ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ-TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Anasayfa | Makale Bilgi Sistemi | Konu Dizini Yazarlar DiziniKaynaklar Dizini | Makale-Yazar Listesi |  Makale Sayısı-Tarih Listesi | Güncel Türkoloji Kaynakçası

Atatürk Araştırmaları || Çukurova Araştırmaları || Halkbilim || Dilbilim || Halk Edebiyatı || Yeni Türk Dili || Eski Türk Dili
Yeni Türk Edebiyatı || Eski Türk Edebiyatı || Dil Sorunları || Genel || Tiyatro || Çağdaş Türk Lehçeleri

 

KÜRESELLEŞEN DÜNYADA BÖLGESEL KALKINMA DİNAMİKLERİ, KAMU POLİTİKALARI VE BÖLGESEL KALKINMA AJANSLARI

Ahmet TEKİN1

Dumlupınar Üniversitesi Sayı: 30

Sosyal Bilimler Dergisi
Ağustos 2011

Özet: Her ülkede kendilerine has ekonomik yapılan, gelişme düzeyleri ve sistematiği bulunan bölgeler
bulunmaktadır. Bölgeler arasında ekonomik, fiziki ve sosyal şartlar bakımından farklılaşmalar meydana gelmekte ve
bölgelerarası gelişmişlik farkları ekonomilerin gelişmişlik ve kalkınma düzeylerini etkileyebilmektedir. Bölgesel
kalkınma, ülkenin çeşitli bölgelerinde ekonomik ve sosyal yapının iyileştirilerek kaynakların etkin dağılımına,
ekonomik ve sosyal bütünleşmenin sağlanmasına ve bölgeler arasında refah seviyesinin artmasına imkan
sağlamaktadır. Her ekonomi, bölgeleri arasındaki dinamikleri etkinleştirmek, bölgesel kalkınmasını sağlamak ve
sürdürmek için kalkınma planlarından, kamu politikalarından ve bölgesel kalkınma ajanslarından yararlanmaktadır.
Çalışmada, küreselleşen dünyada bölgesel kalkınma çabaları teorik ve uygulama düzeyinde belirtilerek Türkiye’nin
bölgesel kalkınması için ele aldığı kamu politikaları ve kalkınma planları değerlendirilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Bölgesel Kalkınma, Kamu Politikaları, Bölgesel Kalkınma Ajansları, Kalkınma Planlan

REGIONAL DEVELOPMENT DYNAMICS IN GLOBALISING WORLD,

PUBLIC POLICIES AND REGIONAL DEVELOPMENT AGENCIES

Abstract: There are regions which have specific economic structures, development levels, and systematics in every
country. Differentiations originate among regions in terms of economic, physical, and social conditions and inter¬
regional differences may effect the improvement and development level of economies. Regional development enables
efficient resource allocation, to provide economic and social cohesion, and to increase welfare level among regions
with improving economic and social structure in various regions of country. Every economy benefits from
development plans, public policies, and regional development agencies in order to activate dynamics among its
regions, provide regional development and sustain it. In the study, regional development efforts in globalising world
are highlighted in theoretical and practical levels and it is evaluated that public policies and development plans which
Turkey examines for its regional development.

Keywords: Regional Development, Public Policies, Regional Development Agencies, Development Plans
GİRİŞ

Bölge çok boyutlu ve sınırları güç çizilebilen bir kavramdır. Bölge tanımının yapılabilmesi amacıyla kullanılan
başlıca ölçütler coğrafi, etnik, kültürel, kentsel, yöresel ve ekonomiktir. Küreselleşme boyutu içerisinde son
zamanlarda yaşanan gelişmeler ve devletlerin günümüzde karşılaşmaya başladıkları ekonomik ve ekolojik içerikli
zorlamalar bölgeselleşme eğilimlerini arttırmaktadır. Bölge kavramının tanımlanması açısından üzerinde kolayca
görüş birliğine varılan bir tanımlama yapmak oldukça zor görünmektedir. Bölge bir yandan, fiziksel ya da kültürel
nitelikleri açısından bir bütün oluşturan ve bu bakımdan kendisine bitişik olan yörelerden farklılaşan bir toprak
parçası olarak tanımlanırken diğer yandan, merkezi devlet ile iller arasındaki bir mülki yönetim kademesi ya da
illerden daha geniş coğrafi birimlerde eşgüdümleşmesi gerekli görülen bazı hizmetlerin yürütüldüğü, coğrafi yönetsel
birim olarak da ifade edilmektedir. Bölgenin siyasal manada tanımlanması ise değişik faktörlere bağlı görünmektedir.
Bu faktörlerden en önemlisi ise
"kimlik” duygusudur (Göçer, 2002: 18).

Bölge kavramı, yönetsel manada, bir yönetim kademesi ve bir yerel yönetim birimi olması açısından
tanımlanmaktadır. Diğer bir deyişle bölge, ya fiziksel ya fonksiyonel ya da siyasi temellere dayandırılan bir birimi
ifade etmektedir (Keleş ve Erbay, 1999: 6).

Bölge kavramı, geleneksel ve küresel yaklaşım açısından iki farklı biçimde ele alınabilir. Buna göre;

"Geleneksel anlayışa göre bölge, yan yana gelmiş birimlerin mekansal bütünlüğü ile oluşan, ulus
devlet dışına kapalı, ulus devletin denetiminde, sınırları çizilmiş bir birimdir. Küresel anlayışa
göre ise bölge, ilişki ağı ile belirlenen, mekansal süreklilik koşulu olmayan yerellerin oluşturduğu,
uluslararası ilişkilere doğrudan açılan, sınırları değişken bir birimdir"
(Apan, 2004: 40).

Kalkınma kavramının bir tanımı yapıldığında, ülkenin ekonomik, toplumsal ve siyasal yapılarının değişerek insan
yaşamının maddi ve manevi alanda ilerlemesi ve giderek toplum refahının artması ifade edilmektedir. Bu açılardan
kalkınma, yalnızca genel sayılarla belirlenen ekonomik büyümeyi içermemekte bunun yanı sıra, GSMH’daki hızlı
artışla belirlenen ekonomik büyüme yanında, yapısal ve sosyal değişimleri de kapsamaktadır. Sanayileşme sürecinde
ortaya çıkan yöresel ekonomik farklılaşma sebebiyle kaynakların, diğer bir deyişle sermayenin etkin kullanımı
amaçlanmaktadır.
"Kalkınma Kutupları" modelinin savunucularından F. Perroux, ekonomik kalkınmanın ülkenin her
yerinde aynı zamanda gerçekleşmeyeceğini, bazı bölgelerin öncelik kazanarak kutuplaşmanın olacağını ifade
etmektedir. Gerçekten de, kalkınma döneminde ülkelerin belirli yöreleri ön plana çıkmaktadır. Örneğin, Japonya’da
Tokyo ve Osaka, Fransa’da Paris, Portekiz’de Lizbon, Türkiye’de ise İstanbul birer kutuplaşma yöresidir (Arda, 2002:
226-227).

BÖLGESEL KALKINMANIN DİNAMİK FAKTÖRLERİ

Bir ülke kendine has ekonomik yapısı, gelişme şartları ve sistematiği olan bölgelerden meydana gelmektedir. Bölgeler
arasında ekonomik, fiziki ve sosyal açılardan büyük farklar bulunmaktadır. Bu farkların minimuma indirilmesi, diğer
bir deyişle geri kalmış bölgelerin gelişmesi, her şeyden önce ülke ekonomisi açısından önemlidir. Bölgesel
kalkınmanın ülke ekonomisine sağladığı faydalar şu şekilde sıralanabilmektedir (Abuşoğlu ve İnan, 1989: 5):

Ülkenin çeşitli bölgelerinde bulunan kaynakların iktisadi faaliyet içerisinde
değerlendirilerek yüksek kalkınma hızının gerçekleştirilmesi,

Ülkede nüfus-kaynak dengesinin kurulması,

Düalist özelliğe sahip ekonomik yapının bütünleşmesi

İktisadi mekanın ve şehirleşme olayının iktisadi gelişmeye en elverişli biçimde
düzenlenmesi,

Bölgelerarası refah seviyesi farklılıklarının giderilmesi.

Bir ülkede gelişmiş ve az gelişmiş bölgelerin varlığı, özellikle gelişmiş ülkelerde belirli bir düzeye ulaşıldıktan sonra,
kıt olan üretim faktörlerinin kullanımında, rasyonellikten uzaklaşmaya neden olmaktadır. Bir ülkede bölgeler arasında
önemli ölçüde gelişmişlik farkları bulunuyor ise; bu dengesizlik, kaynakların eksik kullanımı, kaynakların sektörler
arasında optimal dağılımını önlemesi ve şehirlerin aşırı ölçüde büyümesi vb. ekonomik sakıncaları da beraberinde
getirmektedir. Kalkınmanın derecelendirilmesindeki bölgesel farklılıklar ölçülerek bölgelerin gelişmişlik düzeyleri
dengelenmeye çalışılmaktadır.
"Kalkınma derecesi", genellikle bir yandan ülkenin toplumsal kesimi tarafından
oluşturulan diğer yandan ise ekonomik bölgelere ayrılan kesimi tarafından meydana getirilen
"yaşam standardı" ile
tanımlanmaktadır. Bununla birlikte, temel olarak bölgesel ve/veya yerel yaşamın analizi vurgulanmaktadır.
Kalkınmanın derecesini ölçen göstergeler şu şekilde sıralanabilmektedir (Klaassen, 1967: 25):

•    Gelir düzeyi,

•    Sanayileşme derecesi,

•    (Kişi başına) tarım ve ormancılıkta çalışanların toplam nüfusa oranı,

•    Yerel idarelerin (belediyelerin) mali durumu,

•    Nüfusun yoğunluğu,

•    Elektrik şebekesinin düzeyi,

•    Trafik yoğunluğu,

•    (Kişi başına) doğum oranının toplam bölge nüfusuna oranı,

•    (Kişi başına) ortaöğretimin aynı yaş gruplarına oranı,

•    (Kişi başına) hizmet endüstrisinde çalışanların toplam ekonomik olarak aktif nüfusa
oranı,

•    (Kişi başına) kaçak kentleşme yerleşim alanlarında (gecekondu) yaşayanların toplam
nüfusa oranı,

•    (Kişi başına) su kanallarıyla donatılan ikametgahların toplam ikametgahlara oranı,

•    Karayolu yoğunluğu,

•    Ekilebilir çiftlik alanlarının aritmetik ortalaması,

•    Göç dengesi,

•    (Kişi başına) kamu kütüphanelerinden ödünç alma oranı,

•    Bebek ve çocuk ölüm oranı.

Yukarıda ifade edilen 17 göstergeden ilk 10’u göreceli önem sırasına göre dizilmiştir. Buradan elde edilecek sonuç,
göstergeler arasında kültürel sektörün göz önünde bulundurulmamasıdır.

Dengeli bir bölgesel kalkınmadan beklenen, üretim ve hizmet yatırımlarını ve dağılımlarını en iyi şekilde yansıtabilen
bir yerleşme sisteminin kurulmasıdır. Geliştirilen bu sistem içerisinde, nüfusun ve gelirin dağılımı ve artışı kadar
diğer kaynakların da dengeli olarak kullanılması gerekmektedir. Sanayileşme süreciyle birlikte bölgeler arası farklılık
daha fazla arttığı için, uygulanacak politikalar da önem kazanmaktadır. Sanayileşmiş bölgeler girişimci için çeşitli
avantajlar sağladığı için, yatırımlar da bu bölgelerde yoğunlaşmaktadır. Bunun yanı sıra, bölgesel kalkınmada rol
oynayan coğrafi durum, altyapı hizmetleri, çevrenin destek gücü, sermaye birikimi, teşebbüs kabiliyeti, talep yapısı ve
seviyesi ile teşvik tedbirleri gibi faktörler bölgesel kalkınma dinamiklerini etkileyebilmektedirler (Abuşoğlu ve İnan,
1989: 6).

BÖLGESEL KALKINMADA KAMU POLİTİKALARININ ROLÜ

Ekonomide yer alan bölgesel yönetim sektörüne girdi-çıktı analizi uygulanarak ekonominin farklı durumlarına göre
ortaya çıkan problemlere kısmi çözümler getirilmeye çalışılmaktadır. Ekonominin daha önce içinde bulunduğu
koşullar uzun-dönemde hizmet harcamalarını etkilemektedir. Örneğin yiyecek ve içecek hizmetleri ölçek
ekonomilerinden fayda sağlamaktadır. Yapılan çalışmalarda yerel yönetim ve hane halkı sektörü bir sürece sokulmuş
ve bu süreç sonucunda kamusal sermaye yatırımlarının ciddi sorunlar ortaya çıkardığı gözlemlenmiştir. Bölgesel
yönetim kararları açısından girdi-çıktı sonuçlarına bakıldığında; bölgesel yönetimlerin yüzyıllardır var olmalarına
rağmen hiç bugünkü kadar büyük ve karmaşık bir görünüme sahip olmadıkları ve hiç bugünkü kadar büyük paralar
harcamadıkları ortaya çıkmıştır. Yurt dışında ele alınan çalışmalarda, yerel ya da bölgesel idareler bir “bölge kamu
hizmeti harcama projesi modeli”nde ele alınmakta ve net mali iyileşme sonuçlarını içeren bölgesel planlamaya ilişkin
alternatif planlar geliştirilmeye çalışılmaktadır (Hirsch, 1968: 170)

Bölgesel kalkınma ve kamu hizmetleri açısından Kanada örneği incelendiğinde; Kanada Konfederasyonu’nun ilk
yüzyılı boyunca, ulusal ekonominin varlığını sürdürmesi açısından bölgesel kamu hizmetlerinin yetersiz düzeyleri ve
bölgesel ekonomik büyümenin kıyaslanamaz oranları arasındaki etkileşimi sağlamak için ayrı bölgeleri birleştiren ve
birbirine entegrasyonunu sağlayan çalışmalar yapılmıştır. Kanada’daki hükümet tarafından yapılan bölgesel
harcamalardaki farklılıkların büyüklüğü ve önemi ile bölgesel kişi başına düşen sermaye gelirlerinin düzeyleri ve
büyüme oranlarındaki değişimler arasındaki olası ilişkiler incelenmiştir. Kanada’da yapılan müzakerelerin ön safına
yerleşen ulusal ve bölgesel kalkınma politikaları açısından kamu harcamaları önemli etkilere sahip bulunmaktadır.
Kamu harcamalarının yapısındaki önemli gelişmeler geçmişte Kanada’da zaman zaman kritik düzeylere ulaşmıştır.
Bölgesel kalkınmayla ilişkili bölgesellik kavramı, federal ve taşra teşkilatı düzeninin tekrar gözden geçirilmesine
neden olmuştur. Bu durum güçler ayrılığının mali yönlerinin ve merkezi konularda kamu hizmetlerinin
sorumluluklarının tekrar tartışılmasına neden olmuştur. Federal ve eyalet yönetimleri birlikte ele alınarak yönetimler
arası konsültasyon oluşturulmuştur ve bu konuda yasama alanında da özel yasal düzenlemeler gerçekleştirilmiştir. Bu
konu paylaşımlı vergi alanlarının ortak hedef haline gelmesini ve daha düşük gelirli bölgelere federal eşitleme
ödemelerinin bölgeler arası dağılımını kapsamaktadır. Aynı zamanda, 1960-1965 yılları arasında federal bir vergi
sistemi reformu, Kraliyet Komisyon araştırmaları tarafından önerilmiş önemli bir noktadır. Kanada bu sayede bölgeler
arasında uzun-dönemli büyüme farklılıklarını da dengeleyebilecek bir sisteme sahip olmuştur (Shoyama, 1966: 513).

Bölgesel ve ekonomik kalkınmanın önemini karşılaştırmak amacıyla ABD’li araştırmacılar seçmen sayısı, partiler
arası rekabet ve yasama yetkisini paylaştırma gibi birkaç ölçüm aracı vasıtasıyla ABD eyaletlerini ele alan çalışmalar
yapmışlardır. Basit ve kısmi korelasyon aracılığıyla bölgelerarası aritmetik ortalamaların karşılaştırılması ve
kovaryans analizi vasıtasıyla miktar ve rekabet ölçümlerine göre bölgenin ekonomiden daha fazla belirgin olduğunu
ve bölgenin tarafsız yasama yetkisi paylaştırması analizine daha önemli bir katkıda bulunduğu savunulmuştur.
Kuşkusuz, bölge tek başına özerk eyaletlerin neden kendine özgü özellikler gösterdiklerini açıklamamaktadır. Ancak,
eyalet politikaları için uygun bölgesel tarihsel tecrübelere daha fazla araştırma desteği sağlayarak, bölge, ABD
eyaletlerinin sistematik bir analizi için potansiyel bir öneme sahip bağımsız bir değişken görevi görmektedir.
Karşılaştırmalı eyalet politikalarının analizine bölgesel yaklaşım açısından şu şartların ifade edilmesi gerekmektedir
(Sharkansky, 1968: 41):

1)    Burada tanımlanan yerel politik sistemlerin unsurları siyaset alanını kapsama iddiasında bulunmamaktadır.

2)    “Bölge" orta dereceli açıklayıcı değişkendir.

İlk koşula göre, yerel politik sistemlerin potansiyel önemli durumları bağımsız değişkenler arasına dahil edilmemiştir.
Kamusal işlemlere karşı vatandaşların davranışları ve devletin uygun rolü, temel gazetelerin siyasi eğilimleri, dini
liderlerin siyasi ilgileri ve kamusal olaylara yeni katılan kimselerin acemiliği gibi özellikler ekonomik kalkınma ve
bölge arasındaki ilişkiyi göstermektedir. İkinci koşula göre, bölgesel konumun tek başına bazı eyaletlerin neden
yüksek parti rekabeti, seçmen sayısı veya adil yasama yetkisi paylaştırması gösterdiğini ifade etmemektedir. Bölgesel
değişken sadece güncel politik özellikleri açıklayabilen komşu eyaletler tarafından paylaşılan tarihsel tecrübelerin
temelini oluşturan bir açıklama sağlamaktadır (Sharkansky, 1968: 59).

Bölgesel bir planlamacı yalnızca arazi haklarını, tarla haklarını ve demiryolu çıkarlarını gözetmemeli aynı zamanda
daha büyük metropol alanlarının içerisinde sayısız yerel idareleri yöneten politikacıların kazanılmış hakları ile çıkar
çevrelerinin de haklarını gözetmek durumundadır. Bölgesel planlamacı, örneğin tıpkı demiryolu firmalarının
başkanlarının, temsil ettiği seçmenleri ve onların işlerini korumak için yaptığı gibi yerel devlet adamlarının da temsil
ettiği seçmenleri ve onların işlerini korumak adına federal anayasayı milletlerin egemenliğini kısıtlamak için
kullanacakları gerçeğiyle yüzleşmek zorundadır (Beard, 1926: 282).

BÖLGESEL KALKINMA POLİTİKASINDA DEĞİŞEN EĞİLİMLER

Günümüzde bölgesel ekonomi politikasının temel amaçlarından birisi ekonomik büyüme odaklı teknolojik
yeniliklerin meydana getirilmesi ve geliştirilmesidir (Bergman ve diğerleri, 1991: 283).

Yeniliklerin ortaya çıkartılması ve geliştirilmesi, 1960’lı yıllarda büyüme kutbu, teknolojik yayılma ürün hayat süreci
teorileri gibi bölgesel analizlerin ilgi odağı haline gelmiştir (Rees, 1992: 223). Bu geleneksel yaklaşımlar, ürün ve
süreç yeniliğinin gerçekleştirilmesinde yerleşim yeri faktörlerinin öneminin altını çizmiş, genel anlamda yenilik
süreçlerinde alansal hiyerarşiyi incelemiştir (Todling, 1991: 215).

Avrupa’da teknolojik büyüme, “yenilik adası" olarak adlandırılan Güney Batı İngiltere, Galler, Katalonya ve Batı
Yunanistan endüstriyel bölgeleri gibi birkaç merkezde toplanmıştır (Sternberg, 1996: 518). Bu bölgelerde yeni ürün
ve üretim süreçlerinin gelişmesinde birbirleriyle etkileşim içerisinde bulunan yenilikçi çevre, yenilik ağları ve
araştırma enstitülerinin rolü büyük öneme sahiptir. 1980’li yılların başlarından itibaren Silikon Vadisi gibi birçok
endüstriyel bölgede şirketler yeni teknolojiler hususunda araştırmalara yönelmişlerdir. 1990’lı yılların başı, geleneksel
anlamdaki yaklaşımların yeniden gözden geçirildiği, alternatif bölgesel kalkınma yaklaşımlarının ortaya konduğu
dönem olmuştur. Bu yaklaşımlar arasında, esnek uzmanlaşma-üretim teorisi (Piore ve Sabel, 1984: 15-23), endüstriyel
bölgeler teorisi (Brusco, 1982: 170-175) ve yerleşim yeri belirleyicileri teorisi (Storper, 1995: 210-214)
sayılabilmektedir. Son yıllarda ön plana çıkan iki temel yaklaşım bulunmaktadır. Bu yaklaşımlar sırasıyla
çevre/yenilikçi çevre ve teknolojik değişim/öğrenme yaklaşımlarıdır. Bu yaklaşımlar yalnızca yerel ekonominin
verimliliğini ve etkinliğini belirleyen faktörler değil, aynı zamanda yenilik süreçleri ve bu süreçte yer alan faktörler
üzerinde odaklanmıştır. Çevre/yenilikçi çevre yaklaşımı, GREMt2 araştırma grubu tarafından geliştirilmiştir. Bu grup
özellikle yenilikler, yerel-bölgesel üretim sistemleri ve bölgesel nitelikteki teori ve politikalar üzerinde
odaklanmaktadır. Çevre/yenilikçi çevre yaklaşımına göre, Güney Batı İngiltere, Galler, Katalonya ve Batı Yunanistan
endüstriyel bölgelerindeki yerel yenilik sistemleri ve yerel-bölgesel kalkınma politikaları daha iyi bir şekilde
anlaşılmakta ve işlemektedir (Çetin, 2004: 35).

Bölgesel kalkınma ve taşımacılığın sürdürülebilirliği yeniden gözden geçirildiğinde yüksek-hızlı tren, taşımacılık
biçimleri arasında enerji tasarrufu sağlayan ve çevreyle dost bir taşımacılık türünü ifade etmektedir. Taşımacılık
otoriteleri tarafından yeni yatırımlar meydana getirilmesine rağmen, büyük metropollerdeki karayolları ve otoyolları
trafikte giderek tıkanmaktadır. 2005 yılında günlük küresel petrol talebi miktarı 82,4 milyon varil olarak
hesaplanmıştır. ABD her gün 20 milyon varil tüketmekte (yaklaşık olarak dünya talebinin % 25’i) ve toplam talep
ettiği miktarın % 56’sını ithal ederken % 20’sini ise Basra Körfezi’nden sağlamaktadır. Buna ek olarak, petrol
fiyatları Orta Doğu’daki değişken duruma bağlı olarak sert bir şekilde dalgalanmaktadır. Petrol tüketimi azaltılmadığı
sürece enerji bağımsızlığı sağlanamayacaktır. Alternatif enerji biçimlerinin (hidrojen enerjisi vb.) geliştirilmesi dünya
petrol rezervlerinin azalması ya da sonuçta bitmesi sorunlarının önlenmesinde büyük bir önem taşımaktadır. Taşıma
yönlendirmeli kalkınma (TOD) ve akıllı büyüme (smart growth) kavramları, sürdürülebilir kalkınmaya ulaşmak
açısından kamusal taşımacılığın daha fazla kullanımını cesaretlendirerek günümüzde karşı karşıya kalınan ciddi
problemleri çözmede faydalı olabilecek önerilerdir. Çalışma alanlarını yaşama alanları ve iş faaliyetli şehir
fonksiyonları arasında entegre etmek yolculuk talebini oldukça düşüren bir yöntem olarak ortaya çıkmaktadır.
Örneğin 1 Nisan 2004’te Kore, Seul-Busan ve Seul-Makpo hattı üzerinde Kore Ekspres Tren hizmetini başlatarak
Japonya, Fransa, Almanya ve İspanya’dan sonra yüksek-hızlı tren hizmetini işleten beşinci ülke konumuna gelmiştir.
Kore, bölgesel kalkınma ve taşımacılıkta böyle bir eğilim izleyerek başarıya ulaşacak gibi görünmektedir (Shin,
2005:31).

BÖLGESEL KALKINMA AJANSLARI ve TÜRKİYE ÖRNEĞİ

Bölgesel kalkınma ajansları, merkezi hükümetten bağımsız bir idari yapıda sınırları çizilmiş bir bölgenin ekonomik ve
sosyal koşullarını geliştirmek amacıyla dünyada 1930’lu yıllardan itibaren kurulmuşlardır. Bu konudaki ilk örnek,
ABD’de 1933 yılında görülmüştür. Önemli bir kısmı Avrupa’da olmak üzere, pek çok kalkınma ajansı bulunmaktadır.
Farklı ülkelerde kurulmuş olan bölgesel kalkınma ajanslarının bulunma nedenleri;
“Bölgesel stratejilerin
uygulanması, yerel ve bölgesel girişimciliği destekleme, altyapı hizmetlerinin sunulmasına yardımcı olma ve özel
sektörün yakın geleceği açısından yerel-bölgesel çözümler araştırmak ve bölgesel talepleri karşılayacak yeni ürün ve
hizmet üretimi için parasal garantiler ve çözümler aramak"
biçiminde ifade edilebilmektedir (Güneşer-Demirci,
2003: 16).

Dünyada başarılı olmuş bölgesel kalkınma ajansı örnekleri bulunmaktadır. Örneğin, Fransa’da Alsace Bölgesel
Kalkınma Ajansı, 50 yıl önce az gelişmiş durumda olan bölgenin günümüzde Paris’ten sonra Fransa’nın en gelişmiş
ikinci bölgesi haline gelmesinde önemli rol oynamıştır. Alsace Bölgesel Kalkınma Ajansı zengin, dinamik, dünya
çapında şirketlerin bulunduğu bir bölgede kurulu olup, 9 ülkede temsilciliğe sahiptir.
Bu bölge, dünyanın pek çok
zengin ülkesinden önemli yatırımlar çekerek günümüzde Fransa’nın en fazla yabancı sermaye toplayan bölgesi
olmuştur. 600 yabancı yatırımcıyı toplayan Alsace Bölgesel Kalkınma Ajansı, bölgeye yıllık ortalama olarak 12
uluslararası kuruluşun yatırım yapmasını sağlayarak toplamda 600 yatırımcıya ulaştırmıştır. Fransa’nın diğer
bölgelerinde % 18 yabancı yatırımcı payı mevcut iken, Alsace’de bu oran % 45’e yükselmiş; her yıl Fransa’ya gelen
yabancı sermayeden Alsace, Bölgesel Kalkınma Ajansı sayesinde % 15 pay almaktadır (Apan, 2004: 48).

İngiltere’de ise, Aralık 1997’de Başbakan Yardımcısı John Prescott tarafından bölgeler için açıklanan yeni bir
program doğrultusunda Bölgesel Kalkınma Ajansları Yasası ile 1 Nisan 1999 tarihinde 8 İngiliz Bölge Kalkınma
Ajansı resmi olarak kurulmuştur. Thatcher tarafından kaldırılan Londra Büyükşehir Belediyesi’nin tekrar kurulmasını
takiben Temmuz 2000’de de Londra Bölge Kalkınma Ajansı 9. Ajans olarak meydana getirilmiştir. İngiltere’deki her
bir Bölge Kalkınma Ajansı’nın yasal amacı,
“daha çok ekonomik kalkınma ve yenilenme, yatırımı, iş yeterliliğini ve
rekabeti destekleme, istihdamı geliştirme, işe uygun istihdamı ve kalkınmayı arttırma, sürdürülebilir kalkınmaya
katkı"
olarak kabul edilmiştir (Apan, 2004: 48).

Bölgesel kalkınma ajanslarının görev tanımlamalarındaki çeşitliliğe iyi bir örnek ise, Belçika’nın başkenti
Brüksel’deki Bölge Kalkınma Ajansı’dır. Bu ajans 1974 yılında kurulmuştur ve iki sahada görev yapmaktadır (Apan,
2004: 49):

•    Ekonomik büyüme açısından; daha çok endüstriyel ve bilimsel parkların ve firmalar için
binalar yapılmasına odaklanılmıştır. Firmalara bina, bilimsel parklar ve diğer ticari
binalar hususunda yardım sağlamaktadır.

•    Bölgesel yenilenme açısından ise; ajans orta gelirli vatandaşlar için düşük yoğunluklu
yerleşimin olduğu ilçelerde konut inşası ve bu şekilde ilçelerdeki yaşamın yeniden
canlandırılmasıyla ilgilidir. Bununla ilgili konut projelerini yürütürken kamusal ve özel
sektör ortaklıklarından faydalanmaktadır.

Toplumların sosyo-ekonomik çeşitliliği coğrafi mekanlarda da yansımasını bulmaktadır. Bu farklılaşma özellikle az
gelişmiş olan ülkelerde
“bölgeler arası ekonomik ve sosyal dengesizliği" bir problem olarak ortaya koymaktadır.
Ülkemizde bölgeler arası dengesizliği siyasal, toplumsal ve ekonomik boyutlarıyla bir problem olarak yaşamaktadır
(İmga, 2003: 232).

Bölgeler arası dengesizliğin giderilerek bütünleşmenin sağlanması, yaşam standardının yükseltilmesi, toplumsal ve
ekonomik dengenin düzenlenmesi, kültürel gelişmenin hızlandırılması önemli bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır
(Erdoğan, 2003: 215).

Türkiye’de 1990-1997 döneminde nüfus hareketlerinin bölgesel dağılımında önceki dönemleri aşan bir farklılaşma
meydana geldiği gözlemlenmiştir. 1985-1990 döneminde nüfusu azalan il sayısı 12 iken, bu sayı 1990-1997
döneminde 26’ya yükselmiştir. 1985-1990 döneminde yıllık ortalama nüfus artış hızı 0 ile % 1 arasında olan il sayısı
ise 14’ten 21’e yükselmiştir. Karadeniz ve Doğu Anadolu Bölgesi’nin nüfus kaybı yüksek bir şekilde devam etmiştir.
Bu iki bölgede nüfusun Türkiye ortalamasından daha hızlı bir şekilde arttığı il sayısı oldukça azdır. Türkiye’nin kuzey
ve kuzeydoğu bölgelerinden batı, güney ve güneydoğu bölgelerine bir nüfus akımı olduğu gözlemlenmiştir (Demirci
ve Sunar, 1998: 137).

1990-1997 döneminde illerin nüfus artış hızları incelenmiş ve nüfus hareketleri açısından Türkiye’de gelişme
dinamikleri birbirinden çok farklı olan üç çekim bölgesi olduğu gözlemlenmiştir. Bu bölgeler (Özer, 2004: 26):

•    İstanbul metropoliten alanı ve art bölgesi (İstanbul, Kocaeli, Yalova, Bursa, Tekirdağ)

•    Kıyı bölgeleri (İzmir, Muğla, Antalya, Mersin)

•    Güneydoğu bölgesi (Adıyaman, Şanlıurfa, Hakkari, Şırnak, Van, Diyarbakır, Malatya,

Batman, Mardin)

Hem iller hem de ilçeler düzeyinde 1990-1997 dönemi nüfus hareketleri göz önüne alındığı zaman, Türkiye’de
bölgeler arasında nüfus artış hızlarına ilişkin farklılıkların daha da belirgin hale geldiğini, büyük kentlerin özellikle
kentleşmenin ilk yıllarında olduğu gibi tek çekim merkezi olma niteliklerini bir anlamda kaybettiklerini ve gelişme
potansiyeli yüksek bölgesel merkezlerin önemli çekim merkezleri olarak ön plana çıktıkları gözlemlenmiştir (Özer,
2004: 26).

AB’ye üye olmaya yönelik hedefler kapsamında, Türkiye’nin bölgesel kalkınma politikalarının, AB’nin bölgesel
politikalarına uyumu, Türkiye’nin bu alandaki çalışmalara hız vermesi ve bölgesel politikalar hususunda AB ile
başlatılan işbirliğe yönelik çalışmaların hız kazandırılması, 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın 2001-2005 temel amaç
ve politikaları arasında önemli bir yere sahip olmuştur. AB, ulusal kalkınma düzeylerinin yanı sıra, üye ülkelerdeki
bölgesel kalkınma politikalarına da oldukça önem vermektedir. Bu nedenle, üye ülkelerde bölgesel gelişmişlik
farklılıklarını minimuma indirgemek ve bölgelerin refah düzeylerini geliştirmek amacıyla çok geniş mali kaynaklar
sağlanmaktadır. AB politikası, bölgesel düzeydeki ekonomik ve sosyal problemlere çözüm aramakta, bu sebeple artan
bir şekilde çeşitli düzeylerde bölgesel istatistiklere ihtiyaç duymaktadır. Türkiye’de AB ile uyum düzenlemeleri
çerçevesinde
“Bölgesel yönetim" modeli olarak ortaya konulmasa da, bölge yapısı kurma amacına daha da
yaklaşabilmek için
“Bölgesel Kalkınma Ajansları" kurulması yolunda reformlar yapılmıştır. Bölgesel istatistiklerin
toplanması, geliştirilmesi, bölgelerin sosyo-ekonomik analizlerinin yapılması, bölgesel politikalarının sınırlarının
belirlenmesi ve AB Bölgesel İstatistik Sistemi’ne uygun karşılaştırılabilir istatistiki veri tabanı oluşturmak amacıyla

Türkiye çapında İstatistik Bölge Birimleri Sınıflandırmasının tanımlanmasına ilişkin Bakanlar Kurulu Kararı,
28.09.2002 tarih ve 4720 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe konulmuştur (Apan, 2004: 50).

Kalkınma Ajansları kurulması ve bunların belirli bir koordinasyon içerisinde çalışmaları için yapılan başlıca yasal
düzenleme, 08 Şubat 2006 tarih ve 26074 sayılı RG’de yayınlanan 5449 Sayılı
"Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu,
Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun”dur.
Türkiye’de kurulan Bölgesel Kalkınma Ajansları ile 12 bölge
ayrımı yapılarak bölgesel kalkınmanın kamu-özel sektör-sivil toplum kuruluşları işbirliğiyle hayata geçirilmesi ve
sürdürülmesi amaçlanmaktadır.

Tablo 1: Türkiye’de Bölgesel Kalkınma Ajansları

Kalkınma Ajansı

Oluştuğu İller

İstanbul

İstanbul

Batı Marmara

Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, Balıkesir, Çanakkale

Ege

İzmir, Aydın, Denizli, Muğla, Afyonkarahisar, Kütahya, Manisa, Uşak

Doğu Marmara

Bilecik, Bursa, Eskişehir, Bolu, Düzce, Kocaeli, Sakarya, Yalova

Batı Anadolu

Ankara, Karaman, Konya

Akdeniz

Antalya, Burdur, Isparta, Adana, Mersin, Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye

Orta Anadolu

Aksaray, Kırıkkale, Kırşehir, Niğde, Nevşehir, Kayseri, Sivas, Yozgat

Batı Karadeniz

Bartın, Karabük, Zonguldak, Çankırı, Kastamonu, Sinop, Amasya, Çorum, Samsun,
Tokat

Doğu Karadeniz

Artvin, Giresun, Gümüşhane, Ordu, Rize, Trabzon

Kuzeydoğu Anadolu

Bayburt, Erzincan, Erzurum, Ağrı, Ardahan, Iğdır, Kars

Ortadoğu Anadolu

Bingöl, Elazığ, Malatya, Tunceli, Bitlis, Hakkari, Muş, Van

Güneydoğu Anadolu

Adıyaman, Gaziantep, Kilis, Diyarbakır, Şanlıurfa, Batman, Mardin, Şırnak, Siirt

Kaynak: Necat Özen, “Bölgesel Gelişmeyi Sağlamak ve Hızlandırmak Üzere Oluşturulacak Kalınma Ajansları
Hakkındaki Yasal Düzenlemeler”, Vergi Sorunları Dergisi, Sayı 212, Mayıs 2006, s. 38.

Türkiye’de bölgesel benzerliklerin ve çevre alanların performansı ele alındığında; kişi başına düşen milli gelir
vasıtasıyla bölgeler arası farklılıklar ortaya konulmaktadır. Ancak Türkiye açısından ele alınan birkaç çalışmada hem
Türkiye’deki fonksiyonel bölgeler hem de iller bazında yakınlaşmaya ilişkin bir kanıt elde edilememiştir. Bundan
başka, Türkiye’de özellikle bölgeler arası bağımlılığa rastlanmıştır. Bununla birlikte, kişi başına düşen bölgesel milli
gelir düzeyi, Türkiye’nin doğusu ve batısı arasındaki bölgesel farklılıkları ortaya koyan önemli bir göstergedir. Bu
anlamda pek çok dinamik alan Türkiye’nin batısında konumlanmıştır. Kalkınmada öncelikli yöreler açısından
yürütülen politikalara rağmen merkezi kalkınma yörelerinin kalkınmada öncelikli yörelerden daha hızlı büyüdüğü
gözlemlenmiştir. Sonuç olarak, kalkınmada öncelikli yöreler komşu yöreleriyle birlikte fakir bölgeler olarak kalmıştır.
Bu durum kalkınmada öncelikli yörelerin ekonomik performans açısından da gelişmiş yörelerden farklılaştığını ifade
etmektedir (Gezici ve Hewings, 2004: 129).

Tablo 2, zengin ve fakir bölge ayrımını ortaya koyabilmek için Türkiye İstatistik Kurumu’nun bölgeler
sınıflandırmasına göre 12 coğrafi bölgeye ait fert başına düşen GSMH’larını göstermektedir. Bu tablo, esas itibariyle
TÜİK, eğitim durumuna göre esas işinde ücretli, maaşlı fert sayısı ve yıllık toplam maaş, ücret gelirleri kullanılarak
oluşturulmuştur. Tablodan görüldüğü üzere, İstanbul bölgesi en zengin bölge olarak ilk sırada yer almaktadır.

Tablo 2: Bölgelerin Fert Başına Düşen GSMH’ları

No.

Bölgeler

Fert Başına Üretim

1

İstanbul

598.741.060

2

Batı Anadolu

552.828.297

3

Doğu Karadeniz

435.961.621

4

Ege

435.534.237

5

Batı Marmara

428.448.654

6

Doğu Marmara

426.099.613

7

Batı Karadeniz

389.474.277

8

Akdeniz

373.576.095

9

Kuzeydoğu Anadolu

335.848.462

10

Orta Anadolu

329.225.324

11

Ortadoğu Anadolu

290.260.669

12

Güneydoğu Anadolu

121.170.223

Kaynak: Hakan Acaroğlu ve Abdullah Burhan Bahçe, “Kalkınmada Beşeri Sermayenin Önemi: Türkiye Bölgeleri
İçin Bir Analiz Örneği”, ss. 442-454, Güncel Ekonomik Sorunlar Kongresi Bildiri Kitabı, 26-28 Ekim 2007 Kuşadası,
Adnan Menderes Üniversitesi, Nazilli İİBF, İktisat Bölümü ve Avrupa Araştırmalar Merkezi, Adnan Menderes
Üniversitesi Yayınları No: 27, Aydın 2008, s. 450’deki tablodan yararlanılmıştır.

Oranların grafik yardımıyla kıyaslanabilmesi açısından sonuçlar Şekil 1 ile gösterilmiştir. Şekil 1’de İstanbul
bölgesinin fert başına düşen GSMH’daki birinciliği göze çarpmaktadır.

Fert Başına Üretim


700.000.000

600.000.000

500.000.000

400.000.000

300.000.000

200.000.000
100.000.000

0

Şekil 2: Bölgelerin Fert Başına Düşen Gayri Safi Milli Hâsılaları
Kaynak: Acaroğlu ve Bahçe, 2008, s. 451’deki şekilden yararlanılmıştır.

Türkiye’de 2007-2013 döneminde uygulanacak olan 9. Kalkınma Planı’nın değişimin çok boyutlu ve hızlı şekilde
yaşandığı, rekabetin yoğunlaşarak belirsizliklerin arttığı bir dönemde hazırlanması küreselleşen dünyada bireylerin,

kurumların ve ekonomilerin elde edeceği fırsatların ve karşılaşacakları risklerin arttığı bu dönemde, bu kalkınma
planının, Türkiye’nin ekonomik, sosyal-toplumsal ve kültürel alanlarda gerçekleştirebileceği dönüşümlerle
yakalayabileceği imkanları ortaya koyan temel bir politika dokümanı niteliğinde olduğunu göstermektedir. 9.
Kalkınma Planı döneminde ekonomik büyümenin sağlanması ve sosyal kalkınmanın istikrarlı bir yapıda sürdürülmesi
ve kalkınma planının vizyonunun belirlenmesi açısından bazı stratejik amaçlar, gelişme eksenleri olarak
belirlenmiştir. Bu stratejik amaçlar (Sakal, 2010: 32-33):

•    Rekabet gücünün arttırılması,

•    İstihdamın arttırılması

•    Beşeri gelişme ve sosyal dayanışmanın güçlendirilmesi,,

•    Bölgesel gelişmenin sağlanması,

•    Kamu hizmetlerinde kalitenin ve etkinliğin arttırılması

9. Kalkınma Planı’nın 2007-2013 dönemine ilişkin olarak uluslararası gelişmeler ve temel eğilimler açısından,
Türkiye ekonomisi için geçmiş dönemde yaşanan gelişmeler ile mevcut ekonomik ve sosyal gelişmeler göz önüne
alınarak hazırlanmış ve planın vizyonu,
“istikrar içinde büyüyen, gelirini daha adil paylaşan, küresel ölçekte rekabet
gücüne sahip, bilgi toplumuna dönüşen ve AB’ye üyelik için uyum sürecini tamamlamış bir Türkiye"
şeklinde
belirlenerek bölgesel planlama hususunda daha sistematik temellere dayandırılmış ve özellikle AB bölgesel
politikalarına paralel bir tutum izlenmiştir (Sakal, 2010: 33).

SONUÇ

Dünyanın hemen hemen tüm bölgelerinde ve Türkiye’de bölgeler arası gelişmişlik farklarının dengeli bir yapıya
kavuşturulması, bölgesel ve yerel kalkınmanın hızlandırılması ve sürdürülebilir dengeli bir gelişmenin sağlanması
açısından çeşitli politikalar ve araçlar kullanılmaktadır. Bunların başında, çeşitli büyüklükteki bölgeleri hedef alan
bölge planları yer almaktadır. Bölge planları, kalkınma planlarının amaç ve stratejileri doğrultusunda bölgeler arası
gelişmişlik farklarının azaltılması, geri kalmış yörelerde yaşayan nüfusun refah düzeyinin yükseltilmesi, metropollerle
büyük yük getiren göç eğilimlerine istikrarlı bir yapı kazandırılması, plansız kentleşme sebebiyle oluşan birtakım
problemlerin çözüme ulaştırılması amacıyla bölgelerin özellikleri, farklılıkları, gelişmişlik düzeyleri ile temel yapısal
sorunlarıyla potansiyellerinin belirlenerek çözüme kavuşturmada en etkili yöntemlerden birisi olan bölgesel kalkınma
ajanslarının etkin bir şekilde kurulup ihtiyaca göre çalışmayı hızlandırması gerekmektedir.

KAYNAKÇA

Abuşoğlu, Ö. ve İnan, Ö. (1989). Kalkınmada Öncelikli Yöreler ve Bölgesel Gelişme İçin Bir Model. TOBB
Yayınları, Yayın No: Genel 105, Ar-Ge 39, Nisan, Ankara.

Acaroğlu, H. ve Bahçe, A. B. (2008). “Kalkınmada Beşeri Sermayenin Önemi: Türkiye Bölgeleri İçin Bir Analiz
Örneği”, ss. 442-454,
Güncel Ekonomik Sorunlar Kongresi Bildiri Kitabı, 26-28 Ekim 2007 Kuşadası, Adnan
Menderes Üniversitesi, Nazilli İİBF, İktisat Bölümü ve Avrupa Araştırmalar Merkezi, Adnan Menderes
Üniversitesi Yayınları No: 27, Aydın.

Apan, A. (2004). “Bölge Kavramı ve Bölgesel Kalkınma Ajansları”, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, Cilt 13, Sayı
4, Ekim, 39-58.

Arda, E. (2002). Ekonomi El Sözlüğü. Kasım, İstanbul: Alfa Basım Yayım Dağıtım Ltd. Şti.

Beard, C. A. (1926). “Some Aspects of Regional Planning”, The American Political Science Review, Vol. 20, No. 2,
May, 273-283.

Bergman, E. M., Maier, G. ve Todling, F. (1991). Economic Networks, Innovation and Local Development in
Industrialized Countries.
London: Mansell.

Brusco, S. (1982). “The Emilian Model: Productive Decentralisation and Social Integration”, Cambridge Journal of
Economics,
6, 2, 167-184.

Çetin, M. (2004). “Bölgesel Kalkınmaya Farklı Bir Bakış: Çevre/Yenilikçi Çevre Yaklaşımı”, Atatürk Üniversitesi
İ.İ.B.F. Dergisi,
Cilt 18, Eylül, Sayı 3-4, 35-49.

Demirci, M. ve Sunar, B. (1998). “Nüfus Sayımları ile Derlenen İçgöç Bilgisinin Değerlendirilmesi”, ss. 125-152,
Türkiye’de İçgöç, Sorunsal Alanları ve Araştırma Yöntemleri Konferansı,6-8 Haziran 1997 Bolu-Gerede,
Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı Yayını, Ocak, İstanbul.

Erdoğan, M. (2003). “Bölgesel Kalkınma ve Kızılırmak Orta Anadolu Proje Önerisi”, Türk İdare Dergisi, Yıl 75,
Sayı 440, 215-230.

Gezici, F. ve Hewings, G. J. D. (2004). “Regional Convergence and the Economic Performance of Peripheral Areas in
Turkey”,
The Applied Regional Science Conference, Vol. 16, No. 2, July, Blackwell Publishing Ltd., 113-132.

Göçer, M. (2002). “Türkiye’de Bölge Yönetimi Arayışları”, Amme İdaresi Dergisi, Yıl 35, Sayı 4, 17-42.

Güneşer-Demirci, A. (2003). “Bölgesel Kalkınma Ajansları”, Kamu Yönetimi Dünyası Dergisi, Yıl 4, Sayı 15,
Temmuz-Eylül, 16-20.

Hirsch, W. Z. (1968). “Input-Output Techniques for Urban Government Decisions”, The American Economic Review,
Vol. 58, No. 2, Papers and Proceedings of the Eightieth Annual Meeting of the American Economic
Association, May, 162-170.

İmga, O. (2003). “Türkiye’deki Bölge Kalkınma Projesi Deneyimleri”, Türk İdare Dergisi, Yıl 75, Sayı 440, 231-254.

Keleş, R. ve Erbay, Y. (1999). “Avrupa Konseyinin Bölge Olgusuna Bakışı”, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, Cilt
8, Sayı 4, Ankara, 3-29.

Klaassen, L. H. (1967). Social Amenities in Area Economic Growth. Paris: OECD Publications, Manpower and Social
Affairs Committee, 5. Series of Developing Job Opportunities.

Özen, N. (2006). “Bölgesel Gelişmeyi Sağlamak ve Hızlandırmak Üzere Oluşturulacak Kalınma Ajansları
Hakkındaki Yasal Düzenlemeler”,
Vergi Sorunları Dergisi, Sayı 212, Mayıs 2006, 37-42.

Özer, İ. (2004). Kentleşme, Kentlileşme ve Kentsel Değişme. Bursa: Ekin Kitabevi.

Piore, M. J. ve Sabel, C. (1984). The Second Industrial Divide, London: Basic Books.

Rees, J. (1992). “Regional Development and Policy under Turbulence”, Human Geography, 16, 2, 223-231.

Sakal, M. (2010). Bölgesel Kalkınma Sürecinde Kalkınma Ajansları. Ekim, İzmir: Altın Nokta Basım Yayın Dağıtım.

Sharkansky, I. (1968). “Economic Development, Regionalism and State Political System”, Midwest Journal of
Political Science,
Vol. 12, No. 1, February, 41-61.

Shin, D.-C. (2005). “Recent Experience of and Prospects for High-Speed Rail in Korea”, Institute of Urban and
Regional Development University of California, Berkeley Working Paper,
Vol. 2, 5-35.

Shoyama, T. K. (1966). “Public Services and Regional Development in Canada”, The Journal of Economic History,
Vol. 26, No. 4, The Tasks of Economic History, December, 498-513.

Sternberg, R. (1996). “Regional Growth Theories and High-Tech Regions”, International Journal of Urban and
Regional Research,
20, 3, 518-538.

Storper, M. (1995). “The Resurgence of Regional Economies, Ten Years Later: The Regions as a Nexus of Untraded
Interdependencies”,
European Urban and Regional Studies, 2, 3, 191-221.

Todling, F. (1991). Spatial Differentation of Innovation-Locational and Structural Factors: Results of an Austrian
Study,
London: Mansell.

48

1

Yrd. Doç. Dr., Dumlupınar Üniversitesi ÎÎBF Maliye Bölümü

2

Not: GREMt; Yenilikçi Çevre Odaklı Avrupa Araştırma Grubu anlamında kullanılmaktadır.