Sözkonusu kaynak, her biri 20 şer sayfadan oluşmuş 6 formalık bir yazmadır. Yazmanın boyutu 18 x24.5, yazıların ise 13 x 19 cm. dir. Yazmada Leylâ ile Mecnûn, Âşık Garîb, Melikşâh ile Güllühân ve Ferhâd ile Şîrîn hikâyeleri var; ancak bunların tümü de eksiklidir. Ferhâd ile Şîrîn hikâyesinin başlığı yanında yer alan H.1274 (M. 1857) tarihine bakılarak müstensihi belirsiz, ancak aynı elden çıktıkları kuşkusuz bu yazıların aynı yıl istinsah olunduklarını kabul etmek mümkündür.Aralarından konu edindiğimiz Âşık Garîb hikâyesi 81 sayfa olup her sayfasında 21 satır vardır. Baştan 5 sayfa ile 24-27, 44-45 ve 66-67. sayfaları eksik ya da eksiklidir. Nesih hattıyledir, harekesizdir, ancak okunaklıdır. Sivas yöresinde bulunan metnin fotokopisini Yrd.Doç.Dr. Doğan Kaya aracılığıyla elde ettiğimizden bunun adma Doğan Nüshası dedik.
İçeriklerinin benzerliği bakımından işbu nüshayı iki yayın ile karşılaştırdık. Bunlardan ilki, İstanbul Belediye Kütüphanesi Muallim Cevdet Kitapları arasında bulunan ve Prof. Dr. Fikret Türkmen'in yayımladığı H.1246 (M. 1830) tarihli Destân-ı Hikâyet-i Maksûd (124 varak); ikincisi ise 1341 (M. 1922) tarihli, matbu ve resimli Âşık Garîb Hikâye-i Meşhûresi'dir (63 s.) Yeri geldikçe bunlara göndermeler yapılırken ilki için Türkmen'in kitabındaki gibi Y2. yi, ikincisi için de basım tarihi olan 1341'i kullanacağız. Görüleceği gibi eldeki yazma, ilkine oranla yaklaşık çeyrek yüzyıl daha yeni, ikincisine göre de yarım yüzyılı aşkın bir süre daha eskidir.
Noktalama işaretleriyle hikâyeyi daha anlaşılır bir hale koymağa, çevrim yazıda ise metnin özgünlüğünü elden geldiğince korumaya çalıştık. Yapılan düzeltmeler dipnotlarla belirtilmiş, onarımlar / eklemeler için köşeli ayraç kullanılmış, özgün metnin sayfa numaraları da sayfa başlarında ve ayraç içinde gösterilmiştir.
Her üç metindeki dörtlükleri de karşılaştırmış bulunuyoruz. Doğan nüshası baz alınarak 1341 baskısında olmayan dörtlüklerin başlarına (+) işareti, Türkmen'in kitabında bulunanların sonlarına da Y2 koyduk. Buna göre 1341 baskısında olmayan dörtlüklerin toplam sayısı 77, Y2 de olmayanların ise 106 dır.
2. Ayrımlar : Kalın çizgileriyle karşılaştırdığımızda birincisi, eldeki metne göre daha ayrıntılı, ikincisi ise daha kısa ve daha derli topludur. Dahası, buradaki kişi adlarıyla 1341 dekiler ayn oldukları halde Y2 ile ,aralarında ayrımlar vardır. Sözgelimi Y2 de Âşık Garîb'in esas adı Maksûd, babasının Hoca Maksûd iken, öbürlerinde sırasıyle Resul ve Hoca Ahmed'dir. Yine, Âşık Garîb'in annesinin (Zühre/Zöhre, 166,186.ss.), kız kardeşinin (Güllü Han, 119.s.) adlarını; ve Tiflis'te Garîb ailesini ilk misafir eden varsıl kişinin lakabını (Canım Hoca, 129.s.)Y2 den öğreniyoruz. Ancak bu lakabın Doğan nüshası (6-7.ss.) ile 1341 baskısının (12.s.) dörtlüklerinde yer aldığı da ayrıca belirtilmelidir.
Y2 de Tiflis kentinde Unkapanı'ndaki kahvecinin adı Deli Mehemmed olduğu halde öbürlerinde Deli Mahmûd'dur. (Doğan nüshasının 72, 1341 baskısının ise 53. sayfasından itibaren bunun Deli Mehemmed'e dönüştürüldüğü görülecektir.) Halep'teki Arslan Dede-oğlu'nun kahvesinde Âşık Garîb'in can arkadaşının adı Y2de Deli Mehemmed (156.s.) iken, Doğan nüshasında (30.s.) ve 1341 tarihli baskıda (29.s.) Deli Selîm'dir.
Âşık Garîb'in babası öldükten sonra onu eğlence hayatına alıştırıp servetinin yitip gitmesiyle ilgili olarak 1341 baskısında yalnız '40 nefer haramzade' (4.s.) denmekle yetinilirken Y2 de bunların '5 mirasyedi' oldukları söylendikten başka teker teker adları da sayılır : Dinikuru Halil, Ardıyamalı Yusuf, Yolasığmaz Hasan, Kazandakaynamış Ömer ve Seyrekbasan Mehmet (14-15.ss.) Doğan nüshasında ise bu sayfalar eksiktir. Haleb'e Âşık Garîb'i bulmaya gelen bezirgana yol gösteren Keloğlan iken (Y2 171.s.) öbürlerinde mahalle arasında oyun oynayan küçük fakat çok zeki bir çocuktur. (Doğan nüshası, 171.s.; 1341 baskısı, 40.s.). Yine, öbürlerinden farklı olarak Y2 de iki ünlü kentin adı Tevriz (122.127.130.131.138.ss.) veTifliz (122,125,127.ss.) olarak geçmektedir.
3. Bazı Dil ve Anlatım Özellikleri: Doğan nüshasmdaki bazı dil ve anlatım özelliklerini, genel çizgileriyle, şu başlıklar altında toplayabiliriz:
a. Zaman Zarflan: Zaman zarflarının bir bölümü asılları Türkçe olmayan eski söz ya da söz öbeklerinden / tamlamalardan oluşmaktadır:
Âhirü'1-emr (28); ale's-sabâh (11); ba'de/ba'dehu (10,12,23,24,25,27,28,35, 38,46,49,50,56,69); ba'de'1-edâ (51,54); ba'de'1-icrâ (26); ba'de't-ta'âm (45); der- 'akab (17,19,27,49); der-sâ'at (9,10,67); mukaddem (44,46); mukaddema (35,60); mukaddemler (36,49); nısfu'l-leyl(l); tulü-'i sabah (8); vakt-i zuhr (53)... gibi.
b. -dıkda -dikde Zarf -Fiil (Gerundium)Ekiyle Yapılan Zaman Zarfları:
açdırdıkda (55); buldıkda;(56); dedikde (1-6, 9,10,13,16,17,18, 19, 20, 27, 28,, 30, 33, 34, 35, 37, 41, 44, 45, 46, 48, 49, 54, 55, 56, 59, 61); denildikde (17, 42); etdikde (10,17,35, 36,51,59); eyledikde (6,67); geldikde (1,6,54); girdikde (59); işitdikde (27); oldıkda (17,66); verdikde (1,11); yumdıkda (54).
c. -dir Ekeylemli özneler:
- Resül'dır, sazı eline aldı (8.s.)
- Şah Senem'dir, Garîb'i görince dünyâlar anın olup... (16.s.) Kavaslardır, kahveye geldiler, baktılar ki... (34.s.)
- Garîb'dir, "Bu adamın arkasında da gözi var imiş; benim gözimi açdığımı nasıl gördi?" deyup... (54.s.)
d. Kalıplaşmış Söz Grupları:Yabancı kelimelerden oluşma kalıplaşmış söz guruplarının sayısı epey kabarıktır. Aralarından bir bölümünü aşağıda veriyoruz:
- Deryalar gibi cüş u hurüşa gelüp hâb-ı gafletden bîdâr oldı. (1 .s.) .. .bir mikdar da görilecek maslahatımız zühür eyledi. (5.s.)
... subh u mesâ hüsn-i ülfet ve mahabbetde karâr verdiler. (8.s.)
Efendim, bir mâh yüzli dil-ârâ, mahbüb-ı bî-hemtâ kahvede yan
gelmiş, çalar çağırır. (9.s.)
Garîb, ehibbanm işbu iltifat ve germiyetli kelâmlanndan ziyâde
memnun u mahzüz olup... (25.s.)
Büs-ı dâmen edüp kıyama durdılar (34.s.)
- Hemân mülk-i 'âlemde bil'mu'âfıye sağ ü var olasın.(46.s.) Şunı çerâğ edüp bir mikdâr harçlık ihsânıyla vilâyetine
- göndermede ecr-i 'azîm vardır.(48.s.)
- Yine bahr-ı efkâre düşüp âh ü efğânı ziyâde oldı. (52.s.)
Ve hoş-büy-i zülf-i yâri bâd-ı sabâ getürmeğe başladı. (55.s.) Ben bu maslahatdan keff-i yed etdim, varsunlar safâlanna baksunlar (63.s.)
... da'vetli bulman zevât-ı kiram hazerâtımn îcâb eden hediyye-i behiyyeleri dahi i'tâ kılındı. (69.s.)
e. Yabancı Kökenli Söz ya da Söz Gruplarını Ayni Anlamdaki Türkçe Sözlerin İzlemesi.'Bunun, anlaşılmayı kolaylaştırmak için yapıldığı sanılmaktadır:
.. .bu memleketde meks ü karâr ya'nî eğlenmek lâzım gelür ise...
.. .bülbüller figâna başlamış, yanık yanık öteyor. (19.s.9 Ferdası, yani ertesi gün... (29.s.)
.. .o bir katın dahi burada füruht edüp ya'nî satup... (48.s.) ...halk-ı 'âlem zîb ü zîvere müstağrık olmış, geyinmiş kuşanmış gezüp yürirler... (56.s.)
... 'alâ-tarîku'1-latîfe, kinaye yollu 'Âşık Garîb'in kıt'ası: (63.s.) / Birleşik Fiiller.-Metinde yaklaşma ya da süreklilik bildiren birleşik fiiller de dikkat çekicidir. Bunlar aşağıdadır: Anlar orada duradursun... (15.s.) ... sen hemân sabır edegör bakalım (28.s.) Garîb'in aklı başından gideyazdı (58.s.) O yine kendini saklayadursun... (61 .s.)
- "... benim kanndaşım Garîb imiş" deyedursun..
g. Cümle Kuruluşu: -ip zarf-fıil (gerundium) cümlelerin metinde yaygın olduğu gözlemlenir. Cümlelerdeki -ip'li zarf-fiillerin (gerundiumlann) sayısı normalde 2-3 dür. Ama bazı cümlelerde bunlann 4-5 e, hatta 10 a kadar çıktığı görülür.
- Resül'dır sazı kucağına alup, bir düzen verüp biraz taksimden sonra derinden bir âh edüp ibtidâ bu türkiyi söyledi (2.s.)
- Bir zamandan sonra Garîb Erzurum'a dâhil olup derün-ı şehri gezüp durırken yolı bir kahve dükkânına uğravup o kahvede misafir olup bir hafta mikdârı orada çaldı ve çağırdı. (26.s.)
... 'ameleye kuma kuma edüp sabaha kadar kahveyi suvayup ve boyayup ve türlü türlü nakışlarla tezyîn edüp ve mevcüd olan cezve ve güğüm ve zarfları silüp süpürüp 'ameleyi savıp sabah namazına yakın ocağı yakup güğümleri yanaşdırup kendisü nargülesini yakup tünbâküsını içerek kahvenin bir köşesinde... (28.s.)
Usul ile yağlığına biraz şey koyup doğrı çarşuya varup Garîb'e bir a'lâ yatak düzip getürüp altına yaydı. (29.s.), "Ben de sizlerden bu kelâmı ister idim" deyup hemân saza bir güzel düzen verüp bir âh çeküp türkiyi nida eyledi. (60.s.)
h. Deyimler:.Metinde ilginç deyimler de vardır. Bunlardan bir bölümünü alıntılıyoruz:
Emr-i vedâ'a suret verelim. (25.s.)
Çok uçurma Vekilharç Ağa, kanatlarını kırarsın (30.s.)
.. .imtihan olun, bunda hâtır-gönil kalmaz (31 .s.)
Dokuz körün bir değneyi var idi, anı da zat-ı 'aliniz zabt etdiniz.
(36.s.)
Karı varup, ak şeytan kara şeytan, kızın aklını çeldi. (39.s.)
i. Atasözleri: Metnin şurasına burasına bazı atasözleri de serpiştirilmiştir. Bunları sıralarına göre veriyoruz: Üstâd du'âsmda meymenet vardır (5.s.) Babam doğıran kısrak utansın (11 .s.) El elden üstündür. (11 .s.)
- Zor ile misafirliğin nihayeti işte böyle rezaleti mücib olur. (15.s.)
- Kız kısmına kırk kişi taş atar, almaz; ancak bir kişi alur (17.s.) Ölmek var dönmek yok (21 .s.)
Gidüp gelmemek, gelüp bulmamak var (18.s.) İnsan insana benzer (56.s.) Ya devlet başa ya kuzgun leşe (61 .s.) Kaderi kimse bozamaz (69.s.)
- Mevlâ ne'yler, ne'ylerse güzel eyler (28.s.)
j. Masal Öğeleri: Metne yer yer masal öğeleri de serpiştirilmiştir: