ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ

 

Anasayfa | Makale Bilgi Sistemi | Konu Dizini Yazarlar DiziniKaynaklar Dizini | Makale-Yazar Listesi |  Makale Sayısı-Tarih Listesi | Güncel Türkoloji Kaynakçası

MAKALELER

Atatürk Araştırmaları || Çukurova Araştırmaları || Halkbilim || Dilbilim || Halk Edebiyatı || Yeni Türk Dili || Eski Türk Dili
Yeni Türk Edebiyatı || Eski Türk Edebiyatı || Dil Sorunları || Genel || Tiyatro || Çağdaş Türk Lehçeleri

 

Günümüz Adana Âşıklık Geleneğinde Ölüm, Mezar Teması

Prof. Dr. Erman Artun
Çukurova Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi.

 

İnanç, insana özgü bir fenomendir. İlk insandan bu yana ölüm ve ölüm sonrasıyla ilgili bir takım ibadetler ve ritler oluşmuştur. Ölümle ilgili inanışların kökeni arkaik ve geleneksel topluluklara mitosların ritüel davranışlarıyla insana ve insan topluluklarının hayatlarının yöneten kurallar ve kurumlar ilişkisine dayanır.

Mezarlık kültüründe, mezarlık ziyaretleriyle Türklerin eski ve köklü inançlarından biri olan atalar kültü arasında bir bağ vardır. Atalar kültü ataların takdisine dayanır. Atanın öldükten sonra ruhunun bir takım üstün güçlerle donanacağı ve bu sayede yardım edeceği inancı vardır. Ataların eşyaları ve mezarları kutsal kabul edilip ruhlarına kurban sunulurdu.[1] [2] [3] [4] İslamiyet’in kabulünden sonra atalar kültü Türkler arasında veli kültünün oluşmasında etkili rol oynamıştır. İslamiyet’te ölüden medet umma yoktur. Veli kültü ve türbesinin etrafında oluşan bir takım inanma ve pratikler pagan kültürüyle ilgisinden dolayı yasaklanmasına rağmen günümüze kadar varlığını sürdürerek bir mezarlık kültürü oluşturmuştur.[5] [6] [7]

Âşık edebiyatı, ölüm ve mezar temalı şiirler yönünden çok zengindir. Ölüm ve mezar çevresinde bir çok inanma, âdet, töre, tören, ayin, kalıp davranışlar kümelenir. Bunlar insanları kuşatan değerlerdir. Âşık içinde yaşadığı toplumun değerleriyle, insan gerçeğini bireysel ve toplumsal boyutuyla dile getirmek, seslendiği kitlenin kimliğiyle uyuşmak zorundadır. Bir kültürde oluşan eserler, yazıldığı çağın ve içinde bulundukları toplumun kültür anlayışı beğenisine göre şekillenir.

Âşıklar, şiirleriyle toplumun sosyo-ekonomik dinamiklerini ortaya çıkarmakta, milletin kültür birliğini sağlamaya katkıda bulunmaktadır. Âşıkların şiirlerine Türk toplumunun sağ duyusu, günlük hayatı, dini, geleneği, dünya görüşü ve beğenisi yansır. Kültür toplumu oluşturan bireyler gruplar arasındaki kurumlaşmış ilişkiler bütünüdür. Her türlü toplumsal olgu kültür potasında eriyerek içerik ve bütünlük kazanır.

Tarihsel süreçte, her kültürde olduğu gibi Türk kültürünü belirleyen değer norm, sosyal kontrol ögeleri ve formlar değişikliğe uğramıştır. Bir çok kültik ve ritüel özlü işlemin ve pratiğin uygulanmasını gerektiren ölü kültü çeşitli bölgelerde yerel özellikler göstermekle birlikte ana çizgisi bakımından aynıdır. Her yörenin kendi inanç, görenek, estetik ve sosyo-ekonomik anlayış ve değerlerine göre değişebilen ama hepsinin özünde insan olan bir takım inanma ve pratikler vardır. Toplumca inanılan bu doğrultudaki her tür inanma ve pratik bu etkinliklerin içindedir. İnsanlar geçmişle gelecek arasında bir bağlantı kurmaya çalışmışlardır.

Ölüm, defin ve mezar bir hayat gerçeğidir. Her kültürde bu kavramların etrafında gelenekler oluşmuştur. Ölüm kaçınılmaz bir gerçek olarak insanları meşgul etmiştir. Ölüm ve mezarla ilgili duygular zamanla âşıklar aracılığıyla şiirlerde dile gelmeğe başlamıştır. Âşıkların ölümle ilgili şiirlerinin bir bölümü bireysellik çizgisini aşarak duygu ve düşünce yoluyla topluma mal olarak anonimleşir. Ölüm ve mezar temalı şiirlerin odak noktasını insan oluşturmaktadır.

Âşıkların ölüm, mezar temalı şiirlerinde Türk milletinin en ilkel inanma sisteminden İslamiyet’e geçinceye kadar kültür basamaklarına paralel olarak ölüm karşısındaki duygulanmaları ortaya çıkacaktır. Bu şiirlerde evrensel insan psikolojisi, ölüm ve mezarla ilgili kelime dağarcığı bir ölçüde ortaya konulacaktır. Bunlar bir yönüyle kültür atlasımızın bugünlere ulaşan geçmişten izlerini taşırken, bir yönüyle de yaşanan dönemin insanından izler taşır. Bu şiirlerde inançları, insan ilişkilerinin biçimlenişini ve insan yaşamının çeşitli yönlerine ilişkin ipuçlarını buluruz.

Adanalı Âşıklarda Ölüm ve Mezar

Adana, âşıklık geleneğinin canlı bir biçimde sürdürüldüğü birkaç ilden biridir. Âşıklarla yaşadıkları yöre arasında bir bağ vardır. Âşıklık geleneğinin oluşmasında ve gelenek içinde yetişen âşıkların şekillenmelerinde geçmişten günümüze kalan tarihi ve kültürel mirasın önemli bir yeri vardır. Çağının düşünce hayatı, inanç sistemi yanında yaşama biçimi, âşığın dünyası kavrayışını algılayışını, tavrını etkiler ve belirler. Çağının kültür değerleri içinde yoğrulan ve yeterli birikime kavuşan âşık devrinin estetik anlayışına uygun şiirler yazar.

Bu çalışmada, özel arşivimizde bulunan günümüz 78 Adanalı âşığa ait dosyalar taranmış, içlerinden karakteristik özelliği olan ölüm, mezar temalı şiirlerden yola çıkılarak Adana âşıklık geleneğinde ölüm ve mezar temaları ortaya konulmaya çalışılmıştır.

Adana âşıklık geleneğinde ölüm teması geleneğin düşünce ve sanat anlayışı doğrultusunda konu edilmiştir. Âşıklar ölümü yaşamın kaçınılmaz sonu olarak değerlendirmişlerdir. Adana âşıklık geleneğinde âşık sevgiliye kavuşmak için ölümü göze alır, sevgili zalimliğiyle âşıkları öldürür, rakip ise âşığın sevgiliye kavuşmasını engellediği için daima ölüme layık görülür. Geleneğin çizdiği bu çerçeve dışında ölüm mezar temaları âşıklık geleneğinin ortak benzetmeleri ve kelime kadrosuyla işlenir. Bu temalar bir nasihatçi edasıyla din ve tasavvuf kültürüyle ilgili inançları yansıtır.

Adanalı âşıklar ölüm ve mezardan etkilenip bunları şiirlerine konu etmişlerdir. Âşıkların şiirleri Adana halkının ölüm ve mezarı algılayışına ve yorumlayışına ışık tutacak, çözüm getirecek ipuçlarını taşımaktadır.

Adanalı âşıkların ölüm-mezar temalı şiirlerindeki düşüncelerini üç başlıkta inceleyebiliriz.

1. Ecel-Ölüm-Dünya İlişkisi

1.1 Ecel

·        Ecel kapıyı aniden çalar (Âşık İmami[8], Âşık Cabbar[9]).

·        Ecelle güreşirseniz, tuş olursunuz (Ozan Mercan[10]).

·        Vakit erişip ecel geldiğinde tatlı canı alır (Âşık Coşar[11])

·        Ecel gelir, yıkar, nefesleri tıkar gider (Âşık Coşar).

Birkaç örnek verelim:

Kimse baki kalmamıştır fanide

Ecel kapın çalar bir gün anide

Basıp çiğnediğin toprak seni de

İsmiyle müsemma yer insanoğlu

Âşık İmami

Ömrün başlangıcı meçhul karanlık

Tahtın tacın olur belki sultanlık

Bin yıl yaşasan da olur bir anlık

Ecel kapın çalar zül böyle başlar

Âşık Cabbar

Bu nasıl naz idi bu nasıl eda

Mercan’ım aslımdan geldi bir nida

Gidiyoruz aziz dostlar elveda

Ecelle güreştim tuş etti beni

Ozan Mercan

Ecel gelip yıkar gider

Nefesleri tıkar gider

Bu can bir gün çıkar gider

Ceset kalır sallarında

Âşık İsmail Coşar

1.2 Ölüm-Dünya

·        Bu dünya fanidir gelen göçer (Âşık Kocaman[12], Âşık Feymani[13]).

·        Dünya bir duraktır (Âşık Coşar).

·        Her canlı ölümü tadacaktır (Âşık Ahu Mahşer[14], Âşık Fidani[15]).

·        Sırası gelen gidecektir (Âşık Derdi Derya[16], Âşık Hüseyin Kaçıran[17]).

·        Ölüm ne şah, ne sultan dinler (Âşık Durdu Kozalak[18]).

·        Ölüm ahiret kapısı, öz vatanın tapusu, Hakkın mamur yapısıdır (Âşık İsmail Coşar).

·        Dünya eski bir yoldur, bu yolun temeli gelenin gitmesi üzerine atılmıştır (âşık Selman Albay[19]).

·        Dünya malı dünyada kalır, sahip olunan tek şey bir kabirlik yerdir. (Âşık Coşar).

·        Ölüm gençlikte ve sılada gelmemelidir (Âşık Feymani).

·        Dünyada ne zaman yaşadığının, ne zaman öldüğünün, ne için gelip nerede yaşadığının önemi yoktur (Âşık Kocaman).

·        Dünya ikiyüzlüdür, aldanmamak lazımdır (Âşık Karalı[20]).

·        Dünyanın ziyneti kalıcı değildir (Âşık Feymani).

Birkaç örnek verelim:

Kimi ekti, kimi biçti

Kimi kattı, kimi seçti

Nice beyler kondu geçti

Dünya sana dünya sana

Âşık Feymani

Baki değil şu dünyanın ziyneti

Ölüm kıyametin bir alameti

Yolcuya yıldızın, ayın kıymeti

Karanlıkta bakmayınca bell’olmaz

         Âşık Feymani

Allah bir, Resul hak ben ise kulum

Her nereye gitsem onadır yolum

Canlılara bir gün gelecek ölüm

Nefs-i emmareye kıydım da geldim

Âşık Fidani

Ömrüm ağacımdan her gün bir yaprak

Hesap ettim düşe düşe az kaldı

Ölüm beni bir gün olur tutacak

Peşim sıra koşa koşa az kaldı.

         Âşık Kara Mehmet[21]

Veren şimdi geri istiyor canı

Hesap etmeliydim işe bu anı

Dolu zannettiğim bu koca fani

Anladım ki tamamıyla boş kılmış

ÂşıkTanrıkulu[22]

Evvelin sorarsan cevap müşkildir

Kimse bilmez bu dünyanın yaşını

Her gelen gidiyor kadim bir yoldur

Temel atan böyle atmış taşını

         Âşık Selman Albay

2. Mezar

·        Dünya kalıcı değildir, esas yer mezardır (Âşık Coşar).

·        İnsan öldüğünde toprak atılır, adı mezarında kalır (Âşık Derdi Derya).

·        Mezarın deliği yoktur içi görülmez (Âşık Kara Mehmet).

·        İbadet edersen, sual sorucular geldiğinde mezarın aydınlık olur (Âşık Derdi Derya).

·        Bir gün herkes ölecektir. Mezar taşını kimse beklemez (Âşık Selman Albay).

Birkaç örnek verelim:

Yarla kurdum pazarımı

Kayıp ettim hezarımı

Der Ferrahi mezarımı

Kazam dedim kazamadım

Âşık Ferrahi[23]

Mevla senden razı olsun

Sen bahçede gonca gülsün

Kabrin içi nurlu dolsun

Ömür bir gün uçar gider

         Âşık Ferrahi

Coşar asla demez yalan

Hani var mı baki kalan

Verdiğini geri alan

Kara toprak yerin vardır

Âşık Coşar

Delik koymazlar ki bakmasın diye

Çok derin kazarlar çıkmasın diye

Örterler üstünü bakmasın diye

Bir gün bir yığılı mezar olursun

         Âşık Kara Mehmet

Aziz dostum tut orucu

Sevabını Hak verici

Gelirler sual sorucu

Kabristan aydınlık olur

Âşık Bilal Ceylan[24]

3. Ölüm-Mezara Bağlı Din Kültürü ve Tasavvuf Kültürüyle İlgili Kavramlar

3.1 Ahiret

·        Bu dünya malı için ahireti yıkmamalı (Âşık Fakir Kul[25]).

·        Dünyada ahiret için çalışmalı, eli boş dönmemeli (Âşık Ali Koca)[26].

·        Dünyada ağlayıp, ahirette gülmeli (Âşık Fakir Kul).

·        Dünyada Kuran, ahirette iman (Âşık Fakir Kul).

·        Bu dünyadan ahirete bir yol vardır (Âşık Fakir Kul).

·        Gözünü Hakka bağlayanın, ahirette yüzü aktır (Âşık Ali Koca).

Birkaç örnek verelim:

Dışımız müslüman, kafir içimiz

Hakka karşı çoktur bizim suçumuz

Ol ahirete yüklenirse göçümüz

Oraya varmaya yol gerek gerek

Âşık Fakir Kul

Sen de Hakka bağla özün

Ah(i)rette ak çıksın yüzün

Her tarafı görür gözün

Bu bir mucize değil mi?

Âşık Ali Koca

Fakir Kul’um derde ateşe yanma

Şu yalan dünyanın malına konma

Yanın sen orayı bura sanma

Ölüp ahretimi bilesim geldi

Âşık Fakir Kul

Yüce dağ başında olmaz mı duman

Allah getirmesin başlara figan

Bu dünyada Kur’an, ahrette iman

Ameli kötü olan kula yazıktır

         Âşık Fakir Kul

Fakir Kul’um derde çağlayıp akma

Senden küçüklerin kusuruna bakma

Dünya malı için ahiret yıkma

Kalır malın mülkün pul n’olur n’olur

Âşık Fakir Kul

Niçin öyle gafil gafil durursun

Bir gün olur huzura varırsın

Neyin var neyin yok orda görürsün

Ne edersen orda et dedim gönül

         Âşık Ferrahi

İyi kötü bu dünyada gezilir

Haklı haksız ince elekten süzülür

Ne yaparsan defterine yazılır

Gözüyün önüne serilir bir gün

Âşık Ali Koca

3.2 Ten-Ruh-Göç-Kefen

·        İnsanın ruhu baki, teni fanidir (Âşık Halil[27])

·        İnsanın teni toprağa, ruhu Allaha aittir (Âşık Halil)

·        Ölümle ruhumuz bekaya, tenimiz toprağa gider (Âşık Öksüz Mehmet[28])

·        Ölüm ahiret yoluna bir göçtür (Âşık Saltani[29], Âşık Cabbar).

·        Ruh bir kuştur, ecel geldiğinde kafesten uçar (Âşık Saltani).

·        Kefen, feleğin biçtiği gömlektir (Âşık Tufan Güvel[30]).

·        Kefen, yakasız gömlektir (Âşık Kederi[31]).

·        Kefen, beş arşın bezdir (Âşık Saim Özdal)

·        Kefen, ahiret gömleğidir (Âşık Şıhlıoğlu[32])

Birkaç örnek verelim:

Saltan bir gün ecel meyini içer

Ruh bülbüldür er geç kafeste uçar

Göç başlanır hoca kefenin biçer

Döner ahirete yol ömrüm ömrüm

Âşık Saltani

Öksüz Mehmet sığınırım Hüda’ya

Elim açık müdavimin duaya

Ten toprağa ruh gidince bekaya

Taşlarımı tek tek sökersin kader

         Âşık Öksüz Mehmet

Uyan kardaş vakit gelmiş geçiyor

Felek bizim gömlekleri biçiyor

Dostun bahçesinde gonca açıyor

Devşirip güllerin yolabildin mi?

Âşık Tufan Güvel

Kederi dünyadan göçersin bir gün

Ecel şerbetini içersin bir gün

Yakasız gömleği giyersin bir gün

İnsan ol, kardeşim insanca yaşa

         Âşık Kederi

Pençe vurdu can alıcı meleği

Ecel şerbetini içtim giderim

Kendi elim ile ahret gömleği

Ölçtüm boyuma da biçtim gömleği

Âşık Şıhlıoğlu

Sonuç

Adanalı âşıklar, ölüm ve mezar konulu şiirlerini işlerken, İslami ahlakın kurallarına uyulmasını öğütler. Dünyanın geçiciliğini anlatırlarken, gerçek ebedi mutluluğun yollarını şiirlerinde dile getirirler. Adanalı âşıkların dini konulardaki bilgileri yüzeyseldir. Onlar inançlı fakat mutaassıp değildirler, şiirlerinde Allah’ın birliğini, peygamberleri anlatırlar, din ulularını sıralarlar. Dini bilgiler âşıklık geleneğinin aktardığı kalıp bilgiler olarak alınıp tekrarlanır. Adanalı âşıklar ölümü daha çok yazgı çizgisinde yorumlayıp Allah’ın mutlak egemenliği karşısında yapacak bir şeyin olmadığını söylerler.

Ölüm olayının çevresinde toplanan, ölümün çeşitli yanlarını vurgulayan, âşıkların şiirleri Adana halkının ölüm ve mezarlık kültürüyle ilgili duygu, düşünce, tepki ve davranışlarına ışık tutmaktadır.

Ölüm ve mezarlık kültürünü, halkın inanış ve yorumlayışıyla dinin gerekleri arasında ters düşmeler vardır. Daha önce yaptığımız araştırmalarda günümüzde Adana’da ölüm ve mezarlık çevresinde oluşan eski inanç sistemleriyle, İslamiyet arasında iç içe geçmiş inanç ve inanmalar olduğunu tespit ettik.

Adanalı âşıkların ölüm ve mezarlık kültürüyle ilgili görüşlerini şöylece özetleyebiliriz.

1.     Adanalı âşıkların şiirlerinde ritüel kökenli ölüm ve mezarlık kültürüne ait inanma ve pratikler yoktur.

2.     Âşıklar ölüm ve mezarlık kültürünü âşıklık geleneği çerçevesinde işlerler.

3.     Âşıkların ölüm ve mezarlık kültürü konulu şiirleri İslami din ve tasavvuf kültürüne ait inançları yansıtır.

4.     Âşıkların şiirleri ecel, ölüm, dünya, mezar ahiret, ten, ruh üzerine yoğunlaşmıştır.

5.     Âşıklara göre ölüm ders, mezarlık ibrettir.

6.     İnsanlar ölüme hazırlanmalı nefislerinin kölesi olmamalıdırlar.

7.     Âşıkların şiirlerinde batıl inanç yoktur. Onlar bu yönleriyle halkı aydınlatırlar.

Bu araştırmamızla, ileride mutlaka yapılmasının gerekli olduğuna inandığımız “Türkiye Ölüm ve Mezarlık Kültürü” konulu çalışmaya katkıda bulunmayı amaçladık.


 

[1] Nurhan Karadağ: Köy Seyirlik Oyunları. T.İş Bankası Yayınları, Ankara 1978: 7-32.

[2] Orhan Acıpayamlı: “Türk Folklor Ürünü Yağmur Duasıyla İlgili Yapı ve Fonksiyon Sorunları” I. Folklor Kongresi Bildirileri. Ankara 1976: 1-3.

[3] Erman Artun: “Tekirdağ Ritüelleri ve Balkanlardaki Varyantları” IV. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi Bildirileri. Ankara 1992: 10.

[4] Erman Artun: “Adana Yağmur Yağdırma Törenleri ve Çomçalı Gelin” Tuncer Gülensoy Armağanı. Elazığ 1995: 154.

[5] Gürbüz Erginer: Kurban, Kurbanın Kökenleri ve Anadolu’da Kanlı Kurban Ritüelleri. İstanbul 1997: 211.

[6] Ahmet Yaşar Ocak: Menakıbnameler. Ankara 1992: 10-14.

[7] Ahmet Yaşar Ocak: Türk Halk İnanç ve Edebiyatımızda Evliye Menkabeleri. Ankara 1984: 3-23.

[8] Ahmet İmami: 1954, Adana Kozan/Bağtepe Köyü (İmamî), E.A..Arş-İmami-No-049.

[9] Abdülcabbar Yurt: 1940, Adana Ceyhan/Çatalhöyük Köyü E.A.Ö.Arş.-Hoca, Âşık Cabbar-No:29.

[10] Osman Kurt: 1955, Adana Kozan/Bağtepe Köyü (Ozan Mercan), E.A.Ö. Arş-Ozan Mercan-No.053.

[11] İsmail Coşar : 1903, Malatya, Darende (Coşar, İsmail) Mehmet Karaburç: Osmaniye’de Âşıklık Geleneği Ç.Ü. F.E.F. Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Basılmamış Lisans Tezi, 1995-Adana.

[12] Abdulvahap Kocaman: 1934, Adana, Kadirli/avluk Köyü (Kocaman) KB HAGEM Arş. No: YB.086.0157, Kadirli 1984.

[13] Erman Artun: Günümüzde Adana Âşıklık Geleneği (1966-1996) ve Âşık Feymani.

[14] Aslan Aktemur: 1942, Kars Çıldır/ Yıldırımtepe Köyü (Ahumahşer), Mehmet Karaburç: Adana, Osmaniye’de Âşıklık Geleneği....s.300.

[15] Osman Özfidan: 1935, Adana Kozan, Saygeçit Köyü (Fidani) E.A.Ö. Arş.-Fidani-No:024.

[16] Ali Şahin: 1929, Kayseri Sarız/Büyükörtülü Köyü, (Osmaniye’de yaşıyor) (Derdi Derya), E.A.Ö.Arş.-Âşık Derdi Derya-No:009.

[17] Hüseyin Kaçıran: 1929, Adana Ceyhan/Nacarlı Köyü (Kaçıran), Mehmet Karaburç: Adana Osmaniye’de Âşıklık Geleneği, s.194.

[18] Durdu Kozalak: 1953, Adana Osmaniye (Âşık Durdu) Mehmet Karaburç: Adana Osmaniye’de Âşıklık Geleneği, s.432.

[19] Selman Albay: 1930, Kahramanmaraş, Göksun/Yeşilkoy Köyü (Osmaniye’de yaşıyor), Mehmet Karaburç: Adana Osmaniye’de Âşıklık Geleneği, s.259.

[20] İbrahim Karalı: 1956, Adana Kozan/Ilıca Köyü (Karalı), E.A.Ö. Arş.-Karalı-No:054.

[21] Mehmet Siligünlü: 1934, Adana Ceyhan/Gümürdüllü Köyü (Âşık Karamehmet), E.A.Ö. Arş.-Âşık Karamehmet-NO:020.

[22] İ. Hakkı Tanrıkulu: 1956, Adana Feke (Tanrıkulu), E.A.Ö. Arş.-Tanrıkulu-No:056.

[23] Mehmet Ali Ergat: 1934, Adana Ceyhan/Kıvrık Köyü (Ferrahi), Halil Atılgan: Ferrahi, Hayatı, Şiirleri, Eserleri. Adana 1984.

[24] Bilal Ceylan: 1945, Adana Düziçi/İlbeyli (Âşık Bilal) Mehmet Karaburç: Adana Osmaniye’de Âşıklık Geleneği, s.320.

[25] İsmail Hakkı Erdoğdu: 1918, Adana Osmaniye Bahçe (Fakir Kul), Mehmet Karaburç: Adana.

[26] Ali Koca: 1926, Adana Osmaniye/Kızıldere Köyü Mehmet Karaburç: Adana Osmaniye’de Âşıklık Geleneği s.191.

[27] Halil Karabulut: 1926, Adana Kadirli/Mehmetli Köyü (Âşık Halil), E.A.Ö. Arş.-Âşık Halil-No:003.

[28] Öksüz Mehmet: 1922, Adana Kadirli/Sarıtanışmanlı Köyü, Osman Turgut: Adana’da Âşıklık Geleneği ve Yaşayan Adanalı Âşıklar, Ç.Ü.Sos.Bil.Ens.Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Adana 1995, s.194-203.

[29] İbrahim Saltan: 1945, Malatya, E.A.Ö.Arş.-Eseri, Saltani-No:033.

[30] Tufan Güvel: 1923, Kadirli Araplı Köyü, Bülent Arı: Adana’da Geçmişten Bugüne Âşıklık Geleneği (Karacaoğlan-1966), Ç.Ü. Sos. Bil.Enst. Basılmamış Doktora Tezi, Adana 1998.

[31] Abuzer Yılmaz: 1949, Adıyaman, Terman (Âşık Kederi), E.A.Ö.Arş.-Âşık Kederi-No:039.

[32] Duran Şıhlıoğlu: 1933, Adana Ceyhan/Gümürdüllü Köyü (şıhlı), E.A.Ö.Arş.-Âşık Şıhlı-NO:016.