Bilmece sorma; çağlar boyu halk kültürünün deneyimleri sonucu biçimlenerek günümüzdeki şeklini almış, belirli kuralları olan, kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze gelmiş bir gelenektir. Bilmecelerde toplumun düşünce yapısını, ortak beğeni ve kültürünün yansımasını görüyoruz.
Bilmeceler, kendilerine özgü bir usul ve gelenek içinde sorulur. Diğer halk kültürü ürünleri gibi toplumun, temel taşlarından olan değerleri, dinamikleri belirlemekte önemli rol oynar. Ayrıca bilmecelerde sorulduğu yöre insanının dünyaya bakışı ve estetik modelleri görülür.
Bilmece sorma geleneğinin oluşmasında, şekillenmesinde geçmişten günümüze gelen tarihi ve kültürel miras belirleyicidir. Her geçen gün unutulmağa¸kültür alışverişiyle gelenek dışı biçim almağa başlayan bilmece sorma geleneği halkın belleğinden silinmeden her yörede derlenerek bir kültür varlığı olarak gelecek kuşaklara aktarılmalıdır.
Bilmeceler, sözlü halk edebiyatı ürünlerindendir. Kaynaklarda çeşitli tanımlarına rastlıyoruz. Birkaçını sıralayalım. Her toplumda hoşça zaman geçirmek amacının doğurduğu yaygın bir zeka ve söz oyunu. Bilerek karışık hale getirilmiş ya da çift anlamlı olarak sorulmuş bir cevap gerektiren soru. Bir şeyin adını söylemeden, bazı nitelikleri verilerek ne olduğunu sorma. Tabiat öğeleriyle bunlara bağlı olayları canlıları, eşyayı, soyut, somut kavramları, dini konu ve motifleri vb. kapalı bir şekilde ilgi ve çağrışımlarla bulmayı hedef alan kalıp sözlerdir.
İlk bilmece örneklerini Kıpçak sahasının 14.yy. ait en önemli eserlerinden biri olan Codex Cumanicus’ta görüyoruz. Kaşgarlı Mahmut’un “Divanü Lügat-it Türk” adlı eserinde bilmece karşılığı olarak bir kaç kelime verilmiştir. Örnek metin gösterilmediği için o dönem bilmeceleri hakkında bilgi sahibi olamıyoruz. Anadolu ve Türklük coğrafyasında bilmece “bilmece, masal, mesel, hikaye, metel, bulmaca, söz, dele, fıcık, gazelleme, tapmaca, tappaca, tabzu, topollar, tapkır, tavısak, matal, cumbak, yumak vb.” adlarını almıştır. Bilmeceler söyleniş özellikleri ve biçim yönünden tasnif edilmiştir.
Bilmecelerin kökeni bazı araştırmacılara göre mitolojilere kadar uzanır. Bilmeceler eski zamanlarda muhtemelen taşıdıkları ritüel niteliği gösteren bir çok kalıntı ve izleri korumuştur. Tietze bir bilmecede şamanist tabiat tanrılarının izlerini bulur.
Halk bilmecelerinin sözlü ve yazılı olmak üzere iki kaynağı vardır. Sözlü kaynak halkın ruhu ve hayal dünyasıdır.
Bilmeceler geleneğe, zamana yere ve yaşama biçimlerine bağlı olarak sözlü kaynaktan beslenirler. Bilmecelerin yazılı kaynakları ise eski sözlükler, cönkler, mecmualar, bilmece kitapları, tarihler, seyahatnameler vb. dır.
Bilmeceler, diğer anonim ürünler gibi başlangıçta bir birey tarafından yaratılır. Ancak halk tarafından söylenmeğe başlandığında ortak kültürle beslenerek anonim hale gelir. Bilmecelerde sorular hem biçim hem de deyişleriyle özenilerek meydana gelmiş, özleştirilmiş söz yaratmalarıdır. Bilmecelerdeki anlatım şiire özgü çağrışımla bezenir. Bu nedenle onlar bozulmadan saklanmalıdır. Bilmece söylemek, kültürün belirlediği bazı tanımları kullanarak, yine kültürün belirlediği bazı kurallara göre oluşturulur. Bilmeceler fonksiyonları, yapısı, üslupları, aktarılmaları ve kaynakları yönünden araştırma konusu yapılır.
Bilmeceler manzum mensur anonim ürünler ve aşıkların yarattıkları muamma ve lugaz bilmeceler olmak üzere iki koldan incelenir. Aşıklar divan edebiyatına özgü bir tür bilmece olan muamma ve lugaz yapmışlardır. Muammalar cevabı Allah’ın sıfatlarından biri ya da bir insan adı olan manzum bilmecelerdir. Muammayı çözmek ve düzenlemek için çeşitli kurallar vardır. Bu kurallarla meydana getirilen harfler toplanır, ad bulunarak muamma çözülür. Lugaz, herhangi bir nesnenin ya da varlığın özellikleri anlatılarak yazılan manzum bilmecelerdir. Muamma ve lugaz, halk edebiyatına mal olmuş ve bir aşık tarafından lugazlaştırılmış anonim bilmeceler de ilgi görmüşlerdir. Bilmecelerin kendisine özgü sorulma yöntemi ve sorulma geleneği vardır. Bilmeceler bireysel ya da iki gruba ayrılarak sorulur. Cevap bilinmezse ipuçları elde etmek için sorular sorulur. Bazen ipuçları pazarlıkla verilir. Bu genellikle ipucu için büyük bir şehrin istenmesidir. Bilmece çözümünde benzerlik ve zıtlıktan hareket edilir. Türk halkının yaşamında bilmecelerin önemli yeri ve görevleri vardır. Bazı yörelerde düğünlerde bayrak çekmek adeti vardır. Kız almağa giden kafilenin önündeki bayraktar bilmecelerle sınanır. Kız ve erkek tarafının bayraktarları karşılıklı bilmece sorarak yarışırlar. Bilmeceyi bilemeyen bayraktar bayrağı diğer tarafa teslim eder. Tarikata girerken, bilgi ölçmek için bilmecelerden yararlanıldığı biliniyor. Ayrıca bir yabancının tarikatı bilmecelerle anlaşılırdı.
Bilmecelerin eski çağlardan bu yana işlevlerinin olduğunu görüyoruz. Bilmeceyi çözemeyen cezalandırılır. Aşık tarzı şiir geleneğinde fasıllarda aşıklar bilmecelerle yarışırlar. Yenilen mat olur, sazı teslim eder.
Masallar ve halk hikayelerinde kahramanlar bilmecelere cevap vererek ölümden kurtulur, sevdiğine kavuşur, büyük mevkiler elde eder. İmeceyle iş yapanların sordukları bilmecelerle işi kolay kılma işlevi kazanır. Kabadayıların, düğünlerde köyler arası sorulan bilmecelerde öne çıkma ögesi vardır.
Tarikatlarda, tarikata yeni girenlere sorulan bilmecelerle onlara tarikat gelenek ve ilkeleri öğretilirdi. Bilmeceler bu yönleriyle eğitim işlevlidir.
Bilmece sorma geleneğinde, bilmece soranla, sorulan yer, kişi arasında uyum çok önemlidir. Dinleyiciler ve bilmece sorulan topluluğun durumu, ortamı bilmece soranları etkiler.
Bilmeceler uygun ortam, yaş grubu, kültür düzeyi, inanç yapısı vb. durumlar göz önüne alınarak seçilir. Usta bilmece sorucular dinleyicileri bilmecenin gizemli dünyasına sokarlar. Bilmece sorarken ortamı bozanlar, gürültü edenler uyarılır. Bilmecelerin cinsi söylendiği toplumun kabullerine göre belirlenir. Topluluğun kadın, erkek karışık olmasına göre bilmeceler belirlenir.
Türkiye bilmece sorma geleneğiyle ilgili araştırmalardan bilmeceler hakkında bilgi ediniyoruz.
ADANA’DA BİLMECE SORMA GELENEĞİ
Adana’da bilmece sorma geleneği, 1960’lı yıllardan sonra eskiye oranla önemini kaybetse de yaygın bir şekilde sürmektedir.
Adana’da bilmeceler kızlar, kadınlar erkekler arasında, uzun kış gecelerinde, akşam sohbetlerinde, çeşitli eğlence toplantılarında, evlenme, sünnet törenlerinde, bulgur çekme, yufka açma zamanlarında, hasat sonrası imece toplantılarında, iş toplantılarında aile arkadaş toplantılarında sorulmakta, isteyen herkes tarafından cevaplandırılmaktadır (K.7), (K.9), (K.8), (K.6), (K.16), (K.14), (K.1), (K.30). Bilmeceler genellikle boş zamanlarda, neşeli ortamda, hoşça vakit geçirmek için şakacı olarak nitelenen kişiler tarafından sorulur (K.4), (K.10), (K.21), (K.24)., (K.25), (K.22). Bilmeceler her zaman, her uygun ortamda sorulur.
Toplantılarda bilmeceleri büyükler sorar küçükler cevaplandırır. Bilmece için özel toplantılar yapılmaz, yeri geldikçe sorulur. Yaşama biçimi bilmece sorma ortamlarını yaratır (K.26), (K.5), (K.9), (K.2).
Adana yöresinde iyi bilmece sorup düzenleyenlere BİLMECECİ (K.7), (K.25), LAF USTASI (K.26), BİLMECE USTASI (K.3), (K.8), (K.12), TAKLİTÇİ (K.5) adı verilir. Kaynak kişilerin bir bölümü de bilmececilere özel bir ad verilmediğini söylüyorlar (K.32), (K.14), (K.12), (K.8), (K.20), (K.24), (K.31) karşılıklı söylenilen bilmecelere KARŞILIKLI DEYİŞ (K.2), ATIŞMA (K.15), (K.26), KARŞILIKLI ATIŞMA (K.10), KARŞILAŞMA (K.13), KARŞILIKLI BİLMECE (K.31), YARIŞMA (K.16), KARŞI BERİ (K.9) adı verilir.
Adana’da bilmeceler yaşlılardan, bilmece söyleyen bilmececilerden öğreniliyor. Eskiden bilmece hazırlayanlar varmış, son yıllarda kalmamış (K.7), (K.32). Bu kültür mirası kuşaktan kuşağa aktarılır. Eskiden bilmece sormasıyla tanınan kişiler varmış. Toplantılarda öncelikle onlardan bilmece sormasıyla beklenirmiş (K.28), (K.31). Günümüzde çevredeki herkesten bilmece öğreniliyor. Gençler kendi aralarında bilmece üretiyorlar. Son yıllarda kitaptan öğrenilen bilmeceler de önemli yer tutuyor (K.23), (K.10), (K.17), (K.1), (K.2), (K.3), (K.4), (K.5).
Özel bir bilmece sorma toplantısı yapılmaz. Bilmecelerin sorulduğu belirli bir zaman yoktur. Her zaman sorulabilir. Bilmece kaynak kişilere göre genellikle kış geceleri toplantıları, kına, imece toplantıları ve yazın iş zamanı işi kolay kılma amaçlı toplantılarda sorulur (K.1), (K.4), (K.2), (K.3), (K.5), (K.6), (K.8), (K.26), (K.11), (K.12). Kaynak kişiler bilmecelerin söylendikleri ortamları çoktan aza şu şekilde sıralıyorlar: Gece eğlence ve toplantıları, bulgur çekme, yufka açma gibi yardımlaşma toplantıları, hıdrellez, nevruz, evlenme ve sünnet törenleri vb. (K.1), (K.4), (K.5), (K.7), (K.32), (K.14), (K.15, (K.10), (K.11).
Bilmeceler genellikle hangi yaş gruplarında en çok sorulur sorusunun cevabı ise şöyle sıralanıyor; her yaş grubu, 35 yaş ve altı genç kesim, 35 yaş ve 45 yaş arası orta yaşlılar (K.21), (K.3), (K.14), (K.12), (K.23), (K.15), (K.7), (K.17), (K.25), (K.18).
Adana yöresinde günümüzde de sohbet toplantıları yapılmaktadır. Bu toplantılar kadınların ve erkeklerin ayrı yerlerde veya birlikte toplanmalarıyla gerçekleşir. Bu toplantılar çevredeki evlere ve sevilen kişilere okuyucu ile çağrılarak duyurulur (K.7).
Genellikle özel davet ve duyuru olmadan toplanılır. Çağrı ziyaret isteğinin duyurulması veya kulaktan kulağa bir evde toplanılacağının bildirilmesi üzerine gerçekleşir (K.3), (K.6), (K.5). Eskiden Adana’da kadınlı erkekli sabaha kadar süren SEHRE (SAHRA) adı verilen akşam toplantıları çok yaygınmış. Günümüzde nadiren düzenleniyor. Bu toplantılarda çalınıp, söylenir, yenilir içilir. Mani atışması yapılır. Bilmeceler sorulur (K.27), (K.31), (K.29), (K.1), (K.2). Bu toplantılarda toplantı yapma nedenine, toplanılan evin ekonomik düzeyine, mevsimin yiyeceklerine, yaş gruplarına göre çeşitli ikramlarda bulunur. Bunları kaynak kişiler şöyle sıralıyorlar; çay, sıkma, börek, kuru üzüm, fıstık, ceviz, şerbet, çerez, kavurga, nar ekşisi, pestil, bastık, limonata, ayran, patlamış darı (mısır), meyve, leblebi, şeker sucuğu, lokum, bisküvi, ıhlamur, dağ çayı, çiğ köfte, tavuk, kuru fasulye, keçi kavurma vb. (K.1), (K.27), (K.4), (K.5), (K.20), (K.6), (K.7). Köylere göre kadınlarla erkeklerin beraber toplanmaları farklıdır.
Kaynak kişiler Adana yöresinde çoktan aza doğru bilmecelerin en çok hangi çevrelerde sorulduğunu şöyle sıralıyorlar: Konar-göçer toplulukları dağlık yerleşim merkezleri, yerleşik köy, kasaba ve şehir (K.1), (K.4), (K.2), (K.3), (K.5), (K.6), (K.7), (K.26), (K.16), (K.14).
Bilmece sorulurken dinleyenler dikkatli, neşeli, şen şakrak bir haldedirler. Cevap vermek için dikkatli dinlemek gerekir. Bilemeyip toplulukta mahcup olmamak için heyecanla dinlenir. Bilmece sorulan ortam sessizdir. Bilmeceleri çözme, halk arasında zeka, bilgi ölçüsü olarak değerlendirilir. Cevabı bilenlerin hemen cevabı söylemeleri hoş karşılanmaz. Cevabı bilen takdir edilir. İpuçlarına rağmen cevabı bilemeyenlere gülünür (K.1), (K.2), (K.6), (K.3), (K.4), (K.7), (K.17); (K.16), (K.9), (K.15), (K.8), (K.22).
Bilmece sorulurken, bilmeceyi renklendirmek ipucu vermek bazen de şaşırtmak için mendil, yazma, ip, kibrit, sopa vb. aksesuarlar kullanılır. Evlerde bilmece sorulurken bazen yere mendil serilir. Bilmececi “Bilmeceyi sordum, cevabını içine koydum.” Diyerek mendili katlar, bilmecenin cevaplandırılmasını bekler (K.1), (K.4), (K.5), (K.6), (K.7), (K.31), (K.13), (K.24), (K.26). Bilmececi bilmece sorarken anlatımı süslemek, dikkati toplamak, ilgi çekici kılmak, ipucu vermek bazen yanıltmak için bazı jest ve mimikler yapar (K.7), (K.11), (K.18), (K.27), (K.6).
Bilmececi, sessiz ortam olmadan bilmeceyi sormaz. Dinleyicileri meraklandırmak için önce tekerlemeler söyler (K.8), (K.10). Kaynak kişi (K.2) çocukluğunda bilmece sorulmadan önce bilmececilerin “İndim kuyu dibine, sildim süpürdüm, silkindim çıktım” tekerlemesini söylediklerini belirtiyor. Bu tekerlemeyi duyanlar bilmece sorulacağını anlarlarmış. Bilmecenin sorulduğu ortam neşeli ortamdır. Bilmece soranda öne çıkma, toplumda kabul görme isteği vardır. Neşeli ortamda seyircileri eğlendirmek, düşündürmek amaçlanır. Bazen toplantıda acılı türküler söylenmişse bu atmosferi dağıtmak için bilmeceler sorulur (K.26), (K.26), (K.18), (K.29), (K.6).
Eskiden sorulup günümüze gelen bilmeceler, günümüzde yok olmak üzeredir. Eski dönemlerin yaşayış özelliklerini, kültürünü yansıtan bilmecelerin bir çoğu unutulup belleklerden silinmeğe başlamıştır. Bu gün teknik gelişmelerin etkisiyle yeni bilmeceler ortaya çıkmağa başlamıştır. Eskiden bilmecelerde eğlencenin yanı sıra eğitim amacının da öne çıktığını ve doğa varlıklarının ağırlıkta olduğunu görüyoruz. Günümüzde Türk bilmecelerinin yanısıra şaşırtmayı amaçlayan Amerikan bilmeceleri de sorulmaya başlanmıştır (K.26), (K.1), (K.2), (K.3), (K.23), (K.27). Gençler eski bilmecelerin yaratıldığı ortamdan uzak oldukları için eski bilmecelerin dünyasına giremiyorlar. Eski köy tarımıyla ilgili nesneleri tanımıyorlar (K.23), (K.27), (K.9), (K.24).
Köylerde sorulan bilmeceler köy hayatıyla ilgili, şehirde sorulan bilmeceler şehir hayatıyla ilgilidir (K.7). Köylerde eskisi kadar olmasa da eski bilmeceler sorulmaktadır. Şehirde ise eski bilmecelerin yanı sıra yeni bilmeceler de sorulmaktadır: Bilmeceler köylerde eğlence kaynağı olması yönüyle işlevseldir (K.1), (K.7), (K.31), (K.30), (K.23), (K.24).
Eskiden mani ve bilmeceye ilgi duyanlar mektupla bilmece sorardı. Özellikle mektuplar ortada okunduğu için herkesçe anlaşılmaması için rumuzlu mani tipi bilmeceler yazarlardı. İki örnek verelim (K.7).
Aman mektup var da gel
Yardan haber al da gel
Bir idik iki olduk
Üç olduk mu sor da gel (K.1).
Hey mektup güzel mektup
Çabuk köye var da gel
Bir idik iki olduk
Üç olduk mu sor da gel (K.6).
Kır gezilerinde oyunlar oynanır. Yiyecekler yenir, türküler söylenir. Ender olarak ortam doğarsa bilmece de sorulur (K.7), (K.25), (K.26), (K.12), (K.22), (K.9). Eskiden yaygın bir biçimde anlatılan halk hikayelerinin başında, ara verildiğinde dikkati sağlamak ve dinleyicinin sıkılmaması için bilmece sorulurdu (K.6), (K.7). Ayrıca zeytin ve pamuk toplarken işi kolay kılmak amacıyla da bilmeceler sorulur (K.3).
Bilmecelerin insanların görüş, düşünüş ve zekasını açıp geliştirdiğine inanılır. Bilmecelerde sorulanlar kısa ve öz olarak ifade edilir. Bilmeceler dil ve kültür göstergesidir. Cinsellik içeren veya cinselliği çağrıştıran bilmecelerin her toplulukta söylenmesi hoş karşılanmaz. Kadınlar ve erkekler kendi aralarında söylerler. Genellikle bu tür bilmeceler ergenlik çağında sorulur (K.7), (K.3), (K.6). Bilmeceler doğru cevaplandırıldığında takdir edilir. Yanlış cevaplayanlara çerez, yiyecek aldırılarak ceza verilir (K.7). Bazen ceza olarak cevabı bilmeyenin eline sopa ile vurulur, tek ayak üstünde durdurulur. Herkese su dağıttırılır. Odun getirttirilerek soba yaktırılır. Hayvan seslerini taklit etmesi istenir (K.7), (K.2), (K.1), (K.5), (K.30).
Bilmecelerin kendilerine özgü bir sorulma yöntemi ve sorulma geleneği vardır. Bilmece sorulacak topluluk önce iki gruba ayrılıp bilmece sormada usta kişilerin etrafında toplanır. Bilmeceyi cevaplamağa çalışan taraf bazı ipuçları elde etmek için karşı tarafa yenir mi? İçilir mi? Canlı mı? Cansız mı? Gibi sorular sorarak bilmeceyi cevaplamağa çalışır. İpuçlarına rağmen bilmece çözümlenemezse karşı tarafla pazarlığa girilir. Bilmeceyi soran karşı taraftan bir şehir ister. Bir iki örnek verelim.
“Gel Adana benim ol
Yiyeyim içeyim
Gezeyim tozayım” (K.25)
“Gel Adana gel, seni alayım
Yiyeyim. İçeyim, içinde güller açayım
Seni istediğim gibi tepe tepe kullanayım” (K.24)
Bilmeceyi soran bilmecenin cevabını söylemek için bir şehir alır ve tekerlemeler söyler. Bir kaç örnek verelim.
“Adana’ya varayım, bir kebap sarayım, yiyeyim içeyim, ah neyidi ne idi cevabı göz idi” (K.4), (K.7).
“Kırk pınara varayım, yiyeyim, içeyim, muradıma ereyim, neyimiş, neyimiş cevap göz değil miymiş.” (K.24).
“Çakallı çakalı beri al, iki tokma eri al, yassı taşı kaldıralım, burnuna biber dolduralım, sizin horoz, bizim horoz, cebine çerez.” (K.1), (K.30), (K.18), (K.25), (K.9), (K.6).
Adana’da aşıklar hece ölçüsü ile oluşturdukları bilmeceler dışında divan edebiyatında görülen muamma ve lugazlar da yapmışlardır. Muamma; Arapça “körletmek”, “gizli ve güç anlaşılır söz” anlamlarına gelir. Bir ismi işaret eden söz, dize veya beyittir. Muammaların iç ve dış olmak üzere iki anlamı vardır. Muammayı düzenlemede ve çözmek için çeşitli yöntemler vardır.
Adana aşıklık geleneğinde askı asmak, askı indirmek muamma geleneği hakkında şunları sıralayabiliriz. Adana’da askı asmak - askı indirmek düzenlenen gecelerde aşıkların toplandıkları kahvelerde, oda sohbetlerinde yapılıyor. Muamma duvara asılıyor. Muamma bir dörtlükte rumuz olarak işleniyor. Bir kutu veya mendilin içine konulup asılıyor. Gece sonunda askı indirilip halkın huzurunda yüksek sesle okunuyor. Muammayı çözmeye seyirci de katılabiliyor. Aşıklar muammanın cevabını sazlı sözlü olarak söylüyorlar. Adanalı aşıklar muammayı sazlı ve sözlü olarak ikiye ayırıyorlar. Sazlı muammaya bağlamalı muamma adı verilir. Bağlamalı sazlı muamma makamlı ve ezgili olarak soruluyor ve cevaplanıyor ve kahvelerde asılan muammalarda aşıklara ipucu verilerek çözülmesi istenir.
Adana aşıklık geleneğinde bağlama-muamma aşık karşılaşmalarının en önemli bölümlerinden biridir. İki aşık birbirlerini dini, tasavvufi ve İslami menkabeler konusunda imtihan ederler. Aşıklar birbirlerini hem bilgi hem de sanat yönünden zorlarlar. Bağlama, çok kere muamma adıyla da anıldığı için aşık tarzı şiir geleneğinde yer alan askı-muamma ile karıştırılmaktadır. Askı şeklindeki muammalar daha çok anonim bilmece karakterindedir. Soruların cevapları canlı veya cansız cisimlerdir. Bağlama grubuna giren muammalar ise iki aşığın birbirinin bilgisini ve sanattaki hünerini yoklama esasına dayanmaktadır. “Ol nedir kim” ibaresine benzer ibarelerle başlayan bilgi isteme bilmece karakterli atışmalardır
Köye yeni gelen yabancılar bazen bilmecelerle sınanır (K.2), (K.27), (K.24). Damat adayları, görücüye geldiğinde sınanır. Şekersiz kahve veya tuzlu çay verilir. Kızın gönlü yok ise imalı bilmeceler sorulur (K.1), (K.6), (K.7).
SONUÇ
Adana’da bilmece sorma geleneği, yüzyılların deneyimlerinden süzülerek biçimlenmiş, belirli kuralları olan kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze ulaşmış bir gelenektir. Adana bilmecelerinde Adana insanının düşünce yapısını beğenisini, yöre kültürünün sergilenişini görürüz. Ayrıca toplumun değerlerini, dinamiklerini, dünyaya bakışını ve estetik modellerini görürüz.
Adana’da bilmece sorma geleneğinin oluşmasında şekillenmesinde kültürel ve tarihi mirasın önemli rolü vardır. Gün geçtikçe azalmakta olan bilmece sorma geleneği, kültürel bir varlık olarak gelecek kuşaklara aktarılmalıdır.
Adana’da bilmeceler, eğlendirmesi, işi kolay kıldırması eğitim ve kültürün aktarılması yönleriyle işlevseldir. Kültürel değişim ve gelişim bakış açısıyla sistematik yöre incelemesi ve tahlili yapılmadan izlenim yoluyla çözümlemeye ve anlamaya çalışan bir yöntemle yapılacak bir Türkiye bilmece sorma geleneğinin eksik kalacağı düşüncesini taşıyoruz.
Adana’da bilmece sorma geleneğini yapılacak bu tür bir çalışmaya katkıda bulunmak amacıyla ortaya koymağa çalıştık.
ADANA’DA SORULAN BİLMECELERDEN ÖRNEKLER
Bilmeceler, biçimleri ya da içerikleri dikkate alınarak çeşitli şekillerde sınıflandırılmışlardır Biçim bakımından bilmeceler, manzum ve mensur bilmeceler olmak üzere ikiye ayrılırlar. Bir araştırmacının bilmeceleri söyleyiş özelliklerine göre diğer bir araştırmacı da anonim, ferdi oluşlarına göre sınıflamıştır.Batılı araştırmacılar bilmeceleri betimlemeli ve zekice soru olarak sınıflarlar.
Bilmeceleri çeşitli özelliklerinden yola çıkılarak tiplerine, cevaplarına, karşılıklı söylenmelerine, cevaplarının manzum olmalarına, kelime oyunu karakteri göstermelerine, taklidi olmalarına göre sıralayabiliriz.
Adana’da sorulan bilmeceleri manzum ve mensur olarak iki grupta toplayabiliriz. Manzum olanlar, ikili, üçlü, dörtlü, beşli ve altılıdır. Manzum bilmecelerde ölçü, kafiye özelliklerine uyulur. Bu tür bilmeceler bir dizelik bütünden hareketle, genişleyerek ikili, üçlü, dörtlü, beşli, altılı dizeleri içine alan bir kalıp oluşturmuştur.
Adana’da sorulan bilmecelerin konularını: a- günlük hayat (ev hayatı, toplum hayatı), b-doğa (hava, astronomi, zaman vb.), c- eşyalar, d- insan, e- bitkiler, f- hayvanlar, g- soyut kavramlar olarak sıralayabiliriz. Bir bölümde bulunan bilmece metni diğer bölümde de bulunabilir. Adana’da derlediğimiz 500 bilmeceden yola çıkarak Adana’da söylenen bilmeceleri şekil ve içerik yönünden aşağıdaki başlıklarda topladık.
1-Cevabı tek olan bilmeceler
2-Cevabı birden çok olan bilmeceler
3-Bilgi ölçen bilmeceler
4-Kelime parçalarının özellikleri üzerine kurulan bilmeceler
5-Şaka alay üzerine kurulan bilmeceler
6-Cevabı soru içinde olan bilmeceler
1.CEVABI TEK OLAN BİLMECELER:
Sarp kayadan geçtim
Sarı sandal kestim (AKCİĞER) (K.2)
Sarıdır safran gibi
Okunur Kur’an gibi
Ya bunu bileceksin
Ya bu gece öleceksin (ALTIN) (K.17)
Tuzsuz pişen aş (AŞURE) (K.8)
Bir tabak nar
Yiğitsen al (ATEŞ) (K.8)
Gökyüzünde yanar kandil (AY) (K.8)
Ufacık mezar
Dünyayı gezer (AYAKKABI) (K.19)
Çipil çipil su içer
Suyu baladır içer
Osmanlara yan verir
Düşmanlara yön verir (AYI) (K.7)
Kırmızı boyaya boyadım
Ananın önüne dayadım (AYRAN TULUĞU) (K.2)
Dam başında kedi gibi
Göğe bakar cadı gibi (BACA) (K.2)
Gözenek gözenek gözü var
Beyler önünde sözü var (BAL) (K.28)
Ufacık kuşlar
Camiyi taşlar
Kendisi yemez
Ele bağışlar (BALARISI) (K.29)
Dağda takılar
Suda çipiler (BALTA) (K.22)
Sıra sıra olmuşlar
Hak yoluna durmuşlar
Vakit gelmiş, ermiş,
Sararmış solmuşlar (BUĞDAY) (K.1)
Kaplıcada ilacım
Kış gününde hallacım
Saçaklardan damlardan
Sarkar uzun saçım (BUZ) (K.20)
Dört kardaş bir yerde yatar (CEVİZ) (K.28)
Benim bir dağım var
Bir yanına kar yağar
Bir yanına dolu (ÇIRÇIR MAKİNASI) (K.2)
Ortada bir dağ, bir yanına kar
Bir yanına dolu yağar (ÇIRÇIR MAKİNASI) (K.2)
Alçacık tepe
Kırmızı küpe (ÇİLEK) (K.15)
Biz biz idik
Otuz iki kız idik
Ezildik büzüldük
Bir duvara dizildik (DİŞLER) (K.32)
Çum çum çukurda mısın?
Beyaz yumurta mısın?
Eller yaylaya gitti
Sen daha burada mısın? (DONDURMA) (K.22)
Yiriğine yuvarlak (DÜĞME) (K.7)
Var getir
Var var getir
Gelmez ise
Yalvar getir
Bize ömür billah gitmeyecek
Kesilmedik nar getir (DÜNÜR GİTMEK) (K.23)
Kaş ile gözden yakın
Söylenen sözden yakın (ECEL) (K.31)
Hacca giden hacıdır
Gitmeyen duacıdır
Dal verir meyva vermez
O neyin ağacıdır? (GEYİK) (K.9)
Dağdan gelir dak gibi
Boynuzları budak gibi
Eğilir gökçe oğlak gibi
Meler gökçe oğlak gibi (GEYİK) (K.22)
Mavi atlas arşın yetmez
Makas kesmez iğne batmaz (GÖKYÜZÜ) (K.21)
Ben giderim o gider
Arkamdan tin tin eder (GÖLGE) (K.16)
Alaca mezar
Dünyayı gezer (GÖZ) (K.29)
Bir acayip nesne gördüm,
Gündüz yanar, gece söner (GÜNEŞ) (K.3)
Pencereden ay doğdu
Görenler hayran oldu
Anası kız iken
Kızının kızı oldu (GÜZ) (K..14
Dağdan gelir takla makla
Aman abla beni sakla (İÇLİ KÖFTE) (K.19)
Bizim çocuk zayıf
Zayıflığa lüzum yok
Bir gözü kayıp (İĞNE) (K.12)
Dam ardında teke bağlı
Boynuzu köke bağlı (KABAK) (K.27)
Yedi delikli tokmak
Bunu bilmeyen ahmak (KAFA) (K.17)
Gider leyli, gelir leyli
Bir ayağı üstüne
Dinelir leyli (KAPI) (K.8)
Altı keçe
Üstü keçe
Yağmur bunun neresinden geç (KAPLUMBAĞA) (K.11)
Yer altında haldır huldur (KARASABAN) (K.12)
Benim bir kızım var
Kırmızı kazaklı
Siyah düğmeli
Yeşil montlu (KARPUZ) (K.12)
Kanadı var kuş değil
Boynuzu var koç değil (KELEBEK) (K.31)
Başıma sürdüm yeşil
Elime sürdüm yeşil
Yıkadım kızıl (KINA) (K.21)
Benim kırk tane oğlum var
Kırkının da başında şapkası var (KİBRİT) (K.21)
Üstünde ot biçeriz
Altında süt içeriz (KOYUN) (K.7)
Dört tane özü var
Arpacık gözü var (KOZA) (K.1)
Kaburgası var kanı yok
Soluğu var canı yok (KÖRÜK) (K.27)
Yarım kaşık
İki duvara yapışık (KULAK) (K.21)
Benim anam bahçede yakmış
Kar diz boyuna kalkmış
Gelen giden götüne vurmuş
Yumuşaksa alır sertse bırakır (LAHANA) (K.17)
Küçücük fıçıcık
İçi dolu turşucuk (LİMON) (K.2)
Ne ağzı var ne dili
Ama konuşur insan gibi (MEKTUP) (K.11)
Hanım içerde saçı dışarda (MISIR) (K.1)
Mini mini fincan
İçi dolu mercan (NAR) (K.15)
Damda satı (çingil) asılı
İçi kavurga basılı (NAR) (K.31)
Yük dibinde Yusuf durur
Burnunu kısıp oturur (NOHUT) (K.3)
Elden cebe, cepten ele
Bunu bilmeyen kertenkele (PARA) (K.9)
Çarşıdan alınmaz
Süs diye konulmaz
Ordan tatlı hiç bir şey olmaz (PARA) (K.22)
Salkım saçak
Gümüşlü bıçak (PIRASA) (K.4)
Dağdan attım kırılmadı
Bir tükrüğüme dayanmadı (SİGARA) (K.15)
Yer altında kürklü hoca (SOĞAN) (K.23)
Annede iki tane
Babada bir tane (SOYADI) (K.22)
Ne idim, ne idim
Tarlalarda bey idim
Felek beni ne yaptı
Beli bağlı kul yaptı (SÜPÜRGE) (K.3)
Bir kuyum var
Çeken ölmez
İçen ölür (TABANCA) (K.29)
Ben iki hasretlinin
Arasında dururum
Yüzlerini görmeden
Onları konuştururum (TELEFON) (K.30)
Helemez helemez
Ocak başına gelemez
Gelse bile
Çok fazla duramaz (TEREYAĞI) (K.4)
Dışı var içi yok
Dayak yer suçu yok (TOP) (K.8)
Fındıklı fıstık
Duvara astık (UN ELEĞİ) (K.20)
Baldan tatlı baltadan ağır
Elde tutulmaz çarşıda satılmaz
Mendile konmaz tadına doyulmaz (UYKU) (K.23)
Sıtma tuttu, berkçe bastır
Bilin bakalım bunun adı nedir (YOĞURT) (K.7)
Beyaz saray içinde,
sarı sultan oturur (YUMURTA) (K.6)
Dışı kazan karası
İçi odun parçası (ZEYTİN) (K.2)
Dışı katık
İçi kütük (ZEYTİN) (K.4)
2.CEVABI BİRDEN ÇOK OLAN BİLMECELER:
Sarı öküzüm yatar kalkmaz
Boz öküzüm gider gelmez (ATEŞ-DUMAN)(K.17)
Değirmen tepe dört yanı küpe
Altın uşak gümüş süpürge (HAVA-YILDIZ) (K.32)
Kale kapısından büyüktür
Fındık kabuğundan küçüktür
Kan kırmızıdır
Süt beyazdır (KALE-FINDIK-KAN-SÜT)
Sarp yerde sandal asılı
İçine helva basılı (KULAK ve İÇİNDEKİLER)
Etten kantar
Altın tartar (KULAK-KÜPE) (K.15)
Ham gördüm ham gördüm (TREN VAGONU)
Yerden yapma dam gördüm (MEZAR)
Tuzsuz pişen aş gördüm (PALIZA)
Köpük kusan taş gördüm (SABUN) (K.16)
3.BİLGİ ÖLÇEN BİLMECELER (MUAMMA - LUGAZ)
Ol nedir ki “GÖSTERİYOR BENİZİ”
Ol nedir ki “YOL EDİYOR DENİZİ”
Ol nedir ki “UYUZ EDER DOMUZU”
Bul da kendini kurtar aslanım
OL AYNADIR gösteriyor benizi
OL KAYIKTIR yol ediyor denizi
OL KÜNCÜDÜR uyuz eder domuzu
Sen de öğren bunu aslanım (K.7)
AŞIK HACI KARAKILÇIK - AŞIK İMAMİ:
Aşık Hacı:
Bir sualim vardır Aşık İmami
Kutsal kitabın başını söyle
İnan ki sözlerim gayet samimi
Doluya dokunma boşunu söyle
Aşık İmami:
Sualine cevap istersen benden
Besmele Kur’an’ın başı değil mi?
Manasız mantıksız söz olmaz senden
Cahiller de sözün boşu değil mi?
Aşık Hacı:
Hak emrini vahiy ile bildirdi
İsa’yı sağ iken göğe kalırdı
Ol Gabil Habil’i niçin öldürdü?
İsmi ne Gabil’in eşini söyle
Aşık İmami:
Gabil yaptı kör şeytanın işini
Taşla ezdi ol Habil’in başını
Gardaşına vermem dedi eşini
Aklima Gabil’in eşi değil mi?
Aşık Hacı:
Önce parlak idi, ziyası söndü
Hep müminler ona yüzünü döndü
Nerden geldi Kabetullah’a kendi
Hacer’ül esved’in taşını söyle
Aşık İmami:
İnsanlara beyt’ül mamur’dan kaldı
Farz ile sünnetten nasibin aldı
Hakk’ın emri ile cennetten geldi
Hacer’ül esved’in taşı değil mi?
Aşık Hacı:
Dünyaya en önce gelenler kimdi?
Nuh’un gemisine kaç kişi bindi?
Dünyada en fazla yaşayan kimdi?
Gel bunun adını yaşını söyle
Aşık İmami:
Nuh’un gemisinde yetmiş üç kişi
Bazısı erkekti bazısı dişi
Avecin boynuna takıldı taşı
Üç bin altı yüz yıl yaşı değil mi?
Aşık Hacı:
Hacım insanların meyvesi ilim
Kalbin arzusunu konuşur dilim
Alemlere rahmet gelmiş Resul’üm
Ol nebi zişanın işini söyle
Aşık İmami:
İmami der yaradandır mabudum
Ümmet deyi ağlayışın okudum
Muhammet Mustafa makam Mahmud’um
Şefaat eylemek işi değil mi?
AŞIK GARİP - AŞIK FİDANİ
Aşık Garip:
Aşık güzel derler cennet yapısı
Ustası kim yapan elden haber ver
Dağınık mı, toplu mudur hepisi
O cennete giren kuldan haber ver
Aşık Fidani:
Sorun imtihansa basmayım faka
Kudretin elinden haber vereyim
Dağınık mı dersin sekiz tabaka
Muhammed kulundan haber vereyim
Aşık Garip:
Namazda nereye döner yönümüz
Hak doğru getire ahir günümüz
Din İslam dinidir bizim dinimiz
İmandan, yoldan, amelden haber ver
Aşık Fidani:
Namazda yönümüz ol Kabetullah
İslam yaratmıştır elhamdülillah
İmanım amelim, Amentübillah
Kur’an’ın yolundan haber vereyim
Aşık Garip:
Bir gün olur herkes ölür dirilir
Sırat mizan acep nerde kurulur
Kaz yerine insana sual sorulur
Mahşer günü olan halden haber ver
Aşık Fidani:
Cehennem üstüne sırat kurulur
Mizan mahşer meydanında durulur
Aşık yedi yerde sual sorulur
O günün hayalinden haber vereyim
Aşık Garip:
Garip Mustafa’m eylerim fikir
Hakk’ın nimetine her an bir şükür
Yapraktan giyinmiş şol Ebu Bekir
Ömer’den Osman’dan Al(i)’den haber ver
Aşık Fidani:
Fidani Ali’yi sevdim duyalı
Ebubekir cömert Osman hayalı
Ömer Faruk adalete dayalı
Mülkün temelinden haber vereyim.
AŞIK FEYMANİ - AŞIK SELMANİ
Aşık Feymani:
Bir kasırga koptu yırtıldı yelken
Bir gemi var deryanın ucu yok
Kaptanı limana varayım derken
Ülkesinde şah var amma tacı yok
Aşık Selmani:
Kasırga eceldir, yelken de kefen
Gemi vücut deryasının ucu var
Akıl kaptan, fikir ilim bir iken
Sabır şahtır onun çok muhtacı var
Aşık Feymani:
Bir şehir var tellalları sağırdır
Bir kervan var yükü gayet ağırdır
Bir çoban var koça kuzu doğurtur
Bir yara var sızlar ama acı yok
Aşık Selmanı:
Cehennem şehirde tellal sağırdır
Ölüm kervanının yükü ağırdır
Çoban Allah, Adem’e kız doğurtur
O yarada ne sızı var ne acı var
Aşık Feymani:
Bir dağ vardır yel esince devrilir
Bir gül vardır gün vurunca kavrulur
Bir harman var sürülmeden savrulur
Yığın yığın samanı var çeci yok
Aşık Selmani:
O dağ tahttır yel esince devrilen
O gül Yunus gün vurunca kavrulan
O ömür harmanı her gün savrulan
Yığını kabristan ceset çeci var
Aşık Feymani:
Bir yol vardır hakikatın kapısı
Ol kapının üç anahtar tapısı
Beş binanın on yedidir yapısı
On iki kardeş var tek bir bacı var
Aşık Selmani:
Doğru yoldur hakikatın kapısı
Muhammed’le Ali onun tapısı
Beşler on yedi kemerbest yapısı
On iki imama bir de bacı var
Aşık Feymani:
Bir ağaç kırk olmuş binbir bedenden
Feymani sır sorar aşkı bilenden
Bir kabe yok olmuş gelip gidenden
Tavaf eden çok ama hacı yok
Aşık Selmani:
Selmani sır alır beyan ederken
Birler kırk olmuş binbir bedenden
O Kabe gönüldür gelip gidenden
Tavaf olunursa mutlak hacı var
4.KELİME PARÇALARININ ÖZELLİKLERİ ÜZERİNE KURULAN BİLMECELER:
İzmir’de iki tane
Ankara’da hiç yok (İ Harfi) (K.7)
5.ŞAKA ALAY ÜZERİNE KURULU BİLMECELER:
Vildiriviccik kuyruğu küçük
Gider havaya
Gelir yuvaya (ARI) (K.17)
Kıllı kıllı üstüne
Dallı dallı üstüne (BIYIK - SAKAL) (K.22)
Biri der, of başım
Biri der, of belim (ÇİVİ - DİREK) (K.11)
Kul görür, Allah görmez (RÜYA) (K.7)
Ey hilidi hilidi
Hani dış kapının kilidi
Allah’ını seversen Ayşe Teyze
Akşam ki kim idi (UYKU) (K.11)
6.CEVABI SORU İÇİNDE OLAN BİLMECELER:
Mesel mesel mendiğibi
Kuyruğu var sındığı gibi (BALIK ve KUYRUĞU) (K.1)
Yapılmış duvarda
Doğmamış oğlan oturur
Ekilmiş bostanı
Yolma diye bağırır (YALAN) (K.3)
Karın altı kara yazı
İki serçenin dört gözü
Deveden doğan köşşek
Bunu bilmeyen eşşek (YER-DÖRT GÖZ-KÖPEK)
KAYNAK KİŞİLER
1-(K.1) Semiha İnci, 34, Adana, ev hanımı, ilkokul, Adana
2-(K.2) Fatma Ketre, 59, Adana, ev hanımı, ilkokul, Adana
3-(K.3) Sebiha Yılmaz, 60, Adana, ev hanımı, okuması yok, Adana
4-(K.4) Müşerref Arıcı, 57, Karaisalı Gönenç Köyü, ev hanımı, okuması yok, Adana
5-(K.5) Mualla Keratlı, 60, Ceyhan, ev hanımı, ilkokul, Adana
6-(K.6) Fatma Süzer, 50, Adana, memur, ortaokul, Adana
7-(K.7) Kenan Şahbaz, 40, Adana, öğretmen, yüksekokul, Adana
8-(K.8) Şadiye Kalın, 70, Adana, ev hanımı, okuması yok, Adana
9-(K.9) Nezihe Alpagu, 70, Adana, ev hanımı, okuması yok, Adana
10-(K.10) Münire Şimşek, 45, Adana, evhanımı, ilkokul, Adana
11-(K.11) Metin Akkaş, 46, Adana, çiftçi, ilkokul, Adana
12-(K.12) Keziban Uludağ 40, Adana, öğretmen, yüksekokul, Adana
13-(K.13) Seyfi Kazgı, 40, Adana, çiftçi, ilkokul, Adana
14-(K.14) Perihan Kucak, 45, Ceyhan, İlkokul, Adana
15-(K.15) Kadir Turunç, 35, Ceyhan, ilkokul, Adana
16-(K.16) Ayşe Bozgeyik, 70, Ceyhan, okuması yok, Adana
17-(K.17) Hatice Ercan, 40, Ceyhan, ilkokul, Adana
18-(K.18) Ahmet Kırgil, 35, Ceyhan, ilkokul, Adana
19-(K.19) Ayşe Demir, 35, Ceyhan, ilkokul, Adana
20-(K.20) Fatma Ceylan, 56, Ceyhan, ilkokul, Adana
21-(K.21) Azime Uygun, 57, Ceyhan, ilkokul, Adana
22-(K.22) Deniz Sökücü, 14, Ceyhan, ilkokul, Adana
23-(K.23) Fatma Uluer, 65, Adana ev hanımı, ilkokul, Adana
24-(K.24) Müşerref Arıcı, 50, Karaisalı, ev hanımı, öğrenim yok, Adana
25-(K.25) Mustafa Bali, 32, memur lise, Bahçe, Adana
26-(K.26) Zübeyde Yıldırım, 45, Düziçi, ilkokul, Adana
27-(K.27) Habil Selerk, 41, Ceyhan, ilkokul, Adana
28-(K.28) Ayşenur Özbenli, 12, Ceyhan, ilkokul, Adana
29-(K.29) Halime Özardıç, 70, Ceyhan, okuryazar, Adana
30-(K.30) Meliha Yücel, 58, Ceyhan, ilkokul, Adana
31-(K.31) Dursun İgüs, 12, Ceyhan, ilkokul, Adana
32-(K.327) Zeynep Özenç, 75, Adana, öğrenim yok, Adana