ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ-TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Anasayfa | Makale Bilgi Sistemi | Konu Dizini Yazarlar DiziniKaynaklar Dizini | Makale-Yazar Listesi |  Makale Sayısı-Tarih Listesi | Güncel Türkoloji Kaynakçası

Atatürk Araştırmaları || Çukurova Araştırmaları || Halkbilim || Dilbilim || Halk Edebiyatı || Yeni Türk Dili || Eski Türk Dili
Yeni Türk Edebiyatı || Eski Türk Edebiyatı || Dil Sorunları || Genel || Tiyatro || Çağdaş Türk Lehçeleri

 

ÖZBEK MİZAHINDA NASRETTİN HOCA TİPİ VE FIKRALARI
The Anecdotes and Figure of Nasreddin Hodja in Uzbek Humor

Selami FEDAKAR1

Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi / Journal of Turkish World Studies,

Cilt: IX, Sayı 1, Sayfa: 67-73, İZMİR 2009.

Özet

Mizahî ürünler, yaratıldığı toplumun zekâsını, eleştirel yönünü, toplumsal ve
ahlakî değerlerini sözlü geleneğin en kısa yolları kullanarak açıkça ortaya koymaktadır.
Türk sözlü kültürünün temel unsurları içinde yer alan fıkralar, Türk dünyasının ortak
değerlerini ve Türklerin olaylara kendilerine özgü bakışını göstermesi bakımından önem
arz etmektedir.

Türklerin mizah anlayışını açık bir şekilde sergileyen fıkraların en tanınmış tipi
Nasreddin Hoca’dır. Bu makalenin konusu, diğer Türk boylarında olduğu gibi, Özbek
Türklerinde de millî bir tip haline gelmiş olan Nasreddin Hoca tipi ve fıkralarıdır. Makalede
öncelikle, Özbek Türkleri arasında anlatılan Nasreddin Hoca fıkralarının yaratıldığı ortamın
daha iyi anlaşılması için, Özbek mizahındaki “askiye”, “laf” ve “latife” türleri tanıtılmış ve
bu türlerin genel özellikleri belirlenmiştir. Özbekler arasında “Afandi” olarak bilinen
Nasreddin Hoca tipine geçmeden önce Özbek fıkralarındaki mahallî tipler hakkında bilgi
verilmiştir. Daha sonra, Nasreddin Hoca tipi ve ona bağlı olarak anlatılan Özbek
fıkralarının kendine has özellikleri değerlendirilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Fıkra, Latife, Nasreddin Hoca, Mizah, Özbek Mizahı.

Abstract

The humoristic creations clearly demonstrate the intelligence, the understanding of
criticism, ethical values of a society by using the shortest ways of oral tradition. The
anecdotes which are the main creations of Turkic verbal culture have a special importance
as a result that they show the shared values among Turkic societies, and they also pertain an
understanding of Turkic people.

The anecdotes of Nasreddin Hodja clearly demonstrate the understanding of
humor among Turkic people. The aim of this paper is to introduce and discuss the
anecdotes and figure of Nasreddin Hodja who has become a national figure among Uzbek
Turks, as is the case for the other Turkic societies. First of all, in order to provide a better
understanding of the context in which the anecdotes of Nasreddin Hodja have been created,
the genres of “Askiye”, “Laf” and “Latife” and their main aspects are introduced. Then,
before providing information and discussing Nasreddin Hodja who has been known as
“Afandi” among Uzbek Turks, some information on “local figures” in Uzbek humor has
been given. Finally, the figure of Nasreddin Hodja and the anecdotes attributed to him are
evaluated.

Key Words: Anecdotes, Jokes, Nasreddin Hodja, Humor, Uzbek Humor.

Türk sözlü kültürünün en tanınmış karakterlerinden olan Nasrettin Hoca, Türkçenin konuşulduğu
Türkistan’dan Macaristan’a, Sibirya’dan Kuzey Afrika’ya kadar çok büyük bir coğrafî alanda bilinmekte
ve fıkraları anlatılmaktadır. Nasrettin Hoca fıkraları, bu coğrafi alan içinde yaşayan toplumlarda, özellikle

Türk boyları arasında çok büyük bir yaygınlığa sahiptir. Nasrettin Hoca fıkralarının sayıca en fazla ve en
yaygın olduğu Türk boylarından biri Özbek Türkleridir.

Bu makale, ülkemizde hakkında çok fazla bilgi sahibi olmadığımız, Özbek Türkleri arasındaki
Nasrettin Hoca tipi ve fıkralarının tanıtılması ve değerlendirilmesi amacıyla hazırlanmıştır.
Çalışmamızda, öncelikle Özbek folklorundaki mizahî türler tanıtılmış, daha sonra ise Özbek Türkleri
arasındaki Nasrettin Hoca tipinin ve fıkralarının özellikleri üzerinde durulmuştur.

Özbek Türkleri arasındaki Nasrettin Hoca tipi ve fıkralarına geçmeden önce, Nasrettin Hoca
fıkralarının Özbek Türkleri arasında çok yaygın olmasında, gelişmesi ve şekillenmesinde etkili olan
Özbek mizah türleri ha
kkında, kısaca bilgi vermek yerinde olacaktır. Özbek Türklerinin folklorunda
mizahi özelliklere sahip müstakil üç tür bulunmaktadır. Bunlar; “askiye”, “laf” ve “latife” türleridir.

Özbek folklorunda müstakil bir tür olarak kabul edilen askiye, iki kişi veya iki grubun serbest
veya belirli bir konuda karşılıklı olarak birbirleriyle laf yarıştırmalarından oluşmaktadır. “Askiye
kelimesi, Arapça ‘zeki’ kelimesinden alınmış olup söz söylemede usta, bilgili ve keskin zekâlı
anlamlarına gelmektedir. Arapça ‘zeki’ kelimesinin çokluk şekli olan ‘azkiye’, daha sonraları telaffuzda
değişerek askiye şeklini almıştır. Askiye sanatını icra eden kişilere ‘askiyeçi’ denilmektedir.”2 Özbek
folklorundaki askiye türü üzerinde çalışan Rasul Muhammadaliyev, askiyelerin icrası hakkında şu
bilgileri vermektedir; “Askiye gelenekte, halkın toplu olarak bulunduğu alanlarda, düğünlerde ve
misafirliklerde icra edilmektedir. İki veya daha fazla kişi, topluluk önünde belirli bir konu ha
kkında,
karşılıklı olarak söz söyler.”3 Hazırcevaplık askiyenin en önemli şartıdır. Çünkü usta bir askiyeci,
rakibinin hücumunu veya cevabını duyar duymaz akla yatkın, güzel ve komik bir cevap vermek
zorundadır.4 Askiye, kelime ve cümlelerdeki şaka, istihza, ince alay ve mizaha ait renkli mecazî anla
mlan
sezerek bu kelimelere uygun cevap bulabilmeden ibaret söz sanatıdır.5 Askiyenin pek çok türü olmasına
rağmen, bu türlerden en yaygın ve geleneksel olanı “payrav” adını almaktadır. Payrav, askiyenin belirli
bir konu etrafında icra edilen türüdür. Meyve adları, kuşlar, mevsimler vb. gibi konuların tema olarak
seçilmesi payravda geleneksel bir hale gelmiştir. Payravda askiyecilerin belirlenen konunun dışına
çıkmamaları gerekmektedir. Belirlenen konunun dışına çıkan askiyeciler mağlup sayılmaktadır.6 Özbek
bilim adamlarının bu tür hakkında yaptıkları araştırmalardan anlaşılacağı üzere, askiyenin esasını
hazırcevaplık, karşılıklı olarak mecazî ve kinayeli sözler söyleyerek rakip askiyeciyi alt etmek
oluşturmaktadır.

Özbek folklorundaki mizah türlerinden bir diğeri de “laf”tır. Laf sanatını icra eden kişiler “lafçı”
adını almaktadır ve bu tür, askiye ile oldukça benzer bir yapıya sahiptir. Askiyeciler iki veya daha fazla
kişiden oluşabilmekte, fakat laf sanatını icra edenler sadece iki kişi ile sınırlandırılmaktadır. Askiyede
olduğu gibi lafta da bu sanatı icra eden kişilerde aranan en önemli özellik hazırcevaplıktır. Benzer
özelliklere sahip olan askiye ve laf türlerinin icrasındaki farklılık içerikle ilgilidir. Askiyede, karşılıklı
atışmalarda yer alan mecazi anlamlı sözler söyleme, lafta yerini mübalağaya bırakmıştır. Bahadır
Sarımsakov, laf türünde mübalağanın yeri hakkında şu yorumu yapmaktadır: “Laf türünün poetik
özelliklerinden bahsederken, mübalağa üzerinde ayrıca durmak gerekmektedir. Çünkü laf, sadece
mübalağa ile doğar ve mübalağa ile yaşar.”7

Burada örnek olarak vereceğimiz laf, bu türdeki mübalağanın ne derecede olduğunu açıkça
göstermektedir:

“Birinci lafçı:

-    Bizim yaşadığımız yer o kadar soğuk olur ki, yanan kandil buz tuttuğu için üfleyip söndürmek
mümkün olmaz, der.

İkinci lafçı ise:

-    O da soğuk mu, bizim yaşadığımız yer o kadar soğuk olur ki, ağzımızdan çıkan kelimeler bile
buz tutar. Ne ha
kkında, konuştuğumuzu anlamak için kelimelerimizi ateşle eritmek zorunda kalırız,
şeklinde cevap verir.”8

Yukarıda verdiğimiz bilgiler dikkatle incelenecek olursa, Özbek mizahındaki askiye ve laf
türlerinin en önemli özelliklerinin hazırcevaplık, mübalağa, mecâzi ve kinâyeli sözler söyleme olduğu
görülmektedir. Bu sözü edilen özelliklerin tamamının aynı zamanda fıkra türünün de özellikleri olduğu
bilinmektedir. Bu nedenle askiye, laf ve fıkra türlerinin birbiriyle oldukça yakın türler olduğu
kanaatindeyiz.

Özbek mizahının üçüncü ve en yaygın türü, Özbek Türkçesinde “latife” olarak adlandırılan fıkra
türüdür.9 Özbek folklorunda fıkra; “nazik, birden fazla anlamı olan söz, kinaye ve sembollerden ibaret
olan güldürücü hikâye” olarak tanımlanmaktadır.10 Özbek fıkraları kahramanları bakımından
incelendiğinde, fıkralarda “mahallî” ve “ferdî” olmak üzere iki farklı tipin mevcut olduğu görülmektedir.
Özbek fıkralarındaki mahallî tipler, Türkiye’deki Kayserili, Karadenizli vb. gibi tiplere benzer şekilde,
çeşitli köy ve bölgelerin adıyla anılmaktadır. “Buhara’da Şirinîliler ve Emarîler, Semerkant’ta
Mahallâtîler, Harezm’de Hankalılar, Fergana Vadisi’nde Girvânlılar ve Altıarıklılar, Kaşkaderya’da
Paçvanlılar, Surhan’da Gurultular” Özbekistan’daki mahalli tipler olarak kabul edilmekte ve bu bölge
tipleriyle ilgili fıkralar günümüzde de anlatılmaktadır.11

Günümüzde Özbek fıkralarındaki tek ferdî tip Nasrettin Hoca’dır. Nasrettin Hoca Özbek Türkleri
arasında “Nasriddin Afandi” veya kısaca “Afandi” olarak tanınmaktadır. Özbeklerdeki Afandi tipi
fıkralarla o kadar özdeşleşmiştir ki, genellikle fıkra denince Afandi, Afandi dendiğinde fıkra akla
gelmektedir. Bu nedenle de “herkesin yaptığının tersine iş tutanlara “Afandi misan (Efendi misin)” ya da
‘Afandiga ohşaydi (Efendiye benziyor)’ şeklinde ibareler kullanılmaktadır.”12

Fıkra türü hakkında araştırma yapan Özbek bilim adamlarının büyük bir çoğunluğu, Nasriddin
Afandi tipinin Özbek fıkralarında 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra yer almaya başladığını kabul
etmektedir. Özbek bilim adamlarındaki bu kabulün temelinde, tanınmış Özbek bilim adamı Hadi Zarif’in
konuyla ilgili araştırmaları bulunmaktadır. Hadi Zarif, 1935 yılında Namangan’da el yazması bir antoloji
satın aldığını ve bu el yazmasında 19 tane Hoca Hasredin Efendi fıkrasının bulunduğunu belirtmektedir.
Bu antolojinin 1862-1863 yıllarında Rum lisanından (Osmanlı Türkçesi) Maveraünnehir diline (Doğu
Türkçesi) tercüme edilmiş olduğunu kaydetmiştir. Hadi Zarif, bu tercümelerin Türkiye sahasında
Nasrettin Hoca fıkralarının ilk defa yayınladığı 1837 yılına kadar gidebileceğini belirtmektedir. O yıllarda
Nasrettin Hoca fıkralarının Özbekler tarafından bilinmediğini, hatta 1920’li yılların ikinci yarısında
şehirlerden uzak yerlerde yaşayanlar arasında Nasriddin Afandi latifelerini bilen kişilere çok az
rastladıklarını kaydetmiştir. Hadi Zarif, Nasrettin Hoca tipinin bu tercümeler yoluyla, Türkiye ve
Azerbaycan Türklerinden Özbek Türklerine geçtiği ihtimali üzerinde durmuştur.13

Özbeklerdeki Nasriddin Afandi tipi üzerinde çalışan Ferida Yoldaşeva’nın yaptığı araştırmalar,
Hadi Zarif’in üzerinde durduğu bu tercümelerin daha sonraki yıllarda hem elyazması hem de halk kitabı
olarak halk arasında yayıldığını göstermektedir. F. Yoldaşeva’nın tespitlerine göre; günümüzdeki adı
Alişir Nevaî Dil ve Edebiyat Enstitüsü Folklor Arşivi’nde14 Nasrettin Hoca’nın 19 fıkrasının bulunduğu
Abduğafur adlı bir hattat tarafından kaleme alınmış bir el yazması ve tamamı Nasreddin Efendi adı ile
1908, 1910, 1912, 1915 ve 1917 yıllarında halk kitabı olarak yayınlanmış Nasrettin Efendi fıkraları
bulunmaktadır.15

Özbekler arasından Nasriddin Afandi fıkralarının derlenerek yayınlanması faaliyetleri Sovyetler
Birliği döneminde hız kazanmıştır. 1932 yılından başlayarak dönemin süreli yayınlarında Nasriddin
Afandi fıkraları yayınlanmaya başlamıştır. 1932-1941 yılları arasında Nasriddin Afandi fıkralarının
yayınlandığı süreli yayınların isimleri şu şekildedir; Dulistan, Sovet Adabiyatı, Muştum, Literaturniy
Uzbekistan, Kolhoznik, Yengi Fargana, Yarkın Hayat ve Kızıl Özbekistan.16

Yukarıda sözünü ettiğimiz yayınlardan sonra, Hadi Zarif tarafından hazırlanan “Özbek Folkloru”
adlı çalışmada 6 tane Afandi fıkrası yayınlanmıştır.17 Sovyetler Birliği döneminde müstakil kitap olarak
ilk yayın, Şarif Rıza’nın toplayıp 1941 yılında altı küçük kitapçık halinde yayınladığı “Afandi
Latifalari”18 kabul edilmektedir. Bu kitaplarda iki yüze yakın fıkra metni yayınlanmıştır. Bu dönemden
sonra, Afandi fıkralarının yayınlandığı daha hacimli kitaplar yayınlanmaya başlamıştır. Abdulla Kahhar
tarafından derlenen fıkralar “Afandi Latifalari”19 adıyla 1959 yılında yayınlanmıştır. Yine bu dönemde,
Sabir Abdulla ve Adham Rahmat tarafından toplanan beşyüze yakın fıkra “Hasriddin Afandi Latifalari”20
adıyla 1960 yılında yayınlanmıştır. Daha sonra, Özbek Halk İcadı serisinden “Latifalar”21 adlı kitap
yayınlanmıştır. Bu kitapta yayınlanan fıkra metinleri H. Razzakov, Ş. Şamaksudov ve Ş. Şarahmedov
tarafından toplanmıştır. Bundan bir yıl sonra Muştum Kütüphanesi Serisi’nden “Yangi Latifalar”22 adıyla,
1974 yılında ise, Özbek Nasriddin Afandi fıkralarının bulunduğu “Handalar”23 adlı kitap yayınlanmıştır.
Nasriddin Afandi fıkralarının yayınlandığı bir başka kitap yine “Afandi Latifalari”24 adını almaktadır.
Bizim ulaşabildiğimiz son fıkra kitabı, 1993 yılında yayınlanan “Kadimiy Afandi Latifalari”25 adını
taşımaktadır. Hacim olarak oldukça küçük olan bu kitapta seksenyedi tane fıkra bulunmaktadır. Yukarıda
verdiğimiz bilgilerden de anlaşılacağı gibi Özbekistan sahasındaki Nasriddin Afandi fıkralarının metinleri
pek çok defa yayınlanmıştır. Elbette bu yayınların her birinde tekrar edilen ve farklı fıkralar yer
almaktadır. Özbekistan’daki Nasriddin Afandi fıkralarının muhtemel sayısı hakkında Özbek bilim
adamlarının fikirleri birbirinden oldukça farklıdır. Özbekler arasındaki Nasriddin Afandi fıkralarının
sayısı bazı kaynaklarda iki bin26, bazı kaynaklarda iki binden fazla27 bazı kaynaklarda ise, beş bin tane28
olarak kabul edilmektedir.

Bu noktada biraz da Özbek Türkleri arasında Nasriddin Afandi tipi ile ilgili değerlendirmelere
değinmek istiyoruz. Nasriddin Afandi tipinin tarihi bir kişilik olmadığını, halk muhayyilesinin bir ürünü
olduğunu savunan bilim adamları dışında, Özbek bilim adamları arasında, bu tipin Türkiye ve
Azerbaycan Türklerinden, Özbek Türklerine geçtiğine dair yaygın bir kanaat olmasına rağmen, halk
arasında Nasriddin Afandi tipinin ana vatanının Özbekistan olduğuna dair iki farklı rivayet
bulunmaktadır. Halk arasındaki her iki rivayette de Nasriddin Afandi’nin vatanı olarak Buhara
gösterilmektedir. Bu rivayetlerden birincisine göre; Buharalı testi ustası Şermamat’ın çocuğu yoktur.
Karısının duaları sonucu testilerinin birinin içinde iki dişi olan bir bebek bulur. Bebeğin doğuştan iki
dişinin olması onun büyüdüğünde hükümdar olacağının işaretidir. O zamanın Buhara kanunlarına göre
bebeğin anne ve babası doksan gün içinde bulunamadığı için Şirmamat bu bebeği evlatlık alır. Çocuk
büyüyüp oldukça akıllı biri olur ve daima babasına yardım eder. Nasriddin Afandi adaletsizliğe karşı
çıkan, öksüz ve gariplere yardım eden biridir.29 Türk destan ve halk hikâyelerinde karşımıza çıkan
çocuksuzluk motifinin bu rivayette yer alması oldukça dikkat çekicidir.

Nasriddin Afandi tipinin anavatanı hakkında Özbekler arasında bulunan bir diğer rivayete göre,
Nasriddin Afandi’nin anavatanı, Buhara’daki Zarafşan nehri yakınlarında bulunan ve tarihi çok eskilere
kadar giden “Şirinî” köyüdür. Özbek fıkralarındaki mahalli tiplerlerden biri olan Şirinî köylüleri
Nasriddin Afandi’nin kendi köylerinde doğup büyüdüğüne inanmaktadırlar. Yaşlı Şirinîlilerin anlattığına
göre; Afandi, insanların “horoz her yerde aynı öter” şeklindeki sözlerine inanmadığı için köyden çıkar ve
pek çok memleket gezerek köyüne geri döner. İnsanların söylediklerinin doğru olduğunu öğrenen Afandi;
“Hiçbir yerde adalet yokmuş, vakitsiz öten horozun başı kesilirmiş” der. Bütün dünyayı gezip dolaşan
Afandi köylülerine, kendisini öldükten sonra Zarafşan nehrinin yanındaki tepenin üzerine gömmelerini ve
bu tepenin yanına bir minare yaparak minarenin üzerine de bir horoz heykeli dikmelerini vasiyet eder.
Şirini köyündeki yaşlıların anlattıklarının en ilginç tarafı da şöyledir; Afandi ölümünden önce kendine bir
kabir yaptırır, bu kabrin etrafında duvar olmasa da kabrine bir kapı yaptırır ve bu kapıya iki tane kilit
asar.30 Buhara’daki Şirini köyünde anlatılan bu rivayetin Akşehir’deki Nasrettin Hoca kabrindekine
benzer bir şekilde ortaya çıkması oldukça dikkat çekicidir. Türk dünyasının farklı iki coğrafyasında
Nasrettin Hoca ile ilgili benzer durumların bulunması, Türk kültürünün yaşandığı farklı iki coğrafyada
Nasrettin Hoca tipinin tamamen benzer özelliklere sahip bir tip olarak benimsendiğini ve Nasrettin Hoca
gibi bir tip sayesinde Türk kültürüne has unsurların günümüze kadar ortak bir şekilde taşındığını
göstermesi bakımından önemlidir.

Şimdi Özbekistan’daki Afandi fıkraları ve fıkralardaki Afandi’nin özellikleri hakkında, bilgi
vermek istiyoruz. Özbek Türklerindeki Afandi fıkraları yapıları bakımından incelendiğinde, Afandi
tipinin fıkralarda karşımıza iki farklı şekilde çıktığı görülmektedir. Afandi bazı fıkralarda, akıllı, söz
söyleme ustası, nazik tabiatlı, hayat tecrübesi olan, emeğe saygılı, insanları seven, adaletli, şefkatli, zulüm
ve adaletsizliğe karşı duran ve oldukça ilginç bir tip olarak tasvir edilir. Bu fıkralarda haksızlığa ve
adaletsizliğe karşı olan duruşunu kinaye, alay, taşlama ve mizah yoluyla gösterir. Afandi bazı fıkralarda
ise, oldukça sıradan, sezgisiz, aptala yakın bir tip olarak tasvir edilmektedir. Bu şekilde tarif edildiği
fıkralarda da aptallık, saflık, hissizlik gibi kötü özellikleri şaka ve alaya alma yoluyla güldürerek

eleştirir.31

Özbek fıkralarının kahramanı olan Afandi, her fıkrasında farklı rolleri oynayan bir aktör gibidir
ve içinde yaşadığı toplumun bütün kesimleriyle ilişki içinde olan bir tip olarak tasvir edilir. Onun ilişki
içinde olduğu bu kesimler, toplumun farklı sosyal tabakalarının temsilcileri olarak karşımıza çıkarlar.

Özbek fıkralarındaki Afandi tipinin karşılaştığı sosyal tabakaları şu şekilde sıralamak mümkündür: 1.
Hükümdarlar, 2. Din adamları, 3. Bilginler, 4. Halktan kişiler.32

Afandi, emir, padişah ve han gibi hükümdarlarla ilişki içinde olduğu fıkralarda sarayda, avda,
ziyafette, seferde ve hükümdarların meclislerinde karşımıza çıkar. Afandi bu fıkralarda sıradan köylü,
hâkim, vezir, şair, derviş, tercüman, ressam, danışman, bilgin vb. gibi tipler olarak tasvir edilir.33 Bu tip
fıkralarda genellikle hükümdarın adı verilmez, fıkralarda adı geçen tek hükümdar Timur’dur. Afandi,
Timur ile karşı karşıya geldiği fıkralarda genellikle onun kötü huylarını ve adaletsiz uygulamalarını
eleştirir.

Afandi’nin din adamları ile birlikte yer aldığı fıkralarda, Afandi imam, kadı ve mollalar ile çeşitli
toplantılarda karşılaşır, onların sohbetlerinde bulunur. Fıkralarda oruç tutma, ezan okuma, sadaka verme
gibi dini konular yer alır. Bu tür fıkralarda din adamlarının neredeyse tümü olumsuz karakterler olarak
tasvir edilmektedir.

Afandi’nin din adamları ve hükümdarlar, özellikle de Timur ile birlikte yer aldığı fıkralar
değerlendirilirken bu tür fıkraların Sovyetler Birliği döneminde komünizm ideolojisine hizmet etmek
üzere kullanılmış olduğu göz ardı edilmemelidir. Safarov ve Orayeva’nın konuyla ilgili değerlendirmeleri
dikkate değerdir: “Çar sömürgecileri ve onların vekilleri olan Bolşeviklerin kurduğu sistem, halkı
zın
milli değerlerinin yanında Emir Timur’un adını da kötülemek amacındaydı. Bu amaçla Timur’u istilacı,
acımasız, cahil biri olarak kötülemek için bütün imkânlardan faydalamlmıştır. Hatta bu ruhta yazılan
bütün eserler ödüllendirilmiştir.”34

Afandi fıkralarında yer alan bir başka grup da bilginlerdir. Afandi bu tür fıkralarda hatipler,
bilginliğiyle övünenler, bilimin çeşitli sahalarının temsilcileri, astrologlar ve bu kişilerin öğrencileri ile bir
araya gelir. Afandi çeşitli bilmeceleri çok rahat bir şekilde bilir, bu kişilerin çözmeye çalıştığı problemleri
hiç zorlanmadan çözer ve bir bilgin edasıyla davranan biri olarak karşımıza çıkar.35

Afandi fıkralarında halktan kişiler sıkça karşımıza çıkmaktadır. Afandi bu kişilerle yolda,
pazarda, camide, bağda, bahçede kısacası günlük hayatın yaşandığı bütün mekanlarda bir araya gelir.
Sosyal hayatta yer alan komşu, bekçi, çeşitli meslek sahipleri bu fıkralarda Afandi ile birlikte karşımıza
çıkar ve günlük hayatta karşılaşılan olaylarla ilgili Afandi fıkralarına özgü komik durumlar ortaya çıkar.

Buraya kadar Özbek Türklerindeki Nasrettin Afandi tipi ve fıkraları hakkında verdiğimiz
bilgilerden sonra, Afandi fıkralarının çeşitli sanat dallarında işlenmesiyle ortaya çıkan eserler hakkında da
bilgi vererek makalemizi sonlandırmak istiyoruz. Afandi tipi ve fıkraları edebiyat ve sinema, tiyatro ve
heykel gibi sanat dallarına ilham kaynağı olmuştur. Edebiyat alanında: Gafur Gulam’ın “Afandi ve
Şaytan Hakıda”, Zahir Alam’in “Nasriddin’in 41 Paşşası (Sineği)” adlı eserleri. Sinema alanında:
“Nasriddin Hokand’da”, “Nasriddin Buhara’da”, “Nasriddin’in 12 Mazarı”, “Afandinin Beş Karısı”,
“Hoja Nasriddin Oyun Başlanadi” filmleri. Tiyatro alanında: Yusuf Azimzade’nin “Yaş Nasriddinnig
Sargüzaştlari” ve “Ya Afandi, ya Şah, ya...”, S. Aliyev’in “Nasriddin Afandi ve Azrail”, Abdumalik
Bahariy’nin “Falbin (Falcı) Hoca Nasriddin” adlı tiyatro eserleri Afandi tipi veya fıkralarından hareketle
üretilmiş eserlerdir.

Sonuç olarak, Özbek Türklerindeki Nasriddin Afandi, Türkiye sahasındaki Nasrettin Hoca ile
oldukça benzer özelliklere sahip bir tiptir. Bu benzerlikler, pek çok noktada ortak özellikler olarak
karşımıza çıkmaktadır. Özbek Türkleri ve Türkiye Türkleri birbirlerinden uzak iki coğrafî alanda yaşıyor
olmalarına rağmen, Nasrettin Hoca tipi ve fıkralarında ortak noktalar olması bu iki Türk boyunun
Nasrettin Hoca’yı ve fıkralarını ne kadar benimsemiş olmalarının bir göstergesidir. Ayrıca, Nasrettin

Hoca gibi tiplerin Türk boyları arasındaki kültür birliğinin, kültürel unsurların paylaşımını ve sürekliliğini
sağlamaktaki önemini açıkça göstermektedir. Ortak kültür mirasımıza ait değerlerin bu şekilde
paylaşılması ve yaşatılarak artırılması Türk boylarını birbirine daha da yakınlaştıracaktır.

Kaynaklar

ö CABBAROV Toramirzo, “Dünyanın Oğlu Özbek-Türk Nasreddin Hoca”, Nasreddin Hoca’nın Dünyası, Haz. İrfan
Ünver Nasrattınoğlu, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1996, ss. 45-49.

ö HOMATOV N. ve SARIMSAKOV B., Adabiyatşunaslık Terminlarining Rusça-Özbekçe İzahli Lugati, Okıtuvçi,
Taşkent 1979.

ö İMAMOV Kamilcan, “Askiye”, Haz: İmamov vd. Özbek Halk Ağzaki Poetik İcadı, Okıtuvçi Neşriyatı, Taşkent
1990, ss. 280-286

ö KADİROV Muhsin, “Askiye”, Özbek Folklorı Oçerklari. Cilt: 2, Fan Neşriyatı, Taşkent 1989, ss. 163-176.
ö Latifalar, Haz: H. Razzakov, Ş. Şamaksudov ve Ş. Şorahmedov. Badiiy Adabiyat Neşriyatı, Taşkent 1965.
ö MUHAMMEDALİYEV Rasul, Aksiye, Adabiyat ve Sanat Neşriyatı, Taşkent 1970.

ö OTAŞ Yoldaş Mukimoğlu, “Mangu Milliy Kahraman (Song Söz Örnida)”, Kadimiy Afandi Latifalari, Halk Mirası
Neşriyatı, Taşkent 1993, ss. 42-46.

ö RAZZAKOV vd., Özbek Halk Ağzaki Poetik İcadı. Okıtuvçi Neşriyatı, Taşkent 1980.

ö SAFAROV Ahunjan ve ORAYEVA Darmanay, Özbek Halk Ağzaki Badiiy İcadı, (II. Bölüm), BuhDU Neşriyatı,
Buhara 2006.

ö SARIMSAKOV Bahadır, “Laf”, Özbek Folklorı Oçerklari, Cilt: 2, Fan Neşriyatı, Taşkent 1989, ss. 151-162.
ö YOLDAŞEVA Farida, Özbek Latifalarida Nasriddin Afandi Obrazı, Fan Neşriyatı, Taşkent 1979.

ö ................., “Latifa”, Özbek Folklorı Oçerklari, Cilt: 2, Fan Neşriyatı, Taşkent 1989, ss. 139-150.

ö ZARİF Hadi, Özbek Folklorı, OzSSR Davlat Oquv-Pedagogik Neşriyatı,Taşkent 1939.

ö ................., “Özbek Sovet Folkloristikası Tarihidan”, Özbek Sovet Folklorı Masalalari, 1. Kitap, Fan Neşriyatı,

Taşkent 1970, ss. 218-281.

73

1

Yrd. Doç. Dr., Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi. E-Posta:
selami.fedakar@eee.edu.tr

2

   Kamilcan İmamov, “Askiye”. Haz: İmamov vd. Özbek Halk Ağzaki Poetik İcadı. Okıtuvçi Neşriyatı, Taşkent 1990, s. 280.

3

   Rasul Muhammedaliyev, Askiye. Adabiyat ve Sanat Neşriyatı, Taşkent 1970, s. 5.

4

   Muhsin Kadirov, “Askiye”, Özbek Folklorı Oçerklari. Cilt: 2, Fan Neşriyatı, Taşkent 1989, s.165.

5

   Ahunjan Safarov ve Darmanay Orayeva, Özbek Halk Ağzaki Badiiy İcadı. (II. Bölüm), BuhDU Neşriyatı, Buhara 2006, s.
117.

6

   Ahunjan Safarov ve Darmanay Orayeva, age, ss. 117-118.

7

   Bahadır Sarımsakov, “Laf”, Özbek Folklorı Oçerklari, Cilt: 2, Fan Neşriyatı, Taşkent 1989, s. 159.

8

   Bahadır Sarımsakov, agm, s. 159.

9

   Latifeler, ortaya çıkışları bakımından sözlü edebiyat ürünleri olmasına rağmen, Çağatay edebiyatında bu türün yazılı örnekleri
de mevcuttur. Çağatay edebiyatındaki latifeler genellikle hayatı, eserleri ve karakteri ile topluma örnek olan şahıslar hakkındaki
küçük ve güzel hikâyeler şeklindedir. Mevlana Ali Safî’nin “Letaifü’t-Tavaif’, Abdurrahman Camî’nin “Baharistan”, Ali Şir
Nevaî’nin “Tarihi Enbiya ve Hükema” adlı eserlerindeki bazı küçük hikayeler klasik edebiyattaki fıkraların tipik örnekleridir.
N. Homatov ve B. Sarımsakov, Adabiyatşunaslık Terminlarining Rusça-Özbekçe İzahli Lugati, Okıtuvçi Neşriyatı,
Taşkent 1979, s. 158.

10

   Kamilcan İmamov, agm, s. 216.

11

   Ahunjan Safarov ve Darmanay Orayeva, age, s. 29.

12

nFarida Yoldaşeva, “Latifa”. Özbek Folklorı Oçerklari, Cilt: 2, Fan Neşriyatı, Taşkent 1989, s. 142.

13

   Hadi Zarif, “Özbek Sovet Folkloristikası Tarihidan”, Özbek Sovet Folklorı Masalalari, 1. Kitap, Fan Neşriyatı, Taşkent
1970, s. 223.

14

   Söz konusu enstitünün Sovyetler Birliği dönemindeki adı A. S. Puşkin Dil ve Edebiyat Enstitüsü’dür.

15

   Fanda Yoldaşeva, agm, s. 139.

16

   Farida Yoldaşeva, agm, s. 140.

17

   Hadi Zarif, Özbek Folklorı, OzSSR Davlat Oquv-Pedagogik Neşriyatı, Taşkent 1939, ss. 263-265.

18

   Şarif Rıza. Afandi Latifalari, Taşkent 1941.

19

   Afandi Latifalari, Haz: Abdulla Kahhar, Taşkent, 1959.

20

   Nasriddin Afandi Latifalari, Haz: Sabir Abdulla-Adham Rahmat, Taşkent 1960.

21

   Latifalar, Haz: H. Razzakov, Ş. Şamaksudov ve Ş. Şorahmedov, Taşkent 1965.

22

   Yangi Latifalar, Taşkent 1966.

23

   Handalar, Taşkent 1974.

24

   Afandi Latifalari, Haz: Bahadır Sarımsakov-Farida Yoldaşeva, Taşkent 1989.

25

   Kadimiy Afandi Latifalari, Haz: Muhammad Amin-Alimcan Cora oğlı, Calaliddin Cora oğlı. Abdulla Kadiriy Neşriyatı,
Taşkent 1993.

26

   Latifalar, Haz: H. Razzakov, Ş. Şamaksudov ve Ş. Şorahmedov. Badiiy Adabiyat Neşriyatı, Taşkent 1965, s.378.

27

   Razzakov vd., Özbek Halk Ağzaki Poetik İcadı, Okıtuvçi Neşriyatı, Taşkent 1980, s. 178.

28

   Farida Yoldaşeva, “Latifa”. Özbek Folklorı Oçerklari, Cilt: 2, Fan Neşriyatı, Taşkent 1989, s. 141.

29

   Toramirzo Cabbarov, “Dünyanın Oğlu Özbek-Türk Nasreddin Hoca”, Nasreddin Hoca’nın Dünyası. Haz. İrfan Ünver
Nasrattınoğlu, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1996, s. 47.

30

   Yoldaş Mukimoğlu Otaş, “Mangu Milliy Kahraman (Song Söz Örnida)”, Kadimiy Afandi Latifalari, Halk Mirası Neşriyatı,
Taşkent 1993, ss. 43-44.

31

   Kamilcan İmamov, “Askiye”, Haz: İmamov vd. Özbek Halk Ağzaki Poetik İcadı. Okıtuvçi Neşriyatı, Taşkent 1990, s. 217.

32

   Afandi’nin ilişki içinde olduğu sosyal tabakalar, 1965 yılında yayınlanan “Latifeler” adlı kitaptaki fıkraların tasnifi ve F.
Yoldaşeva’nın “Özbek Latifalarida Nasriddin Afandi Obrazı” kitabındaki tasniften hareketle hazırlanmıştır.

33

   Farida Yoldaşeva, Özbek Latifalarida Nasriddin Afandi Obrazı, Fan Neşriyatı, Taşkent 1979, s. 32.

34

   Ahunjan Safarov ve Darmanay Orayeva, Özbek Halk Ağzaki Badiiy İcadı, (II. Bölüm), BuhDU Neşriyatı, Buhara 2006, s.

35

33.

34    Farida Yoldaşeva, agm, s. 58.