Halk hikâyeciliği geleneğiyle âşık edebiyatımızın paralel bir gelişme gösterdikleri ve bu tarihin XVI-XVÜ. yüzyıla rastladığı malûmdur. Bu açıdan âşık edebiyatı temsilcilerinin şiirleri ile halk hikâyelerindeki epizotlara bağlı şiirler arasında da paralellikler mevcuttur. Karacaoğlan, âşık edebiyatımızı neredeyse tek başına temsil yeteneği kazanmış ve artık bir geleneğin, toplum hayatımızdaki bir "tip"in adı olmuştur. Hayatı etrafında teşekkül etmiş çeşitli hikâyeler vardır ve hatta bazı başka hikâyelere kahraman olarak bile girmiştir. Yani gerçek hayatının yerini menkabevî bir hayat almış, Karacaoğlan tarihî bir şahsiyet olmaktan çıkıp "tip"leşmiştir. Âşık Kerem ise kendi adını taşıyan bir halk hikâyesinin, cönklere geçmiş şiirlerin ve adma bağlı âşık havalannm sahibi olarak, halk kültürümüzde geniş bir yer kazanmıştır. Yaşayıp yaşamadığı hakkında net bilgiler olmayan Kerem'i daha ziyade bir halk hikâyesi kahramanı olarak değerlendirmek gerekir. Gelenek ve tip açısından Karacaoğlan ile Kerem, birbirlerine çok yakın özellikler taşıdıkları için zaman zaman aynı kişi olarak da değerlendirilmişlerdir. Aynı şekilde pek çok şiir hem Karacaoğlan'a, hem de Kerem'e ait olarak cönklere geçmiş, daha sonra da monografık çalışmalarda ve antolojilerde yer almıştır.
Türk halk hikâyeleri pek çok yönleriyle yerli ve yabancı araştırıcıların ilgisini çekmiş, pek çok esere konu teşkil etmiş bir türdür. Halk hikâyelerinin önemli bir kısmı, bir âşığın hayatını konu alması itibariyle biyografik mahiyet taşımaktadır. Bu açıdan halk hikâyelerinin "ferdî edebiyat ürünü" ve "bir âşığın hayatını gerçekçi biçimde yansıtan" hikâyeler olarak değerlendirildiği de dikkati çekmektedir. Ancak hikâyeler ilmî metotlarla incelendikçe ve monografiler yayımlandıkça bunun pek öyle olmadığı ortaya çıkmıştır. Gelenekten istifade etme, bu türün en başarılı olduğu özelliklerden biridir. Bazen bir türkü, bir efsane veya bir âşığın şiiri kolayca bir halk hikâyesine girebilmekte, oradan da başka bir hikâyeye atlayabilmektedir. Bu bakımdan halk hikâyelerinin bazı âşıkların bire bir hâl tercümeleri olduğunu ve şiirlerin de tamamıyla hikâyenin bağlandığı âşığa ait olduğunu söylemek imkânsız görülmektedir. Ne Karacaoğlan'ın hayatına bağlı hikâyeleri, ne de Kerem ile Aslı'yı bundan vareste tutmak mümkündür. Her halk anlatmasında olduğu gibi bu hikâyelerde de gelenekten istifadeyle alınmış pek çok anonim motif, unsur ve şiir görülmektedir: Dağların âşığa yol vermesi, âşığın turnalarla memleketine haber yollaması ve karşılaştığı her güzele şiirler söylemesi gibi.
Karacaoğlan ile Kerem'in hayat hikâyeleri, şahsiyetleri ve şiirleri o kadar birbirine benzerdir ki Kerem ile Aslı hikâyesinin musannifi olarak Karacaoğlan'ın adı bile geçmiştir. Bu konuda Rıza Mollov, 1960 yılında hazırladığı tezinde Kerem ile Aslı'yla birlikte Köroğlu hikâyelerinin de musannifinin Karacaoğlan olduğunu ileri sürmektedir. Mollov, bu görüşlerine delil olarak Karacaoğlan'ın şiirleriyle hikayelerdeki şiirlerin benzerliğini göstermektedir. Mollov'un bu fikirlerini aktararak bir değerlendirmeye tâbi tutan Tağı Halisbeyli; Boratav, S. N. Ergun ve M. H. Tehmasib'den hareketle Mollov'un fikirlerini yanlış bulur. Çünkü hikâyedeki şiir benzerlikleri halk şiirindeki ortak konu, biçim ve nazire geleneğine bağlanabilir mahiyettedir1.
Karacaoğlan veya Kerem'in en azından halk rivayetlerine göre yakın devirlerde yaşamış kabul edildiği dikkati çekmektedir. Nitekim halk hikâyelerinin teşekkül tarihleri üzerindeki görüşlerde de benzer bilgilere rastlamaktayız. Mesela Pertev Naili Boratav, 1932'de Adsız Mecmua'da yayınladığı bir makalesinde Kerem ile Aslı hikâyesini, halk şiirindeki tasavvuf ve klasik edebiyatın tesirleri ile Bektaşî ve Kızılbaş ananelerinin tesirlerinin başladığı XVII. asırda teşekkül etmiş olarak kabul eder. Hikâyedeki bazı şiirlerle Köroğlu, Karacaoğlan ve Pir Sultan Abdal'ın şiirleri arasındaki benzerliğin de bu tahmini kuvvetlendirdiğini ifade eder2. Aynı araştırıcının, "halk ananesinin verdiği kronolojik malûmatı, bunlarda bir hakikat esasının daima mevcut olabileceğini düşünerek" kaydettiği bazı bilgilere dayanarak Kerem ile Aslı hikâyesinin teşekkül tarihini XVI. asır sonları ile XVII. asrın başlarına çıkardığı görülmektedir3. Kaynaklar Karacaoğlan'in da aynı yüzyıllarda yaşadığını belirtmektedir.
Kerem ile Aslı hikâyesinde yer alan pek çok şiir, başka şâirlere ait olarak da yayımlanmıştır. Bu tür şiirlerin bir kısmı nazire mahiyeti taşımaktadır. Karışan bazı şiirlerin ise kime ait olduğu yapılan araştırmalarla tesbit edilmeye çalışılmıştır. Ancak yine de bir çok şiirin şâirinin kim olduğu tespit edilememiştir. Bunun sebebi ise karıştırılan şiirlerin muhteva, teknik ve üslûp bakımından aynı özellikleri gösteren şâirlere mal edilmesidir.
Kerem ile Karacaoğlan'a izafe edilen ve benzeyen şiirlerin sayısı o kadar çoktur ki biz burada, bu şiirlerden bir demeti tasnif ve tahlil etmeye çalışacağız. Çünkü vereceğimiz bu örnekler bile Karacaoğlan ile Âşık Kerem arasındaki ilişkiyi ortaya koymaya yetecektir. Biz bu şiirleri a) Karışan veya Nazire Özelliği Taşıyanlar, b) Kerem ile Aslı Hikâyesinden Karacaoğlan'a Geçmiş Şiirler c) Diğer Şiirler olarak üçe ayıracağız.
a) Karışan veya Nazire Özelliği Taşıyanlar:
Kerem ile şiirleri karışan ve pek çok benzer şiiri olan şairlerden biri, belki de birincisi Karacaoğlan'dır. Karacaoğlan ile Kerem'in şiirleri o kadar birbirine benzerdir ki, bazı araştırıcılar bu iki şairin aynı kişiler olabileceğini bile ileri sürmüşlerdir4. Kerem ile Karacaoğlan'ın aynı şahıs olmadıkları muhakkaktır. Ancak Karacaoğlan'ın Kerem'den etkilenerek şiirler söylediği bazı araştırmacılarca da kabul edilmektedir5. Bu tesiri, iki şairin karışan veya nazire olan şiirlerinde açıkça görmek mümkündür.
1. Hem Karacaoğlan'a hem de Kerem'e isnat edilen şiirlerden biri "Hey ağalar böyle m'olur /Hali yardan ayrılanın" mısralarıyla başlayan şiirdir. S. N. Ergun'dan itibaren bir çok araştırıcının Karacaoğlan'a ait olarak kaydettikleri bu şiir, Azerbaycanlı Âşık Sefer Ali ve Ercişli Emrah'la birlikte Kerem'in şiirleri arasında da mevcuttur6. Bu şiirin nazire özelliğini aşan benzerlikleri, şiirin gelenekte karıştığını, hem Karacaoğlan'a, hem de Kerem'e atfedildiğini göstermektedir. Şiir, Kerem ile Aslı hikâyesinde belirli bir epizoda bağlı olarak geçmekle birlikte şiirin muhtevasında epizodik unsurlar yoktur. Bu açıdan karışan şiirler arasında değerlendirilmelidir.
2. Kerem ile Karacaoğlan'ın nazire özelliğini aşan şiirlerinden biri de "İlleri var bizim ile benzemez" ayaklı şiirdir. Aynı şiir Köroğlu'nda da vardır. Kerem'in Gürcistan; Köroğlu'nun Cerid-Afşar illeri için söylediği "İlleri var bizim ile benzemez" şiiri Karacaoğlan tarafından Firengistan için söylenmiştir7. Bu şiir, ayrıca Azeri âşığı Evek'e atfen de yayımlanmıştır8. Kerem ile Aslı hikâyesinde, Kerem'in Aslı'yi takibi sırasında uğradığı Akıska'da söylediği bu şiir, gelenekte sahibi karışmış şiirlerden biridir.
3. Yine hem Karacaoğlan'ın hem de Kerem'in "Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm" nakaratlı şiirleri de benzerdir9. Bu şiir, ilk iki şiire oranla sadece ayak benzerliği taşımaktadır. Dolayısıyla nazire diyebiliriz. Ancak yine de son dörtlükte olduğu gibi tamamen aynı söyleyişler dikkati çekmektedir.
4. Karacaoğlan ile Kerem'in benzer şiirleri arasında yer alan "seher yeli" ayaklı şiir, tam bir nazire örneğidir. Ayak dışında fazla bir benzerliğin olmaması, Kerem'e atfedilen şiirde hikâyedeki kahramanlardan söz edilmesi bu şiirin nazire olduğunu ortaya koymaktadır.
5. Bir diğer nazire örneği ise Kerem'de "Beni öldürmeli döğmeli değil" kavuştağıyla geçen, Karacaoğlan'da ise "...meli değil" ayağıyla yer alan şiirdir.
6. Karacaoğlan ile Kerem'in nazire sınırlarını zorlayan şiirlerinden biri de "kerem eyle " ayaklı şiirdir.
7. Kerem ile Karacaoğlan'da nazire özelliği gösteren şiirlerden biri "mecnun eyledi" ayaklı şiirdir. Şiir, muhteva itibariyle de naziredir.
8. Bir başka nazire şiir ise "olma mı /olmaz mı" ayaklı semaidir. Şiirde özel isim olarak geçen dağ adı Karacaoğlan'da Bulgar Dağı iken Kerem'de hikâyedeki epizoda bağlı olarak Süphan Dağı'dır.
9. Nazire özelliği gösteren diğer bir şiir "gelür diyü /gele deyü" ayaklı koşmadır.
10. "... ler mi kaldı" ayaklı şiir de Karacaoğlân ile Kerem'de nazire şeklinde yer almaktadır.
b) Kerem ile Aslı Hikâyesinden Karacaoğlan'a Geçmiş Şiirler:
11. Karacaoğlan'ın "Nazlı sunam Han Aslı'ya benzersin" şiiri, Aslı adının geçmesiyle ve bu şiirin epizodik olarak Kerem ile Aslı hikâyesinde yer alması itibariyle Karacaoğlan'ın değil, Kerem ile Aslı hikâyesinden geçme olabileceğini göstermektedir.
12. "Çağırırım kadir mevlam aman hey" ayaklı şiir, epizota bağlılığı itibariyle Karacaoğlân'da da yer almasına rağmen Kerem'in sayılmalıdır. Çünkü hikâyeye göre Kerem bu şiiri Erzurum'da Lâleli Dağında kışa tutulunca söylemektedir. Şiir yapısı ve muhtevası itibariyle epizodik bir şiirdir.
13. Karacaoğlan'ın "Seher yıldızı Ülker yıldızı" kafiyeli şiirini de bir olaya veya şahsa bağlı olması ve hikâyemizin çeşitli varyantlarında da yer alması sebebiyle Kerem'e ait olarak değerlendirmekteyiz. Bu şiir, Kerem ile Aslı hikâyesinde "Döne sabah yıldızı döne" ayağıyla yer almaktadır.
c) Diğer Benzer Şiirler:
14. Ayrıca Erzurumlu Emrah'la birlikte benzerlerini Karacaoğlân, Hasan Dede ve Deli Boran'da gördüğümüz "Görelim ne demiş o leyla leyla" ayaklı şiiri, Öztelli cönklerden Kerem adına derlediğini ifade etmektedir10. Ancak şiir, Kerem ile Aslı hikâyesinin varyantlarında yer almamaktadır. Bu açıdan Karacaoğlan'ın olması ihtimali daha kuvvetlidir.
15. C. Öztelli; "Dost ilinden gelen turna / Bekle kelamı kelamı" mısralarıyla başlayan şiirin Erzurumlu Emrah ile Karacaoglan'a da mal edilmesine rağmen Kerem'in olduğunu ileri sürmektedir11. Ancak bu şiire hikâyemizin herhangi bir varyantında rastlamak mümkün olmadığı için Kerem'e ait olmasının zayıf bir ihtimal olduğunu sanıyoruz.
16. Hikâyemizin yayılma alanlarından olan Türkmenistan'da da Kerem ile Aslı'nın tesirleri mevcuttur. Türkmenistan İlimler Akademisi Dil ve Edebiyat Enstitüsü Kütüphanesi 'nde bulunan 793 B nolu yazmadaki Karacaoğlân mahlâslı 26 şiirden biri Kerem'e ait olarak bilinmektedir. Bu şiir, hikâyede "Aslım gitti yaylalara dayandı / Benim hurda kalışıma ne dersin" şeklindedir. Karacaoğlan'da ise 19 nolu şiir olarak "İller köçtü yaylağına bağına /Menin munda kalışıma ne dersin " şeklindedir ve bir iki küçük farklılık dışında aynı şiirdir12.
Kerem ile Karacaoğlan'ın şiirleri arasındaki benzerlikleri çoğaltmak mümkündür. Ancak bu örnekler bile bu iki şairin karşılıklı etkileşmesini açıkça göstermektedir13.
Bu karşılıklı etkileşme üzerine verdiğimiz örneklerden çıkan sonuçlar şunlardır: Âşık Kerem, hikâyesini tasnif ederken nasıl motif ve epizot olarak gelenekteki malzemeden faydalanmışsa, şiir olarak da devrindeki şiir malzemesinden istifade etmiştir. Bazı şiirlerin hem hikâyemizde, hem de başka şairlerde görülmesinin sebeplerinden biri budur. Ayrıca Kerem ve hikâyesi kendinden sonra gelen şairleri de çok etkilemiştir. Bu şairler de, Kerem'in şiirlerinden nazire veya tesir şeklinde faydalanmışlardır.
Kerem ile Aslı hikâyesi ve yaşadığı rivayetten öteye gitmeyen Âşık Kerem ile Karacaoğlan'ın şiirleri arasındaki bu benzerlik, iki tip veya şahsiyetin de aynı özelliklere sahip olmasından kaynaklanmaktadır. Gerek Karacaoğlan, gerekse Kerem XVI-XVII. yüzyılda yaşamış veya adlarına bağlı hikâye ve rivayetler bu tarihlere uzanmış iki âşık tipidir. Sevgili peşinden gezmeleri, ellerinde sazlarıyla gördükleri herkese, her güzele şiirler söylemeleri, şiirlerinde mistik tavırlarla beşeri aşkın bütün çıplaklığıyla yer alması, dış çevre olarak işlenmemiş bir tabiatın teşbih unsuru olarak kullanılması bu iki âşığı birbirine yaklaştıran hususlardan sadece bir kaçıdır. İşte bu birbirine benzerlik bu iki tipi gelenek içinde birbirine yaklaştırmış ve aynı tipte toplamaya başlamıştır. Tıpkı Nasrettin Hoca'nm kendi dışındaki pek çok fıkrayı kendi şöhreti etrafında toplaması gibi Karacaoğlan ile Kerem'de de buna benzer bir yaklaşma görülmektedir.
Bir başka husus ise bazı şiirlerin gelenekte sahibinin karıştırılarak anonimleşmeye yüz tuttuğu gerçeğidir. Bu tip şiirler genellikle konu, üslûp ve ifade bakımından herkese hitap eden, lirik ve genel şiirlerdir. Halk geleneği bu şiirleri herhangi bir mahlasa bağlamaktan çekinmemektedir. Nitekim bu "şiirler, Kerem ve Karacaoğlan'a bağlanabildiği gibi Âşık Ömer, Erzurumlu Emrah, Köroğlu gibi şairlerle birlikte Azeri âşıklara da izafe edilebilmektedir.