ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ-TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Anasayfa | Makale Bilgi Sistemi | Konu Dizini Yazarlar DiziniKaynaklar Dizini | Makale-Yazar Listesi |  Makale Sayısı-Tarih Listesi | Güncel Türkoloji Kaynakçası

Atatürk Araştırmaları || Çukurova Araştırmaları || Halkbilim || Dilbilim || Halk Edebiyatı || Yeni Türk Dili || Eski Türk Dili
Yeni Türk Edebiyatı || Eski Türk Edebiyatı || Dil Sorunları || Genel || Tiyatro || Çağdaş Türk Lehçeleri

 

XVI. ASIRDA ANADOLU'DA ALEVÎLİK

Alevism In Anatolia In 16th Century

Safa SEÇER1

ÖZET

Bu çahşmada, 2002 yılmda Vadi Yayınlan’nm ç>kard>ğ>, Saim Savaş tarafmdan yaz>lan “XVI. As>rda
Anadolu’da Alevîlik” adlı kitap tan>t>lmaktad>r.

Anahtar Kelimeler: XVI. as>r, Anadolu, Alevîlik (K>z>lbaşl>k), Osmanl> Devleti, Safevî Devleti.

ABSTRACT

In this study, The book “XVI. As>rda Anadolu’da Alevîlik (Alevism in Anatolia in 16th century),” which
was written by Saim Savaş and published by Vadi Publications in 2002 has been introduced.

Key Words:16th century, Anatolia, Alevism, Ottoman Empire, Safavid Empire.

Saim Savaş tarafından kaleme alınan “XVI. Asırda Anadolu’da Alevîlik” adlı eser Türk
toplumunun bugün yaşadığı kültürel ve dinî meselelerin özünü kavramak, serinkanlı bir
biçimde değerlendirmek için bu meselelerin tarihsel seyirde tuttukları yeri araştırmak
gerekliliğinden doğmuştur. Eser giriş bölümüyle birlikte dört bölümden oluşmaktadır.
Giriş bölümünde genel hatlarıyla Osmanlı-Safevî ilişkileri ele alınmıştır. Kitabın birinci
bölümünde Anadolu’da Kızılbaşlık; ikinci bölümünde Anadolu’da Kızılbaş takibi; üçüncü
bölümünde Anadolu’da Safevî propagandasının tesirleri; dördüncü bölümünde ise
Kızılbaşlara karşı Osmanlı politikaları Mühimme kayıtlarından da yararlanılarak
anlatılmıştır.

Yazar, eserin giriş bölümünde Safevîlerin Şiîliğe yönelmesini şöyle aç>kl>yor:

"Osmanl> Devleti'nin, bilhassa İstanbul'un fethinden itibaren bir imparatorluk hâline
gelip İslâm dünyas>n>n Sünnî karakterli en büyük gücü ve temsilcisi durumuna yük¬
selmesinden sonra, Safevîlerin dayanacaklar> temel güç, İslam coğrafyasmda yaşayan
gayri Sünnî kesimler olmuştur. Safevîlerin, önceleri Sünnî bir karaktere sahip iken bil¬
hassa siyasi amaçlar> ön plana ç>kt>ktan sonra Şiî eğilimleri benimsemeleri, belki de bu
yüzdendi" (Savaş 2002: 18). Yazar, İran'da basit yerel bir tarikat>n nas>l İslam dünyasrnı
tam ortadan ikiye böldüğünü, gayri Sünnî unsurlar>n temsili meselesine bağl>yor. Şeyh
Safiyüddin ile beraber Safevî propagandas>n>n İran s>n>rlar>n> aş>p yay>ld>ğ>n> belirtiyor.

"Şeyh Safiyüddin'in, Safevîlerin yükselişine olan katk>s>, mahallî çaptaki bir tarikat>,
tesirleri İran s>n>rlar>n> aş>p Suriye ve Doğu Anadolu'da da hissedilen dinî bir harekete
çevirmiş olmas>d>r. Bu bölgelerde yaşayan Ustacalu, Rûmlu, Şamlu, Dulkad>r, Musullu,
Bayburdlu, Çapanlu, Karamanlu, Varsak, Tekelü, Afşar, Kaçar ve Karacadağ sûfilerinin
Safevîler'e meyletmesine ve bu aşiretlerin, tarikattan devlete geçişte önemli rol oyna-
malar>na sebep olmuştur." (Savaş 2002: 19).

"Safevîlerin Osmanl>lara karş> Venedik'le ittifak aray>ş>na girişerek onlardan topçu
kuvveti istemesi, üstelik 1502'de ve 1507'de iki kez Osmanl> topraklar>n> çiğneyerek
aç>kça meydan okumas> ve daha da önemlisi gönderdiği halife ve casuslar>yla Anadolu'da
büyük bir propaganda faaliyetine girişmesi, 1511'de meydana gelen Şah Kulu ayaklan¬
ması özellikle Kütahya'n>n ele geçirilerek beylerbeyinin katledilmesi ve Bursa'n>n tehdit
edilmesi, Safevî tesir ve tehdidinin ulaştığı boyutu göstermesi bak>m>ndan anlaml>yd>."
(Savaş 2002: 20).

Yazar giriş bölümünde Safevî-Osmanl> ilişkilerine bakarken iki devletin de psikolojik
tahlillerini yapm>şt>r. Bu psikolojik tahliller dönemin daha iyi anlaş>lmas>nda ve kavran-
mas>nda oldukça yararl> gözükmektedir.

Kitab>n birinci bölümünde "Anadolu'da K>z>lbaşl>k" 11 başl>kta toplanm>şt>r. Bu
başlıklar: Anadolu'da itikadî buhran: Mehdîlik iddiası, Anadolu'da K>z>lbaş çoğunluğu olan
yerler, Safevî sempatizan> aşiretler, gizli K>z>lbaşlar, K>z>lbaş oğlu K>z>lbaşlar, K>z>lbaş
taraftarl>ğ> ile itham edilenler, K>z>lbaş Osmanl> askerleri, K>z>lbaş halifeleri, K>z>lbaşl>k
(Rafz) âdet ve alâmetleri, K>z>lbaşlar>n genel psikolojisi ve K>z>lbaşlara yönelik ithamlar
ve isnat edilen suçlard>r.

K>z>lbaş tâbirini yazar, M. Fahrettin K>rz>oğlu'nun “Osmanhlar'm Kafkas Ellerini Fethi
(1451-1590)" adlı eserinden yararlanarak şöyle aç>kl>yor:

"İstanbul'daki Venedik elçilerinin II. Bayezit döneminde İstanbul’a gelen Özbek elçisi
dolayısıyla kaleme aldıkları raporlarından anlaşıldığına göre, o devirde bazı toplumlar,
başlarına giydikleri giysilerin renklerine göre isimlendiriliyordu. Buna göre, Özbekler
Yeşilbaş, Safevîler Kızılbaş, OsmanlIlar Akbaş, Gürcüler ise Karabaş olarak anılıyorlardı.”
(Savaş 2002: 23). Bu tâbir zamanla Anadolu'daki Alevî toplulukları için kullanılan bir
terim hâline gelmiştir. A. Yaşar Ocak'ın ifadesiyle, "Râfızîlik veya Kızılbaşlık, İslâmî ve
mistik bir cila alında eski inançlarını koyu bir tutuculukla koruyan konar göçer ve yarı
göçebe halk kesimi içinde kendisini vergiye bağlayıp yerleşik hayata geçirmeye zorlayan
Osmanlı yönetimine karşı yaşadığı sosyo-ekonomik bunalımı kullanmak suretiyle tahrik
eden Şiî propagandanın etkisiyle oluşan yeni bir siyasî-dinî ve sosyo-kültürel yapılanıştır.”

Anadolu'da yaşanan siyasi, sosyal ve ekonomik bunalım dönemlerinde mehdî bekleme
inanışı vardır. Bazı Kızılbaş şairlerin şiirlerinde de bu inanışa ait izler bulunur. Pîr Sultan
ve Pîr Ali isimli şairler buna örnektir. Mehdî bekleme inanışı dolayısıyla bazı Kızılbaşlar
siyaset edilmiş ve çeşitli cezalara çarptırılmışlardır.

XVI. asırda Eyâlet-i Rûm diye tanımlanan sancakların çoğunluğu Kızılbaş olarak belir¬
tiliyor. Bu sancaklar Sivas, Amasya, Bozok, Canik, Çorum, Divriği, Arapkir, Bayburt,
Darende, Karahisar-ı Şarkî, Kemah, Keskin, Koçhisar, Malatya, Merzifon, Trabzon ve
Yeniil'dir.

Anadolu'daki Kızılbaşlara yönelik ithamlar yapılmış ve onlara isnat edilen suçlar
olmuştur. "Merkezî otoriteye herhangi bir sebeple farklı düşen marjinal grupların,
toplum nazarında kötü ya da haksız gösterilmelerinin yegâne yolu, onların genel ahlâka
aykırı birtakım ithamlarla suçlanmalarıdır. Marjinal grupların büyüme isteklerinin
karşısındaki en büyük handikap da, zaten toplum dışı kalmaktır.” (Savaş, 2002: 48). Bu
suçlamaların başında ahlâksızlık ve zina gelmektedir. "Bu tür ithamlar, düşman olarak
takdim edilen kesimi, suçlu ve haksız pozisyona düşürerek toplum dışına itmek ve bu
şekilde o kesimin toplumun genelinde etkili olmasını engellemek düşüncesiyle gerçek¬
leştirilmiş bilinçli bir propagandanın sonucunda ya da bazı özel sebeplerle atılmış iftiralar
ya da bilgisizliğin sonucu ortaya çıkmış isnat ve ithamlardan başka bir şey olmamalıdır.”
(Savaş 2002: 49). İsnat edilen diğer suçlar ise hırsızlık ve hırsızlık yataklığı, namazı terk,
namaz ve oruç bilmemek, gece-gündüz saz ve sözle meşgul olmak, Ebubekir-Ömer-
Osman düşmanlığı, Sünnet-i Rasûlü hafife almak, peygambere, Hulefâ-i Râşidîne ve
Sahâbeye küfür ve buğz etmek, Hulefâ-i Râşidîne ve Müslümanlara ihanet ve düşmanlık,
Müslümanlara "Yezit” demek, şarap içmek, Safevîlere yardım ve sadaka toplamak,
Safevîler lehine casusluk ve sahta para basmaktır.

Kitab>n ikinci bölümünde Anadolu'da K>z>lbaş takibi anlat>lm>şt>r. "Osmanl> hüküm-
darlar>n>n Erdebil Tekkesi'ne her y>l 'çerağ akçesi' gönderdiklerinin söylenmesi ve II.
Bayezit'in, isyan öncesi dönemde Şah Kulu'na her y>l altı-yedi bin akçe sadaka vermesine
bakarak 1492'de meczup bir dervişin II. Bayezit'e karş> giriştiği suikast teşebbüsüne
kadar, Osmanhlarm Erdebil merkezli Safevî Tarikat> mensuplar>na ve onlar>n
Anadolu'daki temsilcilerine karş> genellikle sempatiyle bakt>klar> ve hatta diğer tarikat¬
lara olduğu gibi onlara da birtak>m malî desteklerde bulunduklar> söylenebilir. Ancak, söz
konusu suikast teşebbüsü ve Safevîlerin siyasî amaçlarmrn ard>ndan Osmanl>lar>n
Safevîlere ve onlar>n Anadolu'daki müritlerine bak>ş tarzlar> değişmiş ve bölgedeki
K>z>lbaş halk geniş bir tâkibâta al>nm>şt>r." (Savaş 2002: 68). K>z>lbaş takibinin teşviki
sağlanm>ş, K>z>lbaş takibinde başbuğ tayin edilmiştir. Ayr>ca takipten kaçanlar>n vak>f,
mülk, serbest t>marlar ve hass-> hümâyûna ilticası yap>lm>şt>r. K>z>lbaşlar> teftiş yöntem¬
leri ise şunlard>r: Hak üzere, dikkat ve ihtimam ile, hukuka uygun olarak, gizlice ve
aç>kça, gizlice, A'yân-> Vilâyet ile yetkili, tarafs>z, Sünnî ve güvenilir kimselere sorma,
yüzleştirme ve bizzat kendilerinin ya da sicil sûretlerinin İstanbul'a gönderilmesidir.
K>z>lbaşlar>n cezaland>rma yöntemleri; başka töhmet ile hakk>ndan gelme, sicil ettirdik¬
ten sonra siyaset, tedricen haklar>ndan gelme: küllî telef-i nefs olma korkusu, aslâ mecâl
vermeden başka bahâne ile hakk>ndan gelme, K>z>l>rmak'a at>p boğma, suç mahallinde
hakk>ndan gelme, ibret olmas> için hakk>ndan gelme, başka töhmet ile hapsetme, hukuk
neyi gerektiriyorsa yerine getirme ve zaman aş>m>na uğramayan haklar>n almmasmdan
sonra cezaland>rmad>r. K>z>lbaşlara verilen cezalar>n baş>nda sürgün gelmektedir. Ayr>ca
hapis, kürek mahkûmiyeti, siyaset/hakkından gelme ve recm cezalar> uygulanm>şt>r.

Yazar bu tâkibât>n Düzmece Şah İsmail olay> ile birlikte yoğunlaşm>ş olabileceğini
söylemiştir. Pîr Sultan'rn sahte Şah İsmail ile ilişkisini ortaya koymuştur. Bunlar>n d>ş>nda
Pîr Sultan'>n Şeyh Haydar olabileceğini belirtmiştir. "1585 y>l> içinde yakalan>p Çorum
Kalesi'nde hapsedilen Şeyh Haydar'>n, ölüm cezas>n>n uygulan>p uygulanmad>ğ>n> ya da
infâz>n nerede gerçekleştirilmiş olduğunu bilemiyoruz. Çorum Kalesi'nde hapsedilen Pîr
Sultan'rn (Şeyh Haydar'>n), eyalet merkezi olan Sivas'a getirilip Toprakkale'de
hapsedilmesi ve daha sonra idam edilmesi pekâlâ mümkündür. Sahte Şah İsmail olay> ile
ilgili belgeler ve as>l ad> Haydar olan Pîr Sultan'rn ya da onunla ilgili yaz>lm>ş şiirler,
sözünü ettiğimiz, bölge çap>nda etkili büyük K>z>lbaş halifesi Şeyh Haydar'la alâkalı ver¬
iler birlikte değerlendirildiğinde, kesin olmamakla birlikte, böyle bir sonuca var>yoruz. Bu
tarihlerde idam edilen Pîr Sultan'la ilgili haberlerin Mühimme defterlerine yans>maması
düşünülemez. Ancak, Pîr Sultan'rn bir mahlas ve asıl ismin Şeyh Haydar olduğu dikkate
al>nmal>d>r. Bu bak>mdan olayda ad> geçen kişinin, Pîr Sultan olarak değil Şeyh Haydar
adıyla kayda geçmiş olması gerekir. Bu yüzden biz, sözü geçen Şeyh Haydar'ın Pîr Sultan
olabileceğini düşünüyoruz. Eğer bu tahminimiz, başka verilerle desteklenebilirse; şimdiye
kadar sadece şiirlerine dayanılarak hakkında bilgi verilmeye çalışılan Pîr Sultan'ın biyo¬
grafisi, büyük oranda aydınlığa kavuşmuş olacaktır.” (Savaş 2002: 85).

Kitabın üçüncü bölümünde Anadolu'da Safevî propagandasının tesirleri anlatılmıştır.
Bu tesirler mezhebî tesirler, sosyal tesirler ve kültürel propaganda: Râfızî kitapları olarak
üçe ayrılmıştır.

Kitabın dördüncü bölümünde ise Kızılbaşlara karşı Osmanlı politikaları ele alınmıştır.
Bu politikalar sekiz başlık altında toplanmıştır. Bu başlıklar; OsmanlIların Kızılbaş halife
ve müritlerine bakışı, Osmanlı istimâlet politikası, OsmanlIların Sünnîlik politikası (dinî ve
sosyal müesseselerin desteklenmesi, Halvetîliğin desteklenmesi, Bektaşîliğin desteklen¬
mesi, emirle mescit yaptırılması), Anadolu'da Osmanlı casusları, tekkelerin kontrolü,
siyasî politikalar (İran'a göçü engelleme çabaları, Safevî topraklarında karşı casusluk,
Safevî elçilerinin kontrolü, İranlı hacıların kontrolü), ekonomik politikalar (kıymetli
madenler ile harp aletleri ve bunların îmâlinde kullanılan madenlerin İran'a geçişinin
engellenmesi, Kızılbaş katledenlere dirlik verilmesi, Rûm yiğitlerine dirlik verilmesi,
Kızılbaşlara dirlik verilmemesi, göçebe Türklerin at ve silahtan arındırılması) ve askerî
politikalar (Osmanlı doğu sınırında Safevî korkusu, Arap-İran-Gürcü sınırlarının kontrolü,
Safevî topraklarına akınlar düzenlemek)dır.

Yazar kitabın sonuç bölümünde Kızılbaşlığın XVI. asırda bir sorun olarak ortaya
çıkışında, üç temel sebep olarak şunları tespit etmiştir:

1-    Safevîlerin, İran'da bir mezhep devleti olarak ortaya çıkmaları ve bölgedeki
taraftarlarını kullanarak Anadolu yönünde yayılma çabaları.

2-    OsmanlIların, merkeziyetçi devlet anlayışlarını, Anadolu'dan güney ve doğu
istikâmetlerindeki yayılma dönemlerinde sancılı bir şekilde uygulama çabaları.

3-    Her iki devletin de yayılma alanlarını teşkil eden bölgelerde yaşanan toplumsal
yapı. Söz konusu yapı, dinî özellikleri sebebiyle Safevî propagandasına uygun, buna
karşılık göçebe aşiret hayatı sebebiyle de Osmanlı merkeziyetçi politikalarına aykırı bir
durum arz ediyordu.

KAYNAKLAR

SAVAŞ, Saim (2002): XVI. Asırda Anadolu'da Alevîlik, Vadi Yayınları, Ankara.

DOST NAZARI

Ettiler dost nazar>nda
Esir, göze kaşa beni
Sorgusuz can pazar>nda
Yazd>lar en başa beni

Efkâr>m zor gelir dile
Sözüm sohbetim mert ile
Nice bulunmaz dert ile
Koydular baş başa beni

Baş>m yüce arşa değin
Gücünüz yeterse eğin
Meyil vermiş bellemeyin
Ac> pişmiş aşa beni

Ateş vursa çam dal>na
Demir döner at nal>na
K>zg>n kömür mangal>na
Yapmay>n>z maşa beni

Fevzi Hal>cı

254    Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî / 2009-49

1

Gazi Üniversitesi, Gazi Eğitim Fakültesi, Türkçe Öğretmenliği Bölümü, 2. S>n>f Öğrencisi.