular alınır. Bir müddet çocuklar analarından hayvanlar yavrularından alınır. Çocuklar ağlar, hayvan yavruları meleşir. İhtiyarlar, zayıflar ve hastalara hazin dualar ettirilir. Dua sonrası topluca “amin” denir.
Cemaat genellikle yağmur duasında Boğa Dede’ye gider. Boğa kurban edilir. Boğa kesildikten sonra türbenin etrafında yedi defa dönülür.[16]
2. Yağmur Yağdırma Törenleri
Adana’da İslami esasların ağır bastığı istiska başlığında incelediğimiz yağmur duasının dışında ritüel kökenli yağmur yağdırma törenleri ayrı başlık altında inceliyoruz.
Kaynak kişilerin anlattıklarını incelediğimizde törenlerde bölgeler arasında farklılıklar olmasına rağmen özde törenlerin aynı olduğunu gördük. Folklorik zenginliği sergilemek amacıyla bu farklılıkları belirteceğiz.
Adana Misis kaynak kişisi yapılan törenleri şöyle anlatıyor:[17]
Adana, Misis, Yakapınar kasabasında yılın kurak gittiği zamanlarda yağmur duasına çıkılır. Köylüler aralarında para toplayarak kurban etmek için bir boğa satın alırlar. Yağmur duasına çıkacak topluluk tamamlanınca köyün 15 km. uzaklığında Acıdere Köyü yakınındaki Boğa Dede adı verilen ziyarete başlarında imam olmak üzere arabalarla ve traktörlerle giderler. Ziyarete gidilince abdest alınır. İki rekat namaz kılınır. Topluluk boğa önde imamla birlikte dua ederek, tekbir getirerek ziyaretin etrafını üç veya yedi kez döner. İmam dua eder topluluk amin der. Kasap boğayı keser. Etin bir kısmıyla kazanda pilav pişer, bir kısmıyla da ayrı ayrı götürülen odunlarla kebap pişirilir. Topluca yenir. 1994 yılı Nisan ayında Yakapınar, Geçitli ve Acıdere köyleri mevsimin kurak geçmesi üzerine toplanarak yağmur duasına çıktılar. Boğa Dede’ye üç boğa kurban ettiler. Dua sonrası 20 gün süren yağış oldu Halk yağmurları bu kurban olayına bağlıyor.
Kozan kaynak kişisi Kozan’da yapılan yağmur duasını şöyle anlatıyor:[18]
Havalar kurak gittiğinde Cuma günü imam cemaatle birlikte bir yatır, bir ova, bir tepe başlı vb. bir yere gider. İmam dua eder cemaat amin der. Kalbi temiz insanların duasının Tanrı tarafından kabul edileceği düşüncesi vardır. Bu düşünceyle topluluğun kalabalık olması sağlanır.
Bir diğer kaynak kişi de şöyle anlatıyor:[19] Yağmur duası için Bulut Dede ziyaretine gidilir. Bulut Dede’nin mezarında Nasr duası okunur. Ağaçlara oyuncak salıncaklar yapılarak bu salıncaklarda oyuncak bebekler sallanır. Bebekler sallanırken şu sözler tekrarlanır.
Allah’ım bize rızkımızı ver
Yağmurumuzu yağdır
Bize sulu sulu yağmuru
Vermekten eksik olma.
Bazen topluluk Ceyhan nehri boyundaki Demirci köyüne gidip yağmur duası yapar.
Osmaniye kaynak kişisi Osmaniye’deki yağmur duasını şöyle anlatıyor:[20]
Yağmur duasına çıkmadan önce pilav için köy halkından yağ, bulgur toplanır. Bunlar köy meydanında pişirilir. Pişirilen pilavı bütün köy halkı yer sonra yağmur için dua edilir, hep bir ağızdan “cümle alemin tarlasına” denilerek tören sona erdirilir.
Adana Yörüklerinde Yağmur Duası[21]
Yörükler mevsimin kurak geçtiği dönemlerde yağmur duasına çıkarlar. Sabah bütün köy meydanda toplanır. Abdest alınır. Namaz kılındıktan sonra duaya çıkılır. İmam 700 taş toplar onları okur. Bir tanlaya (torba) konup akarsuya atılır. Yağmur yağdıktan sonra bu torba çıkarılır. Aksi halde yağmurun durmayacağına inanılır.
Topluluk bir akarsuyun yanında toplanır. Törene yaşlı, kadın ve çocuklar da katılır. Ayrıca hayvanlar da dua için götürülür. Kuzulu bir koyunu suyun bir yanına, kuzusunu öbür yanına koyarlar. Koyunla kuzu meleşir. Hoca dua okur. Yağmur dualarında kurban olarak tosun kesilir. Sonra aşiret açık bir yerde toplanır, birlikte yemek yenir.
Adana yağmur dualarında diğer yörelerde olduğu gibi elbiseler ters giyilir. Ellerle yağmur taklidi yapılır.
Adana Yağmur Dualarına Bağlı Efsaneler
1. Sürücüoğlu Efsanesi[22]
Kozan’ın Bucak köyünün Karayanıklı Mahallesi’nin batısında Sürücüoğlu Tepesi vardır. 1900’lerde sürekli iz sürdüğü için Sürücüoğlu adında biri varmış. Eşkiyalar Sürücüoğlu'nu öldürünce halk onu bir tepeye gömer. Daha sonra tepenin adı Sürücüoğlu olarak anılmağa başlar.
Havaların kurak gittiği zamanlar iyi kalpli birisi bu tepeye çıkar, iki rekat namaz kılar sonra mezardan alınan toprak bir kapta ıslatılırsa yağmur yağacağına inanılır.
2. Üçoğlan Yaylası Ziyareti Efsanesi[23]
Kozan’ın Üçoğlan yaylası’nın kuzeyinde üzerinde bir iki ulu ağacın bulunduğu taştan oluşmuş bir tepe vardır. Bu dağda eskiden evliyalar varmış. Havaların kurak gittiği zamanlar tepeye çıkılır, Allah rızası için kurban kesilir, namaz kılınır, yağmur duası edilir. Bu işlemlerden sonra yağmur yağacağına inanılır.
3. Gümülek Dağı Efsanesi[24]
Adana’nın Tufanbeyli ilçesinde Gümülek Tepesi'nde, şehit mezarlığı vardır. Halk, kurak aylardan yağmur duası için şehit mezarlığına ve yanındaki mağaraya giderek ziyaret eder ve kurban keser. Halk bu işlemden sonra mutlaka yağmur yağacağına inanır.
Çocukların Yaptıkları Törenler
1. Çömçeli Gelin
Çömçeli Gelin Adana’da kuraklık dönemlerinde yağmur yağmasını sağlamak için çocuklar ve gençlerin yaptıkları tören ve bu tören için özel olarak hazırlanmış canlı veya cansız büyük kukla benzeri bebektir.
Adana’da törende gezdirilen bebeğe “bodi-bodi, Çömçe Gelin, Çomçalı Gelin, Çömçeli Gelin, Hot Bodi-bodi, Bodi-Bostan adları verilir.
Çomçalı gelin ritüelinde dört aşama vardır:
1) Hazırlık,
2) Ev ev dolaşma, yiyecek toplama,
3) Toplu söylenen türküler,
4) Toplu yeme.
Kozan kaynak kişisi[25] Çomçalı Gelin ritüelini şöyle anlatıyor:
Yağmur yağması için akşam ezanından sonra mahallenin bütün çocukları toplanarak tahta bir çömçeden (ağaçtan yapılmış büyükçe kepçe) gelin yaparlar. Ağaç çömçeye ağaçtan kol yapılır. Üzerine bir kız çocuğu elbisesi giydirilir. Başına örtü bağlanır. Çömçeli gelini büyük bir çocuk eline alır. Yanında birinin elinde torba diğerinin elinde çingil (madeni kap) olan iki çocuk vardır. Ev ev bütün mahalleyi dolaşarak yağ, bulgur toplarlar. Her evin önünde şu türküyü söylerler.
Hot bodi bodi
Anan baban neden öldü
Bir kaşıcık sudan öldü
Tarlalar yarık yarık
Çiftçilerin beli bükük
Yerden bereket
Gökten Yağmur
Ver Allah’ım ver
Sicim gibi, sulu sulu yağmur.
Ev sahibi kapıyı açınca elinde gelini taşıyan çocuk ev sahibine şöyle seslenir:
Çömçeli gelin çöm ister
Bir kaşıcık yağ ister
Yağ verenin oğlu olsun
Bulgur verenin kızı olsun
Ver Allah’ım ver
Sulu sulu yağmur
Başım yağmur ister
Ayağım çamur ister
Çocuklar hep bir ağızdan bu türküyü tekrarlarlar. Ev sahibi evden getirdiği bir kova veya bir tas suyu çömçe geline ve çocuklara serper sonra yağ veya bulgur verir.
Ev sahibi bulgur ve yağı verdikten sonra çocuklara bu türküyü bir kez daha söyletir. Çömçeciler bütün mahalleden bulgur ve yağ (özellikle tereyağ) topladıktan sonra mahallenin en fakir evine giderler. Bulgur ve pilavı pişirirler. Herkes tahta kaşıklarla bu pilavı yer. Artan bulgur ve yağ o eve bırakılır. Bulgur ve yağın bereket getireceğine inanılır. Çocuklar pilavı yedikten sonra büyüklerden biri sofra duası yapar. Fatiha duası bilen çocuklar Fatiha okur, bütün çocuklar amin derler ve evlere dağılırlar.
Misis kaynak kişisi[26] 1940’lı yıllarda yaptıkları Çömçeli Gelini şöyle anlatıyor:
Havalar kurak gidince eski elbiselerden bostan korkuluğu gibi bir şey yapılır, çocuklardan biri bu bostan hoyuğunu (korkuluk) elinde tutarak en önde yürür. Köyün çocukları arkasından yürüyerek hep bir ağızdan şu türküyü söylerler.
Çömçeli gelin çöm ister
Bir kaşıcık yağ ister
Yağ olmazsa bal olsun
Yağmurumuz bol olsun
Teknede hamur
Tarlada çamur
Ver Allah’ım ver
Sulu sulu yağmur
Köyün evleri tek tek dolaşılır. Evlerden yağ, bulgur, tuz, biber vb. toplanır. Ev sahibi çömçeli gelini taşıyan çocuğa bir maşrapa su döker. Bütün çocuklar “Bodi, bodi” diye bağırır. Bütün köy geçilince geniş bir alanda toplanılarak pilav yapılır. Topluca yenir.
Bir diğer kaynak kişi[27] bodi bodi adı verilen yağmur duasının bir bölümünü şöyle anlatıyor:
Yağmur duasına katılan bütün çocuklar önce bödi adı verilen bir büyük kukla yaparlar çocuklar eski yamalı elbiseler giyerler üzerlerine yeşil yapraklı ağaç dalları sararlar, bodi bodi diye bağırarak bütün köyü gezerler evlerin önünde şu türküyü söylerler,
Bodi bodi neye
Bodi bir kaşıcık suya
Bodi yağmur kızı yağ ister
Balta, kürek, bel ister
Üç koyun kurban ister
Ver Allah’ım ver
Sulu sulu yağmur.
Her ev bodilere yağ veya bulgur verir, üzerlerine su döker. Sonra topluca bir meydanda pilav yenir.
Bir diğer kaynak kişi de çömçeli gelin ritüelini şöyle anlatıyor:[28]
Eski zamanlarda bütün köylüler toplanıp bir kız bir erkek seçermiş. Bunlar gelin ve güvey gibi giydirilip süslenirmiş. Bütün köylü gelin ve güveyi kapı kapı gezdirerek evlerden buğday, pirinç, bulgur vb. toplarlarmış. Buğday veren ev sahibi gelinle damadın üstüne bir çomça şu dökermiş. Gelin kılığına giren kişiye çomçalı gelin adı verilirmiş.
Bir diğer kaynak kişi de[29] şöyle anlatıyor:
Eski zamanlarda kuraklık dönemlerinde çocuklar iki çubuğu (+) biçiminde bağlar, ona eski bir gömlek giydirip ev ev dolaştırırlarmış. Çomçalı gelin üzerine su dökülünce “bodi bodi” diye bağırırmış.
Bir kaynakta bodiyle ilgili şu bilgilere rastlıyoruz:[30]
Kurak zamanlarda Osmaniye’de çocuklar bir gece toplanarak bodi hazırlıklarına başlarlar. Bir çocuğu tilki kılığına sokarlar. Tilkiyi kapı kapı dolaştırırlar. Her evin kapısına geldiklerinde şu türküyü söylerler.
Bodi bodi!...
Neden oldu?
Bir kaşıcık sudan oldu
Tilki, tilki ne ister?
Bir avuccuk un ister
Verenin bir oğlu oldu,
Vermeyenin bir kızı oldu,
Onu da Allah elinden aldı
Gökte bereket
Yerde bereket
Ver Allah’ım ver
Sellice rahmet
Tilki her kapıya uzun saplı kabaktan sivri burnuyla ev sahibi açana kadar vurur. Ev sahibi yağ, tuz, un, veya bulgur verir. Bütün çocuklar bodi bodi diye bağırırlar. Ev sahibi tilkinin başına bir tas su döker. Tilki kendine bol su serpmeyen ev sahibine kızar. Tilkiye ne kadar çok su dökülürse yağmurun o kadar bol olacağına dair inanç yaygındır. Bütün köyü dolaşan çocuklar meydanda topluca pilav yerler.
Bir yağmur duası türküsü de şöyledir.
Bodu Bodu Çağırmak
Dodu dodu nirden oldu?
Bir gaşşıcak sudan oldu
Verin dodunun hakkını
Gitsin bakını bakını
Yirden bereket, gögden ırahmet
Allah, Allah, Allah, Allah
Gök göğün gurban ister
Göbeklice harman ister
Kadirli’de ki çömçalı gelin ritüeli de diğerleriyle aynıdır.[31]
Adana’da Karalar aşiretinde çocuklardan biri çırılçıplak soyularak vücudu görünmeyecek şekilde ağaç dallarıyla üzeri örtülür. Bu çocuk, arkadaşları tarafından ev ev dolaştırılır. Görenler çocuğun üstüne su döker.[32]
Binboğa dolaylarında yapılan çomçalı gelinde yağmur için her evden döğme toplanır ve cami kapısı içinde aşure pişirilir. Halka dağıtılır. Bundan sonra bir gavur kafası suya batırmak, su kaplumbağasını ağaca asmak, yılanı diri diri ateşte yakma. Yağmur yağması için yapılan âdetlerdir.[33]
Adana’da yağmur yağdırma törenleri ve buna bağlı olarak oynanan çömçe gelin ritüeli, çok eski dönemlere ait yağmur yağdırma törenlerinin kalıntısıdır. Çömçe gelin kuklası eski yağmur tanrısı simgesinin kalıntısı olabilir. Hazırlanan çömçe kuklasının başından aşağı su dökme geleneği bize Orta Asya Türk kültüründeki yağmur tanrısıyla yağmur yağdırmak için yapılan törenleri hatırlatıyor. Yine bir yağmur duası türküsündeki yağmur kızı ibaresi, eski yağmur tanrıçaları inancının kalıntısı olabilir. Bir yağmur duasındaki “Gök göğün kurban ister” dizesi bizi yağmur için göğe kurban kesme törenlerine götürüyor. Yağmur duası hutbesinde imamın ok veya yaya dayanarak hutbe vermesi, İslami esasa dayanan istiskayla eski Türk kültürü izlerinin Anadolu’da aldığı şekil olması yönünden ilginç bir örnektir.
Çömçe gelin yerine gelin güvey kılığına girerek kapı kapı dolaşarak yağmur töreni düzenlemeleriyle bereket bolluk ve üreme simgesi gelinle yağmur yağdırma ritüelinin iç içe olduğunu görüyoruz.
Yağmur duasında kökü avcılık dönemlerine kadar uzayan vahşi hayvan kılığına girme ritüeliyle, yağmur yağdırma ritüelini birlikte görüyoruz. Tilkiye su dökülerek yağmur dilenir. Avcılığa bağlı bereket ritüeli, tarıma bağlı berekete dönüşmüştür.
Adana çömçe gelin töreni, kuraklıkta yağmur yağdırma amacı güden benzerlik büyüsüne dayalı bir gelenek olarak da değerlendirilebilir.
[1] Nurhan Karadağ: Köy Seyirlik Oyunları. T. İş Bankası Yayınları, 1978: 81.
[2] Orhan Acıpayamlı: Türkiye’de Doğumla ilgili Adet ve İnanmaların Etnolojik Etüdü. T.T.K. Basımevi, Ankara 1961: 105.
[3] Orhan Acıpayamlı: “Türk Folklor Ürünü Yağmur Duasıyla İlgili Yapı ve Fonksiyon Sorunları” I. Uluslararası Türk Folklor Kongresi Bildirileri. Ankara 1976.
[4] Erman Artun: “Tekirdağ Ritüelleri ve Balkanlardaki Varyantları” IV. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi Bildirileri. Ankara 1992: 10.
[5] Ata Terzibağı: I. Uluslararası Türk Folklor Kongreleri Bildirileri. Ankara 1976: 305-314; Nevzat Gözaydın: "Dağıstan, İran ve Türkiye’de Yağmur Duasındaki Bazı Ortak Motifler Üzerine" III. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi Bildirileri. 4.cilt, Ankara 1987: 165-171.
-Nevzat Gözaydın: “Romanya’da Yağmurla İlgili Adetler” T.F.A., cilt.16, s.320, 1976.
-Orhan Acıpayamlı: “Türk Folklor Ürünü Yağmur..., s.1-7
[6] Orhan Acıpayamlı: "Türkiye’de Yağmur Duası" Ankara Ün. D.T.C.F. Dergisi, c. XXII, s.3-4, 1965.
[7] İslam Ansiklopedisi, İstiska maddesi, (P.N.Boratav), cilt.5, s.1223.
[8] İlhan Başgöz: Folklor Yazıları. Adam Yayınları 1986: 13.
[9] İlhan Başgöz: a.g.e., s.13.
[10] Erman Artun: Tekirdağ Ritüelleri..., s.10.
[11] İslam Ansiklopedisi, cilt.5, s.1223.
[12] İslam Ansiklopedisi, cilt.5, s.1222.
[13] Metin And: Türk Tiyatrosunun Evreleri. Ankara, Erk Matbaası 1988: 52.
[14] Ferit Devellioğlu: Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat. Doğuş Matbaası, 1983: 555.
[15] İslam Ansiklopedisi, cilt.5, s.1221.
[16] Hülya Acı, 40, ilkokul, Adana.
[17] H. Ayhan Arı, 58, ilkokul, Yakapınar, çiftçi, Misis, Adana.
[18] Arife Doğan: 55, Kozan, öğrenim görmemiş, ev hanımı, Adana.
[19] Elif Taşdemir: 33, ortaokul, ev hanımı, Adana.
[20] İzzet Sağkam: 47, ilkokul, işçi, Osmaniye, Adana.
[21] Ömer Torun: 62, öğrenim yok, Adana; Mehmet Dinler: 40, ilkokul, Dokuztekne Köyü, Adana; Fındık Türkay: 75, öğrenimi yok, Tecirli Aşireti, Adana; Hüseyin Kaynak: 73, öğrenimi yok, Tecirli Aşireti, Adana; Süleyman Bora: 69, ilkokul, Tekeli Aşireti, Adana.
[22] Hakkı Doğan: 59, ilkokul, çiftçi, Bucak, Kozan, Adana.
[23] Kamile Battal: 75, öğrenimi yok, ev hanımı, Tufanbeyli, Adana.
[24] Arife Doğan: 55, Kozan, öğrenim görmemiş, ev hanımı, Adana.
[25] Elif Taşdemir, 33, Ortaokul, ev hanımı, Adana
[26] İzzet Sağlam, 47, ilkokul, lokanta işçisi, Osmaniye, Adana
[27] Ömer Torun, 62, öğrenim yok, Adana
[28] Mehmet Dinler, 40, ilkokul, Dokuztekne köye, Adana
[29] Fındık Türkay, 75, öğrenimi yok, Tecirli Aşireti, Adana
[30] Hüseyin Kaynak, 73, öğrenimi yok, Tecirli Aşireti, Adana
[31] Süleyman Bora: 69, ilkokul, Tekeli Aşireti, Adana.
[32] Hakkı Doğan: 59, ilkokul, çiftçi, Bucak, Kozan, Adana.
[33] Kamile Battal: 75, öğrenimi yok, ev hanımı, Tufanbeyli, Adana; Arife Doğan: 53, öğrenimi yok, ev hanımı, Kozan, Adana.