ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ-TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Anasayfa | Makale Bilgi Sistemi | Konu Dizini Yazarlar DiziniKaynaklar Dizini | Makale-Yazar Listesi |  Makale Sayısı-Tarih Listesi | Güncel Türkoloji Kaynakçası

Atatürk Araştırmaları || Çukurova Araştırmaları || Halkbilim || Dilbilim || Halk Edebiyatı || Yeni Türk Dili || Eski Türk Dili
Yeni Türk Edebiyatı || Eski Türk Edebiyatı || Dil Sorunları || Genel || Tiyatro || Çağdaş Türk Lehçeleri

 

KERKÜK VE MUSUL’UN TARİHÎ COĞRAFYASI1

Prof. Dr. REMZİ KILIÇ2

TÜBAR-XXVIII-/2010-Güz/

ÖZ: Ortadoğu sahasının önemli bir bölgesi olan Irak coğrafyası
içerisinde bulunan Kerkük ve Musul vilayeti yüzyıllar boyunca Türk hâ¬
kimiyetinde kalmıştır. Türkmen vilayeti olan ve Türkler ile meskûn bulu¬
nan bu bölgede Türkler, bin yıldan fazla bir zaman, başarılı bir yönetim
ve huzur içerisinde bir idare ortaya koymuşlardı. Musul adı, şehri, tarihî
coğrafyası ve Osmanlı Devleti idaresinde XIX. yüzyılın ikinci yarısında
Musul Vilayeti, Musul’a bağlı başta Kerkük olmak üzere sancaklar, kaza¬
lar ve nâhiyeler hakkında bilgi verilecektir.

Ayrıca, Osmanlı Devleti’ne bağlı iken; Musul, Kerkük, Sincar ve
Süleymaniye sancakları ve buralara bağlı kazaların tarihî coğrafyaları,
arazi özellikleri, idarî yapısı da önem arz etmektedir. Osmanlılar yönettik¬
leri toplumları, Müslüman- Gayrimüslim olarak sadece iki gurupta tasnif
etmiştir. Günümüzde Batılılar ise, dünyanın birçok bölgesinde halkları et¬
nik çerçevede onlarca, bazen yüzlerce guruba ayırmaktadırlar. Böylece
toplumları iç çekişmeye, ayrılığa, hatta savaşlara kadar sürükleyebilmek-
tedirler.

Kerkük-Musul bölgesi Türk tarihi bakımından oldukça kıymetli bir
yere sahiptir. Özellikle İslamiyet’i kabulden sonra, Türklerin Anadolu’yu
vatan yapmaları sırasında Musul-Kerkük bölgesi önemli bir merkez idi.
Türklerin Türkistan’dan batıya doğru yönelmeleri sırasında, Selçuklular
Anadolu’yu Türk ülkesi yaparken, yol üzerindeki Musul-Kerkük bölgesi
de bir Türk yurdu haline gelmiştir.

Büyük Selçuklu Devleti’nden sonra, Osmanlı Devleti hâkimiyetine
geçinceye kadar Kerkük ve Musul bölgesinde; Irak Selçukluları, Zengîler,
Erbil Atabeyliği, Karakoyunlular, Akkoyunlular ve Safevîler gibi birçok
Türk devleti hüküm sürmüştür. Yavuz Sultan Selim tarafından 1517 yı¬
lında Osmanlı Devleti hâkimiyetine geçen Musul ve havâlisinde, Kanuni
Sultan Süleyman zamanında (1520-1566), Türk hâkimiyeti daha da güç¬
lendirilmiştir. Osmanlı Devleti idaresindeki Musul Vilayeti; doğuda İran,

kuzeyde Diyarbakır, güneyde Bağdat, batıda Şam, kuzeybatıda ise Halep
vilayetleri ve Zûr Sancağı ile çevrelenmişti.

Kerkük ve Musul bölgesi, son derece ılıman bir iklime sahiptir.
Çok çeşitli tarım ürünlerinin yetiştirilmesi ve hayvancılık için de uygun
bir sahadır. Bölgede; Dicle, Huser, Hebzel, Zap ve Gazer gibi akarsular
bulunmakta, bu da ekonomik hayata önemli katkılar sağlamaktadır. Ayrı¬
ca, petrol başta olmak üzere yeraltı kaynakları bakımından da oldukça
zengin bir bölgedir. Kerkük ve Musul özellikleri itibari ile tarihî coğrafya
bakımından incelenerek, şehir, nüfus ve idari yapı, Türk tarihi bakımın¬
dan önem arz eden eserler belirtilecektir.

Anahtar Kelimeler: Kerkük, Musul, Türk eseri, Osmanlı yöneti¬
mi

The Historical Geography of Kerkük and Musul

ABSTRACT: Kerkuk and Musul which are in the Iraq geography
that is an important region of Middle East, were under the reign of Turks
for centuries. Turks performed a successful and peaceful administration in
this region which is a Turkmen city and in which Turks settled. Informa¬
tion about administration the name “Musul”, the city, the historical geog¬
raphy, Musul under of the Ottoman State in the second half of 19th cen¬
tury and sanjaks, especially Kerkük, countries and boroughs of Musul
will be given.

Musul, Kerkük, Sincar and Süleymaniye Sanjaks, and the histori¬
cal geographies, land features and administrative structures of their coun¬
tries are also important. Ottomans classified the communities they admin¬
istrated only as Muslims and non-Muslims. Where as today westerners
divide communities into tens, sometimes hundreds of ethnic groups in
many regions of the world. Thus They manage to drag them in to interiors
quarrels, even wars.

Musul, Kerkük region has a rather valuable place in terms of Turk¬
ish history. This region was an important base during the period when
Turks made Anatolia homeland, especially after the acceptance of Islam.
In the course of Turks’ inclination towards the west, Musul and Kerkük
region, which was on the way, also became a Turkish homeland while the
Seljuks made Anatolia a Turkish homeland.

After the Great Seljuk State, many Turkish states such as Iraq, Sel¬
juks, Zengis, Erbil Atabeylik, Karakoyunlus and Akkoyunlus and Safevis
reigned in Musul region until the region was under the rule of Ottoman
State. The Turkish domination was made stronger during the reign of
Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) in Musul and its periferies, which
was had been ruled under Ottoman State by Yavuz Sultan Selim in 1517.

Musul under the rule of Ottoman State was surrounded with Iran in
the east, Diyarbakır in the north, Bagdat in the South, Damascus in the
west, and Halep and Zûr Sanjak in the north-west.

Kerkuk and Musul region have a rather warm climate. It is a suit¬
able land for many different agricultural products to be produced and for

stockbreeding. Many rivers such as Dicle, Huser, Hebzel, Zap and Gazer
exist in the region, and this provides the economical life with many con¬
tributions. Besides, it is quite a rich region in terms of underground
sources, especially petrolium.

Kerkük and Musul will be searched in terms of their features from
the historical geographical point of view; the city, population and admin¬
istrative structure and works that are important from the Turkish historical
point of view will be stated.

Key Words: Musul, Kerkük, Turkish work, Ottoman administra¬
tion.

Giriş

İlkçağ döneminde Mezopotamya’da kurulmuş olan Asur ve Babil
gibi iki önemli uygarlığı bağrında barındıran Kerkük ve Musul şehirleri
olmuştur. Kerkük şehri İlkçağda Asurlular tarafından kurulmuş olup Mu¬
sul şehri ise, Asurluların dinî merkezi konumunda idi. İlkçağdan itibaren
önemini koruyan Kerkük ve Musul bölgesi, Ortaçağda ise, İslam Uygar¬
lığı’nın yine stratejik öneme sahip bir sahası olma özelliğini korumuştur.

Türklerin Emevîler’den sonra Abbasîler zamanında, git gide devlet
içerisinde etkilerinin artması ile Kerkük ve Musul üzerindeki hâkimiyet¬
leri de artmıştır. Böylece Abbasîler devrinde Türkler, Kerkük ve Musul’u
birer Türk merkezi haline getirmişlerdi. Büyük Selçuklular zamanında,
artık Kerkük ve Musul’un yanı sıra Bağdat bile Türklerin en ziyade yaşa¬
dığı ve Türk Dili’nin en yaygın konuşulduğu şehirlerden biri olmuştu.
Özellikle XVI. Yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren XX. Yüzyılın ilk çeyre¬
ğine kadar Kerkük ve Musul bölgesi başta olmak üzere, bütün Irak top¬
rakları Osmanlı devletinin yönetimi ve hâkimiyeti altında kalmıştır.

Musul Şehri ve Tarihî Coğrafyası

Musul, İslam beldelerinden büyük ve meşhur bir şehirdir. Bütün
beldelere buradan ulaşılır. Irak’ın kapısı ve Horasan’ın anahtarıdır. Azer¬
baycan’a ulaşım buradan sağlanırdı. Cezire ve Irak topraklarını biri birine
bağladığı için “el-Mevsılu” ulaşılan yer (Hamavi 1968: C. V 223) denil¬
miştir. Yine; El-Mevsılu: yolların birleştiği yer, kavşak, geçiş yeri, ka¬
vuşma yeri, ulaşma yeri gibi, anlamlara gelmektedir. Bundan dolayı ki,
Musul birçok önemli şehirlerin ve ticaret yollarının kavşak noktası olan
bir şehirdir, denilmiştir.

Musul; el-Cezire’de eski Diyar-ı Rebia’nın merkezi olup, Dicle
nehrinin batı sahilinde eski Ninova’nın karşısında bir yerdir. Şehre bir
rivayete göre, önceleri “Havlan” deniliyordu. İranlılar bir aralık “Buz-
Ardaşir” demişlerdir. Musul milâdi II. yüzyılın başından itibaren Asur
bölgesinin merkezi olarak Ninova’nın yerini almıştır (İA 1979: C. VIII
738-9). Musul, İslam beldelerinin asıl şehirlerinden, büyük ve meşhur bir
yerdir. Bina ve yolları geniş olup, Dicle nehrinin batı yanında derin hen¬
dekler ve sur ile çevrilidir (Kazvini 1969: 461).

Hz. Ömer zamanında 641 yılında, Araplar Dicle nehrini geçerek,
Musul şehrini teslim almışlardı. Emevî halifesi II. Mervan (744-749),
Musul şehrini genişletmiş, idaresini teşkilatlandırmış, yeni sokaklar aça¬
rak, surlar inşâ edip, Dicle nehri üzerinde bir kayık köprü yaptırmıştır.
Musul’un El-Cezire eyaletine merkez olması da Emevî halifesi II.
Mervan zamanında gerçekleşmiştir (İA 1979: C. V
III 739).

Musul şehri, el-Cezire bölgesinin kuzeydoğu kenarında ve Dicle
nehrinin sağ (batı) kıyısında ve Ninova şehri harabesinin karşısında olup,
Bağdat’ın 332 km. kuzeybatısında 36-35 dakika kuzey paraleli ile 40-43
dakika doğu meridyenleri arasında vilayet merkezi bir şehirdir. Pek çok
camii, mescit, okul, eski bir sur ve üç büyük askerî kışlası mevcuttur,
denilmektedir.

Musul kelimesi, Arapça bir isim olup, şehir Araplara geçmeden
önce de var olan küçük bir kasaba idi. Emevîler (661-750) devrinde ge¬
lişmeye başlayan Musul şehri, Şam, Mısır, Horasan, Bağdat ve Basra
kervanlarının kavuşma noktalarında bulunduğundan bu isimle adlandı¬
rılmıştır (Sami 1889: C. VI 4480). Hamdanîler 905’den itibaren Abbasî
halifelerinin valileri olarak, 930 yılından sonra da, müstakil olarak Mu¬
sul’da hüküm sürmüşlerdir. 996 yılından itibaren Akîloğulları 1090’a
kadar yaklaşık yüzyıl, Musul’da hâkimiyet sürmüşlerdir. Bundan sonra
Musul ve havalisi, Sultan Melikşah zamanında Büyük Selçuklu Devleti
topraklarına katılmıştır. Miladî 1072-1092 yılları arasında hüküm süren
Selçuklu Sultanı Melikşah, Musul’u Bağdat’a rekabet edecek şekilde
baştan başa yeniden imar ettirmişti. Birçok Medrese ve camiler tesis
edilmiştir. Musul, Hülagu’nun yardımı ile Atabeğler’e 1244 yılında yeni¬
den başkent olmuştur (Ali Cevad 1895: C. III 798).

Kerkük ve Musul’da Selçuklu hâkimiyetine son veren Atabeğ
İmaded-din Zengî, 1127’de Musul’u alarak, devletine başkent yaptı ve
şehre muhteşem binalar yaptırdı. Musul surlarını tahkim ettirerek etrafını
imar eyledi. 1244 yılında Moğol Hanı Hülagu’dan ona yardım edilmek
sureti ile kurtarılan şehir, 1261’de yine Moğollar tarafından yağma edil¬
miştir (İA 1979: C. VIII 740).

Akkoyunlular, XVI. yüzyılın başlarına kadar Musul’da hüküm
sürmüşlerdir. XVI. yüzyılın başında, Şah İsmail (1500-1524),
Akkoyunlular’dan Musul’u almışsa da, 1514’de Çaldıran zaferinden son¬
ra, Yavuz Sultan Selim 1517’de, Musul ve havalisini de Osmanlı hâkimi¬
yetine katmıştı. Musul’da 1534 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın Bağ¬
dat Seferi ile Osmanlı hâkimiyeti kesinleşmiştir. Daha önce Diyarbakır

Eyaleti’ne bağlı olan Musul, Bağdat Eyaleti’ne bağlı bir sancak merkezi
yapılmıştır (İA 1979: C. VIII 741-2). Musul şehri, XVI. Yüzyıldan itiba¬
ren, Osmanlı Devleti yönetiminde de önemini koruyarak ya eyalet, ya da
vilayet merkezi olarak kalmaya devam etmiştir.

Kanuni Sultan Süleyman’ın 1534’de Irakeyn Seferi sırasında stra¬
tejik açıdan önemi artan Musul’da bu dönemde kuvvetli bir askeri istih¬
kâm bulunuyordu. Musul bundan sonra bilhassa XVII. Yüzyılın ilk yarı¬
sından sonra Osmanlı- Safevî mücadelesine sahne olmuştur. Safevî hü¬
kümdarı Şah Abbas (1587-1631) Bağdat’ı 1624’de zapt edince Karçakay
Han’ın kuvvetleriyle Kerkük ve Musul’u da Safevî hâkimiyetine almıştı.
Ancak, Safevîlerin bu hâkimiyeti uzun sürmedi. Diyarbakır’dan Bağdat
üzerine yürüyen Hafız Ahmet Paşa, Kerkük ve Musul’u tekrar kuşattı.
Nihayet, Hüsrev Paşa 22 Ocak 1631 tarihinde Kerkük ve Musul’u Os¬
manlı yönetimine almayı başardı. IV. Murat, Bağdat Seferi sırasında 6
Kasım 1638’de Musul’a geldi. Bağdat Seferi sonrası 1048/0cak 1639’da
dönüş yolunda yine Musul’a uğramıştı (TDİA 2006: C. XXXI 363).

1595 yılında Osmanlı Devleti yönetiminde Musul Eyaleti; Musul
sancağı, Bacvanlu, Tikrit, Eski Musul, Horen ve Bana livalarını içerisine
almaktaydı. Musul Eyaleti sınırları içerisinde 224 zeamet ve tımar bu¬
lunmaktaydı. Osmanlı-Safevî hanedanları zamanında ortaya çıkan savaş¬
lar sebebi ile Musul eyaletinin sınırları zaman zaman değişmiştir. Musul
1850 yılında eyaletten mutasarrıflığa tahvil edilerek Bağdat’a bağlanmış
ise de 1878’de tekrar vilayet haline getirilmiştir.

Musul Vilayeti, Osmanlı ülkelerinin, Asya sahasının doğusunda,
Dicle nehri havzasında, Cezire’nin kuzeydoğu kısmında; 39 derece ile 44
derece doğu meridyenleri ile 34 derece ile 37 derece kuzey paralelleri
arasında, kuzeyde Van ve Diyarbakır vilayetleri, batıda Zûr Sancağı,
güneyde Bağdat Vilayeti, doğuda İran hududu ile çevrilidir (Ali Cevad
1895: C. III 788; Sami 1898: C. VI 4481).

Bir başka tanımlama ise; Musul, Irak’ın kuzeyinde Musul Eyale-
ti’nin merkezi, Bağdat’tan 350 km. kuzeybatı’da, Dicle nehri üzerinde
Mezopotamya’dan gelen kervan yollarının üzerinde mühim bir ticaret
merkezi (Öngör 1959: 599), biçimindedir. Musul Vilayeti’nin kuzeyi ve
doğusu dağlık bir sahadır. Dicle nehri üzerinde kalesi olan, etrafı hendek
ve sur ile çevrili bulunan, Tahran ve Bağdat yolu üzerinde önemli bir
ticaret merkezidir (Ahmed Rifat 1882: C. VII 36; Şeref 1895: 195).

XIX. Yüzyılın ikinci yarısında, E. Reclus; Dicle nehri üzerinde bir
geçit yeri olarak zikrettiği Musul şehrini, elli bin nüfuslu, Akdeniz kıyıla¬
rından, Anadolu’dan ve Bağdat’a giden kervanların konak yeri olarak
tarif etmektedir. Musul şehrinin Dicle nehrinin sağ kıyısında, düz damlı
evlerin 10 km. muhitinde bir sur içinde yükseldiğini, ayrıca karşı kıyıya

doğru yan yana dubalanmış takriben 170 metre uzunluğunda bir kayık
köprüsü ile geçildiğini söylemektedir. XIX. Yüzyılın sonlarına doğru
Musul’un şehir nüfusu altmış bir bin (61. 000), vilayet nüfusu da üç yüz
elli bin (350. 000) olarak ifade edilmektedir.

1330/1912 tarihli Musul Salnamesi’ne göre; Sur içinde ve dışında
otuz sekiz mahalle, 9126 hane, 3062 dükkân, bulunuyordu. Musul surla¬
rının ise, on sekiz kule ve on iki kapılı olduğu kaydedilmiştir (İA 1979:
C. VIII 743).

Musul Vilayeti’nin İdarî Yapısı:

Musul Vilayeti’ne bağlı sancak ve kazalar (Hikmet 1894: 237; Ali
Cevad C. III 794-5):

Sancak Merkezi

Kaza Merkezleri

1. Musul:

Zibar, Dohuk, Zaho, Akra, Sincar, İmadiye

2. Süleymaniye:

Baziyan, Süleymaniye, Şehr-i bâzar, Gülanber,
Merke

3. Şehr-i Zûr:

Kerkük, Erbil, Râniye, Ravendüz, Salahiye, Köy
Sancak

XIX. Yüzyılın ikinci yarısında, Osmanlı idaresinde Musul Vilayeti;
üç (3) sancak, on yedi (17) kaza, yirmi sekiz (28) nahiye ve iki bin üç yüz
on dört (2314) köyden meydana gelmekteydi.

Bir başka kaynağa göre ise, Musul Vilayeti; Musul, Süleymaniye
ve Kerkük olmak üzere üç sancağa ayrılmaktaydı (Şeref 1895: 195).

Sancak Merkezi:

Kaza Merkezleri

1. Musul:

Musul, İmadiye, Zaho, Akra, Zibar, Dohuk, Sincar

2. Şehr-i Zûr:

Kerkük, Ravendüz, Köy Sancak, Erbil, Salahiye,
Râniye

3. Süleymaniye:

Süleymaniye, Gülanber, Baziyan, Şehr-i bâzar,
Mamuretu’l-Hamid

Musul Vilayeti; üç (3) sancak, on sekiz (18) kaza, yirmi iki (22)
nahiye ve üç bin otuz bir (3031) köyden meydana gelmekteydi. Görüldü¬
ğü gibi sancak sayısı aynı, fakat kaza, nahiye ve köy sayıları farklılıklar
göstermektedir. XIX. Yüzyılın sonlarına doğru zaman zaman değişiklik¬
ler yapılsa da aşağı yukarı tarihçiler biri birine yakın veya benzer idarî
taksimatlar vermektedirler.

1881-1882 tarihlerinde yazılan Ahmed Rifat’ın eserinden tarayarak
ulaştığımız verilere göre; Musul Vilayeti’nin idarî bölümlenmesi Arap
alfabesine göre şöyledir:

Sancak

Kaza

Nahiye

Sancak

Kaza

Nahiye

Kerkük

Erbil

Kerkük

Râniye

Altun Köprü

Ravendüz

Bâliyân

Ravendüz

Beşîr

Zerdî

Cebbârî

Ravendüz

Serçe

Çınarâ

Seklâve

Satu Kale

Seydekân

Halkan

Şâver

Hayzüb

Şivân

Dekûk

Şeyhler

Davuda

Şirvân

Ravendüz

Devariyan

Salahiye

Derbend

Akû

Derkele

Kalıkanlû

Devle

Karatepe

Devleke

Karahasan

Deyre

Köktepe

Musul

Ebu Süleyman

Köy Sancak

Almûb

Mir Mahmudî

Bacvan

Mir Yusufî

Bradost

Herûtiyân

Pervârî

Süleymaniye

İsmail

Benânî

Ağçalar

But

Elân

İmâdiye

Behtân

Bâziyan

Cebûu

Pejdâr

Harir

Buşter

Hâzî

Bulak

Davudiye

Çakır

Dohuk

Çabuk Kale

Zaho

Çemçemâl

Zibâr

Harimabâd

Erkuş

Devlî

Seyhan

Remk

Sincâr

Zenkene

Sîne

Sezâ

Şerifan

Sürücek

Şemkan

Senkâv

Seyhan

Sivritaş

Şîk

Şemirân

Şilaza

Şehr-i bâzar

Akra.

Şiynik

Kaidî

Azizi

Kerkeri

Asker

Kelalûn

Aluca

Maklûb

Karacölen

Mendân

Karataş

Nehîlî

Gülanber

Herkiyân

Mâmeş

Mâvet

Mihal

Bu yer adlarında görüldüğü gibi, şehir, kasaba ve nahiyelerin bir¬
çoğu Türkçe adlardır. Buraların çoğu Türkler ile meskûn olduğu için
Türkçe adlar almışlardır.

Musul Vilayeti’ne Bağlı Sancak, Kaza ve Nahiyelerin Tarihi
Coğrafyaları

1. Musul Sancağı: Musul Vilayeti’nin merkez sancağı olup, Dic¬
le’nin iki tarafında, doğuda Zibâr, kuzeyde Akra ve Dohuk, batıda Sincar
kazaları ile güneyde Çöl ve güney doğuda Şehr-i Zûr (Kerkük) Sancağı
ile çevrilidir. Üç nahiye ve 506 köyden oluşur (Sami 1898: C. VI 4481).
Musul Sancağı, Musul Vilayeti’nin mamur, en meskûn yeridir. Asurlu-
lar’dan kalma pek çok eski eser mevcuttur (Sami 1898: C. VI 4485).

1912 yılı Musul Salnamesi’ne göre; 91. 000 km karelik bir sahayı
kaplayan Musul vilayetinin sınırları, kuzeybatıda Diyarbakır vilayeti,
kuzeyde Van vilayeti, doğuda İran, güneyde Bağdat vilayeti ve batıda Zor
mutasarrıflığı ile çevrilidir. Vilayet, Musul, Kerkük (Şehrizor) ve Süley-
maniye sancaklarından müteşekkildir. Ayrıca, 17 kaza, 43 nahiye ve 4392
köyü vardır (Gündüz 2006: C. I 320).

1330/1912 yılında hazırlanan Musul Vilayet Salnamesi’nde; Musul
Sancağı: Musul, Akra, Dohuk, İmadiye, Zaho ve Sincâr kazalarından
oluşmaktadır. Kerkük Sancağı ise; Ravendüz, Kuşnuk, Köşk, Raniye,
Salahiye, Erbil kazalarından oluşmaktadır (Türkmen 2003: 4).

Musul (Merkez) Kazası: Vilayet ve sancağın merkez kazası olup,
Dicle nehrinin her iki tarafında da arazisi bulunmaktadır. Doğuda Zibar,
kuzeyde Akra ve Dohuk, batıda Sincar kazalarıyla güneyde ise çöl ve
Kerkük sancağıyla huduttur. Musul kazası, dört nahiye ve 602 köyden
ibarettir. Nefs-i Musul’da 1890-1894 tarihlerinde 7714 olan hâne sayısı,
1907’de 9106’ya 1912 tarihinde 9126 hâneye yükselmiştir (Gündüz
2006: C. I 320).

Zaho Kazası: Musul Vilayeti ve sancağında ve Musul’un 100 km.
kadar kuzey batısında, Dicle’ye kavuşan bir nehrin üzerinde kaza merkezi
bir kasabadır (Sami 1896: C. IV 2404). Küçük Habur suyu dâhilinde bir
ada üzerinde bulunan Zaho yakınında pek eski ve meşhur bir kale harabe¬
si vardır. Zaho kazası vilayetin kuzey batısında, Silvan nahiyesi ile 96
köye sahiptir. Cûdi Dağı bu kazada bulunmaktadır (Ali Cevad 1895: C. II
420).

Zaho’nun kuzeyinde Van ve Bitlis, batısında Diyarbakır vilayetleri,
güneyinde Dohuk, güneydoğusunda ise İmadiye kazaları bulunmaktaydı.
Zaho kazasına bağlı 181 köy iki nahiye vardı. Kaza sınırları dâhilinde
kömür ve petrol çıkarılmaktadır. Petrol “Emlâk-i Hümayun” adına işle¬
tilmekteydi (Gündüz 2006: C. I 322).

Dohuk Kazası: Musul’un kuzeyindedir. Akra, İmadiye ve Zaho ka¬
zaları ile çevrilidir. Kaza ahalisini Doski, Artuş, Şerifan, Şemkan ve
Benâni aşiretleri oluşturmaktadır. Dohuk kazasının hane sayısı 1892’de
6618, 1894 yılında 3929 olarak kaydedilmiştir. Değişkenliğin sebebi
aşiretlerin göçebe olmasından kaynaklanmaktadır (Gündüz 2006: C. I
321). Musul Vilayeti’nde ve kuzeydoğu yönünde bir kaza merkezi olup,
etrafında Asurlular’dan kalma birçok eski eser bulunmaktadır. Dohuk
kazası, Meruzi nahiyesi ile beraber 211 köyden oluşmaktadır (Sami 1894:
C. III 2201; Ali Cevad 1895: C. II 398).

Akra Kazası: Musul Vilayeti’nin merkez sancağına bağlı bir kaza¬
dır. 18 köy ile bir nahiyeden oluşmaktadır. Akra şehri Şendar Dağı’nın
tepesinde bulunmaktadır (Ali Cevad 1895: C. II 549). Musul kazasının
kuzeydoğusunda bulunmaktadır. Etrafı dağlarla çevrilidir. Musul,
İmâdiye, Revandüz, ve Dohuk kazaları ile hudutludur. Kaza ahalisini
Herki aşireti oluşturmaktadır. Akra kazası Surcî ve Zibar nahiyelerinden
ibarettir. Zibar nâhiyesi 72 köy, Surcî nâhiyesi 45 köyden meydana gel¬
mektedir (Gündüz 2006: C. I 320-1).

Surcî: Musul Vilayeti ve Akra kazasında bir nahiyedir (Ali Cevad
1895: C. II 452).

Zibar Kazası: Musul vilayet ve sancağında ve sancağın doğu sını¬
rında, Musul’un kuzeydoğusunda bir kaza olup, güneyde Şehr-i Zûr San¬
cağı, kuzeyde Van Vilayeti’nin Hakkâri Sancağı ve doğuda İran toprakla¬
rı ile çevrilidir. İki nahiye ve 185 köyden oluşur, arazisi ise dağlıktır
(Sami 1894: C. IV 2436). Kaza’nın Şirvan ve Mezuri Bâlâ adlı iki nâhi¬
yesi vardır. Toplam köy sayısı 1892’de 250 civarında iken, 1894’de 180
köyü bulunmaktadır. Zibar kazasının 1907 yılından itibaren Akra kazası¬
na bağlı bir nahiye konumuna düştüğünü görmekteyiz (Gündüz 2006: C. I
323).

Sincar Kazası: Cezire topraklarında Musul ve Nusaybin yakınla¬
rında meşhur bir şehirdir (Kazvini 1969: 393). Musul’a yaya üç günlük
uzaklıkta Cezire taraflarında yüksek bir dağın eteğinde bulunmaktadır
(Hamavi 1968: C. III 262). Sincar; Musul vilayet ve sancağında ve Musul
dağının güney doğu eteğinde bulunan kaza merkezi, çok eski bir kasaba¬
dır. Eski adı “Singara” dır. Romalılar ile İranlılar miladın ilk yüzyılların¬
da Singara yakınlarında birkaç defa muharebe etmişlerdir. Sincar Telafer
nahiyesi ile beraber 72 köyden oluşur. Sincar Dağı’ndan başka dağı ol¬
mayıp, arazisi umumiyetle ovadır (Sami 1894: C. IV 2653).

Sincar kaza merkezi 1890-1907 yılları arasında Beled Kasabası,
1912’de ise Telafer Kasabası olmuştur. Kaza 1910 yılında bir nahiye 65
köyden oluşmaktadır. 1912 yılında kaza merkezi olan Telafer’in 1500
civarında hanesi vardır (Gündüz 2006: C. I 322-3).

Sincar; Mezopotamya’da bir ova ile bir dağda, Musul’a bağlı, Di¬
yarbakır, Zûr Sancağı ve Dicle nehri arasında bir kazadır (Ali Cevad
1895: C. II 451). Bazan el-Cezire’ye dahi tamamen Sincar denilmiştir.
Nuh’un evlatları Babil Kalesi yapılıncaya kadar, bu sahrada yaşadılar ve
çoğaldılar, sonra da etrafa yayıldılar. Fırat ile Dicle nehirleri arasında
bulunan büyük ve münbit bir ovanın kuzeyine Sincar denir ki, Tevrat’ta
dahi adının Singar olarak geçtiği söylenmektedir (Ahmed Rifat 1895: C.
IV 69).

2. Süleymaniye Sancağı: Musul Vilayeti’nde, Süleymaniye San-
cağı’nın merkez idaresi olan kasabanın adıdır. Süleymaniye XVIII. yüz¬
yılda inşâ olunmuş bir üretim ve ticaret merkezidir (Safvet 1913: 181).
Ova’ya doğru kurulmuş olup, İran ile Osmanlı arasında dört nâhiye, 104
köyü vardır. Sancak olarak; Gülanber, Bâziyan, Şehr-ibâzar, Süleymani¬
ye, Merke adlı beş kaza; 11 nahiye ve 353 köye sahiptir (Ali Cevad 1895:
C. II 448).

Süleymaniye (Merkez) Kazası: Sancağın merkez kazası olup, 1890¬
1907 yılları arasında; Karadağ, Serçınar-ı Şark ve Serçınar-ı Garb adlı 3
nâhiyesi vardı. Karadağ nahiyesi Süleymaniye’nin güneyindedir. Süley¬
maniye şehir merkezinin 1890-1892 tarihli salnamelerde hâne sayısı yak¬
laşık 3000’dir. Diğer salnamelerde 2892 olarak verilmiştir (Gündüz 2006:
C. I 326).

Gülanber Kazası: Musul Vilayeti’nin Süleymaniye Sancağı’nda,
vilayet ve sancağın güney doğusunda büyük bir kaza olup, batısında Sü-
leymaniye ve Şehr-i bâzar, diğer üç yönü ile İran hududu ile çevrilidir.
Gülanber Kasabası İran sınırı yakınındadır (Sami 1894: C. V 3876).

Gülanber Kazası dâhilinde Şehr-i Zûr (Siyazurus) harabeleri vardır.
Gülanber Kalesi, vaktiyle stratejik öneme sahip iken, Yavuz Sultan Selim
(1512-1520) zamanında yapılmıştır (Ali Cevad 1895: C. III 675). Câf
aşireti bu kazada ikamet etmektedir. Gülanber kazası Kızılca ve Surûcek
nahiyeleri ile 309 köyden ibarettir (Gündüz 2006: C. I 327).

Baziyan Kazası: Musul Vilayeti’nin Süleymaniye Sancağı’nda ka¬
za merkezidir. Bir nahiye ve 157 köy ile birlikte yedi aşireti vardır. Sü¬
leymaniye’nin kuzeybatısında Köy Sancak’a giden yolun üstünde Kara¬
dağ ile Baziyan Dağı arasında önemli bir boğazda bulunmaktadır (Ali
Cevad 1895: C. I 147). Kaza’nın merkez idaresi Kerkük ile Süleymaniye
arasında yer alan Çemçemal köyüdür. Çemçemal’in hâne sayısı 1894’de
60-70 iken 1907-1912’de 100-150 olarak verilmiştir (Gündüz 2006: C. I

326).

Merke Kazası: Süleymaniye sancağının kuzeyinde kısmen dağlık
bir bölgede bulunmaktadır. 1890-1896 yılları arasında Merke (Merge),
1896-1912 arasında ise, Ma’muratü’l Hamid adıyla anılmıştır. Merke
köyü 500 hanedir. Merke kazası Pişder ve Surtaş nahiyelerinden ibarettir.
Merke nahiyesine 45, Pişder’e 63 köy bağlıdır (Gündüz 2006: C. I 327).

Şehr-ibâzar Kazası: Süleymaniye’nin kuzeydoğusundadır. Merkez
idaresi Setik köyüdür. 1912’de 70 hanedir. Kaza’nın en büyük köyü
Şivegil kasabasıdır. Bu kaza toplam 89 köye sahiptir (Gündüz 2006: C. I

327).

3. Kerkük Sancağı: Musul Vilayeti’ne bağlı Şehr-i Zûr Sanca-
ğı’nın merkez idaresi ve kazanın merkezi olup, eski ismi “Kerkura”dır
(Ali Cevad 1895: C. III 656). Irak’ın kuzeyinde bulunan şehirlerinden
olup, 35-25 dakika kuzey paraleli ile 44-25 dakika doğu meridyenleri
arasındadır (İA 1977: C. VI 589). Bugünkü Kerkük şehri, eski Şehr-i Zûr
değildir. Eskiden Şehr-i Zûr denen yerin harebeleri şimdi Süleymaniye
kasabasının güneyinde bulunmaktadır. Kerkük bir tepe üzerine kurulmuş¬
tur (Ali Cevad 1895: C. III 657).

Kerkük, eski Şehr-i Zûr’un kuzeybatısından 115 km uzaklıkta,
Ravendüz, Salahiye, Erbil, Ranya, Köy Sancak adlı kazalardan meydana
gelir (Rifat 1895: C. VI 79). 1862 yılında Kerkük bir ara sancak olarak
Bağdat’a bağlanmış ise de, 1878 yılında Musul Vilayeti yeniden oluştu¬
rulduğu sırada, Kerkük’te “Şehr-i Zûr” sancağı olarak Musul Vilayeti’ne
bağlanmıştır.

Zağros dağlarının eteklerinde deniz seviyesinden 310 metre yük¬
seklikte olup, Türk toplumunun önemli kültür merkezlerinden biridir.
Kerkük, Musul’a 140 km. Bağdat’a ise 248 km. uzaklıktadır. M. Ö.
800’lerde Asur hükümdarı Sartnabal tarafından kurulmuştur.
“Sartnabal’ın şehri” anlamında Kerh suluh denilirdi. XIV. Yüzyılın son¬
larına doğru burayı fetheden Timur döneminde şehir Kerkük şeklinde ilk
defa Şerefeddin Ali Yezdî’nin tarihinde zikredilir.

Kerkük, XIII. yüzyılda Moğol istilâsından sonra, sırayla İlhanlı,
Celâyirli, Karakoyunlu, Akkoyunlu ve Safevî yönetimine geçmiştir. Sul¬
tan Selim’in Çaldıran zaferini müteakip, Doğu ve Güneydoğu Anado¬
lu’nun fethi için görevlendirilen Bıyıklı Mehmet Paşa tarafından, Mayıs
1516’da Mardin yakınlarında Kızıltepe mevkiinde yapılan Koçhisar sava¬
şından sonra Safevîler kesin bir yenilgiye uğratılarak, Mardin, Musul,
Hasankeyf, Rakka gibi yerler ile beraber Kerkük’te Osmanlı hâkimiyetine
girmiştir (İA 2002: C. XXXV 290-291).

Bölge üzerindeki Osmanlı-Safevî mücadelesi sırasında sık sık el
değiştiren Kerkük, Kanuni Sultan Süleyman’ın 1534 tarihinde düzenledi¬
ği Irakeyn Seferi’nin ardından tam olarak Osmanlı yönetimine girmiş ve
doğudan gelecek saldırılara karşı önemli bir savunma merkezi olmuştur.
Kanuni 941/1535 yılı 21 Nisan’da Kerkük’e gelmiş ve burada 24 gün
kalmıştır. Kerkük bundan sonra Musul ile Bağdat arasındaki ticaret yolu¬
nun çok önemli bir uğrak yeri haline gelmişti (İA 2002: C. XXXV 291).

Kerkük şehrinin 1850’lerdeki nüfusu yirmi bin civarında iken,
1881-1883 genel nüfus sayımına göre; 22008 Müslüman, iki Rum, 243
Katolik ve 441 Yahudi olmak üzere toplam 22694 kişi yaşamaktaydı.
Şemseddin Sami 1890’larda Kerkük nüfusunu otuz bin (30000) kişi ola¬
rak verir. 1308 (1890) tarihli Musul Vilayeti Salnamesi’ne göre ise Ker¬
kük’te; 4630 hane, on iki han, 1183 dükkân ve mağaza, sekiz hamam,
otuz altı cami ve mescit, beş medrese, on iki mektep, üç fırın, on tekke ve
zaviye, beş kilise ve manastır, iki kışla ve on karakol bulunmaktadır (İA. ,
2002: C. XXXV 292).

Musul’un güneydoğusunda, nüfusunun çoğu Türk olan Kerkük,
Musul Vilayeti’ni oluşturan üç sancaktan biridir. Batı ve kuzeyde Musul
Sancağı ile doğuda İran ve Süleymaniye Sancağı ile güneyde Bağdat
Vilayeti ile çevrilidir (Sami 1895: C. IV 2888). Kerkük Sancağı (toplam);
6 kaza, 8 nâhiye ve 1150 köyden meydana gelir (Sami 1895: C. IV 2889).

Kerkük (Merkez)Kazası: Kerkük Sancağı’nın merkez kazasıdır.
Doğuda Süleymaniye Sancağı ile kuzeyde Erbil ve Köy Sancak, güney¬
batıda Bağdat, batıda ise Musul Sancağı’yla güneydoğuda da Salahiye ile
çevrilidir (Sami 1895: C. V 3846).

Kerkük kazasının 1890-1892 yıllarında sadece Tuzhurmatu ve
Köprü (Altun Köprü) adlı iki nahiyesi var iken, 1894-1912 yılları arasın¬
da nahiye sayısı beşe yükselmiş ve Tuzhurmatu Kerkük’ten ayrılmıştır.
Altun Köprü nahiyesi Kerkük’ün batısında olup, 798 hânesi 27 köyü var¬
dı (Gündüz 2006: C. I 324).

Salahiye Kazası: Şehr-i Zûr Sancağı’nın güney sınırında bir kaza
olup, merkezi Kifri kasabasıdır. Kuzeybatı’dan Kerkük kazasıyla, kuzey¬
doğudan Süleymaniye ile ve güneyinde Bağdat Vilayeti ile sınırlıdır (Sa¬
mi 1895: C. IV 2889). Kerkük sancağının güneydoğusunda sulu ve bah¬
çeli bir ovadadır. Kazayı oluşturan Karatepe nahiyesinin 53, Tuzhurmatu
nahiyesinin 12 köyü mevcuttur. Salahiye kasabasının köy sayısı 91’dir.
Kaza’nın hane sayısı 1088 olarak verilmiştir (Gündüz 2006: C. I 324).

Ravendüz Kazası: Şehr-i Zûr (Kerkük) Sancağı’nda, Musul’un 135
km. kuzeydoğusunda, Büyük Zap suyuna dökülen bir çayın üzerinde kaza
merkezi olup, 3 nahiye ile 283 köyden oluşmaktadır (Sami 1895: C. III
2306). 1894 yılında Bâlik, Deyre ve Bradost adlı üç nahiyesi ve 282 köyü
vardı. 1907-1912 yılları arasında Şirvan ve Mezun Bâlâ adlı iki nahiye
daha oluşturulmuştur. Ravendüz’ün 1894-1907 yıllarında hane sayısı 800
civarında iken, 1912’de 831 haneye çıkmıştır (Gündüz 2006: C. I 325).

Köy Sancak: Kerkük Sancağı’nda, Musul Vilayeti’nde bir kaza
olup, Erbil ovasının doğusunda bir nahiye ile 252 köyden oluşmuş bir
kalenin eteğindedir (Ali Cevad 1895: C:III 702). Kazayı Şeklâve ve
Bâlisân nahiyeleri oluşturur. Toplam köyü 252 olup, kazada 1420 hane
mevcuttur (Gündüz 2006: C. I 325).

Râniye Kazası: Musul Vilayeti’ne bağlı, Kerkük Sancağı’nda bir
kaza olup, 45 köyü vardır (Ali Cevad, 1895, C. II 408). Kerkük sancağı¬
nın kuzeydoğusunda yer almaktadır. Kasabanın hane sayısı 80’dir (Gün¬
düz 2006: C. I 325). 1912 yılında 200 kadar köyü bulunuyordu.

Erbil Kazası: Musul şehrinin güneydoğusunda, Irak’ta bir kazadır.
Arbela veya Arbil adı ile de anılırdı. M. Ö. 335 tarihinde Makedonyalı
Büyük İskender, Acem Şahı Dârâ’yı burada mağlup ve perişan etmiştir
(Rifat 1895: C. I 116-7; Öngör 1959: 246). Bu hadise de Erbil’in çok eski
tarihî bir yer olduğunu göstermektedir. Erbil’de son derece önemli bir
Türkmen şehridir. Erbil ile Kerkük arasında Altunköprü bulunmaktadır.

Güneydoğusunda Köy Sancak ve Râniye kazaları, batısında Büyük
Zab nehri, kuzeydoğusunda Köprü nahiyesi ve kuzeyinde Ravendüz ile
çevrilidir. Kasaba yedi mahalleden oluşur. Erbil kasabası suni bir tepe
üzerine kurulmuştur (Gündüz 2006: C. I 324-5).

Sonuç ve Değerlendirme

Kerkük-Musul bölgesi, XIX. Yüzyıldan itibaren, coğrafî konumu
ve yeraltı zenginlikleri ile yabancı güçlerin dikkatini çekmeye başlamış¬
tır. İngiliz ve Fransızlar için mutlaka ele geçirilmesi gereken bir bölge
haline gelmişti. Nitekim bu yolda faaliyete geçen İngiltere, Birinci Dünya
savaşından sonra Osmanlı Devleti’nin savaşın mağlupları arasında sayıl¬
masından yararlanarak, Kerkük ve Musul bölgeleri üzerinde hâkimiyet
kurabilmek için her türlü yola başvurmuştur. Bölgede birtakım kişileri ve
aşiretleri çeşitli vaatler ve menfaatler ile Türkler aleyhine kullanmayı
başardılar. XX. Yüzyılın ilk çeyreğine Osmanlı Devleti’nin yıkılışı ile
büyük bir mesafe kat etmişlerdir.

Bu doğrultuda Türk olmayan Müslüman ve gayri Müslim unsurlar
arasına ayrılık düşüncesi yerleştirmeye başlamışlardı. Türk olmayan un¬
surlara “milliyet”, Müslüman olmayanlara da “din” propagandası yapıla¬
rak, bin yıldır Türk toprağı olan bu bölge, Osmanlı Devleti’nden kopa¬
rılmaya çalışılmıştır. Türkmen çoğunluğu oluşturan halkının sağduyulu
ve özverili gayretleri sonucu Türk kalmayı başarmışlardı. Ancak Lozan
Konferansı’ndan sonra, Musul bölgesi 1926 yılında yapılan Ankara Ant¬
laşması ile İngiliz mandası altında kurulan Irak Devleti’ne bırakılmıştır.

Günümüzde ise, kurtlar sofrasına atılan Musul ve Kerkük havalisi,
zengin ve kolay elde edilebilen Petrol sebebiyle, bu topraklarda yaşayan

Türkmenler için bir çile ve felâket ortamı haline getirilmiştir. ABD ve

İngiltere başta olmak üzere, birtakım iş birlikçi unsurlarında katkısıyla,

Kerkük-Musul bölgesi başta olmak üzere, Irak ve diğer Türkmen diyarla¬
rı yoğun bir işgal ve iç savaş yaşamaktadır.

KAYNAKÇA

ABDURRAHMAN ŞEREF, (1895), Coğrafya-i Umûmî, Karabet Matbaası, 3.
bs, İstanbul.

AHMED RİFAT (1881-1882), Lügat-i Tarihiyye ve Coğrafıyye, C. I-VII, Mah-
mutbey Matbaası, İstanbul.

ALİ CEVAD (1895), Memâlik-i Osmaniyye’nin Tarih ve Coğrafya Lügatı, C. I-
IV, Mahmutbey Matbaası, İstanbul.

GÜNDÜZ, Ahmet (2002), “Kerkük”, İslam Ansiklopedisi, C. XXV, Türkiye
Diyanet Vakfı, Ankara. s. 290-292.

GÜNDÜZ, Ahmet (2006), “Musul”, İslam Ansiklopedisi, C. XXXI, Türkiye
Diyanet Vakfı, İstanbul, s. 361-366.

GÜNDÜZ, Ahmet, (2006), “Salnâmelere Göre Musul Vilayeti (1890-1912)”,

İkinci Ortadoğu Semineri Dünden Bugüne Irak Bildiriler I, Elazığ, s. 317¬
339.

HAMAVÎ, Yakut b. Abdullah (1957-1968) Mu’cemu’l-Buldân, C. I-V, Beyrut
Kitabevi, Beyrut.

HİKMET, Mehmed (1894), Coğrafya-î Umrânî, Nişan Berberiyan Matbaası,
İstanbul.

HONIGMANN, E. , (1979), “Musul”, İslam Ansiklopedisi, C. VIII, MEB, İstan¬
bul, s. 738-744.

KAZVÎNÎ, Zekeriyya b. Muhammed (1969), A ’sâru’l-Bilâd ve Ahbâru’l-İbâd,
Sadır Kitabevi, Beyrut.

KRAMERS, J. H. (1977), “Kerkük”, İslam Ansiklopedisi, C. VI, M. E. B. , İs¬
tanbul, s. 589-591.

ÖNGÖR, Sami (1959), Coğrafya Sözlüğü, Maarif Basımevi, İstanbul.

SAFVET BEY (1913), Yeni Resimli ve Haritalı Coğrafya-i Osmânî, Amire Mat¬
baası, İstanbul.

ŞEMSEDDİN SAMİ (1889-1898), Kâmusu’l-Âlâm, C. I-VI, Mihran Matbaası,
İstanbul.

TÜRKMEN, Zekeriya (2003), Musul Meselesi Askeri Yönden Çözüm Arayışları,
Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara.

1

Bu araştırma 38. ICANAS Sempozyumu 9-15 Eylül 2007’de Ankara’da
sunulmuş olup, bazı ilaveler yapılarak yeniden gözden geçirilmiştir.

2

Niğde Üni. Eğt. Fak. kilicremzi@gmail.com