ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ

Anasayfa | Makale Bilgi Sistemi | Konu Dizini Yazarlar DiziniKaynaklar Dizini | Makale-Yazar Listesi |  Makale Sayısı-Tarih Listesi | Güncel Türkoloji Kaynakçası

MAKALELER

Atatürk Araştırmaları || Çukurova Araştırmaları || Halkbilim || Dilbilim || Halk Edebiyatı || Yeni Türk Dili || Eski Türk Dili
Yeni Türk Edebiyatı || Eski Türk Edebiyatı || Dil Sorunları || Genel || Tiyatro || Çağdaş Türk Lehçeleri

 

AVŞAR AĞITLARINDA “OCAK” VE “OCAK”IN “ÇOCUKLAR”LA İLİŞKİSİ

                                Yrd. Doç. Dr. Erdoğan ALTINKAYNAK*

            İnsanoğlunun kendisini vahşi hayattan ayırması, ateşin kullanılmaya başlamasıyla mümkün olmuştur, diyebiliriz. Ateş, taşınması ve sürekliliği zor bir unsurdur. Bu yüzden belli bir mekanda bulunması gerekiyordu. Bu gereklilik insanoğlunun yerleşik hayata geçmesinde de önemli rol oynamıştır. 

            “Ocak”  bir Türk evinin en mukaddes yeridir. İslam öncesinde olduğu gibi İslamiyet’ten sonra da Türkler arasında önemini korumuştur. Bugün dahi Anadolu’nun pek çok yerinde (Çukurova da bunların içerisindedir) İslam öncesi hayatta olduğu gibi[1],  ateşe tükürmek, ateşe su dökmek, ateşin üzerine küçük abdest bozmak, külü gece dışarı atmak gibi eylemler hoş karşılanmaz, yapanlar uyarılır.

            Ateşe bakarak çocukların doğumu, ürünlerin durumu, ailenin kut ve saadeti vb. gibi  olaylar hakkında kehanette bulunulur. [2]

            “Ocak”  ailenin veya soyun kendisiyle doğrudan ilgili olarak ad kazanır. “Ocak” aileyi temsil eder.[3] Bu yönüyle atalar kültü ile de ilgilidir.[4] Yaratılış ve türeyiş efsanelerinde ateş ve ateşle ilgili mitlere rastlayabiliyoruz.[5]

            İslam öncesinde evin yerini belirleyen “şaman”, özel bir törenle ve dualarla ocak taşını yerleştiriyordu.[6] İslamiyet’le birlikte “şaman”ın görevini halkın itibar ettiği dini nitelikli kişiler (hoca, şeyh, derviş, alim vs.) almıştır.

            Eski Türk adetlerine göre ‘Küçük oğlan’, babasının evinde oturan ve baba ocağını devam ettiren bir çocuktu. Bunun içinde, en küçük çocuklara ‘Ot-Tegin’, yani ‘Ateş-Prensi”, baba ocağını devam ettiren çocuk denirdi. Töreye göre hükümdar olamazlardı; fakat babalarının mal ve servet mirası onlara düşerdi.”[7]

            Her uygarlığın kendine ait bir edebi ve estetik zevk anlayışı vardır ve bu anlayış o uygarlığı meydana getiren kültürden, kültürün dünya görüşünden etkilenir.[8] Sosyal yapıyı oluşturan öğeler ait olduğu toplumun kültürel değerleriyle şekillenirler.[9]

            Türklerde çocuk sahibi olmak ve neslin devamını sağlamak çok önemliydi. Çocuksuz aileler horlanıyordu.[10] Hatta Göktürkler’de aile kelimesi çocuğun içine konularak sallandığı beşik (bişük/böşük) kelimesi ile karşılanıyordu.[11] İnsan gücüne çok ihtiyaç duyulduğu bir dönemde bunun sebebini anlayabiliyoruz. Dede Korkut Hikayeleri, Manas Destanı vb. edebi ürünlerde bu anlayışın izlerini bulabiliyoruz. İşte bu anlayış doğrultusunda çocuksuz bir Avşar kadını yaktığı ağıtında:  

            “Ben görmedim o muradı

            Git yayladan çiçek getir” (1)*  

diye çocuk özlemini dile getirmektedir.

            Çocuklar içinde  erkek çocuk makbuldür. Bu tercihe kız çocukları da rıza gösterirler. 

            Ne ağlıyon bre ana

            Oğlan olur otururum

            Ayağıma çarık giyer

            Odununu getiririm (2)

            Ataerkil bir aile yapısında erkek çocuğun yeri kız çocuklarına göre daha önceliklidir. Çocuk babanın soyuna aittir. Soyun devamını sağlayacak da erkek çocuktur.

            Türklerde toplumun çekirdeği aileden oluşur. Bu da baba, oğul ve torunlardan ibarettir. Evlenip giden kızlar ile onların çocukları aileden sayılmazlardı.[12] Dede Korkut’ta “Kız anadan görmeyinçe öğüt almaz, oğul atadan görmeyinçe sufra çekmez. Oğul atanun yetiridür, iki gözinün biridir. Devletli oğul kopsa ocağınun közidür.”[13]  ifadesinde olduğu gibi Avşarlarda, ailenin ocağını tüttürecek olan, yani, soyun devamını sağlayacak olan erkek çocuktur. Erkek çocuk yoksa “ocak” batar.  

            Oğlum yoh da onun için

            Amanat tütüyor tütün (3) 

                        Erkek çocuk ocağın/soyun devamını sağlayan yegane varlıktır.

            Oğlum yok ocağım batar. (3)

 

            Haksındım Memmed haksındım

            Oğlan öldü ocak battı. (4)

 

            Oğlansız ocak mı yanar

            Boşuna dönüyor tabak. (5)

 

            Bizim Hatça çok ağlıyor

            Battı babamın ocağı (8) 

            Su istemez batkın ocak (6)

            Oğlansızlık ölen kişi için en çok acınılacak durumlardandır. Çünkü soyun devamı kesilmiştir.

            Kurban olayım eline

            Oğlansızı yuyan hoca (7)

            Ne deyi camiye indin

            Ne var evladsıza uğra. (9)

 

            Bekar anam oğlu bekar

            Oğlu yok da beni yakar. (10)

 

            Oğlu yok yüreği yangın

            Çobanlardan kar istiyor. (5)

 

            Kör baht babamın ocağı. 

            Eski Türklerde babadan sonra aileyi anne temsil ederdi. Bunun için annenin yeri ailenin diğer akrabalarından ileri olurdu. Babanın mirası anneye değerdi. Çocukların vasisi o idi.[14] Çocuk bir nevi sigortaydı. Çocuksuz bir ailede kocanın ölümü üzerine geride kalan dul için sıkıntılı günler de başlamış olur. Bu yüzden dul kadın, eşinin ölümüyle hem sosyal statüdeki yerini kaybetmiş ve hem de kör ocak bir evde yalnız başına kalmıştır. Artık kendisini koruyup-kollayacak bir varlıktan mahrumdur. Çocuk kadın için kocasından kalan mirasın tapusudur. Ağıtlarda bu da işlenir.           

Mirasçı malın bölüyor

            Beş yaşl’oğlum olmayınca (3)

 

            Yakışmaz mı sürmeli eşim

            Ardında kalsa beşiğin (11)

 

            Baba beşik beklerkene

            Ben de beşiksiz yatarım.

 

            Kör ederim Şefre seni

            Yak odanın ışığını

            Mevlam bir oğlan verip de

            Sallatmadı beşiğini (8) 

            Sadece dul kalan kadın için değil, kız kardeş için de erkek kardeş son derece önemlidir. 

            Memmed benim küçük kardeş

            Odamızı yakar m’ola (15)

            Küçük Memmed’in de asker

            Odanı kimler yahıcı  (15) 

odanın yanması, ocağın tütmesi aynı zamanda misafir kabul etmek, sofra açmak, iyilikte bulunmak ve dolayısıyla ataların ruhunun huzuru için önemlidir. Dede Korkut’ta “Konığı gelmeyen kara evler yıkılsa yıg[15] sözüne rastlıyoruz. Türk milli kültürüne ait konukseverliğin temeli  olan bu anlayışın ocak ile doğrudan bağlantılı olduğunu düşünebiliriz.

            Bir hadiste “Adem-oğlu ölünce ona hayır ve ibadet kapıları kapanır. Yalnız bundan üç şey müstesnadır: devamlı hayır, kendisinden beşeriyyetin istifade edeceği ilmi eser, öldükten sonra kendisine dua edecek hayırlı evlad” denmektedir. [16] Avşarlarda erkek çocuk olmayan ocak “kör ocak”  olmuştur. Atanın adını yürütecek, onu yaşatacak bir nesil yoktur artık. Atalarını anacak, onlar adına kurbanlar kesecek, adaklar adayacak, onların yeryüzünde temsilcisi olacak birisi yoktur. Bu yüzden çocuksuz evdeki bacanın dumanı bile emanetmiş gibi tüter. 

            Oğlum yok da onun için

            Emanet tütüyor tütün. (3) 

Bacadan tütünün tütmesi ise neslin devam ettiğini gösterir.  

            Peceden tütün tüterse

            Nen çallım yavrum yatarsa

            Çatal kurbanlar adadım

            Gapıdan oğlan çıkarsa (4) 

Bu yüzden Avşar ağıtlarında, ölen kişiye, yaşayanlardan birini (eski inançlardan bakiye kalan, kötü ruhlara adama, kötülükleri def etme boyutu), adama; tek sen geri dön de felan-filan sana kurban olsun, senin yerine o gitsin gibisinden, adak adama erkek çocuklar dışarıda tutularak yapılır. 

            “Dört kızıyın dördü de ölsün

            Hakan’ı aldım dışına” (12)

 

            “Oğlanlarına demiyom

            Kurban olsun Yeliz kızın” (13)

Atanın en önemli görevlerinden birisi de nesli devam ettirecek evladı en iyi şekilde yetiştirmektir. Bu yüzden Dede Korkut boy boylayıp soy soylarken, destan kahramanları için babalarından tümen tümen koyun ister, at ister, deve ister, yayla ister. Avşar ağıtlarında da babanın en önemli görevlerinden birisi olarak evladın en iyi şekilde yetiştirilmesi yatar. Bir ağıtta; 

            Sana ölüm yakışır mı

            Oğlun bir buçuk yaşında [17]

veya

            Çocukları küçük diye

            El mudar’eder kendine[18] 

diyen Özgül Yener Hanım  genç yaşta vefat eden kocasına ağıtlarıyla, çocuklarını ileri sürerek sitem etmektedir. Bir yerde bu küçük çocukların hürmetine bir isyan da var. 

            Yasin küçük, Gökhan küçük

            Ölmez bunların babası[19]

veya

            Dört beş çocuğun babası

            Tahsin’inen Hacı ölmez[20] 

            Erkek çocuk olmayan evde, birinci eş, erkeğinin yeniden evlenmesine rıza gösterir. Bazı hallerde bizzat kendisi dünürcü olur. Bu tür bir davranış ilk eşin aile içindeki saygınlığını artırıp, mevkisini sağlamlaştırır. Hem de ilk eş kendisini bu yolla sigortalamış olur. Üstüne kuma getirmenin de bir sosyal statüsü vardır. Kumadan doğacak çocuk genellikle ilk kadının üzerine kayıtlıdır ve asıl anne bunu peşinen kabul eder. İlerde kuma tarafından, çeşitli nedenlere dayalı olarak statüyü zorlama geçimsizliğe sebep olabilir. Bu tür evliliklerin kökü de çok eskilere kadar gitmektedir. [21] 

            Bu ocağı batıramam

            Üstüme yenge getirim (4)

            Ölen kişi bir evin tek erkek veya tek kız çocuğu ise adı “Yalıñız”dır. “Yalıñız” olma özellikle belirtilmektedir. Bu zikredilmenin temelinde mitolojik bir köken bulabiliriz. Ögel “Manas, annesinin karnında ‘on ay’ kalmıştı. Alman-Bet ise 12 ay ana rahminde büyüdükten sonra doğmuştu. Öyle anlaşılıyor ki, büyük efsane kahramanları, diğer normal insanlara nazaren daha fazla kalıyorlar, olgunluklarını ve diğerlerine karşı olan üstünlüklerini böyle kuruyorlardı.

            ‘Annesinin tek oğlu’ olmak da ayrı bir öğünme sebebidir. Çünkü annesi, bütün varlığını ve kuvvetini tek çocuk doğurmak için sarfetmiş oluyordu. Manas’ın annesinin kanını paylaşan başka bir kimse yoktu.”[22] demektedir. “Yalıñız”ların ölmesi de daha çok acınılacak durumdur.  

            “Öleneçe unutmam ki

            Babam oğlu yalıñızı” (17)

 

            Öleneçe deli ağlar

            Bir tek gardaşı ölenler (17)

 

            Gız bibi kardeşim ölük

            Ağ odamız viran oluk (14)

 

            Bugün size ne ettiler

            Oğlansızlık ne zor kızlar 

            Başkalarının çocuğu asıl evladın yerini tutmamaktadır. Evlatlık alma şekli ocak / çocuk ilişkisi içinde değerlendirildiğinde asıl çocuğun yerini alamamaktadır. Evlatlık alma işinde her ne kadar yakın akrabaların çocukları öncelik taşıyorsa da bu sadece gönül eğlendirmek, avunmak, evlat hasretini gidermekten daha ileriye gidemez. Dede Korkut Hikayelerinde geçen “Yad oğulı saklamağ-ile oğul olmaz, böyüyende salur gider, gördüm dimez. Kül tepecük olmaz, güyegü oğul olmaz. [23] sözü Avşar ağıtlarında birebir olarak yaşamaktadır.  

            El adama kardeş olmaz

            Yalanlar kardeş yalanlar (17) 

            İnsanoğlu ilk atasından günümüze kadar gelmiş geçmiş bütün atalarının genetik özelliklerin taşımaktadır. Soyun devamını da bu genlerin baskın istekleri sağlamaktadır. Çocuk murattır, servettir, şefkattir, rahmettir. Ata kendisinin arzulayıp da elde edemediği, ulaşamadığı idealleri çocuklarında görmek istemektedir ve atalar çocuklarında kendilerine benzeyen tarafları gördükçe sevgi ve alakasını o çocuk üstünde daha çok yoğunlaştırmaktadırlar. (Dede Korkut’un pekçok yerinde bu anlayışı buluruz.)[24] Babanın/atanın yerini tutma erkek çocuklar için geçerlidir. Ocağın / soyun devamı ilkesinde erkek çocuklar atanın yerini alabilecek kapasiteden mahrum olursa, yeteneksiz olursa da ocak batmış sayılır. Nihayetinde Dede Korkut’un “Kazan Bey’in oğlu Uruz Bey’in Esir Düştüğü Destan”ında da Kazan Bey oğlu Uruz için aynı düşünceleri paylaşmakta, oğlunun yerini tutamayacağını veya mirasını oğluna vermeyeceklerini düşünmektedir.[25] Avşar ağıtlarında da bu anlayışın devam ettiğine şahit oluyoruz.           

Memmed benim küçük gardaş

            Odamızı yakar m’ola (15)

 

            Bir korkum var babam oğlu

            Hasan cahil ocak batar (16)

 

            Fakısına darılıyor

            Yerimi tutaman deyi !6)

           

            Fakı yerini tutar da

            Apı yakar odasını (16)

 

            Oğlu olan tutar saldan

            Oğlu olmayan bilmez halden

            Ayan olsun sürmeli oğlum

            Bir gelin getirdim elden (4)

METİNLER:

1.

Vardımkine odañ issiz

Çaldım bakdım güğüm susuz

Dudu gelin boynun ağmiş

O da derki başım oğsüz 

            Gel Yeter yanımda otur

            Söyleyim asiğim yetir

            Ben görmedim o muradı

            Get yayladan çiçek getir 

Gemi direkte dahılı

Al atıñ sahibi hanı

Selam söyleñ Sanc’oğluna

Al at çifte yerdi yemi 

2.

Gar’öküze gurban dedim

Mağar öküz garayımış

Boğazdan adam mı ölür

Anam oğlu sırayımış 

            Ben dışarı çıhıncağaz

            Gara mezar görünme mi

            Eller çifte giderkene

            Anam oña yerinme mi 

Ne ağlıyoñ kele ana

Oğlan olur otururum

Ayağıma çarık giyer

Odununu getiririm 

            Göğ güccüğün oğlu Gara

            Atını galdırm’ahıra

            Yumruğu adam öldürür

            Babam oğlu gadañ ala 

Gadañ allım Musa emmi

Biçiciñ mi bucağını

Gülderen’i oğlan olsa

Yakar mıydı ocağını 

            Ağ işlikde gara yelek

            Ne güzel yahışır gardaş

            Aradım da bulamadım

            Gözlerin kör ola yoldaş 

3.

Arafat dağına vardım

Ulaşamadım Kabe’ye

Emmilere hede aldım

Kohu doldurdum hâbeye 

            İleri gel Gökşen Hatın

            Sözlerimde var mı bütün

            Oğlum yoh da onuñ üçün

            Amanat tütüyor tütün

 

Ağ odada camlı pece

Çifte kandil yanar gece

Mereççi malın bölüyo

Beş yaşl’olum  olmayınca 

            Şervetli dibağ öter

            Oğlum yoh ocaam batar

            Mereççi odamı yıhma

            Hayrıma çerçiler yatar 

Çalhanır gelir sürüsü

İçinde kısır yarısı

Düğünde deynek oynar

Ahırda kişner dorusu 

            Yaz gelir de goyun guzlar

            Çobanlar davarın duzlar

            Ellerin hacısı geldi

            Añşam babasını gözler4.

Yendim oğlancığım yendim

Daş aldım bağrımı deldim

Ben  Çavdarlıyım dedim de

Bir yolcudan habar aldım 

            Ben  Çavdarlıyım dedim de

            Bir yolcudan habar aldım 

Damdan üsdü goca gonak

Oğlum var da dutdum dilek

Çatal gurbanlar adadım

İki goyun bir de inek 

            Çatal gurbanlar adadım

            İki goyun bir de inek 

Gadañ alıyım İrbeham

Gel geline edek minnet

Bir oğlan oğlan mı demiş

Omar ağañ’oğlu Memmed 

            Bir oğlan oğlan mı demiş

            Omar ağañ’oğlu Memmed 

Yattı ağ gelinim yattı

Bebekler üsdüme atdı

Haksındım Memmed haksındım

Oğlan öldü ocak battı  

        Haksındım Memmed haksındım

        Oğlan öldü ocak battı 

Bu ocağa batıramam

Üsdüme yenge getirrim

Gelin üsdüm’atdı çıktı

Bebekleri ben yatırrım 

                        Gelin üsdüm’atdı çıktı

                        Bebekleri ben yatırrım 

Gadañ alıyım gelinim

Ne ded’oğlumuñ dilleri

Kör olmuş Alimin gözü

Duvar çalıyor elleri 

            Kör olmuş Alimin gözü

            Duvar çalıyor elleri 

Biri oğlum biri Ali

Arasında gara çalı

Oğlum deyi yana yana

Galmadı babıyañ hali 

            Oğlum deyi yana yana

            Galmadı babıyañ hali 

Peceden tütün tüterse

Nen çallım yavrum yatarsa

Çatal gurbanlar adadım

Gapıdan oğlan çıkarsa 

                      Çatal gurbanlar adadım

                        Gapıdan oğlan çıkarsa 

Oğlu olan dutar saldan

Oğl’olmayan bilmez haldan

Ayan olsun sürmel’oğlum

Bir gelin getirdim elden 

                  Ayan olsun sürmel’oğlum

                  Bir gelin getirdim elden 

Gadañ alıyım obası

Gurban oluyum babası

Dutdu da silahı satdı

Kör olsuñ bunuñ babası 

                     Dutdu da silahı satdı

                     Kör olsuñ bunuñ babası 

5.

İleri gel bacım Hürü

Veziriñ gozleri iri

Gınık'da davarı döller

Yaylıya çekilir sürü 

                        Gınık'da davarı döller

                        Yaylıya çekilir sürü 

Beri geliñ gırılaçça

Ben deyim de siz belleyiñ

N'olur asik olmayınan

Yetim garıları gollañ 

                  Bunu saña vermezler ki

                  Boynu buruh durmayınan

                  Doruya keçe döktürür

                  Üsdü sarı sırmayınan 

Çatal döşşekde yatarken

Guru yerden yer isdiyor

Oğlu yoh yüreği yangın

Çobanlardan gar'isdiyor 

                   Bilmiyorum biriñizi

                   Gatmıyorum ölüñüzü

                   Diyarbakır'da galanım

                   Emmim oğlu Melik Gazi 

Şu da bebek şu da bebek

Şu da oynar başı gabak

Oğlansız ocak mı yanar

Boşuna dönüyor tabak 

6.

Uzunyayla hep dayısı

Acep onlar duydu m'ola

Kafasını kesen doktur

Gurşununu buldu m'ola 

            Ben bağlarım terkisini

            Eşim uyur uykusunu

            Adam devletten mi kaçar

            Çekiyordum korkusunu 

Güvercinler konar burca

Ziya'mı koydular uca

Su selesi verdi m'ola

Ziya Beyi yuyan hoca 

            Atı nalbantta nallanır

            Kendi çarşıda sallanır

            Bir kötü candarma vurdu

            Adam ellerden arlanır 

Sıradan'da Gocabucak

Kanlı asbap kucak kucak

Gözü kör olası emmi

Su istemez batgın ocak

7.

......................

Vakıt geldi gediciyim

Osüzler evde yatıyor

Babasızı nediciyim 

            Şurada bir gelin ölmüş

            Ne oğlan var ne de goca

            Gurban oluyum eliñe

            Oğlansızı yuyan hoca 

Musdafa ben küsdüm saña

..............................

Gurşuna bağrın gerenim

Yoldan geri döneyidi

            Cennet Meyram nerede

            Adlanını yatırıyo

            Oğlan etmez etdiğini

            Zinnet isdediğini getiriyo 

Gadañı alıyım Hallâ

Abdıllam bir dil bilmiyor

Altı yedi ay oldu da

Biz gözlüyoh o gelmiyo 

            Dokdur ameliyat etmiş

            Azgın anıyañ yarası

            Dikişin de ........ attı

            Doktur gel dik kör olası 

Ne diyem Döne ne diyem

Beni de al bir eliñe

Çifter çifter vezirleriñ

Hele bakın şu halıma 

            Çocuklarıñ daha güccük

            Dur desem de durmuyollar

            Bir Abdılla’mdan madesi

            Töbe baba bilmiyollar 

Ağlıyak Mısdaf’ağlıyak

Bunlarıñ da geçer günü

Gadañı alıyım Zinnet

Hanı bacıñızıñ biri 

            Gurban oluyum donuña

            Adana’da adam galmaz

            Benim deli yola çıkmış

            Belik belik kimse vurmaz  

8.

Emmim bize darılıyor

Ağlamañ da duruñ deyi

Anam öyle yalvarıyor

Bir oğlancık verin deyi 

Bizim Hatça çok ağlıyor

            Battı babamın ocağı

            Gadañı alıyım ana

            Kim biçer güllü bucağı 

Çıkmış dağlarıñ başına

Dönememiş goğuşuna

Kimsesi yok babam oğlu

Çok yalvarmış çavuşuna 

            Gadañı alıyım ana

            Ciğerleri bütün yara

            Tabur Elbistan’a erdi

            Get anam oğluñu ara 

Sahipsizlik ne zor imiş

Eller darılır edeme

Ana aklını başına al

El oğlan vermez adama 

            Kör ederim Şefre seni

            Yak odanıñ ışığını

            Mevlam bir oğlan verip te

            Sallatmadı beşiğini 

9.

Ey etdiñ gardaş ey etdiñ

Yaz ayları gelirkene

İsdedi de bir su versem

Deli Başgan yunurkana 

            Gayseriye varıncağaz

            Gardaş varmadım eviñe

            Gavuşduñ mu babam oğlu

            Gara kelekli geline 

Gasevet mi basdı bacım

Sen de benim gibi ağla

Ne deyi camiye endiñ

Ne var evladsıza uğra 

            Böyl’ağlarım yelgin yelgin

            Başgan ölük aklım dalgın

            Yalvardım getiremedim

            Gardaşım Hacı’ya gırgın 

Allahı seven dânesiñ

Gardaşım neadar güzel

Bilgi sayarı çalışır

Kendi uçağınan gezer 

            Gadañı alıyım Eşe

            Galdıñ mı ufak guzulu

            Almanya’dan gelen tabut

            Üsdünde Başgan yazılı 

Güccük tüccar babam oğlu

Bak başıma gelen işe

Gız Yeter gidek daşlıyak

Mezerine gonan guşa 

            Öyle dediğime bakmañ

            Ağıt gaydasına bakar

            Gardaşım uçakdan iner

            Valizi gümrüğe döker.

10.

İlaha dağlar yıhıla

Dumanı goğe çekile

Yadırg'ele gız vereniñ

Evi başına yıhıla ooooooooy 

            Yadırg'ele gız vereniñ

            Evi başına yıhıla ooooooooy 

Havanıñ yüzü bulandı

Yağmur yağdı da elendi

Ulaşırdım babam oğlu

Guru Çay  ne çoh dolandı oooooy

   Ulaşırdım yalıñızım

   Guru Çay ne çoh dolandı ooooooy 

Altıña döşşek yazarım

Gıyıña yasdıh dizerek ooooy

Her gelmiye sırtıñ yurum

Gadañ'alıyım  diyerek ooooooy 

Her gelmiye sırtıñ yurum

Gadañ'alıyım  diyerek ooooooy 

İlaha gıran dıhıla

İrkilişti galdı gızlar ooooooy

Esgi gunü bildiñiz mi

Gırh geçimiz ikiz guzlar oooooooy. 

 Esgi gunü bildiñiz mi

 Gırh geçimiz ikiz guzlar oooooooy 

Gara geçimiz yellenir

Boz goyunumuz bellenir oooooy

Duyarım gardaşım ölmüş

Gelmiye adam arlanır ooooooooy 

Diyollar gardaşım ölmüş

Gelmiye adam arlanır ooooooooy 

Seni anam oğlu seni

Aldattıñ da saldıñ beni oooooooy

Gavışırdım anam oğlu

Aşamadım guru beli ooooooyyy 

Ulaşırdım anam oğlu

Aşamadım guru beli ooooooyyy 

Bunlarıñ böyle ölmesi

Yürağime derd eyledi oooy ooooy

Maşat derler serin yayla

Avşar gondu yurd eyledi  ooooooy 

   Maşat derler serin yayla

   Avşar gondu yurd eyledi  ooooooy 

Sabahınan er galharda

Gayfanıñ dumanı süner ooy

Go guşahlı mor sümbüllü

Almalı yurtlara gonar oooooy 

Go guşahlı mor sümbüllü

Almalı yurtlara gonar oooooy 

Beker anam oğlu beker

Oğlu yoh da beni yahar  ooooooy

Sanarsıñ dövlet valisi

Yüzbaşıya palta çeker oooooy 

Sanarsıñ dövlet valisi

Yüzbaşıya palta çeker oooooy 

Hatın'a da uğramadım

Boğün beni salmaz déyin oooooyy

Ümmü’ye de uğramadım

Gece sabah olmaz déyin ooooooy 

Ümmüye de uğramadım

Gece sabah olmaz déyin ooooooy 

Hocam terefi gıldırır

Eşiğaçe (eşâçe) adam yığılır oooooy

Esgi gunü bildiñiz mi

Beş gazan südü sağılır ooooooy 

Esgi gunü bildiñiz mi

Beş gazan südü sağılır ooooooy 

Gutnusu çuha geyerdi

Sıktırmalı yelağinen oooooy

Ey gününü onlar desiñ

Eşe bilir Melağ’inen  oooooyy 

Ey gününü onlar desiñ

Eşe bilir Melağ’inen  oooooyy 

11.

Ben ahara vardım ıdı

Sabanı düşmüş gasıya

Tez gelesiñ sürmel’eşim

Bizi de goyduñ asıya 

            Gadanı allım bibisi

            Eşim ellerin iyisi

            Eller hergini ederken

            Hazan galma mı gıyısı 

Şaşığım bibim şaşığım

On senedir ben aşığım

Yahışma mı sürmel’eşim

Ardıñda galsa beşşiğin 

            Gadañ allım Zeyneb dezze

            Sökdü seherin bekeri

            Hodulu gağnıya vurur

            Yanar gağnının tekeri 

Ben gapıya çıhdım ıdı

Bibim gezer bomuz bomuz

Künde bir müşteri gelir

Boynuzu tohalı camız 

            Hezerine hüzerine

            Bayguş gonar mezerine

            Efendimiñ al atını

            Çekiñ Yalak pazarına 

Bu yıl biçerim ekini

Elden sahını sahını

Eşim yayladan geliyor

Sümbül sohunu sohunu 

 

12.

Hasan İran’dan geliyor

Makinesi vurur gorna

Yüzün(e) gazete örtükler

Ev soyhaña galsıñ Durna 

            Kamil nerde Memmed nerde

            Onlar da dutsa salından

            Gız Hediye çıkar m’ola

            Şöför Hasan’ıñ gelini 

Elini cebine sohar

Yörürkene boynun büker

Ölenler gaynım uşağı

Kimi evli kimi beker 

            Odanıñ gapısın’örtüñ

            Mansur ağam ağlamasıñ

            Anama tembeh ediñ de

            Gayri düğün dânemesiñ 

Meyram seni kor ederim

Heç demiyoñ sürmel’eşim

Anam bir yasdık gondersiñ

Betondan ağrıdı başım 

            Elleham aklı yetmiyor

            Sülenpa oynuyor gızı

            Bazar günü gelici de

            Niyazi kesici guzu 

Gızıl Dağ’dan davar iner

O da Ali’miñ, sürüsü

Dört oğlanıñ anasıyım

Hani gelmedi birisi 

            Al’Ağam düğün etdi de

            Nur’Ağam atıyor para

            Ağzın açıp gonuşmamış

            Gafasından almış yara

Mansur Ağam çok ağlıyor

Öldü elimiñ değnağa

Siz ögsüzü biliñiz mi

Gomşudan geyer koyneğa 

            Bugün ölüñüzü demem

            Sıra Hasan’ın sırası

            Öyle değal mi gız Atiye

            Ölür yiğitler anası 

Bazar günü burdan getdi

Yatsam gelir mi düşüme

Dört gızıyıñ dördü d’ölsüñ

Hakan’ı aldım dışına 

13.

Tamer neden ağlamıyoñ

Ciğeriñi dağlamıyoñ

Babañ size dayanamaz

Bunu yolda ağlemiyoñ 

            Hemi Tamer hemi Taner

            Bunu duyan eller yanar

            Yaralı gel bre gurban

            Gardaşlarıñ dığrak döner 

Gızınıñ da adı Mine

Ben ağlarım döne döne

Işırkan basdılar zile

Acı habar geldi gene 

            Sürmeli Yeliz’iñ gözü

            Babasınıñ nazlı gızı

            Bizim gaderimiz batsıñ

            Garalı geçirrik yazı 

Daha yaşıñ otuz dağel

Ben Bampali’yi nediyim

Ben durmam çıharım derse

Yeliz’iñi büyüdüyüm

            Ne duruyoñ gız Naciye

            Gel ağlıyah soluh soluh

            Sen Dahar’ı arıyorsañ

            Gavur dağlarında galık 

Ağlamıya yokgi halım

Gardaş ciğerimi delik

Şu bacımıñ Dahar oğlu

Yarış arabası alık 

            Şu Dahar nerede galık

            Çıhsıñ oyunun başına

            İlaha gurban oluyum

            Gan mı bulaşmış gaşıña 

Hepisiniñ başıyıdı

Bir yürür de bir de hoplar

Şuña dezze dayanır mı

Eşe kekilini toplar 

            Kekilini toplarım da

            Bacımınan bölüşürüm

            Yarin mezara varır

            Seniñinen gonuşurum 

Böyle gelme bre Dahar

Bacılarıñ saña kuser

Yaralı gel bre gurban

Hacı Duran gısır keser 

            Neñ’ağlıyoñ gız Naciye

            Toplanah mezere gidek

            Dahar yaralı yatamaz

            Biz dayıña tembeh edek 

Gadañı alıyım Yılmaz

Dahar getdi geri gelmez

Çocuhlara bir şey deseñ

Gardaşıyıñ gönlü olmaz 

            Gétme gadañı alıyım

            Ben saña ana oluyum

            Ağır al da bre Dahar

            Şu Yaşar’a tel vuruyum 

Gurban oluyum eline

Ne gözel çalardı sazı

Oğlanlarına demiyom

Gurban ossuñ Yeliz gızı 

            Yusek galdırıñ salını

            Getsiñ gorünü gorünü

            Ağer buña kim derlerse

            Hacel’ağa’nıñ torunu 

14

Aç gözüñü babam oğlu

Ölüyor bacıñ ölüyor

Ben ileri geldim Pampal

Tabut arkadan geliyor 

            Damıñ ardına savuşdum

            Dökülmüş damıñ daşları

            Babam oğlu can veriyor

            Kirpiğe değdi gaşları 

Gız bibi gardaşım ölük

Ağ odamız viran oluk

Eğleñ gomşuları eğleñ

Gara günlü Elif gelik 

            Bıçak değal hançer değal

            Nerde gardaşıñ yarası

            Tel çekdim gene gelmedi

            Cengiz denen kör olası 

Hele gorseñ babam gızı

Gollar garyolada bağlı

Hasdayım da babam oğlu

Ağlatmıyor eliñ oğlu

            Pampal d’ölsüñ ben d’ölüyüm

            Tülüye beñzer yapısı

            Seni burada yudurmam

            Bura Yusuf’uñ  gapısı 

Hasdayım da babam oğlu

Ağlatmıyor eliñ oğlu

Şimdi Ağca bağem gelir

Atınıñ guyruğu düğlü           

15

Dayıoluklu  benim aslım

Yozum emmilere teslim

Hacı Musdafa’yı öpdüm

O zaman umudu kesdim

 

Ahfanlı’da böyük yaylam

Emmilerim çıhar m’ola

Memmed benim güçcük gardaş

Odamızı yahar m’ola

 

Bir guş olsam uçsam ıdı

Erciyes’i geçsem idi

Öldüğümü aramazdım

Mordaş’dan su içsem idi 

            Baña da zengin dediler

            Beş bin liramı yediler

            Gulâmınan duydum bibim

            Bu dertden ölür dediler 

Bib’anama selam söyle

Üsdüme kilim dohutsuñ

Kazim’inen Helli Hafız

Guzularımı ohutsuñ 

            Güccük Memmed’iñ de esger

            Odañı kimler yahıcı

            Yazın sehile inince

            Barhanaya kim bahıcı

Anam yolmasıñ yüzünü

Oba çıharır gızını

Soysuzumuş emmilerim

Garibim yumdu gozünü 

16

Efelek gönlüm efelek

Duydum da geldim goparah

Gardaş Gögsün’den geliyor

Altında gırı sekerek 

            Gökde yıldız var değal mi

            Gonah saña dar değal mi

            Bir guş bir çalıya sinmiş

            Gögsünlüler ar değal mi 

Yaylamızın yolu daşlı

Gelin ağlar gozü yaşlı

Açın bahıñ Gögsünlüler

Babam oğlu gara gaşlı 

            Deve gelir gater gater

            Yuların üsdüne atar

            Bir gorhum var babam oğlu

            Hasan cahil ocah batar 

Yüküne gutnu yığdırır

Odada dibek  dövdürür

Tüccar ıdı babam oğlu

Etliği ayrı yaydırır

             Valiyinen eder sözü

            Haleb’e dökücü yozu

            Şerefli babamın oğlu

            Geline dövdürür gazi 

Nazlı babam oğlu nazlı

Omar da beş dene gızlı

Şöyle gelin dul galır mı

Zilifinin ucu gezli

            Beri verin çufasını

            Ben bilirim gaydasını

            Omar Osman olmayınca

            Yahar mıyım odasını 

Yalağ'a gardaş Yalağ'a

Bin yağıza sür dölağa

Ey ettiñ Omar ey ettiñ

Öküz'güttürdün Melağ’a 

            Hacer işliğini diker

            Yahası sedef düğmeli

            Gardaş Gayseri'den gelmiş

            Terkisi Tecir hağbeli 

Dorusu eve girmiyor

Yem yemez de yeri dişler

Babamın yalınız oğlu

Bu yıl guru yerde gışlar 

            Gurban oluyum çuhuya

            Gardaşa benzer yapısı

            Çaldım gözü yumulmadı

            Üstünde yoğdu Apı’sı 

Han elinden kahat salmış

Burada yatamam deyi

Fahısına darılıyor

Yerimi dutamañ deyi. 

            Fahı yeriñi dutar da

            Apı yahar odasını

            Fatma d'ölsün Hacer d'ölsün

            Hatça alsıñ gadasını 

Onbeş inaği sağılırdı

Yoğurt diyerek ölenim

Çatal damın ağ odası

Han obasında galanım 

                    Köyümüzde dügün olsa

                    Gardaşım çıher ciride

                    Apı’sına gız bitirmiş

                   Gazi düzdürür şeride 

Sabahınan sela verir

Köylü uyanır sesine

Apı’sına gız yetirmiş

Gazi düzdürür fesine 

                   Kilide gurban oluyum

                   Kilid tesbehde dahılı

                   Gıyma felek guloyum

                   Onbeş eviñ bir  vekili 

Odaya tahsildar gelmiş

Gardaş olsa öter dibek

Üç gündür belim ağrıyor

Hacer gızın başı  gabah 

                   Guru yere goydularda

                   Garıştım toprağa kele

                   Atıma bindim varıyom

                   Mühürüñü vermeñ ele 

17.

.........................

.........................

Öleneçe deli ağlar

Birtek gardaşı ölenler oyyyyyy

 

Dur aklım başıma gelsiñ oyyyyyyy

Hep gatarım ölüñüzü oyyyyyyyyy

Öleneçe unutmam ki oyyyyyyyyyy

Babam oğlu yalıñızı oyyyyy

 

Nideñ Gadir Mevlam nideñ oyyyyyyy

Niye dallarımı budañ oyyyyyy

Sen miyidiñ babam oğlu oyy

Bolu dağlarında yatan oyyyyyyyy

Anam d'ölsüñ babam d'ölsüñ oyyyy

Gaynıñ Vedat gadañ alsıñ oyyyy

Sal buradan varırkana oyyyyy

Anañ saña garşı gelsiñ oyyyyy

 

Ne ağlıyoñ deli deli oyyyyy

Hemen bizde m'öldü ölü oyyyy

Allahı seven ağlasıñ oyyyyy

Yéñi dilleniyor oğlu oyyyyy

 

Gel ağlıyah babam gızı oyyyy

Düzenli çalarım sazı oyyyyyy

Allahı ayan gorhuyom oyyyy

Gider m'ola éliñ gızı oyyyyy

 

Birikin dertli olanlar oyyyyy

Yalıñız gardaş'ölenler oyyyy

Cennetin gapısın açar oyyyyy

Babama ......... diyenler  oyyyy

 

Ben buradan varırkana oyyy

Soyha mezer görünüyor oyyy

Eller gardaşım déyişin oyyy

İnsanlarda yériniyor oyyyy

 

El adama gardaş olmaz oyyy

Yalanlar gardaş yalanlar oyyyy

Bir sen'oldu babam gızı oyyyy

Eller gınar m'ola bizi oyyy

 

Deli misiñ bre gardaş ooooyyyy

Gider m'ola elin gızı oyyyy

Anam d'ölsüñ babam d'ölsüñ oyyyy

Datlı canım gadañ alsın oyyyyy

 

Sen miyidiñ babam oğlu oyyyy

Bolu dağlarında yatan oyyyy

Ağ bebagañ dillenişin oyyyyy

Kimlere baba diyecek oyyyy

 

Göñüllenme babam oğlu oyyyyy

Gırk sene gına vurunmam oyyyy

Datlı canım sağ olursa oyyyyy

Ellere ñ'ekmek yédirmem oyyyyy

 

.................................. oyyy

Güverir koyüñ bucağı oyyyyyyyyyy

Gadañ allım anam oğlu oyyyyyyyy

Batdı babamıñ ocağa  ooooyyyyy

KAYNAKÇA

 Abdulkadir İnan, Tarihte ve Bugün Şamanizm, Ankara 1972, 67.

Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi I, Ankara 1989

___________ ,  Türk Mitolojisi II, Ankara 1995.

Bilge Seyidoğlu, Mitoloji, Metinler-Tahliller, Kayseri 1995.

Erdoğan Altınkaynak, Pınarbaşı Sarız Tomarza Avşar Ağıtları, F.Ü. Sos. Bil. Ens.(Basılmamış Doktora Tezi), Elazığ 1996. 516-522

Erman Artun, Ozandan Aşığa Halk Şiiri Geleneğinin Kültür Kaynakları, İçel Kültürü, 1995.

Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitabı, Ankara 1989.

Orhan Türkdoğan, Türk Ailesinin Yapısı ve Tarihi Gelişimi, Türk Dünyası Araştırmaları, 96, Haziran 1995.

Sadık Tural, Kültürel Kimlik Üzerine Düşünceler, Ankara 1994.

W. Radlof,  Sibiryadan, Çev: Ahmet Temir, İstanbul 1956.

__________, Manas Destanı, Çev.: Abdülkadir İnan, İstanbul 1992

__________, Manas Destanı, Kırgız Türkçesi Metin - Türkiye Türkçesi Çeviri, Yayına Hazırlayan: Emine Gürsoy Naskali, Ankara 1995.

Zeynü’d-din Ahmed b. Ahmed b. Abdi’l- Latifi’z- Zebidi, Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Şerhi, Mütercimi ve Şarihi: Kamil Miras, IV, Ankara 1981


* . KTÜ. Giresun Eğitim Fakültesi, Türk Halk Bilimi Öğretim Üyesi.

[1] . Abdulkadir İnan, Tarihte ve Bugün Şamanizm, Ankara 1972, 67.

[2] , İnan. a.g.e., 67.

[3] . İnan, a.g.e., 70. : “Üç köşeli taş ocak, alevli yanan al ateşim! Taş ocağımız yerinde oynamasın, daima yansın! Yaktığımız ateş alevli olsun. Tarhana pişirdiğimiz ocağın külü çok olsun! Neslimiz kesilmesin, sürsün, biri giderse biri gelsin!”

[4] . Bilge Seyidoğlu, Mitoloji, Metinler-Tahliller, Kayseri 1995, 44, 45.

[5] . İnan, a.g.e., 66.

[6] . W. Radlof,  Sibiryadan, Çev: Ahmet Temir, İstanbul 1956, 63.

[7] . Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi I, Ankara 1989, 28-29, 85,

[8] . Erman Artun, Ozandan Aşığa Halk Şiiri Geleneğinin Kültür Kaynakları, İçel Kültürü, 1995.

[9] . Sadık Tural, Kültürel Kimlik Üzerine Düşünceler, Ankara 1994, 14.

[10] . Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitabı, Ankara 1989, 78.; Wılhelm Radlof, Manas Destanı, Kırgız Türkçesi Metin - Türkiye Türkçesi Çeviri, Yayına Hazırlayan: Emine Gürsoy Naskali, Ankara 1995, 17.; Radloff, Manas Destanı, Çev.: Abdülkadir İnan, İstanbul 1992, 6.

[11] . Orhan Türkdoğan, Türk Ailesinin Yapısı ve Tarihi Gelişimi, Türk Dünyası Araştırmaları, 95, Haziran 1996, 14. “ Kök Türkler aileye Bişük / Böşük diyorlardı. Büyük Türkolog Von Gabain bu kavramı beşik veya akraba olarak karşılamaktadır. Kaşgarlı bu kavramı çocuk beşiği biçiminde belirlemektedir. Kısacası, Kök Türklerde aile, içinde çocuğun sallandığı beşik kavramıyla karşılanmaktadır ki, bunun da anlamı hem ailenin çocuk da dahil (ana-babadan) ibaret bulunması hem de ailenin ilk çekirdeğini teşkil etmiş olmasıdır.”                 Günümüz Alman toplumunda da çocuksuz aileye aile gözüyle bakılmadığı bildirilmektedir. (Türkdoğan , 25)

* . Metinler (Erdoğan Altınkaynak, Pınarbaşı, Sarız, Tomarza Avşar Ağıtları, F.Ü., Sos. Bil. Ens. Basılmamış Doktora Tezi, Elazığ 1996)  adlı tezden alınmıştır.

[12] . Orhan Türkdoğan, Türk Ailesinin Yapısı ve Tarihi Gelişimi, Türk Dünyası Araştırmaları, 96, Haziran 1995, 8.

[13] . Ergin, a.g.e., 74.

[14] . Türkdoğan, a.g.m., 8.

[15] . Ergin, a.g.e., 74.

[16] . Zeynü’d-din Ahmed b. Ahmed b. Abdi’l- Latifi’z- Zebidi, Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Şerhi, Mütercimi ve Şarihi: Kamil Miras, 4, Ankara 1981, 340-341.

[17] . Metin çok uzun olduğundan metinler kısmına alınmamıştır. Metin için bkz. Erdoğan Altınkaynak, Pınarbaşı Sarız Tomarza Avşar Ağıtları, F.Ü. Sos. Bil. Ens.(Basılmamış Doktora Tezi), Elazığ 1996. 516-522

[18] . bkz. a.g.t., 516 -522

[19] . bkz. a.g.t., 516-522

[20] . bkz. a.g.t., 516-522.

[21] . Türkdoğan, Aile Yapısı, 19.

[22]. Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi I, Ankara 1989, 505.; Ayrıca bkz., Ögel,  Türk Mitolojisi, II, Ankara 1995, 13.

[23] . Ergin, a.g.e.,  Ankara 1989,73-74.

[24] .  Ergin, a.g.e., 74. “Ata adını yorıtmayan hoyrad oğul ata bilinden ininçe inmese yig, ana rahmine düşünce toğmasa yig. Ata adın yorıdanda devletli oğul yig.” .: Ayrıca bkz; 219,  221.

[25] . Ergin, a.g.e., 153-154.