ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ-TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Anasayfa | Makale Bilgi Sistemi | Konu Dizini  Yazarlar Dizini Kaynaklar Dizini | Makale-Yazar Listesi | Makale Sayısı-Tarih Listesi | Güncel Türkoloji Kaynakçası

Atatürk Araştırmaları || Çukurova Araştırmaları || Halkbilim || Dilbilim || Halk Edebiyatı || Yeni Türk Dili || Eski Türk Dili
Yeni Türk Edebiyatı || Eski Türk Edebiyatı || Dil Sorunları || Genel || Tiyatro || Çağdaş Türk Lehçeleri

 

Turkish Studies

International Periodical For The Languages, Literatüre and History of Turkish or Turkic Volume 10/8 Spring 2015, p. 221-230 DOINumber: http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.8239 ISSN: 1308-2140, ANKARA-TURKEY

AĞIZ TASNİFLERİNDE KULLANILAN (FONOLOJİK) ÖLÇÜTLER ÜZERİNE1

Halil İbrahim USTA2

ÖZET

Bütün bilimsel çalışmalarda, alanla ilgili konuların dökümünü hazırlamak ve tasnif etmek ilk ve öncelikli görev olmalıdır. Bu ilke, dilbilgisi çalışmaları için de geçerlidir. Genel olarak dil, özel olarak da ağız araştırmalarında tasnif, çok kolaylıkla yapılacak bir iş değildir elbette. Fakat zorluklar dikkate alınarak bu işten kaçınmak yerine, ölçütler belirlenmeli ve bu doğrultuda çalışmalar yapılmalıdır. Öte yandan birçok dilbilimcinin belirttiği üzere, diyalektoloji çalışmaları artık betimlemeden yorumlama aşamasına geçmiş ve diyalektolojik özellikler, toplumu oluşturan birimlerin doğru anlaşılması ve doğru tanımlanması için sosyolengüistik çalışmaların aracı hâline gelmiştir. Daha doğrusu bu amaçla kullanılması üzerinde ciddi ve yoğun çalışmalar vardır.

Geçmiş yıllarda sunulan bildirileri ve yayımlanan makaleleri incelediğimizde, yalnızca birkaç çalışmada ağızların tasnifi ile ilgili görüşlere rastlanmaktadır. Ağız incelemeleri, büyük bir külliyatı oluşturabilecek seviyeye ulaşmış fakat teorik çalışmalar az sayıda kalmıştır. Bu durumun sebebi, ağız araştırmalarını zorlaştıran çeşitli etkenlerdir.

Bütün bilimsel çalışmalarda terimler meselesi hiç ihmale gelmeyecek şekilde önemlidir. Çünkü terimlerin çağrışım alanı bulanık olursa, araştırmalardaki yanılma payı artar. Ağız araştırmalarında da durum böyledir.

Ağızlarla ilgili olarak tespit edilen fonolojik özellikler, “genel” başlıklar halinde ölçütlere dönüştürülmektedir. Ancak her “özellik”, ayırt edici “ölçüt” değildir, olmayabilir. Genel çizgisine uymayan durumlara da “sebebi bilinmeyen” denilip geçilmektedir. Ağızlarda görülen özelliklerden hareketle tasnif yapılamaz. Bunların birer ölçüte dönüştürülmesi, en azından ölçüt olabilecek bir şekilde yeniden ifade edilmeleri gerekir. Ölçütler belirli sayıda ve ayırt edici olmalıdır.


Anahtar Kelimeler: Türkçenin ağızları, fonoloji, ölçüt, tasnif, terim sorunları.

ABOUT PHONOLOGICAL CRITERIA IN THE CLASSIFICATION

OF DIALECTS

STRUCTURED ABSTRACT

In all scientific studies, take it to prepare documents and sort of issues should be the first and primary task. This principle also applies to grammar studies. In general language, specifically the classification of the dialect researches, of course, is not a job to be done very easily. But instead of considering this job to avoid difficulties, measures should be identified and action should be taken in this direction. Dialectology studies have become a tool of sociolinguistics. Rather serious and extensive studies on the use for this purpose.

The papers presented in previous years, and we examine the articles published are only found in the opinion on the classification of the dialects in several studies. Dialect studies, have reached levels that could pose a major corpus of theoretical studies but remained few. The reasons for this situation are several factors that complicate their dialect research.

In these studies, we do not see a common understanding and shared vision dialectologists. Statistics, which is made in 1991, supports our view that the criteria of dialectologists not fully match the criteria of other dialectologists’ quantity and content. This shows it is too early to talk about traditions in dialectological works.

It is already clear that they were not so thoughtful about how to choose the criteria. When we look at the criteria for the classification of Turkic languages, then we see that they have such characteristics as small numbers, generality and selectivity. Unfortunately, unusual approaches hold in the Turkish dialectology: chosen some features of the dialect and they are sorted as criteria.

On the other hand, it must be observed difference between the groups and subgroups of dialects. The reliability of the classification of dialects depends on the criteria that agree to the above difference.

In the works of dialectology is another important issue is the fact that some features to oppose modern Turkic languages to the peculiarities of the Turkish dialects, it does not give results. So it cannot be the main pillar of such phonological equivalence as shown by the uniformity of the Turkic languages; because these languages were influenced by migration, high level of education, means of communication, cultural bundles, regional languages, etc. In other words, we should not disregard the fact that some features of Turkish dialects may occur under the influence of the local environment and others may arise sociological or psychological background and in the last they can be factors such as human flaws.

I adhere to the view that dialectology will use synchronous methods, so there is no need to compare with the findings of studies on the old Turkish language, because it leads us to a dead end. On the other hand there is evidence of the fact that scientists have found large differences between the features of the dialects of the Turkish language from the old Turkish language. So if we cannot find an equivalence between the features of the dialects of the Turkish language with phonological characteristics of the old Turkish language which can be found in the manuscripts, it is not possible to use in the classification of dialects as criteria.

In Turkish dialectology for a long time was the traditional approach, which is characteristic only of comparative historical research: to find similarities between the phonological features of dialects of the Turkish language with the characteristics of those tribes who moved into Anatolia in the 11th century. But while there are still unresolved problems, we cannot offer such equivalents as criteria.

Phonological features identified in relation to the dialect, "general" heading are converted into the criteria. But every "feature" distinctive "criteria" is not, cannot. In the case does not meet the general line "of unknown cause" is called. Classification of the features cannot be seen in the dialect movement. Their conversion to a certain extent should be restated in a way that may be at least substantially. And a certain number of criteria must be distinctive.

In conclusion we can say that the above problems constitute an obstacle to the search for true and stable criteria for the classification of dialects.

Phonological changes seen in everyday speech, so far, have used as criteria by which to classify dialects of Turkish language. In other words, diachronic conclusions, considered the most important and take advantage of research, in the final analysis did not take into account the dialectologists. We should fully discuss this paradox, because it does not give any benefit to the young researchers.

Key Words:    Turkish dialects, phonology, the criteria for

classification, terminology problems. 3

2.    Araştırmaların durumu

Geçmiş yıllarında farklı kurumlarca yapılan ağız çalıştaylarında sunulan bildirileri, TDK veri tabanındaki makaleleri, elektronik dergi Turkish Studies ile Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Merkezinin makale veri tabanını incelediğimizde, yalnızca birkaç çalışmada ağızların tasnifi ile ilgili görüşlere rastlanmaktadır. Ağız incelemeleri, büyük bir monografi külliyatını oluşturabilecek seviyeye ulaşmış fakat teorik çalışmalar az sayıda kalmıştır.3

Bu durumun sebebi, ağız araştırmalarını zorlaştıran çeş itli etkenlerdir. Bu etkenlerden bazıları, uzman dilciler tarafından birçok kez dile getirilmiştir:

“Yukarıda ana hatlarıyla coğrafyasını ve tarihçesini vermeye çalıştığımız araştırma bölgemiz, görüldüğü gibi, her iki açıdan da bütün teşkil edebilecek niteliklerden az çok uzaktır; tabiat şartlarının ağırlığı, bir kilit noktası oluşu, yol kavşakları üzerinde bulunuşu ve bunlara bağlı olmak üzere ortaya çıkan nüfus hareketleri ve yer değiştirmeler, bölgemiz insanlarının geçmişleriyle ilgili bilgilerini az çok koparmış, efsaneleştirmiş ve derinlik ve yayılışlarını kolay kolay ortaya koyamayacağımız kültür tabakalaşmalarına yol açmıştır (ve açmaktadır). Bunun sonucu olarak zengin bir folklor, halk edebiyatı ve birçok yönleriyle biribiri içerisinde erimiş, bununla beraber bazı yönleriyle de biribirlerinden ayrılabilen, araştırmamızın konusunu teşkil edecek ağızlar oluşmuştur. ” (Gemalmaz 1978: 21-22)

“Aynı şekilde Alanya ağızları da homojen değildir, çeşitli ölçütlerle birbirlerinden ayrılırlar. Tabi, kullanılan kriterler ne olursa olsun, bir dilin dar veya geniş bölgelerde kullanılan varyantlarını hele hele iletişimin son derece yoğun olduğu günümüzde keskin çizgilerle birbirinden ayırmak imkânsızdır. Her şeyden önce burada nelerin ölçü alınacağı sorusuna her zaman geçerli olabilecek bir cevap bulmak zordur. Gene ağızla, ağız konuşanlar tarafından az veya çok oranda bilinen bölgeler üstü konuşma dilinin sınırlarını tespit, sanıldığı kadar kolay değildir. ” (Demir 1995: 100)

“Oğuz boylan arasındaki ağız farklılıkları, Oğuz boylan ile oğuz olmayan Türk unsurları arasındaki ağız ve lehçe farklılıkları ile yerleşme tarihindeki farklılıklar Türkiye'deki ağız ayrılıklarının temel sebebi olarak gösterilebilir. Elbette Türkiye coğrafyasında yaşayan bir kısım mahalli diller ile Arapça ve Farsça gibi hâkim kültür dillerinin etkisini ve katkısını da göz ardı etmemek gerekir. Türkiye Türkçesi ağızlarının kaynağındaki bu çok renkliliğe, iç ve dış göçler ile mecburi iskân sonucunda meydana gelen karışıp kaynaşmalar da eklenince, ağız bölgelerinin belirlenmesi ve etnik grupların coğrafi dağılımının tespit edilmesi oldukça zorlaşmaktadır. ” (Buran 1999: 90)

3.    Sorunlar: Bildiriyi hazırlarken kaynaklarda rastladığım bazı sorunlara, “terimler, gelenekleşme, kronoloji ve yöntem” başlıkları altında kısa kısa değinmek istiyorum.

4.    Terim sorunları

4.1. Ölçü - ölçüt - özellik

Bütün bilimsel çalışmalarda terimler meselesi hiç ihmale gelmeyecek şekilde önemlidir. Çünkü terimlerin çağrışım alanı bulanık olursa, araştırmalardaki yanılma payı artar. Ağız araştırmalarında da durum böyledir. Fakat birçok araştırmacı, “ölçüt” terimini “özellik” terimiyle eş anlamlı olarak kullanmaktadır. Az sayıda çalışmada ise, “ ölçü” terimine rastlanmaktadır. 4

Özellik adı altında verilen maddeler o kadar çoktur ki, hangi ağız grubu (doğu, batı, kuzey) ile ilgili olduğu veya hangi alt gruplarla (I, II, III ...) ilgili olduğunu anlamak zorlaşmaktadır. Onlu yirmili sayılarla ifade edilen özellikler, ölçüt kabul edilemez. Bu kadar çok sayıda özellik kullanılarak herhangi bir tasnif yapılamaz.

Bir nesne veya durumun çok sayıda özelliği olabilir, ancak bu nesne veya durumları karşılaştırmak için gerekli ölçütler bir veya ikiyi geçmemelidir. Ölçüt sayısı çoğaldıkça -ki bu teorik olarak mümkün değildir- karşılaştırılan nesne veya durumlar bir noktada birleşir. Sonuçta tasnif, amacından uzaklaşır. Hâlbuki tasnif amacıyla ileri sürülen ölçütler, farklılıkları belirlemek içindir.

Ağızlarla ilgili olarak tespit edilen fonolojik özellikler, “genel” başlıklar halinde ölçütlere dönüştürülmektedir. Ancak her “özellik”, ayırt edici “ölçüt” değildir, olmayabilir. Genel çizgisine uymayan durumlara da “sebebi bilinmeyen” denilip geçilmektedir. Ağızlarda görülen özelliklerden hareketle tasnif yapılamaz. Bunların birer ölçüte dönüştürülmesi, en azından ölçüt olabilecek bir şekilde yeniden ifade edilmeleri gerekir. Ölçütler belirli sayıda ve ayırt edici olmalıdır.

4.2. Ağız - ağız grubu - alt ağız grupları - ikinci dereceden ağızlar...

Anadolu ağızlarıyla ilgili olarak ana ve alt grupların sıralaması yapıldığında, “Türkçenin ağızları > Doğu grubu ağızları > Erzurum ağzı > Oltu ağzı ” benzeri tasniflerle karşılaşılır. Her aşamada “ağız” terimini kullanmak da, yukarıda değindiğimiz üzere terimlerde anlam bulanıklığına sebep olmaktadır. Hâlbuki azalan ve/veya değişen sayıda fonolojik özellik içeren ağız gruplarını birbirinden farklı terimlerle adlandırmak, anlam bulanıklığını azaltacaktır. Bunun için bazı sorular sormak ve ona göre adlandırma yapmak yeterli olabilir: Bu ağız gruplarından hangisi konuşma diline yakın hangisi uzaktır? Hangisi bölge dili, hangisi bölgeler üstüdür? Ses ölçütlerine göre şive, ağız veya daha alt birimler arasında fark var mıdır? Lehçe, şive veya ağız ayrımında kullanılan ölçütleri, alt ağız grupları için ayrıca belirlemek zorunda değil miyiz? Ayırıcı ve birleştirici özellikleri tespit etmek zorunda değil miyiz?5

Ağızlar konusunda uzman araştırmacılar da bu konuya değinmekte, ana ağız gruplarından alt gruplara doğru gidildiğinde farklı terimlerin kullanılmasını önermektedirler:

“Söz gelişi, Batı Türkçesinin Anadolu lehçesinin Aydın, Konya, Kastamonu,

Erzurum, Kars ağızları gibi. ” (Gemalmaz 1999: 4)

Bu türden terim sorunlarına daha önceleri çeşitli öneriler getirilmiş idi6 fakat her nasılsa bu öneriler, araştırmacılar tarafından dikkate alınmamıştır.

5. Gelenekleşme sorunları: Burada “gelenekleşme” ifadesi ile ağız araştırmacıları arasında ortak çalışma ve eşgüdüm anlayışlarının zayıflığına dikkat çekmek istiyorum. Anadolu ağızlarının tasnifinde kullanılan ölçütlerin karşılaştırıldığı bir çalışmada, ölçütlerin nitelik ve nicelik olarak çok azının örtüştüğü söylenmektedir:

“Bu ölçütler içinde her yönden birbiriyle örtüşenlerin sayısı fazla değildir. Tam

tersine, her üç sınıflandırmada kullanılan tek ortak ölçüt, ölçünlü Türkçede yazı dilinde iki

ünlü arasında ve hece sonunda bulunan /ğ/nin korunması, /g/ye dönmesi ya da (kendinden

önceki ünlünün uzaması ya da uzamaması sonucu) yitirilmesi ile ilgili olandır......

Sesbilgisi ile ilgili olarak iki sınıflandırmada yer alan ortak ölçütlerin sayısının da fazla olmadığı yapılan karşılaştırmada ortaya çıkmıştır. Kral ve Banguoğlu tarafından yapılan sınıflandırmada üç, Kral ve Karahan tarafından yapılan sınıflandırmada ise bir ölçütün örtüştüğü dikkati çekmektedir. Ayrıca Banguoğlu ölçütlerinden biri ile -bir sınıflandırma çalışması olmamakla birlikte- Hayasi (1990) tarafından dağılım saptamasında kullanılan bir ölçütün de örtüştüğü dikkati çekmektedir. ” (İmer 2000: 9)

Ciddi bir araştırmanın ürünü olan bu veriler -eğer bugün daha farklı istatistik çalışmaları yoksa- ağızların tasnifinde bir gelenekleşmenin henüz söz konusu olmadığını gösterir niteliktedir.

6.    Kronoloji sorunları. Ağız araştırmalarının eşzamanlı çalışmalar olduğunu, artzamanlı yöntemlerle varılan çıkarımların ağız tasniflerine uygulanmasının yanlış değerlendirmeler yapmamıza sebep olabileceğini her zaman göz önünde tutmak durumundayız. Aksi takdirde:

Ölçünlü dille ağızlar arasında çok sıkı bir ilişki vardır. Çünkü yazı dili, ağızları temel alarak meydana gelir. Bunun en güzel örneği Eski Anadolu Türkçesi ’dir. Eski Anadolu Türkçesi yazı dili olma yolunda, döneminde konuşulan ağızlardan birkaçını özellikle de Orta Anadolu ağızlarını kendine esas almıştır (17) Orta Anadolu ağızları içerisine dâhil edilen Amasya ile Eski Anadolu Türkçesi arasındaki ses benzerliğini inceleme bölümümüzün sonunda anlayabiliriz.” (Silahşör 2010: 50)

Yukarıya aldığım paragrafta koyu harflerle yazılı olan ve “Anadolu’da bugün tespit edilen Türkçe ağızların veya ağız gruplarının XIV.-XV. yüzyıllarda Eski Anadolu Türkçesi döneminde de aynı coğrafi bölgede varlığını sürdürmüş olduğu” şeklinde anlaşılan cümle, hiç şüphesiz, dikkatli bir okuma ile düzeltilebilirdi.

7.    Yöntem sorunları

7.1.    Ölçütlerin tutarsızlık göstermesi. Türkçenin fonolojisi ile ilgili araştırmalarda, fonolojik veya morfonolojik bir durum açıklanırken, bu durumun gerçekleşmesine sebep olan özellik ile fonolojik olayın sonucu, denk kabul edilme yanılgısına düşülür. Örnek olarak “zayıf bir ünsüzün telaffuz güçlüğü sebebiyle erimesi, kaybolması ve kendisinden önceki ünlünün uzamasına sebep olması” aşamaları bir süreç olarak ele alınmaz, bunlardan yalnızca biri söz konusu edilir.

Benzer durumlar ağız araştırmalarında da göz ardı edilmekte; biri sebep diğeri ise sonuç olan fonolojik gelişmeler, farklı başlıklar altında ölçüt (aslında özellik!) olarak değerlendirilmektedir. Sebebi belli olmayan bir durum özellik olarak verilirken, bu durumun sebep olduğu sonuç diğer maddede özellik olarak gösterilmektedir.

7.2.    Ölçütlerin seçimi: Ağızların tasnifinde kullanılan ölçütlerin seçiminde de özenli davranmadığımız anlaşılmaktadır. “Ölçütlerin seçimi nasıl yapılmalıdır?” diye düşünürken aklımıza şu sorular gelmektedir: Bir dildeki (lehçedeki, ağızdaki) ayırt edici fonolojik özellikler nelerdir? Türkçe için hangi ses özelliği ayırt edicidir? Dil, lehçe, şive, ağız gibi her biri farklı fonolojik gelişmelerin etkisinde bulunan düzlemlere ait ses özelliklerini ayrı ayrı tespit etmek zorunluluğu yok mudur? Türk lehçelerinin tasnifinde bilim adamlarının kullandığı ölçütlere bakarsak bu sorulara daha kolay cevap verebiliriz:

“Türk şivelerinde görülen başlıca farkları seslerin muhtelif şivelerde almış olduğu şekiller teşkil ettiği için şivelerin tasnifinde de esas olarak, ses hususiyetlerinin alınması tabiîdir. .... Daha sonraki tasnif tecrübelerinde, şivelerin birçokları için müşterek olup, şive gurupları arasındaki münasebetleri göstermek bakımından büyük ehemmiyeti olmayan hususiyetler yerine, her şive gurubunda ayrı ayrı inkişaf yolu takip etmiş olan bazı mühim

sesler üzerinde durulmak suretiyle, daha umumî esaslara doğru gidilmiştir. ” (Arat 1953: 125)

“Şive hususiyetlerinin, en küçük zümrelerde bile, saf halini bulabilmek imkânsızdır. Onun için Türk şivelerini tasnif etmek isterken en umumî ve başlıca hususiyetler ile bu hususiyetlerin şu veya bu zümrede ekseriyetin kullanıp kullanmadığı prensibine uymak zaruridir. Son tecrübeler için alınan başlıca hususiyetler şunlardır: t- : d-, d:y, ilk hecenin sonundaki -g, ikinci, üçüncü ve dördüncü hecenin sonundaki g ve g, partisip eklerden -gan, -an/-gen, -en ve kelimelerden olbol- fiili." (Arat 1992: 64-65)

Arat’ın yukarıda kısaca verdiğimiz düşüncelerinden anlaşılmaktadır ki ölçütler az sayıda, geneli kapsayıcı ve ayırıcı/birleştirici unsurlardan oluşmalıdır. Aksi takdirde -bugün her türden akademik çalışmada kolayca görebildiğimiz gibi- birçok özelliği alt alta sıralayıp bunları ölçüt saymak, doğru bir tasnif yapmamızı engeller. Türk şivelerinin tasnifinde yapıldığı gibi fonolojik ölçütler esas alınmalıdır.

Öte yandan ana ağız gruplarını belirleyen ölçütler ile alt grupları belirlemede kullanılan ölçütler aynı olmamalıdır. Dil, lehçe, ağız ve şiveleri birbirinden ayıran ölçütler nasıl farklıysa, ağız tasniflerinde de ana gruplarla alt grupları birbirinden gerçekçi bir şekilde ayırabilmek için ölçütlerimizin de farklı olması gerekir.4

7.3.    Şimdiki zaman ekinin ölçüt olması. Şimdiki zaman ekinin ölçüt olarak alınmasının çeşitli yönlerden etkisiz olacağını öngörebiliriz.

“M. Mollova ise, Doğu Rumeli ağızlarında 20’den fazla şimdiki zaman şekli vardır, dedikten sonra Türk ağızlarının tasnifinde şimdiki zamanı ölçüt olarak kullanmanın doğru olmadığını belirtir. ” (Günşen 2012: 117)

Şimdiki zaman ekinin ölçüt olarak tercih edilmesinin sağlıklı tasniflerin yapılmasına engel olacağı öngörülmektedir. Çünkü:

a)    Anadolu ağızlarında şimdiki zaman kavramı başka ek veya yollarla da anlatılır (Büyükakkaş 2009). Dolayısıyla bu ölçütün bulunmadığı ağız grupları tasnif dışı kalabilir.

b)    Ekin fonolojik olarak türevi çoktur; bu türevlerin, yapılacak tasniflerde ölçüt olarak kullanılması yanıltıcı olabilir.

c)    Ağız araştırmaları için hazırlanan anketlerde sorulan sorular ve dolayısıyla verilen cevapların çoğunlukla geçmişteki olaylara yönelik olduğunu biliyoruz. Bu noktadan bakılınca derleme metinlerinde şimdiki zaman ekinin değişik biçimlerini belirleme mümkün olmayabilir. Bu da yapılacak tasnifleri olumsuz yönde etkiler.

7.4.    Çağdaş Türk Lehçeleri ile Anadolu ağızlarının karşılaştırılması:5

Göçlerin, gittikçe yükselen eğitim kalitesinin, iletişim araçlarının, kültür tabakalaşmasının, bölgeler üstü konuşma dilinin, yerel dillerin ve kültür dillerinin etkisi dikkate alındığında; Türk dil ve lehçelerinin aynı soy ağacının dalları olduğunu gösteren fonolojik denkliklerin Anadolu’daki ağızların veya ağız gruplarının tasnifinde etkin bir ölçüt olması, beklenemez. 7 8

Bir başka deyişle, Anadolu ağızlarına özgü bazı fonolojik özelliklerin sebepleri farklı

olabilir:

a)    Bazı fonolojik özellikler, yerel etkilenmeler sonucu ortaya çıkmış olabilir. Özellikle sınır bölgelerdeki dil etkileşimine dikkat edilmelidir.

b)    Bazı fonolojik özelliklerin ise -göç, eğitim, özenti, toplumsal statü değişikliği gibi-sosyolojik ve/veya psikolojik arka plana sahip olabileceği düşünülmelidir.

c)    Bazı fonolojik özellikler, insanlardaki işitme ve konuşma bozukluklarından, doğuştan gelen sakatlıklardan, çevreden edinilmiş normal dışı alışkanlıklardan kaynaklanmış olabilir.

7.5.    Eski Anadolu Türkçesi ile Anadolu ağızlarının karşılaştırılması:9

Öte yandan benzer fonolojik denkliklerin Anadolu ağızları ile Eski Anadolu Türkçesi dönemine ait eserlerdeki “izler” ile karşılaştırılması bazı yönlerden gerçekçi olamaz. Çünkü bu konuda uzman araştırmacıların vardığı sonuçlara göre “Batı Anadolu bölgesi ağızları, Eski Anadolu Türkçesinden, ünlü yuvarlaklaşması ve h sesi olmadığı için uzaklaşıyor. Doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz ağızları, damak n’si bulunmadığından ve ilerleyici benzeşmenin baskın olmayışından dolayı Eski Anadolu Türkçesinden farklılık gösteriyor. ... Ünlü yuvarlaklaşmasının olmadığı Konya ve Kırşehir yöresi ağızları da bu bakımdan Eski Anadolu Türkçesine yakın değildir.” (Karahan 2011: 158-159)

Sonuç olarak, Eski Anadolu Türkçesi dönemine ait -ve ancak yazılı eserlerde görülen belli belirsiz izlerden ibaret olan- fonolojik özellikler ile Anadolu ağızlarına ait özellikler arasında yeterli denklikler kurulamıyorsa, o takdirde bu özellikler, ağızların tasnifinde ölçüt olarak kullanılamaz.

7.6.    Etnik kökenlerle fonolojik özelliklerin bağlantısı: Anadolu ağızlarındaki fonolojik özelliklerin, Anadolu’ya gelen Türk boyları ile denkleştirilmesi üzerine hâlâ araştırmalar yapılmakta, fakat aynı zamanda tespit edilen aykırı durumlar da izah edilememektedir. Çünkü “. hangi dil özelliğinin hangi boya ait olduğu ve hangi boyun hangi yörelerde yaşadığı konusunda çok ayrıntılı araştırmalar yoktur. Ayrıca Anadolu’ya değişik zamanlarda gelip yerleşen çok sayıda Oğuz dışı Türk unsuru bulunmaktadır. Bunlara ait dil özelliklerinin neler olduğu, nerede hangi özellikler bakımından Oğuzca ile karıştıklarının tespit edilmesi gerekir. Türkiye Türkçesi ağız araştırmaları yapılırken çok zaman iyi bir iskân tarihi ve etnik araştırma yapılmadığı için hangi ağız özelliklerinin hangi boylara, gruplara ait olduğu anlaşılamamaktadır.” (Buran 2010: 17)

Dolayısıyla, Anadolu ağızları ile etnik kökenler arasında görülen denkliklerin ölçüt olarak kullanılması, doğru değildir.

8. Sonuç ve Öneriler

8.1. Buraya kadar açıklamaya çalıştığımız sorunlar, ağızların tasnifinde kullanılacak fonolojik ölçütlerin sağlam ve doğru olmasıyla ilgilidir. Çünkü ağız araştırmalarının amacı, ağızların “... birtakım ölçütlere göre kendi aralarında hatta kendi içlerinde sınıflandırılması ve nihayet ağız atlaslarının oluşturulması(Günşen 2012:113)”'dır; bu hedefe ulaşabilmemiz için de “.öncelikle doğru ve eksiksiz tasniflerin yapılması(Buran 2011:42)” gerekmektedir. Ölçütlerin gerçekçi olması, aşağıdaki süreçlerin doğru işletilmesi için de önemlidir:

Gerçek ölçüt O sağlam tasnif O doğru araştırma yöntemi O ayrıntılı inceleme ...


ses olayı

eş zamanlı

(kullanıcıya ve çevreye bağımlı)

ses değişmesi

art zamanlı

(zaman ve mekâna bağımlı)

ses özelliği

eş zamanlı+art zamanlı

(zaman ve mekândan bağımsız)


8.2. Yukarıdaki maddede öngörülen hedeflere ulaşabilmek için, ağızların tasnifinde kullanılan ölçütlere esas alınacak fonolojik özelliklerin “tarihsel, çağdaş, etkilenme sonucu oluşmuş vb.” şekillerde ayırt edilmesini öneriyorum. Bu ayrımların ardından, fonolojik özellikler aşağıdaki gibi tasnif edilmelidir:_

Bu fonolojik özelliklere dayanan ölçütlerin ayrı ayrı mı yoksa birlikte mi kullanılmasının uygun olacağı meselesi de önemlidir. Dikkatli bir bakışla ortaya çıkan sonuç, bu ölçütlerin “bir arada” kullanılmasının imkânsızlığını göstermektedir. Çünkü bu fonolojik özelliklerin sebepleri, oluşum süreçleri ve sonuçları birbirinden farklıdır. [Sebep - (süreç - çevre) - sonuç].

8.3. Yüksek lisans öğrencileriyle birlikte yürüttüğümüz bir seminer çalışmasında “Anadolu ağızlarını tasnif eden Kowalski, Kral ve Karahan’ın kullanmış oldukları ölçütler karşılaştırılmıştır. Amacımız hem ölçütlerin çeşitliliğini ortaya koymak hem de hangi ölçütün daha fazla kullanıldığını tespit etmektir. Buna göre tasniflerde ses özelliği ölçütü hiç bulunmazken, ses değişmesi 7, ses olayı 17, şekil bilgisine ait özelliklerin sayısı ise 12 olarak tespit edilmiştir. ”

Görüldüğü üzere ağızların tasnifinde ağırlıklı olarak tercih edilen ölçüt, eşzamanlı araştırmaların dayandığı “ses olayları”dır. Bir başka deyişle, ağızlarla ilgili çalışmalarda kullanılan ve birçok araştırmacı tarafından tercih edilen artzamanlı bakış açıları -“çok önemli” oldukları yazılıp çizilmelerine rağmen- en son değerlendirmede dikkate alınmamıştır. Çelişkili olarak görülen bu durumun, ağız araştırmalarına ve genç araştırmacılara yararının derecesi tartışılmalıdır.

9. KAYNAKÇA

Ağız Araştırmaları Bilgi Şöleni (9 Mayıs1997). (1999) TDK.

ARAT, Reşit Rahmeti (1953). Türk Şivelerinin Tasnifi. Türkiyat Mecmuası (X). 59-138.

ARAT, Reşit Rahmeti (1992). Türk Milletinin Dili. Türk Dünyası El Kitabı. C.II. 59-68.

BURAN, Ahmet (1999). Anadolu Ağızlarının Karşılaştırmalı İncelemesi ve Bu Konu ile İlgili Sorunlar. Ağız Araştırmaları Bilgi Şöleni(9 Mayıs 1997). TDK.

BURAN, Ahmet (2010). Türkiye Türkçesi Ağız Atlasının Önündeki Sorunlar. Diyalektolog (1). 15-20.

BURAN, Ahmet (2011). Türkiye Türkçesi Ağızlarının Tasnifleri Üzerine Bir Değerlendirme. Turkish Studies Volume 6/1. 41-54

BÜYÜKAKKAŞ, Ahmet (2009). Niğde ve Yöresi Ağızlarında Yazı Dili Dışında Kullanılan Bir Şimdiki Zaman Çekimi Üzerine. Türkiye Türkçesi Ağız Araştırmaları Çalıştayı(2008). TDK. 163-168.

DEMİR, Nurettin (1995). Alanya Ağızlarında ‘şimdi’nin Varyantları. TDAY-Belleten, 99-114.

GEMALMAZ, Efrasiyap (1978). Erzurum îli Ağızları. Atatürk Üniversitesi Yayınları.

GEMALMAZ, Efrasiyap (1999). Ağız Bilimi Araştırmaları Üzerine Genellemeler. Ağız Araştırmaları Bilgi Şöleni(9Mayıs 1997), TDK.

GÜNŞEN, Ahmet (2012). Balkan Türk Ağızlarının Tasnifleri Üzerine Bir Değerlendirme. Turkish Studies Volume 7/4. 111-129.

İMER, Kâmile (2000). Türkçenin Ağızlarının Sınıflandırılmasında Temel Alınan Ölçütler. Türkçenin Ağızları Çalıştayı Bildirileri. Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi. 5-16

KARAHAN, Leylâ (1996). Anadolu Ağızlarının Sınıflandırılması. TDK.

KARAHAN, Leylâ (2011). Eski Anadolu Türkçesinin Kuruluşunda Yazı Dili-Ağız İlişkisi. Türk Dili Üzerine İncelemeler. Akçağ. 153-161

SİLAHŞÖR, Ebru (2010). Amasya Merkez Ağzının Sesbilgisi Özellikleri. Diyalektolog (1). 47-84.

Citation Information/Kaynakça Bilgisi

USTA, H.İ., Ağız Tasniflerinde Kullanılan (Fonolojik) Ölçütler Üzerine, Turkish Studies -International Periodical for the Languages, Literatüre and History of Turkish or Turkic Volume 10/8 Spring 2015, p. 221-230, ISSN: 1308-2140, www.turkishstudies.net, DOI Number: http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies .8239, ANKARA-TURKEY

Turkish Studies

International Periodical For the Languages, Literatüre and History of Turkish or Turkic

Volume 10/8 Spring 2015

1

Türk Dil Kurumu ve Selçuk Üniversitesinin ortaklaşa düzenlediği ve 31 Ekim-1 Kasım 2014 tarihleri arasında Konya’da yapılan Türk Dil Bilgisi Toplantılan-II Türkiye Türkçesi: Ses ve Şekil Bilgisi Sempozyumunda sunulmuş olan bildirinin yeniden düzenlenmiş ve geliştirilmiş biçimidir.

Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu tespit edilmiştir.

2

Prof. Dr. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, El-mek: husta@ankara. edu. tr

3

Giriş

Ağızlara ait malzemenin tespiti, yazıya geçirilmesi, kullanılan işaretlerin ortak/anlaşılır olup olmaması gibi sorunlara burada değinilmeyecektir. Zaten bu teorik/teknik sorunlar çözülmeden sağlıklı bir tasnif yapılamaz. Öte yandan birçok dilbilimcinin belirttiği üzere, diyalektoloji çalışmaları artık betimlemeden yorumlama aşamasına geçmiş ve diyalektolojik özellikler, toplumu oluşturan birimlerin doğru anlaşılması ve doğru tanımlanması için sosyolengüistik çalışmaların aracı hâline gelmiştir. Daha doğrusu bu amaçla kullanılması üzerinde ciddi ve yoğun çalışmalar vardır.

Bu bildiride ağızların tasnifinde kullanılan ölçüt sorunları tartışılacaktır. Bildiri, öncelikle ağız araştırmasına ilgi duyan genç araştırmacılara yol gösterme ve araştırmaların niceliği yanında niteliğini de yükseltme konusunda duyarlılık oluşturma amacını taşımaktadır.

4

Bu bildiride dile getirdiğim görüşler, “Türkçenin ağızları üzerinde yapılan çalışmaların taşıdığı fevkalade önemi görmezden gelmek şeklinde” anlaşılmamalıdır.

5

   Tasniflerde yalnızca “ağız” teriminin kullanılmasına bir itiraz örneği: “AMANOGLU - Sormak istedim ki, bu "ağız" terimiyle yanaşı -ayrı terimler de bu anlam somut olarak ifade etmiyor ki- ayrı terimler kullanmak imkânı var mı? Yani "şive" desen, "şive" küçük bir birikim, onun büyüğü "diyalekt". O anlamda sormak istiyorum ki, bunların hepsini "ağız" adlandırmak ne derece doğru?”. (Ağız Araştırmaları Bilgi Şöleni 1997: 94)

6

   “BURAN - İl, ilçe de aynı şekilde. Bunların yerine mesela; "Azeri ağzı" mıdır burada konuşulan, "Azeri ağzı" diyelim. ... Yani onu konuşan etnik unsurla birleştirelim ağız özelliğini. Onların ağzı olarak bunu ya isimlendirelim ya da onun belirleyici özelliği; fonetik ya da morfolojik özelliği nelerse onları alalım. "r ağzı" diyelim. "l ağzı" diyelim. İşte "y ağzı" diyelim. Ya belli ses özelliklerine göre bölümlendirelim bu ağızları ya da konuşan etnik grubun adıyla birleştirelim. O grupla birlikte analım.” (Buran 1999: 94)

7

   Ancak bu ilkenin, Türkiye’de yapılan ağız tasniflerinde dikkate alınmadığı görülmektedir: “Karahan, Anadolu ağızlarını üç ana ağız grubuna ayırırken ses bilgisi, şekil bilgisi ve söz dizimine ait toplam yirmi üç ölçüt kullanırken, her ana ağız grubunu da yine aynı ölçütlerle kendi içinde alt gruplara ayırmıştır. (Günşen 2012: 116)

8

   Bu türden çalışmaların yapılması elbette ki gereklidir ve Türkçenin tarihi karşılaştırmalı fonolojisine mutlaka katkıda bulunacaktır. Ancak ağızların tasnifi konusunda belirli bir katkı beklemek, gerçekçi değildir.

9

Ağız araştırmalarının eşzamanlı çalışmalar olduğunu, artzamanlı yöntemlerle varılan çıkarımların ağız tasniflerine uygulanmasının yanlış değerlendirmeler yapılmasına sebep olduğunu düşünüyorum.