BİRAZ DA GÜLELİM...

KARATEPELİ  FIKRALARI

 

DEVEKUŞU AVI

Karatepeli devekuşu avlamaya çıkmış. Bir bakmış bir devekuşu sürüsü. Silahını çıkartmış, nişan almış. Tam ateş edecekken tehlikeyi sezen devekuşları başlarını hemen kuma gömmüşler.

Karatepeli sağa sola bakmış :

-Ulan nereye gaçtı bu hayvanlar ?!!!... demiş.

 

 

CEHENNEM

Karatepeli ölmüş, günahları fazlaymış, cehenneme atmışlar. Zebaniler sille tokat dövmeğe başlamışlar:

Karatepeli bağırmış:

-Bakın böyle yaparsanız sonra hiç kimse gelmez !

 

 

SİNYAL

Karatepeli oğlunu tamircinin yanına çırak vermiş. Bir gün ustası küçük Karatepeliye demiş:

-Ben bu arabanın sinyallerini yakayım, arkadan bak bakalım lambalar yanıyor mu ? 

Küçük Karatepeli arabanın arkasına geçmiş, ustasına seslenmiş:

-Yanıyor...

-Yanmıyor...

-Yanıyor...

-Yanmıyor...

-Yanıyor...

 

BALERİN

Karatepeli ilk defa baleye gitmiş. Bakmış balerinler parmaklarının uçlarında dans ediyor:

-Daha uzun boylu gızları seçselerdi ya , demiş.

 

GAZOZ

Karatepede gazoz satışları hiç de iyi değilmiş. Firmalar konuyu araştırmışlar. Sebebini de bulmuşlar, çözümünü de. Satışlarda patlama yaşanmış.

Meğer Karatepeye gönderdikleri şişelerin dibine Öteki taraftan açılır! diye yazmışlar.

 

AMELİYAT

Karatepeli ameliyata giriyormuş. Ameliyat başlarken doktorlar maskelerini takmağa başlamış. Karatepeli:

-Boşuna maske takmayın, hepinizi tanıdım!

 

KARATEPELİ’NİN HAPLARI

Karatepeli hastalanmış, Adana’daki bir doktora gitmiş. Doktor Karatepeli’yi tepeden tırnağa muayene etmiş, tahliller yapmış.  Sonunda da birkaç ilaç yazmış. Karatepeli reçeteyi almış, eczahaneye gitmiş. Eczacı ilaçları raftan indirmiş, başlamış anlatmağa:

-Bak, demiş, şu kırmızı hapları kalp için içeceksin. Mavi haplar mide için, beyaz haplar akciğer için, siyah haplar da karaciğer için.

Karatepeli haplara garip garip bakmış. Eczacı:

-Anladın mı ağa, diye sormuş.

Karatepeli:

-Ben annamasına annadım da bağalım bu haplar gedecekleri yeri biliyor mu ?

 

NÜFUS CÜZDANI

Bir köydeki Karatepelilere nüfus cüzdanı verilmediği anlaşılmış. Nüfus memurları Karatepelilerin köyüne gitmişler. Yanlarında fotoğraf makinesi ve boş nüfus cüzdanları varmış. Köye geldiklerinde bir de bakmışlar ki bir kişi dışında bütün köy halkı ormana ağaç kesmeye gitmiş. Geri dönüp tekrar gelmek mümkün değil, köy halkının dönüşü de ancak akşam saatlerinde olacak. O kadar beklerlerse dönüşleri gece yarısını bulacak. Bir nüfus memuru demiş ki:

-Bunlar biraz saf insanlardır. Biz şu Karatepeli’nin fotoğrafını çekelim. Bütün nüfus kağıtlarına aynı fotoğrafı yapıştıralım ve bizdeki nüfus kaydına göre nüfus cüzdanlarını dolduralım.

Öyle de yapmışlar. Kadın, erkek, çocuk her nüfus cüzdanına aynı fotoğrafı yapıştırmışlar. Bütün nüfus cüzdanlarını hazırlamışlar. Akşam tam dönecekken köy halkı ormandan gelmiş. Hepsine nüfus cüzdanlarını dağıtmışlar. Cüzdanı alan, şöyle bir cüzdana bakıp “Sağolun!” deyip cüzdanı cebine koyuyormuş. “Acaba hiç işin farkına varan olmayacak mı ?” diye düşünürken bir Karatepeli’nin  dikkatli dikkatli nüfus cüzdanına baktığını görmüşler. Memurlar:

-Ne o ? Bir şey mi var ? Yoksa yanlış fotoğraf mı yapıştırılmış, diye sorarlar.

Karatepeli dalgın dalgın:

-Bir yannışlık felan yok. Fotoğraf benim fotoğrafım, amma benim böyle bir mintanım (gömleğim) yok.  

 

TEMEL FIKRALARI

PENGUEN

Temel bir penguen bulmuş, kanadından tutmuş gezdiriyormuş:

-Bunu hayvanat bahçesine götür, demişler.

Bir süre sonra penguenin yine Temelle yolda dolaştığını görünce :

-Niye hayvanat bahçesine götürmedin ? diye sorarlar.

-Hayvanat pahçesine cötürdüm. Şimti sinemaya cideyruz.

 

SAVAŞTA

Temel savaşta büyük çatışmadan sonra, gece sessizlik sırasında bir nefes alıyor, bir sigara çıkarıyor. Tam kibriti yakacakken arkadaşı atılıyor :

-Hey ! Deli misin ? Bu çok tehlikeli.

Temel gayet sakin :

-Yok canım , içime çekmeyrum.

 

AMELİYAT

Temel yolda Cemale rastlar. Cemal ,

-Pen seni ameliyat olacaksun sanaydum.

-Kaçtum.

-Ne ameliyatı olacaktun ?

-Hemşire tedi pu pasit pi ameliyattur, niye heyecanlanaysun ?

-Saçin olasın tiye söylemiştir sağa.

-Pağa teyil , doktora söyledi.

 

GAZETE

Temel bir dağ başında oturuyormuş ve en büyük zevki günlük gazete okumakmış. Fakat çok tembel olduğu için komşu köydeki bakkala gazete almak üzere  hep Fadime’yi gönderiyormuş.

Fadime bir gün bu işten bıkmış ve Pazartesi günü 7 tane o günün gazetesinden almış. Eve gittiğinde o günkü gazeteyi verip diğerlerini saklamış.

Ertesi gün Temel gazete isteyince bir gün önce aldığı gazetelerden birini çıkarıp vermiş. Çarşamba günü yine Temel gazete istemiş. Fadime yine işlerini halledip Temel’e Pazartesi gününün gazetesini vermiş.

Perşembe günü yine Temel gazete istemiş Fadime yine Pazartesi gününe ait dördüncü gazeteyi vermiş. Akşama doğru Temel Fadime’yi çağırıp:

- Uy Fadime, demiş, dünyada ne salak insanlar var... Dört gündür aynı adam, aynı yolda, aynı yerdeki ağaca arabasını çarpıyor !...

 

 

 

DURSUN’A BABASINDAN MEKTUP

 

 

Uy sevgili uşağum Dursun !

 

Allah'ın selamı üstine olsin !

Mektubu çok yavaş yazayrum, çünkim bilirum, çabuk okuyamazsun !

Benden yana sual edersen, Allahuma pin şükür iyiyüm, yeni pir iş puldum.

Emrimde yüze yakın adam var, hepsi de sessüz sedasuz, kendi hallerinde. Ne iş pulduğumu soraysan soyleyeceğum patlama, mezarluk pekçisi oldum.

Bacin Emine bir uşak doğuracak, daha erkek midur, kiz midur, pelli değül. Haçan o yüzden sağa dayi mi oldin, teyze mi oldin söyleyemeyrum.
Temel emicen de tükan açtı, o da otuza aldigini yirmipeşe verir, sürümden kazaniyormuş öyle dedi.

Bizim köye findukçularin Temel'i muhtar sectuk, akillu usak da! Geçen gün hepimizi zelzeleye karşi aşi etturdu. Temel akilludur, hem de durusttur.. Geçenlerde bir taksinin şoforu köye varmış, muhtari arayu, meğer yolda pir tavuk ezmuş sahibini soraymuş. Muhtar Temel tavuğa pakmış, ha pu bizden değildur, pizum köyde yassu tavuk yoktur, demiş.

Senin küçüğün Memet cok akilli bir uşak çıktı. Geçen gün tepeye varmiş, elinde bir ip sallayup duriy. Anan, “Uy uşağum ne edeysun orada ?” demiş. O da hava turumuna bakayrum demiş. Çektum oni akşam karşuma, anlat pakayum şu hava turumu işinu dedim. Anlatti, meğer ip sallanunca havanin rüzgarli olduğuni, ip islaninca da yağmur yağdiğuni anlaymiş.

Çok akilli uşak vesselam. Sen o yaşta böyle akilli degildun!

Yaa işte boyle usağum.. Memleçetten sağa pol pol havadis.. Yeni havadis olursa yine yazarum..

Baki Hudaya emanet ol.

                                                                                                       Baban








Not: Mektupa para koyacaktum, ama geç aklima celdi, zarfi kapatmişum !

 

 

 

 

ÇÖLDE

Temel çölün ortasında susuz kalmış. Birden karşısına bir cin çıkmış:

- Dile benden ne dilersen, demiş.

Temel’in ağzından sadece “Su!...” sözü çıkmış.
Cin hemen bir şişe buz gibi su vermiş Temel’e ve demiş:

-Bu şişe sihirlidir, suyu hiç bitmez. Bittikçe kendiliğinden dolar.

Temel, şişeden kana kana su içmiş. Cin sormuş:

- Öbür iki dileğin nedir ?

Temel ağzının kenarlarından akan suları silerek:

- Ha pu şişeden iki tane daha ver bağa, demiş.



 

KAMYONCU TEMEL

Temel ile Dursun ortaklaşa kamyon almışlar taşımacılığa başlamışlar. Bir gün kamyona yedi metre yüksekliğinde eşya yüklemişler. Otoyolda giderken bir alt geçide rastlamışlar. Tabelada “Dikkat ! Yükseklik 5 Metre” yazıyormuş.

Temel, başını kamyonun penceresinden dışarı çıkarmış, etrafa şöyle bir bakmış ve demiş:

-Etrafta polis yok, bas gaza geçelüm uşağum !

 

 

DİLE BENDEN NE DİLERSEN...

Temel gemiyle okyanusu geçiyormuş. Bir fırtına çıkmış, gemi batmış. Temel, bir İngiliz, bir de Fransız bir tahta parçasına tutunmuşlar, yüze yüze küçücük bir adaya çıkmışlar. Günler geçmiş. Ot yiyerek günlerini geçiriyorlarmış. Bir gün dalgalar kıyıya ağzı sıkı sıkıya kapalı bir şişe getirmiş. Hemen şişeyi açmışlar. Bir cin çıkmış şişeden.

-Sahipler ! Dileyin benden ne dilerseniz, demiş.

İngiliz:

-Beni hemen evime götür, demiş.

Cin parmaklarını şaklatmış, İngiliz bir anda evine gitmiş.  Fransız:

-Ben de evime gitmek istiyorum, demiş. Bir anda Fransız da evine gitmiş.

Cin, Temel’e dönmüş:

-Sahip, dile benden ne dilersen...

Temel etrafına bakmış:

-Purda yalniz kaldum. Pen yalnuzluğu hiç sevmem. Ha o İnculuz ile Firansızı puraya ceri cetur... demiş.

 

 

 

Bu sayfada yer almasını istediğiniz fıkralarınızı shakalin@turk.net adresine gönderebilirsiniz.

 

Ana sayfaya dönüş

 

Son güncelleme: 1 Ocak 2001