Türkler, dünya coğrafyası üzerinde sık sık yurt değiştirerek çok geniş bir alana yayılmışlar, bir çok kültür ve dinin etkisi altında kalarak farklı uygarlıklar yaşamışlardır. Bunun sonucunda Orta Asya’dan günümüze değişen, gelişen, geleneğe bağlı bir halk kültürü olmuştur. Halk kültürü ürünleri, Türk kültürünün tarih içindeki görünümü, değişmesi ve gelişmesine paralel olarak bir değişim ve gelişim içinde olmuştur. Aynı uygarlığa bağlı kültürler aynı dünya görüşünde birleşirler. Bir uygarlığın dünya görüşü de o uygarlığa özgü bir halk kültürü doğurur. Halk kültürü ürünleri yaşayan kültür topluluğunun kendine özgü dünya görüşüne ve değerler sistemine göre şekillenir. Kültüre bağlı olarak şekillenen her türlü birikim doğal olarak o kültürün bir parçasıdır.
Kültür kaynaklarının Orta Asya’dan Anadolu’ya çağlar boyu süren bir zaman süreci içinde halk kültürü ürünlerini şekillendirici bir etkisi vardır. Sosyal yapı ait olduğu toplumun kültür öğeleriyle biçimlenir. Sosyal yapı değerler ve kurumlar bütününün meydana getirdiği, gelişme özelliği gösteren, kişileri ortak noktalarda birleştiren bir sosyal yaşama biçimidir. Kültür her toplumsal öğede yansımasını bulan bir dokudur. Toplumlar gelenek diye adlandırılan kalıp davranış, ortak düşünce ve anlayış sistemiyle oluşmuş, varlığını sürdürmüştür. Kültürleşme adı verilen evrensel süreçte kültür varlıkları yeniyi alarak değişir, gelişir. Kültür, yaşanan, yaşatan ve yaşayan varlıklar olarak geçmişten geleceğe sürekliliktir. Her kültür olgusu kültürün bütünü gibi doğar, gelişir, kaybolur veya fonksiyonlarla genişler ve gençleşir. Kültür toplumsaldır, kişi içinde yaşadığı toplumun kültüründen soyutlanamaz. Kültür tarihseldir, uzun bir zaman dilimi içinde olgunlaşır. Kültür bir yaşama biçimi, bir toplumsal davranıştır. Bu olgu da bir süreç içinde bir tarih çanağında oluşur.
Türk kültürü belirli bir coğrafyayla sınırlandırılamayacağı için Türklerin göçüp yerleştikleri, devlet kurup egemen oldukları ülkelerin tümünü kapsamaktadır. Türkler İslamiyet’ten önce o günkü inanç sistemlerine, kültür ve geleneklerine bağlı halk kültürü ürünlerine sahiptiler. İnanç kültürü, kültür de halk kültürü ürünlerini etkiler. Bugünkü halk kültürü ürünlerinde, eski inanış ve geleneklerin izlerini bulmak mümkündür. Türklerin İslamiyeti kabul etmelerinden sonra halk kültürü ürünleri yeni özle İslami renge bürünerek varlıklarını sürdürmüşlerdir. Yeni kültür gereği mitlerle örülü destan dönemi ürünleri İslami öğelerle beslenerek yeniden yapılanmıştır. İslamiyet öncesi çeşitli inanç sistemlerinden etkilenen Türkler, her kültürde olduğu gibi semavi bir dine geçerken, eski inançlarının bir bölümünü yeni dine taşıyıp onun kalıplarına uydurmuşlardır.
Her inanç sistemi, topluma uygun bir yapı kazanır. İslamiyet dervişlerce yayılmıştır. Bu dervişlerin bir çoğu kamların, ozanların, baksıların ya da şamanların devamıydılar. Bunlar eski inançlarla İslamiyeti uzlaştırmışlardır. Kültür tarihi açısından temel süreç kültürleşmedir. Anadolu’da Türkler kültürel etkileşim içinde yeni bir kültürel kimlik kazanmışlardır. Türkler İslamiyet kültür dairesine girdikten sonra yurt değiştirerek yeni yurtları Anadolu’ya geldiler. Yeni yurtta kültürün doğası gereği günlük yaşam ve değer yargıları da değişikliğe uğradı. Anadolu’da yaşayan kültür sentezi Türk kültür potasında eriyerek yeni bir alaşım oluşturdu.
Halk kültürü ürünleri, belli bir kültür birikimi, dünya görüşü ve inanç sisteminin, yaşama biçiminin anlatıcı ve söyleyiciler tarafından özümlenip yorumlanmasıyla özgün anlatımlara kavuşur. Anonim ürünler, bireysel yaşantının toplumsal örnekleridir. Anadolu halkının dünya görüşünün yanısıra estetik modelleri de halk kültürü ürünlerinde temsil edilir. Kültür çevresi değiştikçe toplumsal kuralları etkileyen köklü farklılık ve değişimler halk kültürü ürünlerine kademe kademe yansır.
Bazı halk kültürü ürünlerinde eski inanç sistemleri ve kültürlerinin ayin ve törenlerine ait pratiklerinin Anadolu’da yeni bir sentezle İslami şekil ve ruha dönüştüğünü görüyoruz. Türk kültürü Anadolu’da şekillenirken, halk kültürü ürünleri de yeniden yapılanmaya başlamıştır. Büyük şehirlerin çevresinde oluşan üst kültür, mimaride, müzikte, edebiyatta yeni bir bakış açısı oluşturmuştur. Anadolu’da konar-göçer ve köy çevrelerinde İslami kültür etkisiyle Orta Asya kültüründen farklı, fakat büyük şehirlerin etrafında oluşan üst kültürü de yakalayamayan bir kültür oluşmuştur. Konar-göçer kültüründeki halk kültürü ürünlerinde göçebe yaşamın ve doğal çevrenin etkisi görülür. Köy ve kasaba halk kültürü ürünlerinde çevrelerine ait özelliklerin varlığı dikkati çeker.
Tanzimat, Meşrutiyet, Birinci Dünya Savaşı, Cumhuriyet. Türk toplumunu ve günlük yaşamını hızlı değişim ve dönüşümlere uğratmıştır. Toplumsal yaşamda geleneksel yapı, yer yer çatlamağa, kırılmağa ve yerleşmiş değerler değişmeğe başlamış, geçiş dönemlerine özgü ikilemler ortaya çıkmıştır. Cumhuriyetten sonra yurdumuz tarım, sanayi ve teknoloji alanlarında büyük değişiklik yaşamıştır. 1950’li yıllarda köylerden kentlere göçlerin yoğunlaşması kültür çatışmalarını beraberinde getirmiştir. Köy ve şehir kültürü hızlı etkileşim yaşamıştır.
Her toplumun kendine özgü bir yerleşim, doğa ilişkileri, üretim-tüketim biçimi vardır. Halk kültürü ürünleri bir anda ortaya çıkmazlar. Oluşum nedenleri geçmişte yatmaktadır. Halk kültürü ürünlerini kavrayabilmek için oluşumlarını, süreçlerini, insan-doğa-toplum ilişkilerinin işlevlerini bilmek zorundayız. Bir ürünün kendi içinde ve diğer olgularla ilişkisini inceledikten sonra görünüşün arkasında yatan özün belirlenmesi gerekir. Toplumsal değişim sürecini etkileyen, yönlendiren ve belirleyen yapısal öğelere niteliğini veren dört olgu vardır. Bunlar ekonomik, teknolojik, demografik ve ekolojik olgulardır.
Adana halk kültürü, yüzyılların deneyimlerinden süzülerek biçimlenmiş, kuşaktan kuşağa aktarılan bir değerler bütünüdür. Halk kültürü ürünleri Adana kültürüne ait örnek değerler ve ahlak anlayışı, dini inançları, gelenekler, güncel yaşam vb. ile beslenir. Bu ürünlerde Adana insanının dünya görüşünün yanı sıra estetik modelleri de temsil edilir.
Adana halk kültürü ürünleriyle, yaşadıkları yöre olan Adana arasında bir bağ vardır. Bu ürünlerin oluşmasında ve şekillenmesinde Adana’nın tarihi ve kültürel mirasının önemli bir rolü vardır. Yeni kültürleşme ve toprağa bağlı Adana ekonomisinin sanayi toplumuna geçişi sürecinde yöre insanının bu değişim ve gelişim karşısında sosyo-ekonomik konumu değişmiştir. Bu hızlı değişim ve gelişim geniş bir zaman boyutunda olmadığı için yeni yaşama biçimi Adana’da bir bocalama yaratmıştır. Adana iç ve dış göçler nedeniyle konar-göçer, köy kültürü ve çeşitli illerden kültürler taşınmıştır. Köy kültür çevresiyle şehir kültür çevresi iç içe yaşamağa başlamıştır. Farklı geleneklerin bir arada yaşaması Adana halk kültürüne yeni bir boyut kazandırmıştır.
Toroslar ve civarı dağlık coğrafyaya sahiptir. Yakın zamana kadar kapalı toplum yapısına sahip olan bu yörede gelenek, görenek, örf ve adetlerin korunduğunu görüyoruz. Adana’ya ilk yerleşmeler, önceleri konar-göçer yaşamın sürdürüldüğü dağlık yörelere olmuştur. Adana’da ova, dağ, yayla ve deniz kültürü iç içedir. Gelenekleri, içinde bulundukları çevrenin sosyo-ekonomik durumuna göre davranış kalıpları geliştirirler. Yörük ve Türkmenlerin, sosyo-ekonomik yapılarıyla, kentin kültürel dokusunda etkin bir yerleri bulunmaktadır.
Adana’da tarım ve sanayinin gelişmesi, ulaşım ve teknolojinin getirdiği yenilikler, iletişimin etkisi kendine özgü yerel kültürü etkilemektedir.. Çeşitli kültürlerin iç içe yaşadığı Adana’da kentleşme süreci tamamlanamamıştır. Doku kaynaşması süreci henüz sona ermediğinden mozaik kültür, yeni Adana kültürü alaşımına geçememiştir. Diğer büyük şehirlerde olduğu gibi şehir merkeziyle, kenar semtleri arasında iki ayrı kültür yaşamaktadır. Adana genel çizgileriyle geçiş halindeki bir toplumun temel özelliklerini taşımaktadır. Adana’nın toplumsal yapısını, tarıma dayalı geçim biçimi ve onun uzantısı olan tarımsal endüstri toplumu oluşturmaktadır. Adana halk kültürü ürünlerinde tarım öncesi toplulukların ritüele dayalı düşünce yapısının kalıntılarını, tarım topluluklarının dini düşünce yapısını, sanayi toplumlarının laik düşünce yapısını iç içe buluyoruz.
Orta Asya’dan gelip Adana’yı yurt tutan Türkmenler göç yollarında kültürleşme yoluyla kültür alışverişinde bulunarak bunları Adana’ya taşımışlardır. Yeni yurt Adana’da tanışılan kültürlerle ve yazlak-güzlek, kışlak ve konalgalar arasında kültürleşme sürmüştür. Taşınan Orta Asya ve göç yolları kültürü, yeni yurt Adana kültürü ve İslami kültür, yüzyıllar boyu süren kültürleşme sürecinde yoğrularak bir Adana kültürü oluşturmuştur.
Adana tarihi yönüyle çok köklü bir geçmişe sahiptir. Bu kültürel zenginlik halk ürünlerine yansımaktadır. Adana halk kültürü ürünleri, toplumsal yaşamda uyum sağlayıcı, birlikteliği pekiştirici, dayanışmayı arttırıcı özelliklerini sürdürerek belli bir işlev üstlenirler. Bu ürünler tarihsel gelişim sürecinde Adana insanının sanatsal beğenisini belirleyen, estetik anlayışını sergiler. Halk kültürü ürünleri, kendi kültürüyle yabancılaşmayı önler. Geleneği sürdürenler kültür taşıyıcıları olarak görev yapmaktadırlar. Adana halk kültürü ürünlerinin halkın ortak duygu ve düşüncelerini dile getirmeleri bakımından Türk kültürünün korunmasında, yaşatılmasında önemli işlevleri vardır.