ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ

 

Anasayfa | Makale Bilgi Sistemi | Konu Dizini Yazarlar DiziniKaynaklar Dizini | Makale-Yazar Listesi |  Makale Sayısı-Tarih Listesi | Güncel Türkoloji Kaynakçası

MAKALELER

Atatürk Araştırmaları || Çukurova Araştırmaları || Halkbilim || Dilbilim || Halk Edebiyatı || Yeni Türk Dili || Eski Türk Dili
Yeni Türk Edebiyatı || Eski Türk Edebiyatı || Dil Sorunları || Genel || Tiyatro || Çağdaş Türk Lehçeleri

 

Çukurova'da Salavatçılık Geleneği ve Âşıkların Pehlivan Salavatlamaları

Prof. Dr. Erman Artun
Çukurova Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi.

İnsan topluluklarını millet yapan kültür ögelerinden biri de spordur. Spor, kişisel olduğu kadar sosyal bir olaydır (Güven 1999:7). İnsanlık, eğitim, inanma, bilimsel araştırma, sanat, felsefe, savaş gibi fenomenleri kendi kültürü içinde kurumlaştırır. Spor da bu kurumlaşma içerisinde gereken yeri almıştır (Ayan 1994:296-305). Güreş, atalarımızın yüzyıllar öncesinden bize miras bıraktığı, zengin kültürümüzde çok önemli yeri olan bir spor dalıdır. Tarih boyunca Türkler er meydanında güreş tutmayı bir kahramanlık ve yiğitlik sembolü saymıştır.

Savaşların beden gücüne dayandığı çağlarda spor, savaşa hazırlık dönemi oluşturmaktaydı. Türkler de bu dönemlerde savaşa yönelik işlevleri olan sporları yapmışlar ve desteklemişlerdir (Erkal 1986:7). Tarihin ilk çağlarından itibaren Türklerin şölenlerinde güreş tutmak bir töre halini almıştı. Güreş Türklerin Orta Asya’dan göç etmelerinden sonra, batıya yayıldı. Türklerin milli güreşi “karakucak”tı. Osmanlı İmparatorluğu döneminde güreşe büyük önem verildi. İmparatorluğun çeşitli yerlerinde, birer güreş okulu sayılabilecek pehlivan tekkeleri kuruldu. Bursa’nın fethinden sonra Orhan Bey’in eşi Nilüfer Hatun Bursa’da pehlivanların güreşmesi için, Pınarbaşı Meydanı’nı vakfetmiştir, ilk güreşçi tekkesi buradadır (Evliya Çelebi :6). Ayrıca çeşitli kaynaklarda pehlivan tekkelerinde pehlivanların yetişmesi ve güreş kültürüyle ilgili değerli bilgiler bulunmaktadır (Torun 1998:92).

Bireyleri bir araya getiren semboller, yapılan merasimler ve ritüeller, toplumda bireyler arasındaki bağları güçlendirip ortaklığı pekiştirdiği gibi, spor geleneği aracılığıyla geleneklerini sürdürmesine, inançların tazelenmesine, değer yargılarının, törelerin kökleşmesine yardım ederek toplumu canlı bir biçimde ayakta tutar (Ant 1982:6).

Eski Türklerde baharın gelişi en önemli olaylardan biriydi. Yılbaşıları da baharla birlikte yaşarlardı. Türk boylarında güreş bahar görüntülerinden biriydi. Ayrıca sonbaharda da güreşler düzenlenirdi (Alpman 1972:28-34). Güreşlerde dini törenlerden izler vardır. Güreşlerin cuma günü başlaması, varsa pehlivanlar mezarlığına gidilmesi, gelmiş geçmiş pehlivanların ruhlarına hatim indirilmesi, duaların okunması dinsel içeriklidir. Ayrıca güreş duaları olan salavatlamalarda kutsal adlar geçer, inanca yönelik pratikler uygulanır (Güven 1999:73).

Türkmenler arasında düğün, doğum veya yeni bir çadırın kurulması dolayısıyla yapılan şenliklerde güreş yapılır. Topluluğun en yaşlısı hakem olarak görev yapar (Akdemir 1986:75). Kırkpınar güreşlerinin Hızır-İlyas kültüyle ilişkisi vardır. Kırkpınar güreşleri 1940 yılına kadar hıdrellezden üç gün önce yapılırdı. Türklerin baharı ve yazı karşılama şenliklerindeki güreşler İslami renge bürünerek Hızır-İlyas kültüyle anılmıştır (Aksakal 1990:50).

Meydan güreşlerinde, pehlivanları halka tanıtan, güreş başlamadan dua okuyup meydana süren kişilere “cazgır”, “meydan şeyhi”, “tellal” gibi adlar verilir. Cazgır güreşe çıkan pehlivanları önüne aldıktan sonra seyircilere yüksek sesle onların adlarını, sanlarını, maharetlerini, ünlü güreş oyunlarını anlatarak tanıtır. Bundan sonra salavatlama adı verilen pehlivan duasını okur. Bir örnek verelim.

Salavatlama ( anonim )

Allah, Allah İllallah

Hayırlar gele İnşallah

Pirimiz Hamza Pehlivan

Aslımız, neslimiz, pehlivan

Vur sarmayı, kündeden at

Gönder Muhammed’e salavat

Seğirttim gittim pınara

Allah ikinizin de işin onara

Tarihi Kırkpınar güreşlerinde Edirne Ayşe Kadın Camii eski imamlarından cazgır Sadık Hoca’nın okuduğu pehlivan dualarından biri şöyledir.

Salavatlama

Allah, Allah İllallah

Erler çıktı meydane

Biri birinden merdane

Biri ak, biri kara

Mevla’m her birine kuvvet vere

Bu meydan er meydanıdır

Nice koç yiğitler

Bu meydandan geçti

Acı tatlı suyun içti, göçtü

Atlar gibi tepişin

Aslanlar gibi kapışın

Ya Muhammet, ya Ali

Pehlivanlar piri, Hz. Hamza Veli

Dellal çıksın aradan

Hepinize kuvvet versin Yaradan Cazgır Sadık Hoca

Cazgır bu salavatlamadan sonra pehlivanları er meydanına salar (Larousse 1969:826). Cazgır bütün güreşçileri yakından tanır, pehlivanların yaptığı bütün eski güreşleri bilir, eşleştirdiği pehlivanların dualarını okurken pehlivanların kuvvetli yönlerini söyleyerek, hasmını uyarır, öğüt verir. Cazgır, pehlivanları beden gücünden çok akıl gücüne güvenmeğe çağırır (Kahraman 1989:171). Cazgır, pehlivanları motive eder; pirlerin onurlandırdığı, Allah ve mitsel atalar tarafından değer ve normların dile getirilerek bir anlam kazandırıldığı sözler pehlivanları motive eder.

Toplumsal miras olan güreş geleneğini yaşatan, koruyan güreşçiler kültür taşıyıcılarıdır (Güven 1999:87). Cazgırlar genellikle eski ünlü pehlivanlardandır. Güreş başlamadan önce vakur bir şekilde ağır ağır yürüyerek meydanın tam ortasına gelir. Eşleştirdiği pehlivanları yanına çağırır, yönlerini kıbleye çevirir. Elini her ikisinin sırtlarına vurarak rukua varır gibi eğilip ellerini diz kapaklarına koymalarını söyler, iki pehlivanın arkalarında durur, sağ elini sağdakinin sırtına, sol elini soldakinin sırtına vurur. Cazgır salavatlamalar okuduktan sonra pehlivanları er meydanına salar. Pehlivanlar davul zurnalar eşliğinde önce peşrev yapıp güreşe başlarlar.

Osmanlı döneminde cazgırlara “güreş dellalı”, “güreş duahanı”, “güreş salavatçısı” adı da verilirdi. Günümüzde cazgırlar arasında yetenekli olanlar vardır. Bu gün ülkemizde üç yüze yakın cazgır vardır. On cazgır dışında kalan cazgırlar öteden beri söylenilmekte olan pehlivan dualarını okumakta, karadüzen konuşmaktadırlar. Kırkpınar güreşleri ve diğer yağlı güreşlerin en önde gelen baş cazgırları Şükrü Kayabaşı, Mustafa Bursalı ve Koca Osman’dır. Âşık İmami Türk Güreş Federasyonunun baş cazgırlarından olup Türkiye’nin her yerindeki yağlı ve karakucak güreşlerine davet edilmektedir.

Çukurova’da Salavatçılık Geleneği:

Güreşin çeşitli dalları vardır. Bunlardan bazıları Kırkpınar’da ve Türkiye’nin çeşitli yerlerinde yapılan yağlı güreşler; Çukurova, Mersin yaylaları, Toros Dağları’nın eteklerinde, Kahramanmaraş vb. yerlerde yapılan karakucak(çimen) güreşleridir. Aba ve aşırtmalı aba güreşleri Hatay, Gaziantep, Şanlıurfa yörelerinde yapılmaktadır. Kısa şalvar güreşleri ise Kahramanmaraş’ın ve Ahır Dağları’nın eteklerinin bir bölümünde yapılmaktadır.

Yöresel güreşler arasında karakucak güreşleri köklü bir geleneğe sahip, kendine özgü güreşme biçimleri ve kuralları olan; düğünlerde, harman yerlerinde, şenliklerde, özel günlerde yapılan bir spor dalıdır. Karakucak güreşleri, en çok düğünlerde yapılır, eskiden güreşsiz, çalgısız düğün, düğün sayılmazdı. Güreş, gelinin babasının evinden alınıp, damadın evine getirildikten sonra başlar, düğün yapan ev zenginse perşembe günü başlayan düğün ve güreş cuma günü de devam ederdi.

Düğünlerin dışında ”cuma güreşleri” adı altında mahallelerde karakucak güreşleri yapılırdı. Bu güreşler “meydancı” gözetiminde yapılırdı. Ayaklarına “pırpıt” denen kıldan dokunmuş kispet giyen güreşçilerden galip gelenlerine deve, koç vd. canlı hayvan, kumaş, çeyizlik havlu vb. hediyelik eşya verilirdi. Kumaş, giysi gibi hediyeler, ”askı” adı verilen sırığa asılır, sırık herkesin göreceği yere dikilir veya gezdirilirdi. Çukurova’da Karakucak güreşlerini İsmet Atlı şöyle anlatıyor:

“Karakucak güreşleri günümüzde unutulmak üzeredir. Kırk elli yıl önce Çukurova’da çok yaygındı. Tanınmış pehlivanların keçi kılından örme kispetleri vardı. Bunlar yağlı güreş güreşçilerinin kullandığı tosun derisinden imal edilen kispetlerden daha sağlam ve savunmaya elverişliydi. Daha sonra bu donların yerini çadır bezinden dikilenler aldı. Bizim güreş tuttuğumuz yıllarda salavatçılık görevini siyahi Cazgır Şaban yapardı. Yakın zamana kadar da Yüreğir köylerinden Yörük asıllı Koca Ekrem cazgırlık yapmaktaydı. Cazgır Koca Ekrem “Orta Asya’dan kopup gelen aslına” diye başlar, ordumuza, devletimize övgülerle salavatlamalar söylerdi.

Geleneksel güreşler duayla başlar. Bu duaları, Kırkpınar’da ve yağlı güreşlerde cazgır adı verilen görevliler, Çukurova ve Anadolu karakucak güreşlerinde salavatçılar yaparlar. Biz güreşçiler, güreş meydanlarında peşrevden önce üç İhlas, bir Fatiha okuduktan sonra güreşe başlardık. Şampiyonluktan sonra da şükür namazı kılardık. Kozan yöresi karakucak güreşlerinde eşraftan İsmail Kütük, Pehlivan Ali Atlı, Patlağınoğlu Celal Dişiçürük, Kemal Kara, Emişinoğlu Mehmet Danacı, Ali Pehlivan gibi merhumlar, Yüreğir Ovası çiftçilerinden pehlivan arkadaşımız Koca Ekrem ücret almadan salavatcılık yapmaktaydılar. Bizim karakucak meydanlarına da soyunduğumuz yıllarda ise siyahi Arap Hamit, Çolak Remzi, Saygeçitli Pehlivan Topal Mehmet vardı. Günümüzde ise Türkiye’nin en yetenekli cazgırlarından Âşık İmami Türkiye’nin her yerinde hem yağlıda, hem de karakucakta başarıyla cazgırlık yapmaktadır. Pehlivan dualarının çeşitleri vardır ama hepsinde de “Allah Allah İllallah,Peygamberimize salavat, iki yiğit çıkmış meydane biri birinden merdane” diyerek başlanır” (Atlı 2000:24). Bir salavatlama örneği verelim.

Salavatlama

İki yiğit çıkmış meydane

Biri birinden merdane

Küçüğüm diye yerinme

Büyüğüm diye kurulma

Ana çeker zahmeti

Baba bilmez kıymeti

Engürü’de er yatır

Elinde kanlı satır

Kaptırma bacak

Kaparsan bacak

Vur yarım sarma

Kaldırma yerden Salavatçı Ali Atlı Pehlivan

İsmet Atlı konuyla ilgili şu bilgileri de eklemektedir:

“Çukurova salavatlamaları diğer bölgelere göre başkalık arz eder. Davul zurnalar güreş boyunca “Sivaslı Sicimoğlu, Köroğlu, hareketli Göksun Bey ve Kozanoğlu” havaları çalar. Eski karakucakçıların bir kısmı şimdi aşıklık yapmaktadır. İlk akla gelenler Buruklu Âşık Kul Mustafa, Âşık İmami, Kadirlili Âşık Adil Özkale’dir Ayrıca aşıklar pehlivanlar hakkında güzel salavatlamalar ve yiğitlemeler yazmışlardır. Çocukluğumuzda Sivaslı Sicimoğlu Halil Pehlivan, Adanalı Zanapalı Hanifi, Kahramanmaraşlı Haydar Bey adındaki pehlivanlar için yakılan ağıtları dinlerdik”

Çukurova salavatlama geleneği araştırmasında bilgisine baş vurduğumuz Âşık İmami geleneği şöyle anlatıyor: “Cazgır kelime anlamıyla güreş meydanında güreşlerin töreye, kurallara uygun yapılmasını sağlayan kişidir. Türk güreş tarihinde Orta Asya’dan günümüze kadar yapıla gelen aba, aba aşırtmalı, kısa şalvar, çengel karakucak ve yağlı güreşlerde cazgır vardır. Geleneksel atlı ciritte, havullarda, düğün, bayram günlerinde, geceleri oynanan sinsinlerde ve diğer oyunlarda olduğu gibi her tür güreşte müzik, şiir, destan vardır. Osmanlı döneminde askerimiz mehteran bölüğüyle marşlarla davul ve kös sesleriyle bir şenliğe gider gibi giderdi.

Geleneksel güreşlerin hepsinde davul zurnalar kahramanlık havaları çalarlar, salavatçılar milli kıyafetleriyle dini, milli hamasi destanlar okurlar, atasözlerini sıralarlar. Geleneksel güreşlerde salavatçıların önemli bir yeri vardır. Salavatçı karakucak ve yağlı güreşlerde pehlivanları önüne alarak dualar ve coşturucu sözlerle onları seyircilere tanıtır, durmadan konuşur, güreş başlamadan önce vakur bir tavırla ağır ağır yürüyerek meydanın ortasına gelir. Salavatçılığı güreş yapmayanlar da yapabilir. Salavatçılar Çukurova ve havalisinde yapılan karakucak ve aba güreşlerinde “salavatçı”, “duacı”, “okuyucu”, “meydancı”, “peşrevci” olarak da adlandırılır”.

Âşık İmami geleneği anlatmayı sürdürüyor: “Salavatçının meydana çıkan güreşçilerin güç ve kuvvet durumunu iyi bilmesi ve güreşleri izleyen önde gelen kişileri tanıması şarttır. Salavatçı, pehlivanların ünlü oyunlarını sıralar, önde gelen izleyicileri seyircilere tanıtarak güreşlere ilgi çeker. Salavatçılar gür ve davudi sese sahip olmalı, heceli, vezinli ve serbest vezinli olmak üzere aşık diliyle birbirine bağlayarak belli bir ahenk içinde konuşmalıdır. Çukurova’da salavatçılar, genellikle kendi tekerlemelerinden çok atasözleri, aşıkların usta malı şiirlerinden örnekleri veya bölümleri okuyarak pehlivanları salavatlarlar”.

Salavatçıların başpehlivanlık güreşlerinin ilk başlama turunda ve final güreşlerinde onlarla birlikte peşrev çekmesi adettendir. Pehlivanların peşrevi ısınma hareketleridir. Pehlivanlar toplu peşrev yapınca, kıbleye doğru dönerek temennada bulunurlar. Bu temenna Allah’a duadır. Pehlivanların diz çöküp yerden çimen alıp yüzüne sürmesi Allah’tan başarı dilemektir. Kol bağlayıp kol sallamak rakip pehlivanın gücünü ölçmektir. Davul ve zurnacılar cenk ve pehlivan havalarıyla pehlivanları ve seyircileri coşturur. Pehlivanlardan biri yenici oyun yaptığı zaman davul zurna hızlanır.

Salavatçı Âşık İmami geleneği anlatmasını sürdürerek: “Salavatçılar, güreşlerde yapılacak belli başlı güreş oyunlarının adlarını çok iyi bilmek zorundadır. Pehlivan salavatlamalarında güreşçilerin ünlü oyunları da sıralanır. Güreş oyunlarından birkaç örnek verelim. “tek dalma, çift dalma, tek kol, Maraş çangalı (çengel), sarma, kirpit, yanbaş, kıle, kemane(yağlı güreş), ters sarma (yağlı güreş), paça kasnak(yağlı güreş), dombalak, göğüs çaprazı, künde, bel kündesi, kaz kanadı, domuz boyunduruğu, dana bağı, elense, kafa kol, bağda atma, yan bağda, çırpma, supleks vd. “.

Salavatçı, giysi olarak yerel kıyafetler giymelidir, başında egale, bacağında cepken şalvarı, yeleği ve beline doladığı poşusu, yöresel dokunmuş çorapları, yerel ayakkabıları olmalıdır. Eski deyimleri, salavatçılık dualarını bildiği gibi doğmaca tekerlemeler, maniler, dörtlükler söyleyebilmelidir.

Cazgırlar pehlivanları dualadıktan sonra şu seslenişle pehlivanları er meydanına salarlar. “Allah, Allah İllallah, Muhammed’in Resulullah, bu baş pehlivanlara hep beraber alkışlarla diyelim Maşallah. Vur davulcu Köroğlu’nu”.

Salavatlama ( anonim )

Pehlivan, pehlivan

Gökten iner kartal

Pehlivan öyle olmalı ki

Kaldırınca Mehmet Ağa’nın

Tarlasındaki pamuk haralını tartar

Bir para, iki para

Biri ak, biri kara

Sağındaki pehlivan

Hasmın çengeli takınca

Kendine yatacak yer ara

Çiçeği burnunda gelinler

Dokusun kispetinizi

Kızlar silsin ipek mendille

Terinizi, yüzünüzü

Alta düştüm diye yerinme

Üste çıktım diye sevinme

Üste çıkarsan apış

Alta düşersen yapış

Hz. Hamza’dır piriniz

Yıkılıp yıkmaktır arınız

Elbet yıkacaktır, birinizi biriniz

Allah, Allah İllallah

Muhammed’in Resulallah

Bu yiğitlere alkışlarla

Diyelim Maşallah

Vur davulcu Köroğlu’nu
 

Adı unutulan çok eski bir salavatçının salavatlaması da şöyledir:

Salavatlama ( anonim )

Pehlivan Pehlivan

Bu sene ağamızın parası yoktur

Amma sizlere vereceği şeyler çoktur

Ağamızın dört bir yanı bahçedir, bardır

Bahçesinde türlü türlü meyvesi vardır

Orta pehlivana bir harar havut

Başaltı pehlivanına bir heybe armut

Baş pehlivana bir çuval harnub

Allah Allah İllallah

Muhammed’in Resûlullah

Salavatlama (anonim)

Pehlivan, pehlivan

Aslın pehlivan , neslin pehlivan

Hazreti Hamza’dır piriniz

Yıkılıp yıkmaktır arımız

Bir gün sen de yıkılırsın

Bir gün sen de yıkarsın

Elbet yıkacaktır birinizi biriniz

Gökten iner kartal

Kanatları yeri göğü yırtar

Alta düştüm diye yerinme

Üste çıktım diye sevinme

Üste çıkarsan apış

Alta düşersen yapış

At kündeyi vur sarmayı

Allah, Allah İllallah

Muhammedin Resulullah

Bu yiğitlere alkışlarla

Hep beraber diyelim Maşallâh
 

Salavatlama (anonim )

Allah Allah İllallah

Diyelim Maşallah

İki yiğit çıktı meydane

Birbirinden merdane

Dinleyin ağalar sözümü

Pehlivanlar yer batmanla üzümü

El paçada, diz yerde

Güreşelim düz yerde

Elini tersten takar

Evini başına yıkar

Hasmın karıncaysa hor bakma

Yiğitsen meydandan çıkma

Karşıdan gelir kır at

Kanatları kat kat

Verelim Peygambere salavat

Sallallahu ala Muhammet

 

Salavatlama (anonim )

Allah, Allah, İllallah

Sekiz Türk aslanı çıktı meydane

Birbirinden merdane

Alta düştüm diye yerinme

Üste çıktım diye sevinme

Çapraz gireyim deme yan baş atar,

Pehlivan , düşünme güven Allah’ına

Daima dua et milletine, üstadına

Dünyaya geldik ayrı ayrı anadan

Kimimiz Rumeli’den

Kimimiz Anadolu’dan

Dünyaya geldik ayrı ayrı

Anadan her birimiz

Pehlivanlar, biliniz

Hazret-i Hamza’dır

Üstadımız , pirimiz

Pehlivan, pehlivan

Allah’ına güvenerek gir meydane

Çetin ol, metin ol, güreş merdane,

Kırım’dan gelir Tatar

Tozu dumana katar

Hasmın kaparsa kündeyi

Manda olsa atar

Söğüt dalından odun olmaz

Her yiğitten pehlivan olmaz

Karşı ki dağdan aldım rengini,

Araya araya buldum

Hepinizin dengini

At gibi yarışın

Koç gibi tokuşun,

Koyun gibi meleşin

Kardeş gibi güreşin

Biri ak biri kara

Hazret-i Hamza çıktı nura

Ben çıkıyorum aradan

Allah sizleri kayıra

Çukurova’nın Eski Ünlü Salavatçıları

Yazılı kaynaklarda bulunmayan Çukurova’nın eski salavatçılarını İsmet Atlı şöyle anlatıyor:

Arap Hamit

Zenci bir salavatçıydı, tiz bir sesi vardı. Bütün pehlivanların adlarını, güçlerini, oyunlarını, hatta soyunu bilir ve ilan ederdi. Genellikle “Oğlan dayıya, kız halaya çeker” diye başlardı. Kendini yabancı bir memlekette yabancı hissetmemiş, Türk geleneklerine seve seve hizmet etmiş, çevresinden de saygı görmüştür. Garip, yiğit bir adam olan Arap Hamit geçimini cazgırlıktan sağlamıştır. Ondan bir salavatlama örneği verelim:
 

Salavatlama

Pehlivan pehlivan

Bir para iki para

Yıkılacağını aklın keserse

Yatacağın yerin ara

Gökten iner kartal

Kanatları yeri göğü tartar

Buna Celal İnceler Pehlivan derler

Alırsa kündeye hasmı manda olsa atar Adanalı Salavatçı Arap Hamit

Salavatçı Feriziyeli Koca Ekrem

Boyu bosu yerinde dev gibi bir adamdır. Çiftçilikle uğraşmaktadır. Zamanında güreşmiştir. Salavatçılığı da zevk için yapmaktadır. Güreşçileri salavatlarken kasketini eline alarak bir flama gibi sallaması onun en önemli özelliğidir. Yörük olan koca Ekrem salavatlarına Orta Asya’dan başlar, Dede Korkut’la sürdürür, hamasi destanlar okur.

Salavatçı Çolak Remzi

1950-1970 yılları arasında düzenlenen güreşlere davet edilirdi. Kaza sonucu bir kolunu kaybetmiş bu yüzden bu lakabı almıştır. Tiz bir sesi vardı ve çoğu zaman yeneni, yenileni hakemden önce ilan ederdi. Baş pehlivanlar kadar sevilirdi. Bir salavatlamasını verelim:

Salavatlama

Pehlivan, pehlivan

Yiğitte deliye pehlivan derler

Atın delisine rahvan derler

Pehlivan, pehlivan

Eğer güreşmeğe yüreğin varsa

İşte bu meydana

Er meydanı derler

Sağdaki pehlivan

Kuvveti acı mı acı

Azrail’den alır baçı

Aslını sorarsan Yörük

Soysalılı Buhur Hacı

Soldaki pehlivan

Bunun aslı Gerdan köylü

Halis Türkmen asil soylu

Buna Dişiçürük derler

Bakın ulu çınar boylu Salavatçı Çolak Remzi

Salavatçı Mulla Ahmet Kütük

Eşraftan bir kişi olan Mulla Ahmet, geniş bir aileye sahiptir ve hali vakti yerinde bir kişidir. Kendisi uzun boylu, iri yarı zamanında güreşle uğraşmış biridir. Kozan ve Kadirli’nin köylerinde, düğünlerinde, bayramlarında düzenlenen güreşlerde salavatçılık yapmıştır. Bir salavatlamasını verelim:

Salavatlama

Pehlivan, pehlivan yiğit pehlivan

Bir ala, bir kara

Pehlivanlar sıra sıra

Topuz Pehlivan, Topuz Pehlivan

Rakibine verme aman

Rakibin Nimet Sakallı

Güçlüdür, gayet yaman

Takarsa sana çengeli

Meydan olur toz duman

Allah Allah İllallah

Muhammed’in Resulullah Salavatçı Mulla Ahmet

Salavatlamalarda Dil ve Anlatım:

Aşıklar salavatçılık yaparken salavatlama söylediklerinde duygularını doğaçlama dile getirdikleri için kelime seçimi için zaman dardır, geleneğin sunduğu hazır kalıp söyleyişlerden atasözlerinden ve deyimlerden yararlanırlar. Salavatlamalarda kullanılan kelimeler, terkipler, mazmunlar, çok işlenmiş tekrar edilmiş klişeleşmiş söz ve bilgilerdir.

Her salavatçı aşığın kendine özgü bir anlatımı vardır. Her ne kadar aşıklık geleneğinin anlatımı ortaklıklar gösteriyorsa da bir aşığı diğerinden farklı kılan aşığın dili kullanımıdır. Bir aşığın kelime seçimi, söz dizimi ve çeşitli anlatım şekilleri ve kalıplarını kullanmaları farklıdır. Aşıklar dilin hangi fonksiyonlarını kullanıyorlar? Bu soruların cevapları önce aşığın, aşıkların üsluplarının bileşkesi salavatlama söyleme geleneğinin dil ve anlatımını belirleyecektir.

A) Salavatlamalarda Anlatım Şekilleri

Salavatlamalarda çeşitli anlatım şekilleri kullanılmıştır.
 

  1. Nasihat ve Hitap Yoluyla Anlatım: Aşıklar uyarma, öğüt verme gerektiğinde bu anlatım şeklini kullanırlar. (2, 3, 12, 13, 14 numaralı şiirler)

Koca Ahmet gibi namın kalmalı

Koca Yusuf gibi korku salmalı

Kurtdereli olup tırpan çalmalı

İsmimi tarihe kazanlar gelsin (13/4)
 

Karakucakçılar, yağlıcı koçlar

Dünya minderinde sözünüz olsun

Sarı perçemliler, siyahi saçlar

Şampiyon olmada gözünüz olsun (14/1)
 

  1. Soru Cevap Yoluyla Anlatım: Öğütleme türü şiirlerde kullanılan anlatımdır.

Türk güreşi gitti gelmez diyorlar

Yeni şampiyonlar neredesiniz?

Bizden öğrenenler bizi yeniyor

Yeni şampiyonlar neredesiniz ? (4/1)
 

  1. Doğrudan Anlatım: Öğretilik içeren salavatlamalarda kullanılan anlatımdır. (1, 5, 7, 9,11,15,16 )

Yavrusuna nen çağıran

Kirmende kısbet eğiren

Pehlivanları doğuran

Anaları dişi gördüm (5/3)
 

Ata sporumuz yiğitlik işi

Severim güreşi erden tarafı

Onun piri büyük yiğit bir kişi

Çok saygı duyarım pirden tarafı (10/1)

  1. Dolaylı Anlatım: Övgü içeren salavatlamalarda kullanılan anlatımdır.(6, 8, 17 )

Sivas ellerinde bir yıldız doğdu.

O arslana Ahmet Ayık dediler

Rusların ayısı Medvet’i boğdu.

Bu kaplana Ahmet Ayık dediler (8/1)
 

Aşıklar Kozan’da açtı bir dükkan

Dönüp mazisine bakanlar burda

İsmet Atlı derler şair pehlivan

Çelik bilekler bükenler burda (17/1)

  1. Anlatım Kalıpları:

1) Tekrir Yoluyla Anlatım: Aşıklar duygularını pekiştirmek ve kuvvetlendirmek için bu kalıp anlatım yolunu seçerler. (1, 4, 6, 8, 11, 12 )

Başta Zanapalı, Mersinli Ahmet

İşte bunlar bizim Çukurovalı

Bekir Taş, Kürkçülü Şaş Hacı Ahmet

İşte bunlar bizim Çukurovalı (1/1)
 

Güç, kuvvet yiğitlik gelir aklıma

Ata sporumuz güreş deyince

Zeka, ahlak,mertlik gelir aklıma

Ata sporumuz güreş denince (11/1)
 

2) Deyimler ve Atasözleri Yoluyla Anlatım: Aşıklık geleneğindeki en önemli söz kalıplarından biri deyimlerdir. Aşıklar salavatlamalarında deyimleri öğüt vermekten çok genel bir tutumu belirleme amacı ve özel bir durumu anlatmak için kullanırlar. Aşıklar düşüncelerini kısa ve özlü bir biçimde anlatmak, uyarılarda bulunmak etkileyici ve sanatlı bir anlatım sağlamak için atasözlerini kullanırlar. (1/2, 2/2, 5/14,3/6, 7/3, 9/1, 10/3, 12/1, 17/2, ),(8/4).
 

Başım pınar gibi gönlüm çarşı (7/3 )

Güreşte dizimin bağı çözülür ( 10/3 )

Her sahadan yüz akıyla çıkacak (12/1)

Düşürmemiş düşürmeğe darlığa (17/2)

İmami eğilir ağaçlar yaşken (8/5)
 

Salavatlamalarda İçerik:
 

Aşıklar salavatlamalarında güreş geleneğini bir sistem içinde vermezler, güreş geleneğinin aktardığı bilgiler kalıp olarak alınıp tekrarlanır. Salavatlamalarda belli başlı konular işlenir. Pehlivanların piri olarak kabul edilen Hz. Hamza sık sık tekrarlanır. Önce Hz. Muhammed’e dua edildikten sonra , pehlivanlar savaşa gönderilir gibi er meydanına dualanarak gönderilir. Her iki pehlivana “Allah ikinizin de işin onara” denilerek alkış verilir. Pehlivanlara öğüt verilir. Pehlivanlar ahlaklı, yiğit olmalı, koç gibi tokuşmalıdır.

Çukurova salavatlamalarında eski ünlü pehlivanların adları sıralanır, onların ünlü oyunları, güçleri anlatılır, güreş ağaları, geleneksel güreşi ve pehlivanları destekleyenler övülür. Salavatçılar güreşçilere öğüt verirler: Güreş mertçe, yiğitçe tutulmalı, pehlivanlar nefsine hakim olmalı, rakip hasım düşman olarak görülmemeli, hatır kırılmamalıdır. Ünlü pehlivanlara yazılan yiğitlemeler güreşlerde cazgırlar tarafından salavatlama olarak okunur. Bir kaç örnek verelim:

Ham kalmayıp da yetmeyi

Dostluk gayreti gütmeyi

Ben mertçe güreş tutmayı

Bir yiğitlik işi gördüm (5/14). Âşık İmami
 

Güreş bize miras kalmıştır

Devam edip gelir Orta Asya’dan

Ayrıyız Çin, Japon, hem Avrupa’dan

Asalet tevazu nişanımız var (9/2) Aşk Halil Karabulut
 

Biz güreşte hasmı düşman görmeyiz

Sadistliğe hiçbir değer vermeyiz

Yensek yenilsek de hatır kırmayız

Gönül incitmeyiz vicdanımız var ( 9/4) Âşık Halil Karabulut
 

Ata sporumuz yiğitlik işi

Severim güreşi erden tarafı

Onun piri büyük yiğit bir kişi

Çok saygı duyarım pirden tarafı (10/1) Âşık Abdulvahap Kocaman
 

Güç, kuvvet, yiğitlik gelir aklıma

Ata sporumuz güreş deyince

Zeka, ahlak, mertlik gelir aklıma

Ata sporumuz güreş deyince (11/1) Âşık İmami
 

Pirimiz Hamza’nın mekanı cennet

Hemi ibadettir, hemi de sünnet

Güreş donu giymiş Resulü Ahmet

Ata sporumuz güreş denince (11/2) Âşık İmami
 

Köçekler kuşansın,halay kurulsun

Zurnalar çalınsın, davul vurulsun

Kazıkçı Bekir’ler geri dirilsin

Bak bu meydan bir pehlivan arıyor (12/9) Âşık Dertli Polat
 

Yiğitler meydana sıralanmışlar

Ayak, deste, orta, başa güreşir

Davulun sesiyle hörelenmişler

Hepisi de coşa coşa güreşir (16/1) Âşık İsmet Atlı
 

Yürürken pehlivan kolların açar

Peşrev çeken eller havada uçar

Bazıları güreşten kaçtıkça kaçar

Yiğitler rakibe koşa güreşir (16/2) Âşık İsmet Atlı

Sonuç:

Toplumumuzda pehlivanlık yiğitlik, güreşlerin yapıldığı yer er meydanı olarak nitelendirilir. Pehlivanlık yüceltilmiş, kutsallaştırılmıştır. İlk önceleri mitolojik kimlikle başlayan kutsallaştırma daha sonra dini ve milli kimliğe bürünmüştür. Salavatlamalarda destan söyleme geleneğinin izleri vardır. Kültürümüzde delilik, velilik, delikanlılık, pehlivanlık hep yiğitlik ifadesidir. Destan döneminde ozan-baksılar bildiği, duyduğu kahramanlık olaylarını, zaferleri, yiğitlikleri kopuz eşliğinde söylüyordu. Atlı-göçebe kültürün temel teması olan kahramanlık kuşaktan kuşağa aktarılarak destan söyleme geleneği oluşmuştur (Artun 2000:404). Efsaneyle destanın kaynaştığı destan söyleme kültürü sözlü gelenekte oluşmuş ozan-baksılarca Anadolu’ya taşınmıştır. Türklerin İslamiyet’i kabul etmelerinden sonra edebi şekiller yeni özle İslami renge bürünerek varlıklarını sürdürmüşlerdir. Anadolu’da ozan-baksı geleneği yerini aşıklık geleneğine bırakmıştır. Yeni kültür gereği mitlerle örülü destan şiirleri yerine İslami ögelerle dolu şiirler söylenmeğe başlamıştır (Artun 1996:26).

Destan söyleme geleneği Anadolu’da Osmanlı ve İslamiyet kültür potasında yeni bir hayat anlayışına ve beğenisine cevap verecek bir biçime dönüşmüş, aşıklar lirik bir söyleyiş geliştirmiştir (Artun 1996:219). Konar göçer ve köy kökenli aşıklarda yiğitlik, kahramanlık temaları çok işlenir. Salavatlamalarda pehlivanları övme ve cesaret verme esastır. Er meydanını , geleneksel güreşleri ve pehlivanları övmek, yüceltmek ve kutsamak destan söyleme geleneğinden gelmiştir.

Hz. Hamza’nın pehlivanların piri olarak kabul edilmesi, mitsel ataların yerini yeni kültürde İslami kültüre bağlı ögelerin aldığını göstermektedir. Pehlivanlar kutsallaştırılarak “erenlerin eşi” , pehlivanların naraları da “Muhammet Nebi nidası” olarak kabul edilir. Pehlivanların salavatçılar tarafından eşleştirildikten sonra yönlerini kıbleye çevirmeleri, ellerini dizlerine koymaları, güreş öncesi dua etmeleri, galibiyet sonrası şükür namazı kılmaları İslami ögelerdir. Pehlivanların güreş öncesi yaptıkları peşrev , toprağa eğilip yüze çimen sürmeleri bizi ritüel kökenli törenlere kadar götürmektedir.

Çukurova aşıklık geleneğinde salavatlama geleneği canlı bir şekilde yaşamaktadır. Destani ögeler salavatlamalarda, yiğitlemelerde yaşar, bunların ortak özelliği destansı bir anlatım, yiğitçe bir edadır. Salavatçılar, salavatlamaları özel bir ezgiyle, karakucak güreşlerinde ise davul zurnanın çaldığı savaş ve pehlivan havaları eşliğinde okurlar.

Çukurovalı aşıklar salavatlamalarında, pehlivanlıkla yiğitliği eşdeğer tutarak, pehlivanlara güreşlerin kurallarını sıralar ve mertçe, töreye uygun güreş tutulması gerektiğini hatırlatırlar.

Çukurova salavatlamalarını farklı kılan aşıkların salavatçılık yapması ve aşık olmayan salavatçıların aşıkların yazdıkları salavatlamalarla pehlivanları dualamalarıdır. Cazgırların bilinen karadüzen salavatlamalarının dışında aşık edebiyatında aşık salavatçıların koşma nazım şekliyle“salavatlama, cazgırlama” adı verilen pehlivanları ve güreş geleneğini yaşatanları öven, onları dualayan bir koşma türü ortaya çıkmıştır. Çukurova aşıklık geleneğinde bu koşmalara verilen ortak ad “salavatlama”dır.

Aşıklar bu koşmalarında halkın ortak duygu ve düşüncelerini dile getirerek Türk kültürünün korunmasında , yaşatılmasında kültür taşıyıcıları olarak görev yaparlar. Aşıklar salavatlamalarında yüksek ahlaki değerleri telkin ederler. Bu şiirlerde geleneksel güreşleri ve pehlivanları konu almaları yönüyle kültür tarihine kaynaklık ederler.

Çukurovalı Aşıkların Salavatlamalarından Örnekler

Salavatlama

1) Çukurovalı Pehlivanlar

Başta Zanapalı, Mersinli Ahmet

İşte bunlar bizim Çukurovalı

Bekir Taş, Kürkçülü Şaş Hacı Ahmet

İşte bunlar bizim Çukurovalı
 

Mersinli, meydana hızlı çıkardı

Kürkçülü, hasmına şaşı bakardı

Zanapalı, tuttuğunu yıkardı

İşte bunlar bizim Çukurovalı
 

Haza pehlivan, Hüseyin Atlı

Paşa Atlı’nınsa güreşi tatlı

Pehlivan Ali’den bunlar sanatlı

İşte bunlar bizim Çukurovalı
 

Üç Atlı kardeşe Kozanlı dendi

İsmet’in güreşini dünya beğendi

İran Sarayında Tahti’yi yendi

İşte bunlar bizim Çukurovalı
 

Yüreğir ovası bin bir bereket

Ünlü baş pehlivan Danacı Mehmet

Oğlu Ali okuttu ceddine rahmet

İşte bunlar bizim Çukurovalı
 

Kör Usta’nın oğlu İbrahim var ya

Şu patlağın oğlu Hacı Ali Kaya

Kurt Mustafa dehşet saldı dünyaya

İşte bunlar bizim Çukurovalı
 

Abdullah Akar’la edilmez baş

Cevdet Seçer’in güreşi savaş

Aktuğ Aslan ile Mustafa Erbaş

İşte bunlar bizim Çukurovalı
 

Çelebi hasmını mutlak enseler

Dayısına çekmiş Celal İnceler

Analar doğurmuş bak neler neler

İşte bunlar bizim Çukurovalı
 

Gedik Ali avcı gibi sinerdi

Şahin gibi av üstüne inerdi

Taş Ahmet’im kaptığını yenerdi

İşte bunlar bizim Çukurovalı
 

Nice pehlivanlar yel gibi eski

İplikçi’ye düşen şansına küstü

İbici Durdu’ysa tuttuğun bastı

İşte bunlar bizim Çukurovalı
 

Mehmet Kartal, peşrev çeker dönerdi

Saniyede rakibini yenerdi

Buhur Hacı kaplan gibi sinerdi

İşte bunlar bizim Çukurovalı
 

Kadıköylü Remzi ve Remzi Sarı

Misisli Ali’nin yüksekti yeri

Uzun Niyazi’nin Kozan diyarı

İşte bunlar bizim Çukurovalı
 

Kemal’le Süleyman yiter sürükler

Mehmet’le üç idi dişiçürükler

Bunların gururun duysun yörükler

İşte bunlar bizim Çukurovalı
 

Ali Demir, kazık çekerdi hey hey

Hacı Burcu ile Abdurrahman Çay

Topal’ın çangalı sökülmez kolay

İşte bunlar bizim Çukurovalı
 

Kırkpınar’da yağlı, Antep’de aba

Maraş’ın çengeli gelmez hesaba

Kle Molla Aladöş, Âşık Mustafa

İşte bunlar bizim Çukurovalı
 

Âşık Kul Mustafa, hasım isterdi

Kürkçülü Hacı Ahmet, üstadım derdi

Hem güreşir, hem de türkü söylerdi

İşte bunlar bizim Çukurovalı
 

Güreş cambazıydı Terkeşli Mehmet

Hasmını tuşlarken çekmezdi zahmet

Meydana kükrerdi Kargılı Ahmet

İşte bunlar bizim Çukurovalı
 

Yüksek Örenli’ydi Nimet Sakallı

Emin Eroğlu, çapraz çangallı

Yahya Göbelekle ya Halil Halli

İşte bunlar bizim Çukurovalı
 

Aslan yürekliydi Ebuzer Davran

Musa güreşirken etmeli seyran

Bunlar seyirciyi bıraktı hayran

İşte bunlar bizim Çukurovalı
 

Galip ile Cahit uçmak kardeşler

Zaloğlu bunları ağırda eşler

Ali Şen güreşe tersinden başlar

İşte bunlar bizim Çukurovalı
 

Ey Feymani’m bunlar yurdumun sesi

Belki eksik pehlivanlar listesi

Hemen hepsi karakucak ustası

İşte bunlar bizim Çukurovalı Âşık Feymani
 

2) Salavatlama

-Pehlivan, pehlivan, ey pehlivan oğlu pehlivan-

Talihin yar değilse, eşin düz taban çıkar

Ceylan bakışlım dersin, gözünde çıban çıkar
 

Yolda tanımayanlar var da akraban çıkar

Ananı ağlatanın başında baban çıkar
 

Vasfi’ye ağam deme belki de çoban çıkar

Velakin bu meydandan yiğit pehlivan çıkar Âşık İmami

Âşık İmami 1996 yılında Kırkpınar güreşlerine cazgır olarak davet edildiğinde baş altı pehlivanlarını salavatlarken şeref tribününde bulunan üç kez üst üste güreş ağalığını alan ünlü ağa Hüseyin Şahin’e ağalık methiyesi okuyarak baş pehlivanları er meydanına salmıştır. Bu methiye salavatlama olarak diğer cazgırlar tarafından da okunmaktadır.

3) Kırkpınar Güreş Ağasına

Tarihi Kırkpınar güreş ağası

Hüseyin Şahin Bey Şahan’a benzer

Aslını sorarsan Tokat İlinden

Türkmen aşireti hakana benzer
 

Tesbihi akiktir, yakuttur taşı

Sofrasında boldur ekmeği aşı

Etrafında yirmi iki kardaşı

Söylediği her söz fermana benzer
 

Destur almış şehzadeden, melikten

Cepkenleri ibrişimli ilikten

Kirmani kaması zalı çelikten

Belinde bergüzar aslana benzer
 

Dağlardan duyulur topların sesi

Tatbikat var ise hudut ötesi

Hüseyin Şahin’in güreş hevesi

Müminin kalbinde imana benzer
 

Dağlar var deniz var demez arada

Bazen gökte gider bazen karada

Nerede güreş varsa mutlak orada

Ağa yahşi yiğit, yamana benzer
 

Bu gözler çok gördü nice bey, paşa

Güreş hizmetinde yaşa çok yaşa

Sözü mızrak gibi geçirir taşa

Ilgara at süren kağana benzer
 

Söz verip sözünde duran er kişi

Bundan örnek almalıdır her kişi

Ata sporuna destek bir kişi

Yaptığı her yardım dermana benzer

Kırkpınar ağama selam, bin selam

Ellerinden öpüp alkışın alam

Aşık İmami der hasılı kelam

Eşi bulunmayan insana benzer Aşık İmami

Âşık İmami bu salavatlamasını Amasya- Taşova yağlı güreşlerinde baş pehlivanların ikinci tur güreşlerinde güreşçileri salavatlarken , Kırkpınar baş güreşçilerinden Ahmet Taşçı ve Cengiz Elbeye güreşe ara verip, yerden ayağa kalkarak salavatlamayı ağalarına dönerek dinlediler ve alkışladılar.

Ünlü şairlerden rahmetli Tanırlı Hayati Vasfi Taşyürek uzun zaman karakucak ve yağlı güreşlerinde cazgırlık yapmıştır. Hemen hemen bütün cazgırlar tarafından şu salavatlaması okunmaktadır.

4) Yeni Şampiyonlar Neredesiniz ?

Türk güreşi gitti gelmez deniyor,

Yeni şampiyonlar neredesiniz ?

Bizden öğrenenler bizi yeniyor

Yeni Şampiyonlar neredesiniz ?
 

Başlarımız önde gönlümüz yaslı

Gelmeli sporun iftihar faslı

Kesildi mi Yaşar Doğu’nun nesli?

Yeni şampiyonlar neredesiniz?
 

Nerede Koca Yusuf, hani Adalı

Yok mu Gazanfer’in meyveli dalı

Hamit’lerin vardı kaplan edalı

Yeni şampiyonlar neredesiniz?


Neden yetişmiyor bir Ahmet Ayık

Evlat olmalıdır ceddine layık

Doğmadın ise doğ, saklı isen çık !...

Yeni şampiyonlar neredesiniz ?


Zafer olmalıdır fikrin ameli

Dünyayı yenmektir milli emelin

Bitti mi kündesi Hasan Temel’in

Yeni şampiyonlar neredesiniz ?


Türk’sün Türk gücü göster cihana

Geçerli olmaz hiçbir bahane

Kısır mı sizleri doğuran ana

Yeni şampiyonlar neredesiniz ?
 

Beyaz altın yurdu şirin Adana

İsmet Atlı’ları çok görme bana

Taze Tevfik Kış’lar çıksın meydana

Yeni şampiyonlar neredesiniz ?
 

Geçmem başkenti örnek vermeden

Yetişin Vasfi’ye zeval gelmeden

Yanarım ölürsem sizi görmeden

Yeni şampiyonlar neredesiniz ? Hayati Vasfi Taşyürek

Kahramanmaraş Karabucak Türkiye baş pehlivanlığı güreşlerinde tesadüf eseri Şahin Hapur ve Zekeriya Hapur kardeşler biri birleriyle eşlendirilmişti. Âşık İmami İki kardese doğaçlama şu salavatlamayı okur.

5) Salavatlama

Öz İki Kardaşı Gördüm

Bütün sporlar içinde

En ala güreşi gördüm

Mertçe güreşiyorlardı

Öz iki kardaşı gördüm
 

Karakucak, minder, yağlı

Eski çağlı yeni çağlı

Boy boy birbirine bağlı

Ayak, orta, başı gördüm
 

Yavrusuna nen çağıran

Kirmende kispet eğiren

Pehlivanları doğuran

Anaları dişi gördüm
 

Selimiye nurlarını

Hakka malum sırlarını

Kırkpınar’ın erlerini

Erenlerin eşi gördüm
 

Güreş peygamber vasfını

Ünü tutmuş kaftan kafı

Kim bilmez Koca Yusuf’u

Onu köşe taşı gördüm
 

Çöp Hasan, Hamit Kaplan’ı

Bilge, Kurtdereli hani

Kürsüde Türk’ün nişanı

Ay yıldızlı düşü gördüm
 

Ahmet Ayık’ın canında

Merdanelik var hanında

Pehlivanlar meydanında

Bir dostluk savaşı gördüm
 

Hanemize gelmişlerdi

Kadir kıymet bilmişlerdi

Mihmanımız olmuşlardı

Bizde Tevfik Kış’ı gördüm
 

Hilaf bulunmaz sözünde

Alp erenlik var özünde

İsmet Atlı’nın yüzünde

Huzur ile huşu gördüm
 

Oyun zor ile bozulmuş

Zayıf olanlar ezilmiş

Tokat’ta adı yazılmış

Hüseyin Akbaş’ı gördüm
 

Kılavuzsuz gitmez kervan

Kervansız olmazmış seyran

Ehl-i Beyte olmuş hayran

Yama karakuşu gördüm
 

Oğlanlardan çektik çile

Güreşirlerdi güle güle

Sağlam yıkılmaz öz kale

Adil arkadaşı gördüm
 

Müsemma düşmez güzafa

Kulak asmaz kuru lafa

Buruk’ludur Kul Mustafa

Aşık meslektaşı gördüm
 

Ham kalmayıp da yetmeyi

Dostluk gayreti gütmeyi

Ben mertçe güreş tutmayı

Bir yiğitlik işi gördüm
 

Aşık İmami bildirir

Pehlivan nefsin öldürür

Yıkan kolunu kaldırır

Yıkılanda tuşu gördüm Aşık İmami

Âşık İmami Osmaniye Düziçi karakucak güreşlerinde baş pehlivanları salavatlarken, güreşleri izlemeğe gelen 1956 dünya, 1960 olimpiyat şampiyonu İsmet Atlı’yı seyirciler arasında görünce doğaçlama şu salavatlamayı söyler.

6) Salavatlama

İşte...O Şampiyon

İli Adana’dır, ilçesi Kozan

İşte o şampiyon İsmet Atlı’dır

Hem şair, hem yazar, güçlü bir ozan

İşte o şampiyon İsmet Atlı’dır
 

Doğumu dokuz yüz otuz bir yılı

Yiğittir , cömerttir, açıktır eli

Babasına derler Pehlivan Ali

İşte o şampiyon İsmet Atlı’dır
 

Onda bir başkadır düşünce hisler

Hoş muhabbet ehli kelamı süsler

Ağadır, çiftçidir, küheylan besler

İşte o şampiyon İsmet Atlı’dır
 

Elli ile altmış arası hele

Gücü sığmıyordu avuca ele

Dünya minderinde saldı velvele

İşte o şampiyon İsmet Atlı’dır
 

Muhammed Nebi’nin nidası idi

Aliyyü’l Murteza sedası idi

O devrin Hazret-i Hamza’sı idi

İşte o şampiyon İsmet Atlı’dır


Yasa boğulunca İran ülkesi

O zaman kesildi Tahti’nın sesi

Gönderlerde al bayrağın gölgesi

İşte o şampiyon İsmet Atlı’dır
 

Adriyatik , Çin’i , Japon’u gezen

Tarifi ne mümkün İmami Ozan

Şampiyon olarak tek kitap yazan

Şampiyon İsmet Atlı’dır Aşık İmami

Salavatçılar kendi ürettiği kelimeler, tekerlemeler, atasözlerinin yanı sıra aşıklık yapan eski pehlivanların şiirlerini de okurlar. Eski pehlivanlar Âşık İsmet Atlı’nın ünlü şiirini salavatçılar okuyunca çok duygulanıp ağlarlar.

7) Kendi Dilimden Kendim

-Pehlivan, pehlivan-

Öyle dalardım rakibe

Sanarlardı füze beni

İhtiyarlık yavaş yavaş

Getiriyor dize beni
 

Vursalar geçerdim taşa

Yetişirdim uçan kuşa

Gidemem eniş yokuşa

Göndermeyin düze beni
 

Başım pınar gönlüm çarşı

Güler yüzüm satar turşu

Devlere durdum karşı

Şimdi çocuk eze beni
 

İsmet Atlı’m arar yitik

Nerede Doğu, Kaplan, Atik

Eski tüfek, bozuk tetik

Kaldırmayın düze beni
 

Ne hastayım, ne de sayrı

Adale, et, kemik ayrı

Telemeye döndüm gayrı

Yoğurt gibi öze beni
 

Adana’dır vilayetim

Ruhumdadır dirayetim

Hakk’a kavuşmak niyetim

Müşkillerden çöze beni
 

Dil kavuşur kalem gezer

Bittik getti azar azar

Gayri bana değmez nazar

Esirgemen göze beni Âşık İsmet Atlı

Salavatçılar yalnızca güreş meydanlarında değil pehlivanların ve şampiyonların oda sohbetlerinde de biri birlerine ayrı ayrı methiyeler söylerler. 1998 yılında güreş federasyonu başkanlığına getirilen eski dünya şampiyonlarından Ahmet Ayık geleneksel Çukurova güreşlerine gelince dünya ve olimpiyat şampiyonu Tevfik Kış, Amasyalı Hayrullah Şahin, Avrupa şampiyonu Kızılcahamamlı Rıza Doğan, İsmet Atlı, Kırşehirli Şakir Deniz, Yalovalı Sadrettin Özden’le birlikte salavatçı Âşık İmami’yi evinde ziyaret ederler. Duygulanan Âşık İmami, Ahmet Ayık’a doğaçlama şu salavatlamayı söyler.

8) Salavatlama

Ahmet Ayık Dediler

Sivas ellerinde bir yıldız doğdu

O aslana Ahmet Ayık dediler

Rusların ayısı Medvet’i boğdu

Bu kaplana Ahmet Ayık dediler
 

Kim diyor ki tahtı Medvet yenilmez

Göndere çekilen ay yıldız al bez

Olimpiyat, dünya, Avrupa kaç kez

Şampiyona Ahmet Ayık dediler
 

Beş kıtada yüce Türk’ün gururu

Aziz milletinin gönlü sururu

Hazreti Hamza’dan almış desturu

Pehlivana Ahmet Ayık dediler
 

Çalıştı kazandı yaptı ticaret

İkamet yeri Ankara başkent

Güreş tarihinde yaşar nihayet

Kahramana Ahmet Ayık dediler
 

İmami eğilir ağaçlar yaşken

Kolay kazanılmaz şöhret ile şan

Şampiyonlar şahı ey yiğit başkan

Bu hakana Ahmet Ayık dediler Aşık İmami

Salavatçılar güreş meydanlarında kısa kısa deyişlerin yanı sıra kibar-ı kelamlar söyledikleri gibi güreş hakkında uzun destanlar da söylerler. Bu destanlardan bir tanesi de Kadirlili Âşık Halil Karabulut’a aittir.

9) Türk Pehlivanları Destanı

Bizim Türk sporu güreş dalında

Nice ünlü baş pehlivanımız var

Tarihten bu yana dünya dilinde

Söylenir yiğitlik destanımız var
 

Güreş bize miras kalmış atadan

Devam edip gelir Orta Asya’dan

Ayrıyız Çin, Japon, hem Avrupa’dan

Asalet , tevazu nişanımız var
 

Türk güreşi asla jimnastik değil

Ciddiyetsiz oyun , artistik değil

Çünkü öyle güreş yiğitlik değil

Bizim adi işe isyanımız var
 

Biz güreşte hasmı düşman görmeyiz

Sadistliğe hiçbir değer vermeyiz

Yensek , yenilsek de hatır kırmayız

Gönül incitmeyiz , vicdanımız var
 

Her mesleğim bir piri var ezeli

Güreşinki de Mahmut pir yâr veli

Orhangazi zamanında Daz Ali

Pehlivan kale komutanımız var


Şeyh Seyyit’tir, pehlivan hocası

Er Sultan’a, pes eyledi nicesi

Demir Hasan‘ın, demirinden pençesi

Hamisi Yavuz Selim Han’ımız var
 

Arnavutoğlu Ali, baş pehlivan

Onu çok sevmiştir. Abdülaziz Han

Ustalar ustası diye aldı şan

Böyle erler dolu vatanımız var
 

İbrahim Paşa’nın başkadır hali

Hem pehlivan, hem vezir, hem vali

Gördü onu dört sultan ricali

Böyle çok yönlü insanımız var
 

Aliço, Adalı, bir milli şöhret

Yüz akımız Kurtdereli ol Mehmet

Cihan şampiyonumuz Kara Ahmet

Cümlesine sevgi , şükranımız var


Çolak Molla, medrese’de okudu

Kara İbo, bir vardı bir yok idi

Yörük Ali’nin hizmeti çok idi

Bulgar çetelerin koğanımız var
 

Kıbrıslı ve Filibeli Ahmet’ler

Çivicioğlu ile Kel Mehmet’ler

Verdiler Türk güreşine hizmetler

Onlara bir takdir kaftanımız var
 

Adil , Nasuh , çok başarı bulmuştur

Sadık Esen de, şampiyon olmuştur

İçte , dışta birincilik almıştır

Bizim bir de Sadık Doğan’ımız var
 

İpçi Hüseyin Pehlivan, yazar hat

Karabekir, Kazıkçı, bekler fırsat

Hergeleci İbrahim’de güç kat kat

Ona takdirimiz hayranımız var
 

Pehlivan Hüseyin’e akıllar şaşa

Çorbacıyken oldu vezir ve paşa

Avcı Hacı, daim güreşir başa

Yücelerden inmez şahanımız var
 

Güreş kispetiyle Hac’a gelerek

Şam’da kendisine hasım bularak

Onu yenip baş pehlivan olarak

Kispet asan Hacı Çoban’ımız var
 

Ol Akçakocalı Ali Pehlivan

Odur her güreşte bir deve alan

Zaloğlu Rüstem’den kuvvetli olan

Heybetinden yer sallananımız var
 

Bahtiyar Bursalı, Turgut okçuydu

Bunlar zaman ile kısbeti soydu

Turgut denizde Turgut Reis oldu

Artık ünlü şanlı kaptanımız var
 

Ne şampiyonlar var gör bu ocakta

Minderde, yağlıda , her bucakta

Söylenir adları köşe bucakta

Gezer dilden dile devranımız var
 

Kim bilmez ki Keçecili Kasım’ı

Yere serer çifte çifte hasımı

Vücudunda var kuvvet tılsımı

Sicimoğlu Halil, zişanımız var
 

Ahmet Yılmaz , Yaşar Doğu hem de ne

Birinciler hep greko-romende

Galip gelir her mindere girende

Gururumuz bir Adil Can’ımız var
 

Çoktur bizim güreş çeşitlerimiz

Her dalda var mahir yiğitlerimiz

Koca Yusuf’umuz , Hamit’lerimiz

Acıpayamlı Çöp Hasan’ımız var
 

Hüseyin Akbaş’ın kuvveti katlı

Meşhur Celal Atik, kartal kanatlı

Canı cananımız ol İsmet Atlı

Kalbimizde Yaşar Aslan’ımız var
 

Dağıstanlı , Ayık ve Sicimoğlu

Bunların bir vakit bükülmez kolu

Hep de kahraman birer Türk oğlu

Türk gibi kuvvetli unvanımız var
 

Şu son Olimpiyat oyunlarında

Altın madalyalar boyunlarında

Şampiyon belgesi koyunlarında

Daha nice nice civanımız var
 

Akif’im Pirim ile er Yerlikaya

Şöhretleri çıkmış yıldıza aya

Türk adın duyuran bütün dünyaya

Hakkı Başar , Turan Ceylan’ımız var
 

Selahattin Öztürk ve Mahmut Demir

Zekeriya , Şerefoğlu oyunda tektir

Hepsi de dünyada edilir takdir

Şöhret olmuş çok kahramanımız var
 

Yad ellerde bayrak dalgalandıran

İstiklal Marşını yankılandıran

Şu Aşık Halil’i duygulandıran

Yiğitlerimize şükranımız var Aşık Halil Karabulut

10) Pehlivan

Ata sporumuz yiğitlik işi

Severim güreşi erden tarafı

Onun piri büyük yiğit bir kişi

Çok saygı duyarım pirden tarafı


Bir zamanlar ben de güreş tutardım

Pehlivanım diye çalım satardım

Kapışır kapışmaz yere yatardım

Kimseye vermezdim yerden tarafı
 

Hasmımdan korkumdan rengim bozulur

Güreşte dizimin bağı çözülür

Tuşa gele gele sırtım yüzülür

Ama esirgerdim serden tarafı
 

İlk önce hasmım yaman tutardım

Alta düşer düşmez gözüm yumardım

O zaman hakemden imdat umardım

Daima severdim kârdan tarafı


Ah ne fayda ömür kuşun uçurdum

Güreşte sayısız fırsat kaçırdım

Milleti gülmekten kırdım geçirdim

Kolladım topaldan körden tarafı
 

Benim güreşlerim çok şatafatlı

Meydanda görenler sanır dört katlı

Can baldan, pekmezden , her şeyden tatlı

Pes derim görürsem zordan tarafı
 

Meydana girende neşe saçarım

Sıkışırsam beyaz bayrak açarım

Saniye usulü hemen kaçarım

Eğer kestirirsem şerden taraf
 

Bana destek olan hep yeni kuşak

Kimi yaşlı diyor kimisi uşak

Aldığım ödüller hep kuru şak şak

Boş vaat kuru laf şordan tarafı
 

İsterdim olayım ünlü pehlivan

Buna çok çalıştım ben zaman zaman

Kırk yıl güreş yaptı Vahap Kocaman

Dilden düşürmedi birden tarafı Aşık Abdulvahap Kocaman

11)Güreş denince

Güç kuvvet yiğitlik gelir aklıma

Ata sporumuz güreş deyince

Zeka, ahlak, mertlik gelir aklıma

Ata sporumuz güreş deyince
 

Pirimiz Hamza’nın mekanı cennet

Hemi ibadettir hemi de sünnet

Güreş donu giymiş Resulü Ahmet

Ata sporumuz güreş denince
 

Kendine güvenen kispet giymiş

Bunun endazesi zorla oyunmuş

Şahlar , padişahlar bile soyunmuş

Ata sporumuz güreş denince
 

Davullar vurulur, zurnalar öter

Cazgır hamasette naralar atar

Halkın seyrine olur mu yeter

Ata sporumuz güreş denince
 

Kurtdereli, milletine sevdalı

Atatürk’ten mektup aldı manalı

Koca Yusuf, Kel Aliço, Adalı

Ata sporumuz güreş denince


Kara Murat, aslanlar gibi süzer

Molla İzzet ,Nakkaş Eyüp, fır döner

Edirne Sarayiçi’nde Kırkpınar

Ata sporumuz güreş denince


Kızılcıklı Mahmut, ne uzun boyun

Kara Ahmet’lere kar etmez oyun

Hergeleci, Tekirdağlı Hüseyin

Ata sporumuz güreş denince
 

Ordulu Mustafa Bük’ün sarması

Adil Atan’ın da altdan girmesi

Aydın Demir’in kemere ermesi

Ata sporumuz güreş denince

 

Mersinli Ahmet’e kireşçi dendi

Gahi boksör gahi güreşçi dendi

İtalyan Fantoni Misson’u yendi

Ata sporumuz güreş denince
 

Ey yeni pehlivan sözümü işit

Mutlaka bunlara sen de ol eşit

Yaşar Doğu , Celal Atik, Bayram Şit

Ata sporumuz güreş denince
 

Tahti, yenilince yere yığıldı

İsmet Atlı, tüm dünyaya duyuldu

İran’ın ülkesi yasa boğuldu

Ata sporumuz güreş denince
 

Yiğide ne güzel yakışır bıyık

Dediler Medved’e sensin en büyük

Medved de dedi ki, o Ahmet Ayık

Ata sporumuz güreş denince
 

Zanapalı, çelik bileği büke

Kahramanmaraşlı’m çangalı taka

Mehmet Esenceli, hey Bekir Büke

Ata sporumuz güreş denince
 

Güçlü’nün mindere çıkması olay

Mehmet Akif Pirim , Mahmut Atalay

Ömer Topuz, başta çekiyor halay

Ata sporumuz güreş denince
 

Celal İnceler’im, hasmından hak al

Bazı tırpan salla bazı da tek dal

Saffet Kayalı’yla , Hüseyin Çokal

Ata sporumuz güreş denince
 

Hamza Yerlikaya , Şeref Eroğlu

Mahmut Demir ‘imin pazusu yağlı

Karakucak minder abalı, yağlı

Ata sporumuz güreş denince
 

Recep Kılıç, usta yaşa hoş yaşa

Tabandan ayağa ayaktan başa

Ahmet Taşçı, daha gelmedi tuşa

Ata sporumuz güreş denince
 

Ağalıktan yana kalmadı ahım

Sana yardımcı olsun penahın sakın

Altın kemerlidir, Hüseyin Şahin

Ata sporumuz güreş denince
 

İmami’yem vardır nice dahası

Bir destanla ödenir mi pahası ?

Demirel’im ağaların ağası

Ata sporumuz güreş denince Aşık İmami
 

12)Yitik Pehlivan

Her sahadan yüz akıyla çıkacak

Bak bu meydan bir pehlivan arıyor

Yenilmeyen rakipleri yıkacak

Bak bu meydan bir pehlivan arıyor
 

Halka ilan etsin yaysın cazgırlar

Yiğitleri bir bir saysın cazgırlar

Dinlesin ağalar , duysun cazgırlar

Bak bu meydan bir pehlivan arıyor
 

Bizde yok demeyin var efendim var,

Daha dün vardı tarih aşikâr

Nerde Kel Aliço , Koca Yusuf’lar

Bak bu meydan bir pehlivan arıyor


Açılmasın rekorların arası

Ey’olmasın rakiplerin yarası

Yaşar Doğu , kime koydu mirası

Bak bu meydan bir pehlivan arıyor
 

Boş kalmaz bu meydan Türk meydanı

Türk gençliği titre, kendini tanı

Bize aratmayın Hamit Kaplan’ı

Bak bu meydan bir pehlivan arıyor.
 

Bekir Büke, Sicimoğlu , can gibi

Sıçrayıp çıkmalı bir civan gibi

Kurtdereli Mehmet Pehlivan gibi

Bak bu meydan bir pehlivan arıyor

Yeni nesil sizden şampiyon bekler

Rakipler rekora yenisin ekler

Hani Çöp Hasan’lar, Celal Atik’ler

Bak bu meydan bir pehlivan arıyor
 

Güreşte seçilsin yurdum baş bölge

Spor dünyamıza düşmesin gölge

Nerde Nasuh Akar , Gazanfer Bilge

Bak bu meydan bir pehlivan arıyor
 

Köçekler kuşansın, halay kurulsun

Zurnalar çalınsın, davul vurulsun

Kazıkçı Bekir’ler, geri dirilsin

Bak bu meydan bir pehlivan arıyor
 

Mehmet Akif Pirim, Güçlü , er gibi

Ahmet Taşçı, rakibini yer gibi

Turan Ceylan , Mahmut Demir’ler gibi

Bak bu meydan bir pehlivan arıyor
 

Yağlanmalı yırtınmalı kispetler,

Pehlivan kendisi böyle ispatlar

Dünya şampiyonu Atlı İsmet’ler

Bak bu meydan bir pehlivan arıyor
 

Yine destur versin Rahman-ı Rahim

Rakiplerin hali olmalı vahim

Çıkmalı bir Hergeleci İbrahim

Bak bu meydan bir pehlivan arıyor
 

Biz özlem içinde şimdi büyükler

Türk ulusu bir şampiyon sayıklar

Nerde Dağıstanlı , Ahmet Ayık’lar

Bak bu meydan bir pehlivan arıyor
 

Bize yiğit gerek başı dumansız,

Tuş etmeli rakibini zamansız

Hamza Yerlikaya, gibi amansız

Bak bu meydan bir pehlivan arıyor
 

Makarnacı Halil , Adalı Halil

Yardımcımız olsun Hazreti Celil,

Kızılcıklı Mahmut, tarihte delil

Bak bu meydan bir pehlivan arıyor
 

Sıra dağlar birbirine yaslanır

İşlemeyen demir elbet paslanır

Ozan Dertli Polat, size seslenir

Bak bu meydan bir pehlivan arıyor Ozan Dertli Polat
 

13) Hilalime Altın Kemer Vurulsun

Sinsin havasıyla , er meydanına,

Güreşin ruhunu , sezenler gelsin

Asırlık çınarın yeşil dalına,

Namını pehlivan yazanlar gelsin.
 

Kösler vurulanda, dağlar inlesin

Söyleyin mazimi, çağlar dinlesin

Tutuşsun yürekler, aşkı demlesin

Gönlümü coşturan, ozanlar gelsin
 

Güreş ırmağına, Kırkpınar selim

Orada yetişir , yıkılmaz belim

Olimpik dağında esmeli yelim

Dünya turlarında , gezenler gelsin
 

Kara Ahmet gibi namın kalmalı

Koca Yusuf gibi korku salmalı

Kurtdereli olup tırpan çalmalı

İsmimi tarihe kazanlar gelsin
 

Hilâlime, altın kemer vurulsun

Hamza Yerlikaya ,asra sorulsun

Mehmet Akif Pirim, tahta kurulsun

Kara talihimi çözenler gelsin
 

Zekeriya Güçlü , Hakkı Başar’ım

Gayrı , engelleri bir bir aşarım

Turan’ımla, galip olur , çoşarım

Rakibin minderde ezenler gelsin
 

İstiklâl Marşı’mı dinlesin dünya

Mahmut Demir ile inlesin dünya

Şeref Eroğlu’mu ünlesin dünya

Göğsüne madalya düzenler gelsin
 

Çıksın pehlivanlar peşi peşine,

Şanlı ay-yıldızı taksın döşüne,

Daha güreşmeden girsin düşüne

Hasmının aklını bozanlar gelsin Âşık Gamlıoğlu ( Osman Arslan )
 

14) Güreşçiye Öğüt

Karakucakçılar yağlıcı koçlar

Dünya minderinde sözünüz olsun

Sarı perçemliler siyahi saçlar

Şampiyon olmadan gözünüz olsun
 

Belki uzun belki kısa boylusun

Dağlısın , şehirli , belki köylüsün

Koca Yusuf, Kurtdereli, soylusun

Güreş tarihinde iziniz olsun
 

Doğu’nun, sarması sökülmez idi

Celal’in, bileği bükülmez idi

Ayık, sizler gibi yıkılmaz idi

Demir gibi sağlam özünüz olsun


Hamit’in, çapraza aldığı gibi

Hasan’ın, topuğu bulduğu gibi

İsmail Ogan’ın, daldığı gibi

Yağlı kurşun gibi hızınız olsun
 

Akbaş, nerde yedi altın getire

Bayram Şit, bakmazdı gönül hatıra

Tevfik Kış, kucaklar belden yatıra

Mahmut gibi sağlam pazunuz olsun
 

Rıza Doğan , Sille, Adil Atan, yok

Ali Yücel , Kartal gibi tutan yok

Bekir , Mehmet gibi çengel atan yok

Yere değmeyecek diziniz olsun
 

İsmet’im bu yurtta tüten ocakta

Dağ ova, köylerde köşe bucakta

Çayırda minderde karakucakta

Tarihlere nakış yazınız olsun Âşık İsmet Atlı
 

15) Pehlivanlar İpek Gibi Huy Olur

Üç kıtaya ferman varır duyrulur

Kırkpınar’da düğün , bayram, toy olur

Pehlivanlar eş eş olur ayrılır

Ta desteden başka dokuz boy olur
 

Koca Yusuf , Kel Aliço , Adanalı

Geçkinli Yusuf’lar kaplan edalı

Çayırdır yeşili bayraktır alı

Onyedi yıldızla bir de ay olur
 

Silivrili Molla, Yenici Mehmet

Kızılcıklı Mahmut , Kayıkçı Ahmet

Kara Emin, yenerken çekmezdi zahmet

Çömlek köylü Kara Murat, yay olur
 

Tekirdağlı, tam yedi yıl baş olur

Pehlivanlar demir olur taş olur

On davulun gümbürtüsü hoş olur

Her bir zurna, kaval olur, ney olur
 

Kara Hasan, sıkça yağlar bedenin

Torunuydu baş pehlivan dedenin

Şanı var burada güreş edenin

Anadan atadan asıl soy olur
 

Babaeskili pehlivanlar ün saldı

İrfan, künde attı Adil’im, daldı

Nice nice hanım , ağa şan aldı

Ama töremizde ağa, bey olur
 

Çokal , Demir, Güçlü, tepti bu yeri

Acar , Çelik, Şahin, dönemezler geri

Mehmet Ali Yağcı ,ahlâklı biri

Pehlivanda ipek gibi huy olur Âşık İsmet Atlı
 

16) Cazgırlık

Yiğitler meydanda sıralanmışlar

Ayak, deste, orta, başa güreşir

Davulun sesiyle hörelenmişler

Hepisi de çoşa çoşa güreşir


Yürürken pehlivan kolların açar

Peşrev çeken eller havada uçar

Bazıları güreşten kaçtıkça kaçar

Yiğitler rakibe koşa güreşir
 

Hamaset neymiş cazgır aşıklar

Çalınır davullar vurur meçikler

Yavrular , balalar, minik küçükler

Kimi tartı , kimi yaşa güreşir
 

Karakucak biter sırt gelse yere

Yeniktir yağlıda göbek gün göre

Milli mayo giyip çıkan mindere

Ya puana ya da tuşa güreşir
 

Zahmet çeker ana, rahat babalar

Veliler , nebiler giydi abalar

Köyler , aşiretler , eller obalar

Kimi sona , kimi başa güreşir
 

Buna er meydanı , yiğide pazar

Maşallah diyelim değmesin nazar

Türk- İslam tarihi böylece yazar

Peygamber , padişah , paşa güreşir
 

İsmet’im sözünü kısa kes kısa

Eğer sende Türklük ruhu olmasa

İran’ın saraya düşmezdi yasa

Hedefi olmayan boşa güreşir Âşık İsmet Atlı
 

17)İsmet Atlı’ya

Aşıklar Kozan’da açtı bir divan

Dönüp mazisine bakanlar burda

İsmet Atlı derler, şair pehlivan

Çelik bilekleri bükenler burda


Yaradan erdire bahtiyarlığa

Düşürmemiş düşürmeye darlığa

İlahi vergiye, kutsal varlığa

Töresine sahip çıkanlar burda
 

İmanından doğar, Türk’ün kuvveti

Şana tercih etmez mülkü serveti

Bulgar Dankalov’u, moskof Medvet’i

İranlı Tahti’yi, yıkanlar burda
 

Yazılmalı develerin hörcüne

Katılmalı sarayların harcına

Türk bayrağın olimpiyat burcuna

İstiklal Marşı’yla dikenler burda
 

Feymani’yim güreş halay sinsinden

Hoşlanırız Türk’ün ananesinden

Avrupa’nın balosundan dansından

Batı müziğinden bıkanlar burda Âşık Feymani

Kaynakça:

Akdemir (Rıza), 1986, Türkmenler Arasında, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları , Ankara

Aksakal (Ali), 1990, “Türk Kültüründe Hıdrellez” Türk Dünyası Tarih Dergisi, Sayı:43, Temmuz, Ankara

Alpman (Cemal),1972, Eğitimin Bütünlüğü İçinde Beden Eğitimi ve Çağlar Boyunca Gelişimi, İstanbul

Ant (Metin), 1982, Osmanlı Şenliklerinde Türk Sanatları, Ankara

Artun (Erman), 1996, Günümüzde Adana Aşıklık Geleneği ve Âşık Feymani, Adana

Artun(Erman),2000, “Günümüz Adana Aşıklık Geleneğinde Yiğitleme(Yiğit Üstüne Türkü)”, Adana Halk Kültürü Araştırmaları 1, Adana

Atlı (ismet), 2000, “Ramazana da Güreşe de Duayla Başlarız”, Türkiye Gazetesi, 27.11.2000, Adana

Ayan (Dursun), 1994, “Spor Barışçı Olabilir mi ? Bilim Sanat Felsefe Bağlamında Bir Varlık Alanı Olarak Spor “,Türkiye ve Olimpiyat Sempozyumu Bildirileri, İstanbul, İTÜ yayını

Erkal ( Mustafa), 1992, Sosyolojik Açıdan Spor, Ankara, MEB. Yayını

Evliya Çelebi, Seyahatname, C.2, Ankara

Güven (Özbay), 1999,Türklerde Spor Kültürü, Ankara, 2. Baskı, AKY Atatürk Kültür Merkezi Yayını, 172

Kahraman (Atıf), 1989, Cumhuriyete Kadar Türk Güreşi, Cilt 1-2, Ankara

Meydan Larousse, 1969, Büyük Lugat ve Ansiklopedi, Cilt 2, İstanbul

Torun(Ali), 1998, Türk Edebiyatında Türkçe Fütüvvetnameler Üzerine Bir İnceleme,Ankara