Günümüz Adanalı Âşıkların Dini-Tasavvufi Şiirleri
Prof. Dr. Erman Artun
Çukurova Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi.
Türkler, İslamiyet kültür dairesine girdikten sonra yurt değiştirerek Anadolu'ya geldiler. Bir çok kültür ve dinin etkisi altında kalarak farklı uygarlıklar yaşayan Türklerin buna bağlı olarak Orta Asya'dan günümüze değişen gelişen bir edebiyatları oldu. (1) Kültür kaynakları Orta Asya'dan Anadolu'ya çağlar süren süreçte halk şiirini şekillendirmiştir. Türklerin İslamiyet’i kabulünden sonra dünya görüşü ve yaşama biçiminin değişimi şiire de yansımıştır. l0. yüzyıldan sonra Türk şiiri yeni konular ve anlatım biçimleri kazanarak yeniden şekillenmiştir. (2)
Hicretin ilk yüzyılından itibaren bir zühd ve takva anlayışı içinde ortaya çıkmağa başlayan tasavvuf hareketi miladi 9. yüzyıldan sonra geniş ve renkli bir düşünce sistemi olmuştur. 11. yüzyılda tarikatların kurulmasıyla tasavvuf bütün İslam alemine yayılmıştır. (3) Tasavvuf, İslamiyet’in doğuşundan kısa bir süre sonra ortaya çıkmış, özellikle tarikatlar ve tekkeler aracılığıyla İslam dünyasında etkisini yüzyıllar boyunca sürdürmüş bir düşünce ve inanç sistemidir. İslamiyet’in mistik bir boyutu olan tasavvuf, şeriatın emir ve yasaklarını yumuşatmaya, Allah'a sevgiyle varmaya yönelik bir sistemdir. Edebiyatta kalıcı izler bırakmıştır. Türkler arasında ilk olarak Orta Asya'da Ahmed Yesevi ile görülmeğe başlayan tasavvuf akımı daha sonra Moğol istilasıyla Anadolu'ya gelen dervişlerin etkileriyle burada da etkili olmağa başlamıştır. Anadolu'da Yunus Emre ile doruk noktasına çıkan dini-tasavvufi halk edebiyatı her dönemde ve her zümrede önemli sanatçılar yetiştirmiştir. (4)
Bir inanç ve düşünce sistemi olarak kabul edilen tasavvufun temeli, kâinatta tek bir varlık bulunduğu o tek varlığın dışındaki diğer varlıkların ise onun yeryüzündeki yansıması olduğu görüşüne dayanmaktadır. O tek varlık Allah’tır. Öteki varlıklar yani görünen her şey tek varlık olan Allah'ın türlü görüntüleridir. Bunlar Allah'ın anlaşılıp bilinmesi için vardır. Buna vahdet-i vücut görüşü denir. Tekvin yani var oluş, yaradılış problemi dinin ve felsefenin ilgi alanına giren ana konulardandır. Tasavvufta amaç Allah'a ulaşmaktır. Bu vuslat ancak gönül yoluyla ve sezgiyle olur. (5) Tasavvufta Allah, kâinat ve insan bir bütün içinde düşünülmekte ilişkiler bir bütün içinde aranıp açıklanmaktadır. (6)
12. yüzyıldan itibaren kurulmağa başlayan tarikatlar ortaya koydukları adap ve usullerle, edebi ürünlerle tasavvufa hem örgütlenme getirmiş hem de geniş halk kitlelerine yayılmasını sağlamışlardır. Ahmed Yesevi ile Türkistan'da başlayan bu gelenek Anadolu'da kurulan sayısız tarikatlar, kendi inançlarını taşıyan halk edebiyatı ürünleriyle halk şiirine zenginlik katmışlardır. (7) İslamiyet içerisinde tasavvuf felsefesi başlangıçta kültürel hayatı etkileyen bir içerik kazanmıştır. Tasavvufun konusu nefsi islah etmek, kötü huylardan kurtulmak, Allah varlığıyla var olmaktır. Tasavvufta metot ve öğretim önemli değildir, önemli olan mürşid-i kamilin yolunda yürüyerek tasavvufu öğrenmektir. Tasavvuf bir islam mistisizmidir, zühd (ibadet) ve takva, Allah korkusuyla dinin yasak ettiklerinden kaçınma ile ruhu temizleyip, Hakk’ın ahlakıyla ahlaklanmaya kendi varlığını Hak sevgisinde eriterek onun dışındaki her şeyle ilgiyi kesmeye Allah’ın emir ve yasaklarına tam uyarak sonsuz mutluluğa ulaşmadır. (8)
Her yeni düşünce sistemi gibi tasavvuf da yayılırken sanatın gücünden yararlanmıştır. Dervişler bu düşüncenin öğretilerini şiire ve saza dökerek daha yumuşak daha kolay anlaşılır ve sevilir hale koymuşlardır. 13. yüzyılda bu nedenle Anadolu'da dini tasavvufi halk şiiri meydana gelmeğe başlamıştır. Önceleri öğretme ve eğitme hedeflendiği için dervişlerin dilinde halk şiiri didaktik bir üslupta kullanılmıştır. 16. yüzyıldan sonra Alevi, Bektaşi Mevlevi tarikatların kendi inançlarını taşıyan kelime kadroların eklenmesiyle dini- tasavvufi halk şiiri çok renkli ve çok boyutlu bir söyleyiş tarzına bürünmüştür. Bu tarzın oluşmasında Yunus Emre, Pir Sultan Abdal gibi söz ustalarının da önemli katkıları olmuştur. (9)
Tasavvuf, edebiyatı etkilediği kadar, edebiyatın da gücünden yararlanarak yaygınlığını ve kalıcılığını sağlamıştır. Her tarikatın kendine göre öğretisi, uygulamasının olması, bunu şiirlerinde değişik sembollerle anlatması bu zenginliği sağlamıştır. Aslında felsefi bir düşünceden doğan ve hükema felsefesiyle bütünleşen tasavvuf, düşüncelerinin sınırlarını devrine göre iyiden iyiye genişletmiş bir yandan da tasavvufi terimlerle dili zenginleştirmiştir. (l0) Her türlü düşünce ve heyecan coşkunluğunu kendisine konu olarak seçen edebiyat, tasavvuf heyecan ve inanışı için de bir anlatım aracı olmuştur. Tasavvuf edebiyatı beşeri aşktan ayırt edilmesi gereken ilahi aşkı ifade etme yolunda birçok özel terimler, mecazlar allegoriler kullanmak yolunu seçmiştir. Divan şairleri ve âşıklar tasavvuf kültürünü şiirlerine yansıtmışlardır. Fakat sufi âşıklar onları hiç bir zaman kendilerinden saymamış; kendi sanatçılarına Hak âşığı adını vererek onları din dışı konularda şiirler yazan şairlerden ayırmışlardır. (1l) Tekke şiirinin ilk örnekleri olan Yesevi hikmetleri öğretici niteliğinden dolayı lirizmden uzaktır. Yesevi ve Yunus'un Türk dilini kullanmaları geniş halk kitlelerine ulaşmalarını sağlamıştır. Türk şiirinin Anadolu'da oluşumunda tekke şiirinin rolü büyüktür. Tekke şiirleri, din ve tasavvufla ilgili kavram, duygu, düşünce, ilke ve kuralları halka yaymak amacıyla tasavvuf etkisinde kalan bir tarikata bağlı şairlerce yazılan şiirlerdir. (12) Tekke edebiyatının düşünce kaynağı ve temel ideolojisi, İslam dini ve tasavvuftur. Ayrıca dil, ölçü ve nazım şekilleri gibi dış özellikler açısından çoğu zaman halk edebiyatına dayanmıştır. (13)
1. Adanalı Âşıkların Dini-Tasavvufi Şiirleri
Adana, âşıklık geleneğinin sürdürüldüğü birkaç ilden biridir. Âşıklık geleneği, Adana kültür varlığının önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Adanalı âşıklar, âşık tarzı şiir geleneği türünde yazdığı şiirlerin yanı sıra çok sayıda dini-tasavvufi halk şiiri yazmışlardır. Âşıkların bu tür şiirlerinde sıkça kullandığı dini ifadeler, terkipler, mazmunlar, dini-tasavvufi edebiyatta çok işlemiş, tekrar edilmiş klişeleşmiş söz ve bilgilerdir. Onlar bu bilgileri geçmişte yaşamış âşıklardan ve bir kısmı da katıldıkları tarikat sohbetlerinden edinmişlerdir. Şiirlerinde kullandıkları tasavvuf terminolojisine ait kelime ve kavramları şiirlerinde kullanırlarken anlamı göz ardı etmeden, şiirlerinde ahenk sağlayacak biçimde seçmişlerdir.
Realitenin dışına çıkma arzusu bir çok edebi üründe olduğu gibi âşık edebiyatı geleneğinde de vardır. Tasavvuf, esas olarak bu düşünceye dayanır. Adanalı âşıkların yetiştiği ortam bu duyguların gelişmesine uygun ortamdır. Adanalı âşıklar İslam dininin kurallarını yakın çevrelerinden öğrenmiş dini-tasavvufi şiirleri de bu ortamda söylemişlerdir. Âşıkların şiirlerinde kâinat, dünya, ölüm, ahiret vd. konularda onların dini felsefi, görüş ve düşüncelerinin yansımasını görürüz.
Adanalı âşıkların şiirlerinin bir çoğunda yeni bir ses, felsefe boyutunda tasavvufi bir derinlik bulamayız. Âşıklar, insanlara öğüt verirken iyiyi doğruyu güzeli gösterirken dünyanın geçiciliğini anlatırken, gerçek edebi mutluluğun yolunu dizelerinde dile getirirler. Âşıklar dini-tasavvufi şiirlerinde Allah'ın birliğini, peygamberleri anlatırlar, din ulularını sıralarlar. Onların bu tür şiirlerinde tasavvufi bilgiler bir sistem içinde verilmez. Yalnızca geleneğin aktardığı bilgiler kalıp olarak alınıp tekrarlanır. Dünyayı İslâmi inanca göre kavrayan âşıklar, şiirlerini mistik ve metafizik bir temele dayarlar. Adanalı âşıkların incelemeye aldığımız şiirlerine baktığımızda belli başlı İslami motiflerin işlendiğini görürüz:
1) Kutsal değerlere içten bağlılık
2) İnsanları iyiye doğruya, güzele ulaştırma çabası
3) Dünyanın geçici bir misafirhane olduğu düşüncesi
4) Allah'ın nimetlerine şükür etme
Adanalı âşıklar İslami ahlakın temeli olan "Allah’ın emirlerine saygı, Allah’ın kullarına sevgi" düsturunu pek çok şiirlerinde işlerler. Yaratılmışların dünya hayatlarını takip edecekleri bir hayat programı olarak nitelenen alınyazısı, kader inancı işlenir. Âşıklarca ölüm, ahiret öncesi hayatın son vadesi olarak tevekkülle karşılanır. Âşıkların dini tasavvufi şiirlerinin özünde bağlı bulundukları kültür değerlerine ait örnek değerler ve ahlak anlayışı yatar.
Bu çalışmada, özel arşivimizde bulunan 78 Adanalı âşığa ait dosyalar taranmış içlerinden dini- tasavvufi şiir türünün en karakteristik özelliklerini taşıyan 13 âşığın 30 şiiri seçilerek incelememize konu edilmiştir. Âşıkları ve incelemeye aldığımız şiirleri ayaklarına göre şöylece sıralayabiliriz.
1) Âşık Öksüz Mehmet (14)
DT-1) Yine zarar etmen , işin kâr senin
DT-2) Hangi tarlalara ekersin kader
2) Âşık Kaçıran (15)
DT-3 Hacı Bektaş Veli'sin sen
3) Âşık Ferrahi (16)
DT-4 Güldüm Mevlana Mevlana
4) Âşık Halil (17)
DT-5 Nıfsım vara, nıfsım yoka bağlıdır
DT-6 Dezip boğazıma sokmağa geldim
5) Âşık Hacı (18)
DT-7 Baharda açılan gül değil midir?
DT-8 İki cihan ser sevine Kur'an idi bu gece
DT-9 Ay Güneş kararıp sönecek bir gün
DT-22 Eğilip bir yudum içmeğe dimi devranı
DT-23 Bir kaç çalı iki taştır yapısı
6) Âşık Akçay (19)
DT-l0 Çünkü o kalemin boyası başka
7) Âşık Dertli Polat (20)
Ot oldum taşında bittim
DT-ll Yoldu beni yosun diye
DT-12 Muhabbeti tatlı dile saymışlar
DT-13 Mürşid kapısını çaldım da geldim
DT-14 Güzel gördüm, has bahçede bülbüldür
8) Âşık Feymani (21)
DT- 15 Bugün seni çağırırım
DT- 16 Bu adem şeklini alana kadar
DT- 17 Yare teslim olmadıkça
DT- 18 Kim durdu, kimi durmadı geçti
DT- 29 Gökteki bulutu yel uyandırır
9) Âşık Fidani (22)
DT-19 Hu çekerim sana doğru
DT-20 Zaten onu çoktan soydum da geldim
DT-21 Sır olana gidiyoruz
10) Âşık Ali (23)
DT 24 Gezer Mevla’sını bilmeyenler var
11) Âşık Hoca (24)
DT- 25 Kefenle dergaha giren Yunus'tur
DT- 26 Yandır efendim yandır
DT- 28 Sığındım ismine ey ulu Yezdan
12) Âşık Kara Mehmet (25)
DT-27 Dam dolusu kitap bilmiş ne fayda
13) Âşık Eyyubi (26)
DT-30 Bülbül figanında Mevla der durur
2. Din Kültüyle İlgili Kavramlar
2.1 İtikad
İnanmak, dinin esaslarını kalben tasdik etmek demektir. İtikadın esasları Allah'a, kitaplara peygamberlere, ahirete, kaza ve kadere, meleklere, hayrın ve şerrin Allah'tan geldiğine inanmaktır. Âşıklar dini-tasavvufi şiirlerinde itikadla ilgili bir çok kavramı sıralarlar birkaç örnek verelim. Allah inancı seslenilen kitlenin anlayacağı dille verilir. Allah adı sıfatlarıyla birlikte geçer.
Hüdâ (DT-2, 11, 30), bekâ (DT-2), Hak (DT-4, l0, 11, 13, 18) bâki (DT-5 DT-17), sırrı-ı İlâhi (DT-6), Yaradan (DT-7), Rab (DT8-22), Allah ( DT-8-21, 30) ilahi (DT-l0) Mevlâ (DT-13) Settâr ( DT-15), rahmet (DT-29,28) canan (DT-20), yüce sultan (DT-20),rahmeta Rahman (DT-25), (DT-25) Sübhan (DT-25) Cabbar (DT-25, 26), yar (DT-23-25), kerim (DT-28) Ulu Yezdan (DT-28)
2.2 Melekler
melek (DT-8, 23), Münkir Nekir (DT-9)
2.3 Peygamberler
resul (DT-8), enbiya (DT-12),peygamber (DT-21)
2.4 Ahiret
nâr-ı cehennem (DT-8) , iki cihan (DT-8), cennet (DT-8)
2.5 Kader
kader (DT-2, l0)
2.6 İbadet
1- Kelime-i Şehadet: ( DT-2) salavat (DT-24)
2- Namaz: secde (DT-8, 19, 30)
2.7 Ayet ve Hadisler
Kuran (DT-7, 8, 27) resul (DT-7) , ayet (DT-l0), kutsal kitap (DT-l0)
3. Tasavvuf Kültürüyle İlgili Kavramlar
3.1 Dünya
Tasavvufa göre Allah’ın tecellisi belirtisidir. Âşıklar bu kavramı gelip geçici bir gezinti yeri bir misafirhane, hayâli mekan olarak alırlar. Âşıklar dünyada kendilerini gurbette görürler, asıl vatan ahirettir. Âşıkların gözünde dünyanın değeri yoktur. Dünya malına düşkünlük hoş görülmez. Fena ( DT-5), diğer (DT-6), hayat sahnesi (DT-6) devr-i hayat (DT-8), dünya (DT-6, 7, 18, 23, 27, 20), imtihan (DT-7), gurbet, sıla (DT-12-26), madde alemi (DT-16), yalan dünya (DT-24), cihan (DT-26) alem (DT-26)
3.2 Tekvin
Tasavvufta kainat ile görünen bütün varlıklar, ayrı varlıklar olmayıp Allah’ın görüntüleridir. Levh-ı kalem (DT-6), kainat (DT-7, 8), kün (DT-l0), tecelli (DT-12)
3.3 Vahdet
Âşıklara göre vahdet, Allah'tan başka gerçek bir varlık tanımamak, bütün her şeyi onun sıfatlarının görüntüsü bilmek, görünen şeyleri kendi varlıklarıyla değil, Allah varlığıyla var tanımaktır. vahdet (DT-6)
3.4 Devir
Tasavvufi kainatın ve insanın Allah’tan çıkıp tekrar Allah’a dönmesi devir nazariyesiyle anlatılır. marifet (DT-3), devran (DT-22)
3.5 Bilgi (İlm-i ledün)
Sufilere göre bilgi araçtır, amaç değildir. Tasavvufta Allah’ın sırlarını ve işlerin iç yüzlerini bilme ilimdir. hikmet ağacı (DT-4), ilim (DT-7, 11), hikmet (DT-16) hak-ı hikmet (DT-17)
3.6 Tarikat Adabı
Uyulması gerekli kurallar bütünüdür. el almak (DT-3), erkan edep (DT-3) çile (DT-4, 6, 20) ney (DT-4), zikir ( DT 8), dergah (DT-II) nefis (DT-16, 25, 27) nefis (DT-16, 25, 27), mürşid, irşat-mürit, kamil (DT-29) hu çekmek (DT-29, 30) post (DT-29) mürşit (DT-25) dergah (DT-25)
4. Tasavvuf ve Din Kültürüyle İlgili Kişiler
Hacı Bektaş Veli (DT-3), Mevlana (DT-4-l0), Mansur (DT-13), Yusuf (DT-10), Eyüp (DT-12), Yunus (DT-12), Musa (DT-13-15), Adem (DT-13), İsa (DT-13), Ali (DT-13), Ömer (DT-3)
5. Anlatım Şekilleri
Adanalı âşıklar, anlatmak istediklerini halkın anlayabileceği dille anlatırlar.
5.1 Nasihat ve Hitap Yoluyla Anlatım
Âşıklar, dini konularda öğüt verme uyarma gerektiğinde bu anlatım yolunu seçerler. (DT-15, 23)
Medet medet şahlar şahı
Bu gün seni çağırırım
Yoktan halk ettin ervaha
Bu gün seni çağırırım ( DT-15)
Âşık Feymani
5.2 Doğrudan Anlatım
Âşıklar dini-tasavvufi şiirlerinde öğretici özellik gösterdiği için bu anlatım yoluna çok başvururlar ( DT-1-2-3-14-16-18-19-21-23-24-26-27)
Hikmet ağacında ben bir çiçeğim
Yarım dala, yarım köke bağlıdır
Biraz yalan ile biraz gerçeğim
Nıfsım vara, nıfsım yoka bağlıdır (DT-5)
Âşık Halil
5.3 Tahkiyeli Anlatım
Âşıklar dünyanın yaradılışı ve peygambere ait kıssaların anlatışında bu anlatım yolunu kullanırlar.
Arzu faresine benliğim kendi
Nefsimin uğruna az mı can yedi
Bedene ben dedi, cana sen dedi
Feymani aslını bilene kadar (DT-16)
Âşık Feymani
5.4 Soru-Cevap Yoluyla Anlatım
Âşıklar tasavvufi bilgileri kavratmak için soru cevap yoluyla anlatımı seçerler. (DT-7)
Ol emriyle yaratılmış kâinat
Karıncada ayak, kuşlarda kanat
İbret gözüyle bak ne güzel sanat
Buna sebep olan kul değil midir ? (DT-7)
Âşık Hacı
5.5 Dolaylı Anlatım
Âşıklar tasavvufi remizlerle anlamı gizleyip sanat yapmak istediklerinde bu anlatım yoluna seçerler. (DT-6)
Ömrümün güneşi etmeden gurup
Bir kaç gün misafir olurum durup
Şurada geçici bir çadır kurup
Bir iki gün ateş yakmağa geldim (DT-6)
Âşık Halil
6. Anlatım Kalıpları
6.1 Tekrir (yineleme)
Âşıklar duygulanmalarını hemen dile getirirler. Doğaçlama söyleyişte kelime seçmek için zaman dardır. Bu durumlarda âşıklar tekrarlardan hazır gereçlerden yardım alırlar.
· Kutsal kitap ayet ayet okunur ( DT-l0) Âşık Osman Akçay
· İpin kelep kelep eğirir kirmen (DT-1) Âşık Öksüz
· Medet medet şahlar şahı ( DT-15) Âşık Feymâni
Herkes ektiğin biçecek
Sırası gelen göçecek
Arı gibi çiçek çiçek
Bu meydanın balısın sen ( DT-3)
Âşık Kaçıran
· Taşlarımı tek tek sökersin kader (DT-2) Âşık Öksüz
· Bana kapı kapı rızık toplatıp
Hangi tarlalara ekersin kader (DT-2) Âşık Öksüz
· Çeşit çeşit çile çekmeğe geldim ( DT-6) Âşık Halil
6.2 Deyimler
Âşıklar sözlü gelenekteki en önemli söz kalıplarından olan deyimleri anlatım kalıbı olarak kullanırlar. Deyimler şiire anlatım zenginliği kazandırır.
· El alacak dalısın sen ( DT-3) Âşık Halil
· Çeşit çeşit çile çekmeğe geldim ( DT-6) Âşık Halil
· Ok yaydan çıkmasın ey Garip Hacı (DT-7) Âşık Hacı
· Kulak ver mümin kardeşim ( DT-8) Âşık Hacı
· Dertli Polat derde düştüm ( DT-ll) Âşık Dertli Polat
· Elini uzat düşküne ( DT-15) Âşık Feymani
· Aşkınla yanar eririm ( DT-19) Âşık Fidani
· Her an kendinden geçerek (DT-19) Âşık Fidani
· Hak için nefsine gem vuran âşık (DT-25) Âşık Hoca
7. Dini-Tasavvufi Şiirlerden Örnekler
Padişah verse de dinlemem ferman
Yel essin esmesin savurun harman
İpin kelep kelep eğinir kirmen
Tezgahından kilim almak zor senin ( DT-1)
Âşık Öksüz
Âşık Allah’a varma yolunun zorluklarından söz ediyor.
Öksüz Mehmet sığınırsın Hüda'ya
Elim açık müdavimim duaya
Ten toprağa, ruh gidince bekâya
Taşlarımı tek etek sökersin kader (DT-2)
Âşık Öksüz
Âşık Öksüz, kaderinden yakınır.
Bu gün bize mihman geldi
Muhammet'sin Ali'sin sen
Dilinden hoş kelamın var
Hacı Bektaş Veli'sin sen (DT-2)
Âşık gelen konuğu Hz. Muhammet'e, Hz. Ali'ye ve Hacı Bektaş Veli'ye benzetir.
Der Ferrahi deliyim vay
Mansur haller elinde vay
Kamıştan yapılmış bir nay
Çaldım Mevlana Mevlana (DT-4)
Âşık Ferrahi
Âşık Ferrahi Hallac-ı Mansur'un duygularını taşıdığını söyleyerek ilahi aşkla adeta deli olduğunu söyler.
Âşık Halil derler birdir mevcudum
Beni böyle karma yapmış mucidim
Fani baki iki parça vücudum
Dışım hâke, içim Hakk'a bağlıdır (DT-5)
Âşık Halil
Âşık Halil, bedenin fani, ruhun baki olduğunu söyler.
Yazılanı görüp Levh-i kalemde
Gâhi şâd olurum, gâhi elemde
Şekilden şekile girip alemde
Çeşit çeşit çile çekmeğe geldim (DT-6)
Âşık Halil
Âşık Hâlil, Adem donuna giren insanın misafirhane olarak niteledikleri dünyaya çile çekmeğe geldiğini söyler.
Ok yaydan çıkmasın ey Garip Hacı
Derindir yarası yoktur ilacı
Baldan tatlı amma zehirden acı
Dudak arasında dil değil midir ? (DT-7)
Âşık Hacı
Âşık, insanların diline sahip olmalarını ister.
Ağaçlar secdeye vardı taşlar zikir eyledi
Sular düşünceye daldı, toprak fikir eyledi
Kâinat kıyama durdu Hakk'a şükür eyledi
On sekiz bin âlem dahi nura kandı bu gece (DT-8)
Âşık Hacı
Âşık Hacı, Kadir gecesinde canlı cansız bütün varlıkların Allah’a secde ettiğini söyler.
Ervah-ı ezelde ikbal yazanlar
Arı'nın sırrını bala saymışlar
Tecelli alemde dirilen canlar
Muhabbeti tatlı dile saymışlar ( DT-12)
Âşık Dertli Polat
Âşıklar, Bezm-i elest’ten dünyaya gelen insan bedenine giren ruhları tatlı dilli olarak nitelemişlerdir.
Gönül usandı çağından
Talan gitmiyor bağından
Musa gibi Tur dağından
Bugün seni çağırırım (DT-15)
Âşık Feymâni
Allah’a varma yolunda yürüyen Âşık Feymani Musa'nın Tur dağından Allah’ı çağırdığı gibi çağırdığını söylüyor.
Şu buluta bahar olup tıkılmış
Yağmur, dolu, kar olarak dökülmüş
Dereler de çok sigaya çekilmiş
Damlalar deryayı bulanan kadar (DT-16)
Âşık Feymâni
Seyr-i sülukun başlangıcını damla ,sonunu deniz olarak niteleyen Feymani bu yolun uzun bir yol olduğunu söyler.
Sular gibi akamazsın
Benlik bendin yıkamazsın
İkilikten çıkamazsın
Bire teslim olmadıkça (DT-17)
Âşık Feymani
Âşık, benliği yenmeden, ikilikten çıkıp Allah yolunda yürünemeyeceğini söylüyor.
Dünya seyran yeri,ömür seyrancı
Kimi gördü, kimi görmeden geçti
Gizli köprü kurmuş ulu Mimarcı
Kimi durdu, kimi durmadan geçti (DT-18)
Âşık Feymâni
Âşık, dünyayı ve insan ömrünü geçici olarak niteler.
Aşk ateşi seni yakar dediler
Razıyım bu işe duydum da geldim
Varlık libasın çıkar dediler
Zaten onu çoktan soydum da geldim (TD-20 )
Âşık Fidani
Âşık Fidâni ilâhi aşk ateşinin yıkıcı olduğunu mana alemi için maddeden arınmak gerektiğini bilerek Allah yoluna girdiğini söylüyor.
Ahiret hayatını mamur kılmayan
Dünyada eğlenmiş gülmüş ne fayda
Şol yüce Kuran'dan bir şey bilmeyen
Dam dolusu kitap bilmiş ne fayda (DT-27)
Âşık Kara Mehmet
Âşık, diğer bilgilerin yanı sıra dini bilgilerin de öğrenilmesi gerektiğini söyler.
Her varlığın gaflet zamanı vardır
Dereyi uykudan sel uyandırır
Rahmet de, tufan da ondan halk olur
Gökteki bulutu yel uyandırır. (DT- 29)
Âşık Feymani
8. Sonuç
Adanalı âşıkların dini-tasavvufi konulu şiirlerinde kullandığı kelime terkip ve mazmunlar klişeleşmiş söz ve bilgilerdir. Onlar bu bilgileri geçmişte yaşamış âşıklardan ve katıldıkları sohbetlerden almışlardır. Âşıklar Allah’ın birliğini anlatmak ve insanı iyiye doğruya, güzele götürme yolu olarak niteledikleri Hak yolu için şiirler yazmışlardır. Onlar yürekten bir sevgiyle Allah sevgisini şiirlerinde dile getirirler. Tasavvufi bilgiler bir sistem içinde verilir. Gelenekten öğrenilen bilgiler kalıp olarak alınıp tekrar edilir. Dünyayı İslamî inanca göre kavrayan âşıklar şiirlerini mistik ve metafizik bir temele dayarlar. Şiirlerinin konuları kutsal değerlere içten bağlılık, dünyanın geçici olduğu düşüncesi, Allah’a şükretme, İslami motifler olarak sıralanabilir.
Âşıklar dünya ve evrenin sırlarını, yaradılışın kaynağını araştırırlar. Varlığın özü ve ötesine ait düşünceleri dile getirirler. Âşıklar, mutlak güzelliğe yönelerek Allah'a ulaşma çabasını işlerler. Bunlar madde alemindeki güzellikten mutlak varlığa yol bulma, mecazdan hakikate geçme çabasıdır. Adanalı âşıkların dini-tasavvufi şiirlerinde dünya, Allah’ın tecellisinin belirtisidir, gelip geçici gezinti yeri, hayali bir mekândır. Dünyaya gelmekteki amaç, kişinin aslını tanımasıdır. Âşıklara göre tasavvuf yoluyla irşadın yolu mürşid-i kamille sohbetten geçer. Onlar tasavvuf konusundaki düşüncelerini dünyevi yani eşya ve tabiatla ilgili motif ve fenomenleri birer teşbih ve mecaz ögesi olarak ele alırlar.
Adanalı âşıklar, şiirlerinde İslami ahlakın kurallarına uyulmasını öğütlerler. Dünyanın geçiciliğini anlatırlarken , gerçek ebedi mutluluğun yollarını dile getirirler. Bu tür şiirlerde didaktik çaba öne çıktığı için lirizm, ve şairanelik azdır. Kafiye bir ses estetiği olarak değerlendirilir. Onlar kulağa gelen her türlü benzer ve müziksel sesle kafiye yaparlar. Âşıkların idealize ettikleri insan-ı kâmil tipidir. Onlara göre ahlak, insanî olmayan davranışları terk edip ilahi yaradılışa yönelmektir. Hayatı toplumla iç içe yaşadıkları için idealize edilen tipi anlatırken hayattan,tabiattan, çevresinden bazı ögeleri mecaz olarak alırlar.
Türkiye dini-tasavvufi şiir geleneği monografik düzeyde tahlil ve üslup araştırmaları tamamlanmadığı için bu çalışmamızla ileride yapılacak Türkiye'de dini-tasavvufi şiir söyleme geleneği çalışmasına katkıda bulunmayı amaçladık.
Notlar
(1) Umay Günay: Türkiye'de Âşık Tarzı Şiir Geleneği ve Rüya Motifi. Ankara 1992: 3.
(2) Erman Artun: Günümüzde Adana Âşıklık Geleneği (1966-l996) ve Âşık Feymani. Adana 1996: 13.
(3) Ahmet Yaşar Ocak: Türk Halk İnançlarında ve Edebiyatında Evliya Menkıbeleri. Ankara 1984: 1.
(4) Erman Artun: Günümüzde Adana Âşıklık .... s.219
(5) Abdülbaki Gölpınarlı: l00 Soruda Tasavvuf. Gerçek Yayınevi, İstanbul 1995: 78.
(6) Mine Mengi: Eski Türk Edebiyatı Tarihi. Ankara l994: 34.
(7) Erman Artun: Günümüzde Adana Âşıklık... s.220
(8) Artun: A.g.e...s. 220
(9) İlhan Başgöz: İzahlı Türk Halk Edebiyatı Antolojisi. İstanbul l968: 9-10.
(10) Abdülbaki Gölpınarlı: l00 Soruda Tasavvuf, s.172
(11) Nihat Sami Banarlı: Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, C. l, M.E.B.Yay, İstanbul l978: 126.
(12) Cem Dilçin: Türk Şiir Bilgisi. Ankara 1992: 343.
(13) Abdurrahman Güzel: Tekke Şiiri, Türk Dili Türk Halk Edebiyatı Özel Sayısı, TDK, Ankara l989: 251, 250.
(14) Osman Turgut: Adana'da Âşıklık Geleneği ve Yaşayan Adanalı Âşıklar. Ç.Ü Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Adana l995.
(15) Turgut: Agt, s.203
(16) Turgut: Agt. s.209
(17) Turgut: Agt s.233
(18) Erman Artun Özel Arşivi ( E.A.Ö.Arş) Hacı No.36
(19) E.A.Ö. Arş. Osman Akçay No.62
(20) E.A.Ö. Arş. Dertli Polat No.65
(21) Erman Artun: Günümüzde Adana ..,s.253
(22) E.A.Ö. Arş. Osman Özfidan No. 24
(23) E.A.Ö. Arş .Âşık Ali No. 23
(24) E.A.Ö. Arş. Âşık Hoca No. 29
(25) E.A.Ö. Arş. Âşık Kara Mehmet No. 20
(26) E.A.Ö. Arş. Âşık Eyyubi No. 51