ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ

Ansiklopedik
  Ana SayfaMakale Bilgi Sistemi | Konu Dizini Yazarlar DiziniKaynaklar Dizini | Makale-Yazar Listesi |  Makale Sayısı-Tarih Listesi | Güncel Türkoloji Kaynakçası

Atatürk Araştırmaları || Çukurova Araştırmaları || Halkbilim || Dilbilim || Halk Edebiyatı || Yeni Türk Dili || Eski Türk Dili
Yeni Türk Edebiyatı || Eski Türk Edebiyatı || Dil Sorunları || Genel || Tiyatro || Çağdaş Türk Lehçeleri

TÜRK DİL İNKILÂBI, Tanzimatla başlayan, Balkan Harbi sonunda milliyetçilik ülküsü içerisinde biçimlenen ve özellikle Cumhuriyet döneminde, Atatürk'ün önderliğinde bir inkılâp niteliğini kazanan bir dil hareketi. Bu hareket dilimizden yabancı söz ve kuralların atılarak Türkçenin çağdaş bir bilim ve kültür dili durumuna gelmesi için, dilin bilimsel yöntemlerle işlenerek gelişmesini amaçlıyordu.

Osmanlı devletinin yükselme döneminde bilime ve ede­biyata büyük önem verildi. O dönemde Araplar, bilim ala­nında ileri idiler. Bu bakımdan bilim alanında baş vurula­cak kaynakların çoğu Arapça idi. X - XIII. yüzyıllar arasın­da İran'da güçlü şairler ortaya çıkmıştı ve Farsça üstün bir edebiyat dili haline gelmişti. Edebiyat alanında da İran şairleri örnek alındı.

Bu durum, medreselerde Arapça ve Farsçanın öğretil­mesi sonucunu doğurdu. Türk şairleri, güçlerini ortaya koy­mak için Türkçe şiirler yanında Arapça ve Farsça şiirler de yazmaya başladılar, hatta bu dillerle divanlar veren şairler bile çıktı.

İslâm dininin etkisiyle daha XI. yüzyıldan başlayarak Türkçeye Arapça ve Farsça kelimeler girmeye başlamıştı. Yükselme döneminde ise Arapça, Farsça ve Türkçenin ka­rışımı olan bir aydınlar dili meydana geldi. Osmanlıca adı verilen bu dilde yabancı kelimeler için herhangi bir sınır­lama söz konusu değildi. Yüzyıllar boyunca medreselerde Arap ve Fars grameri okutulurken Türk grameri bir yana bırakıldı. Türk aydını Arapça kurallarla Arapça köklerden yeni kelimeler üretebiliyordu. Ancak, Türkçenin kuralları­nı bilmediği için, ana diline yönelemiyordu.

Tanzimat dönemiyle roman, tiyatro gibi türlerin Türk edebiyatına girmesi ve gazetenin Türk hayatında yer alması, yazarları geniş halk yığınlarına seslenen bir dil aramaya yöneltti. Bu arayış XX. yüzyılın başlarında sade Türkçe akımını doğurdu. Mehmet Emin (Yurdakul), Ömer Seyfeddin gibi yazarlar, Arapça ve Farsça kurallardan arın­mış, okuma yazma bilmeyen her Türkün anlayabileceği bir dil arama çabasını sürdürürler. Ancak, bu çabalarda başa­rılı olabilmek için Türkçenin bilimsel olarak araştırılması, işlenmesi gerekiyordu.

Kurtuluş Savaşı başarıya ulaşıp Cumhuriyet kurulun­ca, önce 1928'de Latin harfleri kabul edildi. 1932'de Türk Dili Tetkik Cemiyeti (Türk Dil Kurumu) kurularak Türk­çenin, bilim ve tekniğin bütün gereklerini karşılayacak bir dil durumuna gelmesi için çalışmalar başladı.

Atatürk'ün şu sözleri, bu yoldaki çalışmaların anlamını ve kapsamını açıklayacak niteliktedir :

"Ülkesini, yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtar­malıdır."

Atatürk'ün bu direktifi ile Türkçecilik hareketi millî bir nitelik kazandı. Devlet dairelerinde, okullarda, basında bir Türkçecilik seferberliği başladı. Çalışmalar, başlıca şu alanlarda yapılıyordu:

1.   Anadolu ağızlarının söz varlığı derlenerek yabancı sözlere karşılık aranması;

2.  Öteki Türk lehçelerinin söz varlığı incelenerek Türk­çeye yeni sözler aktarılması;

3.   X. yüzyıldan bugüne kadar yazılmış eserlerin ta­ranarak unutulan Türkçe kelimelerin yeniden canlandırıl­ması;

4.  Türkçenin söz yapım yolları tespit edilenerek Türkçe köklerden yeni sözler türetilmesi.

1936'da Üçüncü Türk Dili Kurultayında ortaya atılan Güneş - Dil Teorisi ise yabancı kökenli olan birçok kelimenin aslında Türkçe olduğu ve Türkçeden bu dillere geçtiği temeline dayanıyordu. Genel, imge, simge, terim, komutan gibi karşılıklar bu dönemin bir hâtırası olarak kalmıştır.

T. D. İ. ile ilgili çalışmalar sonunda Türkçe karşılık­ları bulunan birçok yabancı kelime ayıklanmıştır. Sene ye­rine yıl, lisan yerine dil, mah, kamer yerine ay, leyi, seb yerine gece, şems yerine güneş gibi. İkinci önemli sonuç ise Türkçe kök ve kelimelerden türetilen yıllık, korunak, izlemek, yürütme, yönetim gibi kelimelerin dile kazandırıl­masıdır. Bunlardan başka, binlerce yabancı terime karşılık Türkçe terimler üretilerek bunların okul kitaplarına ve öğ­retime geçmesi sağlanmıştır.

Dil inkılâbına karşı birçok eleştiri yöneltilmiştir. Dün­yada hiçbir saf dil olmadığı, her dilde yabancı kelimeler bulunduğu, Türkçeleştirme çabalarının dilimizdeki binlerce yabancı kelimeyi atarken yerine yeni karşılıklarını koyamadığı, bu yüzden de Türkçeyi yoksullaştırdığı, türetilen bir­çok kelimenin yapı bakımından yanlış olduğu, işlek olma­yan eklerin kullanılmasının uygun olmadığı, Anadolu ağız­larından ve başka lehçelerden kelime almanın doğru olma­dığı, bu çabaların Türk dünyasını birbirinden ayırdığı ileri sürülmüştür.

Ancak, bütün bu eleştiriler daha iyi, daha uygun Türk­çe karşılıklar bulunması yolundaki yapıcı, uyarıcı eleştiri­ler dışında, ana dili bilinciyle hareket eden yazarları du-raksatmamıştır.

Okullarda Arap ve Fars grameri yerine Türk grameri okutulması yeniden Osmanlıcaya dönülme yollarını bütü­nüyle tıkamıştır. Gerçi T. D. İ. yıllarında öne sürülen ke­limelerin bir bölümü daha şimdiden kullanılmaz olmuştur. Bir bölümü de ancak belirli alanlarda kullanılmaktadır. Birçok yabancı kelime yine dilimizde kalacaktır. Ancak, Türkçenin gelişmesi, güçlü bir bilim, edebiyat, teknik ve felsefe dili durumuna gelmesi yolundaki çalışmaların sür­dürülmesi gerekir.

T. D. İ. üzerinde yapılan çeşitli tartışmalara yabancı Türkologlar da birtakım gözlemlerle katılmışlardır. Ignâc Kû-nos, A török nyelvûjitûs ["Magyar Nyehö:" LIX, 1930] ve A török nyelv megüjhodâsa [Emlekkönyv Balassa Jözsefnek adlı eserde, 1934] adlı yazılarında bu akım üzerinde dur­muştur. Friedrich Giese Die Reinigung und Erneuerung der türkischen Sprache ["Forschungen und Fortschritte" X, 1934] ve Neııe Aııffassung alter sprachwissenschalftliche Begriffe ["Forschungen und Fortschritte" X, 1934] adlı yazılarında dil inkılâbını tartışmıştır. Ettore Rossi La ri-forma linguistica in Turchia ["Oriente Moderno" XV, 1935], Un decennio di riforma linguistica in Turchia ["Ori­ente Moderno" XXII, 1942] ve Venticinque anni di rivo-luzione deli' alfabeto e venti di riforma linguistica in Tur­chia ["Oriente Moderno" XXXIII, 1953] gibi yazılarında Türk dil reformuna değinmiştir. Jean Deny La reforme ac-tuelle de la langue turque ["En Terre d'Islam" 1935] adlı yazısında dil reformu üzerine bilgi vermiştir. Koıırad Nielsen de Die türkische Sprachreform ["Norsk Tidsskrift for

Sprogvidenskop" VIII, 1936] adlı bir yazı yazmıştır. Sir Denison Ross'un Restoring a Language [The New Turkey adlı eserde, 1938] yazısından sonra D. E. Webster'in Re-turkification : History and Language Reform [The Turkey of Atatürk adlı eserinde, 1939] yazısı çıkmıştır. H. W. Dıı-da (Gesundung der türkischen Sprachreform. "Der İslam'' XXVI, 1942) birtakım eleştiriler ileri sürdüğü gibi, H. C. Hony (The New Turkish. "Journal of the Royal Asiatic Society" 1947) de dil çalışmalarım birçok yönden eleştir­miştir. Uriel Heyd (Language Reform in Modern Turkey, 1954) dil reformunu toplu olarak gözden geçirmiştir (bk. Agâh Sırrı Levend, Türk dilinde gelişme ve sadeleşme ev­releri, I. bas. Ankara 1949, III. bas, Ankara 1972).

Türk Ansiklopedisi, M.E.B. Devlet Kitapları, Milli Eğitim Basımevi, 32.C., Ankara 1983