Prof. Dr. İsmail Parlatır*
Türkiye Türkçesinin tarihi bildirime konu seçmem, aslında bir bakıma Türk Dil Kurumunda yürütmekte olduğumuz “Türkiye Türkçesi Sözlükleri Projesi”nin içinde yer alan çalışmaların bir alt bölümünü oluşturan “Türkiye Türkçesinin tarihi Sözlükleri” adlı alt projeyi tanıtmaktır.
Bu projenin hedefi, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşuna kadar yayımlanmış eski sözlüklerimizi (buradaki iki dili sözlükleri kastetmiyoruz) gün ışığına çıkarmak, onları orijinal metin yayını olarak bilim dünyasına sunmaktır. Ancak burada hemen şunu da vurgulayalım. Amaç sadece metin yayımı değil, bunları kullanılabilir, daha doğrusu yararlanılabilir bir biçimde yayına hazırlamaktır. Bunu gerçekleştirirken sözlükleri iki temel bölümde düzenlemeyi uygun bulduk. İlki yeni Türk alfabesine göre madde başlarını düzenlemek, ikincisi ise sözlüğün orijinal madde başlarını dizin olarak düzenlemek ve karşılarına okunuşlarını vermek. Böylece sözlükte yer alan varlıklarını hem kolayca okumak hem de yerlerini bulmak imkânı sağlanmış olacaktır.
Ayrıca her sözlüğün sonuna “özel adlar dizini”. “arkaik kelimeler dizini” gibi değişik yararları içeren bölümlerin eklenmesi de uygun görülmüştür.
Bu projede yer alan sözlüklere geçmeden önce Türkiye Türkçesinde, bir başka terimiyle Batı Türkçesinde yapılan sözlük çalışmalarını kısaca gözden geçirmek istiyorum. Bir anlamda ana çizgileriyle sözlükçülüğümüzün tarihî seyrini gözler önüne sermek istiyorum.
Tarihi sözlüklerimiz denilince akla öncelikle “Divanü Lügati’t- Türk” geliyor. Divanü Lügati’t Türk yalnızca bir sözlük değil, Türkçenin zenginliğini işleyen folklorik bir kültür hazinesidir.
Türkçenin Arap dili karşısında zengin bir dil olduğunu örneklemek amacını güttüğü için sözlük düzeninde de Arapçanın morfolojik yapısının izlerini görmek mümkün diyebiliriz.
Kâşgarlı Mahmut, “en açık ve doğru dil –ancak bir dil bilip- Farslarla karışmayan ve yabancı ülkelere gidip gelmeyen kimselerin dilidir” diyor.
Sözlüğün düzenlemesi konusunda da şunları söylüyor:
“ Ben bu kitabı hikmet, seci, atalar sözü, şiir, recez, nesir gibi şeylerle süsleyerek hece harfleri sırasınca tertip ettim” diyor ve kitabı sekiz bölümde topluyor:
Birincisi: Hemze kitabı
İkincisi: Salim Kitabı: İlletli harf olmayan kelimeler
Üçüncüsü: Muzaaf Kitabı: Bir kelimede iki benzer harfe denir.
Dördüncüsü:Misal Kitabı: İlk harfi İlletli
Beşincisi: Üçlüler Kitabı
Altıncısı: Dörtlüler Kitabı
Yedincisi: Gunne Kitabı: Genizden gelen harf bulunan kelimeler
Sekizincisi: İlk Harekesiz Harfin Birleşmesi Kitabı
Divanü Lügat’t-Türk’ten sonra ilk sözlük örneklerini Arapça ve Farsçadan çeviri yoluyla yapılmış denemeler olarak değerlendirmek gerekir.
Şu eserler İlk akla geliverenler:
Ferişteoğlu Lügati- Ferişteoğlu Abdüllâtif
Lügat-i Şahidi- Şahidî
Lügat-i Nimetullah- Nimetullah
Cami’ü’l-Fürs-İbni Kemal
Bahrü’l-Garaib-Lütfullah b. Yusuf Halimî
Mitahü’l-Lüga-Amasyalı Şeyh Mahmud b. Edhem
Bu örnekler sonraki yüzyıllarda artarak devam edecektir. Üstelik İki dili sözlükler de yavaş yavaş görülmeye başlanacaktır. 19. yüzyılda baskı tekniklerinin gelişmesiyle sözlük türleri de artar. 1928 yılına kadar eski harflerle basılmış Türkçe sözlüklerin sayısının 250 civarında olduğu bu konuda yapılan çalışmalarla ortaya konulmuştur.
Bu sözlükler arasında bizim konumuz içine giren sözlük sayısı ne yazık ki fazla değil. İlki “Lehçetü’l-Lügat”; “Şeyhülislâm Esat efendi’nin hazırlamış olduğu “Lehçetü’l-Lügat”tır. En gelişmiş olan da “Kamus-i Türkî”dir
Kamus-i Türki’ye gelince: “Türk” adını taşıyan bu ilk sözlüğümüz 20. yüzyılın başında yayımlanıyor. “Ön söz”ü ise ayrı bir değer taşıyor. Hem Türkçe, hem Türkçenin kolları, hem de sözlük anlayışı bakımından. Bu konuda Şemsettin Sami, sözlüğe girmesi gereken kelimeler konusunda şunları söylüyor:
“En garibi şurası ki: havi oldukları kelimelerin yüzde sekseni asla lisanımızda kullanılmayan ve kullanılmasına da ihtiyaç olmayan lügat kitaplarına “Lügat-i Osmaniye” namı verilmiştir de sırf Türkçe kelimelerin zapt ve tefsiri “malûm-ı i’lâm” kabilinden addedilerek lüzumsuz ve faidesiz addolunmuştur… Lisanımız için tertip olunacak kamus bu lisanda müstamel, gerek Türkiü’l-Asl ve gerek Elsine-i Saireden mehuz kelimat ve ıstılahatın cümlesini cami ve lisanımızda müstamel olmayan kelimelerden arî olmalıdır.”
Şemsettin sami, sözlüğüne verdiği Kamus-i Türkî kadını ise şöyle tartışıyor:
Bizce müstamel Lügat-i Arabiye ve Farsiyeyi cami olduğu hâlde, bu kitabın Kamus-i Türkî namıyla tesniyesine belki itiraz edenler bulunur. Lâkin lisanımız lisan-ı Türkidir. Bu lisana mahsus lügat kitabına dahi başka isim düşünmek abestir.”
Burada Şemsettin Sami’nin “Türk” sözünü ısrarla kullanmasına dikkatiniziçekmek istiyorum.
Gene Türk adını kullanan Hüseyin Kâzım Kadri’nin 4 ciltlik Türk Lügati de burada adının anılması gereken önemli bir eser. Onun ayrıcalığı lehçeler arası ve ansiklopedik, hatta folklorik özellik taşıması.
Yüzyılın başında adı anılması gereken önemli sözlüklerimiz de var.Söz gelişi Ali Nazima-Reşat (faik)ın hazırladığı Mükemmel Osmanlı Lügati (1901); İbrahim Cudi’nin Lügat-i Cudi (1916) si; Mehmet Salahî’nin Kamus-i Osmani (1895-1904) si ilk akla geliveren eserlerdir.
Adından çok söz ettiren, fakat yayın hayatına bir türlü çıkma fırsatı bulamayan Veled Çelebi Sözlüğü’nün de varlığını dile getirelim.
Türk dil Kurumunun kuruluşundan sonra ve bu Kurumun aslî görevleri arasında yer alan Türkçe Sözlük hazırlama görevini üstlenmesi ile 1944 yılında ilk baskısını yaparak bu görevini yerine getirmeye başlaması ile buraya kadar adını andığımız sözlükler, artık literatüre “tarihi sözlükler” olarak geçecektir.
İşte bu proje çerçevesinde yayına hazırlanmak üzere tespit edilen ve ısmarlanan tarihi sözlüklerimiz şunlardır:
Basılan en eski sözlük, İlk matbu eserlerimiz arasında da adı geçen Vankulu Lügati’dir. Ebu Nasır İsmail bin Hammat el- Cevheri’den “Tercüme-i Sıhah-i Cevheri” adıyla dilimize aktaran Mehmet bin Mustafa el- Vanî’dir.Yazarın Vanlı olmasından dolayı eser kısaca Vankulu Lügati olarak anıla gelmiştir. Yayımlanış tarihi ise Darü’l-Tıbaati’l-Mamure’de 1111/1729’da: ikinci baskısı 1170/1756; üçüncü baskısı 1217/1802 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
Bundan sonraki eserleri şöyle sıralayabiliriz:
1. Lehçetü’l-Lügat: Şeyhülislâm Esat efendi’nin bu eseri 1844’te yayımlanmıştır. Bu sözlük Doç. Dr. Ahmet KIRKILIÇ tarafından yayıma hazırlanmış bulunmaktadır.
2. Kitab-ı Müntehabat-ı Lügat-i Osmaniye :Halil adlı bir zata ait bu eser 1852’de yayımlanmış: sonradan birçok baskısı yapılmıştır. (Bu sözlük William Redhouse’un eseri olarak gösterilmektedir).
3. Lügat-iKamus: Ahmet Lütfi Efendi tarafından hazırlanmış ve 1870 yılında yayımlanmıştır.
4. Zübdetü’l-Lügat: Hüseyin Remzi’nin 1871’de hazırladığı bu eser, sonradan Lügat-i Remzi (1888) ve Ünsü’l-Lügat (1890) adı altında iki ayrı baskı olarak da yayımlanmıştır.
5. Lehçe-i Osmanî: Ahmed Vefik Paşa’nın bu eseri 1876’da çıkmıştır.
6. Mir’atü’l-Lügat: 1877’de Mehmet Rıfat tarafından hazırlanmıştır.
7. Lügat-i Ebuzziya: Ebuzziya Tevfik Bey esri 1890’da tamamlamıştır.
8. Lügat-i Şemsettin:1891’de yayımlanmıştır.
9. Lügat-i Naci: Muallim naci’nin 1891’de hazırlamaya başladığı ve Müstecabizade İsmet’in tamamladığı bu eser çok tanınmıştır.
10. Kamus-ı Osmanî: Mehmet Salahi’nin 1896’da başlayıp 1904’te tamamladığı bu eser 4 cilttir.
11. Kamus-ı Türkî: Şemsettin Sami’nin hazırladığı bu eser 1901’de tamamlanmıştır.
12. Mükemmel Osmanlı Lügati: Ali Nazima ve Reşat tarafından hazırlanmış ve 1902’de yayımlanmıştır.
13. Resimli Kamus-i Osmanî: Ali Seydi 1909’da düzenlenmiştir.
14. Lügat-i Cudi: 1916’da yayımlanmıştır.
15. Büyük Türk Lügati: İlk iki cildi 1927’de eski harflerle, son iki cildi yeni harflerle yayımlanmıştır.
16. Velet Çelebi Sözlüğü: El yazması olarak 10 ciltte tamamlanmıştır.
Bu eser Türk Dil Kurumu Kütüphanesindedir.
Bunların dışında Ahmet asım efendi’nin Burhan-ı Katı (1797) ve Kamusü’l-Muhit (1814-17) adlı iki eseri ile Ahteri Mustafa Şemsettin’in Ahteri-yi Kebir (1826)’ini de bu proje çerçevesinde aldık.Bunlar iki dilli sözlükler gibi görünürlerse de çeviricilerinin kattıkları ve dilimize getirdiği yeni değerler bakımından ayrı bir önem kazanmışlardır.
Özet olarak şunu vurgulamak istiyoruz.Türk dilinin ve Türkiye Türkçesinin zengin dil malzemesi olarak dil tarihimizde yerini almış bulunan bu tarihi sözlüklerimizi günümüz Türkçesine aktarmak ve onları kullanılabilir hâle getirmek, hem bugün için artık kendilerinden istifade etmenin âdeta imkânsız bulunduğu bu sözlükleri ortaya çıkarıp araştırıcıların ve aydınların hizmetine sunmayı milli bir görev olarak nitelemek hem de Türkiye Türkçesinin söz varlığını ortaya koymada önemli bir hedef ve zaruri bir çalışma olarak değerlendirmek gerekir inancında olduğumuzu vurgulamak isterim.
A.Ü. Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi. Türk Dili ve Edebiyat Bölümü Öğretim Üyesi. Ankara. TÜRKİYE.
e-kaynak: http://www.akmb.gov.tr/turkce/books/turkkong4-4/tk4-4-46-parlat.htm