İlk örneklerini Orhun Abidelerinde gördüğümüz atasözlerinin ilk derleyicisi de Kaşgarlı Mahmut’tur. Türk boyları arasında yaptığı derlemelerle 250-300 arasında atasözü toplamış ve bunu Divanü Lügat’it Türk adlı eserinin değişik yerlerinde serpiştirmiştir. Daha sonra Kutadgu Bilig, Atabetül Hakayık, Divan-ı Hikmet gibi kitaplarda da atasözü ve deyim örnekleriyle karşılaşmaktayız. Divan şiirinde, divan şairleri; halk şiirinde halk şairleri bildikleri atasözlerini beyitlerin ve dörtlüklerin arasına yerleştirmişlerdir. Güvahi’nin Pendnamesi’inde ve 18. yüzyıl saz şairi Levni’nin “Atasözü Destanında” atasözlerinin bolca örneklerini buluyoruz.
“Kalıplaşmış; kısa ve özlü olma” özellikleriyle tanıdığımız atasözlerinin kaynağını büyük ölçüde sözlü kültür oluşturur. Ancak bu sözlü kültür ürünlerini derlemek kolay değildir. Belki bir masalcıya “ bana bir masal anlatır mısınız” dediğimizde hemen anlatıverecektir. Oysa aynı kaynak şahıslarla “ bana atasözü söyler misiniz” dediğimizde hemen cevap almayabiliriz. Çünkü atasözleri yeri geldiği vakit söylenebilir.
Bu gün Çukurova bölgesinde büyüklü, küçüklü 100 kadar aşık vardır. Bunların yoğun olduğu yer ise Kadirli, Kozan, Feke ve Bahçe gibi yerlerdir. Bu yerleşim merkezlerindeki aşıklar çeşitli vesilelerle bir araya gelirler. Bu bir araya geliş onların birbirleriyle yakınlığını da arttırmıştır. İşte bu aşıklar içerisinde usta-çırak ilişkisi veya yakın dostluk açısından
Deli HAZIM (1925 yılında Adana ilinin Kozan ilçesinin Bucak köyünde doğmuştur. Mehmet Kahya ve Fadime’nin çocukları olan Hazım’ın altı çocuğu vardır. İlkokul üçten terk olan Deli Hazım askerliğini Antakya ve Hakkari de yapmıştır. Aşıklığın dışında belli başlı bir işi olmamıştır.1973 yılında Adana Belediyesi’nde bir buçuk ay kadar işi olmuş, onun dışında hep gezip dolaşmıştır. O, Türkiye’nin başta Akdeniz Bölgesi olmak üzere pek çok yerini gezip dolaşmıştır. Aşığımız 1995 yılında Adana’da vefat etmiştir);
Osman FEYMANİ (1942 yılında Adana(Şimdi Osmaniye) ilinin Kadirli ilçesine bağlı Azaplı közünde doğmuştur. Mehmet ve Hüsne’nin çocukları olan Feymani’nin dört çocuğu vardır. İlkokul mezunu olan Osma Feymani askerliğini Balıkesir ve Tekirdağ’da yapmıştır. Aşıklığın dışında “köy usulü malcılıkla uğraşan küçük çiftçi” olarak yaşamını sürdürmektedir. Aşığımız pek çok yeri gezip dolaşmıştır);
Eyüp TADİL (1955 yılında Adana ilinin Feke ilçesine bağlı Gürümze köyünde doğmuştur. Hasan ve Ayşe’nin çocukları olan Tadil’in dört çocuğu vardır. Tadil, askerliğini Karabük ve Kayseri illerinde yapmıştır. Aşıklığın dışında çiftçilik ve hayvancılık yapmaktadır. Türkiye’nin pek çok yerini gezip dolaşan Tadil, İsviçre ve Almanya gibi Avrupa ülkelerine de gitmiştir);
Osman AKÇAY (1960 yılında Adana ilinin Feke ilçesine bağlı Gürümze köyünde doğmuştur. Halil ve Münevver’in çocukları olan Akçay’ın üç çocuğu vardır. Ortaokul mezunu olan Akçay askerliğini Manisa Çorlu’da yapmıştır. Aşıklığın dışında karo ve seramik döşemeciliği yapmaktadır. Türkiye’nin pek çok yerini gezip dolaşan aşığımız Türk Federasyonunun daveti üzerine İsviçre’ye gitmiştir.);
Hacı KARAKILÇIK (1948 yılında Adana ilinin Feke ilçesinin Tokmanaklı köyünde doğmuştur. İbrahim ve Raziye’nin çocukları olan Karakılçık’ın sekiz çocuğu vardır. İlkokul mezunu olan aşığımız, askerliğini Karabük ve Düzce’de yapmıştır. Aşıklığın dışında çiftçilikle de uğraşan aşığımız, Türkiye’nin hemen hemen her tarafını gezip dolaşmıştır.)gelmektedir. Aslen Gaziantep’in, İslahiye ilçesinden olan ancak yukarıdaki aşıklarla yakın münasebeti bulunan Âşık Gül Ahmet Yiğit,
Âşık Gül Ahmet YİĞİT (1955 yılında Gaziantep ilinin İslahiye ilçesinin Fevzipaşa köyünde doğmuştur. Dede ve Selver’in çocukları olan Gül Ahmet Yiğit’in iki çocuğu vardır. Yüksekokul mezunu olan aşığımız askerliğini Manisa’da yapmıştır. İlkokul öğretmeni olan aşığımız, çocukluk ve gençlik yıllarında “ırgatlık” da yapmıştır. Yiğit, ülkemizin pek çok yerini gezip dolaşmıştır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin dışında Almanya, Belçika Hollanda ve Avusturya’da gurbetçilerimize konserler vermiştir)’inde bu grup içerisinde ele aldık.
Görüldüğü gibi bu aşıklardan birisi yüksekokul;birisi ortaokul, diğerleri ise ilkokul mezunudur. Bunlar şiirlerinde kullandıkları atasözü ve deyimleri özel olarak öğrenmemişlerdir. Bunlar atasözlerini büyük ölçüde aile çevresinden öğrenmişlerdir ve bunları şiirlerinde kullanmışlardır.
Altı aşığımızın şiirlerini incelediğimiz vakit şöyle bir tablo ile karşılaşmaktayız.
Hacı KARAKILÇIK:
1. Ağlayanın malı gülene galmaz
2. Damla damla göl olmalı
3. Gerçek dostlar kara günde bell’olur
4. Güçlüler daima güçsüzü ezer
5. Kötülük edene iyilik eyle
6. Kul kabahatsiz olmaz
7. Müşgül işler sabır ile hallolur
8. Sabır acı ama meyvesi tatlı
9. Sayılı gün çabuk geçer
10. Suya düşsem yılana sarılmam
11. Tavuğun rüyası mısıra kaldı
12. Ummadığın daşlar değdi başıma
13. Velakin her kuşun eti yenmez
14. Yiğit ölür bu dünyada nam kalır
(Ali Berat Alptekin, Aşık Hacı Karakılçık Hayatı, Sanatı ve Şiirlerinden Örnekler Antakya 1993, 44-45)
Osman FEYMANİ
1. Ağaç yaş iken bükülür (Artun,425)
2. Dereyi uykudan sel uyandırır (Artun, 412)
3. Dertsiz baş bostana hoyuk (Artun, 272)
4. Derin olur dil yarası (Artun, 413)
5. Dostluğuna güven olmaz cahilin (Artun,312)
6. Dizin döver çocuğunu dövmeyen (Artun,328)
7. Keskin sirke zarar imiş küpüne (Artun,423)
8. Teklifsiz düğüne giden
Otururmuş kuru yere (Artun,271)
9. Yürüyen kağnı gıcırdar (Artun, 321)
Eyüp TADİL
1. Allah’tan gelene darılmak olmaz (Çopuroğlu, 297)
2. Aslanlar çakala boğulur artık (Çopuroğlu, 312)
3. Derler ki, arıyan Tanrısını bulur (Çopuroğlu, 305)
4. Doğru dokuz köyden koğulur artık (Çopuroğlu, 312)
5. Düştüm tutan yok elimden (Çopuroğlu, 220)
6. Halden bilmeyene minnet eyleme (Çopuroğlu, 267)
7. İsmini dillere saçma
Dostuna bile sır açma (Çopuroğlu, 233)
8. Öfkede akıl yok,bela bir an ki (Çopuroğlu, 335)
9. Seccade olur mu hınzır postu (Çopuroğlu, 314)
10. Tatlı söz dargını getirir yola (Çopuroğlu, 306)
11. Yiğit lakabıyla anılır (Çopuroğlu, 385)
12. Yiğit olan borçtan kaçabilir mi (Çopuroğlu, 330)
Hazım DEMİRCİ
1. Anlayana bu söz yeter
Anlamayan anlamasın (Özçelik, 131)
2. Arif insan noksanını bilmeli (Özçelik, 169)
3. Atalardan kalma söylenen sözdür
Su yokuş yukarı akmaz demişler (Özçelik, 114)
4. Bir can dara düşmeyince
Kul maksuda yetmez imiş (Özçelik, 168)
5. Gafilde bulunmaz ariflik payı (Özçelik, 114)
6. Kazdığı kuyuya kendin düşürtmüş
Danışana yalçın dağlar aşırtmış (Özçelik, 169)
7. Kılavuzu karga olan kuşların
Gagası pislikten çıkmaz demişler (Özçelik, 114)
8. Söz ağızdan söylenmeden pişmeli
Dinleyenler hayret edip şaşmalı (Özçelik, 169)
Osman AKÇAY
1. Altın yere düşer gıymetten galmaz ( Kaya, 79)
2. Arifsen sözünden adam dartarsın ( Kaya, 50)
3. Balık suda yüzer, guş gökde uçar ( Kaya, 61)
4. Çamurla sıvanmaz göğün ziyası ( Kaya, 50)
5. Duttunduğum dallar geldi elime ( Kaya, 79)
6. Herkes ektiğini biçer ( Kaya, 28)
7. İt ürür kervan yürür ( Kaya, 21)
8. Kâmil kişi kalemiyle ölçülür ( Kaya, 179)
9. Silinmez alnıma yazılan yazı ( Kaya, 73)
Gül Ahmet YİĞİT
1. Büyük ummanların görünmez dibi (Başar, 105)
2. Dikene katlanır gülünü seven (Başar, 66)
3. Dil yarası derin olur silinmez (Başar, 100)
4. Dil yarası kurşundan betermiş (Başar, 48)
5. Namert sofrasında lokma yenilmez
Olmayacak işe amin denilmez (Başar, 66)
Çukurova aşıkları önemli bir yeri olan Deli Hazım,Gül Ahmet Yiğit, Hacı Karakılçık, Osman Feymani, Eyyubi ve Osman Akçay şiirlerinde atasözü ve deyimlerden istifade etmişlerdir. Böylece uzun dörtlüklerle ifade edilmesi gereken bazı konular sadece bir mısra ile verilmiştir.
Dikene katlanır gülünü seven
Gül Ahmet dost olmaz yüzüne öven
Eline beline diline güven
Biz bize kurban el de bize kurban ( Başar, 66)
Aynı aşıklar atasözünü söylemeden önce kalıplaşmış (atalar ne demiş,atalardan kalma söylenen sözdür) ifadeler kullanmışlardır.
Atalardan kalma söylenen sözdür
Su yokuş yukarı akmaz demişler
Kamil halka meşgul işi niyazdır
Cahilin kusuruna bakmaz demişler (Özçelik,114)
Bazen de bu kalıplaşmış ifadelere yer verilmemiştir.
Uçurdun beni dalımdan
Düştüm tutan yok elimden
Dostum, aşıkın halinden
Bilinebilir mi el olan ( Çopuroğlu, 220)
Altı aşığımız atasözlerine daha çok şiirlerinin son dörtlüğünde yer vermişlerdir
Feymani kul hak mirası
Yüz vurulmaz karası
Derin olur dil yarası
Sorması kolay değildir (Artun, 413)
Ömer asım Aksoy’da “açma sırrını (sırrına açma) dostuna; dostunun dostu vardır o da söyler dostuna” atasözü bakınız Eyyubi’de nasıl işlenmiştir.
Aşıkınım sakın kaçma
İsmini dillere saçma
Dostuna bile sır açma
Döker gider ele doğru (Çopuroğlu,233)
Aynı şekilde Deli Hazım “Kılavuzu karga olanın burnu ......kurtulmaz” atasözünü dörtlüğün son iki mısrasına yerleştirmiştir.
Kötülüğe bakma içi boşların
Belası tükenmez deli başların
Kılavuzu karga olan kuşların
Gagası pislikten çıkmaz demişler (Özçelik,114)
“Ayak” (Kafiye) sesinden dolayı “eğilir” sözünü yerine geçen “bükülür” kelimesinin geçmesinin bir güzel örneğini Osman Feymani vermiştir.
Sular yokuşuna akmaz
Ateş deryaları yakmaz
Kırkın aşan huy bırakmaz
Ağaç yaş iken bükülür (Artun,425)
Çukurova aşıkları içerisinde önemli bir yeri olan altı aşığın ruh halini, psikolojisini de kullandıkları atasözleri vasıtasıyla tespit ediyoruz. Yakından tanıdığımız aşık Hacı Karakılçık ruh halini, yahut da hayat felsefesini “hatasız kul olmaz” atasözünde özetlemiştir.
Aşık Deli Hazım ve damadı aşık Osman Feymani kadiri tarikatına mensupturlar. Ancak onların ehl-i tarik olmaları bağnazlığa kaçamaz. İşte onlar bu ruh hallerini, hayat felsefelerini kullandıkları atasözlerine de aksettirmişlerdir.
Söz ağızdan söylenmeden pişmeli
Dinleyenler hayret edip şaşmalı
Aşık odur derya gibi coşmalı
Kuru çay gibi akıp bulanmaz olsun (Özçelik,169)
Hareminde üç beş konuk eğlenmez
Dünyayı kazansa çok şükür demez.
Üç övün taş gever bal versen yemez
Kısmığın ağzında düş etti beni (Artun, 314)
Aşıklar halkın sözcüsüdürler. Onlar savaş olur destan düzerler, ölüm olur ağıt yakarlar, düğün olur kına yakarlar. İşte bu özelliklerini şiirlerinde kullanan aşıklar seçtikleri atasözlerine de aksettirirler.
Daha bilmezsin düşmanı dostu
Seccade olur mu hınzırın postu
Yetmiyor mu süründüğün yaz üstü
Haydi kalk ayağa kimi beklersin. (Çopuroğlu, 314)
Göründüğü gibi altı aşığımızın üzerinde durduğumuz şiirlerinde 56 atasözü tespit edilmiştir. Bunlar birbirleriyle usta-çırak, yakın dostluk ilişkileri içerisinde olmalarına rağmen benzer atasözlerini kullanmamışlardır. Gül Ahmet Yiğit bir atasözünü değişik şekilde iki defa (Dil yarası deri olur silinmez/Dil yarası kurşundan betermiş) kullanmıştır.
Eğer aşıklarımızın şiirleri taranacak olursa onları kullandıkları atasözleri; atasözlerinin sayısını arttıracak veya yeni varyantların tespit edilmesine yardımcı olacaktır.
Bir dilin güzelliğini sağlayan unsurlardan birisi de deyimlerdir. Zaman zaman atasözüyle de karıştırılan deyimler halk kültürünün güzelliklerini göstermesi bakımından da önemlidir.
Üzerinde durduğumuz aşıkların şiirlerini incelediğimiz vakit atasözünde olduğu gibi deyimlerde de zengin bir tablo ile karşılaşmaktayız:
Hacı KARAKILÇIK
Adaletle bir kıl kırka yarılır
Bana kuyu kazmış yüze gülenler
Başı açık ayak yalın
Bizim üstümüze sen kanat gerdin
Cüzdanın kabarmış, burnun havalı
Çakallar bürünmüş koyun postuna
Dünya bir han konar göçer
Güldükçe yanakta güller açılan
Günün gün etmek sevdasındadır.
Güzelsin deyince başın büyüdü
Hacım der gözün yıldırma
Hacım sönmesin bu baba ocağı
Her mecliste kısa olur dilleri
Hiç kimse cep dikmez bizim kefene
İflas bayrağını çekti tarlada
Karnın doysa gözün doymaz doğrusu
Kırk kapının değnekçisi
Kimisi çırpınır kuruş içinde
Kolun kaptırmadan almak mesele
Komşularda mavra sıkar
Konuşursa dili uzar
Namert kapısında boyun bükmeğe
Ne sabuna dokun, ne suya dökün
Niceleri çok mürekkep yalamış
Ok yaydan çıkmasın ey Garip Hacı
Sen göz mü boyarsın şekerci emmi
Soğuk su kattılar pişmiş aşıma
Zamanın öldürme boşuna
(Alptekin; Aşık Hacı Karakılçık, 45-47)
Osman FEYMANİ
Feymani’nin şiirlerinde seksen kadar deyim tespit edilmiştir. Meslektaşımız Prof. Dr. Erman Artun tarafından hazırlanan kitapta bu deyimler verildiği için burada tekrar etmeyeceğiz. (Prof. Dr. Erman Artun, Günümüzde Adana Aşıklık Geleneği (1966-1996) ve Aşık Feymani, Adana 1996, 168-170)
Eyüp TADİL
1. Akıl koymaz bu başımdan aldırır. (Çopuroğlu, 195)
2. Aklımızı eller çalmış neyleyim (Çopuroğlu, 308)
3. Arkadaşım bile arka çıkmıyor(Çopuroğlu, 268)
4. bana pahalıya mal ettin güzel(Çopuroğlu, 209)
5. Belki de tek kıl kırka yarılır (Çopuroğlu, 350)
6. Burnundan çektirdiler ana sütünü (Çopuroğlu, )
7. Cefa çekmek aşıklara yakışır (Çopuroğlu, 267)
8. Gönül aşkın iflas bayrağını çekti(Çopuroğlu,)
9. Suya gelecek binbir yerde dere var(Çopuroğlu, 201)
10. yar başına Azrail mi kesildin (Çopuroğlu, 209)
11. Yine alev alev yaktın çıramı(Çopuroğlu, 240)
12. Yüzünü görünce aklım uçuyor (Çopuroğlu, 223) (Daha geniş bilgi için bakınız: Kemal Çopuroğlu, “Yukarı Çukurova’da Aşıklık Geleneği Ve Aşık Eyyubi Elazığ 1988,170-178)
Hazım DEMİRCİ
1. Alacak sahibi pul eder seni (Özçelik,180)
2. Deli Hazım defterinden silecek (Özçelik,122)
3. Doymaz aç gözümü tok edemedim (Özçelik,132)
4. Hiç kimsenin ağzını bıçak açmıyor(Özçelik,199)
5. Kara yüzlerimi ak edemedim (Özçelik,132)
6. Kulağını bana ver seher yeli (Özçelik,179)
7. Tutuk olur dönmez dili garibin (Özçelik,126)
8. Tükürdükten sonra yalamaz olsun (Özçelik, 169)
Osman AKÇAY
1. Alı çözer kara bağlar bir güzel (Kaya, 15)
2. Allah bin beter dert versin(Kaya, 23)
3. Bana gardaş diyen çok sahte dostdan (Kaya, 74)
4. Bir ah çekti yeri gövü inletti (Kaya, 14)
5. Ensen galınlaşmış göbeğin şişmiş (Kaya, 56)
6. Kitledim ağzımı bıçak açmıyor (Kaya, 13)
7. Senin yiğitliğin beş para etmez (Kaya, 19)
8. Uğrun uğrun baktı göz etti bana (Kaya, 14)
Gül Ahmet YİĞİT
1. Ateş söner kül olursun (Başar, 97)
2. Ayrılık ipimi elimle çektim (Başar, 20)
3. Balık gibi beni taktın oltana (Başar, 34)
4. Bu aşkın elinden saçın yolamaz (Başar, 41)
5. Cin mi çarptı bilemiyom (Başar, 6)
6. Ermeniler harman gibi savurur (Başar, 88)
7. Ey müslüman kardeşim yürüyelim el ele (Başar, 94)
8. Gel kulak ver benim sözüm dinle (Başar, 43)
9. Gönül eylen dirmek yakışmaz sana (Başar, 34)
10. Kekik gider kel olursun (Başar, 97)
11. Koca dünya sana dar olsun emi (Başar, 26)
12. Nalları dikmeğe zam geldi gardaş (Başar, 77)
13. Ne olur giydirme yakasız gömlek (Başar, 24)
14. Maymun iştahlısın filficir gözün (Başar, 15)
15. Müslümana kıyanın iki eli kurusun (Başar, 93)
16. Sırt sırta verirsek olmayız pişman (Başar, 88)
17. Türk dünyası derdine dert ekliyor (Başar, 88)
Buraya kadar verdiğimiz deyimlerden de anlaşılacağı üzere, deyimler
mısra içerisinde serpiştirilmiştir. Zaman zaman da aynı dörtlük içerisinde birden fazla deyimin örnekleriyle karşılaşmaktayız.
Seviyorum dedim kanmaz bana
Balık gibi beni taktın oltana
Gönül eğlendirmek yakışmaz sana
Her yanımı ateş aldı bir tanem (Başar, 34)
İşte Azerbaycan karşımda durur
Ermeniler harman gibi savrulur
Dostum diyenler de arkadan vurur
Türk’ün Türk’ten başka dostu yok gibi (Başar, 88)
Şiirde işlenen konu ile, kullanılan deyim arasında da bir paralelliğin olduğu gözden kaçmamaktadır.
Yüksek enfilasyon uçan bir şahin
Onu düşürmeye gerekir kâhin
Hastanede ölsen cesedin rehin
Nalları dikmeğe zam geldi gardaş (Başar, 77)
Tıpkı atasözlerinde olduğu gibi, deyimlerde de önemli bir kaynak halk şiiri olmalıdır. Buraya almadıklarımızla beraber altı aşığın şiirindeki 200 civarındaki deyimin bir kısmı bütün ülkede bilinirken, az bir kısmı da mahallilik özelliğini göstermektedir.
NOTLAR
Ömer Asım Aksoy, Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü, Ankara 1981, 32-
36
Ali Berat Alptekin, Aşık Hacı Karakılçık-Hayatı, Sanatı ve Şiirlerinden Örnekler, Antakya 1993.
Erman Artun, Günümüzde Adana Aşıklık Geleneği (966-1996) ve Aşık Feymani, Adana, 166-170
Mustafa Başar, Aşık Gül Ahmet Yiğit’in Hayatı ve Şiirleri, Konya 1997 (Yayınlanmış Bitirme Tezi)
Kemal Çopuroğlu,Yukarı Çukurova’da Aşıklık Geleneği ve Aşık
Eyyubi, Elazığ 1998 (Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi)
Dehri Dilçin, Edebiyatımızda Atasözleri, İstanbul 1945
Güvahi-Pendname (Haz.Mehmet Hengirmen), Ankara
Şerafettin Kaya, Aşık Osman Akçay’ın Hayatı ve Şiirleri, Konya 1998 (Yayınlanmış Bitirme Tezi)
Mehmet Özçelik, Aşık Deli Hazım-Hayatı, Sanatı ve Şiirleri, Konya 1989 (Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi)
İ.Hilmi Soykut, Türk Atalar Sözü Hazinesi, İstanbul 1974
Feridun Fazıl Tülbentçi, Türk Atasözleri ve Deyimleri, İstanbul 1977
Türk Atasözleri, İstanbul 1971, X-XII