ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ-TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ |
Anasayfa | Makale Bilgi Sistemi | Konu Dizini | Yazarlar Dizini | Kaynaklar Dizini | Makale-Yazar Listesi | Makale Sayısı-Tarih Listesi | Güncel Türkoloji Kaynakçası |
Atatürk Araştırmaları || Çukurova Araştırmaları || Halkbilim || Dilbilim || Halk Edebiyatı || Yeni Türk Dili || Eski Türk Dili Yeni Türk Edebiyatı || Eski Türk Edebiyatı || Dil Sorunları || Genel || Tiyatro || Çağdaş Türk Lehçeleri |
Altay ve Tiva TÜrk Destanlarinda ‘Haber Verme’ Motîfî Üzerİne Genel Bİr
DEĞERLENDİRME
Erhan AKTAŞ1
Türk Dünyası incelemeleri Dergisi / Journal of Turkish World Studies, XI/1 (Yaz 2011), s.45-62.
Bilme isteği ve özellikle de “gelecekte ne olacağını bilme" insanlığın her zaman
ilgisini çekmiş bir konudur. Genel olarak “kehanet" şeklinde adlandırabileceği¬
miz gelecekten haber verme ise insanoğlu için çok önemli olmuştur. Biz Türk
boylarının anlatma geleneği içinde önemli bir yer tutan ve daha çok bir “motif’
olarak kullanılan bu unsura, Türk kültüründe ve konumuz itibariyle de zengin
bir destancılıkgeleneğine sahip olan Altay ve Tıva Türk destanlarında da rastla¬
maktayız. Çalışmamızda Altay ve Tıva destanlarmdagörülen “haber verme moti-
fi’ni anlatmaların yapısındaki yerini olay, kişi, materyaller, ihtiyaçlar ve kültür
taşıyıcılığı bakımından değerlendireceğiz.
Anahtar Kelimeler: Güney Sibirya, Altay, Tıva, destanlar, haber verme,
kehânet
Desire for knowing, but particularly “knowing what will happen in the future", is
an issue which have always attracted the attention of humanity. News giving
from thefuture, generallynamed as “prophecy" has been always veryimportant
for the human beings. Have been generally used as a “motive", this nuance has an
importantplacein the tradition ofnarrating in Turkish tribes. And we encounter
this nuance in Turkish culture and in the epics ofAltai and Tıvan who has a rich
tradition of epics. In this paper, we will analysis the “news-giving motive” in
Altai and Tıvan Turks’ epics and its place in the structure ofnarrating in terms of
event, person, materials, necessities and even cultural trait.
Key Words: South Siberia, Altai, Tıvan epics, news-giving, prophecy
Abraham Maslow’un temellendirdiği ihtiyaçlar piramidi kaba hatlarıyla fizyolojik, sosyal ve
manevî ihtiyaçlar düzeninde inşa edilmiş olup manevî ihtiyaçlar arasında “anlama” ve “bil¬
me” yer almaktadır. Bilindiği üzere fizyolojik ve sosyal ihtiyaçların doyurulmasından sonra
sıra manevi ihtiyaçlara gelmekte, insanın kendisini “gerçekleştirmesi” başlığı bu piramidin
tepe noktasını oluşturmaktadır.
İnsanlık tarihinin uzun seyri içerisindeki her türlü teknik vd. gelişmelerin asıl müseb¬
bibi de bu merak etme, anlama, gerçeği doğruyu ve hatta bilinmeyeni bilmedir. Bu tarihî
akış içinde felsefe de bilgiyi kendisine mesele edinmiş ve ortaya epistemoloji adı verilen
temel disiplinlerinden biri çıkmıştır: “Epistemoloji, felsefenin bilgiyi genel olarak ele alan,
bilgiyle ilgili problemleri araştıran, bilginin imkânını, kaynağını, doğasını, doğruluğunu ve
sınırlarını inceleyen dalını meydana getirir. ” Felsefe bilginin tanınmasını kendi meselesi
sayarken epistemolojinin de kendi problemleri arasında bilginin doğası, imkânı, kaynağı,
sınırları ve türleri yer almaktadır.
Bunlarla birlikte bilginin sadece var olması yetmemektedir. Onun bir şekilde aktarıl¬
ması ve ihtiyaçlara göre paylaşılması durumu da söz konusudur. Sözlü ve yazılı materyalin
bilgi aktarımına dönüştürülmesi de mümkündür. Yukarıda adı geçen epistemoloji terimi de
köken bakımından eski Yunanca “bilgi” anlamına gelen episteme ve “bilim; açıklama” an¬
lamlarına gelen logos kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuştur.2
İnsanoğlu sahip olduğu aklî imkânlarla bu bilgilere uzun veya kısa vadede ulaşabil¬
mektedir. Bunun yanında her zaman somut kaynaklardan elde edilmesi pek mümkün olma¬
yan, gaybî olup farklı kişi ve nesneler yardımıyla ortaya konabilecek bir bilgi de söz konusu¬
dur. Bu tür bir bilgiye sahip olma isteği insanın içindeki “merak” duygusunun ötesinde, söz
konusu bilginin normal yollarla elde edilememesinden de kaynaklanmaktadır. Sözünü etti¬
ğimiz bilgi geçmiş, hâl ve gelecekteki bilgidir. Geçmiş ve hâlden edinilen bilgi belki yukarı¬
da özelliklerini saydığımız yollarla elde edilebilecek bir özelliğe sahip olmakla birlikte “gele-
cek”ten ve “fizik ötesi”ndeki bilgi daha fazla merak uyandırıcı ve cezbedici bir özelliğe sa¬
hiptir. Bu zaman dilimlerinden elde edilecek bilgiler ise daha çok fal veya kehânet yollarıyla
alınacak haberden-bilgiden oluşmaktadır.
Bu çalışmamızda, zaman ve mekân öncesi/hâli/ötesi konularının Altay ve Tıva Türk
destanlarındaki işleniş şekli üzerinde duracak, haber vermenin hangi kişi/tipler tarafından,
hangi şekillerde, hangi şartlarda, hangi kültür ve sosyal çevre özellikleri çerçevesinde yapıl¬
dığına ve geliştirildiğine dair genel bir değerlendirmede bulunacağız.3
Altay ve Tıva Türkleri günümüzde yoğun olarak Rusya Federasyonu’nun Güney Si¬
birya bölgesinde Altay ve Tıva Özerk Cumhuriyetleri’nde yaşamaktadır. Buradaki Türk
gruplarının yazılı edebiyata geç bir dönemde geçmeleri nedeniyle edebî kültürleri daha çok
sözlü edebiyat sahasında zenginlik taşımaktadır. Türk halk edebiyatının birçok ve eski ör¬
neklerini bu coğrafyada yaşayan Türklerde fazlasıyla görmek mümkündür. İşte bu sözlü
yaratmalardan biri destanlardır. Bölgede çok zengin bir destancılık geleneği vardır. Ancak
söz konusu Türk boylarının destancılık gelenekleri hakkında ülkemizde birçok çalışmanın
mevcut olması ve bu konunun asıl konumuzun dışında kalması sebebiyle bu konuya deği¬
nilmeyecektir.
Bu çalışmamızda Altay ve Tıva Türklerine ait Türkiye’de yayınlanmış kırk bir destan
metnini kullandık. Bu destanlardan bazıları4 “kahramanlık masalı/hikâyesi” olarak adlandı¬
rılmış olsa bile şekil ve konu bakımından destan tanımına uygun olduğunu düşündüğümüz¬
den çalışmamızda bunlara da yer verdik.5
Makalemizin ana unsurunu oluşturan haber vermeyi ise zaman dilimi temelinde üç
gruba ayırdık. Bunlar:
1) Geçmişte vuku bulup olay örgüsünün ilerlediği zamanda ortaya çıkarılan bilgi:
Geçmişten Haber Verme
2) Şimdiki zamanda gerçekleşen fakat söz konusu kişilerin bulunmadığı mekânlardan
verilen bilgi: Hâlden Haber Verme
3) Gelecekte ne olacağına dair bilgi: Gelecekten Haber Verme (Fal veya Kehânet)
Geçmişten ve hâlden bilgi verme ile ilgili destanlarda örnekler olsa da gelecekten ha¬
ber vermeye göre daha az rastlanmakta ve fal ve kehânette olduğu gibi özel bir isim alma¬
maktadır. Bu yüzden geçmişten haber verme motifine değinmeden önce fal ve kehânet üze¬
rinde de ana hatlarıyla durmak istiyoruz.
Fal genelde ya bazı alet ve vasıtalarla ya da bazı yöntemlerle tahminlerde bulunma,
içinde bulunulan zamanla ve gelecekle ilgili yorumlar yapma işidir. Kehanet ve bakıcılıkla
ortak yönleri varsa da fal özü itibariyle farklıdır. Çünkü kehanet ve onun özel bir şekli olan
bakıcılık cinleryardımıyla veya özelyeteneklerle (bakış, seziş vb.) icra edilir. Bu bakımdan
falcı kâhin ve bakıcıdan farklıdır.6 Kehanet ise, sezgi veya bir tür ilhamla yahut bazı işaret¬
lerin yorumuyla ileride meydana gelecek olayları önceden görme ya da haber verme, gizli
veya esrarengiz bilgiyi ortaya çıkarma işi yahut sanatıdır.7
Tanımlardan anlaşılacağı üzere fal ve kehânet/bakıcılık arasında pratikler ve kullanı¬
lan materyaller arasında farklılıklar bulunmaktadır. Tabii ki aynı farklılık haber verme işini
yapan falcılarla kâhinler ve bakıcılar arasında da mevcuttur: “Kâhin (şaman) riyazetsırasın-
da aç kalıp kendinden geçtiği ve vecde ulaştığı durumlarda gözle görülmeyen varlıklardan
özel olarak bilgi aldığını iddia eder. Bakıcı kâhinlerin göz yeteneği gelişmiş birsınıûdır; ate¬
şe, suya, yağa ve diğer bazı şeylere bakarak açıklamalar yapar. Falcı da bazı şeylere bakar,
belirli işlemler yapar, özel alet ve vasıtalar kullanır; ancak onun farklı bir yeteneği ve uy¬
mak zorunda olduğu zühd kuralları yoktur. Falcı bazı teknikler, kurallar ve söz kalıplarıyla
belirlişeylerden anlamlar çıkarıp olumlu veya olumsuz sonuçlara ulaşır. Ayrıca falda şimdiki
zamanla veya gelecekle ilgili bir tahmin söz konusu iken sihir ve büyüde mevcut durumu
iyiye yahut kötüye yönlendirme ön plana çıkmaktadır.’”
Geniş medeniyetler okyanusundaki birçok millette fal ve bakıcılık muhtelif farklılık¬
larla ve çeşitleriyle bulunmaktadır: yıldız falı (horoscopy), el falı (chiromancy), kuş falı (or-
nithomancy), kağıt falı (cartomancy), iç organlarfalı (aruspice), kum falı (geomancy), zar fa¬
lı (lithomancy), kitap falı, ateş falı (pyromancy), su falı (hydromancy), rüya yorumu (onei-
romancy), astrolojik güçlerle etkilendiği söylenen vücutşekilleriyle ilgili fal (morphoscpy),
başın şekline göreyapılan fal (phrenology), matematik uygunluklarfalı (numerology), kura
çekmeksuretiyle yapılan fal (sortilege), çay falı (taseography) ve kahve falı gibi.8
Tarihin en eski dönemlerinden beri Akadlardan Hititlere, Eski Yunan’dan Romalılara,
Çin’den Hindistan’a, Almanlardan Yahudilere kadar listesini daha da genişletebileceğimiz
milletler arasında türlü fal çeşitleri bulunmaktadır. Tarihin çeşitli dönemlerinde gerek sosyal
gerekse dinî sebeplerden dolayı ise fal ve bakıcılık yasaklanmış olmasına rağmen insanın
içinde olan ve bir türlü yenemediği merak bu yasağı dinlememiştir. Gerek Musevilikte ge¬
rekse Hıristiyanlıkta fal ve özellikle de kutsal kitap vasıtasıyla yapılan fal kesinlikle yasak¬
lanmıştır. Aynı durum İslamiyet için de geçerlidir.9
Bilhassa Türk ve İslam dünyasında fala bakmak için Kur’an başta olmak üzere ve bu¬
nunla birlikte falname adı verilen eserler kullanılmıştır. Ancak falın İslam dinince yasaklan¬
dığının bilinmesi ve “Gaybı ancak Allah bilir’ ” hükmünden ötürü bu eserlerin başında fal
bakmak sûretiyleyapılacak işin olayları hayra yormadan (tefe’ül) ibaret olduğu belirtilir.10
Türklerde de fala bakmanın ve bakıcılığın çok yaygın olarak İslam öncesi ve sonrası
dönemlerde de sıkça uygulandığını görmekteyiz. Divanü Lûgati’t-Türk’te (DLT) fal kelimesi
ırk kelimesi ile karşılanmaktadır. Buna göre ırk falcılık, kâhinlik ve bir kimsenin gönlünde-
kini bilmek tir.11 Yine DLT’de ırkla- fiili de bulunmaktadır ki bunun anlamı da kâhinlik
etmek, ırk (fal)a bakmak (kam ırkladı = şaman kâhinlik etti, ırka baktı şeklindeki tanım ve
misaliyle verilmiştir.12 Yine bu kelimeden mülhem Göktürk harfleriyle yazılmış düş/rüya
yorumu kitabı da “Irk Bitig” adındadır.13 Abdülkadir İnan, şamanistler arasında tölge keli¬
mesinin fal anlamına geldiğini ifade ederken fal açanlara tölgöcünün yanı sıra yağrıncı (kü¬
rek kemiği ile fal açan), kumalakçı (koyun tezekleriyle fal açanlar), ırımçı (muhtelif şeyler¬
den manalar çıkaran falcılar) da dendiğini söyler. Abdülkadir İnan şamanistlerde, Müslüman
Türkler’den Kırgız-Kazaklar’da veNogaylar’da en meşhurfal “kürekkemiği”falıdır demek¬
tedir.14 Altay Türklerinde ise kürek kemiğinden fala bakan falcıya carmçı denmektedir.15
Bahaeddin Ögel ise Altay şamanlarının yay ile fala baktıklarını ifade ederken Tuba
Türklerindeki Ya-bıla kanmadı ifadesinin yayile fada baktı, yağmuryağdırdı manasına gel¬
diğini belirttikten sonra Eski Çağatay edebiyatındaki ilm-iyay’n, yaya bakmak ve yağmur
yağdırmak anlamına geldiğini söylemektedir.16
Türkler arasında falcılık esnasında kullanılan bir diğer nesne de taştır. Türkler’deki taş
kültüyle ilgili çok önemli bir eseri bulunan Prof. Dr. Hikmet Tanyu, “Türklerde Taşla İlgili
İnançlar” adlı eserinde yat veya yada taşı adı verilen taşın kamlık/kâhinlik nesnesi olarak
kullanıldığını belirtmiştir.17
Falın haricinde fal nesnelerinden biri de ayna’dır. Türk şaman metinlerinin verdiği
bilgiye göre ayna, kostüm, davul, başlık gibiruhların gösterişi ile yapılmaz, bulunur. O hâlde
ayna, Şaman aksesuarları içinde ruhların doğrudan doğruya Şamana sunduğu kehanet aracı
olarak betimlenir. Ayna, öteki dünyayı görmek ve ruhların yerini tespit etmek için kullanı¬
lır.18 Moğol şamanlarının da fal açma ve tedavi etmede aynayı kullandıkları belirtilmiştir.19
Türklerin günlük hayatlarındaki olağan pratiklerden biri olan fal bakma ve kehanet
elbette ki Türk sözlü ve yazılı kültürünün ürünlerinde de akislerini bulmuştur. Oğuz Kağan
Destanı’nın Uygur harfli nüshasında Oğuz Kağan’ın nazırı Uluğ Türük bir gün rüyasında bir
altın yay ve üç gümüş ok görür. Bu altın yayın gün doğusundan gün batısına, üç gümüş okun
kuzeye doğru gittiğini görür ve Oğuz Kağan’a rüyasında gördüklerini, Tanrı’nın tüm dünya¬
yı kendisine bağışlayacağı şeklinde yorumlar.20 Yine Oğuz Destanı’nın Reşideddin Tercüme-
si’nde Amiran Kâhin’den bahsedilmektedir.21
Abdülkadir İnan “Oğuz Destanındaki Irkıl Ata” adlı makalesinde Uygur yazılı
Oğuzname’de olmayan ancak Reşideddin’in Oğuznamesinde ve Ebulgazi Bahadır Han’ın
Şecere-i Türk ve Şecere-i Terakime adlı eserlerinde de geçen Irkıl Hoca’nın aziz bir Türk
bilgesi olduğundan bahsetmiştir. Yine bununla birlikte Buryatlarda, Yakut Türklerinin an¬
latmalarında Irkıl kültünün mevcut olduğundan bahsetmektedir. Buryatlarda Irgıl Böge
kültü bulunmaktadır. Yakut Türklerinin inançlarına göre de ilk kamın adı An Argıldır. Irkıl
kelimesinin etimolojisi Kaşgarlı Mahmud’un Divanü Lûgati’t-Türk adlı eserinde ırk kelimesi
olarak kehanet ve saklıları çıkarma diye anlatılmıştır. Yakut Türkçesinde ırala- kelimesi ‘işi
olmasından önce sezmek (hissi kablelvuku) ve fal açma manalarındadır.22
Türk edebiyatının en önemli eserlerinden olan Dede Korkut Kitabı’nın “Mukaddime”
bölümünde Dede Korkut’tan bahsedilirken şu ifadelere yer verilmektedir: “Bismillâhi'r-
Rahmani'r-Rahim ve bihî nesta'în. Hazret-i Resul aleyhi's-selâm zamanına yakın Bayat bo¬
yundan Korkut Ata derler, bir er kopdu, Oğuzun ol kişi tamam bilicisiydi, Oğuzun içinde
tamam velayeti zahir olmışıdı, ne derse olurdu, gayibden dürlü haber söylerdi, Hak Taâlâ
anungönlüneilham ederdi.’23 Dede Korkut Kitabı’nda, Dede Korkut’un ulu bir bilici olarak
tavsif edilmesinin yanı sıra, kitabın ikinci hikâyesi olan Salur Kazan’ın evinin yağmalandığı
boyda Salur Kazan ordusunun haberini, yurttan, sudan, kurttan, köpekten haber sorar.24
Manas Destanı’nda da fal geleneği canlı bir şekilde yaşamaktadır. Destanda kürek ke¬
miği, sayı, kehânet, yıldız, köpük, ay ve yıla göre olmak üzere fal çeşitleri bulunmaktadır.25
İslam Türkler’den Kırgızlar dahi fala tölge derler. “Manas” destanında kahraman Manas’m
arkadaşlarınca biri tölgöçü Kara Tölek’dir. Başka biri de “yağrıncı” (kürek kemiği ile fal
açan) Kara Badiştir.26 Yine A. İnan, Radlofun Proben’inden naklen, Manas destanında, Ma¬
nas’m yanındaki falcıdan söz etmektedir: “Kırgızlar’m ‘Manas’destanında Manas’myamnda
“kürek kemiği’ne bakan falcı bulunduğu zikredilmektedir. Kalmuk hanı Yolay’m da kürek
kemiğine bakıp Tanrı ilekonuşan “Targıl Taz’’adlı falcısı vardı. Falcı kürekkemiğindekanlı
bir başın yuvarlandığını görüyor. Bu sefere çıkmanın iyi olmıyacağını anlatıyor. Fakat han
buna bakmadan sefere çıkıyor. Manas onu mağlup ediyor ve onu öldürüyor. ’2S
Yukarıdaki sınırlı örneklerde dahi görüldüğü gibi birçok Türk boyunun günlük haya¬
tında ve edebî mahsullerinde bu pratiği ve motif unsurlarını görmek mümkündür.
A) Altay ve Tıva Türk Destanlarında Geçmişten Haber Verme
Bu haber verme şekli, hâlden ve gelecekten haber vermeye göre daha sınırlı birşekilde
görülmektedir. Geçmişten haber verme, olay örgüsünün dışında ve okuyucunun/dinleyici¬
nin bilmediği bir zamanda meydana gelmiş bir durumun bildirilmesi, Bloch’un belirttiği gibi
yaşanılan anın gerisindeki büyükzaman ırmağının akışını hissedilirkılmak kaygısıdır.27
A.1. Altay Destanlarında Geçmişten Haber Verme
Altay destanlarından Er Samır’da, Er Samır’ın karısı Altın Tana, kocasına yazdığı mek¬
tupta Kara Bökö’nün kendisini kaçırdığını haber verir.28 Kan Kapçıkay destanında kahraman
Kan Kapçıkay, kutsal kitaptan bakır burunlu tanrı Cebelelek’in al atlı Köbölök’ü yedi gün
boyunca beklemiş olduğunu görmüştür.29 Altın Ergek adlı destanda Agay Tacı ve Kögöy Tacı
adlı iki bahadırın yazdığı mektubu Altın Ergek okur ve yerin altını yöneten şeytan Cer
Tekpenek’in yurtlarını dağıttığını, mal-davarı kaçırdığını ve kız kardeşleri olan Altın Küs-
kü’yü esir ettiklerini öğrenir.30 Ölöştöy destanında Erkin Koo iki avucunu açıp baktığında
içinde kutsal bir yazının olduğunu görür ve ancak bu yazıyı okuduktan sonra yedi yıldan
beri ölü olduğunun farkına varır.31 Yine aynı destanda Ermen Çeçen hatun, oğlu Kan
Mergen’e saksağanın kanadına yazı yazarak babasının bir zamanlar, Bos-Kaan’ın yurduna
savaşa gitmiş olduğunu bildirir.32 Katan Kökşin Le Katan Mergen adlı destanda Katan-
Kökşin’in eşi ona bir mektup bırakarak kendisinin Eki-Toş adlı kardeşler tarafından kaçırıl¬
dığını söyler ve kendisine Altın Tana ile yaşamasını salık verir.33 Yine Üç Kulaktu Ay Kara
At adlı destanda Ak-çaldar atlı Kan-Biley damadı Alp Kan-Toodıy ile kızı Altın-Kıldıga’ya
kutsal kitaba ve kürek kemiğine bakmalarını, bunlardan kendilerinin birbirleri için yaratıl¬
dıklarının yazılı olduğunu söyler.34
A.2. Tıva Destanlarında Geçmişten Haber Verme
Tıva destanlarından Boktu-Kiriş, Bora-Şeeley adlı destanda, Bora-Şeeley eşlerinden bi¬
ri olan prenses Ulan-Saygıl’ın yazdığı ve demir sandıkta duran kara ağaca yazılmış bir mek¬
tup görür. Bu mektupta Ulan-Saygıl, kendisiyle birlikte diğer iki karısının tepegözlü Kara-
Buga atlı Çargıraa-Kara-Maadır adlı kişinin yurtlarını talan edip kendilerini kaçırdığını ve
dirildiğinde bu mektubu okuduktan sonra kendilerini kurtarmasını ister.35 Han Şilgi Attıg
Han Külük adlı destanda Say-Kuu kadının Han Külük beye yazıp, at çakısına astığı mektupta
kendisinin üst âlemden gelen Gök oğlu Demir Möge tarafından kaçırıldığını mal- mülkünün
de yağmaladığını söyler ancak kendisinin arkasından gelmemesini tembihler.36 Bayan
Toolay’da ise Möge Sagaan Toolay kara mataranın içinde bir yazı bulur ve bu yazıdan kendi
halkını Kara Moos’un esir ettiğini öğrenir.37 Alday-Buuçu adlı destanda falcının oğlu Tölee-
Şınar ile bakıcının oğlu Bele-Şınar fal ve bakı kitaplarını açıp baktıklarında Han-Buuday’ın
Albıs-Şulbus Kağan tarafından zehirlendiğini, devasının ise yer-suyun otunun çöpünün top¬
lanıp yakıldığında çıkan koku olacağını söylerler.38
B) Altay ve Tıva Türk Destanlarında Hâlden Haber Verme
Bu başlık altında vereceğimiz örneklerde destan anlatıcısı, kâhin/bilici vasıtasıyla ola¬
yın geçtiği zaman içerisinde farklı mekânlarda vuku bulan olayları baş/yan kahramanlara ve
haliyle dinleyiciye aktarmaktadır. Anlatıcı hâlden haber verme unsurlarını kullanarak, olay
örgüsünün içinde olup farklı bir mekânda cereyan eden gelişmeleri dinleyiciye/okuyucuya
aktarır. Yani söz konusu durum bilici ve etrafındakiler çevresinde gelişirken mesela iki alp
arasında meydana gelen bir savaşı veya alpın atının kaçırılmasını bu şekilde aktarır.
B.1. Altay Destanlarında Hâlden Haber Verme
Ak Taycı destanında Ak Taycı’nın atı Ak Boro Ak Taycı’nın yanına gelerek düşmanla¬
rı olan Temir Kağan’ın kendisine diş bilediğini ve savaşa hazırlandığını haber verir.39 Yine
aynı destanda Ak Taycı’nın babası Ak Börü, oğluna yer altı hükümdarı Erlik Biy’in kendisini
öldürmek için geldiğini söyler ve oğlunu uyarır.40 Altay Buuçay destanında Ermen Çeçen’in
kızı Cara Çeçen altın sandığının içinden Altay’ın üstünü gösteren altı köşeli sihirli aynasını
eline alır ve olan biteni görür.41 Ay Sologoy Lo Kün Sologoy destanında Ak Kağan, ülkesinde
olup biteni yüce kitaba bakarak öğrenmektedir.42 Ösküs Uul adlı destanda Karatı Kağan,
Ösküs Uul’un yerini rüzgâra, akarsuya ve ota sorar. Daha sonra bilgelik kitabını açar ve onun
yerini kitaptan bulmaya çalışır ancak Ösküs Uul’un yerini akarsudan, ottan ve rüzgârdan
öğrenir.43 Kan Kapçıkay’da Kağan Kan Kapçıkay kutsal kitabı eline alarak yurdunun ve hal¬
kının son derece rahat yaşadığını görür. Tekrar aynı destanda Kan Kapçıkay’ın eşi Ayana
Aru, Kan Kapçıkay’ın sağ olduğunu ve ne durumda olduğunu Kan Kapçıkay’ın temreninden
ve kutsal kitaptan öğrenmektedir.44 Kan-Ceeren Attu Kan-Altun adlı destanında Kan Altın,
bilgelik kitabını açarak yurdundan ayrıldığından beri altı yıldan fazla olduğunu görür. ulaş¬
tığını görmüş.45 Ölöştöy’de Ermen Çeçen, büyük sandıktan kırk iki katlı büyük kutsal kitabı
eline alarak olan biteni anlatır.46 Katan Kökşin Le Katan Mergen adlı destanda Katan Kuuçın
altın işlemeli sandıktan kutsal sudur kitabını çıkararak o kitaptan doğu tarafta Ak Kaan’ın en
güzel kızı Altın Sırga’nın yaşadığını ve yetmiş dünürcünün kızı almak için yola çıktığını,
kendilerinin de çıkmaları gerektiğini belirtir.47 Yine Katan Kökşin Le Katan Mergen adlı
destanda Katan Kuuçın rüyasında kötü alp Karatı Kaan’ın savaş için geldiğini görür. Katan
Kökşin babası Katan Kuuçın’ın altın sudurunu alarak Karatı-kaan’ın halkının Kağansız ola¬
rak yaşadığını görür.48 Yine Katan Kökşin Le Katan Mergen adlı destanda Katan Kökşin altın
kavak ağacının dibinde uyurken rüyasında Ak-boro ata binen Altın Tana adlı bir kızın farklı
bir milleti yönetip yaşadığını görür.49 Şulmıs Şunı adlı destan Şulmıs Şunı adlı bahadır ak
sandıktaki kutsal altın sudurda yetmiş dağın ötesinden farklı milletten, apak sarayda yaşayan
Temene-Koo adlı bir kızın yaşadığını ve onunla evlenmek için yola çıkacağını haber verir.50
Şulmıs Şunı adlı destan Şulmıs Şunı adlı bahadır altın suduruna baktığında üçüncü şeytanın
yurduna gelip gebe olan birinin içine girdiğini; yine altın sudurdan o vakitte Altay’daki tek
hamile kişinin ablası olduğunu görür.51 Alıp Manaş destanında kahraman Alıp Manas kutsal
kitabını alıp aya güneşe doğru okuduğunda Ak Kağan adlı bir Kağanın yaşadığını ve kimseye
vermediği Erke-Karakçı adlı bir kızı olduğunu görür ve onunla evlenmek üzere yola çıkar.52
B.2. Tıva Destanlarında Hâlden Haber Verme
Tıva destanlarından Alday-Buuçu adlı destanda Uzun-Say-Kuv adlı kadın kâhin üç
yıldır açıp bakmadığı kutsal kara suduruna baktığında Hüürtün-Kızıl tayganın güney yama¬
cındaki bir mağarada yaşayan Açıtı adlı bir lamanın istenilen dileklere çare olduğunu gö¬
rür.53 Yine Alday-Buuçu’da, Alday-Buuçu üç yıldır açıp bakmadığı kutsal kara sudurunu açıp
baktığında oğlu ile evlenmesi uygun olan Han-Hurbustu Kağanın en küçük kızının üç göğün
üstünde yaşadığını fark eder.54 Alday-Buuçay adlı destanda ava gidip hâlâ dönmeyen beş
oğlunun akıbetini merak eden Alday-Buuçu kutsal kara sudrasını açıp baktığında oğullarının
yer oğlu Çerzi-Möge Dag-İrgek denen kişi tarafından rehin alındığını görür.55 Boktu-Kiriş,
Bora-Şeeley adlı destanda, kız Bora-Şeeley çok bilici bir kız olduğu için üst âlemden uçarak
gelen üç kuğunun kanadındaki kutsal sarı yazıyı okur. Okuduğu yazıda Ay-Haan’ın, Hün-
Haan’ın, Ulan-Saygıl’ın adlarıyla birlikte bu üç Kağanın yurdunda bir mücadelenin olduğu
da yazılıdır ki bu mücadeleye Boktu-Kiriş de çağrılmaktadır.56
Erelzey-Mergen, Haragalzay-Mergen Alışkılar adlı destanda, falcı nine uzun sarı
suduruna baktığında kuzey taraftan Çinge-Kara Hem’i yurt tutmuş Erelzey-Mergen adlı
kişinin kendisini öldürmek için gelmekte olduğunu görür.57 Hayındırınmay Bagay-ool adlı
destanda, yukarı dünyanın hanlarından Doşkun-Sarıg-Haan, sarı tahtını almak için orta
dünyadan göğün dokuzuncu katına çıkıp gelen Bagay-ool’un durumu ve görünüşü hakkın-
daki bilgileri, kemik falına bakarak edinmektedir.58 Tanaa-Herel’de Hün Haan sarı sutrasını
açarak Tanaa Herel, Beli-Şınar ve Döjü Şınar’ın o esnada güneybatıya doğru yollandıklarını
haber vermektedir.59 Yine aynı destanda Ay Haan kendi sutrasına bakarak biraz önce bahse¬
dilen olayı bu kitaptan aynı anda takip eder.60 Bir diğer Tıva destanı olan Aldın-Çaagay’da
kahraman, kardeşinin akıbetini öğrenmek ister ve falcı kadın her şeyi bilen kara sutrasını
açıp kardeşinin o anda nerede yaşadığını bu kitaptan söyler.61
C) Altay ve Tıva Türk Destanlarında Gelecekten Haber Verme
Haber verme motifi içinde fal veya kehanet şeklinde de değerlendireceğimiz gelecek¬
ten haber verme incelediğimiz tüm destanlarda yer almaktadır. Alpların kiminle ve ne şekil¬
de evleneceği, kimin nerede, ne zaman ve ne şekilde öleceği, düşmanlara yapılacak akınlarda
kahramanın nelerle karşılaşacağı vd. olay örgüsü elemanları bu başlık altında yer alır. Bu
durumun, taşıdığı olağanüstülüğün yanında destan anlatıcısının icra ortamında dinleyiciyi
anlatıya daha çok çekme, onu destana bağlama ve heyecan unsurunu artırma özelliği de var¬
dır.
C.1. Altay Destanlarında Gelecekten Haber Verme
Er Samır destanında Er Samır’ın eşi Altın Tana kara ormana avlanmaya gittiği takdirde
ikisinden birinin öleceğini söyler.62 Kozın Erkeş’de, Kozın Erkeş’in, bilgelik kitabına göre,
evleneceği kızın Kara Küren atlı Kara Kağan’ın tek kızı olan Bayan Sur olacaktır.63 Ay
Sologoy Lo Kün Sologoy adlı destanda Ak Kağan’ın yanına gelen altın başlı kahverengi kuş
insan sesiyle dile gelerek yeraltından felaketin, gökten düşmanın geleceğini haber verir.64
Ösküs Uul’da Talay Kağan’ın kızı Altın Küskü Karatı Kağan’ın geldiğini ve yurdu talan ede¬
ceğini sezer.65 Kan Kapçıkay adlı destanda Buurıl Kağan’ın eşi Erke Toylon, rakı içerek bazı
şeyleri sezer ve olup bitecekleri anlatır.66 Yine Kan Kapçıkay adlı destanda Kan Kapçıkay, ay
gibi kutsal kitabı eline alarak bağışlanmış oğulcuğun ağzına birbirine eş yedi kızıl kısrağın
sütünün duayla sağıldıktan sonra verildiğinde ve çok geniş bir ak nehirden at başı kadar
altın köpükle bağışlanmış oğulcuğun yedi gün yıkandıktan sonra tekrar dirilebileceğini söy¬
ler.67 Ölöştöy’de Ermen Çeçen, büyük sudur kitaplarından Samara kitabını açarak gelecekten
olacakları haber vermektedir.68 Katan Kökşin Le Katan Mergen’de kutsal altın sudurda Katan
Kökşin’in iki eşinin olacağı yazmaktadır.69 Ak-Biy adlı destanda bahadır Altın-Koo’nun an¬
nesi yüz anahtarlı altın sandıktan kutsal altın kitabı alarak baktığında Altay üzerinde Cüs-
Kezer adlı bir Kağanın yaşadığını ve onun tek kız kardeşini Altın-Koo oğlunun alacağının,
oğlunun kaderinde olduğunu görür.70 Alıp Manaş adlı destanda Alıp Manaş ay sadağından
çıkardığı dokuz köşeli bakır okunu kendisini salla karşıya geçiren ihtiyara verir. Eğer Alıp
Manaş ölürse bakır ok paslanacaktır eğer ki galip gelirse ok güneş gibi parlayacaktır.71
Maaday Kara destanında, Maaday Kara ile birlikte diğer dinî şahsiyetler (lamalar vd.) kutsal
ay falı ve güneş falı kitabından olacakları görmekte ve tayin etmektedir.72
C.2. Tıva Türklerinin Destanlarında Gelecekten Haber Verme
Tıva Türklerinin Alday Buuçu destanında falcının oğlu Tölee Şınar ile bakıcının oğlu
Belce Şınar Han-Buuday’a Şulbus Kağan’ın yurduna gideceğini, onunla selamlaşacağını üç
yüz kişinin ona, sayılarınca yastık sereceklerini ama onun başka bir yere oturacağını, Şulbus
Kağan’ın hâl hatır ve soyunu sopunu soracağını, kendisinin de adını söyleyeceğini bildirir-
ler.73 Boktu-Kiriş, Bora-Şeeley adlı destanda, Bora-Şeeley gece gördüğü rüyasında, üç gün
içinde evinden çıktığı takdirde öleceğini görür. Ağabey Boktu-Kiriş bu sözü dinlemez ve bu
üç gün içinde evinden çıktığından atından düşüp boynunu kırar ve ölür.74 Han Şilgi Attıg
Han Külük adlı destanda, Han Külük’ün atı Han Şilig, sahibine, kendisinin aradığı Aldın
Sarlaaş’ı bu şekilde bulamayacağını ilerideki ala taygadaki altın gölün ortasından çıkan demir
kavağın tepesine üst âlemden üç gün sonra gelecek Haan Hereti kuşun başının içinde Aldın
Şarlaaş’ın olduğunu haber verir.75 Ton Aralçın Haan adlı destanda Ton Aralçın sihirli dua
kitabını açıp baktığında on beş lanetli kardeşle arkadaşlığını sürdürdüğü takdirde başına
birçok kötülüğün geleceğini okur.76 Aldın-Kurgulday adlı destanda, kahraman Aldın-
Kurgulday karısının yazdığı mektupta halkının, mal-davarının, eşinin yedi başlı Adgır-Kara
tepegözü tarafından kaçırıldığını söyler. Eşi, Aldın-Kurgulday’a et ve çay bırakmıştır. Eğer
kendisi iyiyse tabaktaki et ılık eğer kendisinin başına bir şey gelirse çömlekteki çayla tabak¬
taki et soğuyup bozulmuş olacaktır.77 Hayındırınmay Bagay-ool’da, kahramanla Gök Bo¬
ğa’nın gelecekteki halleri hakkında birtakım nesneler yardımıyla bilgi verilmektedir.78 M.
Ergun ve M. Aça Tıva Kahramanlık Destanları Ide Kangıvay Mergen ile Han Şilgi Attıg
Han-Külük adlı destanlardaki fal-kehânet motifleri için şunları söyler: “Tıva destanlarından
Kangıvay-Mergen adlı destanda, Kangıvay-Mergen kızını verdiği obaya götürmek için en
uygun günü tespit ettirebilmek için halk arasına kürek kemiği dağıtır. Ayrıca diğerhazırlık-
ların yapılmasını ister.’”1 ve eserin ikinci cildindeki Tıva destanlarından Han Şilgi Attıg
Han-Külük adlı destanda, Han-Külük, hasta olduğu söylenen kardeşinin iyileşebilmesi için
gereken Sagan İngil’in sütünü getirebilmek amacıyla ikinci kez üst dünyaya çıkar. Yolu üze¬
rindeki uzun kara çadıra tekrar uğrar. Çadırdaki yaşlı kara nine, sarı kadıncağıza, Han-
Külük’ün kardeşinin falına bakmasını söyler ve fala bakan kadıncağız olan biteni (karısının
ihânetini, kendisini öldürmek için sefere gönderdiğini, vs) bir birsöyler. Kadına inanmayan
Han-Külükyoluna gitmekteısrar edinceyaşlı kara kadın üç taylık Sagaan İngil’in dünyanın
dört devesinden birisi olduğunu, kendisine rast gelirse ölebileceğim, sütü ancak dorumlarına
rast gelebileceğini söyler. ”2
Ç) Altay ve Tıva Türk Destanlarında Falcı ve Kâhin Tipleri
Destanlardaki falcı ve bakıcıların özelliklerine bakacak olursak bu kişilerin olağan ki¬
şiler olmadıklarını görmek mümkündür. Bakıcılar destanın kahramanları oldukları gibi kah¬
ramanların yakın çevresindeki kişiler, dinî şahsiyetler (şamanlar, lamalar vb.) ve kahraman¬
ların olay örgüsündeki en büyük yardımcıları olan atları da olabilmektedir.
Güney Sibirya destanlarındaki şahıs kadrosuna bakılacak olursa, diğer Türk boylarının
destanlarındakilere göre kadın sayısının daha fazla sayıda olduğunu görmek mümkündür. Bu
durumu, destanın ilk yaratım ve sonraki yaratım süreçlerindeki toplumsal durumla ilişki-
lendirmek mümkün olmakla birlikte, destanların icra ortamındaki dinleyici kitlesinin ve
derleyicinin durumu ile de örtüştürmek mümkündür. Kadın, bölgedeki diğer halk edebiyatı
yaratmalarında da daima ön plandadır. İyi-kötü alplar olsun, kahramanı maceraya sevkeden
ana-kız ve/veya kardeş-eş olsun, üst ve alt dünyanın türlü malumatını orta dünya sakinleri¬
ne taşıyan kişilerin çoğunluğunun kadın olması bir tesadüf değildir. Aşağıda örneklerini
sıraladığımız kişilerde de bunu görmek mümkündür.
Ç.1. Altay Destanlarında Falcı ve Kâhin Tipleri: Er Samır’da başına kötü bir iş gelece¬
ğini söyleyen Er Samır’ın karısı Altın Tana’dır. Ak Taycı destanında haber veren kişi Ak
Taycı’nın dostu Ak Boro ve Ak Taycı’nın babası Ak Börü’dür. Altay Buuçay destanında Er¬
men Çeçen’in kızı Caraa Çeçen’dir. Kozın Erkeş adlı destanda gelecekten haber veren kişi
Kozın Erkeş’tir. Oçı Bala adlı destanda Oçı Bala gelecekten haber verir. Ay Sologoy Lo Kün
Sologoy adlı destanda Ay Kağan’dır. Altay destanlarından Ay Sologoy Lo Kün Sologoy adlı
destanda Ak Kağan’ın yanına gelen altın başlı kahverengi kuştur. Ösküs Uul adlı destanda
Talay Kağan’ın kızı Altın Küskü sezgi gücüyle olacakları bilir. Kan Kapçıkay adlı destanda
Kağan Kan Kapçıkay hâlden haber verir. Kan Kapçıkay adlı destanda Kağan Kan Kapçıkay’ın
karısı Ayana Aru hâlden haber vermektedir. Kan-Ceeren Attu Kan-Altun adlı destanında
Kan Altın kutsal kitap sayesinde hâlden haber verir. Ölöştöy adlı destanda Erkin Koo geç¬
mişten haber verir. Ölöştöy’de Ermen Çeçen, olan biteni anlatır. Üç Kulaktu Ay Kara At adlı
destanda Altın-Sabar ve Altın-Tas’ın ikisi birer ateş yakıp çocuklarının gök boğa tarafından
çalındığını anlarlar.
Ç.2. Tıva Destanlarında Falcı ve Kâhin Tipleri: Tıva destanlarındaki kişiler ise şunlar¬
dır: Alday-Buuçu adlı destanda Uzun-Say-Kuv adlı kadın kâhin üç yıldır açıp bakmadığı
kutsal kara suduruna baktığında Hüürtün-Kızıl tayganın güney yamacındaki bir mağarada
yaşayan Açıtı adlı bir lamanın istenilen dileklere çare olduğunu görmüş. Alday-Buuçu adlı
destanda, Alday-Buuçu üç yıldır açıp bakmadığı kutsal kara sudurunu açıp baktığında oğlu
ile evlenmesi uygun olan Han-Hurbustu Kağanın en küçük kızının üç göğün üstünde yaşa¬
dığını görür. Alday Buuçu destanında falcının oğlu Tölee Şınar ile bakıcın oğlu Belce Şınar
Han-Buuday’a Şulbus Kağan’ın yurduna gideceğini, onunla selamlaşacağını üç yüz kişinin
ona, sayılarınca yastık sereceklerini ama onun başka bir yere oturacağını, Şulbus Kağan’ın
hal hatır ve soyunu sopunu soracağını, kendisinin de adı sanını ona söyleyeceğini bildirirler.
Tıva destanlarından Erelzey-Mergen, Haragalzay-Mergen Alışkılar adlı destanda, falcı nine
uzun sarı suduruna baktığında kuzey taraftan Çinge-Kara Hem’i yurt tutmuş Erelzey-
Mergen adlı kişinin kendisini öldürmek için gelmekte olduğunu görür. Tıva destanlarından
Han Şilgi Attıg Han Külük adlı destanda, Han Külük’ün atı Han Şilig sahibine, kendisinin
aradığı Aldın Sarlaaş’ı bu şekilde bulamayacağını ilerideki ala taygadaki altın gölün ortasın¬
dan çıkan demir kavağın tepesine üst âlemden üç gün sonra gelecek Haan Hereti kuşun ba¬
şının içinde Aldın Şarlaaş’ın olduğunu haber verir.
D) Altay ve Tıva Türk Destanlarında Kehânet ve Fal Araçları
Destanlardaki “bilici”lerin bir kısmı kehanetlerini ilham yoluyla yaparken bir kısmı da
birtakım nesneler kullanmaktadır. İncelediğimiz destanlarda bu nesneleri şu şekilde saymak
mümkündür: Altın kniga (kitap), kutsal kitap, altın sudur, (belli hacimlere sahip) taş kitap¬
lar, mektup, ayna, ekmek, şal vb. Bunların yanında birtakım kutsallık atfedilen cisimlerin
şekil ve hal değiştirmeleri de bilgi aktarımını sağlamaktadır.79 Hakas bilim adamı V. Y.
Butanayev de bir diğer Güney Sibirya Türk grubu olan Hakasların destanlarında da Budizm
tesirli bir adlandırma olan altın sudur’un (30^otoh cyTpa) bulunduğunu belirtmektedir.80
Bunların haricinde, yukarıda da belirttiğimiz gibi, bilginin bilicilere malum olması yoluyla
da haber sahibi olunmaktadır.
Yazılı materyallerin haricindekiler fal bakma ve haber vermede kullanılan ve diğer
anlatılarda da sıkça karşılaştığımız nesnelerdir. Ancak bu destanlarda dikkatimizi çeken ve
bölgedeki önemli inanç unsurlarından biri olan Budizm-Burkancılık’a ait dini öğreti me¬
tin/kitaplarının haber verme amacıyla kullanılıyor olmasıdır. Bunlardan sudra/sutra adı veri¬
len kitabın haricindeki yazılı materyallerde doğrudan dini metnin ismi verilmemiştir.
Mircea Eliade eserinde, Budizm felsefe ve akidelerini öğreten eserlerden biri ve en eskiler¬
den biri olarak Brahma Sutra’yıörnek olarak göstermektedir.81 Bu metinler elbetteki doğru¬
dan doğruya bir kehanet kitabı değildir ancak dini bakımdan kutsallık taşımasından dolayı
destanlarda bu yönüyle ön plana çıkmıştır.
Sutralar Buda’nın vaazlarını içeren dini nitelikteki eserlerdir.82 Semih Tezcan’a göre
bu kitaplar aslında Budizm sahasına ait bir din kitabı iken daha sonra birtakım değişikliklere
uğramıştır ve her sutra/sudur kitabı klasik Budist metinleri arasında yer almamaktadır.83
Tezcan belli başlı sutraların isimlerini verdikten sonra bazı sutraların sonradan uyduruldu¬
ğunu belirtir.84
İbrahim Dilek de sutralar hakkında şunları söylemektedir: “Hintçe sutra, Uygur Türk-
çesinde sudur olarak geçmektedir. Bu eselerBuda’nın veya diğer burkanların vaazlarını içine
alan, Burkancılıkla ilgili inanışları, Burkancılığm esaslarını, inanç ve amellerini ihtiva eden
eserlerdir. Sutra veya sudurlar GüneySibirya Türk destanlarında kahramanların geleceğin¬
den haber veren, alınyazılarmın yazılı olduğu kitaplar olarak karşımıza çıkar ve “sudur
biçig” veya “oygor biçig” adıyla da geçerler. ”85
Tilla Deniz Baykuzu Budizm inancının kutsal metinleri olan sutraların Hun devrinden
itibaren Türk kültür hayatının içinde yer aldığını ifade etmekte, Hun idarecilerinin
tâbiyetindeki bazı Budist rahiplerinin birçok sutrayı tercüme ettiğini yazmakta bunların
isimlerini vermektedir.86
Karl Reichl da bilhassa Altay Türklerinin anlatmalarında çokça geçen sutralar hakkın¬
da şunlar ifade eder: “Kahramanın geleceği hakkında fal kitabı olan ‘sudur biçig ’ (‘sudur’
Sanskritçe ‘Sutra’dan türemiş olup, ‘Sutra’Budistanlatması demektir.) adlı kitapta okunması
Altay Türklerinin anlatmalarında oldukça yaygındır.87
Kutsal kitap sutraların Altay destanlarındaki işlevi hususunda makale hacmindeki bir
çalışma Mehmet Çevik’e aittir.88
Destan anlatıcısının, destandaki bilici kişiye mektup ve diğer kutsal kitaplar yoluyla
kehanette bulundurması veya haber verdirmesi destanın yaratıldığı muhitin dini algı ve
hassasiyetlerinden de kaynaklanmakla birlikte destancının kültürel seviyesini yani okurya¬
zarlığını da gösterir niteliktedir. Bu anlatıcılardan bazıları bölgedeki destancılık mektepleri¬
ne mensup kişilerdir. Bunların haricindeki kürek kemiği, şal, ayna vd. nesneleri haber ver¬
me aracı olarak kullanan anlatıcının ise sadece kullanılagelmiş malzemeden bahsettiğini
görmekteyiz.
D.1. Altay Destanlarında Kehânet ve Fal Araçları: Er Samır’da geçmişte olan bir şey¬
den haber vermek için kullanılan nesne Altın Tana’nın kocası Er Samır’a yazmış olduğu iki
mektuptur. Altay Buuçay destanında Ermen Çeçen’in kızı Caraa Çeçen’in altı köşeli bir ay¬
nası vardır ve olan biteni oradan görmektedir. Kozın Erkeş adlı destanda, Kozın Erkeş gele¬
cekteki bir haberi bilgelik kitabına bakarak öğrenmektedir. Oçı Bala adlı destanda Oçı Bala
gelecekten haber almak için türkü söylendiğinde açılan altı sayfalı taş kitap bulunmaktadır.
Oçı Bala adlı destanda Oçı Bala’nın cebinde türkü söylendiğinde kendisi açılan altı sayfalı ve
gelecekten haber veren hikmetli bir kitap vardır. Ay Sologoy Lo Kün Sologoy adlı destanda
Ay Kağan kutsal kitaba bakarak halden haber vermektedir. Kan Kapçıkay adlı destanda Ka¬
ğan Kan Kapçıkay hâlden haberi, kutsal kitaba bakarak vermektedir. Kan Kapçıkay adlı des¬
tanda Kağan Kan Kapçıkay’ın karısı Ayana Aru, kocasının temreninden ve kutsal kitaptan
haber vermektedir. Kan Kapçıkay adlı destanda Kan Kapçıkay, kutsal kitaptan geçmişte
olanları görmektedir. Kan Kapçıkay adlı destanda Kan Kapçıkay, ay gibi kutsal kitapla gele-
cektekileri görmektedir. Kan-Ceeren Attu Kan-Altun adlı destanında Kan Altın kutsal kitap
sayesinde hâlden haber vermektedir. Altın Ergek adlı destanda Agay Tacı ve Kögöy Tacı adlı
iki bahadır geçmişte olmuş olayları bir mektup vasıtasıyla bildirmektedir. Ölöştöy adlı des¬
tanda Erkin Koo, avuçlarındaki kutsal yazıyla geçmişten haber alır. Ölöştöy’de Ermen Çe¬
çen, büyük sandıktan kırk iki katlı büyük kutsal kitabı eline alarak olan biteni anlatır.
Ölöştöy adlı destanda Ermen Çeçen, oğlu Kan Mergen’e saksağanın kanadına yazı yazarak
geçmişe ait bir bilgiyi verir. Ölöştöy adlı destanda Ermen Çeçen, büyük sudur kitaplarından
Samara kitabını açarak gelecekten olacakları haber vermektedir. Katan Kökşin Le Katan
Mergen adlı destanda Katan Kuuçın altın işlemeli sandıktan kutsal sudur kitabını çıkararak o
kitaptan hâlden haber verir. Katan Kökşin Le Katan Mergen adlı destanda bahadır Katan
Kökşin babası Katan Kuuçın’ın altın sudurunu alarak Karatı-kaan’ın halkının Kağansız oldu¬
ğunu görür. Şulmıs Şunı adlı destan Şulmıs Şunı adlı bahadır ak sandıktaki kutsal altın
sudurda yetmiş dağın ötesinden farklı milletten, apak sarayda yaşayan Temene-Koo adlı bir
kızın yaşadığını ve onunla evlenmek için yola çıkacağını haber verir. Ak-Biy adlı destanda
bahadır Altın-Koo’nun anası yüz anahtarlı altın sandıktan kutsal altın kitabı alarak baktığın¬
da Altay üzerinde Cüs-Kezer adlı bir Kağanın yaşadığını ve onun tek kız kardeşini Altın-Koo
oğlunun alacağının, oğlunun kaderinde olduğunu görür. Üç Kulaktu Ay Kara At adlı destan¬
da Altın-Sabar ve Altın-Tas’ın ikisi birer ateş yakıp çocuklarının gök boğa tarafından çalın¬
dığını anlamışlar. Altay destanlarından Üç Kulaktu Ay Kara At adlı destanda Ak-çaldar atlı
Kan-Biley damadı Alp Kan-Toodıy ile kızı Altın-Kıldıga’ya kutsal kitaba ve kürek kemiğine
bakmalarını, burada kendilerinin birbirleri için yaratıldıklarını anlayacaklarını söyler. Alıp
Manaş adlı destanda kahraman Alıp Manaş kutsal kitabını alıp aya güneşe doğru tutup oku¬
duğunda Ak Kağan adlı bir Kağanın yaşadığını ve kimseye vermediği Erke-Karakçı adlı bir
kızı olduğunu görür ve onunla evlenmek üzere yola çıkar. Alıp Manaş adlı destanda Alıp
Manaş ay sadağından çıkardığı dokuz köşeli bakır okunu kendisini salla karşıya geçiren ihti¬
yara verir. Eğer Alıp Manaş ölürse bakır ok paslanacaktır eğer ki galip gelirse ok güneş gibi
parlayacaktır.
D.2. Tıva Destanlarında Kehânet ve Fal Araçları: Alday-Buuçu destanında bakıcı bir
kadın olan Uzun-Say-Kuv kutsal kara sudur kitabında Hüürtün-Kızıl tayganın güney yama¬
cında meskûn Açıtı adlı bir lamanın istenilen dileklere çare olduğunu görür. Yine aynı des¬
tanda kahraman Alday-Buuçu üç yıl boyunca müracaat etmediği kutsal kara suduruna baş¬
vurur ve oğlu ile evlenmesi uygun olan Han-Hurbustu Kağanın en küçük kızının üç göğün
üstünde yaşadığını görür. Alday-Buuçu adlı destanda falcının oğlu Tölee-Şınar ile bakıcının
oğlu Bele-Şınar fal ve bakı kitaplarını açıp baktıklarında Han-Buuday’ın Albıs-Şulbus Kağan
tarafından zehirlendiğini, devasının ise yer-suyun otunun çöpünün toplanıp yakıldığında
çıkan koku olacağını söylerler. Boktu-Kiriş, Bora-Şeeley adlı destanda, Bora-Şeeley gece
gördüğü rüyasında, üç gün içinde evinden çıktığı takdirde öleceğini görür. Boktu-Kiriş, Bo-
ra-Şeeley adlı destanda, kız Bora-Şeeley çok bilici bir kız olduğu için üst âlemden uçarak
gelen üç kuğunun kanadındaki kutsal sarı yazıyı okur. Boktu-Kiriş, Bora-Şeeley adlı destan¬
da, Bora-Şeeley eşlerinden biri olan prenses Ulan-Saygıl’ın yazdığı ve demir sandıkta duran
kara ağaca yazılmış bir mektup vardır, bilgiler mektup yoluyla aktarılmıştır. Aldın-
Kurgulday adlı destanda, kahraman Aldın-Kurgulday karısının yazığı mektupta halkını,
malını-davarını, eşi olan kendisini yedi başlı Adgır-Kara tepegözün kaçırdığını söyler. Eşi,
Aldın-Kurgulday’a et ve çay bırakmıştır. Eğer kendisi iyiyse tabaktaki et ılık; eğer kendisinin
başına bir şey gelirse çömlekteki çayla tabaktaki et soğuyup bozulmuş olacaktır. Erelzey-
Mergen, Haragalzay-Mergen Alışkılar adlı destanda, falcı nine uzun sarı suduruna bakar.
Han Şilgi Attıg Han Külük adlı destanda Say-Kuu kadının Han Külük Bey’e yazıp, at çakısı¬
na astığı mektup yardımıyla bilgileri alır. Haymdırınmay Bagay-ool adlı destanda, yukarı
dünyanın hanlarından Doşkun-Sarıg-Haan, sarı tahtını almak için orta dünyadan göğün
dokuzuncu katına çıkıp gelen Bagay-ool’un durumu ve görünüşü hakkındaki bilgileri, kemik
falına bakarak edinmektedir.
Sonuç
Burada Altay ve Tıva Türk destanlarındaki haber verme motifi üzerine örneklerle bazı
tespitlerde bulunduk. Tabii ki bu ve bu tür çalışmaların nihayete ermesi için henüz yayım¬
lanmamış destan metinlerinin de gün yüzüne çıkarılması gerekmektedir.
İnsanoğlunun merak ve bilme isteğinin bir sonucu olarak bilhassa gelecek zamana yö¬
nelik bilgi alma isteği bir edebî yaratma olan destanlara bu şekilde yansımıştır. Haber verme
dendiğinde genellikle akla gelen, gelecekle ilgili kısımdır fakat geçmişten ve hâlden haber
verme de, yaratmanın olay örgüsünün devamlılığı ve dinleyici/okuyucuyu anlatıya bağlama,
sürekliliği sağlama açısından önemli bir işlev görmektedir. Fakat konu edindiğimiz destan
metinlerinin tümünde bu motife ait örnekleri bulabilmiş değiliz. Bu durum yukarıda da be¬
lirttiğimiz gibi tamamen icracı ve icra ortamından kaynaklanmaktadır.
Bu çalışmada şemsiye başlık altında Altay ve Tıva destanlarından bahsedildi. Yakın
coğrafya ile benzer kültürel şartlar altında bulunsalar da bu iki Türk grubunda haber verme
motifinin farklı sosyal statüdeki kişiler tarafından, farklı zaman dilimleri içinde ve materyal¬
ler yardımıyla gerçekleştiği görülmektedir. Bulunulan sosyo-ekonomik yapı, dinî inançlar,
derleme ve yazıya aktarma zamanı vd. unsurlar da bu motifin başka biçimlerde karşımıza
çıkmasına da sebep olmuştur.
Güney Sibirya bölgesi geçmişten günümüze gelinceye dek farklı inanç unsurlarını top¬
raklarında barındırmıştır. Eski inançlar günümüz şartları içerisinde yaşatılmaya ve korun¬
maya çalışılmakla birlikte yeni din ve inanç unsurları eskinin temellerinde farklı pratiklerle
kendisini göstermektedir. Şaman adı verilen bilicilerin üç mertebeli dünya üzerinde döngü-
sel zaman dilimi içerisinde yaptıkları manevî seyahatler gerçek dünyada kendisini icracılık,
otacılık, bilicilik vb. şekillerde göstermiştir. Bu sebeple fal ve kehânet motifini sadece bir
anlatı unsuru olarak değerlendirmemek gerekir. Bir zamanlar toplumların saygın konumun¬
da yer alan kahramanların mücadelelerinde gerekli olan gaybî bilgi şamanın cezbeli göksel
yolculuğu esnasında derlenmekte ve ihtiyacı olan kişi/kişilere ulaştırılmaktadır. Tabiî ki bu
bilgi ediniminin hakikî ve haklılandırılmış olması, muteber bilicinin döngüsel zaman ya da
evren zamanı içerisinde var olmasından kaynaklamaktadır. Tarihsel zaman ya da kronoloji
adını verdiğimiz zaman dilimi üç boyutlu, başlangıcı ve sonu belirlenebilen niteliktedir. Bu
zaman türünü belirleyen özellik insan olaylarıdır. Bu olaylar bir defalıktır ve kronolojik bir
sıra takip ederler. Bu tür zamanda üzerinde durulan önemli özellik olayların bir defa ortaya
çıkması ve belli bir sıra takip etmektedir.89 Yine modern dönemde tanımlanan zamanın te¬
mel özelliği, zaman içindeyer alan her olayın biricik olduğu, tekrar edilemez ve geri döndü¬
rülmez olmasıdır.90
Tarihsel zamanın zıttı konumundaki evren zamanı ise aynı zamanda Platon’un zaman
anlayışıyla paraleldir. Platon’un kronosu (zaman) döngüsellik ve tekrarı içermekte91 ve bu
sebeple başlangıca sahip ama sonlu olmayan unsurlardır?92 Heidegger’de ise bu döngüsel za¬
man kavramı “alelade zaman” adını almıştır ve zamanı sonsuz, yok olup giden, geri döndü¬
rülemez bir şimdiler dizisi olarak tanımlamaktadır.93 Destan metinleri örneklerinde de gö¬
rüldüğü gibi üç farklı zaman dilimi içinde sıraladığımız “haber verme” eylemi tasnifin kolay¬
lığı bakımından sıralı olarak verilmiştir; yaratmalarda ise kesin bir kronolojik sıra yoktur.
Hâlden başlayan geçmişe dönebilmekte, gelecekte devam eden hâlde son bulabilmektedir.
Bu sebeple zamansal döngüsellik ve ebedî ilerleyiş mevcuttur.
Bunlarla birlikte aktarılan bilgi ihtiyaç duyulan fiil silsilesini başarılı kılmaktadır. Bu
durum pragmatist doğruluk görüşüyle paralellik arz etmektedir. Buna göre bilgimizin ey¬
lemlerimiz üzerindeki etkisi, eylemi başarılı bir eylem haline getiriyor, onu amacına ulaştı-
rıyorsa bilgi doğrudur.94 Muteber bilicinin ya da kutsal nesnenin verdikleri, alıcının her da¬
im menfaatinedir. Bu da tek sonucun başarı, kazanç yani doğru aktarım olduğunu bize göste¬
rir.
Sonuç itibariyle, zaman dilimi bakımından sadece “gelecek” ile sınırlandırmayacağı¬
mız haber verme motifi bölgedeki Türk boyları destanları ve Türk destanları ortak motif
listesinde zengin bir biçimde yer almaktadır.
KAYNAKÇA
Aça, Mehmet; ‘Tıva Destan ve Masallarının Araştırılmasında Tür Sorunu’, Millî Folklor, Kış
S. 72 2006, ss. 85-94
-----; Tıva Halk Masalları, Kon: Kömen Yay. 2007
Akgün, Engin; Türk Dünyasında Din ve Gelenek Üzerine Şamanizm, Burhanizm ve
Yesevilik, İst: Doğu Kütüphanesi 2008
Arıkoğlu, Ekrem-Borbaanay, Buyan; Tıva Destanları, Ank: TDK Yay. 2007
Bayat, Fuzuli; Ana Hatlarıyla Türk Şamanlığı, İst: Ötüken Yay. 2006.
Baykuzu, Tilla Deniz; “Hunların Kayıp Kitapları ve Sutralar”, Bilig Kış 2008 S. 44 ss. 195¬
210.
Bıçak, Ayhan; Tarih Düşüncesi II Felsefe ve Tarih, İst: Dergâh Yay. 2004.
-----; Tarih Düşüncesi III Tarih Felsefesinin Oluşumu, İst: Dergâh Yay. 2004.
Bloch; March; Feodal Toplum, İst: Kırmızı Yay. 2007.
Boyraz, Şeref; “Fal Kitabı Melhemeler ve Türk Halk Kültürü”, İst: Kitabevi Yay. Şubat 2006.
Butanayev; V.Y.; Burhanizm Tyurkov Sayano-Altaya, Abakan 2003.
Ceviz, Ahmet; Felsefeye Giriş, İst: Sentez Yay. 2007.
Çevik, Mehmet; “Altay Destanlarında ‘Sudur Biçik’ Motifi”, Dede Korkut ve Geçmişten Ge¬
leceğe Türk Destanları Uluslararası Sempozyumu (yayımlanmamış bildiri). Lefkoşa
KKTC 25-28 Ekim 2010.
Dilek, İbrahim; “Sibirya Türk Destanlarında Kahramanın Yeraltı ve Gökyüzü Dünyalarıyla
İlişkileri Üzerine Bazı Tespitler”, Millî Folklor, S. 85 Bahar 2010.
-----; Altay Destanları 2, Ank: TDK Yay. 2007.
-----; Altay Destanları 1, Ank: TDK Yay. 2002.
-----; Altay Destanları 3, Ank: TDK Yay. 2007.
-----; Altay Masalları, Ank: Alp Yay. 2007.
Eliade, Mircea; Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi II Gotama Budha’dan Hıristiyanlığın
Doğuşuna, İst: Kabalcı Yay. 2003.
Ergin, Muharrem (haz.); Oğuz Kağan Destanı Tercüme, Metin, Sözlük; Ankara, 1998.
Ergun, Metin; Altay Türklerinin Kahramanlık Destanı Alıp Manaş, Kon: Cemre Yay. 1997.
Ergun, Metin-Aça, Mehmet; Tıva Kahramanlık Destanları 1, Ank: Akçağ Yay. 2004.
-----; Tıva Kahramanlık Destanları 2, Ank: Akçağ Yay. 2005.
Filatov, Sergey; What was and is Burkhanism,(orijinal metin Sergei Filatov, "Altaiskii
burkhanizm" in Religiia i obshchestvo: ocherki religioznoi zhizni sovremennoi
Rossii 2002), cc. 233-246. (http://www.cdi.org/russia/johnson/6571-8.cfm), (son eri¬
şim tarihi 03.12.2010).
Gökyay, Orhan Şaik; Dedem Korkudun Kitabı, İst: Millî Eğitim Basımevi 1973.
İnan, Abdülkadir; “Oğuz Destanı’ndaki Irkıl Ata” ‘İslamiyet Öncesi Türk Destanları’ (haz.
Saim Sakaoğlu-Ali Duymaz), İst: Ötüken Neşriyat 2002.
-----; Tarihte ve Bugün Şamanizm Materyaller ve Araştırmalar, Ank: TTK Yay. 2006.
İslam Ansiklopedisi, “Fal” Maddesi, İst: TDV Yay. Cilt 12 1995.
İslam Ansiklopedisi; “Kâhin” Maddesi, İst: TDV Yay. Cilt 24 2001.
Kaşgarlı Mahmud, Divanü Lûgati’t-Türk Tercümesi (haz. Besim Atalay), Ankara, 1998-1999.
Ögel, Bahaeddin; Türk Mitolojisi (Kaynakları ve Açıklamalarıyla Destanlar 2) Ank: TTK
Yay. 1998.
Ökten, Kaan; “Varlık ve Zaman” Kılavuzu, İst: Agora Kitaplığı 2008.
Reichl, Karl; Türk Boylarının Destanları (Gelenekler, Şekiller, Şiir Yapısı), (çev. Metin Eki¬
ci), Ank: TDK Yay. 2002.
Tanyu, Hikmet; Türklerde Taşla İlgili İnançlar, Ank: Kül. ve Tur. Bak. Yay. 1987.
Tezcan, Semih; “En Eski Türk Dili ve Yazını”, Bilim Kültür ve Öğretim Dili Olarak Türkçe,
Ank: TDK Yay. 2001.
Togan, Zeki Velidi; Oğuz Destanı Reşideddin Oğuznamesi, Tercüme ve Tahlili (haz. Tuncer
Baykara), İst: Enderun Kitabevi 1982.
Vinogradov, Andrey; Ak Jang in the Context of Altai Religious Tradition, (yüksek lisans tezi
Kanada Saskatchewan Üniversitesi) 2003, (http://library2.usask.ca/theses/available/
etd01192005154827/ unrestricted/tezispdf.pdf) , (son erişim tarihi 03.12.2010)
Yıldız, Naciye; Manas Destanı (W. Radlof) ve Kırgız Kültürü İle İlgili Tespit ve Tahliller,
Ank: AKMB Yay. 1995
Znamenski, Andrei; “Power Of Myth: Popular Ethnonationalism and Nationality Building
In Mountain Altai 1904-1922”, Acta Slavica Iaponica, Tomus 22 2005,
(http://srch.slav.hokudai.ac.jp/ publictn/acta/22/znamenski.pdf), (son erişim tarihi
03.12.2010)
Araş. Gör., Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Türk Dünyası Edebiyatları
Anabilim Dalı, hakdeskah@gmail.com
A. Ceviz; age, s. 34.
Çalışmamızın başlığının doğrudan “kehânet” veya “fal” olmamasının sebebi incelediğimiz haber
verme motifinin sadece gelecek zaman dilimi ile sınırlı olmamasından kaynaklanmaktadır.
Tıva Türklerine ait olan Haymdırmmay Bagay-Ool adlı anlatma Mehmet Aça’nın yayınlamış ol¬
duğu Tıva Halk Masalları adlı çalışmada kahramanlık masalı olarak verilmiştir. Yine İbrahim Di-
lek’in hazırlamış olduğu Altay Masalları adlı eserdeki Ak Köbön Baatır adlı anlatı da yine kahra¬
manlık masalı olarak değerlendirilmiştir.
Güney Sibirya Türkleri arasındaki destan, masal, hikâye gibi türlerin isim ve tasnif meselesi hak¬
kında, Mehmet Aça; ‘Tıva Destan ve Masallarının Araştırılmasında Tür Sorunu’, Millî Folklor,
2006, Kış, S. 72, ss. 85-94
Mehmet Aydın; “Fal” İslam Ansiklopedisi (İA), C. 12, s. 134.
Ömer Faruk Harman; “Kâhin” İA, C. 24 s. 170.
M. Aydın; agc, s. 135.
M. Aydın; agc, s. 138.
M. Aydın; agc, s. 141.
Besim Atalay (haz.); Divanü Lûgati’t-Türk Tercümesi {DLT} C. 1 s. 42.
B. Atalay (haz.); DLT Tercümesi C. 3 s. 443.
Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi (Kaynakları ve Açıklamalarıyla Destanlar 2), s.571.
Abdülkadir İnan, Tarihte ve Bugün Şamanizm Materyaller ve Araştırmalar, ss. 151-152 //
A.A. Divaev; “Kırgızların Arasında Baskılık”, Türk Dünyasında Din ve Gelenek Üzerine Şa¬
manizm, Burhanizm, Yesevilik, İst. 2008 ss. 143-147.
İ. Dilek, Altay Destanları 2, s. 292.
B. Ögel, Türk Mitolojisi (Kaynakları ve Açıklamalarıyla Destanlar 1), s. 323.
Hikmet Tanyu, Türklerde Taşla İlgili İnançlar, ss. 144-165.
Fuzuli Bayat, Ana Hatlarıyla Türk Şamanlığı, s. 190.
F. Bayat, age, s. 193.
W. Bang-G.R. Rahmeti; Oğuz Kağan Destanı (haz. Muharrem Ergin), ss. 12-13.
Zeki Velidi Togan, Oğuz Destanı Reşideddin Oğuznamesi, Tercüme ve Tahlili (haz. Tuncer
Baykara), ss.72-73.
Abdülkadir İnan, “Oğuz Destanı’ndaki Irkıl Ata” ‘İslamiyet Öncesi Türk Destanları’ (haz. Sa-
im Sakaoğlu-Ali Duymaz), s. 113-114.
Orhan Şaik Gökyay, Dedem Korkudun Kitabı, s. 1.
O.Ş. Gökyay, age, ss.19-21.
Naciye Yıldız, Manas Destanı (W. Radlof) ve Kırgız Kültürü İle İlgili Tespit ve Tahliller,
ss. 397-398
A. İnan, age, s. 151.
March Bloch; Feodal Toplum, s. 172.
İ. Dilek, Altay Destanları I, s. 46.
İ. Dilek, Altay Destanları 2, ss. 271-272.
İ. Dilek, age, ss. 446-447.
I. Dilek, Altay Destanları 3, s. 199.
I. Dilek, age, s. 216.
I. Dilek, age, ss. 289-290.
I. Dilek, age, s. 433.
M. Ergun-M. Aça, Tıva Kahramanlık Destanları I, s. 454.
M. Ergun- M. Aça, Tıva Kahramanlık Destanları II, s. 156.
Ekrem Arıkoğlu-Buyan Borbaanay, Tıva Destanları, ss. 515-517.
M. Ergun-M. Aça, age, s.232
I. Dilek, Altay Destanları I, ss. 134-135.
İ. Dilek, age, ss. 143-144.
İ. Dilek, age, ss. 201-201.
İ. Dilek, Altay Destanları 2, s. 123.
İ. Dilek, age, ss. 184-185.
İ. Dilek, age, s. 227.
İ. Dilek, age, s. 364.
İ. Dilek, Altay Destanları 3, ss. 210-211.
İ. Dilek, age, ss. 262-263.
İ. Dilek, age, s. 279.
İ. Dilek, age, s. 281.
İ. Dilek, age, s. 363.
İ. Dilek, age, ss. 337-338.
M. Ergun, Altay Türklerinin Kahramanlık Destanı Alıp Manaş, ss. 97-98.
M. Ergun-M. Aça, Tıva Kahramanlık Destanları I, ss. 211-212.
M. Ergun-M. Aça, age, ss. 223-224
M. Ergun-M. Aça, age, ss. 272-273
M. Ergun-M. Aça, age, ss.348-349
M. Ergun-M. Aça, age, ss. 590-591
M. Aça, Tıva Halk Masalları, s. 161
E. Arıkoğlu-B. Borbaanay, age, s. 233
E. Arıkoğlu-B. Borbaanay, age, s. 237.
E. Arıkoğlu-B. Borbaanay, age, s. 553.
I. Dilek, Altay Destanları I, s. 35.
I. Dilek, age, s. 258.
I. Dilek, Altay Destanları 2, s.127.
I. Dilek, age, s. 168.
I. Dilek, age, ss. 245-246.
I. Dilek, age, s. 306.
I. Dilek, Altay Destanları 3, ss. 235-237.
I. Dilek, age, s. 285.
I. Dilek, age, ss. 380-381.
M. Ergun, age, s. 103.
Emine Gürsoy Naskali, Altay Destanı Maaday Kara, s. 46, 155, 164, 191, 240.
M. Ergun-M. Aça, age, ss. 229-230.
M. Ergun-M. Aça, age, ss. 344-346.
M. Ergun-M. Aça, age, s. 205.
E. Arıkoğlu-B. Borbaanay, age, s. 287.
M. Ergun-M. Aça, age, s.558.
M. Aça, age, s. 163.
M. Aça, age, s. 97.
Viktor Yakovleviç Butanayev; Burhanizm Tyurkov Sayano-Altaya, s. 156.
Mircea Eliade, Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi II Gotama Budha’dan Hıristiyanlığın
Doğuşuna, s.62
Semih Tezcan; “En Eski Türk Dili ve Yazını”, Bilim, Kültür ve Öğretim Dili Olarak Türkçe,
s. 293.
S. Tezcan; agm, s. 293.
S. Tezcan; agm, ss. 293-296.
İ. Dilek, “Sibirya Türk Destanlarına Kahramanın Yeraltı ve Gökyüzü Dünyalarıyla İlişkileri
Üzerine Bazı Tespitler”, Millî Folklor, S.85 s. 56
Tilla Deniz Baykuzu; “Hunların Kayıp Kitapları ve Sutralar”, Bilig Kış 2008 S. 44 ss.202-203.
Karl Reichl; Türk Boylarının Destanları (Gelenekler, Şekiller, Şiir Yapısı), (çev. Doç. Dr.
Metin Ekici), s. 381.
Mehmet Çevik; “Altay Destanlarında ‘Sudur Biçik’ Motifi”, Dede Korkut ve Geçmişten Gele¬
ceğe Türk Destanları Uluslararası Sempozyumu” (yayımlanmamış bildiri).
E.R. Leach; Primitive Time-Reckoning. A History of Technology, 1967 s. 114’den Ayhan Bı¬
çak Tarih Düşüncesi II Felsefe ve Tarih, s. 162.
A. Bıçak; Tarih Düşüncesi III Tarih Felsefesinin Oluşumu, s. 233.
A. Bıçak; Tarih Düşüncesi II Felsefe ve Tarih, s. 159.
A. Bıçak; age, s. 160.
Kaan H. Ökten; “Varlık ve Zaman” Kılavuzu; s. 33.
A. Cevizci; age, s. 46.