ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ  

Anasayfa | Makale Bilgi Sistemi | Konu Dizini Yazarlar DiziniKaynaklar Dizini | Makale-Yazar Listesi |  Makale Sayısı-Tarih Listesi | Güncel Türkoloji Kaynakçası

MAKALELER

Atatürk Araştırmaları || Çukurova Araştırmaları || Halkbilim || Dilbilim || Halk Edebiyatı || Yeni Türk Dili || Eski Türk Dili
Yeni Türk Edebiyatı || Eski Türk Edebiyatı || Dil Sorunları || Genel || Tiyatro || Çağdaş Türk Lehçeleri


Doğan Kaya
*

Sivas Kaynaklı Cönklerde Kızıldeli[1]

Anadolu’da ve Rumeli’de inanç önderleri söz konusu edildiğinde başta Hacı Bektaş Veli, Mevlânâ, Yunus Emre olmak üzere, Abdal Musa, Hacım Sultan, Said Emre, Balım Sultan, Eşrefoğlu Rumî, Kaygusuz Abdal, Muhyiddin Abdal gibi pek çok ulu zat hatırlanır ve bunların arasında Kızıldeli namıyla bilinen Seyit Ali Sultan’dan da mutlaka söz edilir.

Kızıldeli’nin hayatı hakkında birbiriyle uyuşmayan bilgiler vardır. Hayatına ait bilgileri; bazı yazılı kaynaklarda, Seyyit Ali Sultan Vilayet-nâmesi'nde ve çeşitli söylentilerde bulabilmekteyiz. Doğumu, hayatı ve özellikleriyle ilgili bilgilerde çelişkiler vardır. Ancak biz burada onun hakkında anlatılanları uzun uzadıya tekrar anlatacak değiliz. Bizim gayemiz; Kızıldeli’nin halk şairlerinin düşünce ve inanç dünyasıyla nasıl ele alındığını ortaya koymak, eldeki bilgilerden hareketle senteze varmaktır. Ancak asıl konuya geçmeden önce Kızıldeli’nin kim olduğu hakkında kısaca bilgi vermenin yerinde olacağı kanaatindeyiz.

Asıl adı Seyyid Ali Sultan olup Horasan erlerinden Hüseyin Ata’nın oğludur.[2] Bir lakabı Hızır Lala olmakla beraber Kızıldeli[3] lakabıyla şöhret bulmuştur. Dimetoka’ya gidip Kızıldeli ırmağının kıyısında, Tanrı Dağı üzerinde dergâhını kurarak (1397) inancı ve düşüncesi doğrultusunda faaliyet göstermiştir.[4] Balım Sultan’ın babası Mürsel Baba’yı himaye etmiştir.[5] 1310-1402 yıllarında yaşadığı sanılmaktadır. Çünkü M. Tayyib Gökbilgin’in vesikalara dayanarak ortaya koyduğu bilgilere göre Yıldırım Bayezid’in himayesini görmüştür.[6] Üç köy kendisine mülk olarak verilmiş, buralar daha sonraları vakıf haline getirilmiştir. Seyyid Rüstem Gazi (Gazi Rüstem Baba Sultan)’nin yazdığı Vilayet-nâme'deki bilgilere göre de Kızıldeli, Yıldırım Han’ın ordusuna karışmış; İznik, Gemlik ve Bolayır’ın fethedilmesinde önemli rol oynamıştır. Dimitoka’da kurduğu dergâhta Hakk’a yürümüş, burada defnedilmiştir.[7] Vefat edince yerine Yağ Bali Baba geçmiş; onun vefatı üzerine de Balım Sultan postnişin olmuştur (H. 900/ M.1494). Sultan Mahmud zamanında ise (1826) arazi zapt olunmuştur.

Alevi-Bektaşi inancında ünü oldukça yaygın olan Kızıl Deli Sultan, aynı paralelde bu inanca bağlı olarak gelişen edebiyatta kendisine yer bulabilmiş önemli simalardandır. Söz konusu simaların tespiti ve değerlendirilmesi şüphesiz bu edebiyata ve Alevi-Bektaşi kültürüne önemli katkılar sağlayacaktır. Bunun için de en başta âşık edebiyatının vazgeçilmez kaynaklarından olan cönklere başvurmamız gerekmektedir. Çünkü cönklerde gün yüzüne çıkmayı bekleyen pek çok şair ve nice şiirle, aydınlığa kavuşmayı bekleyen nice konu vardır. Biz de bu gerçekten hareket ederek, Kızıldeli konusunu irdelemeye çalışacağız. Böylelikle, halk şairlerinin konuya bakış tarzları, bilgi ve inançları çerçevesinde Kızıldeli ile ilgili olarak bilinenlerin dışında, başka hangi bilgi ve hükümlerin yer aldığı da bir vesile ile ortaya çıkacaktır.

Kızıldeli’yi Alevi-Bektaşi kültüründe önemli kılan faktörler vardır. Buna sebep olarak kerametleri, Bektaşilik inancı doğrultusunda yaptığı büyük gayret ve hizmetler gösterilebilir. Kızıldeli, buna bağlı olarak ölümünden sonra Bektaşi edebiyatı içinde haklı olarak kendisine yer bulabilmiştir.

Âşık şiirinde Kızıldeli konusunu ele alırken hareket noktamız Sivas yöresinde toplamış olduğumuz cönkler oldu ve çalışmamız arşivimizde bulunan 35 cöngün tek tek taranması suretiyle meydana geldi.

Söz konusu cönklerin pek çoğu Alevi köylerinde yazılmıştır. Elbetteki muhtevasını, cöngü düzenleyen kişinin zevki ve inancı doğrultusundaki şiirler ve diğer özel bilgiler oluşturmuştur.

Kızıldeli ile ilgili malzemeler, elimizdeki cönklerden 1, 2, 7, 9, 20, 23 ve 26 no’lu cönklerde yer almaktadır. Bunları iki grupta ele alabiliriz.

A. Bizzat Kızıldeli’yi konu edinen şiirler: Bunlar; Baba İbrahim (1), Hacı Recep (1), Geda Musli (2), Veli Dede (1)’ye ait şiirlerdir. Bir şiirin de mahlası olmadığından sahibi belli değildir.

B. Dörtlük bazında Kızıldeli’den bahseden şiirler: Bunlar da Budala İsmail, Gedaî, Hasretî, Hatayî, Haydarî, Herdemî, Hulusî, Kul Himmet, Noksanî, Seyyid Nesimî, Tahir ve Visalî’ye ait şiirlerdir.

Bunların dışında Kızıldeli’ye yer veren ve elimizde içindeki sözlerden Kemter’e ait olduğunu tahmin ettiğimiz bir de gülbeng bulunmaktadır.

Sözünü ettiğimiz metinlerde Kızıldeli şu şekilde ele alınmıştır.

A. Bizzat Kızıldeli’yi Konu Edinen Şiirler

Edebiyatımızda bizzat Kızıldeli’nin konu edildiği şiirler azdır. Bunlar içinde Viranî’nin, Kızıldeli’yi medhettiği altışar mısralı (4+2), yedi bentlik ve Fâilâtün Fâilâtün Fâilâtün Fâilün kalıbıyla olan şiiri meşhurdur.[8]

Elimizdeki 6 şiirin tamamında da Kızıldeli’nin özellikleri ele alınmıştır. 11 heceli nefes olan bu şiirlerin ayakları teknik yönden zayıftır.

1 no’lu şiir: Baba İbrahim’indir ve 5 dörtlüktür. Şiirin yer aldığı arşivimizdeki 3 numaralı cönk, 19x26 boyutunda olup 29 yapraktır. İçinde 26 âşığın 64 şiiri bulunmaktadır. 20. yüzyılın başlarında Divriği’de tutulmuştur. Buna dayanarak Baba İbrahim’in en geç 19. yüzyılda muhtemelen Divriği civarında yaşadığını söyleyebiliriz.

Şiirin muhtevası: Kızıldeli, İmam neslinden üç kardeşten biridir. Rumeli’nin fethinde büyük pay sahibidir. Diğer kardeşleri Elmalı ve Bursa’ya yerleşmiştir. Atı ile deryaya dalmış, Gazi Evranos Bey’le küffara aman vermemiştir. Yedi yere nam salmış, pınar inşa etmek, insanların karınlarını doyurmak gibi iyi amelleri vardır. Kuru çöpten (oktan) dut ağacı bitirmek, Otman Baba’yı bulutla bir yerden bir yere intikalini sağlamak gibi birtakım kerametler de göstermiştir.

2 no’lu şiir: Hacı Recep adlı şairindir. 5 dörtlüktür. Şiir yukarıda hakkında özet bilgi verdiğimiz 3 numaralı cönktedir. Şairi hakkında kesin bilgiye sahip değiliz. Ancak onun Alevi dedesi olduğu ve muhtemelen 19. yüzyılda yöresinde yaşadığını tahmin edilebilir.

Şiirin muhtevası: İlkyaz geldiğinde Kızıldeli’nin bülbülleri öter. Elleri göğüstedir ve dilleri şirindir. Derbent bekleyen gözcüleri; darından geçen, türbeye girdiğinde serini açan, aşk badesini içmiş, nefes veren ve sır saklayan dervişleri vardır. Paşalar ve beyler onu ziyarete gelirler.

3 no’lu şiir: Geda Muslu’nun 8 dörtlüklü şiiridir. 16.-17. yüzyılda yaşamıştır. Bazı şiirlerinde Kul Musli mahlasını kullanmıştır. Garp Ocaklarına mensuptur. Aşağıda kaydettiğimiz 4. şiirde kullandığı mahlastan da anlaşılacağı gibi “dede” dir. Kızıldeli’yi kendisinin piri, mürşidi olarak nitelemektedir.

Şiirin muhtevası: Kızıldeli’nin aslı Horasan ülkesinden Hoy beldesindendir. Şah İmam Hasan’ın neslindendir. Erenler serveridir. Belinde ağaçtan Zülfikar vardır. Abdal Musa ona himmet etmiş, Sarıkız’da kılıcıyla taşı ikiye bölmüştür. Fetih suresi dilinde Rumeli halkını Müslüman etmiştir. Boğazhisar’da denizi geçmiş, Bolayır’da küffarı kahretmiştir. Tanrı Dağı’na otağını kurmuş, Başta Gazi Evranos Bey olmak üzere gaziler, beyler hep yanında olmuştur. Himmet ile sancak götürüp, kalenin altını üstüne getirmiştir.

4 no’lu şiir: 5 dörtlük olup Geda Musli’nindir.

Şiirin muhtevası: Kızıldeli’nin kapısı açıktır, yanına gelenlere himmet ve ihsan eder. Onunla birlikte olan Abdallar samaha döner. Mekânı, muhabbetin bol olduğu yerdir. Burada gülbenkler çekilir, çerağlar yandırılır. Gerçek eren olan Kızıldeli’nin kulları çoktur.

5 no’lu şiir: Şiirin sahibi Veli Dede’dir. Şiir 5 dörtlüktür. Meşhur İğdecikli Veli (19. yüzyıl)’nin hiçbir şiirinde “Veli Dede” mahlasını kullanmadığını göz önünde tutarsak, bunun başka bir şair olduğunu, muhtemelen Divriği Şer’iyye sicilinde “Divriğili Âşık Veli oğlu Mustafa 1170 (1757)’de Âsitane’de vefat etti. Annesinin adı Fatma’dır.”[9] kaydına göre bugüne kadar şiiri bulunamayan Âşık Veli olduğunu söyleyebiliriz. Cöngün Divriği’de tutulması da bu tahminimizi kuvvetlendirmektedir.

Şiirin muhtevası: Rüyamda cemalini gördüğüm sahavet sahibi Seyyid Ali, bana sırları beyan etti. Dergâhı cennet misali, türbesi nurludur. Âşıklar ona sıdk ile hizmet ederler. Beyleri Horasan’dan gelmedir. Kuru şişten (ok) tan vücut bulan dutu dertlere dermandır. O dört köşenin gözcüsü, cennetin sakisidir.

6 no’lu şiir: Kime ait olduğu belli olmayan bu nefes 4 dörtlüktür.

Şiirin muhtevası: Kızıldeli’nin ilkbaharda gonca gülleri açılır. İlleri seyrangâh ve gönülleri ferahlatıcıdır. Âşık-ı sadıklar daima onu arzular. Şefaat mekânı ve murüvvet kânıdır. Onu bilenler Hakk’ı bilmiş olur.

-1-

Baba İbrahim

Gene İmam nesli zuhura geldi

Biri Elmalı’da Bursa’da kaldı

En küçük kardaşı Rumeli’n aldı

Dillerde söylenen Seyyid Ali’dir

Bir atın kavm ile deryaya girdi

Hiç aman vermedi küffarı kıldı

Gâzi Evranoz Beğlerin Muhsin’e saldı

Sana medh etdiğim Kızıldeli’dir

Koru yaylasından meskenin gören

Çadırın yerinde mutfağın kuran

Yedi köşe yerde temel bırakan

Sana medh etdiğim Kızıldeli’dir

Meskenimdir deyip çöküp oturan

Kuru şişle dut ağacın bitiren

Otman Baba’yi bulut ile getiren

Sana medh etdiğim Kızıldeli’dir

Baba pınarını bina eyledi

Gör şu Yezid’lere n’etdi neyledi

Bab(a) İbrahim bunu böyle söyledi

Sana medh etdiğim Kızıldeli’dir

Dillerde söylenen Seyyid Ali’dir

(23/50)

-2-

Hacı Recep

Hacı Receb kerâmete erince

Nice canlar hizmet etdi ölünce

İlk yaz beher iyi vakit gelince

Öter bülbülleri Kızıldeli’nin

Dünya dergâhında bülbülün zârın

Hüdâ yaratmıştır Muhammmed nûrun

Elleri göğsünde dilleri şirin

Öter bülbülleri Kızıldeli’nin.

Dervişleri vardır nefes haklarlar

Haklayıp da pîrin sırrın saklarlar

Gözcüleri vardır derbend beklerler

Derbenddir yolları Kızıldeli’nin

Dervişleri vardır dârından geçer

Türbeye girince serlerin açar

Dolduruben aşkın bâdesin içer

Muhibdir yerleri Kızıldeli’nin

Hacı Receb Dedem durmayıp çağlar

Ziyarete gelir paşalar beyler

Dilimiz durursa kalbimiz söyler

Herdem medhin edem Seyyid Ali’nin

(23/51)

-3-

Geda Muslî

Erenler serveri ol pîrim Ali

Ser-çeşme olmuştur Urum iline

Ağaçtan Zülfikar ol gerçek veli

Ol dem tekbir oldu pîrin beline

Abdal Musa Sultan Şah himmet kıldı

Denedi kılıcı şah taşı böldü

Bütün Urumeli İslam’a geldi

Fetih Surelerin almış diline

Kırklar azm eyledi Elmalı şehri

Görün Boğazhisar’da ol böldü bahri

Bolayır’da küffara eyledi kahrı

Ol dem kılıç aldı şahım eline

Bilin Tanrı Dağı şahın otağı

Hışmından kan kuşandırırdı dağı

Gelibol üstünde ol kuru dağı

Ol dem âşık oldum şahın diline

Şahımın refiki gaziler beğler

Hışm eyler küffara ciğerin dağlar

Gerçek âşıkların methini söyler

Ol dem âşık oldum şahın yoluna

Şahım himmet ile sancak götürür

Kalenin temelin alt üst getirir

Tanrı Dağ üstüne çökmüş oturur

Meskenimdir deyü geldi diline

Seyyid Ali Sultan kırkların başı

Gazi Evranoz beğlerin yarı yoldaşı

Görün Sarıkız’da ol çaldı taşı

Ol dem kuvvet verildi şahın koluna

Horasan mülkünden Hoy’dandır aslı

Şah İmam Hasan’dır şahımın nesli

Mürşidine bend ol ey Geda Muslî

Kıyamette alsın elin eline

(23/52-53)

-4-

Muslu Dede (Geda Muslî)

Gelin.ey kardaşlar dilek edelim

Kapısı açıktır Kızıldeli’nin

Eksiğimiz bilip dâra gidelim

Himmeti çok imiş Seyyid Ali’nin

Ne güzel baharı yetişmiş şimdi

Lâlesi sümbülü açılmış şimdi

Abdallar hep sema dönerler şimdi

İhsanı çok imiş Kızıldeli’nin

Bab(a) İbrahim şehitlerin eridir

Kırkların durağı anda yeridir

Cansız divar yürüden Bektaş Veli’dir

Himmeti çok imiş Kızıldeli’nin

Sancağı çıkar dağları dolanır

Muhib olan âşığa aşka boyanır

Çekilir gülbengi çerağ uyanır

Muhabbettir yerleri Seyyid Ali’nin

Muslu Dede bunu böyle söyledi

Gerçek erenlerin medhin eyledi

İman mürvet deyip kerem diledi

Kulları çok imiş Kızıldeli’nin

(23/49)

-5-

Veli Dede

Bir gece rüyada gördüm pîrimi

Seyrettim cemalin Seyyit Ali’dir

Beyan etti bana gizli sırrımı

Sahavet sahibi Seyyit Ali’dir

Uyandım gafletten pâk ettim özüm

Şükür olsun gördü dizarı gözüm

Eşiğine varıp sürdüm hem yüzüm

Mürdeler hayatı Seyyit Ali’dir

Dergâhı müferrih misali cennet

Türbesi münevver kesiri himmet

Âşıklar sıdk ile ederler hizmet

Şefaat edici Kızıldeli’dir

Kerameti zahir gün gibi ayan

Horasan’dan gelme beyleri revan

Kuru şişten dutu dertlere derman

Çar köşe gözcüsü Kızıldeli’dir

Veli Dede eydür kemter kuluyum

Er belinden gelme anın nesliyi

Cemaline karşı kolu bağlıyım

Cennetin sakisi Seyyit Ali’dir

(23/53-54)

-6-

Yayla dağlarının sehellerinde

Şahım Kızıldeli sultan evleri

Barıgâhlar kurmuş dağ ellerinde

Şahım Seyyid Ali Sultan evleri

Nevbahar vaktinde gonca gülleri

Müferrih seyrangâh olur illeri

Âşık-ı sâdıkların tatlı dilleri

Şahım Kızıldeli Sultan evleri

Âşık-ı sâdıklar arzular seni

Gelür yüz sürmeğe Beytullah’ını

Şefaat meskânı mürüvvet kânı

Şahım Seyyid Ali Sultan evleri

Gelip Beytullâh’a yüzler sürenler

Hakk’ı bildi şahım seni bilenler

Arz ederler yine sana gelirler

Şahım Kızıldeli Sultan evleri

.............................................

.............................................

.............................................

.............................................

(23/49)

B. Dörtlük Bazında Kızıldeli’den Bahseden Şiirler

Bilhassa Alevi-Bektaşi inanca bağlı şairlerin söyledikleri ve edebiyatımızda farklı bir tür olarak nitelediğimiz mürüvvetnâme/istimdat şiirleri vardır. Bu şiirlerde maddi ve manevi yönden güç durumda kalan kişi başta Allah, Hz. Muhammet ve Hz. Ali olmak üzere, diğer peygamberlerden, Hz. Fatıma, Oniki İmam, Hacı Bektaş Veli, Seyyid Ali Sultan (Kızıldeli), Balım Sultan, Abdal Musa’dan “medet mürüvvet” yahut “sen imdat eyle” diyerek yardım istenir. Zikredilen şahıslar Bektaşi inancının önde gelen simalarıdır. Çoğu zaman, onların salt isimlerine yer vermek yerine birtakım özellikleri de ön plana çıkarılır. Belirttiğimiz gibi bu simalardan birisi de Kızıldeli’dir. Budala İsmail, Gedaî, Hasretî, Hatayî, Haydarî, Herdemî, Hulusî, Kul Himmet, Noksanî, Seyyid Nesimî, Tahir ve Visalî’nin bu tarz şiirlerinde tespit ettiğimiz dörtlüklerde Kızıldeli şu özellikleriyle ele alınmıştır:

Dörtlüklerin muhtevası: Yaralara imkân sağlar. Ona ikrar ve iman gerekir. Erenler serveridir. Elinde tahta kılıcıyla Rumeli’ni fethetmiştir. Dergâhta tam bir teslimiyetle ona hizmet edilir. Başların tacıdır. Darda kalanların imdadına yetişir. Onu ziyaret etmek gerekir.

Budala İsmail (17. yüzyıl)

Yine bir zulumat düştü serime

Hünkâr Hacı Bektaş veli gel yetiş

Elim yetmez maşukuma yarime

Balım Sultan Kızıldeli gel yetiş

(26/31-32)

Gedaî (19. yüzyıl)

Balım Sultan Kızıldeli Yâ Hünkâr

Yine senden olsa yarama imkân

Ademe farz oldu adab-ı erkân

Dîdâra gel deli gönül dîdâra

(7/96-97)

Hasretî (19. yüzyıl)

Ey Hasretî ikrar u iman uluya

Sırr-ı Sultan Balım Kızıldeli’ye

Ana şek getüren Mervan kuluya

Ehl-i bi’atdan gayriye iman mı vardır

(l/45-46, 2/33-34)

Şah Hatâyî

Rum ilin feth etti Öğürcük Veli

Tahta kılıç tutar o bâtın eli

Erenler serveri Şah Seyyid Ali

Zâhirde bâtında sen imdad eyle

(1/101-102-103-104)

Haydarî (19. yüzyıl)

Leyl ü nehar yalvarırım Ali’ye

Al tacı başında bektaş Veli’ye

Bir niyazım vardır Kızıldeli’ye

Şah-ı Merdan Ali cemal gel yetiş

(26/39)

Herdemî (19. yüzyıl !)

Herdemî ettiğin hep bu fikirdir

Uzak değil yakınlardan yakındır

Seyyid Ali dergâhında sâkindir

Oda bir eksikli kul neye benzer

(23/8-9)

Hulusî (19. yüzyıl)

Balım sultan Hacı Bektaş Veli’den

On ik’İmamlardan Kızıldeli’den

Şükrüm kesmem Şah-ı Merdan Ali’den

Hünkâr Hacı Bektaş Veli aşkına

(26/30)

Kul Himmet (16. yüzyıl)

Pîr dediler Ali’ye

Hacı Bektaş Velî’ye

Hacı Bektaş tacını

Verdi Kızıldeli’ye

Kızıldeli tâcımız

Muhammed Mir’ac’ımız

Gözcü Karaca Ahmet

Yalancık duâcımız[10]

(9/102-105)

Noksânî (19. yüzyıl)

Noksânî'yim arzûm dîdâr-ı cennet

Ma'sum-ı pâklardan erişe himmet

Sana sığınmışım Mehdî Muhammed

Sarı Saltık  Kızıldeli gel yetiş

(7/162-163)

Seyyid Nesimî

Yezidlerde buğz ittiler Ali’ye

Hacı Bektaş Balım Sultan Velî’ye

Yolumuz uğradı Kızıldeli’ye

Ah senin dertlerin derman Hüseyin

(9/157-158)

Tahir (19. yüzyıl)

Abdal Musa Sultan erenler gülü

Balım Sultan ile oldunuz beli

Âhi Şemseddin Hacı Bayram-ı Veli

Seyyid Balım Kızıldeli'de geldi

(20/241-242)

Visalî (19. yüzyıl)

Visalî'yim böyle buldum Ali'yi

(Silik) Seyit Ali Kızıldeli'yi

Balım Sultan Hacı Bektâş Velî'yi

İsmin bürhân etti yaratan bana

(7/4-5)

C. Gülbeng

Arşivimizde 20 numaralı cönkte tespit ettiğimiz bir cönkte içindeki ifadelerden Kemter’e ait olduğunu gördüğümüz bir gülbengte (duada) Kızıldeli’den özellikle söz edilmiştir.

Gülbeng;

“Hünkâr-ı Hacı Bektaş-i Veli ey şâh-ı mülk-i vilayet Hakk’ın kudretullahı asitanın gecesinde yüz sürüp dediler üçler beşler yediler kırklar, On iki İmam, On dört masum-ı pâk, pirimiz Hünkârımız Hacı Bektâş-ı Veli rehberimiz Kızıldeli...”

şeklinde başlayıp

“... cürm-i isyanıma kıl meded. Şefaat eyle Ya İmam pür-cemâl-i Muhammed. Kemâl-i Hasan Hüseyin Ali-yi bülendara salavat.”

şeklinde sona ermektedir. (20/147)

Sonuç

Bu tarz biyografik araştırmalarda şüphesiz en önemli kaynak vilayet-nâme, temliknâme, şeriyye sicilleri ve salnâmeler gibi yazılı belgelerdir. Ancak sözlü ve diğer edebi örnekleri de önemsemek gerekir. Sözgelişi halkın düşünce, inanç ve duygularının en güzel ifadesini bulduğu halk şiiri de bunlardan birisidir. Bilhassa âşık şiirlerinde araştırmacılara yararlı olacak pek çok malzeme vardır. Nitekim yukarıda işaret etmeye çalıştığımız Kızıldeli ile ilgili tespitlerin pek çoğu -halk beyninde yaşayan bilgiler de bulunmakla beraber- özgün bilgilerdir. Bu bakımdan, halk şiirlerinden yararlanma usulünü, araştırmacıların göz ardı etmemesi gereken önemli bir husus olduğuna dikkati çekmek istiyoruz.


 


* C.Ü.Fen-Ed. Fak. Türk Dili ve Ed. Böl. Öğretim Üyesi-Sivas

[1] Uluslararasý Türk Dünyasý Ýnanç Önderleri Kongresi, 23-28.11.2001.

[2] Çelebi Cemaleddin’e göre Kızıldeli’nin bir adı da Timurtaş olup Hacı Bektaş Veli’nin Kadıncık Ana’dan doğmuş bel evladıdır. Bu konuda, Çelebi Cemaleddin 1912 yılında yayımlanan Müdafaa adlı kitabında şu ifadelere yer verir:

“Seyyid Ali Sultan Hacı Bektaş Veli hazretlerinin oğlu olup H. 710 (M.1310) yılında Hacı Bektaş Veli’nin nikâhlısı Fatma Nuriye Hatun’dan doğmuştur. Sonraları Şehzade Süleyman Paşa ile Rumeli’ye geçerek Dimetoka’da kendi adı ile anılan ergâhı kurmuştur. H. 805 (M. 1402)’de ölünce aynı dergâhta gömülmüşlerdir.” (Nejat Birdoğan: "Seyyid Ali Sultan (Kızıl Deli)" I. Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Sempozyumu Bildirileri. Ankara 1999: 75.) Aynı bilgiler Enver Behnan Şapolyo’nun Mezhepler ve Tarikatlar Tarihi (İstanbul 1964: 301) adlı eserinde de mevcuttur. Bedri Noyan’a göre bu bilgiler, hiçbir yerde rastlanılmayan, dayanaksız ve uydurma bir fikirdir. Çünkü Hacı Bektaş’ın evlenmediği hususunda araştırmacılar güçlü deliller sunmuşlardır. (Bedri Noyan: Bektaşilik Alevilik Nedir? Ankara 1985: 337.)

[3] Kızıldeli lakabı üzerine de şu menkabe anlatılır:

“Kızıldeli, yani Seyit Ali Sultan, Emir Sultan ve Abdal Musa beraberce Hacı Bektaş’a varırlar. Seyit Ali Sultan’ın görevi aşçılıkmış. Seyit Ali Sultan birgün Dergâhtakilerine aş pişirirken Kaygusuz’u oduna gönderir. ‘Git odun topla getir ki, aşı pişirelim.’ der. Kaygusuz başka işlere daldığından bunu unutur, odunu getirmekte gecikir. Kazanın altında ateş azalınca, Seyit Ali Sultan ‘Bismillahirrahmanırrahim’ deyip ayağını kazanın altına sokmuş, odun niyetine... kazan kaynamaya başlayınca varıp Hacı Bektaş Veli’ye ‘Seyit Ali Sultan kazanın altına ayağını soktu, kazanı kaynatıyor.’ demişler. O da gelip diyor ki; “Sen kıpkızıldeliymişsin, Kızıldeli.” (Hüseyin Şahin: "Bir Anadolu Ereni: Kızıldeli. Malatya’da Kızıldeli Adı Çevresinde Oluşan Kültürel Değerler" 1. Uluslararası Türk Dünyası Eren ve Evliyaları Kongresi Bildirileri. Ankara 1998: 521.)

Bir başka gerçek de Kızıldeli kelimesinin Seyyid Ali’nin dergâhını kurduğu Dimetoka’daki ırmağın adıdır ve bu kelimeme zamanla Seyyid Ali Sultan’a lakap olmuştur. Bize göre bu hüküm daha gerçekçidir.

Hızır Lala lakabı hakkında da şu rivayet edilir:

Hz. Pir, seyyid Ali’ye “Tanrı yardımcın, Hızır lalan olsun.” diye dua eder. Yol bağlıları onu bu adla yad ederler. Hilafetnâmelerde ve icazetnâmelerde Hızır Lala sözü “Hızır Lale” olarak yazılmıştır.

[4] Seyyid Ali’nin Dimetoka’ya gitmesi hakkında iki değişik anlatım vardır. Hacı Bektaş Veli, Seyyid Ali’nin kazan altında ayağını odun niyetine yakması olağanüstülüğünü görünce “Sen git Rumeli’ne Dimetokaya yerleş.” der. O da oraya gitmeden önce Malatya tarafına gelip bir süre kalır. Diğer bir menkabeye göre de Hünkâr Hacı Bektaş Veli, Seyyit Ali’ye “İki kuzu bir kazanda kaynamaz, sen git dergâhına bak...” diyerek onu Dimetoka’ya gönderir. (Şahin 1998: 521.)

[5] Noyan 1985: 336.

[6] “... diyar-ı Rumeli şeref-i İslâm ile müşerref oldukta bile gelen Kızıldelü, Sultan Dimetoka’da yerleşmiş ve Yıldırım Bayezıd tarafından kendisine Daru-Büki, Büyük Viran, Tırfıllu viranı adlı üç köy temlik edilerek 804 (M. 1401)’te mülknamesi verilmiş ve sonra burası evlatlık vakfı haline getirilmiştir.”

(M. Tayyib Gökbilgin: XV-XVI. Asırlarda Edirne ve Paşa ve Livası, Vakıflar-Mülkler-Mukataalar. İstanbul 1952: 183-187.

Kızıldeli’nin tekkesi ile ilgili olarak geniş bilgi için bkz.: Suraiye Faruqhi, Acritultural Activities in a Bektashi center: the tekke of Kızıl Deli 1750-1830, Peasants Dervishes and Traders in the Ottoman Empire. London 1986: 68-96.

[7] Malatya’nın Yazıhan ilçesinin Fethiye köyünün mezrası olan Tenci’de de Kızıldeli’nin bir türbesi vardır (Şahin 1998: 509.). Halkın bu yaklaşımını Yunus Emre’nin Anadolu’nun ondan fazla yerinde mezarının bulunduğu inancını hatırlatmaktadır. Bunun sebebi; yukarıda da işaret ettiğimiz gibi, muhtemelen bir tarihte söz konusu edilen bölgeye gelmiş olan Kızıldeli’nin burada yaşayan halk tarafından sahiplenilmesi düşüncesine bağlanabilir.

[8] Sadeddin Nüzhet Ergun: Bektaşi Şairleri ve Nefesleri. İstanbul 1955: 225-226; M.Halid Bayrı: Âşık Viranî Divanı. İstanbul 1959: 80-81.

[9] İbrahim Aslanoğlu: Âşık Veli Hayatı-Kişiliği-Deyişleri. Ankara 1984: 11.

[10] Şiir elimizdeki kaynakta Kul Himmet adınadır ve son dörtlük şöyledir:

Kul Himmet’tir adımız

Burda yoktur padımız

Şâh-ı Merdan aşkına

Hak versin muradımız.

Aynı şiir, farklı kaynaklarda Kul Himmet Üstadım adına kaydedilmiştir.

Kul Himmet Üstadım’ız

Onda yoktur yadımız

Şah-ı Merdan aşkına

Hak vere muradımız

(İbrahim Aslanoğlu: Kul Himmet Üstadım. İstanbul 1995: 126; Hasan Yalıncaklı: Kul Himmet Üstadım. Ankara 1995: 90.)