Efendiler, Meclis-i Mebusan 12 Ocak 1920 tarihinde açılmıştı.
Aşağı yukarı on gün sonra, Harbiye Nâzırı'nın 21 Ocak 1920 tarihli
telgrafını aldım. Olduğu gibi bilginize sunuyorum :
Geciktirilmesi sorumluluğu gerektirir. Harbiye, 2l.l.1920
Ankara'da 20' nci Kolordu
Komutanlığı'na
Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'ne :
İngilizler, hükûmete verdikleri bir notada, benimle Cevat Paşa
Hazretleri'nin görevden çekilmemizi istediler. Kabinece şiddetli
bir ret cevabı verildiyse de,durum kabinenin yerinde kalmasını ve
yalnız benimle Cevat Paşa'nın çekilmemizi gerektirdi. Harbiye Nezareti'ne
Salih Paşa vekâlet edecektir. Kabineyi güç duruma sokacak bir davranışta
bulunulmamasını rica ederim. Aksi halde, durum, tasavvur buyurduğunuzdan
daha tehlikeli olur.
Harbiye Nazırı
Cemal
Bu telgraf 22 Ocakta elimize geçmişti. Hemen telgraf başında, saat
11.30'da şu telgrafı yazdım :
Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretleri'ne 22.1.1920
1 - Verilen notayı olduğu gibi lûtfeder misiniz?
2 - Yapılan teklifi yerine getirmekte acele etmeyiniz. Notayı inceledikten
sonra görüşlerimizi arz edeceğim.
Mustafa Kemal
Cemal Paşa 'nın, imzasını gizleyerek verdiği karşılık şuydu :
Çok ivedi Kadıköy, 22.1.1920
Ankara'da 20' nci Kolordu Komutanlığı'na
Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'ne :
Notanın kısaltılmış sureti aşağıdadır :
1 - Özel olarak seçilmiş subayların Kuva-yı Milliye kurmaylıklarına
göderilmeleri,
2 - 14' ûncü Kolordu'dan bir kısım erleri ayırıp terhis etmek suretiyle
Kuva-yı Milliye'ye asker gönderilmesi,
3 - Top kaması ve diğer malzemenin kaçırılması,
4 - Zonguldak'tan İstanbul'a gelen taburun geri gönderilmesini
geciktirmek,
5 - Afyonkarahisar'dan Alaşehir'e alay nakletmek,
6 - Bursa'dan Bandırma'ya bir alay nakletmek,
7 - Bu işlerde, Harbiye Nâzırı ile Genelkurmay Başkanı'nın şahsen
rolleri olduğu anlaşılmıştır. Kırk sekiz saat içinde bu iki şahsın
görevlerinden uzaklaştırılması.
Dikkat buyurulursa, Aydın cephesi meselesi bu notada söz konusu
bile değildir. Bu notaya cevap olarak : "bir, iki, üçüncü maddeleri
yalandır. Dördüncü maddenin konusu benim zamanımda değildir. Ben,
müracaatları üzerine geri gönderdim. Beşinci madde ile ilgili konuda,
türrıen komutanını değiştirdim. Altıncı maddedeki Ahmet Anzavur
konusu da güvenlikle ilgilidir. Bu konuda yazışmalarımız vardır.
Şimdi de dosyalar incelenirse anlaşılır" denildi. Kabul etmediler.
Bunun üzerine üç şık üzerinde duruldu : Notaya birinci cevaptan
sonra cevap vermemek ve hükümlerine kulak asmamak, kabinenin toptan
görevden çekilmesi, benim görevden çekilmem. Birinci şık uygulanacak
olursa, burada bir rezalet çıkmasından korkulurdu. İkinci şıkkın
kabulü durumunda, zaten istediklerinin olacağı ve Ferit Paşa'nın
kabinenin başına geleceği düşünüldü, Bu bakımdan benim görevden
çekilmem ve Nezaret'in vekâletle idare edilmesi tercih edildi. Her
halde, kararınızın önce bana bildirilmesini rica eder, sizlere üstün
saygılarımı sunarım efendim (Ferik Cemal),
Başyaver Salih
Cemal Paşa, bu notada, Aydın cephesinin söz konusu edilmediğini
diğini işaret etmekle bilmem ne demek istiyor? Şüphe yok ki, söz
konusu olan Aydın cephesidir, ona yardımdır ve Kuva-yı Milliye'dir.
Yalnız, Cemal Paşa dolaylı yoldan bütün bunlara Hey'et-i Temsiliye'nin
sebep olduğunu anlatmak sevdasındadır.
Cemal Paşa'ya, bu telgrafına karşılık olarak verdiğim cevapta,
şu emri verdim :
Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretleri'ne 22.1.1920
Görevden çekilmek suretiyle İngilizlerin isteğine uymanız, öyle
tehlikeli bir durum yaratır ki, sizin görevden çekilmemekle ortaya
çıkacağını düşündüğünüz tehlikeden daha ağırdır. Bundan başka, Hey'et-i
Temsiliye'nin bir temsilcisi durumunda olan zâtıdevletlerinin, haberi
olmaksızm ve onun görüşüne uymayarak çekilmeniz kabul edilemez.
İngilizlerin, sizi zorla görevden ayırmaları ihtimali bile bizce
hesaba katılmış ve hemen tedbirleri alınmıştır. Bu duruma göre önce
notayı olduğu gibi bildiriniz sonra durum hakkında bligi vererek
kararımızı beklemeniz ve sarsılmaz bir dayanıklılıkla göreviniz
başında kalmanız kesin isteğiınizdir.
Hey'et-i Temsiliye adına Mustafa Kemal
Ali Rıza Paşa 'ya da şu telgrafı yazdım :
Ankara, 22.1.1920
Sadrazam Hazretleri'nin Yüksek Katına
İngilizlerin, Harbiye Nâzırı'nın ve Genelkurmay Başkanı'nın değiştirilmesini
istemeleri, devletin siyasî bağımsızlığına kesin bir tecavüzdür.
Bu tecavüz, bir süreden beri vatanımızın bölûşûlmesi ve siyasi varlığımızın
yok edilmesi yolunda, dünya kamuoyunda süregelen tartışmalann kesin
bir karara bağlanmış olması sonucu mudur? Yoksa, siyasî varlığımızı
yok etme yolunda yapılacak teşebbüslerin ne sonuç vereceğini anlamak
için yapılmış bir deneme midir? Yoksa, İtilâf Devletleri'nin alıştıkları
gibi, birbirinin olurunu ve kararını alma gereğini duymaksızın,
tek başına nüfuz kullanma yolunda bir davranış mıdır? Bunlan ayırt
edebilecek bilgilere sahip değiliz ve sahip olamayız. Yine, Yunanlıların
Salihli cephesinde başlayan taarruzlannın, bu teşebbüslerle ilişki
derecesini de kestiremeyiz. Ancak, siyasî bağımsızlığımıza karşı
yapılan bu açık tecavüze devletçe ses çıkarmaz, milletçe susarsak,
siyasî varlığımız aleyhindeki en kötü karar ve uygulamalara kendimizin
yol açmış olacağına hiç şüphemiz yoktur. Bu bakımdan, İngilizlerin
İstanbul'da yapabilecekleri saldınlar ne şekil ve dereceye varacak
olursa olsun, içeride ve 'dışarıda Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'ne dayandığı
bilinen hükûmetin, bu teklifi şİddetle reddetmesini, Nâzır ile Genel
Kurmay Başkanı'nı mutlaka yerlerinde bırakılmasını kesinlikle istiyoruz.
Bunun dışında gösterilecek bir uysallık, yalnız milletin bağımsızlığına
ve varlığına ters düşmez, aynı zamanda, hükûmeti millete karşı vermiş
olduğu sözden dönmüş ve bağımsızlık uğrundaki millî mücadelemizi
geciktirmiş ve gûçleştirmiş bir duruma da sokar. Bu bakımdan Hükümet
kabul etmiş olsa bile, biz Hükûmet'in Hey'etimize karşı üstlenmiş
olduğu görevi yerine getirmemekle, milletten almış olduğu gücü tamamen
kaybetmiş olduğunu ve bağımsızlığımızı tehlikeye düşüren tavır ve
hareketlerinden dolayı Hükûmet'i sorumlu saydığımızı ilân etmek
zorunda kalırız. Hükûmetin direnmesi karşısında, İngilizler, Harbiye
Nâzırı'nı zorla görevden uzaklaştınna ve bütün hükumeti düşürme
yoluna bile başvursalar, bu durum, gerek dışarıya gerek içeriye
karşı, onların emriyle Nâzır'ı feda etmekten daha elverişlidir.
Durumun gelişme sathaları üzerine bir iki saate kadar siz Sadrazam
Hazretleri'nin cevap vermelerini istirham ederiz. İstanbul ile haberleşme
İngilizler tarafından engellenirse, milli bağımsızlık uğruna millî
ve dinî cihat ilân etme yolunda ilerleyeceğiz.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti Hey'et-i Temsiliyesi adına
Mustafa Kemal
O gün C e m a 1 P a ş a 'ya da şu telgrafı yazdım :
Kişiye özel, çok ivedi 22.1.1920
Harbiye Nazırı Cemal Paşa Hazretleri'ne
İngilizlerin emri üzerine Harbiye Nezareti görevinden ayrıldıkları
anlaşılıyor. Devlet ve milletmizin bağımsızlığını tehlikeye düşüren
bu çekilme durumunu, ne olursa olsun, kabul etmemek sizin ve bizim
görevimiz gereğidir. Biz görevimizi sonuna kadar yerine getirmek
için her türlü tedbiri alıyoruz. Sizi de, makamınıza oturup nâzırlığınızı
yürütmek suretiyle görevinizi yerine getirmeye davet ediyoruz. Eğer
şahsl bir sebep veya başka bir düşünceyle kalmak istemiyorsanız,
İngilizlerin notası üzerine değil, hür bir milletin nâzırına yaraşır
şekilde ayrılırsanız Konuyu, şahsi bir görüş açısından değil, bu
müdahale, vatanımız için hatıra gelebilecek ağır felâketlerin başlangıcı
olabilir, görüşünden hareket ederek değerlendirmenizi rica ederiz.
Nezaret'ten bu şekilde çekilmeniz, İngilizlerin müdahalesini ve
millî bağımsızlığın tehlikeye düşnıesini kolaylaştıracaktır. Eğer
görev başına gelmemekte ısrar ederseniz, İngilizlerin milletin bağımsızlığına
tecavüz ettiklerini ilân ederken, Harbiye Nazırı'nın da vatanî görevini
yerine getirınemek. ten sorumlu olduğunu ağır bir dille eklemek
zorundayız. Notada yazılanları bir gün sonra bildirmeniz ve şimdi
de Hey'et'imizle ilişki kuramayacak şekilde uzaklaşmanız, durumu
ağırlaştırmaktadır. Cevap vermenizi diler ve rica ederiz.
Hey'et-i Temsiliye adına
Mustafa Kemal
Sadrazam ile telgraf başında şu yazışmalar yapıldı :
Bâbıâli, 22.1.1920
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
Hey'et-i Temsiliyesi'ne
Harbiye Nâzırı C e m a l P a ş a'nın kabineden çekilmesi ve Genelkurmay
Başkanı C e v a t P a ş a'nın değiştirilmesi, yalnız İngilizler
tarafından istenmiş değildir. İngiliz, İtalyan ve Fransız temsilcileri,
Bâbıâli'ye ortak bir ültimatom vererek ve gerekçe göstererek, kırk
sekiz saat içinde bu talebin yerine getirilmesini istemişlerdir.
Bu ağır teklif karşısında, kabinece durumu enine boyuna tartışan
uzun görüşmelerden sonra, toptan çekilmeye karar verildi. Meclis-i
Meb'usan toplanmış olsaydı, kabinece başka türlü hareket edilmek
mümkündü. Tekliflerini geri aldırmak üzere, üç devlet tezrısilcisi
nezdinde, ileri sürdükleri gerekçeler çürütülerek gerekli teşebbüslerde
bulunuldu. Temsilciler isteklerinde direndiler. Kabinenin istifası
kesinleşınişken, C e m a l P a ş a, Meclis-i Meb'usan'ın daha görüşmelere
başlayamadığı bir zamanda, kabinenin çekilmesinin vatanın yüksek
çıkarlarına akırı düşeceğini belirterek ve böyle bunalımlı bir zamanda
kabinenin istifasının, İstanbul'u Anadolu'dan ayırmaya kadar varan
tehlikeli sonuçlar doğuracağını ileri sürerek, kendisinin istifası
ile işin çözüme bağlanmasını tercih etmiştir. Konunun gelişme safhaları
bundan ibarettir, Meclis-i Meb'usan'ın en geç bir iki güne kadar
çoğunluğu sağlayarak toplanması kesinleşmiş olduğundan, hükûmet
bütün sorunları Meclis'in gözleri önüne serecektir, Tarafınızdan
bu konuda hiçbir girişimde bulunulmaması gerekir. Çünkü, söz sahibi
Meclis-i Meb'usan'dır. Nâzırlar durumun ağırlığını kavradıklarından
ve yaptıklarının doğru olduğuna inandıklarından, en az zararlı olanı
seçmişlerdir. Müdahalelere son verileceği, Cumartesi sabahına kadar
bildirilmediği takdirde, kabinenin iktidardan çekileceği ve bundan
doğacak olayların sorumluluğunun kendisine ait olazmayacağı bildirilir.
(Sadrazam)
Efendiler, Sadrazam Paşa kendilerine hakaret edene değil de bize
dehşetli bir ültimatom veriyor.
Sadrazam Paşa Hazretleri'ne Kongre, 22.1.1920
Yüksek şahsiyetlerinin telgrafları üzerine, Hey'et-i Temsiliye'ce
bir karar alınmak için, öncelikle üıltimatom suretinin olduğu gibi
bilinmesine kesin bir ihtiyaç vardır. Bunun lûtfen bildirilmesini
arz ve rica ederim.
Hey'et-i Temsiliye adına Mustafa Kemal
Erenköy, 22/23.l.1920
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
Hey'et-i Temsiliyesi'ne
C : Görüşüldükten sonra bildirilecektir.
Sadrazam Ali Rıza
Burada söylemeliyim ki, hükûmet bu nota suretini bize olduğu gibi
vermek istememiş ve vermemiştir.
Sadrazama verdiğim cevap şudur :
Sadrazam HazretIeri'nin Yüksek Katına 22.1.1920
Ültimatom suretini gördükten sonra kesin kararı sınacağız. Ancak,
durum değerlendirilirken dayanılan ilkelerde, hükûmetle aramızda
görüş ayrılığı vardır. Önce onu ortadan kaldırmak isteriz. Hükûmet
bizim arz ettiğimiz hususları kendi işlerine müdahale olarak kabul
etmiş, yani dıştan gelen müdahaleleri bir yana bırakarak, bir iç
mes'ele karşısında bulunduğunu sanmıştır. Olayı, yalnızca, yabancıların
bir nâzırı değiştirebilmesi açısından düşünmek gerekir. Üstelik,
burada Harbiye Nâzırı'nın şahsı da söz konusu değildir. Aynı durumda
başka bir nâzır veya herhangi bir şahıs bulunnıuş olsaydı, olay
yine bu şekilde yorumlanacaktı. Öte yandan, nâzırın değiştirilmesini
emreden kuvvetin, Meclis-i Meb'usan'ın toplanmasına ve hükûmetin
yapacağı açıklamadan sonra Meclis'in bir karar almasına müsaade
edip etmeyeceği de şu anda belli değildir. Meclis-i Meb'usan söz
sahibi olmadan önce, oldubittiler birbirini kovalar ve dış olayların
niteliğine uygun tedbirlerin alınması gecikirse, bundan doğacak
sorumluluğun da hey'etimize ait olmayacağı kabul buyurulur. Meclis-i
Meb'usan gerçekten toplanır ve çalışmaya başlarsa, hükûmete hiçbir
şey için başvuramayacağımız tabiîdir. Notayı yalnız İngilizlerin
değil, İtilâf Devletleri'nin birlikte vermiş olmaları, bu konunun
önemini kavramak için ayn bir sebeptir.
Hey'et-i Temsiliye adına Mustafa Kemal
C e m a l P a ş a, son telgrafımıza, 23/24 Ocakta verdiği karşılıkta,
çekilmesinin zaruri olduğundan ve Millî Meclis'in nasıl bir davranış
içinde olacağını beklemek gereğinden söz ediyordu (Belge : 221 ).
Efendiler, aynı gün öğle vakti, Ankara, Erzurum, Sıvas, Diyarbakır,
Bandırma, Balıkesir, Konya, Edirne, İstanbul ve Bursa'da bulunan
komutânlara durum ve göri.işümüz bildirilerek dikkatleri çekildi
ve düşünceleri soruldu (Belge : 222).
İstanbul'daki 10'uncu Kafkas Tümeni Komutanı Kemalettin Sami Bey'e
de (Berlin Büyükelçisi Kemalettin Sami Paşa'dır), ayrıca şu emri
verdim :
10' uncu Kafkas Tümeni Komutanlığı'na 22.l.l920
Hemen R a u f B e y'i bularak durumu birlikte ve güvenlik tedbiri
alarak takip etmenizi rica ederiz. İngilizlerin isteğini yerine
getinnek kesinlikle doğru olmaz. Buraca o bakımdan âcil tedbirler
alındı. İstanbul'daki telgraf haberleşlerini güven altına almanız
gerekir (Belge : 223).
Efendiler, Rauf Bey, Bekir Sami, Cami Bey ve bütün tün milletvekillerine
de Kafkas Tümeni Komutanı K e m a l, Müstahkem kem Mevki Komutanı
Ş e v k e t ve Harbiye Nezareti Başyaveri S a l i h B e y 'ler vasıtalarıyla
ve şifreli telgrafla şu tebliğde bulundum :
22.1.1920
İngilizler, Harbiye Nâzırı Cemal Paşa ile Genelkurmay Başkanı Cevat
Paşa'nın görevden çekilmesini istemişlerdir. Bu teşebbüs, devletin
bağımsızlığını ortadan kaldırmaya yönelmiş kesin bir harekettir.
O halde, bu teşebbüse karşı milletin göstereceği tepki ve girişeceği
hareketler, bağımsızlığın korunması için yapılacak kutsal bir mücadele
niteliğindedir. Bu mücadelenin ilk basamağında görev, milletin vekillerinindir.
Milletvekilleri, kabine üyelerinin durumlarına müdahale ve etkide
bulunmak suretiyle, devletin siyasî bağımsızlığı aleyhine, İngilizlerin
girişmiş oldukları tecavüzleri, içeriye ve dışanya karşı kesinlikle
ve hemen reddetmek zorundadırlar. Bunun nasıl yapılacağını kararlaştırarak
buraya bildiriniz. Fakat, uygulamada şu noktaların mutlaka yerine
getirilmesi gerekir :
Önce, Meclis'in dağıtılması ile ilgili olarak, Meclis'te ansızın
bir iradenin okunması ihtimali ile karşı karşıya kalınmamalıdır.
Eğer bu ihtimalin gerçekleşmesi kesin olarak önlenemezse, milletvekillerinin
çalışmalarını özel toplantılar halinde devam ettirmeleri de yeterlidir.
İkincisi, devletin siyasî bağımsızlığı aleyhine kesin bir müdahalede
bulunulduğunu, Barış Konferansı'na, Avrupa milletlerine, İslâm dünyasına
ve memleketin her bir yanına ilân etmek gerekir. İngilizlerin tecavüzü
geri alınmadığı takdirde, Meclis'in görevi, Anadolu'ya geçmek ve
milletin idaresini üzerine almaktır. Bu hareket, bütün milletin
gücünü kendi varlığında toplamış olan Kuva-yı Milliye tarafından
her bakımdan desteklenecek tir. Gerekli tedbirler şimdiden alınmıştır.
Hey'et-i Temsiliye adına Mustafa Kemal
Bu tebliğin sureti olduğu gibi bütün komutanlara bildirildi.
Efendiler, Ayrıca Rauf Bey'e de 23 Ocak 1920'de, 10'uncu Kafkas
Tümeni Komutanı vasıtasıyla yazdığım şifrede, "Harbiye Nâzırı'nın
görevden çekilmesi bir oldubitti olmakla birlikte, işin önemi devam
etmektedir" dedim. İtilâf Devletleri'nin temsilcileri, hükûmeti
istedikleri gibi kurma yolunu tutmuş oluyorlardı. Yarın, Meclis'in
güvenoyu vereceği bir hükûmete karşı da aynı şekilde davranmalarına
böyle bir örnekle yol açılmış bulunuyordu. Hükûmetin, millete ve
basına bilgi vermeksizin ve toptan çekilme yoluna gitmeksizin buna
boyun eğmesi, milletin bağımsızlığını tehlikeye düşürüyordu. Olayı
kapatmamak, hükûmeti Meclis-i Meb'usan'da milletin bağımsızlığını
koruyamadığı gerekçesi ile açıkça düşürmek gerekirdi. İşte, bütün
bunları Rauf Bey'e yazdım (Belge : 224).
Aynı tarihte,10'uncu Kafkas Tümeni Komutanı ile Rauf Bey'e şu ortak
talimatı vermiştim :
Hükûmetin, İtilâf Devletleri temsilcilerinin tekliflerini kabul
etmemekte direnerek; Barış Konferansı'nı, İtilâf Devletleri'nin
Kuva-yı Milliye'den dolayı Türk hükûmetini düşürmeye karar verdiğini,
bütün dünyaya karşı ilâna mecbur etmesi gerekir. Kabinenin önceki
kabinelerde olduğu gibi millî bağımsızlıktan sezsizce fedakârlık
etmesi, kendi yetkisi bakımından güçsüzlüğünü, anlayış ve kavrayış
bakımından da asla güven verici olmadığını bir daha açıkca göstermiştir.
Bu kadar çetin sorunları, karakter ve düşünce yapısı bakımından
bu derece güçsüz olan kimselerle çözüme götürmeye çalışmak artık
mümkün değildir. Bu bakımdan, kabinenin, son durum dolayısıyla düşürülmesi
gerekir. Bütün milletin güvenine lâyık bir kabinenin iktidara gelmesi
yolunda çalışınız (Belge 225) .
|