ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ-TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Anasayfa | Makale Bilgi Sistemi | Konu Dizini Yazarlar DiziniKaynaklar Dizini | Makale-Yazar Listesi |  Makale Sayısı-Tarih Listesi | Güncel Türkoloji Kaynakçası

Atatürk Araştırmaları || Çukurova Araştırmaları || Halkbilim || Dilbilim || Halk Edebiyatı || Yeni Türk Dili || Eski Türk Dili
Yeni Türk Edebiyatı || Eski Türk Edebiyatı || Dil Sorunları || Genel || Tiyatro || Çağdaş Türk Lehçeleri

 

HÜSEYİN CÖNTÜRK VE YENİ ELEŞTİRİ

Dr. Esma Dumanlı KADIZADE*

TÜBAR-XXIX-/2011-Bahar/

ÖZ: Hüseyin Cöntürk, etkin bir eleştiri için başlıca şartın sistemli
bir eleştiri dili kurmak olduğunu, bunun için de hangi ölçütlerin temel
alınması gerektiğini kuramsal açılardan sorgular. Cöntürk, eserlerinde gö¬
rülen yeni eleştirinin etkisi ile Ataç’tan beri süre gelen izlenimci / öznel
eleştirinin en güçlü karşıtı olmuştur. Cöntürk’ün eleştirmen kişiliğinden
yola çıkılarak düzenlenen bu çalışmada, Yeni eleştiri kuramı sorgulanmış¬
tır. Türkiye’de önce kuramını ortaya koyup sonra eleştirisini yapan Hüse¬
yin Cöntürk’ün eserleri göz önünde bulundurularak, yeni eleştiri anlayışı
tespit edilmiştir. Bu yönüyle metin odaklı bir çalışma yapılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Yeni eleştiri, Hüseyin Cöntürk, Empresyonist
eleştiri, Nurullah Ataç, edebî metin.

Hüseyin Cöntürk and New Criticism

ABSTRACT: Hüseyin Cöntürk proposes the fact that forming a
language of criticism is the foundation of criticism for effective criticism.
He furthermore and argues the principals and parameters of criticism on
the basis of theoretical framework. With the effects of new criticism, ob¬
served in his works, Cöntürk opposes the impressionist/subjective criti¬
cism which lasted till the Ataç's time. In this study, 'New criticism' has
been investigated by means of Cöntürk's character as a critic. Hüseyin
Cöntürk whose works of art has been taken into consideration to find out
the effects of 'new criticism' in Turkey, who had built his theory and ap¬
plied this in his, works consequently. A text oriented study is presented.

Key Words: New criticism, Hüseyin Cöntürk, impressionist criti¬
cism, Nurullah Ataç, literary text.

“Bütün duran ve geriye bakan eğilimlere
karşıyız, başka türlü olamaz. Diyoruz ki, eski zevki
sürdürenler, görünen bir tehlikedir, yeniyi benimser
görünen statükocular ise gizli bir tehlikedir. Bu ikin¬
ci kümedeki yazar ve eleştirmenler, gerçek okuyucu¬
nun umudunu boşa çıkaran, bu gidişle de boşa çıka-

Çukurova Üni. esmakadizade@yahoo.com

cak olan bir tutum içindedirler.(...) Yenici görünüp
de yeniyi egemen kılmayanların onu başarılı kılma¬
yanların edebiyatımızı temsil gücü, onu yaşatma er¬
demi bulunamaz. ”

(Yordam, Nu. 8 Ağustos 1966)

Hüseyin Cöntürk, ilk yazılarını 1955-1957 yılları arasında çeşitli
edebiyat dergilerinde yayımlayarak başladığı yazı hayatına, 1958’den
1964’e kadar
Eleştirmeden Önce (1958), Çağının Şairi (1960), Turgut
Uyar
(1961-Asım Bezirci’nin Edip Cansever incelemesi ile birlikte),
Günlerin Getirdiği Götürdüğü (1962-Asım Bezirci ile birlikte), Behçet
Necatigil ve Edip Cansever Üstüne
(1964) adlı eserleri ayrıca bu eserleri¬
nin yanı sıra dergilerde kalmış yazıları ve hipertekstleri eleştirmenin ölü¬
münden sonra
Çağının Eleştirisi adlı iki ciltlik eserde toplanarak yayım¬
lanmıştır.

Türkiye’de önce kuramını ortaya koyan, sonra eleştirisini yazan
Hüseyin Cöntürk’ün, eleştiri anlayışı genel olarak iki temele dayanmak¬
tadır. Birincisi, eleştirinin edebî metin üzerine kurulan bir üst dil oluşu¬
dur. İkincisi ise, metnin anlamının dış ölçülere dayanmadan kendi içinde
belirlenmesidir. Eleştirmen, etkin bir eleştiri için başlıca şartın sistemli
bir eleştiri dili kurmak olduğunu söylemiştir. Bunun için hangi ölçütlerin
temel alınması gerektiğini kuramsal açıdan sorgulayan Cöntürk, Ataç’tan
beri süre gelen izlenimci/ öznel eleştirinin en güçlü karşıtı olmuştur. “Ye¬
ni Eleştiri” kuramını batıdan alarak, uygulamayı kendisinin gerçekleştir¬
diği eleştirilerinde metni çok iyi algılamış, değişik teknikler üreterek, bu
alanda kendisinden sonra gelen genç eleştirmenlere de yol gösterici ol¬
muştur.

A-Yeni Eleştiri ve Tanımlamalar

İngiltere ve Amerika’da 1920’lerden 1970’lere kadar süren “Yeni
Eleştiri” akımının, takipçisi olan Cöntürk; Eliot, Richards, Wellek,
Warren Beardsley, Wimsatt gibi eleştirmenlerden etkilenir. Metnin top¬
lumsal, ideolojik ve tarihsel bağlamda yorumlanmasına karşı olan Yeni
eleştiri sadece metinden, metnin kendi iç ilişkilerinden yola çıkar. “Bizce
asıl önemli olan metindir. Onun çözümlenmesinde semantik, dilbilim ve
gramerden, yaşamakta olduğumuz dilden, edebiyat yapıtlarından, kültürü
yapan her şeyden yararlanırız. Yararlanabilirsek yazarın kişisel durumla¬
rından da yararlanırız, ama bunlar çokluk metne dönük olmadıklarından
bizi ilgilendirmez.” (Cöntürk 2006: 66). Anlamın anlamı hiç sorgulanma-
sa da Cöntürk’ün, beğenilerin çeşitliliğinin, metni zenginleştirdiğini söy¬
lemesi, onun kuramsal boyutta tutucu olmadığını gösterir.

Sanat eserinin yalnız kendi öğeleriyle değerlendirme anlayışına
dayanan Amerikan Biçimciliği adıyla 1930’larda başlayan Yeni eleştiri,
1950’lere kadar etkinliğini sürdürür.

Yeni eleştiri, kendinden önceki edebiyat ve eleştiri anlayışına bir
tepki olarak doğar. Yansıtmacılara, anlatımcılara göre sanat eseri bizlere
yazıldıkları dönem ve insanın dünyası ha
kkında, bazı gerçekleri sunarlar.
Anlatımcılara göre bu gerçeklerden ziyade, sanatçının değeri ön planda¬
dır. Çünkü okur bütün bunları üstün yetenekli kişiler sayesinde görme
imkânı bulur. Edebiyata, sürekli başka alanlardan bakan anlatımcılar,
eserin kendine yönelip, onu değerlendirmek yerine, yazarın yaşam öykü¬
süne, eserin yazıldığı tarihi ve toplumsal koşullara, eserin iletilerine ba¬
karlar.

Yeni eleştiri’nin temelleri İngiltere’de I. A. Richards ve T.S.Eliot
tarafından atılır. “Edebiyatı ahlâkî ve toplumsal sorunlardan soyutlayan
ve değerini okurda uyandırdığı zengin ve ahenkli bir yaşantıda bulan” I.
A. Richards ile “şiiri şiir olarak okumak gerektiğini” belirten T. S. Eliot,
bu düşünceleriyle edebî metni ön plana çıkarırlar (Moran 2002: 160).

T.S.Eliot, “edebî eserlerin objektif bir yaklaşımla incelenmesinin
sonucu olan değerler ve normlar sisteminin, edebiyat teorisinin eleştiride¬
ki fonksiyonuna inanır. Eliot’a göre bir eleştirmenin en önemli görevi,
organik bir bütün, bir değerler hiyerarşisi olan bir sanat eserini objektif
bir şekilde incelemek, önce onu en ince ayrıntılarına kadar tahlil etmek,
eserin özünü oluşturan perspektifi ortaya çıkarmak”tır (Kantarcıoğlu
2007).

Modern eleştirinin en belirgin yönü şiirde ussal çatıya, bir mantık
düzenine verdiği önemdir. Yvor Winters, Allen Tate, Leavis, Ransom,
Blackmur gibi belli başlı İngiliz, Amerikan eleştirmenleri, “Ozanın duy¬
gularını düzene sokan o duygulara anlam kazandıran bir nesnel öğeyi,
gerçek şiirin en başta gelen özelliği saymakla aşağı yukarı Eliot’la birle-
şirler.”(Göktürk 1963: 142). Brooks da, “şiiri şiir kılan yapı” (Aksoy
1996) ile ilgilenir. Nesnel öğe şiirin yapısında saklıysa eleştirmen dikka¬
tini bu yapıya yöneltecektir. İngiltere’de hazırlık safhasını oluştursa da
yeni eleştiri Amerika’da benimsenmiş ve etkili olmuştur. Rene Wellek,
Austin Warren de
Edebiyat Kuramı adlı kitaplarında “Şiirin muhtemel
birçok işlevi vardır. Onun ilk ve esas işlevi kendi tabiatına sadık kalmak¬
tadır.” (Wellek-Warren 2005: 23) der.

Yeni eleştiri’ye göre edebî eser, yazıldığı döneminden, yazarından
bağımsız bir sistemdir. Bu kapalı dilsel düzen, organik bir varlık ya da
birlikteliktir. Warren ve Wellek’e göre, çeşitli tabakalardan oluşan sanat,
bu tabakalara ait öğelerin (sesler, anlam birlikleri, temalar, kişiler vb.)
mükemmel bir şekilde kaynaşıp, birleşmesinden oluşan bir bütündür.

B-“Yeni Eleştiri” ve Eserin Yapı Bakımından İncelenmesi

Yeni eleştiriciler için önemli olan hangi öğelerin bulunduğu değil
bunların ne gibi işleve sahip olduğudur.

“Sanat eserinin kendine özgü bir işlevi vardır ki bu da este¬
tik yaşantı uyandırmaktadır. Estetik yaşantının bir değeri vardır ve
eserin kendisinde, bu yaşantıyı meydana getiren bazı yapısal nite¬
likler mevcuttur. Bir yapıtın sanat eseri olabilmesi belli bir yapıya
sahip olmasına bağlıdır."
(Moran 2002: 174).

Yeni eleştirmenler yapı üzerinde dururken estetik kuramlarından
faydalanmışlardır; bunlardan en önemlisi, “şiirsel bütünlük, iç tutarlılık
ve uyum konularına önem veren düş kuramına dayalı Kant ve Coleridge
estetiği’dir.” (Uslu 1993: 34).

“Sanat yapıtının yapısında ‘gerçekleştirilmeyi benden bekle¬
yen’ bir görev niteliği bulunur. Bu görevi ben her zaman eksik ola¬
rak gerçekleştiririm; ama eksikliğine karşın tüm öbür bilgi nesne¬
lerinde olduğu gibi geriye belli bir “belirleyici yapı" kalacak¬
tır."
(Wellek-Warren 1982: 201).

Yeni eleştirmen bu yapıyı çeşitli katmanlara ayırır. Leavis’in uygulamala¬
rıyla başlayan Pratik Eleştiri ve Yakın Okuma adı verilen yöntemlerin
geliştirilmesiyle edebî eserin yapısı incelenir.

“Edebî eserin kutsallığını reddeden, pratik eleştiri onun de¬
rin anlamına ulaşmak için parçalamakta, tarihsel ve kültürel bağ¬
lamından koparmaktadır. Eserin içerdiği fikrî dayanaklar eserin
değerini arttırıcı ya da azaltıcı etki yapmıyor varsayılır. Pratik
eleştiri, yeni eleştirinin tekniklerinden biridir. Yakın Okuma, ayrın¬
tılı analitik okuma anlamındadır. Herhangi bir eserin herhangi bir
parçasının tek başına da incelenebilir ve anlaşılabilir olduğu var¬
sayılır. Şiirin örgüsünü teknik bazı terimler aracılığıyla inceler.
İroni, nükte, paradoks, çok anlamlılık bunlardan bazılarıdır."
(Ünal 2010: 283-293).

Eliot da, Batı’da edebiyat teorisine mal olan teknikler geliştirmiştir.
Bu te
knikler Yeni eleştirinin sorunsallarını çözümlemek açısından önem¬
lidir. “Objektif karşılık, Dramatik Monolog, Ortak Şuur ve Mito-poetik”
(Kantarcıoğlu 2007) gibi teknikler, eserin evrensel kalıplarla yansıtılarak,
ortak duyguların objektif olarak değerlendirilmesini sağlar. Böylece eleş¬
tirmen organik bir bütün olan sanat eserini bütün detaylarıyla tahlil edip,
eserin özünü yakalamayı başarır.

Cöntürk’e göre bir eleştirmenin edebiyat zevkinin olması gerekir
ki, o da bilgiyle, yaşayışla ve sezgiyle kazanılabilecek bir niteliktir. Be¬
ğeni gücü, tıpkı şiir yazma gücü gibidir. Ancak şiirin estetik ölçütlerin
dışında çözümlenmesinin, anlam bilimsel ölçütlerin uygulanmasının ge¬
rekliliğini kuramsal yazılarında açıklayan eleştirmen; yeterli teknik bilgi¬
ye sahip olduğu için, edebî metni çözümleyen, değerlendiren ve değer¬
lendirmeye uygun içselleştirmeyi gerçekleştiren eleştirinin yapısını da
kendisi kurmuştur.

C-“Yeni Eleştirimde Biçim-İçerik Tartışmaları

Tanımlar, doğal olarak, Yeni eleştiriyi biçim ve içerik tartışmasına
götürür ve bu sorunsalın bazı aşamalardan geçmesine neden olur. Konu¬
ya, biçimsel açıdan bakılınca, duygusal yönden değil de yapısal yönden
şiire yaklaşmak gerekliliği hissedilir. Çünkü bir dildeki şiiri anlayabilmek
için o dili çok iyi özümsemek gerekir. Bu konuda anlamın önemini göz
ardı edemeyiz. Yapısal değerler, eserin yapısından doğar.

“Şimdiye kadar, sanat eserinin özünü biçimde arayanlar,
‘önemli olan söylenen değil, nasıl söylendiğidir’ kuralına gelip da¬
yanmışlardır. Ama nasıl söylendiği bir üslup sorunu olarak kaldık¬
ça ve anlamın rolünü açıklamadıkça biçim-içerik ikilisinden kurtu¬
lamaz.”
(Moran 2002: 164).

Amerikan biçimcilerinden bazıları ise estetik ölçütlerin dışına çık¬
mayarak eserin büyüklüğünü değerlendirirken, eseri biçim sorunu çerçe¬
vesinde değerlendirir;

“Sanat eseri tabakalardan meydana gelir: Sesler, tümceler,
bunların meydana getirdiği anlam birlikleri, eserin dünyası, yani
olaylar, kişiler, olaylara bakış açısı gibi. Büyüklük dediğimiz şey
aslında, özellikle fikir, kişiler, toplumsal ve ruhsal yaşantılar gibi
malzemenin zenginliği, derinliği ve karmaşıklığıdır.”
(Moran 2002:
169).

Bu karmaşıklık yazar tarafından fark edilip ortaya konulursa eserin bü¬
yüklüğü anlaşılır.

Rus biçimcileri ise sanat eserlerini ikiye bölen içerik-biçim ayrımı¬
na karşı çıkarlar;
“Ham bir muhteva ile onun üzerine geçirilmiş, tamamen
harici bir şekil. Açıktır ki bir sanat eserinin estetik etkisi çoğu zaman
onun muhtevası denen şeyde bulunmaz”
(Wellek-Warren 2005: 116)
düşüncesini savunurlar. Ayrıca yeni eleştirmenler gibi biçimciler de ede¬
biyat tarihi ve edebî eleştirinin karıştırılmasına, izlenimciliğe karşıdır
ancak biçimcilerin ses çalışmaları daha yoğundur.

Yeni eleştirmenlerin, Rus biçimcilerinden ayrılan yönü, yeni eleş¬
tirmenlerin biçim-içerik ayrımını değil, sentezini savunmalarıdır;
“Başa¬
rılı sanat yapıtında malzemeler biçime bütünüyle sindirilmiştir.”
(Wellek-Warren 2005: 333-335). Aynı şekilde Eliot da şiirde öz-biçim
ayrımını kabul etmeyerek, özün biçimden biçimin de özden doğduğu
görüşünü taşır. Cöntürk, yeni eleştirinin bu düşüncesine öncülük eder;

“Gerek öz, gerekse biçim kendilerine hayrı olmayan unsur¬
lardır. Öz biçimin, biçim özün hizmetinde olduğu müddetçe hayırlı
olurlar. Bir özcü biçime bir biçimci öze önem verdiği oranda ere¬
ğine yaklaşmış olur"
(Cöntürk 2006: 125).

Eser kendi içinde bir bütündür, ancak yapısal olarak birbirinden
farklı küçük parçalar birleşerek bütünü oluşturur. Cöntürk, eseri etkileyen
dış unsurları değil, eleştiride, edebî eseri merkeze alıp, çözümlemekten
yanadır. Eleştirinin teorik temellerini oluştururken, onun edebî bir dil
değil de, edebî dil üzerine kurulmuş bir üst dil olduğunu açıklar. Metnin
anlamının kendi içinde belirdiğini söylerken bu anlamın toplumsal, siya¬
sal, ideolojik içeriği konusunda hiçbir şey söylemez.

Hüseyin Cöntürk’ün amacı ölçüyü bulmaktır; “Her usul yalnız
kendisini ilgilendiren özellikler üzerinde durur. Bu özelliklerin yapıtta
bulunup bulunmadığını çıkartmaya yarayacak aletleri, bu arada terimleri
hazırlamak onun ilk işidir"
(Cöntürk 2006: 20). Ölçü burada kullanılan
aletler yerine geçse de Cöntürk, ölçünün karşılığını, eleştirmenin değer¬
lendirme kısmında, standart olarak ele alır ve eleştirmenin yapıtta bulun¬
masını istediği özelliklerin tümüne verilen ad olduğunu netleştirir. Eğer
eleştirilen metin şiir değil de nesir ise, “olay dizisi, kişileştirme, üslup ve
bakış açısı üzerinde” (Uslu 1993: 48) durulacaktır.

Sonuç olarak, Cöntürk bir eleştirmenin belli ölçüler sistemine sahip
olması gerektiğini savunur. İyi bir eleştirmen yapıtın özelliklerini ortaya
koyduktan sonra kendi değer ölçülerini de belirtmelidir. Bunun yanında
eleştirmenin çağdaş duyarlılığı sezmesi, duyması ve kavraması önemli
özelliklerinden bazılarıdır.

D- “Yeni Eleştiri”de Edebiyat Eserinin Diğer Bilimlerle İlişkisi

Edebiyat eseri, kendi bünyesindeki malzemeler kullanılarak mey¬
dana getirilir. Bilimden ya da felsefeden her ne kadar faydalanılsa da
kendine özgü bir mantıkla bütüne ulaştırılır.

Wellek, Warren; edebiyat kuramı, edebiyat eleştirisi ve edebiyat ta¬
rihinin birbirinden ayrılması gerektiğini söyler. Geleneksel yöntemlerle
hesaplaşmak adına edebiyat incelemesini ikiye ayırırlar.

“Dışsal yaklaşım ve içsel yaklaşım. Geleneksel eleştirmenin
edebiyat incelemesine dışsal yaklaşımları şunlardır: Biyografik ve¬
rilerle ilgilenme, psikolojiden faydalanma edebiyatın toplumla iliş¬
kisini metne yansıtma, edebiyat eserinde fikir ve öteki sanatlarla
edebiyatın ilişkisini göz önünde bulundurma”
(Ünal 2010: 283¬
293
).

Geleneksel incelemeye göre, yapılan eleştiri sosyoloji, tarih ya da
psikoloji gibi bilimlere yaslanarak sanatsal ve edebî yönden yoksun bir
üretimdir. Yeni eleştirmenlere göre, biyografi, yazarı anlamak bakımın¬
dan önemli olsa da eleştirel açıdan çok önem taşımamalıdır
.

“Psikolojik bilgiler de tıpkı diğer bilgiler gibi-örneğin tarihi
roman yazan biri için tarihi bir bilgi-sanat eseri açısından malze¬
medir. Eserin oluşuna tutarlılık ve karmaşıklığı artırma suretiyle
katkıda bulunduğu ölçüde değer taşır.”
(Ünal 2010: 283-293).

Cöntürk, “bir edebiyat yapıtı, malzemesini sadece toplumbilimsel
yasa ve doğrulardan seçmeye kalkarsa o edebiyat yapıtı uyruk değiştirmiş
olur (Cöntürk 2006: 28) düşüncesiyle bu konuda Fethi Naci’yi şöyle eleş¬
tirir: “Fethi Naci’nin edebiyat yapıtını bir çeşit toplumbilimsel yapıt uy¬
ruğuna geçirmesi, biçneyi ortadan kaldırması sonucunu getiriyor. Böyle
bir durumda öz, bir toplumsal öğretiye, ideolojiye, biçne de üsluba mün¬
cer olmuş oluyor” (Cöntürk 2006: 39) Cöntürk’e göre edebiyatın bu doğ¬
rulara uymasını beklemek, edebiyatın ortadan kalkmasıyla hemen hemen
aynı düşünceyi taşımaktadır. Çünkü eleştirmenin düşüncesiyle metin, dış
ölçülere dayanmadan kendi içinde bir üst dil oluşturarak ortaya konulma¬
lıdır.

E- “Yeni Eleştiri”de Yazarın Biyografisi ve Dünya Görüşü

Yeni eleştirinin amacı, eseri yazarın amacıyla, biyografisiyle ölç¬
memek ve değerlendirmemektir.

“Sanat eseri yaratıcısının amaçlarından ve kişisel yaşama¬
sından ve çevresinden ayrıdır, bağımsızdır. Bu bakımdan eleştiri,
eseri tamamıyla bağımsız olarak düşünüp değerlendirilmelidir.
Salt edebî değerlere dayanması gereken eleştiri, başka bilimlerin
yöntemlerine bütün bütün sırt çevirmelidir. Aslında, eleştiri şiir gi¬
bi, resim gibi bir yaratıcı sanattır. Edebî dil (özellikle şiir dili) di¬
lin başka amaçlarla kullanılışından apayrıdır, özeldir, kendine öz¬
güdür.”
(Halman 1963: 672-676).

Yeni eleştirmenler, ‘şiirin-genelde edebî eserin- kendine özgü var
olma gerekçeleri vardır’ düşüncesinde oldukları için, felsefenin ve diğer
düşünsel malzemenin eserin yerini alacak denli yoğunlaştırılmasına ve
bunun eleştirel ölçü olmasına karşıdırlar” (Ünal 2010: 283-293).

Yazarın kafasındaki anlamı bilmemiz imkânsızdır. Ayrıca, yazarın
amacını bilmenin eleştirmene bir getirisi yoktur. Çünkü yeni eleştiri, sa¬
nat eserini dünya görüşüyle değerlendirmez. Toplum, düşünce, mesaj gibi
olguları yalnızca eserin kullandığı malzeme olarak ele alır. Eleştirmeni
de, Hüseyin Cöntürk’ü de

“Edip Cansever’in sosyalist olup olmadığı, hiç ilgilendirmi¬
yordu. Söyleyeceği sözü nasıl söylemiş? Ne gibi araçlara başvur¬
muş? Metaforlarının, imgelerinin bir iç mantığı ve tutarlılığı var
mı? Söylemek istediğini eserde bir ‘organik birlik’ yaratarak, yete¬
rince söyleyebiliyor mu?”
(Belge 2003: 1)

şeklindeki soruların cevaplarına odaklanması beklenen eleştirmen, yapıtın
özelliklerini belirledikten sonra bunlarla ilgili kendi ölçütlerini ortaya
koymalıdır.

F-“Yeni Eleştiri”de Öznellik ve Nesnellik

Sanat eserinin eleştirisinde nesnel ya da öznel olma ikilemi ile kar¬
şılaşan eleştirmen öncelikle tanımları netleştirmelidir. Eliot nesnelliğin
sınırlarını çizerken çözüm yolu da üretir.

“Şiirde bulunan duygunun şahsi olmaması, estetik veya ob¬
jektif duyguya dönüştürülmesi şarttır. Duygunun objektif veya ev¬
rensel olabilmesi ise şairin kendi şahsiyetinden kaçabilmesi ve di¬
mağını bütün bir medeniyetin değerlerini ifade eden kolektif bir
şuura, yani geleneğe teslim etmesi ile mümkündür.”
(Kantarcıoğlu
2007)

der.

“Yeni Eleştiri”deki nesnellik

“...içeriği belirsiz bir tarafsızlık, anlatımdan önce ve öte,
eserin yaratıcısı özneyi gözeten biyografik ve psikanalitik eleştirel
anlayış ya da öznenin ideolojisini ve niyetini gözeten toplumcu-
gerçekçi anlayış değil; nesneyi (yaratılan eseri) inceleme uğraşısı
olarak seçen bir anlayış”
(Ünal 2010: 283-293) tır.

Cöntürk eleştirisi iki aşamadan oluşur. Eserin özelliklerini belirle¬
diği birinci kısım tamamen nesnel olabilirken, değerlendirmelerin yer
aldığı ikinci kısım beğeni düzeyinde farklılık oluşturduğu için nesnellik¬
ten az da olsa uzaklaşır. Nesnel eleştirinin olamayacağını, beğeninin kişi¬
den kişiye değiştiğini savunan Cöntürk, öznel eleştiriye karşı beğenideki
göreliği kabul eder.

C'öntürk,“...yapıtın niteliklerini ortaya koyduktan başka, bu nitelik¬
lerden hangilerini iyi, hangilerini kötü bulduğumuzu da açıklamaya, yani
değer ölçülerimizi de belirtmeye çalışmalıyız.”
(Cöntürk 2006: 36, 66)
derken eleştirmenin amacının öznelliği tamamen ortadan kaldırmak ol¬
madığını da vurgular. Bilimleri kullanmanın yapıtın her türlü açıklaması-
rnn bilimle yapılabileceği anlamına gelmediği gibi, kişilik etkilerini, öz¬
nelliği en aza indirmeyi amaç tutmak üzere her türlü bilimsel kolaylıktan
yararlanmak anlamına geldiğini de yine aynı eserinde açıklar.

Sonuç olarak, burada açıklanan anlam nesnelliğin “tarafsızlık” an¬
lamı değildir. Çünkü eleştirmen incelemek için eser seçerken bile taraf
olur. Bu yönüyle tamamen nesnel bir eleştiri yoktur.

G- “Yeni Eleştiri”de Sanat Eserlerinin Dönemlerle Sınırlandı¬
rılması

Yeni eleştiride üslup bakımından sanat eserlerini, kendi şahsi özel¬
liklerini geri plana bırakacak ölçüde, devirlere ayırmak doğru değildir.
“Sanat tarihinde Klasik, Gotik, Yenidendoğuş, Barok gibi büyük ölçüde
benimsenen bir biçemler dizisinin"
(Wellek-Warren 2005: 248) saptanıp
edebiyata aktarılması, evrimlerin iç içe geçmesiyle mümkün olacağından
aslında hatalıdır. İngiliz Richards da, Brooks ve Warren de, şiirle ilgili
kesin yargılara ulaşmadan önce şairin dönem ya da okula bağlı sınıflan¬
dırmaya gitmezler çünkü genel yargılarla metin üzerinde bir sonuca
ulaşmak zordur.

Sanat eserinin doğduğu dönem, şartlar ya da kaynaklar eser için bir
çözümleme unsuru sayılmamaktadır. Eliot da şiirin doğmasına sebep olan
kaynakların, şiirin daha kolay anlaşılmasını sağlamayacağını belirtir.
Hatta eleştirmen ile şiir arasındaki bağları tamamen koparabileceğini
vurgular. Çünkü izlenen bu yol şiirin tek bir doğru yorumu olduğu ve
yapılan yorumun şairin ifade etmeye çalıştığı şey olduğu gibi yanlışlara
götürebilir:
“Edebiyat eleştirisinin görevi, edebiyatı anlama ve onun
zevkine varmayı teşvik etmektir"
(Eliot 2007: 254-262).

“Çağının Eleştirisi” adlı eserinde şiir üzerine birçok eleştiri yazısı
olan Cöntürk, eleştirilerinde ne Turgut Uyar’ı ne de Edip Cansever’i ince¬
lerken onları herhangi bir topluluğa dâhil etmez. Şairlerin şiirlerini söz
sanatları ve çeşitli teknikleri açısından değerlendirir. Örneğin, Turgut
Uyar incelemesinde Cöntürk’ün değerlendirme modelini şu şekildedir;

“1. Uyar’ın yaşamında baskın olan ögeler mutsuz öğelerdir.
Mutlu ögeler bol bol varsa da bunlar mutsuzlar tarafından gölge¬
lenmekte, abluka edilmektedir.

2.    Uyar mutlulukları mutsuzlaştırmak çabasında olan bir şa¬
irdir.

3.    Bu çabalarında başarılı olmayışı ya da başarılarının ge¬
çici oluşu dolayısıyla o eğreti bir şairdir.

4.    O reel dünya ile teraziye vurulabilecek bir hayal dünyası
yaratabilen bir şairdir.

5. Anlatırken “şaşırtmalı ” ve “çoğaltılı ” bir teknik kullanan
bir şairidir.”
(Cöntürk 2006: 204).

Eleştirmenin değerlendirmeleri objektif ve evrensel nitelik taşır. Şi¬
irin kaynağına ve tarihi dönemlere dayanmaz. Edebî eseri anlamaya yö¬
nelik bir eleştiridir.

H- “Yeni Eleştiri”nin Çıkmazları

“Yeni Eleştiri”, eserlerin sanatsal yönünü vurgulamakta başarılı ol¬
sa da bazı açılardan eleştirilere maruz kalmıştır. Bunlar, yazınsal açıdan
yapılan eleştiriler ve politik, ideolojik açıdan yapılan eleştirilerdir.
“Ya¬
zınsal açıdan yapılan eleştirilerden biri, Yeni Eleştiri ’nin edebiyat eserini
tarihten ve toplumsal çevreden kopararak ele almak istemesinden kay-
naklanır
.”(Moran 2002: 213) Tarihe, insana ve topluma eğilmek bazen
bir metnin anlaşılması için temel unsur olabilmektedir. Eagleton’a göre
de
,

“Yeni Eleştiri edebiyat hakkındaki büyük insan kuramından
küstahça kopmuştur. Şiir, zamansal süreç olmaktan ziyade uzamsal
figür haline getirildiği için, bir nevi fetişleştirilmiştir. Yeni Eleştiri,
safkan bir biçimcilikten onu bir çeşit ampirizmle (şiirin söyleminin
kendi içinde bir şekilde gerçekliği de ‘içeriği’ inancı) yoğurarak
kaçınabilmiştir.”
(Eagleton 1996: 72).

Diğer bir eleştiri ise, eserin anlamının tek ve okurdan bağımsız olduğu
düşüncesindedir. Okur merkezli kuramlar için bu görüş tamamen yanlış¬
tır. Çünkü yeni eleştirinin iddia ettiği gibi, tarafsız, masum, ideolojisiz
okur diye bir kitle yoktur. Yeni eleştiri, okurun belli bir davranışa yön¬
lendirilmesine karşı çıkarak, çeşitli sanatsal özelliklerin önemini vurgu¬
laması, “kapitalist burjuva” toplumundaki tutuculuğun bir çeşit yansıması
olarak düşünülebilir.

Sonuç olarak, İngiliz ve Amerikan şiiri, eleştirisi ve yorumları ara¬
sında sistemli bir çalışma tekniği oluşturan Cöntürk’ün eleştiri anlayışı
bilimsel temellere dayanmaktadır. 1960 kuşağının yetişmesinde büyük
katkıları olan eleştirmen, yeni eleştirinin özelliklerini ortaya koyarken
Ataç’tan bu yana Türk edebiyatındaki eleştiri yöntemlerini yargılar,
olumsuzluklarını açıklar. Değerlendirmeleriyle yeni eleştirinin edebiya¬
tımızda usta bir öğreticisi ve uygulayıcısı haline gelmiştir.

KAYNAKÇA

AKSOY, Nazan (1996), “Yeni Eleştiri”, Eleştiri ve Eleştiri Kuramları Üzerine
Söylemler
(hzl. Mehmet Rıfat), Düzlem Yayınları, İstanbul.

BELGE, Murat (2003), “Hüseyin Cöntürk Dolayısıyla”, Radikal gazetesi
(05.08.2003), s.1

BİLGİ, Alaattin (2003), “Tanıdığım Cöntürk”, Edebiyat ve Eleştiri, Ekim-2003

CÖNTÜRK, Hüseyin (2005), Çağının Eleştirisi, Birinci Kitap, Y.K.Y. , İstanbul.

CÖNTÜRK, Hüseyin (2006), Çağının Eleştirisi, İkinci Kitap, Y.K.Y. , İstanbul.

EAGLETON, Terry (1996), Edebiyat Kuramı (çev. Esen Tarım), Ayrıntı Yay.,
İstanbul.

ELİOT, T. S. (2007), “Eleştirinin Sınırları”, Edebiyat Üzerine Düşünceler,
(çev.Sevim Kantarcıoğlu), Paradigma Yay.,İstanbul, s. 254-262.

GÖKTÜRK, Akşit (1963), “İngiliz Eleştirisine Bir Bakış” Türk Dili, Eleştiri
Özel Sayısı, S. 142, Ankara, s. 639-643.

HALMAN Talat Sait (1963),“Çağdaş Amerikan Eleştirisi”, Türk Dili Eleştiri
Özel Sayısı, S. 142, Ankara, s. 672-676.

İNAM, Ahmet (2003), Hüseyin Cöntürk ve Eleştirmenin Dört Özelliği, 15 Aralık
2003, Bilkent Üni. Anma Toplantısı.

KANTARCIOĞLU,Sevim (2007), “T.S.Eliot’un Edebiyat Teorisi” (Önsöz),
Edebiyat Üzerine Düşünceler, Paradigma Yay., İstanbul.

MORAN, Berna (2002), Edebiyat Kuramları ve Eleştiri, İletişim Yay., İstanbul.

USLU, Didem (1993), “Yeni Eleştiri” ve “Chicago Okulu”, Kıyaslamalı Bir
Edebiyat Eleştirisi,
Karşı Yayınları., İstanbul.

ÜNAL, Hayriye (2010)“Yeni Eleştiri”, Hece Eleştiri Özel Sayısı, S. 77-78-79, s.
283-293.

WELLEK, R-WARREN A. (2005), Edebiyat Teorisi, (çev. Ö. F. Huyugüzel),
Akademi Kitabevi, İzmir.