ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ

 

Anasayfa | Makale Bilgi Sistemi | Konu Dizini Yazarlar DiziniKaynaklar Dizini | Makale-Yazar Listesi |  Makale Sayısı-Tarih Listesi | Güncel Türkoloji Kaynakçası

MAKALELER

Atatürk Araştırmaları || Çukurova Araştırmaları || Halkbilim || Dilbilim || Halk Edebiyatı || Yeni Türk Dili || Eski Türk Dili
Yeni Türk Edebiyatı || Eski Türk Edebiyatı || Dil Sorunları || Genel || Tiyatro || Çağdaş Türk Lehçeleri

 

Ritüel Kökenli Çukurova Köy Seyirlik Oyunlarında "Canlandırma, Hayvan Benzetmeceleri ve Semboller"

Prof. Dr. Erman Artun
Çukurova Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

Bayram niteliğinde kutlanan, belirli bir takvimi olan mevsimlik törenler ve ritüel kökenli seyirlik oyunları, çağlar boyu süregelen zengin kültür değerleriyle dolu halk tiyatro geleneğinin günümüze gelen mirasıdır.

Halk kültürü durağan değildir. Halkla birlikte durmadan oluşan bir dinamizm içindedir. Türk halk kültürü göçlerle Orta Asya’dan Balkanlara kadar bir coğrafyaya taşınmıştır. Oradaki halk kültürleriyle tanışıp iç içe yaşamıştır.

Çağlar boyu insanlar ya da topluluklar yaşamlarında karşılaşabilecekleri olumsuzlukları önlemek için doğayla uyum sağlama amacıyla büyü ve törenler yapmışlardır.

Ritüeller; doğanın bilinmeyen yönlerinin simgeleridir.[1] Her ritüel bir sembolden oluşur.[2] Ritüellerde büyük dinler öncesi eski dinlere, inanışlara ait izler bulmak mümkündür.[3] Ritüeller bu dünyayla ölüm sonrasındaki dünyanın ilişkisine dayanır.[4] İnsanlar doğayı tehlikeli, anlaşılmaz, ürkütücü, kendini de doğa karşısında güçsüz buluyordu. Büyü, sihir ve törenle doğayla uyumu sağlamayı amaçlıyordu.[5] Ritüellerde doğa, totemizm kültü, ölmüş ulu kişilere saygının simgesi olan atalar kültü iç içedir.[6] Bu tür törenlerdeki taklit, eylem ve toplu katılma doğadan insanoğluna karşı gelebilecek kötülük ve olumsuzluklara karşı büyüyle korunma çabasıdır.[7] 

Ritüelleri derinlemesine incelediğimizde kökenlerinde avcılık dönemlerindeki av adetlerine kadar uzandığını görüyoruz. Önceleri avın verimli geçmesi için sihir ve büyü yapan ilk insan avını ev ev gezdirerek av veriminin bol olmasını diliyordu. Daha sonra kazma tarımına geçilmesiyle tarımda bolluk bereket için yapılan törenlerle av törenleri kalıntılarının birlikte yapıldığını görüyoruz. Bugün tarihin ilk zamanlarından bu yana bu tür törenlerin yapıldığını, günümüzde de işlev değiştirse de bu tören kalıntılarının sürdüğünü biliyoruz.

Çeşitli kültürlerde yapılan törenleri incelediğimiz zaman; ay mevsim ve yıl değişikliklerine dayalı bir takvimlerinin olduğunu görüyoruz. Yapılan törenler bir tür kutlamalardır. Günümüzde az da olsa yapılan bu törenlere köylü inanarak katılır.[8] İslamiyeti kabul eden Türkler, yeni bir kültürle karşılaşmışlardır. Diğer kültürlerde olduğu gibi eski din ve inançlarından kalma gelenek ve ayinleri yeni dinlerin gereğindenmiş gibi yeni dinlerine sokmuşlardır.[9] Eski inançlar yeni bir renge bürünüp yeni inanç sistemlerinde yerlerini almışlardır. Bugün yalnızca eğlence amaçlı yapılsa da, yeni bir boyut kazansa da bazı örneklerine rastlıyoruz.

Köy seyirlik oyunlarının çok eskilere dayanmasında ve günümüze gelmesinde en önemli etken, ritüel kökenli ve dramatik olmalarıdır.[10] Bu oyunlar bolluk, eriştirme, canlandırma, atalara tapınma gibi işlevsel törenlere bağlıdır. İlkel insanlarda üretim ilişkileri, din, büyü ve sanat iç içedir. Bugün eski Türklerin geçmişteki yaşamlarıyla ilgili pek çok karanlık noktalar vardır. Totemizm ve şamanizme bağlı temsil karakteri taşıyan şölen (kurban ziyafeti), sığır (genel avlar), yuğ(matem) gibi kökleşmiş ve sistemleşmiş törenlerin önemli bir yeri vardır. Çin kaynaklarından Türklerin dramatik özellikli törenleri olduğunu öğreniyoruz.

Mevsimlik oyunlar tarımda, hayvancılıkta bolluk bereket amacıyla oynandığı için ritüel niteliği kazanır. Bu toplu gösterilerde çeşitli kılıklara girilir. Özel ve hayvan taklidi sesler çıkarılır. Maske takılır. Ana öğe canlandırmadır. Oyuncular niçin oynandığını biliyorlar. Oyunları, adettir, atalar mirasıdır diyerek sürdürüyorlar.

Girilen kılıkları ve canlandırılan tip, hayvan benzetmecelerini ve sembolleri şöylece sıralayabiliriz. 

İncelemeye esas olarak 16 Çukurova köy seyirlik oyununu aldım.

1-Silifke Arap Oyunu

Arap, efeler, kızlar, kadı, kel kız, oymak ağası, uşak, sağlıkçı[11]

2-Adana, Kozan “Arap Oyunu”

Arap, göde, kahya, gizir, kadın, sandalye, zağar, imam[12]

3-Adana-Feke-Hamzalı “Kovandan Arı Çalma”

Hırsız, ev sahibi[13]

4-Adana-Kozan “Kabak Oyunu”

Bardakçı, Oyuncu kızlar (Gülbeyaz-Gülender), dağ deviren Hoca (İmam)[14]

5-Adana-Kadirli “Çomçalı Gelin”

Çomça[15]

6-Adana-Kadirli “Gizir”

Arap, göde, efe, kız, gelin, muhtar[16]

7-Adana-Feke “Tilki”

Tilki, köpekler[17]

8-Adana-Karaisalı “Deve”[18]

9-Adana-Karaisalı “Göç”[19]

10-Adana-Karaisalı “Şeytan”[20]

11-Adana-Ziftli “Sınır Taşı”[21]

12-Mersin “Deve Bortlaması”[22]

Zenne (erkek) aptal, Arap, boduk, yaşlı erkek, cüce.

13-Mersin-Tarsus-Yenice “Değirmenci”[23]

Müşteri kadın (erkek) değirmenci (kadın) müşteriler

14-Adana-Kozan-Bucak “Kız Kaçırma Oyunu”[24]

Muhtar, köy ağası, ağanın üç kız ve karısı, bir yörük ailesi (anne, baba ve damat) komşular.

15-Adana-Kozan-Bucak “Sin Sin Oyunu”[25]

16-Adana-Kasaba “Sinide Oyunu”[26]

Çukurova seyirlik oyunlarında canlandırma ve hayvan benzetmecelerini şöylece sıralayabiliriz.

Arap,efeler, kız (erkek), kadı, kel kız,oymak ağası,uşak, sağlıkçı, göde, kahya, gizir, kadın, sandalye, zağar, imam, hırsız, ev sahibi, bardakçı, oyuncu kızlar, dağdeviren, hoca, çomça gelin, muhtar, tilki, köpekler, deve, şeytan, zenne (erkek), aptal, boduk, cüce, değirmenci, köy ağası, yörük, damat.

Köy seyirlik oyunlarındaki canlandırmalar hayvan benzetmeceleri takılan maskeler ve toplu danslar önceleri büyünün bir aracı, bir canlandırmaydı. Bugün bilinmese de, kökeni geçmişte yardım umulan bir toteme kadar uzanır.

Oyuncu başı eskiye, töreye bağlı kalınmasını ister. Farkında olmadan ilkel törenlerdeki büyücünün ya da din adamının görevini üstlenir. Onlara oyun gösterir. Köy yaşamında hayvan önemlidir. Hayvan taklidi oyunlarda totemcilik ve şamanlık çağının izlerini taşıyanlar vardır. Hayvan kılığına girme hayvan totemiyle olan bağı göstermektedir.[27]

Oyuncuların kullandığı ziller, çanlar en eski şenliklerde de görülür.[28] Yaşlı kadın kılığına girme mitolojik ilah simgesidir.[29] Seyirlik oyunlarda düğün, ölüm, ölme dirilme gibi sahneler verimlilikle ilgilidir. Belli bir takvimi olan oyunlarda ana amaç eskinin uğurlanıp yeninin karşılanmasıdır. Vurgu gelecek üstünedir. Birçok oyunda görülen düğün sahnesi canlandırmasında ana kişi kadın kılığında erkeğin canlandırdığı gelindir. Gelin bolluk, bereket simgesidir.[30]

Hayvan postu ve kılık değiştirme eski av adetlerinden kalmadır. Canlandırmalarda girilen kılıklar tarım ve hayvancılık gereksinmelerine uygun bir biçimde şekil değiştirerek günümüze gelmiştir. Önceleri av hayvanlarının benzetmeceleri yapılırken tarım dönemine geçince deve, at, köpek, eşek vb. benzetmecelerine geçildiğini görüyoruz. 

Seyirlik oyunlarında canlandırmalar ve benzetmeceler gelenek halinde sürer. Bugün eski oyunların güncelleştirilmiş çeşitlemelerine de rastlanmaktadır. Evlerin önlerinde canlandırılan seyirlik oyunlarda atmosfer değişir. Ritüel karakterli oyun birden şenlik havasına dönüşür. Bugün seyirlik oyunları incelediğimizde ilk çıkış amaçlarından uzaklaşıp büyünün ikinci plana itilip güncel bir renge, şenliğe dönüştüğünü görüyoruz.

Oyunların çatıları aynı kalmasına rağmen doğmaca oynanması nedeniyle her oynanış köylü için ilginçtir. Bugün oyunlarındaki benzetmeceleri canlandırmaları incelediğimiz zaman arkaik (eski unsurlar) özellikler görüyoruz.

Taklit yoluyla yapılan büyünün ardından müzikle, toplu dansla yapılan büyü, yağmur yağdırma, ürünü çoğaltma törenleri gelir. Mitler oynanarak gelişir, kalıcı olur.[31]

Oyuncular niçin kılık değiştirir? Yeni kılık, yeni kişiliktir. Toplum baskısını siler maskeyle yapılan benzetmece doğa üstü güç simgesidir. Bugün köylü kullandığı sembollerin ne anlama geldiğini bilmiyor. Bir hayvan kılığına girmek onunla özdeşleşmektir.

Kostüme çok önem verilir. Kadın rollerini erkekler oynar, kadın makyajı yapmazlar, bıyıklarını kesmezler. Makyaj malzemesi olarak soba isi, kül, un, yapağı vb. kullanılır. Kostümler oyunun içeriğine, girilen kişiliğe göre seçilir. Aksesuar önemli öğedir. Hayvan benzetmecelerinde ayrıntıya inilmez. Yüzün boyanması kötü ruhlardan korunmadır.[32]

Hayvan kılığına girme arkaik av kültüdür.[33] Bununla verimlilik canlandırılır, verimlilik dilenir. Köylü bugün şeytanın uğursuzluk, gelininse bereket simgesi olduğunu biliyor.

Sonuç olarak bütün Türkiye köy seyirlik oyunlarında olduğu gibi Çukurova tören ve köy seyirlik oyunlarındaki canlandırma, hayvan benzetmecesi ve sembollerin bugün işlev değiştirse de eski kültür ve inanışlardan izler taşıdığını söyleyebiliriz.

[1] Petar KOSTİC, Preklo i Zhacenje Godısnjik Obicaja Beograd, 1972, s.6-11.

[2] Mirjana PROSİC, Obredna Praska Srbıji Teorijsko Hipoteticki Okvirza Proucavanje Poklada Kao Obreda Prelaze, Etnoloske Sveske I. Beograd 1976, s.33-50.

[3] Dragoslav ANTONİJEVİC, Vitajiske, Brumalije Savremene Maskirane, Balkanskih Nnaroda, Balcanica Beograd 1979, s.112-115.

[4] Mirjana PROSİC. a.g.e., s.33-50.

[5] Ernest FİCHER, Sanatın Gerekliliği, Ankara 1985, s.17-18.

[6] V-CAJKONOVİC, Mit i Relegija u Srba Beograd 1973, s.287.

[7] Özdemir NUTKU, Dünya Tiyatro Tarihi İstanbul 1985, s.17-18.

[8] Nurhan KARADAĞ, Köy Seyirlik Oyunları, Ankara 1978, s.9.

[9] Abdulkadir İNAN, Tarihte ve Bugün Şamanizm, Ankara 1954, s.9.

[10] Metin AND, Milliyet Sanat Dergisi 1977, s.234-257, “Köylü ve Halk Tiyatrosu Gelenekleri”.

[11] Özcan SEYHAN, “Silifke Arap Oyunu” T.F.A., 1966, Eylül sayı.206.

[12] Şükrü  ELÇİN, “Arap Oyunu”, T.F.A. 1970 Nisan, sayı.249.

[13] Şükrü ELÇİN, Köy Orta Oyunları, Ankara 1991, s.59.

[14] Şükrü Elçin, a.g.e., s.16.

[15] Şükrü ELÇİN, a.g.e., s.93.

[16] Şükrü ELÇİN, a.g.e., s.40.

[17] Şükrü ELÇİN, a.g.e., s.55

[18] Şükrü ELÇİN, a.g.e., s.16.

[19] Şükrü ELÇİN, a.g.e., s.16.

[20] Şükrü ELÇİN, a.g.e., s.16.

[21] Şükrü ELÇİN, a.g.e., s.47.

[22] Aylin HALLAÇ, Adana, 21, bekar, öğrenci, Mersin, 1951.

[23] Muharrem ÖZTÜRK, Tarsus, 51, evli, ilkokul, Yenice 1991.

[24] Hakkı DOĞAN, Kozan, Bucak, 63, evli, ilkokul, Bucak 1991.

[25] Hakkı DOĞAN, Kozan, Bucak, 63, evli, ilkokul, Bucak 1991.

[26] Muazzez ÖZGENÇ

[27] Petar KOSTİC-Godısnji Obicaji Okolini Zajecara Glasnik Etnografskog Muzeja Beograd knj 42, Beograd 1978, s.414-419.

[28] M. BAHTİN, Stvaralosto Fransoa Rablen Beograd 1973, s.287.

[29] V. CAJKONOVİC, Mit Religija u Srba Seograd, 1973, s.287.

[30] M. MARKOVİC, Predgovor Apulejevoj, Knjizi, Zlatni, Magarac Beograd, 1954, s.14.

[31] Özdemir NUTKU, a..g.e., s.18.

[32] Ljubo MİCOVİC, Zivot i Obicaji Poporaca Srpska, Akademija Nauka Srpski Etnografski Zbornik knj: LXV Beograd, 1952, s.151-157.

[33] P.KOSTİC. Godisnji ..., s.414-419.